Bizi Takip Edin

AVRUPA

Macron, “ılımlı” sağcı ve solcularla geçici ittifak arayışında

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “ılımlı” sağ ve sol partilerle, bazı taleplerini kabul edeceği bir “saldırmazlık anlaşması” üzerinde çalışıyor.

Macron salı günü Elysée sarayında parti liderleriyle bir araya geldi. Bu liderler taleplerini sıraladı ve karşı çıkacakları başbakanların ipuçlarını verdi.

Soldaki politikacılar, Macron’u uzun süredir destekleyen merkezci bir politikacı olan François Bayrou’yu istemediklerini söylüyorlar.

Macron, Ulusal Meclisteki en büyük parti olan sağcı Ulusal Birlik (RN) ve solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partilerini görüşmelerin dışında bıraktı. Bu iki parti de diğer sol partilerle bir araya gelerek Barnier’i bütçe planları nedeniyle sadece üç aylık görev süresinin ardından görevden almıştı.

Macron ile merkezdeki partiler topluluğu arasında kurulacak bir saldırmazlık paktı, tam bir koalisyondan çok daha gevşek ve hatta Barnier’in eylül ayında seçilmesinin ardından Macron’un Rönesans partisinin muhafazakâr Les Républicains (LR) ile imzaladığı güç paylaşımı anlaşmasından bile daha zayıf olacak.

Bunun yerine, daha tartışmalı konuları bir kenara bırakarak izlenecek uzlaşmacı politikaların temel bir listesi ortaya konacak ve yeni hükümetin 2025 bütçesini geçirmek gibi önemli bir görevi yerine getirmesine olanak tanınacak.

Fransa’da solcu Yeni Halk Cephesi için sırada ne var?

Macron, Sosyalist Parti’ye göz kırpıyor

Çarşamba günü hükümet sözcüsü Maud Bregeon, Macron’un haftalık bakanlar kurulu toplantısında istişarelerin yeni bir koalisyona yol açma ihtimalinin düşük olduğunu söylediğini belirtti.

Bregeon, Barnier’i destekleyen “merkezciler” ve LR’ye atıfta bulunarak, “Şu anda mevcut olandan daha geniş bir taban yok,” dedi.

Yeni bir başbakan için pazarlıklar sürerken, Barnier’in geçici hükümetinin, yıl sonundan önce tam bir bütçenin sonuçlandırılmasının muhtemel olmadığı göz önüne alındığında, kamu hizmetlerinin ABD tarzı bir şekilde kapanmasını önlemeyi amaçlayan geçici bir yasa önermesi bekleniyor.

Bugüne kadar sadece ikinci kez hazırlanan özel bütçe yasası çarşamba günü bakanlara sunuldu.

Macron’un LFI ve RN’yi saf dışı bırakmak için 66 sandalyeye sahip Sosyalistler (PS), 38 sandalyeye sahip Yeşiller ve 17 sandalyeye sahip Komünistler ile anlaşmaya varması gerekecek.

Fransa’da Yeni Halk Cephesi’nde “iç uyum” sancıları: Mélenchon meselesi

Halk Cephesi’nin ölüm çanları çalıyor mu?

Sosyalist Parti Başkanı Olivier Faure, partisinin LFI ve RN ile birlikte Barnier’i düşürmek için oy kullandığı geçen haftadan bu yana pozisyon değiştirdi ve şimdi uzlaşmaya kapı açtı.

Çarşamba sabahı BFM’ye konuşan Faure, “İnsan hayatını hayır diyerek geçiremez. Bazen ilerlemek gerekir. Uzlaşmaya açık sol görüşlü bir başbakan istiyorum. Biz solcular liderlik etme gücüne sahip olmalıyız, fakat mutlak çoğunluğa sahip olmadığımız için uzlaşma ve karşılıklı tavizlerin gerekli olduğu fikrini de kabul etmeliyiz,” dedi.

PS’nin işbirliği, haziran ayındaki erken seçimler için oluşturulan sol ittifak Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) sonunu getirebilir.

Faure NFP’yi dağıtmayacağı konusunda ısrarcı olsa da LFI lideri Jean-Luc Mélenchon son günlerde sert eleştirilerde bulunuyor.

Mélenchon PS’yi ihanetle suçlayarak “feci bir hata” yaptıklarını söyledi ve Macron’la görüşmelerden “kapıyı çarpıp çıkmaları” çağrısında bulundu.

AVRUPA

Polonyalılar, Netanyahu’ya güvenli geçiş izni verilmesine karşı

Yayınlanma

Polonya vatandaşlarının yarısından fazlası, hükümetin Auschwitz’in kurtarılışının 80. yıldönümü anma törenlerine İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da dahil olmak üzere İsrailli liderlerin özgür ve güvenli bir şekilde katılmalarını sağlama kararına karşı çıkıyor.

Geçtiğimiz hafta Başbakan Donald Tusk’ın hükümeti, İsrail’in üst düzey yetkililerinin yıldönümüne özgür ve güvenli bir şekilde katılımını garanti altına almayı taahhüt eden bir kararı kabul etti.

Bu karar, Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın Tusk’a mektup yazarak Netanyahu’nun tutuklanmaktan korunacağına dair güvence istemesinin ardından geldi.

