Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail ve Hamas’a ateşkes baskısı

Yayınlanma

AB liderleri bir ilke imza atarak Gazze’de ateşkes çağrısında bulunurken ABD’nin Gazze’de tüm esirlerin serbest bırakılmasıyla bağlantılı olarak acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısı, BMGK’da bugün oylamaya sunulacak. Orta Doğu turundaki ABD Dışişleri Bakanı Blinken’la Kahire’de bir araya gelen Arap bakanlar Gazze’de ateşkese varılması, sonra da iki devletli formül üzerinden siyasi çözümü hedefleyen somut eylemler aşamasına geçilmesi gerektiğini anlattı. Blinken’ın ise Katar’ı, esir takası yapmazsa Hamas’ı Doha’dan kovmakla tehdit etmeye çağırdığı iddia edildi.

Avrupa Birliği (AB) liderleri, Brüksel’de süren zirvenin Orta Doğu oturumunda beş ay süren derin görüş ayrılığını sonlandırarak Gazze konusunda hazırlanan ortak bildiriyi kabul etti.

Gazze’de eşi benzeri görülmemiş sivil can kayıpları ve kritik insani durum karşısında dehşete düşüldüğü belirtilen bildiride, “AB Konseyi, sürdürülebilir bir ateşkese, tüm esirlerin koşulsuz serbest bırakılmasına ve insani yardım sağlanmasına imkan verecek şekilde acil bir ‘insani ara’ çağrısında bulunur” ifadesi kullanıldı.

Bildiride, “AB Konseyi, Gazze’deki felaket niteliğindeki insani durum ve bu durumun başta çocuklar olmak üzere siviller üzerindeki orantısız etkisi ve yaklaşan kıtlık riski konusunda derin kaygı duyuyor” denildi.

Gazze’ye tüm yollardan tam, hızlı, güvenli ve engelsiz insani erişimin, sivil nüfusa hayat kurtarıcı yardım ve temel hizmetlerin geniş ölçekte sağlanması açısından hayati önem taşıdığı vurgulanan bildiride, “Sivillerin her zaman korunmasını sağlamak için nüfusun daha fazla yer değiştirmesini önlemek ve nüfusa güvenli barınak sağlamak için acil önlemler alınmalıdır” değerlendirmesi yapıldı.

Refah’a saldırıdan kaçınılması çağrısı

Bildiride, İsrail’in, Refah’ta zaten felaket durumda olan insani durumu daha da kötüleştirecek, acil ihtiyaç duyulan temel hizmetlerin ve insani yardımın sağlanmasını engelleyecek kara saldırısı yapmaktan kaçınması istendi.

Uluslararası Adalet Divanının hukuki açıdan bağlayıcı olan 26 Ocak tarihli kararına saygı gösterilmesinin ve uygulanmasının önemi vurgulanan bildiride, uluslararası insancıl hukuk ihlallerinin kapsamlı ve bağımsız şekilde soruşturulması ve hesap verebilirliğin sağlanması gerektiği ifade edildi.

Bildiride, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) hayati rol oynadığı kaydedildi.

Batı Şeria ve Doğu Kudüs

Bildiride ayrıca, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki duruma da değinilerek “AB, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki şiddetin derhal durdurulması ve kutsal mekanlara güvenli erişimin sağlanması çağrısında bulunuyor. AB Konseyi, aşırılıkçı yerleşimcilerin uyguladığı şiddeti, şiddetle kınıyor.” ifadeleri kullanıldı.

İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimleri daha da genişletme yönündeki kararları kınanırken, bu karardan geri dönülmesi istendi.

Öte yandan Arap bakanlar, Orta Doğu turu kapsamında Mısır’ı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a Gazze’de ateşkes ve siyasi çözüme dair görüşlerini iletti.

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Blinken, Kahire’de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Uluslararası İşbirliği İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Rim el-Haşimi’nin yanı sıra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh ile bir araya geldi.

Görüşmede, Gazze’de yaşanan kriz ve ateşkes için yürütülen çalışmalar ele alınırken, Filistin meselesinin tasfiyesine ya da Filistinlilerin göçe zorlanmasına yönelik girişimler ile Refah’a saldırının reddedildiği vurgulandı. Görüşmede ayrıca iki devletli çözümün ve Filistin devletinin kurulmasının kaçınılmaz olduğu ifade edildi. Arap bakanlar, Blinken’a, Gazze’de ateşkese varılması, sonra da iki devletli formül üzerinden siyasi çözümü hedefleyen somut eylemler aşamasına geçilmesi gerektiğini anlattı.

