Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Hint akademisyen Harici’ye değerlendirdi: ‘BRICS, Hindistan-Çin gerilimini yatıştıran bir platform’

Yayınlanma

Delhi Üniversitesi Doğu Asya Çalışmaları’nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Rajiv Ranjan BRICS Zirvesine ilişkin Hindistan’ın beklentilerini Harici’ye değerlendirdi: “Hindistan-Çin rekabetinin ya da anlaşmazlıklarının BRICS’i zayıflattığını düşünmek bence yanlış. BRICS, 2017’deki Xiamen Zirvesi’nden 2024 Kazan Zirvesi’ne kadar Hindistan ve Çin arasındaki gerilimi yatıştıran uluslararası platformlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Hindistan-Çin gerginliği BRICS’i hiçbir şekilde etkilememiştir.”

Batı, Rusya’nın ev sahipliğinde Kazan’da başlayan 16. BRICS Zirvesi’ndeki ‘anlaşmazlık’ noktalarına gözünü dikmişken, grupta aralarındaki anlaşmazlık ve çatışma ile öne çıkan iki rakip ülke Çin ve Hindistan’dan önemli bir adım geldi.

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, belirli bölgelerde askeri devriye anlaşmasının durumu 2020’deki ölümcül sınır çatışmasından önceki hale getirdiğini belirterek, Çin ile olan “uzaklaşma sürecinin” tamamlandığını söyledi. Pekin, iki tarafın “diplomatik ve askeri kanallar aracılığıyla ilgili sınır sorunları üzerinde yakın iletişim” sonucunda “bir çözüme ulaştığını” doğruladı.

Bu, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında Kazan’da yapılacak bir görüşmeye zemin hazırlayacak bir gelişme olarak değerlendirildi. Bu görüşmenin Xi ve Modi’nin, iki ülke ilişkilerinde kalıcı bir gerginlik yaratan 2020 çatışmasından bu yana ilk resmi görüşmeleri olması bekleniyor.

Zirve öncesi Batılı uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmelerde, özellikle de iki ülke arasındaki çatışmaya dikkat çekilerek, BRICS’in ortak bir tutum geliştirmesinin ve ortak bir tavır sergilemesinin zor olduğu ifade edilmişti. Ancak bu gelişmenin aksine, BRICS’in üye ülkeler arasındaki çatışmaların çözümünde olumlu bir rol oynadığını gösteriyor.

‘BRICS dünyayı doğru yola sokmak için olumlu rol üstlenebilir’

Modi çarşmaba günü yaptığı BRICS konuşmasında, Rusya-Ukrayna ihtilafının barışçıl müzakereler yoluyla çözülmesi çağrısında bulunarak Hindistan’ın savaşı değil diyalog ve diplomasiyi desteklediğini söyledi. Savaşlar, ekonomik belirsizlik, iklim değişikliği ve terörizm gibi acil sorunlarla ilgili endişelerini dile getirerek BRICS’in dünyayı doğru yola sokmak için olumlu bir rol oynayabileceğini vurguladı.

Başbakan ayrıca terörizmle mücadelede küresel çabaların ortaklaştırılması ve bu tehditle mücadelede “çifte standart” olmaması gerektiğini ifade etti. “Terörizm ve terörün finansmanıyla mücadele edebilmek için herkesin tek yürek ve kararlı desteğine ihtiyacımız var. Bu ciddi konuda çifte standarda yer yoktur” dedi.

‘Batı’ya alternatif olma değil, kurumları reforme etme hedefi’

Modi, Hindistan’ın yeni ülkeleri ortak ülkeler olarak BRICS’e kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. “Bu bağlamda, tüm kararlar fikir birliği ile alınmalı ve BRICS kurucu üyelerinin görüşlerine saygı gösterilmelidir” dedi.

Başbakan ayrıca BM Güvenlik Konseyi ve diğer küresel organlarda reform yapılmasını istedi.

“BM Güvenlik Konseyi, Çok Taraflı Kalkınma Bankaları ve DTÖ gibi küresel kurumlardaki reformlar konusunda zamana bağlı bir şekilde ilerlemeliyiz” dedi.

Modi grubun Batı merkezli kurumlara alternatif gösterilmesi ile ilgili tartışmalara da değinerek, “BRICS’teki çabalarımızı ilerletirken, bu örgütün küresel kurumları reforme etmek isteyen bir örgüt olarak algılanmak yerine, onların yerini almaya çalışan bir örgüt imajı kazanmamasını sağlamaya dikkat etmeliyiz” dedi.

