Bizi Takip Edin

AMERİKA

Kamala Harris’in ardındaki isimler

Yayınlanma

Geçtiğimiz ay, milyarder risk sermayedarı ve Chamath Palihapitiya ile risk sermayedarı ve “PayPal Mafyası” üyesi David Sacks, San Francisco’da Trump adına düzenlenen bir bağış etkinliğine ev sahipliği yaptı. Diğer bazı teknoloji tekellerinin tercih ettikleri adaylar konusunda sessiz kalıyor. Meta’nın kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg, Trump’ın hayatına kastedilmesinin ardından ayağa kalkıp yumruğunu havaya kaldırmasının kendisini heyecanlandırdığını söylese de Trump’ı “belalı” olarak nitelendirdi, kimi desteklediğine dair resmi bir beyanda bulunmadı. Bu, etkili CEO’lar için standart bir uygulama ve Amazon, Apple, Nvidia, Google ve diğerlerini yönetenler geleneğe bağlı kalıyorlar.

Fakat Joe Biden’ın “meşaleyi devrettiği” Kamala Harris’in yakın çevresi, Silikon Vadisi’yle bir hayli içli dış olduğunu gösteriyor. Gazeteci Lee Fang derlemiş.


Kamala Harris’in ardındaki isimler

Yakın çevresinin kurumsal dünya ile bağları

Lee Fang

Unherd

25 Temmuz 2024

Pazar günü Demokrat camianın ağırlık merkezi sarsıldı ve bir anda her şey değişti. İlahi bir müdahale olmazsa, Kamala Harris bir aydan kısa süre içinde Chicago’da partinin temsilcisi olacak.

Fakat onun yükselişi sadece nominal bir değişimden fazlasına delalet. Washington DC koridorlarında, bu durum, büyük ölçüde gözlerden uzak bir şekilde, başkanlık kampanyasında yer alan çalışanlar, bağışçılar ve danışmanlar arasında hızlı bir yetki transferini temsil edecek.

Harris’in kendini Joe Biden’dan nasıl farklılaştıracağı hala bir muamma. Muhtemelen Biden yönetiminin aynı pek çok politikası ve başarılarıyla yola çıkacak ve aynı parti organları ve destekçilerinden de yardım alacak. Ancak Harris’in kampanyasına kimleri danışman olarak getireceği konusundaki kararları daha belirleyici olacak. Reagan yönetiminde popülerleşen ve daha sonra senatör Elizabeth Warren tarafından da dile getirilen bir deyişle, “Personel, politika demektir”.

2019’daki talihsiz başkanlık adaylığında Harris’in kampanyasına kız kardeşi Maya Harris başkanlık etmişti. Maya Harris’in eşi Tony West ise Silikon Vadisi’nde etkili bir ses ve Demokrat politikacılar için önemli bir bağış toplayıcı. West’in Uber’deki o zamanki unvanı —baş hukuk sorumlusu— şirketteki rolünün büyüklüğünü tam olarak yansıtmıyordu. 2020 seçimlerinin ardından geçen yıllarda, Uber’in örgütlü işçilere karşı art arda siyasi zaferlerini tasarlamaya yardımcı oldu.

Harris ayrıca, Washington’da pek bilinmeyen ama Kaliforniya’nın siyasi sahnesinde etkili olan bir danışmanlık firması olan Bearstar Strategies ile müzakerelerde bulunuyor. Derinlemesine “muhalefet araştırması” yapmaları ve kültür savaşı meselelerine duyarlılıklarıyla orta yolcu, sermaye dostu davaları ve adayları pazarlamada kurnazca taktikler kullanmalarıyla tanınan Bearstar stratejistleri, Harris’i eyalet başsavcılığından Senato’ya ve son başkanlık kampanyasına taşıyan kişilerdi. Ayrıca Bearstar stratejistleri, son on yılda Kaliforniya’da önde gelen bir grup Demokrat’ı seçerken, aynı zamanda eyaletin en büyük şirketlerine de siyasi strateji konusunda danışmanlık yapmışlardı. Geçen yıla kadar, Kaliforniya senatörü Laphonza Butler da Uber’in sürücüleri işçi olarak saymaktan kaçınma kampanyasında firmaya danışmanlık yapıyordu. Başka bir deyişle, Trump kampanyasının karşısına çıkmak için hazırlandığı aşırı liberal figürden çok uzak olan Harris’in danışmanları ve bağışçıları, uzun zamandır Batı Kıyısı tarzı ılımlı güç politikasını somutlaştırdı.

