Bizi Takip Edin

Asya

ASEAN’la bağları geliştirmeye çalışan Japonya Başbakanı Malezya ve Endonezya ziyaretine başladı

Yayınlanma

Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, perşembeden pazara kadar Malezya ve Endonezya’yı ziyaret edecek.

Ekim ayında göreve başlayan Ishiba, uluslararası konferanslar hariç ilk yurtdışı ziyareti için iki ASEAN üyesini seçti. Malezya Başbakanı Anwar Ibrahim ve Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto ile zirveler düzenleyecek olan Ishiba, uluslararası varlıklarını genişleten Güneydoğu Asya ülkeleriyle ekonomik ve savunma bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyor.

Malezya ve Endonezya dengeli bir diplomasi uyguluyor ve Küresel Güney ülkeleriyle giderek daha fazla bağ kuruyor. Endonezya daha birkaç gün önce yükselen ekonomilerden oluşan BRICS grubuna tam üye oldu. Bu ülkeler aynı zamanda ABD-Çin gerginliğinin yaşandığı bir dönemde küresel tedarik zinciri merkezleri olarak dikkat çekmekte.

Japonya kabine sekreteri Yoshimasa Hayashi geçen ayın sonlarında düzenlediği basın toplantısında “Deniz trafiği için stratejik bir konum ve küresel bir büyüme merkezi olan Güneydoğu Asya ile işbirliğimiz elzemdir” dedi. Malezya’nın bu yıl ASEAN’a başkanlık ettiğini ve Endonezya’nın da Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olduğunu belirtti.

Ishiba’nın selefleri Fumio Kishida, Yoshihide Suga ve Shinzo Abe de kendi dönemlerinde ilk yurtdışı destinasyonları olarak Güneydoğu Asya’yı seçmişti.

Bölgenin hızla büyüyen pazarından faydalanmayı hedefleyen Tokyo, Güneydoğu Asya’ya resmi kalkınma yardımı sağlayan başlıca ülkelerden biri olmuş ve yakın zamanda ASEAN üyelerinin çoğunun katıldığı çok taraflı bir girişim olan Asya Sıfır Emisyon Topluluğu’na öncülük ederek bölgenin karbondan arındırılmasını teşvik etmiştir.

Çin’in gölgesinde kalıyor

Yine de Japonya’nın bölgedeki ekonomik varlığı Çin’in gölgesinde kalıyor. ASEAN Sekreterliği’nin verilerine göre ASEAN’ın Asya’nın en büyük ekonomisi olan Çin’le ticareti 2022 yılında 722 milyar dolara ulaşarak toplam ticaretin %19’unu ve Japonya’nınkinden %170 daha fazlasını oluşturdu.

Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasındaki ekonomik denge de zaman içinde değişti. Uluslararası Para Fonu, ASEAN-5’in (Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland) gayrisafi yurtiçi hasılasının 2025 yılında 3,6 trilyon dolara ulaşacağını, Japonya’nın ise 4,39 trilyon dolar olacağını öngörmektedir. Japonya’nın GSYİH’si otuz yıl önce ASEAN-5’in GSYİH’sinden sekiz kat daha büyüktü.

Japonya’nın 2023 yılında 33.900 dolar olan kişi başına düşen GSYH’si ASEAN-5’in beş katından daha büyüktür. Ancak Malezya ve Endonezya’nın başkentleri, Kuala Lumpur 127,000 ringgit (28,000 $) ve Cakarta 322 milyon rupiah (20,000 $) ile hızla arayı kapatıyor.

Yeni işbirliği alanları

Analistler Japonya’nın rol oynayabileceği daha derin işbirliği alanlarından bahsediyor.

Malezya Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde analist olan Angeline Tan Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, Malezya’nın doğusunda yer alan ve enerji endüstrisi için bir merkez olan Sarawak eyaletine atıfta bulunarak, “Japonya, Malezya’nın [sıvılaştırılmış doğal gazına], özellikle de Sarawak’a artan bir ilgi gösteriyor” dedi. “Ishiba’nın ziyareti yeşil dönüşüm ve karbonsuzlaştırma konusunda daha fazla işbirliğinin önünü açabilir” diye ekledi.