Modi ayrıca Küresel Güney ülkelerinin umut, istek ve beklentilerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini savundu. “Farklı bakış açıları ve ideolojilerin bir araya gelmesiyle oluşan BRICS gruplaşması dünya için bir ilham kaynağıdır ve olumlu işbirliğini teşvik etmektedir” dedi.

“Çeşitliliğimiz, birbirimize duyduğumuz saygı ve uzlaşı temelinde ilerleme geleneğimiz işbirliğimizin temelini oluşturuyor” diye ekledi.

BRICS’in Hindistan için anlamını ve önemini, Kazan Zirvesi’nden Yeni Delhi’nin beklentilerini, Delhi Üniversitesi Doğu Asya Çalışmaları’nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Rajiv Ranjan ile konuştuk.

BRICS Hindistan için ne anlama geliyor? Hindistan’ın bu zirveden beklentileri nelerdir?

Hindistan için BRICS, eşitlikçi ve adil olan daha iyi bir dünya inşa etme arzusunu yansıtan bir ülkeler grubudur. BRICS aynı zamanda dünyada yeni ortaya çıkan bu ülkelerin yeni gerçekliğini de temsil etmektedir. BRICS, Küresel Güney ülkelerinin hem ekonomik hem de siyasi olarak kalkınmalarına yardımcı olmak için bir araya gelmiştir.

BRICS’in yakın zamanda genişlemesinin ardından düzenlenen bu zirvede Hindistan, Küresel Güney ülkeleri için daha iyi bir ses elde etmeyi umuyor. Başbakan Modi’nin zirve kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile de bir araya gelmesi bekleniyor. Bu, Hindistan’ın çok kutuplu Asya ve dünya düzeninde yerini alması için elzemdir. Hindistan ticareti ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmekte, iklim değişikliği müzakerelerinde Küresel Güney’in çıkarlarını korumakta ve terörizmle mücadele etmektedir.

Putin için bu zirve hem sembolik hem de pratik açıdan önemli görülüyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Bu zirvenin Rusya için önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rusya-Ukrayna savaşından bu yana Rusya, Kolektif Batı tarafından hem siyasi hem de ekonomik yaptırımlar altında. Rusya bu baskılara karşı koymak için destek toplamak isteyebilir.

Çin ve Hindistan arasındaki anlaşmazlık ve rekabet BRICS’in zayıf yönlerinden biri olarak görülüyor. Buna katılıyor musunuz? Bu BRICS zirvesinde iki ülke hangi konularda karşı karşıya gelebilir? Genişleme gündemi bu anlaşmazlıklardan biri mi?

Hindistan-Çin rekabetinin ya da anlaşmazlıklarının BRICS’i zayıflattığını düşünmek ve bu şekilde bir çıkarımda bulunmak bence yanlış. Aslında BRICS, 2017’deki Xiamen Zirvesi ve 2024 Kazan Zirvesi’ne kadar Hindistan ve Çin arasındaki gerilimi yatıştıran uluslararası platformlardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Hindistan-Çin gerginliği BRICS’i hiçbir şekilde etkilememiştir.

BRICS’in genişlemesi Hindistan’ın Küresel Güney’de daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. BRICS’in genişlemesine tek bir üyenin değil, tüm üyelerin karar verdiğini bildiğimizden, herhangi birinin daha fazla etkiye sahip olabileceğini veya diğerlerine şartları dikte edebileceğini söylemek yanlıştır.

Çin BRICS’in “yeni bir tür çok taraflı işbirliği mekanizmasına dönüşmesi” çağrısında bulunmuştu. Çin’in BRICS’i uluslararası sisteme yönelik siyasi ve stratejik hedefleri için bir araç olarak gördüğü söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz?

Her üye ülkenin kendi gündemi ve hedefleri vardır. Ancak BRICS’in kolektif bir kimlik olduğunu ve tek bir ülkenin dış politikası olmadığını unutmayın. BRICS, üye ülkelerin çıkarlarını genişletmek ve korumak için kurulmuştur. Başbakan Modi’nin de daha önce belirttiği gibi BRICS başka hiçbir ülkeye karşı değildir. BRICS’i uluslararası sistemde olumlu bir ses olarak görmeliyiz, Batı karşıtı bir gruplaşma olarak değil.

