Avrupa
İspanya’da genel seçimler: Milliyetçi-Muhafazakâr ittifak ufukta

İspanyol halkı Pazar günü (23 Temmuz) sandık başına gidiyor. İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) Genel Sekreteri Pedro Sánchez önderliğindeki PSOE-Unidas Podemos hükümeti, geçen Mayıs ayında yapılan yerel seçimlerde istediği başarıyı elde edemeyince seçime gitmeye karar vermişti.
Mayıs ayındaki yerel seçimlerde PSOE, Alberto Núñez Feijóo liderliğindeki muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) ardından ikinci sırada yer almıştı. PP, genel seçimlerden de zaferle ayrılmayı planlıyor ama çoğunluğu kazanmak için parlamentonun alt kanadındaki 350 sandalyenin yarısından fazlasını elde etmesi gerekiyor. Bu durumda PP’nin, Santiago Abascal’ın liderliğindeki sağcı Vox ile koalisyon kurabileceği belirtiliyor.
İspanya’da yayınlanan son kamuoyu yoklamaları PP’nin oy oranını %33-%36, Sosyalistlerin oy oranını ise %29’un altında gösteriyor. Vox ve yeni sol koalisyon Sumar %12.5-13.5 arasında neredeyse başa baş durumdalar.
Vox ve ‘İtalyan işi’ İspanyol hükümeti: Avrupa sağından destek
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ (America First) kampanyasına benzer şekilde ‘Önce İspanya’ diyen Vox partisi, 2013 yılında kurulmuş ve 2019’da üçüncü sırada yer alarak ilk kez parlamentoya girmişti. Zaman zaman ‘aşırı sağcı’ olarak nitelendirilse de, Vox Avrupa Parlamentosu’nda, örneğin AfD ile Ulusal Birlik’in yer aldığı Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunda değil, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri’nin önemli bir bileşeni olduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubunda yer alıyor. İtalyan sağ koalisyonu da AP’deki tüm sağcı eğilimleri bir araya getirmişti: Avrupa Halk Partisi (EPP, İtalya’dan Forza Italia üye), ECR ve ID (Matteo Salvini’nin Lega’sı bu gruba üye).
Nitekim Meloni, Vox’un seçim kampanyasına destek vererek partilerin ‘büyük dostluğunu’ teyit etmek için bir video yayınladı. Meloni, Vox’un 15 Temmuz’da Valencia kentinde düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, “23 Temmuz’da, Vox’un yeni ulusal hükümetin oluşumunda öncü ve belirleyici bir rol oynadığı muhafazakâr bir yurtsever alternatifin istikrar kazanması hepimiz için çok önemli. Vatanseverlerin zamanı geldi,” şeklinde konuştu.
Meloni’nin yanı sıra Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de İspanyol genel seçimlerinde Vox’a desteklerini açıkladılar.
PP ile Vox bazı bölgelerde halihazırda ittifak kurmuş durumda. Vox, üç özerk bölgede muhafazakârlarla güç paylaşımı anlaşmaları sağlama konusunda büyük adımlar attı ve Murcia, Aragon ve Balear Adaları’nda daha küçük ittifaklara ulaşıldı.
PP lideri Feijóo, Vox yerine PSOE ile de ittifak kurabileceklerini iddia etse de parti içinden gelen tepkiler bu yönde değil. Batı Extremadura bölgesinin PP başkanı Maria Guardiola, önce Vox gibi bir parti ile birlikte bölgeyi yönetmek istemediklerini söyledi, sonra ise sözlerinden geri adım atarak kendi sözlerinin ‘Extremadura’nın geleceğinden daha önemli olmadığını’ duyurdu.
Ademi merkeziyetçiliğe karşı Vox
2018 yılında bölgesel Endülüs seçimlerinde bölgesel değil, ulusal bir programla yarışan Vox, İspanya Anayasasında yer almasına rağmen, ülkede bölgelere yetki devreden (İspanyolcada Estado autonómico olarak bilinen) ademi merkeziyetçi sistemi reddediyordu.
Programın 6. maddesi hedef olarak açıkça şunu belirtiyordu: “Estado autonómico’yu, ayrıcalık ve bölünme yerine eşitlik ve dayanışmayı teşvik edecek tek bir yasalar dizisine sahip bir devlete dönüştürmek. Tüm İspanya için tek bir hükümet ve tek bir parlamento. Bir ön adım olarak, eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet alanlarındaki yetkilerin derhal devredilmesini ve bölgesel yasama gücünün mümkün olduğunca azaltılmasını [istiyoruz].”