Malezya düşünce kuruluşu Bait Al Amanah’ın dış ilişkiler müdürü Fikry Rahman, Nikkei’ye verdiği demeçte, Kuala Lumpur’un Japonya’nın doğrudan yatırımlar, bilgi transferi ve eğitim ortaklıkları da dahil olmak üzere ülkenin ileri teknoloji yarı iletken endüstrisini geliştirme hedefine yardımcı olmasını öngördüğünü söyledi.

Endonezya’ya gelince, Prabowo’nun gıda üretiminde kendi kendine yeterlilik ve yeni başlatılan ülke çapında ücretsiz okul yemeği programı gibi amiral gemisi politikaları Japonya için fırsatlar sunabilir.

Cakarta merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Muhammad Waffaa Kharisma’ya göre, “Endonezya hükümeti, Japonya’nın Endonezya’nın gıda güvenliği ve insan kaynaklarına odaklanan mali ağırlıklı kalkınma gündemini desteklemede yakın bir uluslararası ortak olarak oynadığı rol konusunda her zamanki gibi iyimserliğini koruyor.” Kharisma, okul çocukları için ücretsiz öğle yemeği programı ve tarımsal üretimi artırmaya yönelik ‘gıda arazisi’ projesini buna örnek gösterdi.

Deniz güvenliği ve savunma işbirliği

Aynı zamanda savunma uzmanı olarak bilinen Başbakan Ishiba, özellikle Çin’in Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’nde yoğunlaşan denizcilik faaliyetleri göz önüne alındığında, ASEAN bloğu üyeleriyle daha güçlü güvenlik bağları arayışında.

Japonya Savunma Bakanı General Nakatani salı günü Cakarta’da Endonezyalı mevkidaşı Sjafrie Sjamsoeddin ile bir görüşme gerçekleştirerek savunma teçhizatı ve teknoloji işbirliği de dâhil olmak üzere her iki ülkenin deniz güvenliği konusunda savunma istişaresi kurulması konusunda mutabık kaldı.

Kharisma, yaklaşan Ishiba-Prabowo görüşmelerinin “silah tedarikini içerebileceğini, ancak Japonya’nın Endonezya ile ortak bir fırkateyn geliştirme önerisinin öne çıkacağını söyledi.

Ancak Güneydoğu Asya ülkeleri Ishiba’nın bir Asya NATO’su için baskı yapmasından endişe duyuyor.

Uzmanlara göre, Asya NATO’su bölgede çatışmaları kışkırtma riski taşıyor ve ASEAN’ın “Barış, Özgürlük ve Tarafsızlık Bölgesi” ilkeleriyle çelişiyor.

Asya

CSIS: Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerinde nüfuzu artıyor

Yayınlanma

Washington merkezli bir düşünce kuruluşunun araştırmasına göre, Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisi giderek artıyor. Çinli şirketler Latin Amerika ve Karayipler’de 31 aktif liman inşa etti veya işletiyor. Bu sayı, daha önce tahmin edilenden çok daha fazla.

Çinli şirketlerin son yirmi yılda enerji şirketleri, madenler, telekomünikasyon ağları ve limanları satın almasıyla birlikte, ABD, Pekin’in Latin Amerika’daki kritik altyapı üzerindeki etkisinin ulusal güvenliği için yaratacağı sonuçlardan giderek daha fazla endişe duymaya başladı.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) Financial Times‘a yayınlanmadan önce paylaştığı araştırmaya göre, Çin’in Meksika’dan Şili’ye kadar bölgedeki limanların daha önce ABD’li araştırmacılar tarafından bildirilen sayının iki katından fazlasında payı bulunuyor.

CSIS’in sayımına, Hong Kong’lu CK Hutchison tarafından işletilen yedi aktif liman da dahil edildi. Çinli şirketlerin dahil olduğu dört liman projesinin iptal edildiği ve iki projenin ise şu anda aktif olmadığı tespit edildi.

Donald Trump yönetimi, Panama Kanalı’nın her iki ucundaki limanların Çin’in kontrolü altında olmasının oluşturduğu riskler konusunda özellikle sesini yüksek tutuyor. CK Hutchison daha sonra küresel liman faaliyetlerini ABD’li dev BlackRock ve Cenevre merkezli Mediterranean Shipping Company’nin yan kuruluşlarına satmayı kabul etti.