Öyleyse BRICS’in Batı merkezli kurumlara ve işleyişe bir alternatif olabileceğine ilişkin yaklaşımını hatalı mı buluyorsunuz?

BRICS bir alternatiftir ancak Batıya karşı olması gerekmez. Daha eşitlikçi ve adil bir düzeni korumak ve yaratmak için tasarlanmıştır. Mevcut kurum ve yapılara karşı çıkmak için değil, onları tamamlayıcı bir yapı oluşturmak için tasarlanmıştır.

BRICS dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip. Ticarette dolarsızlaşma ve üye ülkeler arasında alternatif ödeme sistemleri özellikle bu zirveyle birlikte daha da gündeme geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekçi görüyor musunuz?

BRICS, kendi para birimini oluşturabilirse, mevcut ödeme sistemine alternatif sağlayacaktır. Tek bir para biriminin hakimiyeti Küresel Güney için iyi değildir. Dünya çok kutuplu bir düzene doğru ilerliyor ve bu nedenle birkaç kurum veya ülke tarafından kontrol edilmeyen ve sömürülmeyen ödeme sistemlerinin olması doğaldır. Dolayısıyla daha fazla ödeme alternatifine sahip olmak aslında ekonomik çok kutupluluğu da beraberinde getirecektir.

BRICS’in doğası ve her şeyden önce bir grup ülkenin ortak çabalarıyla tek bir ödeme sisteminin hakimiyetinde olmayan gerçek bir çok taraflı ödeme sistemine yol açacağı düşünüldüğünde bu biraz karmaşık görünüyor.

DİPLOMASİ

Britanya ve Norveç, Arktik savunma anlaşması görüşmelerine başladı

Yayınlanma

Birleşik Krallık ve Norveç, Kuzey Kutbu’nda Rusya’dan gelen tehdide karşı koymayı amaçlayan bir savunma anlaşması için perşembe günü müzakerelere başladı.

Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey, Norveçli mevkidaşı Tore Sandvik ile Kuzey Kutup Dairesi’nin hemen üzerindeki kuzey kasabası Bodø yakınlarındaki bir dağın derinliklerine tünellenmiş bir kale olan Norveç Ortak Karargâhı’nda bir araya geldi.

Savunma anlaşması iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında, denizaltı kablolarının sabotajlara karşı korunması da dahil olmak üzere daha yakın bir çalışma öngörüyor.

Healey yaptığı açıklamada, “Norveç, Birleşik Krallık’ın en önemli müttefiklerinden biri olmaya devam ediyor. Artan tehditlerle mücadele ederken, NATO’yu güçlendirirken ve Yüksek Kuzey’deki güvenliğimizi artırırken bizi her zamankinden daha yakın hale getirecek yeni bir savunma ortaklığı dönemi yaratacağız,” dedi.

Bakan, Birleşik Krallık’ın, Avrupa’nın güvenliği konusunda “liderlik rolü oynamaya” kararlı olduğunu söylerken, “Bu sayede hem kendi güvenliğimizin ve refahımızın temellerini desteklemiş hem de düşmanlarımıza çıkarlarımızı koruma kararlılığımızda birleştiğimizi göstermiş oluruz,” ifadelerini kullandı.

ABD, Avrupalı NATO üyelerinin savunmaya daha fazla harcama yapmaları gerektiğini savunurken, Britanya da GSYİH’sinin yüzde 2,5’ini askeri yeteneklerine ayırmak için çalışıyor.

Healey salı günü yaptığı açıklamada Savunma Bakanlığı’nın savaşa hazır olmasını sağlamak için “50 yılın en büyük savunma değişimini” gerçekleştireceğini söylemişti.

Çarşamba günü Rusya sınırında devriye gezen Norveçli askerlerle görüşen Healey, Birleşik Krallık’ta olmayan zorunlu askerlik uygulamasının “gerçekten ilgisini çektiğini” söyledi.

Healey’in ziyareti, ocak ve geçtiğimiz kasım aylarında Birleşik Krallık sularına girdiği iddia edilen bir Rus casus gemisinin ardından gerçekleşti.

