Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İçerde güvenoyu dışarda protesto

Yayınlanma

İsrail’de Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun “ülke tarihinin en sağcı hükümeti” olarak nitelendirilen kabinesindeki isimler belli oldu. 18 bakanlık Likud’a giderken Ben-Gvir 3, Smotrich’in partisine ise 4 bakanlık elde etti. Meclis’te güven oylaması yapılırken Meclis önünde protesto vardı.

İsrail’de 1 Kasım’daki seçimlerin ardından Likud Partisi 32, aşırı sağcı müttefikleri Dini Siyonizm, Yahudilik Gücü ve Noam’ın listesi 14, Ultra Ortodoks partiler; Şas 11 ve Birleşik Tevrat Yahudilik 7 milletvekiliyle Netanyahu bloku 120 sandalyeli Mecliste 64 sandalye kazanarak çoğunluğu elde etti.

Netanyahu’nun aşırı sağcı ve Ultra Ortodoks partilerle kurduğu hükümette, Savunma Bakanlığına Likud Partisi’nden daha önce de ordunun komuta kademesinde görev yapan Yaov Gallant getirildi.

Likud kurmaylarından Yariv Levin Adalet Bakanlığı, Eli Cohen dönüşümle Dışişleri Bakanlığına getirildi. Likud, turizm, kültür-spor, çevre koruma, ulaştırma, tarım, eğitim gibi toplam 18 bakanlık aldı.

Likud Partisi’nden eşcinsel olan Amir Ohana, bugün gerçekleşen oturumda Meclis Başkan’ı seçildi.

Netanyahu’nun hükümet programının başında, “Yahudilerin İsrail’in tüm topraklarında ayrıcalıklı ve sorgulanamaz yaşama hakkı olduğu” ifadesi yer aldı. Ardından, hükümetin, işgal altındaki Batı Şeria ve Golan Tepeleri dahil, Necef Çölü ve Celile bölgesinde Yahudi yerleşim yerleri kuracağı ve mevcutları genişleteceği kaydedildi.

Tartışmalı isimlere geniş yetki

Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich ve Yahudi Gücü Itamar Ben-Gvir de talep ettikleri üst düzey görevlere geldi.

Smotrich, Netanyahu ile yaptığı koalisyon görüşmelerinde Maliye Bakanlığı ve toplamda 4 koltuk için anlaştı. Smotrich’in İsrail ordusuna bağlı “Sivil İşleri İdaresi” ile “Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi”nden (COGAT) sorumlu bir bakanlık alarak burada söz sahibi olma talebi de karşılandı. Kamuoyunda “Smotrich yasası” olarak da bilinen COGAT ve Sivil İşler İdaresinde Smotrich’e önemli yetkiler tanıyacak ve bu birimlere komutan atamasını sağlayacak yasa tasarısı dün İsrail Meclisinden geçerek yasalaştı.

İsrail ordusuna bağlı bu iki birim, işgal altındaki Batı Şeria’da yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinden, Filistinlilerin inşa faaliyetlerinden ve çalışma ile seyahat izinlerinden sorumlu. Netanyahu’nun Dini Siyonizm ile imzaladığı koalisyon anlaşmasında, Batı Şeria’daki İsrail nezdinde de illegal kabul edilen gecekondu yerleşimlerin “60 gün içinde meşrulaştırılması” maddesi yer aldı.

Ben-Gvir Ulusal Güvenlik Bakanı

İsrail’deki seçim sürecinde tahrik edici eylemleri ve ırkçı söylemleri nedeniyle yakından izlenen bir diğer isim de Yahudi Gücü Partisi lideri Itamar Ben-Gvir. Güvenlik güçlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığı için Netanyahu ile anlaşan Ben-Gvir’in polis üzerindeki yetkileri de genişletildi.

Ben-Gvir ayrıca İsrail ordusuna bağlı kolluk gücü “Sınır polisi” konusunda da söz sahibi oldu. Bu nedenle, işgal altındaki Batı Şeria’da da görev yapan bu kolluk kuvvetinde, İsrail ordusu ile bakanlık arasında yetki çatışması doğacağı değerlendiriliyor.

Ben Gvir’in, İsrail’in güneyindeki bedevi nüfusun yaşadığı Necef Çölü ile kuzeyindeki Tiberya Gölü yakınlarında Celile bölgesinden sorumlu bakanlığı da partisi bünyesine dahil ettiği belirtiliyor.