Ancak CSIS, araştırmasında Jamaika ve Meksika’daki limanların, bu limanlardan geçen ABD ticaretinin miktarı, ABD donanma faaliyetleri ve Amerikan askeri tesislerine veya stratejik darboğazlara yakınlığı gibi ölçütlere göre değerlendirildiğinde ABD ulusal güvenliği için daha büyük bir risk oluşturduğunu belirtti.

Araştırmayı yöneten CSIS’ten Henry Ziemer, “Batı Yarımküre’deki en riskli liman Jamaika’nın Kingston limanıydı” dedi ve ekledi: “Bu liman, muazzam miktarda ticaretin yapıldığı, ABD’nin stratejik müttefiki olan bir ülkede bulunuyor ve devlet şirketi China Merchants Port tarafından kontrol ediliyor.”

CSIS, CK Hutchison tarafından işletilen Meksika’nın Manzanillo ve Veracruz limanlarını ABD güvenliği açısından en riskli limanlar olarak değerlendirdi. Ziemer, “ABD, bu limanlarla yapılan ticarete büyük ölçüde bağımlı” dedi: “Manzanillo’nun faaliyetlerinin kesintiye uğraması, ABD ekonomisine günde 134 milyon dolar, Veracruz’un kesintiye uğraması ise günde 63 milyon dolar maliyet getirecektir.”

Endişeler, Çin’in liman tesislerini ABD ticaretini kesintiye uğratmak, Washington ile Pekin arasında bir çatışma durumunda ABD savaş gemilerinin limanlara girişini engellemek veya kendi deniz araçlarına ikmal sağlamak için kullanma kabiliyetine odaklanıyor. Araştırma, her limanda ABD’nin ticaret ve güvenlik çıkarlarının ne kadar risk altında olduğunu değerlendirdi ve Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisinin derecesini inceledi.

ABD Ordusu Savaş Koleji’nde Latin Amerika araştırma profesörü olan Evan Ellis, her Çinli liman şirketinin bu işe girmesinin ticari nedenleri olsa da, Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Donanması’nın “bunu stratejik bir avantaj olarak gördüğünü” söyledi.

“Burada daha geniş bir strateji var” dedi ve ekledi: “Güçlü ve kudretli bir Çin devleti, gıda ve enerji güvenliği istiyor. PLA’nın bakış açısından, ABD ile savaşmak zorunda kalırsak, bu limanlara erişim isteyeceğiz.”

Çin, CK Hutchison’ın Panama Kanalı’ndaki faaliyetlerinin ABD’nin güvenliğini zedeleyebilecek bir etki sağladığı yönündeki ABD iddialarını reddetti. Çin Dışişleri Bakanlığı Nisan ayında, Washington’un “kanalı kontrol etmeye çalışmak” için bir bahane bulmak amacıyla “dedikodular yayarak sorun çıkardığını” söyledi.

Orta ve Güney Amerika’daki Amerikan askeri operasyonlarından sorumlu ABD Güney Komutanlığı’nın eski başkanı Laura Richardson, geçen yıl FT’ye verdiği demeçte, Peru’nun Çin tarafından inşa edilen 1,3 milyar dolarlık yeni Chancay mega limanının Çin donanması tarafından kullanılabileceğini söyledi.

Richardson alaycı bir şekilde, Çin’in liman projelerinin stratejik konumların ve ticaret rotalarının “tesadüfen yakınında” olduğunu söyledi ve şunu sordu: “Kendinize şunu sormalısınız: ‘Neden bu tür şeylere bu kadar yatırım yapılıyor?”

Ellis ve Ziemer, Pekin’in CK Hutchison’un küresel liman hisselerini BlackRock ve MSC’ye satma planına ulusal güvenlik gerekçesiyle öfkesini dile getirdiğini belirtti.

Pekin destekli Hong Kong gazetesi Ta Kung Pao, CK Hutchison’u “korkakça yalakalık yapmakla” suçladı ve limanlarını satma anlaşmasının “tüm Çin halkına ihanet ve satılık olduğunu” söyledi. Çin’in antitröst düzenleme kurumu, işlemin incelenmesini emretti.

Ziemer, “Hutchison anlaşmasıyla ilgili Çin’in kendi sözleri, limanları kontrol etmenin onlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi ve ekledi: “Limanlar ayrıca Pekin’e kargo hareketleri hakkında muazzam bir bilgi hazinesi sunuyor.”

