Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Kosova, AB’nin uzlaşma önerisini reddetti

Yayınlanma

Sırbistan ve Kosova liderleri arasında ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik görüşmelerin bir turu daha, Priştine’nin Belgrad’ın çizgisini desteklediğini söylediği bir AB uzlaşma önerisini reddetmesinin ardından başarısızlıkla sonuçlandı.

AB’nin baş diplomatı Josep Borrell Brüksel’deki görüşmelerin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Çok uğraştık ama maalesef bugün farklılıklar arasında köprü kurmak mümkün olmadı,” dedi.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ile Kosova Başbakanı Albin Kurti arasında Perşembe günü yapılan görüşme, Mayıs ayı sonlarında büyük bir Sırp azınlığa sahip olan Kuzey Kosova’da çatışmaların patlak vermesinden bu yana AB’nin aracılık ettiği Belgrad-Priştine diyalog süreci kapsamında yapılan ilk yüz yüze görüşme oldu.

Perşembe günkü görüşmede iki lider, Sırbistan ile 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden eski vilayeti arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik AB arabuluculuğundaki Ohri Anlaşmasının uygulanması konusunda ilerleme kaydedilmesi konusunda yine anlaşamadı.

Kosova, Sırbistan’ın ilk adımı atarak, belgelerin karşılıklı tanınması da dahil olmak üzere bağımsızlığını resmen tanımaya yönelik adımlar atmasını istiyor.

Belgrad ise öncelikle Kosova’da Sırpların çoğunlukta olduğu 10 belediyenin bir birlik oluşturmasına yönelik bir anlaşmada ilerleme kaydedilmesini talep ediyor.

“Uygulama sürecinin nasıl olacağına dair bir uzlaşmaya varılmasını kolaylaştırmak için defalarca çaba sarf ettik. Bugün mümkün olan tek uzlaşma olarak gördüğümüz şeyi önerdik; bunun paralel olarak işlemesine izin verecek bir süreç,” diyen Borrell, AB’nin ve ABD de dahil olmak üzere daha geniş uluslararası toplumun bunu ‘uygulamanın işleyebileceği tek gerçekçi yol’ olarak gördüğünü sözlerine ekledi. Borrell, Vučić tarafından kabul edilmesine rağmen Kurti’nin bu öneriyi reddettiğini söyledi.

Kosova tarafı ise AB tarafının vardığı sonucun görüşmeler sırasında yaşananları kamuoyuna yansıtmayacağını vurguladı. Toplantının ardından gazetecilere konuşan Kurti, daha önce ‘Brüksel ve Ohri Anlaşmalarının uygulanması için sıralı bir yol haritası’ önerdiğini söyledi. AB arabulucularını ‘önyargılı’ olmakla suçlayan Kurti, bloğun Sırbistan’ın pozisyonunu kendi pozisyonu olarak benimsediğini söyledi.

Kurti, “Bana göre Sırbistan’ın koşulluluk ilkesi [AB diyaloğu] kolaylaştırıcısı Lajčák’ın pozisyonuna dönüştü ve ilerlemek için bunun üstesinden gelinmesi gerekiyor,” iddiasında bulundu.

Vučić ise Sırbistan’ın ‘AB’nin uzlaşma önerisini kabul ettiğini, Kurti’nin bunu kabul etmek istemediğini ve toplantının sona erdiğini’ söyledi ve “Kurti’nin Sırp belediyeleri birliğinin kurulmasından kaçındığı açıktır. Her şeyin özü budur. Sırbistan yükümlülüklerinden kaçmaz,” diye ekledi.

DİPLOMASİ

ABD: Özgürlük Heykeli’ni Fransa’ya iade etmeyeceğiz

Yayınlanma

Trump yönetimi, Fransız bir siyasetçinin Özgürlük Heykeli’nin Fransa’ya iade edilmesi talebini değerlendirmeye almayacağını ilan etti.

Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, “Kesinlikle hayır. İsmi açıklanmayan bu alt düzey Fransız siyasetçiye tavsiyem, Fransızların şu anda Almanca konuşmuyor olmalarının tek sebebinin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu hatırlatması olacaktır. Buna minnettar olmalılar,” dedi.