Ben-Gvir’in imzaladığı koalisyon anlaşmasında, “İsrail askerlerine ve güvenlik güçlerine yargı dokunulmazlığı, Filistin bayrağının yasaklanması, terör suçlarına idam cezası, terör suçuna karışan Doğu Kudüslü Filistinlilerin sınır dışı edilmesi, seçimlerde adayların ırkçı tahrik edici söylem gerekçesiyle yasaklanmasının kaldırılması” gibi maddeler üzerinde anlaşıldı.

Hükümlü  isme 2 bakanlık ve başbakan yardımcılığı

Ultra Ortodoks Şas Partisi lideri Arya Deri, İçişleri ve Sağlık bakanlıkları ile Başbakan Yardımcılığı görevini aldı. Şas Partisi ise kabinedeki kalkınma, dini işlerin olduğu toplam 6 bakanlık elde etti.

Bu arada “vergi usulsüzlüğü”nden hüküm giyen Arya Deri’nin kabinede yer alması için yasa değişikliği yapıldı. İsrail’deki yasalara göre hükümlü bir kişi kabinede yer alamıyordu. Ancak Mecliste çoğunluğu elde eden Netanyahu bloku, güvenoyuna günler kala Deri’nin bakan olmasını engelleyen yasayı değiştirdi.

Yeni İsrail kabinesi

Mecliste açıklanan 5’i kadın, 30 bakanlı kabinedeki parti ve isim dağılımı şöyle:

  • Likud Binyamin Netanyahu, Başbakan
  • Likud Yaov Gallant Savunma Bakanı
  • Likud Eli Cohen: Dışişleri Bakanı
  • Likud Yariv Levin: Adalet Bakanı
  • Likud Gila Gamliel: İstihbarat Bakanı
  • Likud Nir Barakat: Ekonomi Bakanı
  • Likud Ron Dermer: Stratejik İşler Bakanı
  • Likud Yisrael Katz: Enerji Bakanı
  • Likud Haim Katz: Turizm Bakanı
  • Likud Idit Silman: Çevre Koruma Bakanı
  • Likud Miri Regev: Ulaştırma Bakanı
  • Likud Avi Dichter: Tarım Bakanı
  • Likud Miki Zohar: Kültür ve Spor Bakanı
  • Likud Ofir Akunis: Bilim ve Teknoloji Bakanı
  • Likud Amichai Chikli: Diaspora ve Eşitlik Bakanı
  • Likud Shlomo Karhi: İletişim Bakanı
  • Likud Yoav Kich: Eğitim Bakanı
  • Likud Galit Distal Atbaryan: Başbakanlık Ofisi Bakanı
  • Yahudi Gücü Itamar Ben Gvir: Ulusal Güvenlik Bakanı
  • Yahudi Gücü Yitzchak Wasserlauf: Necef ve Galile Kalkınma Bakanlığı
  • Yahudi Gücü Amichai Eliyahu: Miras Bakanlığı
  • Dini Siyonizm Bezalel Smotrich: Maliye Bakanlığı, Savunma Bakanlığı’nda COGAT ve Sivil İşler’den Sorumlu Bakan
  • Dini Siyonizm Ofir Sofer: Aliyah ve Entegrasyon Bakanlığı
  • Dini Siyonizm Orit Strock: Yasadışı Yahudi yerleşimlerinden sorumlu Ulusal Misyonlar Bakanlığı
  • Şas Arya Deri: İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Başbakan Yardımcısı
  • Şas Yaakov Margi: Refah Bakanı
  • Şas Michael Malkielli: Dini İşler Bakanı
  • Şas Haim Biton: Eğitimden sorumlu Devlet Bakanı
  • Birleşik Tevrat Yahudilik Yitzchak Goldknopf: İnşaat ve İskan Bakanlığı,
  • Birleşik Tevrat Meir Porush: Kudüs İşleri Bakanı

Mostafa Alkharouf/AA

Meclis önünde protesto

Netanyahu’nun akurduğu hükümetin güven oylaması için gerçekleştirilen oturum devam ederken Meclis önünde toplanan yüzlerce İsrailli ise kurulacak hükümeti protesto ediyor.