Okumaya Devam Et

Asya

Pekin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen Çin gemilerinden düzenli rapor vermelerini istedi

Yayınlanma

İran’ın ABD’nin hava saldırıları sonrasında Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği tartışılırken, Çin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen tüm yerli gemilere rapor verme emri getirdi.

Hemen yürürlüğe giren karara göre, tüm nakliye şirketleri ve gemi yönetim firmaları, sadece kritik öneme sahip bir nakliye boğazı olan Hürmüz Boğazı’ndan değil, aynı zamanda boğazın bağlandığı Umman Körfezi ve Basra Körfezi’nden geçen gemilerle ilgili ayrıntılı bilgileri içeren günlük raporlar sunmak zorunda.

Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Çin Gemi Sahipleri Derneği (CSA) tarafından pazartesi günü internette yayınlanan bildiride, şirketlerin gemilerin adlarını, benzersiz IMO numaralarını, türlerini, bayraklarını, kapasitelerini, kalkış ve varış limanlarını, planlanan seyahat sürelerini, mürettebat sayılarını ve o bölgedeki günlük hareketlerini bildirmeleri isteniyor.

CSA, sadece mevcut veya gelecekteki gemilerle sınırlı kalmayıp, geçen yılın başından bu yana bölgeden geçen gemilere ait verilerin de sağlanmasını istiyor.

Dernek, “Kızıldeniz’de devam eden gerginlikler, çevre sularda deniz taşımacılığı güvenliği üzerinde yaygın ve derin etkiler yarattı” diyerek, bu önemli bölgelerde toplanan bilgilerin ulusal çıkarların korunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

İran devlet medyası, İsrail ile tırmanan gerginliklerin ortasında, Washington’un ülkedeki nükleer tesisleri bombalamasının ardından İran parlamentosunun Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasına yönelik bir önlemi desteklediğini bildirdi.

Yine pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, televizyonda yayınlanan bir röportajda, “petrolü için Hürmüz Boğazı’na büyük ölçüde bağımlı olduğu” için Pekin’e Tahran’ın su yolunu kapatmasını engellemesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında, Çin’in Hürmüz Boğazı’nın kapatılması olasılığına ilişkin tutumu sorulan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, Basra Körfezi ve çevresindeki suların mal ve enerji ticareti için hayati öneme sahip uluslararası koridorlar olduğunu söyledi.

Jiakun, Çin’in uluslararası topluma, gerilimi azaltmak ve bölgesel istikrarsızlığın küresel ekonomik kalkınmaya daha büyük etkiler yaratmasını önlemek için çabalarını artırma çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Dünyanın stratejik açıdan en önemli darboğazlarından birinin kaderi şu anda İran’ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin elinde olsa da, kapatma riski, yaklaşık iki yıldır Kızıldeniz krizinin gölgesinde faaliyet gösteren denizcilik sektöründe şok dalgaları yarattı.

Denizcilik danışmanlık şirketi Vespucci Maritime’in CEO’su Lars Jensen, sosyal medyada yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ticari deniz taşımacılığı için asıl soru, gemilerin saldırıya uğrayıp uğramayacağı değil. Asıl soru, riskin kendisinin Hürmüz Boğazı’ndaki trafiği azaltmak için gemi sevkiyatında değişiklik yapılmasına neden olacak kadar yeterli olup olmadığıdır.”

Bloomberg’in pazar günü Yunanistan Denizcilik Bakanlığı’nın Yunan gemi sahiplerine gönderdiği bir genelgeye atıfta bulunarak verdiği habere göre, bakanlık, ABD’nin hava saldırılarının ardından ülkeye ait gemi sahiplerine Hürmüz Boğazı’ndan geçiş planlarını yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etti.

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Denizcilik devleri Maersk ve CMA CGM, pazar günü yaptıkları açıklamalarda durumu izlediklerini ve bölgede normal şekilde faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.

Ancak Maersk, “Mevcut bilgilere göre durumu yeniden değerlendireceğiz” ve “Gerekli operasyonel önlemleri almaya hazırız” dedi.

Küresel ticaret istihbaratı sağlayıcısı Kpler’in ham petrol analizi başkanı Homayoun Falakshahi, pazar günü düzenlenen çevrimiçi web seminerinde, ABD’nin müdahalesinin çatışmanın tırmanmasına işaret etmesine rağmen, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının kendi çıkarlarına, en büyük petrol alıcısı Çin’in çıkarlarına ve komşularının çıkarlarına zarar vereceği için olası olmadığını söyledi.