Toplantıda, Gazze’deki insani krizin çözümüne yönelik somut ve koordineli adımların belirlenmesi amacıyla gelecek günlerde katılımcı ülkelerden uzmanların iştirakiyle acilen bir toplantı yapılması kararlaştırıldı.

Öte yandan CNN’de yer alan habere göre, ABD’li yetkililer, Blinken’ın, Hamas’a, Gazze’deki çatışmayı durduracak bir rehine takası ve ateşkes mutabakatı yapmaması halinde üst düzey üyelerinin bulunduğu Doha’dan atılma riskiyle karşı karşıya kalacağına yönelik mesaj verdiğini belirtti.

Yetkililer, mesajın, Blinken tarafından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’ye, 5 Mart’ta Washington’da yapılan toplantıda iletildiğini söyledi.

ABD’li yetkililer, ateşkes mutabakatı çabalarında Washington ile arabulucu rolü oynayan Katar’ın, “mesajı anladığını ve büyük bir tepki göstermediğini” ifade etti.

Katarlı yetkililerin, bu uyarıyı Hamas liderlerine iletip iletmediğinin ise bilinmediği kaydedildi.

ABD, Katar ve Mısır, Hamas ile İsrail arasında esir takası ve ateşkes mutabakatına varılması için arabulucu rolü oynuyor.

ABD tasarısı BMGK’de oylanacak

BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) bugün yapılması planlanan oylamada, ABD’nin bir süredir müzakereye açtığı karar tasarısı görüşülecek.

AA’nın ulaştığı karar tasarısında, terörün her türlüsü kınanırken Mısır ve Katar tarafından yürütülen girişimler takdirle karşılanıyor.

Sağlanacak ateşkesin sürdürülebilir ateşkese çevrilmesinin önemine işaret edilen tasarıda, “Hamas ve diğer terörist ve aşırıcı grupların Filistin halkını temsil etmediği” ve Hamas’ın “bazı üye ülkelerce terör örgütü ilan edildiğine” dikkat çekiliyor.

Gazze’nin 1967’de işgal edilen toprakların bir parçası olduğu vurgulanan karar tasarısında, iki devletli çözüme destek veriliyor.

Karar tasarısında, “Tüm taraflarda sivilleri korumak için acil ve sürdürülebilir bir ateşkesin sağlanması, gerekli insani yardımın sevkiyatı, çekilen acının azaltılması ve söz konusu ateşkesin geri kalan tüm esirlerin serbest bırakılmasıyla birlikte sağlanması önem taşıyor” ifadeleri kullanıldı.

Söz konusu ateşkesin çatışmaları daha sürdürülebilir bir şekilde durdurmak için koşulların yaratılması bakımından fırsat olarak görülmesi gerektiği kaydedilen karar tasarısında, bu yönde diplomatik çabaların artırılması talep ediliyor.

Tüm taraflara uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuka uyma çağrısı yapılan tasarıda, siviller ve sivil altyapının korunması ile insani yardım erişiminin sağlanması isteniliyor.

Gazze’de sivil halkın zorla yerinden edilmesine karşı çıkılan karar tasarısında, bunun uluslararası hukuk, uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukukunu ihlal edeceği ifade ediliyor.

BMGK’nin seçilmiş üyeleri de tasarı hazırlığında

Gazze’deki durumla ilgili BMGK’nin seçilmiş 10 üyesinin de bir karar tasarısı hazırlığı bulunuyor.

“E-10″un karar tasarısı olarak bilinen metinde ise Gazze’de ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep ediliyor. Tüm esirlerin acilen ve koşulsuz serbest bırakılması çağrısı yapılan karar tasarısında, aynı zamanda insani yardım dağıtımının genişletilmesi ve buna yönelik engellerin kaldırılması isteniliyor.

Diğer taraftan iki haftadır BMGK’yi Gazze için kapalı oturumla toplayan Fransa’nın da bir karar tasarısı hazırlığı mevcut.

Fransa tasarısının ise daha sonra kalıcı ateşkese odaklanacağı belirtiliyor.

Müzakereler Doha’da sürüyor

Öte yandan Mossad Başkanı David Barnea liderliğindeki İsrail heyetini bugün Hamas ile İsrail arasında esir takası müzakerelerinin sürdüğü Katar’a gidecek.

İsrail Başbakanlık Basın Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Doha’ya gitmelerine onay verdiği Barnea öncülüğündeki İsrail heyeti, esirlerin serbest bırakılması için CIA Direktörü William (Bill) Burns, Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Mısır İstihbarat Şefi Abbas Kamil ile görüşecek.

