Bizi Takip Edin

AVRUPA

İspanya’da genel seçimler: Milliyetçi-Muhafazakâr ittifak ufukta

Yayınlanma

İspanyol halkı Pazar günü (23 Temmuz) sandık başına gidiyor. İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) Genel Sekreteri Pedro Sánchez önderliğindeki PSOE-Unidas Podemos hükümeti, geçen Mayıs ayında yapılan yerel seçimlerde istediği başarıyı elde edemeyince seçime gitmeye karar vermişti.

Mayıs ayındaki yerel seçimlerde PSOE, Alberto Núñez Feijóo liderliğindeki muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) ardından ikinci sırada yer almıştı. PP, genel seçimlerden de zaferle ayrılmayı planlıyor ama çoğunluğu kazanmak için parlamentonun alt kanadındaki 350 sandalyenin yarısından fazlasını elde etmesi gerekiyor. Bu durumda PP’nin, Santiago Abascal’ın liderliğindeki sağcı Vox ile koalisyon kurabileceği belirtiliyor.

İspanya’da yayınlanan son kamuoyu yoklamaları PP’nin oy oranını %33-%36, Sosyalistlerin oy oranını ise %29’un altında gösteriyor. Vox ve yeni sol koalisyon Sumar %12.5-13.5 arasında neredeyse başa baş durumdalar.

Vox ve ‘İtalyan işi’ İspanyol hükümeti: Avrupa sağından destek

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ (America First) kampanyasına benzer şekilde ‘Önce İspanya’ diyen Vox partisi, 2013 yılında kurulmuş ve 2019’da üçüncü sırada yer alarak ilk kez parlamentoya girmişti. Zaman zaman ‘aşırı sağcı’ olarak nitelendirilse de, Vox Avrupa Parlamentosu’nda, örneğin AfD ile Ulusal Birlik’in yer aldığı Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunda değil, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri’nin önemli bir bileşeni olduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubunda yer alıyor. İtalyan sağ koalisyonu da AP’deki tüm sağcı eğilimleri bir araya getirmişti: Avrupa Halk Partisi (EPP, İtalya’dan Forza Italia üye), ECR ve ID (Matteo Salvini’nin Lega’sı bu gruba üye).

Nitekim Meloni, Vox’un seçim kampanyasına destek vererek partilerin ‘büyük dostluğunu’ teyit etmek için bir video yayınladı. Meloni, Vox’un 15 Temmuz’da Valencia kentinde düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, “23 Temmuz’da, Vox’un yeni ulusal hükümetin oluşumunda öncü ve belirleyici bir rol oynadığı muhafazakâr bir yurtsever alternatifin istikrar kazanması hepimiz için çok önemli. Vatanseverlerin zamanı geldi,” şeklinde konuştu.

Meloni’nin yanı sıra Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de İspanyol genel seçimlerinde Vox’a desteklerini açıkladılar.

PP ile Vox bazı bölgelerde halihazırda ittifak kurmuş durumda. Vox, üç özerk bölgede muhafazakârlarla güç paylaşımı anlaşmaları sağlama konusunda büyük adımlar attı ve Murcia, Aragon ve Balear Adaları’nda daha küçük ittifaklara ulaşıldı.

PP lideri Feijóo, Vox yerine PSOE ile de ittifak kurabileceklerini iddia etse de parti içinden gelen tepkiler bu yönde değil. Batı Extremadura bölgesinin PP başkanı Maria Guardiola, önce Vox gibi bir parti ile birlikte bölgeyi yönetmek istemediklerini söyledi, sonra ise sözlerinden geri adım atarak kendi sözlerinin ‘Extremadura’nın geleceğinden daha önemli olmadığını’ duyurdu.

Ademi merkeziyetçiliğe karşı Vox

2018 yılında bölgesel Endülüs seçimlerinde bölgesel değil, ulusal bir programla yarışan Vox, İspanya Anayasasında yer almasına rağmen, ülkede bölgelere yetki devreden (İspanyolcada Estado autonómico olarak bilinen) ademi merkeziyetçi sistemi reddediyordu.