Son günlerde, Cumhuriyetçi Parti kampanyaları Harris’in 2019 ön seçim kampanyasındaki konuşmalarından kesitler içeren videolar hazırladı. O zamanlar, Harris, Medicare for All ve Yeni Yeşil Mutabakat’ı destekleyerek sola doğru kaymıştı; hatta ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumun kaldırmayı düşünebileceğini bile söylemişti. Ancak Harris’in yakın çevresine bakıldığında, neredeyse hiç radikal isim görülmüyor. Harris’in eski en yakın yardımcılarından Yasmin Nelson, Meaghan Lynch, Andy Vargas, Michael Collins, Michael Fuchs ve Deanne Millison, kendisinden ayrıldıktan sonra kurumsal lobicilik dünyasında iş buldu. Esasında, Harris sivil hak yürüyüşleri ve aktivizmi ikonografisinden beslenmeye hevesli olsa da 20 yıllık kamu görevinde hiçbir zaman solcuların yanında yeri olmadı.

Belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ilk bağış toplama çabaları bu eğilimi pekiştiriyor. Örneğin, Obama yönetiminden Karen Dunn ve David Plouffe’yi işe almaya çalıştığı yönündeki haberleri ele alalım. Her iki seçim de popüler Harris anlatısından çok daha fazla sermaye dostu bir çizgiyi işaret ediyor. Plouffe daha önce Uber’e danışmanlık yapmıştı, Dunn ise Biden yönetimi tarafından açılan antitröst davasında Google’ı temsil eden baş avukat. Eğer ekibe alınırlarsa, Obama’nın başsavcısı olarak görev yaptıktan sonra avukatlık-lobi firması Covington & Burling’de kurumsal danışman olarak çalışan ve şimdi Harris tarafından potansiyel koşu arkadaşlarını değerlendirmek üzere seçilen Eric Holder’a katılacaklar.

Özünde bu, son derece Kaliforniya’‘ya özgü bir siyaset yapma biçimi. Vali Gavin Newsom —San Francisco’da belediye başkanıyken Harris’in de bölge savcısı olarak görev yaptığı dönemde Harris’in yanında görev yapmıştı— seçim zaferlerini de Bearstar’a borçluydu. Liderlik tarzı, eski meslektaşıyla çarpıcı bir benzerlik taşıyor; tıpkı Harris gibi, sola şirin gözüküyor ama büyük ölçüde orta yolcu. 2019’da, valilik ön seçimlerinde ilerici oyları harekete geçirmek amacıyla Newsom, sola büyük vaatlerde bulundu ve tek ödemeli sağlık hizmeti ve yeni konut alanları inşa etmeye yönelik bir “Marshall Planı” ile kampanya yürüttü. Fakat göreve geldikten sonra her iki hedef de rafa kalktı.