Farklı sivil toplum kuruluşlarının çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce İsrailli, Netanyahu’nun tamamı sağ partilerden oluşan hükümetine tepki gösterdi. İsrail bayrakları taşıyan göstericiler, Netanyahu ve koalisyon ortakları aleyhinde karikatür ve sloganların yer aldığı afiş ve pankartlar taşıdı.

Hamas: Direnişi tırmandırırız

Öte yandan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Netanyahu’nun, kurduğu hükümet programında işgal altındaki Batı Şeria’daki yerleşim birimlerini güçlendirmek için çalışacağını duyurmasıyla ilgili açıklama yaptı.

İsrail liderlerinin ve hükümetlerinin, özellikle de Netanyahu’nun kurduğu hükümetin siyasi ve fikri eğilimlerinin ortamı alevlendirdiğini belirten Heniyye, Filistin halkının önceliğinin, yeni İsrail hükümetinin öncelikleri karşısında direnmek ve birliği sağlamak olduğunu vurguladı.

Yahudi yerleşim birimlerini genişletme faaliyetlerine ilişkin ise Heniyye, “yerleşime, direnişi tırmandırarak ve direniş alanını genişleterek karşılık vereceklerini ve yasa dışı Yahudi yerleşimcileri Filistinlilerin topraklarından kovmak için mümkün olan tüm araçlarla baskı yapacaklarını” kaydetti.

Aşırı sağcı ve Ultra Ortodoks partilerle koalisyon oluşturan Netanyahu, Mecliste yarın yapılması beklenen güven oylaması öncesi hükümet programını bugün sosyal medya hesabından açıklamıştı.

“Yahudilerin İsrail’in tüm topraklarında ayrıcalıklı ve sorgulanamaz yaşama hakkı olduğu” ifadesinin yer aldığı programda, hükümetin, işgal altındaki Batı Şeria ve Golan Tepeleri dahil Necef Çölü ve Celile bölgesinde Yahudi yerleşim yerleri kuracağı ve genişleteceği aktarılmıştı.

İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında inşa ettiği Yahudi yerleşim birimleri, uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul ediliyor. Uluslararası toplum bu konuyu barış görüşmelerinin önündeki en önemli engellerden biri olarak görüyor.

ORTADOĞU

İsrail hastaneleri hedef aldı

Yayınlanma

İsrail ordusu, Generallerin Planı kapsamında insansızlaştırmaya çalıştığı Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki bazı sağlık merkezlerini bombaladı, bazı sağlık merkezlerini ise tahliyeye zorladı.

Görgü tanıkları, İsrail askerlerinin Cibaliya Mülteci Kampı’nın doğusundaki Endonezya Hastanesi çevresinde zırhlı araçlarla ilerlediğini ve yoğun hava saldırıları ile bölgeye ateş açtığını söyledi. Hizmet verilemeyen hastanede kalan sağlık personeli, hastalar ve sığınmacılar, yoğun ateş altında tahliyeye zorlanarak Gazze şehir merkezine yönlendirildi.

İsrail tankları, Beyt Lahiya’nın farklı bölgelerini ve Kemal Advan Hastanesi çevresini de bombaladı. Haftalardır kuşatma uygulanan Kemal Advan Hastanesi’nin çevresindeki binalar ve altyapı tahrip edildi.

Gazze’nin kuzeyindeki Avde Hastanesi de İsrail topçuları tarafından bombalandı. Hastane yönetimi, çevredeki bölgelerin ağır hava saldırıları altında olduğunu ve saldırıların çevredeki evlerin yanmasına yol açtığını açıkladı.

İsrail ordusunun 5 Ekim’den bu yana Gazze’nin kuzeyine düzenlediği saldırılar, bölgedeki üç ana hastaneyi çalışamaz duruma getirdi. Kemal Advan Hastanesi, asgari düzeyde sağlık hizmeti sağlamaya çalışsa da ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği hizmetleri büyük ölçüde aksatıyor.

“Generallerin Planı”

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölge için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.

“Generaller Planı” adını taşıyan bu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi’nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılması, gıda, yakıt ve temiz su girmesine izin verilmemesini öngörüyor.

Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD ve İsrail’in hedefindeki Husilere Suudi-BAE destekli saldırısı

Yayınlanma

yemen

Hizbullah’ın ateşkes ilanıyla savaştan çekilmesi, Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesi ve Iraklı milis kuvvetlerin İsrail’e yönelik saldırıları sonlandırma kararı sonrası dikkatler, İsrail’in Gazze’deki katliamlarını durdurmak için silahla “dışarıdan” mücadele eden tek kuvvet olarak kalan Husilere döndü.

ABD ve İsrail Husilere kapsamlı bir harekât başlatmaya hazırlanırken BAE ve Suudi Arabistan’ın desteklediği “Arap koalisyonu” güçleri harekete geçti. Kuzeyde Suudi Arabistan, Saada şehri dahil Husi hedeflerine yönelik topçu saldırılarını yoğunlaştırdı. BAE’ye doğrudan bağlı Güney Geçiş Konseyi’ne bağlı güçler de Taiz bölgesindeki Husi güçlerine saldırı başlattı.

Husilere Yemen içinden yönelen bu saldırılardan saatler önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Husilere karşı şiddetli bir harekât başlatacaklarını duyurmuştu. Ayrıca ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının (CENTCOM) X hesabından yapılan paylaşımda, USS Harry S. Truman uçak gemisinde Husiler’e karşı saldırılar için hazırlıkların yapıldığı bildirilmişti.

Husiler, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına tepki gerekçesiyle 31 Ekim 2023’ten bu yana bir yandan İsrail’i doğrudan hedef alan saldırılar düzenlerken diğer yandan Yemen açıklarında İsrailli şirketlere bağlı olduğunu belirttikleri ticari gemilere el koyuyor ve bazılarına da insansız hava araçları ve füzelerle saldırıyor.

Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı aldı. ABD de küresel deniz ticareti güvenliğinin tehlikeye girdiği gerekçesiyle 18 Aralık 2023’te bir grup ülkenin katılımıyla Husi güçlerine karşı “Refah Muhafızı Operasyonu” adında çok uluslu “deniz görev gücü” oluşturulduğunu açıkladı. ABD ve İngiltere bu operasyon kapsamında Husilere ait mevzilere saldırılar düzenliyor.

Haaretz gazetesinin haberine göre, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Husilere “sert bir darbe” indireceklerini söyledi. Husilerin stratejik altyapılarını vuracaklarını ve liderlerini hedef alacaklarını belirten Katz, “Tahran, Gazze ve Lübnan’da Heniyye, Sinvar ve Nasrallah’a yaptığımızın aynısını Hudeyde ve Sana’da da yapacağız” dedi.

“Hamas’ı yendik, Hizbullah’ı yendik, İran’daki savunma sistemlerini kör ettik ve (füze) üretim sistemlerine zarar verdik” diyen Katz, Husiler’e “sert bir şekilde” saldıracaklarını söyledi. Katz, “İsrail’e karşı elini kaldıran herkesin eli kesilecek ve İsrail ordusunun uzun kolu onlara vuracak ve görülmemiş hesabı görecek” ifadeleriyle Husileri tehdit etti.

Savunma Bakanı Katz, ayrıca yaptığı açıklamayla ilk kez Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen suikastı İsrail’in yaptığını doğruladı. Hamas lideri İsmail Heniyye uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmiş ancak Tel Aviv yönetimi bugüne kadar sorumluluk üstlenmemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Waltz: Netanyahu’nun kararlı eylemleri Ortadoğu’yu değiştirdi

Yayınlanma

ABD’de başkan seçilen Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz pazar günü yayıncı Ben Shapiro’nun programında, Ortadoğu’nun geçirmekte olduğu radikal değişimlerin çoğunun “İsrail’in Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğinde, özellikle Hizbullah konusunda attığı kararlı adımlardan kaynaklandığını” ileri sürdü.

Waltz, NATO’nun kaderi ve yerli Amerikan enerjisinin neden Amerikan dış politikasının önemli bir bileşeni olduğu konusunda kendi bakış açısını sundu.

Waltz ayrıca İbrahim Anlaşmaları sonrasında Ortadoğu diplomasisinin nasıl görünebileceğini ve dış uzay ve siber güvenliğin de politika hesaplarının bir parçası olduğunu tartıştı.