Açıklama, Avrupa Parlamentosu’nun Fransız üyelerinden Place publique (PP) üyesi Raphaël Glucksmann’ın bir parti kongresinde, Trump yönetimindeki Amerika’nın, Fransa’nın 1880’lerde diplomatik bağları resmileştirmek ve ABD’nin Büyük Britanya’dan bağımsızlığı ve köleliğin sona ermesini yüceltmek için ABD’ye hediye ettiği anıtın ruhunu artık temsil etmediğini söylemesinden bir gün sonra geldi.

Glucksmann, “Tiranların yanında yer almayı seçen Amerikalılara, bilimsel özgürlük talep ettikleri için araştırmacıları kovan Amerikalılara şunu söyleyeceğiz: ‘Bize Özgürlük Heykeli’ni geri verin’,” dedi.

Heykel ABD hükümetinin malı olduğu için Fransa’nın bunu “zorla” geri alması pek mümkün görünmüyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump ile Putin arasındaki telefon görüşmesinin ana başlıkları neler?

Yayınlanma

Rusya ve ABD başkanları Vladimir Putin ve Donald Trump, bugün ikinci resmi telefon görüşmelerini gerçekleştirecek.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, planlanan görüşmeden bir gün önce bu bilgiyi doğruladı. Peskov, “Evet, bu doğru. Salı günü böyle bir görüşme hazırlanıyor,” dedi.

Daha önce Kremlin ile olası bir teması Trump kendisi açıklamıştı. Trump, 17 Mart’ta basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Salı günü Devlet Başkanı Putin ile görüşeceğim. Hafta sonu boyunca çok iş yapıldı. Çatışmayı bitirip bitiremeyeceğimizi anlamak istiyoruz. Belki başarabiliriz, belki başaramayız ama bence iyi bir şansımız var,” ifadelerini kullandı.

Reuters haber ajansının liderlerin hangi konuları ele alacağına ilişkin sorusuna Trump, “toprak” ve “nükleer santraller” konularını işaret etti.

Ayrıca Kiev ve Moskova ile “bazı varlıkların paylaşımı” konusunda görüştüğünü vurguladı. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steven Witkoff ise, “Hepimizin bildiği gibi Rusların hedefinde olan bölgeler var. Orada (Zaporojye Nükleer Santrali’nde) Ukrayna’ya oldukça fazla elektrik sağlayan bir nükleer reaktör bulunuyor. Bununla ilgilenilmesi gerekiyor. Limanlara erişim ve Karadeniz’de potansiyel bir anlaşma da gündemde,” diye konuştu.

Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, İzvestiya gazetesine verdiği mülakatta Rusya’nın tutumunu izah etti.

Gruşko’ya göre, Ukrayna’da kalıcı barışa ulaşmak ancak ABD ve NATO’nun Moskova’ya “demir gibi güvenlik garantileri” vermesiyle mümkün olabilir. Bu garantilerin doğrudan bir parçası olarak Ukrayna’nın tarafsız statüsü ve ülkelerin Ukrayna’yı NATO’ya kabul etmeyi reddetmesi gerektiği belirtildi.

Hem Trump hem de yönetimindeki isimler, Kiev’in ittifaka girmesine gerek olmadığını defalarca vurguladılar. Fakat Ukrayna yönetimi, NATO’ya katılmanın önceliğini koruduğunu açıkladı.

Ayrıca Gruşko, NATO üyesi Avrupa ülkelerinin liderlerinin Ukrayna’ya barış gücü olarak asker gönderme niyetinde oldukları yönündeki açıklamalarını “saçma” olarak nitelendirdi.

Gruşko, bu çatışma bağlamında barışı koruma konusundaki konuşmaları “arabayı atın önüne koşma girişimi” olarak değerlendirdi.

Uluslararası bir anlaşmanın eşlik etmesi konusuna “ancak bu anlaşma geliştirildiğinde” yaklaşılabileceğine işaret eden Gruşko, söz konusu olanın, bu anlaşmanın belirli maddelerinin uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemciler, sivil bir misyon veya garanti mekanizmaları olabileceğini vurguladı.

Askeri uzman ve Military Russia portalının kurucusu Dmiitriy Kornev, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte, yalnızca karşılıklı anlaşmalar ve formatların uygulanabileceğini söyledi.

Gözlemci formatlarının belirlenmesinin genellikle varsayımsal bir anlaşmanın başlangıç koşulları üzerinde fikir birliğine varıldıktan sonra başladığını açıklayan Kornev’e göre, ateşkes rejiminin şartlı gözlemcisi, Çin veya Hindistan gibi bir uluslararası kuruluş veya üçüncü bir ülke olabilir.