Dokuz yıl önce, başsavcılık için ilk adaylığında Harris benzer bir şekilde kampanya yürüttü: Sol eğilimli seçmenlerin büyük memnuniyeti için kurumsal suçlulara karşı sert tedbirler alacağını vaat etti ama göreve geldikten sonra yasaları pek fazla uygulamadı. En tartışmalı olanı, büyük işletmelere karşı davalardan kaçındı; dolandırıcı haciz uygulamalarıyla suçlanan OneWest Bank ve San Bruno’daki doğalgaz boru hattı patlamasıyla sekiz kişinin ölümüne neden olan enerji devi PG&E gibi finans firmalarına suç duyurusunda bulunmadı. New York Times’ın daha sonra belirttiği üzere PG&E, Bearstar Strategies’in öncülünde Harris’in siyasi danışmanlarının hizmetlerinden yararlanmıştı. Başka yerlerde, Harris’in düşük gelirli, etnik azınlık mahallelerine tehlikeli atık döken kirleticilere dönük eşi benzeri görülmemiş bir teşebbüs olarak sunduğu iklim adaleti birimi, bu tür olaylara hiç müdahale etmedi. Bunun yerine ofisi, birkaç düşük profilli sanığı soruşturdu ve büyük sermaye çıkarlarını yargılanmaktan korudu.

Tabii ki, siyasi kampanyalar her zaman yüksekten atılan politika vaatleriyle doludur. Ancak tüm bu boş laflar ve kandırmacalar arasında, bir liderin gerçek motivasyonları personel seçimlerinden anlaşılabilir. Obama, 2008 mali krizinin ardından Wall Street’in “açgözlülük ve entrika kültürüne” sert bir şekilde müdahale edeceğine dair ünlü bir söz vermişti; fakat deneyimli yatırım bankerlerini yönetiminde görevlendirme seçimi, hiçbir büyük bankanın krize neden olan suçlarından dolayı cezai yargılamaya uğratılmayacağının doğru bir işaretiydi. Aynı şekilde, Trump’ın en ciddi ataması —serbest ticarete şüpheyle bakan Robert Lighthizer— Amerika’nın ağır işleyen ticaret politikasını alt üst etme niyetini bariz biçimde ortaya koymuştu.

Biden’a gelince; Başkanın en önemli ataması, Federal Ticaret Komisyonu Başkanı olarak Lina Khan’ı seçmesi olabilir. Khan, bir zamanlar unutulmuş olan federal kurumu yeniden canlandırdı ve yeni bir yol çizmek için kullanarak, çok sayıda kurumsal birleşmeyi caydırdı, özel sermayeye sıkı yönetmelikler getirdi ve ilaç firmaları ile teknoloji devlerine karşı yeni davalara öncülük etti. Ancak belki de daha da belirleyici olan Biden’ın Avrupa politikasını belirlemek üzere bir grup Rusya şahinini seçmesiydi: Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak Jake Sullivan ve yakın zamana kadar, Dışişleri Bakanlığı’nda Victoria Nuland. Onların Putin ile müzakere etmekteki görünür isteksizliği, Biden Beyaz Saray’dan ayrıldıktan uzun süre sonra bile Amerika’nın küresel tavrını etkilemeye devam edebilir.

Her ne şekilde olursa olsun, Amerika’nın kazananın her şeyi aldığı başkanlık sistemi ile birlikte eğlence siyaseti şeklinde profesyonelleşmiş yapısının, başkanlığı tek bir kişi olarak gereksiz yere odaklanmaya teşvik edebileceğini göz ardı etmek yanlış olur. Aslında bu rol, yüzlerce yöneticinin ekip çalışmasıdır. Federal hükümetin yaklaşık 2,5 milyon sivil çalışanı ve 2,2 milyon askeri personeli, sonuçta Oval Ofis’in gündemini yerine getirmekle görevlendirilen yaklaşık 4 bin başkanlık atamasına cevap verir. Ve her yeni yönetimle birlikte, bu 4 bin yöneticinin koltuğunu değiştirme gücü gelir.

Biden’ın kabinesi, daha iyi ya da daha kötü olmak üzere, ilerici ve muhafazakâr eğilimli Demokratlarla dikkatlice karıştırılmıştı; bu durum, Başkan’ın bir lider olarak tercihlerini yansıtıyor. Fakat Harris’in bilinen bir niteliği yok. Bu gerçekle yüzleştiğimizde, sadece onun yakın çevresine bakabiliriz. Orada, Silikon Vadisi ve Demokrat Parti’nin sermaye kanadına olan derin bağlarıyla, Harris 2024’ün gerçek vizyonu görünmeye başlayacaktır.