Ziyaretin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Suudi Arabistan ve Mısır ziyaretlerinin ardından yarın İsrail’e gelmesiyle eş zamanlı gerçekleştirilmesi dikkati çekiyor.

Barnea liderliğindeki İsrail heyeti, esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelerin yeni turu için 18 Mart’ta Katar’ın başkenti Doha’ya gitmişti.

İsrail basını, Mossad Başkanı liderliğindeki İsrail heyetinin Doha’ya ulaşmasıyla birlikte Hamas ile Tel Aviv arasında esir takası müzakerelerinin resmen başladığını duyurmuştu.

İsrail heyetinde, İsrail ordusunda kaçırılan ve kayıp kişiler dosyasının sorumlusu Nitzan Alon’un de yer aldığı belirtilmişti.

İsrail’in Kanal 12 televizyonunun haberinde, müzakerelerin yaklaşık iki hafta sürebileceği kaydedilmişti.

İsrail basınında Tel Aviv heyetine başkanlık eden Mossad Başkanı Barnea’nın 19 Mart’ta ülkesine döndüğü, ertesi gün hükümet ve savaş kabinesiyle görüştüğü haberleri yer almıştı.

ORTADOĞU

UCM Başsavcısı, tehditlere rağmen o başvuruyu yaptı

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, ABD ve İsrail’in tehditlerine rağmen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama kararı” başvurusunda bulundu.

Yakalama kararı için yapılan başvuruda, İsrailli yetkililerle birlikte Hamas yetkilileri için de yakalama kararı istenmesi dikkat çekti.

UCM’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Kerim Han Başbakan Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’a ilaveten Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar ve Hamas’ın askeri kanadı İzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed ed-Dayf hakkında “yakalama kararı” başvurusunda bulundu.

Yakalama kararı, UCM Savcılığının talebi üzerine, UCM Ön İnceleme Dairesi tarafından veriliyor.

UCM, kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’nün 58. maddesi uyarınca, soruşturma başlattığı bir olaydaki bir kişinin, yargı yetkisine giren; soykırım, savaş suçu, insanlığa karşı suçlar veya saldırı suçu işlediğine yönelik, hakkında makul şüphesi varsa yakalama kararı çıkarabiliyor.

UCM’nin verdiği yakalama kararı gizli olabildiği gibi kamuya açık şekilde de ilan edilebiliyor.

İçeriğine göre değişmekle birlikte, yakalama kararının amacı genellikle şüphelinin UCM’ye teslim edilerek hakkında başlatılan soruşturmanın ilerletilmesi için bizzat Mahkeme huzuruna çıkarılması anlamını taşıyor.

Eğer Netanyahu hakkında yakalama kararı çıkarılırsa bu, Netanyahu’nun Filistinlilere karşı işlediği soykırım, savaş suçu, insanlığa karşı suçlar veya saldırı suçlarından biri ya da birkaçından yargılanacağı anlamını taşıyor.

UCM’nin, Netanyahu dahil üst düzey İsrailli yetkililer hakkında tutuklama kararı çıkarılabileceği ihtimali gündeme geldiği günden bu yana İsrail ve ABD’den UCM görevlilerine tehditler geliyor.

Putin’de yetkili olan UCM Netanyahu’da yetkisizmiş

Bir grup Cumhuriyetçi senatör Han’ı “ağır yaptırımlarla” tehdit etmişti. 12 Cumhuriyetçi senatörün imzaladığı mektupta, UCM Başsavcısına yönelik, “İsrail’i hedef alırsanız, biz de sizi hedef alırız” denmişti. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, UCM’ye yönelik tehditleri kınamış BM raportörleri de ABD ve İsrail’e ilişkin olarak, “Kendilerini hukukun üstünlüğünün şampiyonları olarak gören ülkelerin, bağımsız ve tarafsız uluslararası bir mahkemeyi mesuliyetine engel olmak için sindirmeye çalıştığını görmek şok edici” açıklaması yapmıştı.

Açıklamada, UCM’nin, Gazze ve Batı Şeria da dahil olmak üzere Filistin’deki soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gibi ağır uluslararası suçları soruşturma yetkisine sahip olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Helikopter kazasında ABD yaptırımlarının rolü

Yayınlanma

ABD’nin İran’a yönelik tek taraflı yaptırımları İran’ın sivil havacılık sektörünü derinden etkiliyor. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın hayatını kaybettiği kazadaki helikopterin yaşı bu durumu bir kaz daha gündeme getirdi. Nitekim eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, kazayla ilgili ABD’nin sorumluluğuna dikkat çekti.

