Bizi Takip Edin

AVRUPA

İspanya’da genel seçimler: Milliyetçi-Muhafazakâr ittifak ufukta

Yayınlanma

İspanyol halkı Pazar günü (23 Temmuz) sandık başına gidiyor. İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) Genel Sekreteri Pedro Sánchez önderliğindeki PSOE-Unidas Podemos hükümeti, geçen Mayıs ayında yapılan yerel seçimlerde istediği başarıyı elde edemeyince seçime gitmeye karar vermişti.

Mayıs ayındaki yerel seçimlerde PSOE, Alberto Núñez Feijóo liderliğindeki muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) ardından ikinci sırada yer almıştı. PP, genel seçimlerden de zaferle ayrılmayı planlıyor ama çoğunluğu kazanmak için parlamentonun alt kanadındaki 350 sandalyenin yarısından fazlasını elde etmesi gerekiyor. Bu durumda PP’nin, Santiago Abascal’ın liderliğindeki sağcı Vox ile koalisyon kurabileceği belirtiliyor.

İspanya’da yayınlanan son kamuoyu yoklamaları PP’nin oy oranını %33-%36, Sosyalistlerin oy oranını ise %29’un altında gösteriyor. Vox ve yeni sol koalisyon Sumar %12.5-13.5 arasında neredeyse başa baş durumdalar.

Vox ve ‘İtalyan işi’ İspanyol hükümeti: Avrupa sağından destek

Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ (America First) kampanyasına benzer şekilde ‘Önce İspanya’ diyen Vox partisi, 2013 yılında kurulmuş ve 2019’da üçüncü sırada yer alarak ilk kez parlamentoya girmişti. Zaman zaman ‘aşırı sağcı’ olarak nitelendirilse de, Vox Avrupa Parlamentosu’nda, örneğin AfD ile Ulusal Birlik’in yer aldığı Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunda değil, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri’nin önemli bir bileşeni olduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubunda yer alıyor. İtalyan sağ koalisyonu da AP’deki tüm sağcı eğilimleri bir araya getirmişti: Avrupa Halk Partisi (EPP, İtalya’dan Forza Italia üye), ECR ve ID (Matteo Salvini’nin Lega’sı bu gruba üye).

Nitekim Meloni, Vox’un seçim kampanyasına destek vererek partilerin ‘büyük dostluğunu’ teyit etmek için bir video yayınladı. Meloni, Vox’un 15 Temmuz’da Valencia kentinde düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, “23 Temmuz’da, Vox’un yeni ulusal hükümetin oluşumunda öncü ve belirleyici bir rol oynadığı muhafazakâr bir yurtsever alternatifin istikrar kazanması hepimiz için çok önemli. Vatanseverlerin zamanı geldi,” şeklinde konuştu.

Meloni’nin yanı sıra Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de İspanyol genel seçimlerinde Vox’a desteklerini açıkladılar.

PP ile Vox bazı bölgelerde halihazırda ittifak kurmuş durumda. Vox, üç özerk bölgede muhafazakârlarla güç paylaşımı anlaşmaları sağlama konusunda büyük adımlar attı ve Murcia, Aragon ve Balear Adaları’nda daha küçük ittifaklara ulaşıldı.

PP lideri Feijóo, Vox yerine PSOE ile de ittifak kurabileceklerini iddia etse de parti içinden gelen tepkiler bu yönde değil. Batı Extremadura bölgesinin PP başkanı Maria Guardiola, önce Vox gibi bir parti ile birlikte bölgeyi yönetmek istemediklerini söyledi, sonra ise sözlerinden geri adım atarak kendi sözlerinin ‘Extremadura’nın geleceğinden daha önemli olmadığını’ duyurdu.

Ademi merkeziyetçiliğe karşı Vox

2018 yılında bölgesel Endülüs seçimlerinde bölgesel değil, ulusal bir programla yarışan Vox, İspanya Anayasasında yer almasına rağmen, ülkede bölgelere yetki devreden (İspanyolcada Estado autonómico olarak bilinen) ademi merkeziyetçi sistemi reddediyordu.

Programın 6. maddesi hedef olarak açıkça şunu belirtiyordu: “Estado autonómico’yu, ayrıcalık ve bölünme yerine eşitlik ve dayanışmayı teşvik edecek tek bir yasalar dizisine sahip bir devlete dönüştürmek. Tüm İspanya için tek bir hükümet ve tek bir parlamento. Bir ön adım olarak, eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet alanlarındaki yetkilerin derhal devredilmesini ve bölgesel yasama gücünün mümkün olduğunca azaltılmasını [istiyoruz].”