Programın 6. maddesi hedef olarak açıkça şunu belirtiyordu: “Estado autonómico’yu, ayrıcalık ve bölünme yerine eşitlik ve dayanışmayı teşvik edecek tek bir yasalar dizisine sahip bir devlete dönüştürmek. Tüm İspanya için tek bir hükümet ve tek bir parlamento. Bir ön adım olarak, eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet alanlarındaki yetkilerin derhal devredilmesini ve bölgesel yasama gücünün mümkün olduğunca azaltılmasını [istiyoruz].”

Vox’un Endülüslü adayı Francisco Serrano, Trump’ı andıran 100 maddelik ‘popülist’ bir programla (İspanya’nın Ceuta ve Melilla eksklav şehirlerinin sınırları boyunca ‘aşılmaz’ bir duvar çağrısı da dahil), Hıristiyan krallıkların İber yarımadasında Müslümanların elindeki toprakları geri aldığı Reconquista dönemine atıfta bulunarak İspanya’nın ‘yeniden fethini’ başlatmayı hedefliyordu. Parti, İspanya’nın ‘medeniyete ve evrensel tarihe katkısı’ konusunda farkındalığı artırmak istiyordu. Aynı programda, partinin, ‘İspanya’nın ve İspanyolların ihtiyaçlarını oligarşilerin, reislerin, lobilerin ya da uluslarüstü grupların ihtiyaçlarının önüne koymak’ istediği vurgulanıyordu.

‘Toplumsal cinsiyet’ tartışması

Vox’un hedeflerinden bir diğeri de ‘cinsiyet şiddeti’ yasasını ve cinsiyetlerden birine karşı ayrımcılık yapan diğer tüm yasaları yürürlükten kaldırmak ve bunun yerine istismara uğrayan yaşlılara, erkeklere, kadınlara ve çocuklara aynı korumayı sağlayacak bir aile şiddeti yasası getirmek.

‘Sübvanse edilen radikal feminist grupların’ ortadan kaldırılmasını ve sahte şikayetlerin etkin bir şekilde kovuşturulmasını isteyen parti, doşanma davaları sırasında da ‘küçüklerin korunması’nı istiyor.

Vox ayrıca bir Aile Bakanlığı kurulmasını ve ‘Devletten önce gelen bir kurum olarak tanınacak olan doğal aileyi koruyan organik bir yasa’ çıkarılmasını istiyor.

Vox’un yanı sıra PP de PSOE hükümetinin insanların yasal cinsiyetlerini değiştirmelerini kolaylaştırmak da dahil olmak üzere trans hakları ve kürtajla ilgili yeni yasaları sert bir dille eleştiriyor.

Bu iki parti ayrıca İspanya’nın cinsel ilişki rızasına ilişkin tartışmalı ‘Sadece Evet, Evet Demektir’ yasasına da itiraz ediyor. Geçen Ağustos ayında kabul edilen bu yasa, 1000’den fazla hüküm giymiş tecavüzcünün hapis cezasını azaltan bir boşluk yarattı ve Başbakan Sánchez sonunda özür dilemek ve değişiklikleri kabul etmek zorunda kaldı.

Sert milliyetçiliğin anaakıma dönüşü

Seçim sürecinde tartışılan bir başka önemli konu da milliyetçilik. PP ve Vox, hapisteki bağımsızlık yanlısı liderleri affettiği ve ayrılıkçılık suçunu hafiflettiği için Sánchez’i ‘hain’ olmakla suçluyor.

Sağ partiler, kilit reformları geçirmek için ayrılıkçılara bel bağladığı gerekçesiyle başbakanı hedef alıyor. ETA tarafından işlenen suçlar nedeniyle hapse atılan Arnaldo Otegi liderliğindeki Bask ayrılıkçı partisi Bildu ile yaptığı anlaşma da bu hamleler arasında sayılıyor. “Txapote sana oy versin,” anlamına gelen Que te vote Txapote sloganı, bir dizi ölümcül saldırı gerçekleştiren bir başka ETA militanına atıfta bulunuyor.