ABD’nin İran’a yönelik tek taraflı yaptırımları sivil havacılık sektörünü de etkiliyor. Yaptırımlar nedeniyle Tahran’ın uçak ve uçak parçası ithalatı engelleniyor.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi arama kurtarma çalışmaları sırasında facianın meydana geldiği sırada yoğun sis olduğuna dikkat çekerek hava koşulları ve arazinin engebeli koşullarının helikopter enkazına ulaşmayı zorlaştırdığını söylemişti.

Hava koşulları ve ABD yapımı Bell 212 helikopterinin yaşının kazaya neden olmuş olabileceğine dikkat çekiliyor.

The Nation’da yer alan bilgilere göre İran 1968’de hizmete alınan Bell 212’den 1970’li yıllarda çok sayıda satın aldı. 1979 Devrimi’nden sonra gelişmiş avcı uçakları da dahil ABD’den aldığı uçakların çoğunu kullanmaya devam eden İran, Amerikan yaptırımları nedeniyle yedek parça temininde zorluklarla karşılaştı. 1970’lerin başında satın alınan F-4 Phantom ve F-14 savaş uçakları gibi bazı uçaklar bugün halen hizmette.

Yıllar içinde İran envanterindeki ABD yapımı helikopter ve uçaklar için elindeki bazı uçak ve helikopterleri parçalayarak yedek parça ihtiyacını karşılamaya çalıştı. Bu yüzden ABD yapımı uçak filosu yavaş yavaş azaldı.

İran, 1986 yılında Lübnan’da esir tutulan ABD’li rehineler için Washington ve Tahran arasında yapılan görüşmeler sırasında ABD’den Bell 212 için bazı yedek parçalar almayı başardı, ancak kaçakçılık ağlarına da başvurdu. Bell parçaları tedarik ettiğini reddetti ancak ABD’li savunma müteahhidi United Technologies Corp daha sonra sevkiyatı doğruladı.

2011 yılında İspanyol yetkililer, Venezuela’nın İran’a, Bell 212 yedek parçalarının yanı sıra komple uçak satma planını da engelledi.

Yedek parçalara yönelik yaptırımlar

Aşınan ve yıpranan parçaları değiştirecek yedek parçaların bulunmaması uçakların güvenliğini tehdit ediyor. İran hava kuvvetleri, Şah döneminde satın alınan ABD yapımı uçaklarla yıllar içinde çok sayıda ölümcül kaza yaşadı.

2021 yılında Kanada’daki havacılık yetkilileri, ölümlü bir kazayı inceleyen müfettişlerin ana rotor kanatlarını sabitleyen metal pimlerin uçuş sırasında kırıldığını tespit etmesinin ardından Bell 212’leri yere indirdi.

Ancak bakımları iyi yapılan eski uçaklar onlarca yıl uçmaya devam edebiliyor; bunun dikkate değer bir örneği, İngiliz Ordusu’nun 1982’den 2022’ye kadar çok sayıda yenilenmeyle hizmette kalan bir Chinook helikopteri olan Bravo November.

İran, ABD yapımı uçaklar için bazı parçaları, tersine mühendislikle üretmeyi başardı dolayısıyla Reisi’yi taşıyan helikopterin uçuşa elverişli olması mümkün. Bununla birlikte, helikopter gövdesinde buz birikebileceği ve şiddetli rüzgarların ek yük oluşturabileceği dağlık arazide düşük görüş koşullarında uçmanın riskleri yüksek.

Engebeli arazi ve yoğun sis

Avrupa Birliği Havacılık Güvenliği Ajansı “yüksek dağlarla çevrili derin vadiler üzerinde uçmanın pilotun yönünü şaşırtabileceğini” ve bu tür bir arazide seyretmenin “zihinsel ve fiziksel olarak çok yorucu olabileceğini” söyledi.

AB kurumuna göre, derin vadilerde rüzgâr hızı ve yönü aniden ve öngörülemez bir şekilde değişebilir ve bu da “hava hızında önemli dalgalanmalara yol açarak aşırı uçlarda kontrol kaybına neden olabilir.”

Sis özellikle tehlikeli ve 1994 yılında İskoçya’da meydana gelen ve 25 İngiliz istihbarat görevlisi ile dört mürettebatın ölümüne neden olan helikopter kazasının da muhtemelen başlıca sebebiydi.