Vox’un Endülüslü adayı Francisco Serrano, Trump’ı andıran 100 maddelik ‘popülist’ bir programla (İspanya’nın Ceuta ve Melilla eksklav şehirlerinin sınırları boyunca ‘aşılmaz’ bir duvar çağrısı da dahil), Hıristiyan krallıkların İber yarımadasında Müslümanların elindeki toprakları geri aldığı Reconquista dönemine atıfta bulunarak İspanya’nın ‘yeniden fethini’ başlatmayı hedefliyordu. Parti, İspanya’nın ‘medeniyete ve evrensel tarihe katkısı’ konusunda farkındalığı artırmak istiyordu. Aynı programda, partinin, ‘İspanya’nın ve İspanyolların ihtiyaçlarını oligarşilerin, reislerin, lobilerin ya da uluslarüstü grupların ihtiyaçlarının önüne koymak’ istediği vurgulanıyordu.

‘Toplumsal cinsiyet’ tartışması

Vox’un hedeflerinden bir diğeri de ‘cinsiyet şiddeti’ yasasını ve cinsiyetlerden birine karşı ayrımcılık yapan diğer tüm yasaları yürürlükten kaldırmak ve bunun yerine istismara uğrayan yaşlılara, erkeklere, kadınlara ve çocuklara aynı korumayı sağlayacak bir aile şiddeti yasası getirmek.

‘Sübvanse edilen radikal feminist grupların’ ortadan kaldırılmasını ve sahte şikayetlerin etkin bir şekilde kovuşturulmasını isteyen parti, doşanma davaları sırasında da ‘küçüklerin korunması’nı istiyor.

Vox ayrıca bir Aile Bakanlığı kurulmasını ve ‘Devletten önce gelen bir kurum olarak tanınacak olan doğal aileyi koruyan organik bir yasa’ çıkarılmasını istiyor.

Vox’un yanı sıra PP de PSOE hükümetinin insanların yasal cinsiyetlerini değiştirmelerini kolaylaştırmak da dahil olmak üzere trans hakları ve kürtajla ilgili yeni yasaları sert bir dille eleştiriyor.

Bu iki parti ayrıca İspanya’nın cinsel ilişki rızasına ilişkin tartışmalı ‘Sadece Evet, Evet Demektir’ yasasına da itiraz ediyor. Geçen Ağustos ayında kabul edilen bu yasa, 1000’den fazla hüküm giymiş tecavüzcünün hapis cezasını azaltan bir boşluk yarattı ve Başbakan Sánchez sonunda özür dilemek ve değişiklikleri kabul etmek zorunda kaldı.

Sert milliyetçiliğin anaakıma dönüşü

Seçim sürecinde tartışılan bir başka önemli konu da milliyetçilik. PP ve Vox, hapisteki bağımsızlık yanlısı liderleri affettiği ve ayrılıkçılık suçunu hafiflettiği için Sánchez’i ‘hain’ olmakla suçluyor.

Sağ partiler, kilit reformları geçirmek için ayrılıkçılara bel bağladığı gerekçesiyle başbakanı hedef alıyor. ETA tarafından işlenen suçlar nedeniyle hapse atılan Arnaldo Otegi liderliğindeki Bask ayrılıkçı partisi Bildu ile yaptığı anlaşma da bu hamleler arasında sayılıyor. “Txapote sana oy versin,” anlamına gelen Que te vote Txapote sloganı, bir dizi ölümcül saldırı gerçekleştiren bir başka ETA militanına atıfta bulunuyor.

PP lideri Feijóo da sosyalist liderin ayrılıkçılara bel bağladığı için hükümet anlaşmaları konusunda ders vermeye hakkı olmadığını söylemişti.

‘İklim değişikliği’ ile mücadelede Vox farkı

İspanyol siyasetindeki çoğu parti ‘iklim değişikliği’ ile mücadele için önlemleri var. Sadece Vox’un seçim programında bu konuya hiç değinilmiyor.

PP’nin seçim programında ise, “Hedefleri rasyonelleştirmek ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Avrupa ‘Tarladan Sofraya’ stratejisinin uygulanmasına yönelik takvimi daha esnek hale getirmek için çalışacağız, ulaşılabilir olan ve ulaşılamaz hedefler koymayan tedbirler için bastıracağız,” ifadeleri yer alıyor. Olası bir PP-Vox koalisyonunun ‘yeşil dönüşüm’ü yavaşlatacağı düşünülüyor. PP’nin AP düzeyindeki siyasi grubu EPP, Vox’un da üyesi olduğu muhafazakâr ECR grubuyla, başta tartışmalı AB Doğa Restorasyon Yasası olmak üzere önemli yeşil mevzuata karşı giderek daha fazla yakınlaşıyor. Mayıs ayında EPP de PP ve Vox’un yanında yer alaraki İspanya’da AB hukuku tarafından korunan bir doğa rezervinin yaşayabilirliğini baltalayan bölgesel bir sulama yasasını savunmuş ve Avrupa Komisyonu’nu Sánchez için kampanya yürütmekle suçlamıştı.