“Asıl neden Çin” diyen Falakshahi, Çin’in deniz yoluyla ithal ettiği petrolün neredeyse yarısının Basra Körfezi’nden geldiğini belirtti.

Hürmüz Boğazı kapatılırsa Çin alternatif kaynaklar arayacaktır, ancak bu durum ülkenin aşağı akış sistemleri için yine de önemli bir stres testi olacaktır, diye ekledi Falakshahi.

Kpler’in verilerine göre, petrol ihracatının yüzde 90’ı Çin’e satılan İran için boğazın kapatılması ekonomik bir darbe olacaktır.

Falakshahi, “Boğaz, İran ve Umman arasında yarı yarıya işletiliyor; bu, İran’ın boğazı kapatması durumunda, İran için kilit öneme sahip bir ülke olan Umman’ın topraklarını veya sularını ihlal ettiği anlamına geliyor” dedi.

Bu nedenle, boğazın kapatılma olasılığının çok düşük olduğunu, “yüzde 5’ten az” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Asya

ABD, DeepSeek’i Çin ordusuna bilgi sızdırmakla suçladı

Yayınlanma

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, yapay zekâ alanında faaliyet gösteren Çinli şirket DeepSeek’in, Çin ordusuna ve istihbarat servislerine yardım ettiğini iddia etti. Yetkiliye göre şirket, ABD’nin teknoloji yaptırımlarını aşmak için paravan şirketler kullanmaya çalıştı ve kullanıcı verilerini Pekin yönetimiyle paylaştı.

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Çinli yapay zekâ geliştirme şirketi DeepSeek‘in, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) askeri ve istihbarat servislerine yardımcı olduğunu öne sürdü.

Reuters ajansına konuşan yetkili, Çinli startup’ın, ABD tarafından Çin’e satışı yasaklanan en yeni yarı iletkenlere erişmek için Güneydoğu Asya ülkelerindeki paravan şirketleri kullanmaya çalıştığını belirtti.

Habere kaynaklık eden yetkili, DeepSeek’in özellikle kullanıcı bilgilerini ve istatistikleri devlet kurumlarıyla paylaşmakla suçlandığını ifade etti. Çin’de faaliyet gösteren tüm şirketlerin, Pekin tarafından talep edilen verileri sunma zorunluluğu bulunuyor.

Ancak DeepSeek’in bu tür bilgileri halihazırda devlet kurumlarına aktardığına dair iddianın, dünya genelindeki on milyonlarca yapay zekâ sohbet robotu kullanıcısını endişelendirebileceği belirtiliyor. Şirket, gizlilik politikasına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.

‘Ordunun tedarik belgelerinde 150’den fazla kez adı geçiyor’

Amerikalı yetkili, DeepSeek’in adının Çin ordusunun ve ÇHC’nin savunma sanayii ile bağlantılı diğer kuruluşların tedarik belgelerinde 150’den fazla kez geçtiğini söyledi.

Yetkiliye göre şirket, Çin ordusuna bağlı araştırma enstitülerine de hizmet sağladı.

Yetkili ayrıca DeepSeek’in, Nvidia tarafından üretilen çok sayıda H100 mikroçipine erişimi olduğuna dikkat çekti. Bu çiplerin sevkiyatı, 2022’den bu yana ABD’nin ihracat kısıtlamaları kapsamında bulunuyor.

Yaptırımlardaki yasal boşluk

Nvidia’nın en gelişmiş mikroçiplerinin ÇHC’ye lisanssız olarak ithal edilmesi ABD ihracat kurallarını ihlal etse de Çinli şirketlerin, kısıtlamaların geçerli olmadığı ülkelerdeki veri merkezleri aracılığıyla bu çiplere uzaktan erişimine izin veriliyor.

Ancak bu istisna, söz konusu Çinli şirketin ABD’nin kara listesinde olması veya ihracatçının, müşterinin çipleri kitle imha silahları geliştirmek için kullandığını bilmesi durumunda geçerli olmuyor.

Amerikalı yetkililerin henüz DeepSeek’i bu tür kara listelere almadığı ve Nvidia’nın, startup’ın Çin ordusuyla işbirliği yaptığını bildiğini iddia etmedikleri de vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English