PP lideri Feijóo da sosyalist liderin ayrılıkçılara bel bağladığı için hükümet anlaşmaları konusunda ders vermeye hakkı olmadığını söylemişti.

‘İklim değişikliği’ ile mücadelede Vox farkı

İspanyol siyasetindeki çoğu parti ‘iklim değişikliği’ ile mücadele için önlemleri var. Sadece Vox’un seçim programında bu konuya hiç değinilmiyor.

PP’nin seçim programında ise, “Hedefleri rasyonelleştirmek ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Avrupa ‘Tarladan Sofraya’ stratejisinin uygulanmasına yönelik takvimi daha esnek hale getirmek için çalışacağız, ulaşılabilir olan ve ulaşılamaz hedefler koymayan tedbirler için bastıracağız,” ifadeleri yer alıyor. Olası bir PP-Vox koalisyonunun ‘yeşil dönüşüm’ü yavaşlatacağı düşünülüyor. PP’nin AP düzeyindeki siyasi grubu EPP, Vox’un da üyesi olduğu muhafazakâr ECR grubuyla, başta tartışmalı AB Doğa Restorasyon Yasası olmak üzere önemli yeşil mevzuata karşı giderek daha fazla yakınlaşıyor. Mayıs ayında EPP de PP ve Vox’un yanında yer alaraki İspanya’da AB hukuku tarafından korunan bir doğa rezervinin yaşayabilirliğini baltalayan bölgesel bir sulama yasasını savunmuş ve Avrupa Komisyonu’nu Sánchez için kampanya yürütmekle suçlamıştı.

Vox ise, ‘dış organların müdahalesini’ önlemek için çevreyle ilgili herhangi bir yasayı Brüksel’den Madrid’e getirme sözü veriyor ve İspanya’nın ‘şu anda Brüksel politikasını yönlendiren lobilerin ideolojik önyargılarına’ tabi kalamayacağını söylüyor.

Aynı zamanda çevreyi korumak isteiğini öne süren parti, İspanya’nın kendi kaynaklarını kullanmasını engellediğini ve İspanyolların ‘yeşil vergiler’ yoluyla yeşil dönüşüm için ödeme yapma yükünü taşıdığını savunarak 2021’de Sosyalistler tarafından kabul edilen İklim Değişikliği Yasasını da iptal etmeye çalışıyor.

Ekonomi ve işsizlik

Çoğu İspanyol seçmen için en büyük mesele hâlâ ekonomi. İspanya bir büyüme döneminden geçiyor (2022’de %5,5) ve enflasyon Haziran ayında %2’nin altına inerek Avrupa’daki en düşük seviyelerden birine geriledi.

Buna rağmen işsizlik rakamları muhalefetin mevcut hükümete karşı en sık kullandığı eleştirilerden biri. Mayıs ayında İspanya tüm AB ülkeleri arasında en yüksek işsizlik oranına (%12.7) sahipti. Bu, 2019’dan bu yana 2 puana yakın düşük olsa da PSOE yönetimi eleştirilerden kurtulmuş değil.

Enflasyon ve yükselen faiz oranları ile birlikte işsizlik oranları, Başbakan Pedro Sanchez’in PSOE hükümetinin elde ettiği görece olumlu makroekonomik sonuçları gölgeliyor. Halbuki Sanchez hükümeti Haziran 2018’de iktidara geldiğinden bu yana asgari ücreti neredeyse %47 oranında arttırdı. Ayrıca emekli maaşlarını enflasyona göre yeniden endeksleyerek 2023 yılında %8’lik bir artış sağladı ve geçici sözleşmelerin kullanımını sınırlandırmak için iş kanununda reform yaptı. Sonuç olarak, belirli süreli işlerin oranı %26’dan %17’ye düştü. Buna rağmen anketlerin doğru çıkması halinde, PSOE ilk kez ülkede bir ekonomik kriz yaşanmadan iktidarı kaybetmiş olacak.