Vox’un Endülüslü adayı Francisco Serrano, Trump’ı andıran 100 maddelik ‘popülist’ bir programla (İspanya’nın Ceuta ve Melilla eksklav şehirlerinin sınırları boyunca ‘aşılmaz’ bir duvar çağrısı da dahil), Hıristiyan krallıkların İber yarımadasında Müslümanların elindeki toprakları geri aldığı Reconquista dönemine atıfta bulunarak İspanya’nın ‘yeniden fethini’ başlatmayı hedefliyordu. Parti, İspanya’nın ‘medeniyete ve evrensel tarihe katkısı’ konusunda farkındalığı artırmak istiyordu. Aynı programda, partinin, ‘İspanya’nın ve İspanyolların ihtiyaçlarını oligarşilerin, reislerin, lobilerin ya da uluslarüstü grupların ihtiyaçlarının önüne koymak’ istediği vurgulanıyordu.
‘Toplumsal cinsiyet’ tartışması
Vox’un hedeflerinden bir diğeri de ‘cinsiyet şiddeti’ yasasını ve cinsiyetlerden birine karşı ayrımcılık yapan diğer tüm yasaları yürürlükten kaldırmak ve bunun yerine istismara uğrayan yaşlılara, erkeklere, kadınlara ve çocuklara aynı korumayı sağlayacak bir aile şiddeti yasası getirmek.
‘Sübvanse edilen radikal feminist grupların’ ortadan kaldırılmasını ve sahte şikayetlerin etkin bir şekilde kovuşturulmasını isteyen parti, doşanma davaları sırasında da ‘küçüklerin korunması’nı istiyor.
Vox ayrıca bir Aile Bakanlığı kurulmasını ve ‘Devletten önce gelen bir kurum olarak tanınacak olan doğal aileyi koruyan organik bir yasa’ çıkarılmasını istiyor.
Vox’un yanı sıra PP de PSOE hükümetinin insanların yasal cinsiyetlerini değiştirmelerini kolaylaştırmak da dahil olmak üzere trans hakları ve kürtajla ilgili yeni yasaları sert bir dille eleştiriyor.
Bu iki parti ayrıca İspanya’nın cinsel ilişki rızasına ilişkin tartışmalı ‘Sadece Evet, Evet Demektir’ yasasına da itiraz ediyor. Geçen Ağustos ayında kabul edilen bu yasa, 1000’den fazla hüküm giymiş tecavüzcünün hapis cezasını azaltan bir boşluk yarattı ve Başbakan Sánchez sonunda özür dilemek ve değişiklikleri kabul etmek zorunda kaldı.
Sert milliyetçiliğin anaakıma dönüşü
Seçim sürecinde tartışılan bir başka önemli konu da milliyetçilik. PP ve Vox, hapisteki bağımsızlık yanlısı liderleri affettiği ve ayrılıkçılık suçunu hafiflettiği için Sánchez’i ‘hain’ olmakla suçluyor.
Sağ partiler, kilit reformları geçirmek için ayrılıkçılara bel bağladığı gerekçesiyle başbakanı hedef alıyor. ETA tarafından işlenen suçlar nedeniyle hapse atılan Arnaldo Otegi liderliğindeki Bask ayrılıkçı partisi Bildu ile yaptığı anlaşma da bu hamleler arasında sayılıyor. “Txapote sana oy versin,” anlamına gelen Que te vote Txapote sloganı, bir dizi ölümcül saldırı gerçekleştiren bir başka ETA militanına atıfta bulunuyor.
PP lideri Feijóo da sosyalist liderin ayrılıkçılara bel bağladığı için hükümet anlaşmaları konusunda ders vermeye hakkı olmadığını söylemişti.
‘İklim değişikliği’ ile mücadelede Vox farkı
İspanyol siyasetindeki çoğu parti ‘iklim değişikliği’ ile mücadele için önlemleri var. Sadece Vox’un seçim programında bu konuya hiç değinilmiyor.