AMERİKA

Washington’ın ticaret kısıtlamaları Çin’deki ABD’li işletmeler için en büyük endişe kaynağı

Yayınlanma

Yeni bir ankete göre, Washington’un Pekin’e yönelik daha sert ticaret kuralları Amerikan ve Çinli şirketler arasındaki ilişkilere zarar verirken, bu durum Amerikan işletmeleri için büyük bir endişe kaynağı haline geldi.

ABD-Çin İş Konseyi, üyelerinin Beyaz Saray’ın Çin’deki Amerikan ticari faaliyetlerine daha fazla ihracat kontrolü, gümrük vergisi ve ticari düzenleme getirmesine neden olan ve yıllardır süren ikili gerilimlerden zarar gördüğünü söyledi. Konsey, Çin ile iş yapan 270’ten fazla Amerikan şirketinin oluşturduğu partiler üstü özel bir grup.

Konseyin yıllık üye anketinde, geçen yılki ankete kıyasla daha fazla katılımcının ABD’li düzenleyicilerin daha fazla inceleme yapacağını belirttiği ve bu oranın 9 puan artarak %34’e yükseldiği görüldü.

Ankete göre, ihracat kontrolleri Çin’de Amerikan şirketlerinin güvenilmez tedarikçiler olduğu algısını körükleyerek tedarik zincirinde aksamalara ve Çinli müşterilere yapılan satışlarda kayıplara yol açıyor. Raporda ayrıca ihracat kontrolleri, yaptırım politikaları ve yatırım taramaları nedeniyle kopan müşteri ilişkilerine de dikkat çekildi.

Raporda, “ABD iç siyaseti tartışmasız en büyük belirsizlik kaynağıdır” denildi. “Kasım ayındaki ABD seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun, ABD’nin Çin’e yönelik kısıtlamaları muhtemelen öngörülebilir gelecekte sıkılaşmaya devam edecektir. Pekin’in bir sonraki ABD yönetiminin ve Kongresinin politikalarına nasıl karşılık vereceği Çin’deki iş ortamı üzerinde kalıcı etkilere sahip olacaktır” değerlendirmedi yapıldı.

Çin’in ekonomik yavaşlaması da endişe kaynağı

Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki gerilim ankete katılan 140 ABD şirketi arasında en önemli endişe kaynağı olmaya devam etse de, bu yılki ankete eklenen yeni bir seçenek olan Çin’in ekonomik yavaşlaması bu yılın en önemli 10 sorunu arasında ikinci sırada yer aldı.

Yatırım bankaları Çin’in gayrisafi yurtiçi hasıla tahminlerini düşürdü ve Bank of America çarşamba günü büyüme tahminini %5’ten %4.8’e indirdi. Emlak sektöründeki çöküş, zayıf iç talep ve artan ticari gerilimler ekonomiyi olumsuz etkiledi.

Konsey anketi haziran ve temmuz aylarında, Çinli politika yapıcıların önümüzdeki beş yıl için ekonomi politikalarını şekillendirdiği kritik bir toplantı olan Pekin’deki üçüncü plenumdan önce gerçekleştirdi.

ABD ve Çin arasındaki jeopolitik rekabet yoğunlaştıkça, Washington çeşitli sektörleri hedef alan politikalarını güçlendirdi. Değişiklikler arasında yarı iletkenler üzerindeki ihracat kontrolleri ve Çin’in elektrikli araç ve bataryalarına yönelik gümrük vergisi artışlarının yanı sıra Çin’deki bazı yüksek teknoloji sektörlerine giden Amerikan yatırımlarını kısıtlayan kurallar da yer alıyor.