Bunun sonucu olarak Waltz’a göre, “ABD’nin Suriye’de herhangi bir kapasitede sahaya inmeye ihtiyacı yok,” fakat IŞİD’in faaliyetleri, İsrail’in sınır güvenliği ve Arap müttefikleri ile birlikte daha geniş bölgesel dinamikler de dahil olmak üzere kilit gelişmeleri yakından izleyecek.

Waltz, Netanyahu ve İsrail’in Hizbullah’a karşı askeri ve istihbari faaliyetlerinin yanı sıra “çağrı cihazı” saldırılarını da överek, “Bir gün Hizbullah’ın kabiliyetlerini ortadan kaldıran gizli operasyonla ilgili inanılmaz bir film çekilmesi muhtemeldir; pek çok kişinin imkansız ve çok provokatif olduğuna inandığı cesur ve son derece etkili bir görev,” dedi.

Bu operasyonların İran’ın hava savunmasını açığa çıkararak onları “savunmasız ve savunmada bıraktığını” öne süren Waltz, “Aynı derecede önemli olarak, İran’ın mali ağlarını hedef aldı ve Tahran’dan Beyrut’a ve Suriye ve ötesindeki bölgesel vekillerine para akışını kesintiye uğrattı,” dedi.

“Amerikalıları alıkoyarsanız alnınıza bir kuşun yiyebileceğinizi bilmeniz lazım”

Hamas’ın şimdi kendini “her zamankinden daha yalnız” hissettiğini belirten Waltz, “Hizbullah’ın kuzeyden kendilerini kurtaracağını düşünmüşlerdi ama bu beklentileri boşa çıktı. Hamas şu anda köşeye sıkışmış durumda ve geriye tek bir kaçış yolu kaldı: rehineleri serbest bırakmak,” ifadelerini kullandı.

Gazze’deki İsrailli rehinelerle ilgili olarak Waltz, “[Trump] Belli konularda, özellikle de rehineler konusunda tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Artık yeter. 20 Ocak geldiğinde, hâlâ hayatta olan rehineler, 1979’daki İran rehine krizi sırasında, Carter’dan Reagan’a geçiş döneminde alıkonulan Amerikalılardan daha uzun süre tutulmuş olacaklar. Bu kesinlikle kabul edilemez,” dedi.

Yeni danışman, “ister bir ulus-devlet isterse bir terörist grup olsun, bir Amerikalıyı yasadışı olarak alıkoyduğunuzda bunun hızlı ve ciddi sonuçları olması gerektiğini” ileri sürerek, bu sonuçların arasında “mali yıkım, askeri misilleme, hatta belki de alnına bir kurşun” olduğunu söyledi.

Waltz, Ben Shapiro ile “Önce Amerika” dış politikası hakkında yaptığı söyleşide, 20 Ocak’taki geçiş sürecini planlarken dış politika önceliklerini paylaştı ve Amerika’nın yurtdışındaki gücünün yeniden canlandırılması için bir vizyon önerdi.

Suriye’de ABD askeri kalmaya devam edecek mi?

Suriye konusunda Waltz, ABD’nin buradaki öncelikli çıkarının hapiste tutulan IŞİD militanları olacağını söyledi.

Waltz, “Başkan Trump IŞİD halifeliğini ortadan kaldırdı ancak sonrasında on binlerce savaşçı ve aileleri, ABD’nin desteğiyle Kürt müttefiklerimiz tarafından korunan esir kamplarına hapsedildi. Eğer bu savaşçılar kaçar ya da yeniden toplanırsa, IŞİD’in yeniden yükselme riskiyle karşı karşıya kalacağız. Bunu engellemek Amerika’nın Suriye’deki en önemli çıkarı,” dedi.

İkinci olarak İsrail’e dikkat çeken Waltz, İsrail’in güvenliği ve sınır istikrarının “bölgesel ve küresel güvenlik için hayati önem taşıdığını” öne sürdü.

Golan Tepeleri de dahil olmak üzere İsrail’in “stratejik bölgelerin güvenliğini sağlamak” için agresif adımlar attığını ve kimyasal silah fabrikaları ve füze üretim tesisleri gibi kilit noktaları hedef alarak “teröristlerin eline geçmesini” engellediğini belirten Waltz, bu meselenin öneminin süreceğine işaret etti.

Waltz’a göre üçüncü olarak, ABD’nin Arap ortakları ile “daha geniş bir bölgesel dinamik” var ve “istikrarın sürdürülmesi ve bölgedeki kilit müttefiklerle işbirliğinin geliştirilmesi , daha fazla kaosun önlenmesi için elzem.