Savunma Bakanı geçen ay parlamentoya geminin Kuzey Denizine açılmadan önce “istihbarat toplamak ve Birleşik Krallık’ın kritik sualtı altyapısının haritasını çıkarmak için kullanıldığını” söylemişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Putin-Trump görüşmesinin takvimi belli değil

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki olası bir görüşmenin zamanlamasının, Ukrayna’daki çatışmanın çözümünde kaydedilecek ilerlemeye bağlı olduğunu belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasında planlanan olası bir görüşmenin henüz bir zaman çizelgesinin olmadığını ve bu durumun Ukrayna’daki çatışmanın çözümünde kaydedilecek ilerlemeye bağlı olacağını söyledi.

Gazeteci Catherine Herridge’e verdiği mülakatta konuşan Rubio, “Bu görüşmenin büyük ölçüde Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesinde herhangi bir ilerleme kaydedip edemeyeceğimize bağlı olacağını düşünüyorum,” dedi.

Eski Başkan Joe Biden’ın görev süresi boyunca Rusya ile temasın kesilmesinin bir kayıp olup olmadığı sorulan Rubio, “Hiç temas yok. Oysa Soğuk Savaş’ın ortasında, en kötü günlerinde bile, ABD ile Sovyetler Birliği arasında temas vardı,” ifadelerini kullandı.

Rubio, ABD ve Rusya’nın “şu anda çeşitli konularda işbirliği yapabileceğini ve çatışma riskini azaltabileceğini”, fakat Ukrayna’daki çatışmanın “hâlâ bir engel teşkil ettiğini” de sözlerine ekledi.

Rubio, “Pek çok konuda farklı düşüneceğiz ancak üzerinde anlaşabileceğimiz veya ciddi çatışmalara yol açabilecek konulardaki gerilimi azaltabileceğimiz şeyler üzerinde çalışabiliriz. Ukrayna engeli ortadan kalkmadığı sürece bu mümkün değil,” şeklinde konuştu.

Rubio, “Rusya, dünyanın önemli bölgelerinde etkili olmaya devam ediyor. Sonuçta, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, küresel bir güç ve Suriye’de, Orta Doğu’da, hatta Batı yarımkürede ve kesinlikle Avrupa’da yer alıyor,” diye ekledi.

“Washington’ın, en büyük taktik nükleer silah stoğuna ve stratejik nükleer silahlarda ikinci en büyük stoğa sahip devletle diyalog kurabilmesi gerektiğini” belirten Rubio, “Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, onlarla temas halinde olmalıyız ve ilk adım Moskova’daki büyükelçiliğimizin zar zor çalışıyor olması,” ifadelerini kullandı.

Rubio, Rusya ile iletişimin “Moskova’nın Ukrayna çatışmasını sona erdirme niyetlerini teyit etmek için de gerekli olduğunu” açıkladı.

Rubio, “Başkan Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin davranışlarından son derece memnuniyetsiz,” diyerek, “Zelenskiy’nin bazı açıklamalarının Washington’da rahatsızlığa neden olduğunu” belirtti.

Rubio sözlerine şöyle devam etti: “Zelenskiy ile maden kaynakları konusunu görüştük, işbirliği önerdik, kabul etti ve konuyu parlamentoya sunacağını söyledi. Ancak iki gün sonra fikri alenen reddetti. Bu, bize söylediği şey değildi.”

ABD Dışişleri Bakanı’na göre, Trump’ın Ukrayna konusundaki tutumu “değişmedi”. Rubio, “Minnettarlık yerine dezenformasyon suçlamaları duyduğumuzda, bu çok ters tepiyor ve Trump buna tahammül edecek türden biri değil,” dedi.

Geçtiğimiz salı günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, Rusya-ABD görüşmelerine ev sahipliği yaptı.

Rus heyetinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov ve Rusya Doğrudan Yatırım Fonu CEO’su Kirill Dmitriyev yer alırken, ABD tarafını Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve ABD Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff temsil etti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Axios: ABD, Ukrayna’ya maden anlaşması için güncellenmiş bir teklif sundu

Yayınlanma

ABD ve Ukrayna, Ukrayna’daki maden kaynaklarının kullanımı konusunda bir anlaşmanın ‘geliştirilmiş’ versiyonunu görüşüyor. Trump yönetiminin sunduğu yeni teklifin, Ukrayna lideri Zelenskiy’nin ‘bazı endişelerini’ giderdiği belirtiliyor. Anlaşmazlık, Trump yönetiminin askeri yardım karşılığında Ukrayna’dan maden gelirlerinin yüzde 50’sini talep etmesiyle başlamıştı.