Askeri helikopter test pilotu ve havacılık uzmanı Simon Sparkes, The National’a yaptığı açıklamada, “Bulut ya da sise yanlışlıkla girmek dünya genelinde helikopter kazalarının en büyük nedenlerinden biri. Sorun helikopterin ya da pilotların sertifikasyonu değil, pilotların koşullar karşısında verdikleri kararlardır” dedi.

Sparkes, “Dağlık bölgelerde güvenli uçuş için çok yüksekten uçmanız gerekir ve hava durumu ya da dağların yüksekliği helikopterin kapasitesini aşabilir. Buna ek olarak, oksijen olmadan helikopterler hipoksi sorunları nedeniyle 10.000 feet’in üzerinde uçamazlar” diyerek zihinsel karışıklık gibi sorunlara neden olabilecek düşük oksijen seviyelerine atıfta bulundu.

Sekiz yıldır faaliyette olan Bell UH-1H Huey-2 helikopterinin birkaç hafta önce Kenya’da düştüğünü hatırlatan Sparkes, “Dolayısıyla pilotların yapması gereken seçimler var. Bazen bu seçimler zor olabiliyor çünkü yolcular, kendilerine hava koşulları nedeniyle seyahat edemeyeceklerinin söylenmesini istemiyorlar. Benzer kazalar muhtemelen sayılamayacak kadar çok” dedi.

“ABD’nin suç listesine dahil edilecek”

Eski İran Dışişleri Bakanı Zarif, devlet televizyonunda yaptığı konuşmada, Reisi ve Abdullahiyan’ın “samimiyetlerine” çok yakından tanık olduğunu söyledi. Zarif, “Bu samimiyetlerinin karşılığını şehadetle aldılar. Geçtiğimiz 45 yılda çeşitli dönemlerde zor durumlarla karşılaştık. Biz bunu aştık, Allah’ın izniyle bu durumu da atlatacağız” ifadelerini kullandı.

Zarif, ortaya çıkan durumun ABD’nin İran’a uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisinin büyük olduğunu savunarak, “Bu konu, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararına rağmen sivil havacılık satışlarına ambargo koyan ABD’nin İran ulusuna karşı işlediği suçların kara listesine kaydedilecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran’ı seçime götürecek geçici Cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir kimdir?

Yayınlanma

İran lideri Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından anayasanın ilgili maddesine göre Cumhurbaşkanlığı görevlerini, seçime kadar Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir’in yürüteceğini bildirdi.

Hamaney’in X medya platformundan Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından taziye mesajı yayımlandı. Reisi’ye rahmet dileyen Hamaney, İran halkına taziyede bulunarak ülkede 5 günlük genel yas ilan ettiğini duyurdu. Hamaney, “Anayasa’nın 131’inci maddesine göre Sayın (Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı) Muhbir, yürütme erkinin başında olup, yasama ve yargı erklerinin başkanlarıyla en fazla 50 gün içinde yeni bir cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamak için gerekli düzenlemeleri yapmakla görevlidir” ifadelerini kullandı.

Press TV’ye göre Muhbir’in 50 gün sonra yapılacak yeni seçimlerde adaylardan biri olması bekleniyor.

Muhammed Muhbir kimdir?

Muhammed Muhbir, 1955 yılında İran’ın Huzistan eyaletinin Dezful kentinde dünyaya geldi. Elektrik mühendisliği mezunu olan Muhbir, ekonomi planlama ve yönetim ile uluslararası hukuk alanında doktora yaptı.

Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcılığı görevine 2021 yılında getirilen Muhbir, İran Düzenin Çıkarını Belirleme Konseyi Üyeliği, Sinabank Genel Müdürlüğü, İmam Humeyni’nin Emirlerini Uygulama Kurumu (Vakfı) Başkanlığı, Mustazaflar Vakfı İktisadi Teşekkülü Gümrük ve Nakliye Direktörlüğü ve Huzistan Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

ABD Hazine Bakanlığı, Ocak 2021’de İran lideri Ali Hamaney’e bağlı faaliyet gösteren ve Muhbir’in başkanı olduğu İmam Humeyni’nin Emirlerini Uygulama Merkezi ve yöneticileri “siyasi muhalifler, dini azınlıklar ve sürgündekiler dahil olmak üzere rejim muhaliflerine ait topraklara ve mülklere el koyduğu” gerekçesiyle yaptırım listesine aldı.

Aynı gerekçeyle Temmuz 2010’da Avrupa Birliği tarafından yaptırım listesine alındı ve iki yıl sonra listeden çıkarıldı.

Helikopter kazasından kurtulan olmadı: İran 50 gün içinde seçime gidecek

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English