Vox ise, ‘dış organların müdahalesini’ önlemek için çevreyle ilgili herhangi bir yasayı Brüksel’den Madrid’e getirme sözü veriyor ve İspanya’nın ‘şu anda Brüksel politikasını yönlendiren lobilerin ideolojik önyargılarına’ tabi kalamayacağını söylüyor.

Aynı zamanda çevreyi korumak isteiğini öne süren parti, İspanya’nın kendi kaynaklarını kullanmasını engellediğini ve İspanyolların ‘yeşil vergiler’ yoluyla yeşil dönüşüm için ödeme yapma yükünü taşıdığını savunarak 2021’de Sosyalistler tarafından kabul edilen İklim Değişikliği Yasasını da iptal etmeye çalışıyor.

Ekonomi ve işsizlik

Çoğu İspanyol seçmen için en büyük mesele hâlâ ekonomi. İspanya bir büyüme döneminden geçiyor (2022’de %5,5) ve enflasyon Haziran ayında %2’nin altına inerek Avrupa’daki en düşük seviyelerden birine geriledi.

Buna rağmen işsizlik rakamları muhalefetin mevcut hükümete karşı en sık kullandığı eleştirilerden biri. Mayıs ayında İspanya tüm AB ülkeleri arasında en yüksek işsizlik oranına (%12.7) sahipti. Bu, 2019’dan bu yana 2 puana yakın düşük olsa da PSOE yönetimi eleştirilerden kurtulmuş değil.

Enflasyon ve yükselen faiz oranları ile birlikte işsizlik oranları, Başbakan Pedro Sanchez’in PSOE hükümetinin elde ettiği görece olumlu makroekonomik sonuçları gölgeliyor. Halbuki Sanchez hükümeti Haziran 2018’de iktidara geldiğinden bu yana asgari ücreti neredeyse %47 oranında arttırdı. Ayrıca emekli maaşlarını enflasyona göre yeniden endeksleyerek 2023 yılında %8’lik bir artış sağladı ve geçici sözleşmelerin kullanımını sınırlandırmak için iş kanununda reform yaptı. Sonuç olarak, belirli süreli işlerin oranı %26’dan %17’ye düştü. Buna rağmen anketlerin doğru çıkması halinde, PSOE ilk kez ülkede bir ekonomik kriz yaşanmadan iktidarı kaybetmiş olacak.

Vox, ekonomik meseleler söz konusu olduğunda vergileri azaltmayı ve devlet harcamalarını kısıtlamayı savunuyor. Daha düşük kurumlar vergisi ve emlak vergisi istiyor ve elektrik faturalarındaki tüm vergileri kaldırmayı planlıyor. Parti ayrıca emlak vergisi, veraset vergisi ve sermaye kazancı vergisinin de tamamen kaldırılmasını öneriyor. Son olarak Vox, serbest meslek sahipleri için daha düşük sosyal güvenlik katkı payları istiyor.

Göçmen sorunu

Göçmen meselesi de İspanyol siyasi tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Özellikle Fransa’da yakın zamanda yaşanan isyan, başta Vox olmak üzere milliyetçi-muhafazakâr partilerin söylemlerini sertleştirmesine yol açtı.

Fransa’daki ayaklanmaları daha sert göç politikaları çağrısında bulunmak için kullanan Vox lideri Santiago Abascal, “Avrupa, yaşam tarzımıza ve yasalarımıza uyum sağlamak istemeyen… Avrupa karşıtı çeteler tarafından tehdit ediliyor, Avrupa Müslüman ülkelerden gelen göçmenleri kabul etmeye devam edemez,” demişti.

Macar lider Orban da Vox’a gönderdiği destek mesajında göçmen meselesine dikkat çekerek, “Ulusal sınırlarımızı ve kültürümüzü Avrupa’ya gelen yasadışı göçmenlere karşı korumalıyız,” demişti.

Yeni sol platform: Sumar

PSOE-Unidas Podemos hükümetinin dağılmasının ardından İspanyol seçimlerine yeni bir sol seçim platformu da katılıyor: Sumar (Birleş).

Eski bir komünist ve İspanya’nın ikinci başbakan yardımcılığının yanı sıra çalışma bakanlığı da yapmış Yolanda Díaz, İspanya’nın ilk kadın lideri olmak istiyor.

Sumar, 18-23 yaş arası gençlerin ‘hayatlarına yeniden başlamalarına’ yardımcı olmak için 20.000 avro yardım sözü vererek yeni seçmenleri etkilemek istiyor. Díaz, İspanya’da asgari ücretin 1.259 avroya çıkarılmasında ve popüler olmayan çalışma yasalarının kaldırılmasında rol oynamıştı.

Sumar’da İspanya Komünist Partisi (PCE), Birleşik Sol (IU), Yeşil İttifak ve Katalonya’dan partiler yer alıyor.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English