PP’nin seçim programında ise, “Hedefleri rasyonelleştirmek ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Avrupa ‘Tarladan Sofraya’ stratejisinin uygulanmasına yönelik takvimi daha esnek hale getirmek için çalışacağız, ulaşılabilir olan ve ulaşılamaz hedefler koymayan tedbirler için bastıracağız,” ifadeleri yer alıyor. Olası bir PP-Vox koalisyonunun ‘yeşil dönüşüm’ü yavaşlatacağı düşünülüyor. PP’nin AP düzeyindeki siyasi grubu EPP, Vox’un da üyesi olduğu muhafazakâr ECR grubuyla, başta tartışmalı AB Doğa Restorasyon Yasası olmak üzere önemli yeşil mevzuata karşı giderek daha fazla yakınlaşıyor. Mayıs ayında EPP de PP ve Vox’un yanında yer alaraki İspanya’da AB hukuku tarafından korunan bir doğa rezervinin yaşayabilirliğini baltalayan bölgesel bir sulama yasasını savunmuş ve Avrupa Komisyonu’nu Sánchez için kampanya yürütmekle suçlamıştı.
Vox ise, ‘dış organların müdahalesini’ önlemek için çevreyle ilgili herhangi bir yasayı Brüksel’den Madrid’e getirme sözü veriyor ve İspanya’nın ‘şu anda Brüksel politikasını yönlendiren lobilerin ideolojik önyargılarına’ tabi kalamayacağını söylüyor.
Aynı zamanda çevreyi korumak isteiğini öne süren parti, İspanya’nın kendi kaynaklarını kullanmasını engellediğini ve İspanyolların ‘yeşil vergiler’ yoluyla yeşil dönüşüm için ödeme yapma yükünü taşıdığını savunarak 2021’de Sosyalistler tarafından kabul edilen İklim Değişikliği Yasasını da iptal etmeye çalışıyor.
Ekonomi ve işsizlik
Çoğu İspanyol seçmen için en büyük mesele hâlâ ekonomi. İspanya bir büyüme döneminden geçiyor (2022’de %5,5) ve enflasyon Haziran ayında %2’nin altına inerek Avrupa’daki en düşük seviyelerden birine geriledi.
Buna rağmen işsizlik rakamları muhalefetin mevcut hükümete karşı en sık kullandığı eleştirilerden biri. Mayıs ayında İspanya tüm AB ülkeleri arasında en yüksek işsizlik oranına (%12.7) sahipti. Bu, 2019’dan bu yana 2 puana yakın düşük olsa da PSOE yönetimi eleştirilerden kurtulmuş değil.
Enflasyon ve yükselen faiz oranları ile birlikte işsizlik oranları, Başbakan Pedro Sanchez’in PSOE hükümetinin elde ettiği görece olumlu makroekonomik sonuçları gölgeliyor. Halbuki Sanchez hükümeti Haziran 2018’de iktidara geldiğinden bu yana asgari ücreti neredeyse %47 oranında arttırdı. Ayrıca emekli maaşlarını enflasyona göre yeniden endeksleyerek 2023 yılında %8’lik bir artış sağladı ve geçici sözleşmelerin kullanımını sınırlandırmak için iş kanununda reform yaptı. Sonuç olarak, belirli süreli işlerin oranı %26’dan %17’ye düştü. Buna rağmen anketlerin doğru çıkması halinde, PSOE ilk kez ülkede bir ekonomik kriz yaşanmadan iktidarı kaybetmiş olacak.
Vox, ekonomik meseleler söz konusu olduğunda vergileri azaltmayı ve devlet harcamalarını kısıtlamayı savunuyor. Daha düşük kurumlar vergisi ve emlak vergisi istiyor ve elektrik faturalarındaki tüm vergileri kaldırmayı planlıyor. Parti ayrıca emlak vergisi, veraset vergisi ve sermaye kazancı vergisinin de tamamen kaldırılmasını öneriyor. Son olarak Vox, serbest meslek sahipleri için daha düşük sosyal güvenlik katkı payları istiyor.
Göçmen sorunu
Göçmen meselesi de İspanyol siyasi tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Özellikle Fransa’da yakın zamanda yaşanan isyan, başta Vox olmak üzere milliyetçi-muhafazakâr partilerin söylemlerini sertleştirmesine yol açtı.