Ateşkesin sağlanmasına yönelik olası mekanizmalar, 11 Mart’ta Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde yapılan ABD-Ukrayna görüşmelerinin ardından aktif olarak tartışılmaya başlandı.

Bu görüşmelerin sonucunda Kiev, Amerikalılar tarafından önerilen 30 günlük bir ateşkesi kabul etmeye hazır olduğunu ifade etti. 14 Mart’ta Putin, Rusya’nın çatışmaları durdurma önerisine katıldığını, ancak bu önerinin uzun vadeli bir barışa yol açması gerektiğini vurguladı.

Devlet başkanı, ABD ve Ukrayna’nın bir aylık ateşkes ilan etme önerisi hakkında konuşurken, “Biz ‘evet’ diyoruz ama nüanslar var,” demişti.

Bu nüanslar arasında, Rus birliklerinin başarılı bir şekilde ilerlediği Kursk oblastı, ateşkes durumunda Kiev’e silah sevkiyatının devam etmesi ve Ukrayna’nın seferberliği yer alıyor.

Çözülmesi gereken bir diğer önemli konu ise ateşkesi sürdürme ve kontrol etme mekanizmalarının varlığı.

Rusya ile Ukrayna ihtilafı konusunda Trump’ın diyaloğunda bir ana kırmızı çizgi var: Zaman.

Vedomosti‘ye demeç veren Rusya Bilimler Akademisi Kuzey Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı Viktoriya Juravleva’ya göre, ABD Başkanı’nın 2026 kasım ayında yapılacak ara seçimler öncesinde Amerikan seçmenine “satmak” için bu alanda mümkün olan en kısa sürede sonuç alması gerekiyor.

Bu nedenle Trump, Rusya ile ikili ilişkileri iyileştirmekten bahsettiğinde, öncelikle Ukrayna ihtilafını çözmeyi umuyor, tersini değil.

Juravleva, “Trump, diplomatik alandaki faaliyetlerinin sonuç vermediğini düşünür düşünmez, tüm süreci tersine çevirmeye çalışabilir ve bundan Rusya da dahil olmak üzere herkesi suçlayabilir,” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Polonya ve Baltık ülkeleri Ottawa antlaşmasından ayrılmaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya savunma bakanları, ülkelerinin Ottawa Antlaşması olarak da bilinen antipersonel mayınları yasaklayan uluslararası anlaşmadan çekilmesini tavsiye etti.

Dört ülke tarafından bugün (18 Mart) yapılan açıklamada, “Rusya ve Belarus sınırındaki NATO üyesi ülkelere yönelik askeri tehditler önemli ölçüde artmıştır,” denildi.

Ülkeler, mevcut güvenlik ortamını gerekçe göstererek, savunma kuvvetlerine, “ittifakın savunmasız Doğu kanadının savunmasını güçlendirmek için potansiyel olarak yeni silah sistemleri ve çözümleri kullanma esnekliği ve seçim özgürlüğü sağlamanın” çok önemli olduğuna inandıklarını belirttiler.

Bugünkü tavsiye kararı, tam adı “Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme” olan 1997 tarihli Ottawa Antlaşmasından çekilmenin gerçekleşme ihtimalini artırıyor.

Bu ayın başlarında Polonya Başbakanı Donald Tusk, Polonya’nın anlaşmadan ayrılmak için adımlar atmaya başlayacağını söylemişti. Dört ülke uzun süredir çekilmeyi düşünüyordu ve ortak, bölgesel bir karar almak istiyorlardı.

POLITICO’ta göre bu, acil bir askeri ihtiyacın yansımasından ziyade Moskova’ya verilen siyasi bir sinyal olarak görülüyor.

Estonya Savunma Bakanı Hanno Pevkur, “Ottawa Antlaşması ile ilgili kararlar bölge içinde dayanışma ve koordinasyon içinde alınmalıdır. Aynı zamanda, şu anda daha önce yasaklanmış olan antipersonel kara mayınlarını geliştirme, stoklama ya da kullanma planımız yok,” dedi.

Bu ayın başlarında Letonya Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Kaspars Pudāns POLITICO’ya yaptığı açıklamada ülkenin önceliklerinin tanksavar mayınları ve topçu mermileri olduğunu söylemişti.

Finlandiya Savunma Bakanı Antti Hakkanen ise Helsinki’nin de anlaşmadan ayrılmayı düşündüğünü ama bugünkü açıklamayı imzalamadığını söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English