Vox, ekonomik meseleler söz konusu olduğunda vergileri azaltmayı ve devlet harcamalarını kısıtlamayı savunuyor. Daha düşük kurumlar vergisi ve emlak vergisi istiyor ve elektrik faturalarındaki tüm vergileri kaldırmayı planlıyor. Parti ayrıca emlak vergisi, veraset vergisi ve sermaye kazancı vergisinin de tamamen kaldırılmasını öneriyor. Son olarak Vox, serbest meslek sahipleri için daha düşük sosyal güvenlik katkı payları istiyor.

Göçmen sorunu

Göçmen meselesi de İspanyol siyasi tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Özellikle Fransa’da yakın zamanda yaşanan isyan, başta Vox olmak üzere milliyetçi-muhafazakâr partilerin söylemlerini sertleştirmesine yol açtı.

Fransa’daki ayaklanmaları daha sert göç politikaları çağrısında bulunmak için kullanan Vox lideri Santiago Abascal, “Avrupa, yaşam tarzımıza ve yasalarımıza uyum sağlamak istemeyen… Avrupa karşıtı çeteler tarafından tehdit ediliyor, Avrupa Müslüman ülkelerden gelen göçmenleri kabul etmeye devam edemez,” demişti.

Macar lider Orban da Vox’a gönderdiği destek mesajında göçmen meselesine dikkat çekerek, “Ulusal sınırlarımızı ve kültürümüzü Avrupa’ya gelen yasadışı göçmenlere karşı korumalıyız,” demişti.

Yeni sol platform: Sumar

PSOE-Unidas Podemos hükümetinin dağılmasının ardından İspanyol seçimlerine yeni bir sol seçim platformu da katılıyor: Sumar (Birleş).

Eski bir komünist ve İspanya’nın ikinci başbakan yardımcılığının yanı sıra çalışma bakanlığı da yapmış Yolanda Díaz, İspanya’nın ilk kadın lideri olmak istiyor.

Sumar, 18-23 yaş arası gençlerin ‘hayatlarına yeniden başlamalarına’ yardımcı olmak için 20.000 avro yardım sözü vererek yeni seçmenleri etkilemek istiyor. Díaz, İspanya’da asgari ücretin 1.259 avroya çıkarılmasında ve popüler olmayan çalışma yasalarının kaldırılmasında rol oynamıştı.

Sumar’da İspanya Komünist Partisi (PCE), Birleşik Sol (IU), Yeşil İttifak ve Katalonya’dan partiler yer alıyor.

AVRUPA

Merkel: Rusya’nın çıkarları tartışılmalı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘a verdiği özel röportajda, savunma bütçesinden Washington’daki krize, Putin yanlıları ile Putin destekçileri arasındaki ayrımdan uyku düzenine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Merkel, Ukrayna’ya destek vermenin önemini vurgularken, Rusya’nın çıkarlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını ifade etti.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘dan Anja Reich ve Tomasz Kurianowicz’e verdiği özel röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Merkel, savunma bütçesi, Ukrayna ve Washington’daki kriz gibi çeşitli konulara değindi.

Röportajın başında, planlanan görüşmenin “dramatik gelişmeler” nedeniyle ertelenmesi konusu gündeme geldi.

Merkel, Washington’daki toplantı ve CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleri nedeniyle röportajı ertelediğini belirterek, “Görüşme, Washington’daki toplantıdan sonra ve Başkan Trump’ın ABD Kongresi’ndeki konuşmasından hemen önce planlanmıştı. Hem Trump’ın Ukrayna hakkında söyleyecekleri hem de CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak bazı gelişmeler olabileceğini düşündüm,” dedi.

Yüz milyarlarca avroluk özel bütçe konusuna da değinen Merkel, prensipte bu bütçeye destek vereceğini ifade etti.

Savunma için ayrılan bu özel bütçenin akıllıca seçildiğini düşünen Merkel, “Savunma için ayrılan ve büyüklüğü tam olarak belirlenmemiş olan bu özel bütçenin çok akıllıca seçildiğini düşünüyorum. Belli bir taban miktar normal bütçeye alınıyor ve NATO’daki tartışmaların nasıl geliştiği, NATO Konseyi’nde hangi kararların alındığı görülebiliyor. Böylece belli bir hareket alanı bırakılıyor,” diye konuştu.