Amerikalı seçmenler 5 Kasım’da ülkenin bir sonraki lideri olarak Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve eski Başkan Donald Trump arasında seçim yaparak önümüzdeki dört yıl boyunca Çin ile ilişkilerin seyrini belirleyecek. Pekin’e karşı sert bir yaklaşım iki partinin de desteğini alıyor; hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi partiler Çin’den yapılan ithalata bağımlılığın azaltılmasının ve ABD’nin ticaret dengesizliğiyle başa çıkılmasının önemini vurguluyor.

ABD’li işletmeler, biri Çin diğeri Amerikan pazarı için olmak üzere iki paralel tedarik zinciri oluşturuyor, ancak çoğunluk hala Çin’in küresel rekabet güçleri için kritik öneme sahip olduğuna inanıyor.

Ankete katılanların %70’i Çin’deki tedarik zincirlerini gözden geçirdiklerini söyledi. Tedarik zincirlerinin bir kısmını Çin’den uzaklaştıranlar ise ABD, Güneydoğu Asya ve Hindistan’a yöneldi.

Anket raporu, Kasım 2023’teki Biden-Xi zirvesinin ardından yılın başında ihtiyatlı bir iyimserlikten bahsetti, ancak “iş ortamında önemli iyileştirmeler yapılacağına dair umutlar büyük ölçüde azaldı – en azından şimdilik” dedi.

Sıkılaştırılan düzenlemeler ve Çin’in ekonomik yavaşlaması nedeniyle, katılımcıların dörtte biri Çin’deki faaliyetlerine yapmayı planladıkları yatırımları azalttı veya duraklattı.

Faaliyetlerini Çin dışına taşıdıklarını veya taşımayı planladıklarını söyleyen katılımcıların oranı geçen yılla tutarlı olarak %19 civarında seyrediyor. Çin’de kalanlar ise bunu çoğunlukla Çinli müşterilere hizmet vermek için yapıyor.

Ankette ayrıca, Çin hükümetinin yabancı şirketler için pazara erişim konusunda iyileştirmeler yapmasına rağmen, güveni yeniden tesis etmek ve iç tüketimi artırmak için daha fazlasının yapılması gerektiği belirtildi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD Hazinesinden Rus bankalarının şubelerine ev sahipliği yapan ülkelere tehdit

Yayınlanma

ABD Hazine Bakanlığı’nın Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC), Rus bankalarının yurt dışında şube veya bağlı kuruluş açmasının, Rusya’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle uygulanan yaptırımları aşma girişimi olabileceği konusunda diğer ülkeleri tehdit etti.

OFAC, yabancı bankaları Rus kredi kuruluşlarının yeni açılan yurt dışı şubeleri veya bağlı kuruluşlarıyla işlem yaparken dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Bu uyarı, ABD yaptırımlarına tabi olmayan kuruluşları da kapsıyor.

Açıklamada, “Bu tür şube veya bağlı kuruluşlarla ilişki kuran yabancı finans kurumları, hesap hizmetleri, para transferleri veya ödeme işlemleri, ticaret finansmanı ve sigorta gibi diğer hizmetler de dahil olmak üzere önemli yaptırım riskleri taşıdıklarını göz önünde bulundurmalı,” ifadelerine yer verildi.

Bununla birlikte, gıda, tarım, tıp, enerji ve telekomünikasyon ile ilgili işlemlerin hala izin verilen faaliyetler olduğu belirtildi.

OFAC, Hazine Bakanlığı’nın ‘Rusya’nın savunma sanayiini finanse etme girişimlerini engelleme konusunda bir dizi araca sahip olduğunu’ vurguladı. Bu araçlardan biri, Banka Gizlilik Kanunu (BSA) olarak belirtildi.

2021’de ABD, BSA’da yapılan değişiklikle Amerikan düzenleyici kurumlarına, soruşturmalar kapsamında ABD’de muhabir hesabı bulunan yabancı bankalardan, yurt dışında saklanan bilgiler de dahil olmak üzere herhangi bir hesapla ilgili bilgi talep etme yetkisi verdi.