“Husi dosyası” Suudilere devredilecek

İran’ın geleceğinin belirsizliğini koruduğunu öne süren Waltz, “Tarihsel olarak İran, Ortadoğu’da geniş bir terör ağı işletmiştir; çeşitli vekil gruplara uzanan dokunaçları olan ahtapot benzeri bir sistem,” iddiasında bulundu.

Bugün itibariyle, Husiler hariç, bu kolların çoğunun “etkin bir şekilde kopmuş durumda” olduğunu savunan yeni danışman, “Husiler hâlâ çözülmemiş bir sorun olsa da, Suudilerin eninde sonunda bu tehdidi ele alması muhtemel,” dedi.

Husilerin bir “terör örgütü” olarak yeniden tanımlanmasının “ufukta göründüğünü” kaydeden Waltz, “Husiler Kızıldeniz’deki küresel deniz taşımacılığını aksatmaya devam ediyor ve gemileri Afrika Boynuzunun etrafından dolaşmaya zorluyor. Bu durum muazzam bir iktisadi baskı ve enflasyonist baskı yarattı; Kızıldeniz’deki deniz taşımacılığının neredeyse %80’i Süveyş Kanalını tamamen bypass ediyor,” dedi.

İran’a tehdit artarak sürecek

Trump tarafından tartışılan ve İran’ı iktisadi olarak izole etmeyi amaçlayan “azami baskı” kampanyası, Waltz’a göre, Husiler gibi grupların finansmanını kesmeyi hedefliyor.

“İran rejimi şimdi bir yol ayrımıyla karşı karşıya,” diyen Ulusal Güvenlik Danışmanı, “Ya nükleer silah geliştirme yolunda agresif bir şekilde ilerleyip Kuzey Kore gibi parya bir devlet olma riskini göze alacaklar ya da geri adım atıp müzakere edecekler. Eğer ilkini seçerlerse İsrail’in boş durması pek olası değil,” ifadelerini kullandı.

İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in “sağlık durumunun kötü” olduğunu ve “halefiyet sorunlarıyla karşı karşıya” bulunduğunu savunan Waltz, “Ayetullah karar vermek zorunda: nükleer kapasiteye doğru acele edip olası bir önleyici saldırıyı kışkırtmak ya da statükoyu koruyup İsrail’in gazabını çekmekten kaçınmak,” dedi.

İran petrolünün Çinli alıcıları, rafinerileri ve nakliyecilerine yönelik ikincil yaptırımların Trump’ın liderliğinde geri döneceğinin altını çizen Waltz, daha geniş bölgesel resme bakıldığında İsrail’in, “İran’ın vekillerinin” oluşturduğu “ateş çemberini” söndürmek için kararlı adımlar attığını belirtti.

Waltz, “Bu arada İran’ın zayıflamış konumunun yarattığı boşluk başka güçler tarafından doldurulmaktadır. İdeal olan bu boşluğun Kürtler tarafından doldurulmasıdır ancak istikrarsızlık devam etmektedir,” dedi.

ABD’nin “Arap” öncelikleri: Suudileri ve Ürdün Krallığını yatıştırmak 

İsrail’in yanı sıra Amerika’nın kilit müttefikleri Ürdün ve Suudi Arabistan’ın da “aşırılık yanlılarından” derin endişe duyduğuna işaret eden Waltz, özellikle Ürdün’ün, “aşırılık yanlılarının” Suriye sınırı boyunca yayılmasından korktuğunu vurguladı.

Waltz, “Ürdün kırılgan bir devlet olmaya devam ediyor; %70’i Filistinli olan bir nüfusa hükmeden bir Haşimi monarşisi. Ülkenin istikrarı bölgesel güvenlik için hayati önem taşıyor ve hükümet İslami aşırıcılığın yayılmasına karşı tetikte olmaya devam ediyor,” dedi.

Waltz’a göre bu nedenle, ABD’nin bölgede iktisadi baskıya, nükleer silahların yayılması konusunda net kırmızı çizgilere ve İsrail ve Ürdün gibi “kilit müttefiklere sarsılmaz desteğe” odaklanan sağlam ve tutarlı bir stratejiye ihtiyacı var.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English