Fransa’daki ayaklanmaları daha sert göç politikaları çağrısında bulunmak için kullanan Vox lideri Santiago Abascal, “Avrupa, yaşam tarzımıza ve yasalarımıza uyum sağlamak istemeyen… Avrupa karşıtı çeteler tarafından tehdit ediliyor, Avrupa Müslüman ülkelerden gelen göçmenleri kabul etmeye devam edemez,” demişti.
Macar lider Orban da Vox’a gönderdiği destek mesajında göçmen meselesine dikkat çekerek, “Ulusal sınırlarımızı ve kültürümüzü Avrupa’ya gelen yasadışı göçmenlere karşı korumalıyız,” demişti.
Yeni sol platform: Sumar
PSOE-Unidas Podemos hükümetinin dağılmasının ardından İspanyol seçimlerine yeni bir sol seçim platformu da katılıyor: Sumar (Birleş).
Eski bir komünist ve İspanya’nın ikinci başbakan yardımcılığının yanı sıra çalışma bakanlığı da yapmış Yolanda Díaz, İspanya’nın ilk kadın lideri olmak istiyor.
Sumar, 18-23 yaş arası gençlerin ‘hayatlarına yeniden başlamalarına’ yardımcı olmak için 20.000 avro yardım sözü vererek yeni seçmenleri etkilemek istiyor. Díaz, İspanya’da asgari ücretin 1.259 avroya çıkarılmasında ve popüler olmayan çalışma yasalarının kaldırılmasında rol oynamıştı.
Sumar’da İspanya Komünist Partisi (PCE), Birleşik Sol (IU), Yeşil İttifak ve Katalonya’dan partiler yer alıyor.
Avrupa
Polonya, Almanya ile sınır kontrollerini başlatmayı düşünüyor

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Berlin’in “yasadışı” olarak sınırı geçen göçmenleri geri göndermesine yanıt olarak Polonya’nın Almanya sınırında “kısmi kontroller” getirmesinin “çok muhtemel” olduğunu açıkladı.
Dün hükümetine güvenoyu verilmesi öncesinde parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Polonya hükümetinin suç dalgasından sorumlu tuttuğu Gürcistan vatandaşlarının vizesiz seyahatini kısıtlamak veya sonlandırmak için diğer Avrupa Birliği ülkelerinden destek istediğini de açıkladı.
Normal zamanlarda, Polonya ve Almanya’nın her ikisi de Avrupa Schengen serbest seyahat bölgesinde yer aldığından, iki ülke arasındaki sınırda kontrol yapılmaz. Fakat 2023 yılında Almanya, göçmenlerin yasadışı girişini önlemek amacıyla sınırın kendi tarafında kontrolleri yeniden başlatmıştı.
Bu durum, hem sınırı geçen insanlara ek yük getirmesi hem de Almanya’nın giriş hakkı olmayan binlerce göçmeni sınırdan geri göndermesi nedeniyle Polonya’nın eleştirilerine yol açtı.
Polonya’nın ana muhalefet partisi milli muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS), Almanya’nın göçmenleri geri göndermesine karşı protesto gösterileri düzenledi.
Parti, Tusk hükümetini bu konuda çok yumuşak davranmakla suçluyor fakat bu tür geri gönderilmeler PiS’in iktidarda olduğu dönemde de gerçekleşmişti.
Çarşamba günü parlamentoda konuşan Tusk, “Şansölye Friedrich Merz’in yeni hükümetine, Polonya tarafında, Polonya’ya herhangi bir göçmeni gönderme girişimini çok eleştirel ve çok kapsamlı bir şekilde kontrol edeceğimizi” aktardıklarını söyledi.
Polsat News’in aktardığına göre Tusk, “Sadece Almanlara değil, sınır komşumuz olan diğer ülkelere de, sınırdaki durumun ve baskının tırmanması halinde geçici kontroller getirme kararını tereddüt etmeden alacağımı bildirdim,” dedi.
“Bu yaz Almanya sınırında bu tür kısmi kontroller getirilmesi çok muhtemel,” diyen Tusk, bunların neyi içereceği veya tam olarak ne zaman uygulanacağı konusunda ayrıntılı bilgi vermedi.
Tusk, bu tür önlemlerin sınır çevresinde yaşayan Polonyalılar, özellikle de bir tarafta ikamet edip diğer tarafta çalışanlar için zorluklar yaratacağını kabul etti ve hükümetin bu kişilerin mağduriyetini en aza indirmek için elinden geleni yapacağını söyledi.