Ek özel bütçenin, bir amaca yönelik olması ve paranın sosyal harcamalar veya diğer tüketim harcamaları için kullanılamaması gibi büyük bir avantajı olacağını savunan Merkel, bütçe disiplininden yana olduğunu ancak olağanüstü durumlarda gerekli adımların atılması gerektiğini vurguladı.

Trump ile Zelenskiy’nin Washington’daki görüşmesinin “her şeyi tetikleyen an” olduğunu belirten Merkel, bu görüşmenin Amerikalıların artık Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanında olmadığının bir ifadesi olduğunu söyledi.

Merkel, görüşmeyi izlerken yaşadığı duyguları, “Böyle bir şeyi bir daha görmek istemem. Çok üzücü,” sözleriyle ifade etti.

Trump’ın muhataplarına suçluluk duygusu yaşatmak istediğini ve Amerika’nın tüm dünya tarafından kullanıldığı görüşünde olduğunu belirten Merkel, “Evet, Başkan Trump, Amerika’nın tüm dünya tarafından bir şekilde kullanıldığı görüşünde. ABD’nin sebepsiz yere diğer ülkelere yardım ettiğini veya onları koruduğunu düşünüyor,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’ya destek verilmesinin ABD ve Avrupa’nın kendi çıkarları için olduğunu vurgulayan Merkel, bir ülkenin işgal edilmesine ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına izin verilemeyeceğini söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sık sık görüşen bir siyasetçi olarak, Rusya liderinin olaylara bakış açısının dikkate alınmamasının büyük bir ihmal olduğunu belirten Merkel, “Rusya’nın çıkarları hakkında tartışmaya izin vermek gerekir,” dedi.

Ancak Merkel, Putin’in Baltık ülkelerine, Polonya’ya ve Almanya’ya saldırmasını mümkün görmediğini ifade etti.

Kuzey Akım-2 projesinin bir hata olup olmadığı sorusuna ise Merkel, “Sanırım, şimdi biraz kibirli konuşacak olursam, Putin hakkında çok az yanılsaması olanlardan biriyim. Gürcistan’ı işgal ettiğini, Kırım’ı ilhak ettiğini biliyordum, o zamanlar bana yalan söylemişti. Yine de böyle bir savaşı önlemek için her şeyi denemeyi doğru buluyorum,” şeklinde yanıt verdi.

AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını, ancak Doğu’da daha belirgin olduğunu ifade etti. AfD’nin ideolojik üst yapısının Doğu Almanya’da büyümediğini belirten Merkel, “AfD, ‘Biz halkız’ sloganıyla, devrim zamanının bu harika sloganını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Memnun olmayan insanlara ‘Siz halksınız’ diyor. Ve memnun olmayan herkes elit kesime ait. Böylece toplumu bölüyorlar ve çeşitli şeylerden memnun olmayan insanlardan oluşan bir yankı odasıyla karşılaşıyorlar,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman partilerinin ‘savaş’ anlaşması borsayı uçurdu

Yayınlanma

Almanya’da CDU/CSU, SPD ve Yeşiller arasında bir borç paketi için varılan milyar avroluk anlaşma borsada “sevinç çığlıklarına” yol verdi.

Spiegel’in aktardığına göre özellikle savunma ve altyapı hisseleri yükseldi.

Almanya’nın önde gelen endeksi Dax, bir ara 23.000 puanın üzerine çıktı ve öğleden sonra erken saatlerde yüzde 1,7 artışla 22.907 puana ulaştı.

Dax’ın liderleri, öğleden önce yaklaşık yüzde 5,7 oranında yükselen savunma şirketi Rheinmetall’in hisseleri oldu. Yapı malzemeleri üreticisi Heidelberg Materials ve enerji teknolojileri grubu Siemens Energy’nin hisseleri de talep gördü.

MDax’ta listelenen zırhlı şanzıman üreticisi Renk bile yaklaşık yüzde on oranında yükseldi. Yaklaşık yüzde 5,5 oranında yükselen savunma şirketi Hensoldt’un hisselerine de güçlü bir talep vardı.