ABD ve Ukrayna, Ukrayna’daki maden kaynaklarının kullanımı konusunda bir anlaşmanın “geliştirilmiş” bir versiyonunu görüştüğü belirtildi.

Axios‘un haberine göre, Trump yönetiminin sunduğu yeni teklifin, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin bazı endişelerini giderdiği ifade edildi.

Bir Amerikalı ve bir Ukraynalı yetkili, birkaç gün süren müzakerelerin ardından ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, Zelenskiy’nin bazı endişelerini dikkate alan güncellenmiş bir belgeyi Ukrayna’ya ilettiğini aktardı.

Axios‘a konuşan kaynaklardan biri, güncellenmiş taslakta, belgenin Ukrayna yasalarına uygun hale getirilmesini sağlayan “önemli iyileştirmeler” yapıldığını belirtti.

Örneğin, anlaşmanın New York mahkemesinin yargı yetkisine tabi olacağına dair bir madde çıkarıldı. The Telegraph daha önce bu hükmün, Almanya ve Japonya’ya İkinci Dünya Savaşı’nda yenildikten sonra uygulanan tazminatlardan bile daha kötü, Ukrayna’nın süresiz “sömürgeleştirilmesi” anlamına geldiğini belirtmişti.

Son günlerde, Ukrayna mineralleriyle ilgili olası bir anlaşma nedeniyle ABD ve Ukrayna arasındaki ilişkiler gerginleşmişti.

Trump yönetimi, anlaşma kapsamında askeri yardım karşılığında Ukrayna’dan kaynak çıkarma gelirlerinin yüzde 50’sini ve “üçüncü şahıslara verilen tüm yeni lisansların” değerinin yüzde 50’sini talep etmişti.

Ayrıca, anlaşmanın Ukrayna’nın diğer tüm ticaret anlaşmalarına göre önceliği olacağı belirtilmişti. Zelenskiy, anlaşmanın yeniden düzenlenmesi gerektiğini ve parlamentonun anlaşmayı onaylaması gerektiğini belirterek anlaşmayı iki kez imzalamayı reddetmişti.

Bunun sonucunda, Münih Konferansı’nın sonunda ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, anlaşmanın bozulması nedeniyle “büyük hayal kırıklığı” yaşadığını söylemişti.

Waltz, perşembe günü Fox News‘e verdiği demeçte, “Başkan Yardımcısı [JD] Vance, Münih Güvenlik Konferansı’ndan ayrılırken çok üzgündü. Bu, başkanın [hayal kırıklığına] ek olarak geldi,” dedi.

Bu gelişmelerin ardından Trump, Zelenskiy’i Rusya ile savaşı seçen, seçilmemiş “diktatör” olarak nitelendirirken, Zelenskiy ise Trump’ın Rusya’nın “dezenformasyonunun” etkisi altında kaldığını ima etmişti.

Fakat bu türden karşılıklı suçlamaların ardından, 20 Şubat’ta Zelenskiy, Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg ile Kiev’de bir araya geldi ve maden kaynaklarıyla ilgili anlaşmanın yanı sıra sahadaki durumu, savaş esirlerinin iadesini ve gelecekteki bir barış anlaşması kapsamında Ukrayna için güvenlik garantilerini görüştü.

Toplantının ardından Zelenskiy, ABD’ye desteği için teşekkür ettiği bir açıklama yaptı. Zelenskiy, “Ukrayna, ABD başkanı ile kalıcı, etkili bir yatırım anlaşmasına ve güvenlik anlaşmasına hazır. Sonuçlara ulaşmak için en hızlı ve yapıcı yolu önerdik. Ekibimiz 7/24 çalışmaya hazır,” diye ekledi.

Waltz ise Kellogg’un Ukraynalı lidere “savaşı durdurma ihtiyacını anlamasına” yardımcı olduğunu belirtti.

Axios‘a konuşan kaynaklardan biri ayrıca, Zelenskiy’nin bazı yardımcılarının, Trump ile daha fazla yanlış anlaşılmayı önlemek ve ABD başkanına Ukrayna’ya verdiği desteği haklı çıkarma fırsatı vermek için güncellenmiş maden teklifini imzalaması için onu ikna ettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English