Bu yılın mart ayında Tusk, Polonya’nın sığınmacıların ilk koruma başvurusunda bulundukları üye ülkeye geri gönderilmesine izin veren AB’nin Dublin Yönetmeliğine uymayı bırakacağını açıklamıştı. Ne var ki, şu ana kadar hükümeti bu yönde bir adım atmadı.
Çarşamba günü parlamentoda yaptığı konuşmada Tusk, Gürcistan vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahatini sınırlamak veya hatta tamamen askıya almak için AB üye ülkeleri arasında “gerekli çoğunluğu oluşturmaya” çalıştığını da açıkladı.
Radio Zet’in aktardığına göre, başbakan, “Gürcülerin üçte biri değerlerimizi paylaşmak istiyor… Fakat standartlara uymayan ülkelerle vizesiz seyahatin sınırlandırılmasından yanayım,” dedi.
Bu yılın başlarında, Tusk hükümeti, özellikle Gürcistan’dan gelen göçmenler tarafından işlenen “ithal suç” dalgasının arttığını ileri sürerek, bu suçlara karşı sert önlemler aldı.
Avrupa
Merz, BND şefini değiştiriyor

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, yeni bir Federal Haber Alma Servisi (BND) başkanı atamaya karar verdi.
SPIEGEL’in haberine göre, mevcut başkan Bruno Kahl’ın yerine diplomat Martin Jäger geçecek.
Habere göre, şu anda Kiev’de Alman büyükelçisi olarak görev yapan Martin Jäger, BND’nin yeni başkanı olacak.
Alman dış istihbarat servisinin tepesindeki bu değişiklik, Federal Şansölye Friedrich Merz’in kararıyla gerçekleşti. BND, Şansölyelik’e doğrudan bağlı olduğu için başkanın seçimi en üst düzeyde ele alınır.
Federal hükümet şu ana kadar bu değişikliği resmi olarak doğrulamadı. Fakat SPIEGEL’in elde ettiği bilgilere göre, atama kararı bir süredir alınmış durumda.
Planlara göre, mevcut BND Başkanı Bruno Kahl, Almanya’nın Vatikan Büyükelçisi olarak atanacak.
Dışişleri Bakanlığının en deneyimli kriz diplomatlarından biri olan Martin Jäger, önümüzdeki yıllarda BND’nin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olacak. Bunun için gizli servise önemli ölçüde daha fazla bütçe ayrılması bekleniyor.
Ayrıca federal hükümet, servise yurtdışında casusluk ve teknik istihbarat faaliyetlerinde daha fazla esneklik tanıyacak.
Hükümetin değişmesinden kısa bir süre sonra BND’de bir yeniden yapılanma sinyalleri verilmişti. Merz, son olarak BND’nin başkan yardımcılarından biri olan Philipp Wolff’u istihbarat kontrolörü olarak Şansölyelik Ofisine getirmişti.
Jäger, son yıllarda hem Berlin’de hem de dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde istihbarat servislerinin çalışmalarıyla yakından ilgilenmişti. Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunarak bir süre Bakan Frank-Walter Steinmeier için sözcü olarak görev yapan Jäger, 2013 yılında Afganistan’ın başkenti Kabil’e büyükelçi olarak atanmıştı.
Daha sonra Irak’a gitti ve 2021’den itibaren Bağdat’taki büyükelçiliği yönetti. Temmuz 2023’ten beri de Kiev’de görev yapıyor.
SPIEGEL’e göre Berlin’de yeni BND başkanı, yıllarca kurduğu ağa güvenebilir. Dışişleri Bakanlığındaki diplomatik kariyerinin yanında, Wolfgang Schäuble’nin altında Maliye Bakanlığında görev yaptı, daha sonra Baden-Württemberg İçişleri Bakanlığında Stuttgart’ta ve Berlin’de Kalkınma Yardım Bakanlığında müsteşar olarak çalıştı.
Ayrıca Jäger, özel sektörde de deneyim kazandı. 2008’den 2013’e kadar Daimler’in baş lobicisi olarak görev yaptı.
Jäger’in BND başkanı ve Philipp Wolff’un Şansölyelik’te istihbarat koordinatörü olarak görev yapmasıyla, BND’nin bilgi toplama faaliyetlerinin mümkün olan en kısa sürede hız kazanması hedefleniyor.