Finansal hizmet sunan Helaba’da uzman olarak çalışan Ulf Krauss, “Donald Trump’ın giderek daha kaotik ve tehditkar olarak algılanan ekonomi politikası ABD’de ekonomik karamsarlığa yol açarken, Almanya’nın borç frenini gevşetme girişimi Avro bölgesinde büyüme için iyimserlik yaratıyor,” diyerek piyasalardaki durumu özetledi.

Bu arada, bankacılık hisseleri Avrupa genelinde sektörün kazananları oldu. Sektör endeksi yüzde 2,2 oranında yükseldi. Commerzbank hisseleri yüzde üç artış gösterdi. Büyük İtalyan bankası UniCredit olası bir devralmaya bir adım daha yaklaştı.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Commerzbank’ın doğrudan hisselerinin yüzde 29,9’a çıkarılmasını onayladı.

Tahvil piyasası da milyarlarca avroluk harcama paketi için varılan anlaşmaya tepki gösterdi: Alman devlet tahvillerinin fiyatları düşerken, getirileri de önemli ölçüde yükseldi. On yıllık Alman devlet tahvillerinin getirisi yüzde 2,93’e çıktı.

Özel fonun duyurulmasından ve borç frenine istisna getirilmesinden bu yana Bund (Alman devlet tahvili) getirileri keskin bir şekilde yükseldi.

Diğer Avro bölgesi ülkelerinde de getiriler önemli ölçüde artarak ülkelerin borçlanmasını daha pahalı hale getirdi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Siemens yöneticileri Kırım’a türbin sevkiyatı nedeniyle yargılanacak

Yayınlanma

Almanya’da Hamburg Bölge Mahkemesi, Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında, Rusya’ya bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırımları ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. Dava, 2024 baharında açıldı ve Siemens yetkilileri, konuyla ilgili soruşturmanın şirkete yönelik olmadığını ve suçlanan kişilerin artık şirkette çalışmadığını belirtti. Avrupa Birliği ve ABD yaptırımları, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesini yasaklıyor.

Hamburg Bölge Mahkemesi, 2014’te referandumla Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırım rejimini ihlal etmekle suçlanan sanayi şirketi Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında dava açtı.

Reuters ajansının haberine göre yaptırım ihlali davası 2024 baharında açıldı. Hamburg savcılığı, Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olan dört kişi ve Fransa-İsviçre vatandaşlığına sahip bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.

Fakat daha sonra bölge mahkemesi, kovuşturma için yeterli gerekçe bulunmaması nedeniyle üç sanıkla ilgili soruşturmayı durdurdu. Mahkeme belgelerinde sanıkların isimleri açıklanmadı.

İsmi belirtilmeyen bir Siemens yetkilisi, şirketin devam eden davalar hakkında yorum yapamayacağını, ancak davanın şirkete yönelik olmadığını ve sanıkların artık orada çalışmadığını belirtti.

Türbin işinin sahibi olan Siemens Energy ise, iki sanığın artık şirket çalışanı olmaması nedeniyle yorum yapmadı.

Avrupa Birliği (AB) ve ABD yaptırımlarına göre, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesi yasak.

Fakat kısıtlamalara rağmen, Siemens’in elektrik üretimi için türbinleri, 2017 yılında Rusya’nın yarımadada inşa ettiği iki elektrik santraline teslim edildi.

O dönemde Siemens, türbinleri Rus bir müşteriye sattığını, bunların Rusya’daki elektrik santrallerine kurulmasını beklediğini ve Kırım’a gönderilme planlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.

Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlattığı askeri müdahalenin ardından Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı askeri, havacılık, petrol ve doğalgaz ve diğer sektörler için teknoloji ve ekipman tedarikini yasaklayan geniş kapsamlı yaptırımlar uyguladı.

The New York Times gazetesi, tedariki sağlamak için “devasa bir paravan şirket ağı kurulduğunu” ve çiplerin önemli bir kısmı Hong Kong üzerinden geldiğini iddia etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English