Yatırım bankeri Yevgeniy Kogan, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda “OFAC’ın yeni uyarısı, hesapların kapatılması ve diğer ilgili finansal hizmetlerin askıya alınması uygulamasının genişlemesine yol açacak,” değerlendirmesini yaptı.

Kogan ayrıca, “ABD Hazine Bakanlığı herkesi o kadar korkuttu ki, bu artık ırk ayrımcılığını andırıyor. Rusya’da yaşamayan veya çalışmayan, ancak ek olarak Rusya pasaportu olan veya yabancı vatandaşlığında doğum yeri Rusya Federasyonu/SSCB olarak belirtilen kişilerle iş yapmaktan çekinilen vakalar var,” diye ekledi.

ABD’den Rusya ile işbirliği yapan Hindistan bankalarına yaptırım tehdidi

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD ordusu Gazze’deki ateşkes görüşmelerinin çökmesi halinde planlar hazırlıyor

Yayınlanma

ABD ordusu, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerinin çökmesinin daha geniş çaplı bir bölgesel çatışmayı tetikleyebileceği endişesiyle hazırlık yapıyor.

ABD Genelkurmay Başkanı General CQ Brown perşembe günü Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, “Görüşmelerin durması ya da tamamen sona ermesi halinde bunun bölgedeki gerilimi nasıl etkileyeceğini ve böyle bir durumda hazırlıklı olmak için neler yapmamız gerektiğini düşünüyorum,” dedi.

Ukrayna temas grubunun Almanya’daki toplantısına giderken konuşan Brown, görüşmelerin başarısızlığa uğraması halinde bölgesel aktörlerin nasıl tepki vereceğini ve “potansiyel olarak yanlış hesaplama yoluna giren ve çatışmanın genişlemesine neden olan herhangi bir tür faaliyetlerini artırıp artırmayacaklarını” değerlendirdiğini söyledi.

Amerikalı general, “Çatışmayı nasıl genişletmeyeceğimize ama aynı zamanda güçlerimizi nasıl koruyacağımıza odaklanmış durumdayım,” dedi.

Rehine anlaşması hâlâ “yakın değil”

Brown’ın açıklamaları müzakerelerin çıkmaza girdiği bir dönemde geldi. İsrail ve Hamas, İsrailli rehinelerin ve Filistinli mahkumların serbest bırakılmasıyla ilgili ayrıntılar ve İsrail’in Gazze’nin Mısır sınırı boyunca uzanan ve Philadelphi koridoru olarak bilinen toprak şeridinde asker bulundurma ısrarı nedeniyle anlaşmazlık yaşıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken perşembe günü yaptığı açıklamada ABD’nin “önümüzdeki günlerde” İsrail ve Hamas ile “kalan soruların tam olarak nasıl çözüleceğine dair düşüncelerini” paylaşacağını söyledi. Ardından da “evet ya da hayır kararı vermenin taraflara bağlı olduğunu” ekledi.

ABD görüşmeler konusunda iyimser kalmaya çalışırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kamuoyu önünde görüşmelerdeki ilerleme olduğu iddialarını reddetti ve perşembe günü Fox News’e verdiği demeçte bir anlaşmanın “yakın olmadığını” söyledi.

Üst düzey ABD’li yetkililer görüşmelerin %90 oranında tamamlandığını açıklamakla birlikte zor noktaların çözümsüz kaldığını kabul ediyorlar.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby perşembe günü yaptığı açıklamada “Aksilik, aksilik ve daha fazla aksilikle karşılaştık. Kuşkusuz, yönetim olarak bu anlaşmayı hâlâ sonuçlandıramamış olmaktan dolayı hayal kırıklığına uğramış durumdayız,” dedi.

Üst düzey bir ABD’li yetkili, geçen hafta Hamas’ın elinde bulunan altı İsrailli rehinenin ölümünün “[müzakere] sürecine bir aciliyet duygusu getirdiğini” fakat aynı zamanda “Hamas’ın herhangi bir anlaşma yapmaya hazır olup olmadığının da sorgulanmasına yol açtığını” ileri sürdü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English