Wolff, deneyimli ve ihtiyatlı bir gizli servis operatörü olarak tanınıyor. Örneğin geçen yıl, Rusya ile bir esir takası hazırlığını sessizce yürütmüş ve bu takas sonucunda birkaç Alman vatandaşı ve ABD’li gazeteci Evan Gershkovich Rusya tarafından serbest bırakılmıştı.
Avrupa
AB, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketi kapsamında, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin ithalatına tam yasak getirmeyi teklif ediyor. Komisyon, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden AB’ye girişini engellemeyi ve varil başına uygulanan tavan fiyatı 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi hedefliyor.
Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik hazırlanan 18. yaptırım paketi çerçevesinde, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin satın alınmasına tam yasak getirmeyi teklif etti.
Rusya’dan doğrudan sevkiyatlara yönelik ambargo Şubat 2023’ten bu yana yürürlükte olmasına rağmen, üçüncü ülkelerdeki şirketlerin daha ucuz Rus petrolünü alıp işledikten sonra Avrupa’ya satmasının önünde bir engel bulunmuyordu.
Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, 18. yaptırım paketinde yer alan önlemleri duyururken, “Rus petrolünün ‘arka kapıdan’ AB’ye girmesini engellemek istiyoruz. Rus petrolü bazlı rafine ürünlerin ithalatına yasak getiriyoruz,” ifadelerini kullandı.
Paketin Rus petrol ihracatına yönelik en büyük darbeyi ise varil başına uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi hedefiyle vurması bekleniyor.
Hindistan ve Türkiye kilit rol oynuyor
Mevcut durumda Hindistan ve Türkiye’deki şirketler, AB’ye dizel ve diğer petrol ürünlerinin tedarikinde aktif bir rol oynuyor.
Bu yılın ilk çeyreğinde bu iki ülke, Rusya’dan günde toplam 1,8 milyon varil ham petrol satın alırken, AB de bu ülkelerden yaklaşık 450 bin varil çeşitli yakıt ithal etti.
AB’ye ulaşan tüm ürünler Rus ham petrolü kaynaklı olmasa da bu operasyonlar, ham maddeyi indirimli alıp piyasa fiyatından satan rafineriler için oldukça kârlı.
Dahası, Hindistan’ın en büyük rafineri şirketlerinden biri olan Nayara Energy’nin (eski adıyla Essar Oil) yüzde 49 hissesi Rus enerji devi Rosneft’e ait.
AB, Rus petrolüne tavan fiyatı düşürüyor ve Kuzey Akım’ı yasaklıyor
Yaptırımları aşmak mümkün mü?
Ancak Avrupa Birliği’nin Rus hidrokarbonlarının önünü tamamen kesmesi kolay olmayacak. Mevcut durumda bile aracıların yasakları çeşitli yöntemlerle aştığı biliniyor.
Örneğin, ham petrol sevkiyatları sırasında Rus petrolü denizde başka bir tankere aktarılabiliyor veya diğer ülkelerden gelen farklı türdeki petrollerle karıştırılabiliyor.
Türkiye’nin ambargoya rağmen AB’ye Rus petrolü tedarik etmeyi başardığı da belirtiliyor. AB’nin yaptırım kuralları, “önemli ölçüde işlenmiş” olmaları koşuluyla Rus petrolünden elde edilen ürünlerin satın alınmasına izin veriyor.
Fakat, Demokrasi Araştırmaları Merkezi ve Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’nin bir yıl önceki değerlendirmesine göre, Türkiye’deki bazı petrol terminalleri, herhangi bir işleme kapasitesine sahip olmamalarına rağmen Rusya’dan petrol ve yakıt alımlarını büyük ölçüde artırırken, aynı zamanda AB’ye ihracatlarını da kayda değer ölçüde yükseltti.
Ambargonun başladığı Şubat 2023 başından Şubat 2024 sonuna kadar olan dönemde Türkiye, bir önceki aynı döneme kıyasla yüzde 105 artışla toplam 17,6 milyar avro değerinde Rus petrol ürünü ithal etti.
Aynı dönemde Türkiye’nin AB’ye yakıt ihracatı ise yüzde 107 oranında fırladı.
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Asya2 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını4 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Dünya Basını1 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2