21 Kasım 2024 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Netanyahu ve diğer bazı kişiler hakkında Gazze’de 15 ay süren savaşla ilgili olarak insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri çıkarmıştı. Sonuç olarak, UCM üyesi devletlerin yasal olarak bu kişileri geldiklerinde gözaltına almaları gerekiyor.

Polonya’da Tusk’ın kararı İsrail’e yönelik diplomatik bir dostluk jesti ve Donald Trump’ın göreve başlaması öncesinde ülkenin başlıca güvenlik garantörü olan Washington’u memnun etmeye yönelik bir hamle olarak görülüyor.

Fakat karar, eski UCM başkanı Piotr Hofmański de dahil olmak üzere geniş çapta eleştirildi. Polonya medyasına verdiği demeçte üyelerin yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddetmeleri halinde UCM’nin varlığının sorgulanacağını belirten Hofmański, bu tür bir meydan okumanın Avrupa’da ilk kez yaşandığını da sözlerine ekledi.

Polonyalılar da Tusk hükümetinin hamlesini onaylamıyor. IBRiS’in yaptığı ankete katılanların %51,9’u hükümetin kararını eleştirirken, %30,7’si “çok olumsuz”, %21,2’si ise “biraz olumsuz” olarak değerlendirdi.

Buna karşılık, anketi yaptıran Rzeczpospolita’ya göre, katılımcıların %22,5’i hükümetin kararına olumlu bakarken, %25,6’sı kararsız kaldı.

Polonya Basın Ajansı’na yazılı bir açıklama yapan UCM, “Roma Statüsünü imzalayan devletlerin mahkemenin kararlarını uygulamak konusunda yasal bir yükümlülüğü olduğunu” vurguladı.

Polonya Roma Statüsünü 9 Nisan 1999 tarihinde imzalamış ve 12 Kasım 2001 tarihinde onaylayarak UCM’nin kurucu devletlerinden biri olmuştu.

Bu hafta başında Filistin Büyükelçisi Mahmud Halife Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrzej Szejna ile bir araya gelerek Polonya hükümetinin Netanyahu’yu koruma kararından duyduğu endişeyi dile getirmişti.

Büyükelçilikten yapılan açıklamada, Büyükelçi Halife’nin Alman Nazi toplama kampı Auschwitz-Birkenau’nun kurtarılışının 80. yıldönümünün anılması ve kurbanlarının hatırlanmasının, Uluslararası Ceza Mahkemesinin kararına uyulması ve savaş suçlusu Netanyahu’nun hesap vermekten korunması yerine tutuklanması için bir fırsat olduğunu vurguladığı belirtildi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

NATO, Baltık Denizinde savunmasını güçlendirecek

Yayınlanma

NATO, geçtiğimiz aylarda birçok enerji boru hattı ve veri kablosunun zarar görmesinin ardından Baltık Denizindeki kritik altyapıya yönelik sabotaj girişimlerini tespit etmek ve önlemek amacıyla deniz insansız hava araçları, denizaltılar, gemiler ve uçaklar konuşlandıracak.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Finlandiya’nın geçtiğimiz ay denizaltı elektrik kablolarına zarar verdiğinden şüphelendiği Rusya’nın “gölge petrol tankeri filosuna” ait bir gemiye el koymasının ardından salı günü “Baltık Nöbeti” adı verilen yeni misyonu duyurdu.

Helsinki’de Baltık Denizi bölgesinden yetkililerle bir araya gelen Rutte, “Bu tamamen kritik denizaltı altyapısının korunmasıyla ilgili. Geçmişte siber saldırıları, sabotajları ve enerji şantajını ayrı bir eylemler dizisi olarak tartışırken, bugün göstermek istediğimiz şey NATO olarak müttefiklerimizle birlikte caydırıcılığımızın doğru yerde olduğundan emin olacağımızdır,” dedi.

Geçtiğimiz 15 ay içinde Baltık Denizinde üç geminin, demirlerini deniz dibinde sürükleyerek su altı kablolarına ve boru hatlarına zarar verdiği iddia edilmiş, bu da İsveç ve Estonya gibi ülkelerin kendi deniz devriyelerini artırmalarına yol açmıştı.

NATO’ya bağlı çok uluslu birlik grupları halihazırda üç Baltık ülkesinin her birinde konuşlanmış durumda ve takviye ediliyor. NATO ayrıca uzun süredir bölge üzerinde hava polisliği misyonu da yürütüyor.

Finlandiya Dışişleri Bakanı Elina Valtonen, Financial Times’a (FT) verdiği son röportajda üç geminin de su altı altyapısına kazara zarar verme ihtimalinin “sıfıra yakın” olduğunu söyledi.

Açık kaynak istihbarat uzmanlarının iddialarına göre, Rus gölge filosuna ait birkaç gemi Baltık Denizinde ve Danimarka yakınlarında “garip davranışlar” sergilerken gözlemlendi. Gemilerin defalarca boru hatlarından geçmesi ve birkaç kez arızalanması bir kaza, daha fazla sabotaj ya da çevre felaketi endişelerini tetikledi.

Rutte ve diğer liderler, geçtiğimiz ay Rusya’dan Mısır’a petrol taşıyan Cook Adalarına kayıtlı Eagle S adlı tankere helikopterle çıkarak el koyan Finlandiya’nın son sabotaj şüphesine verdiği tepkiyi memnuniyetle karşıladılar.

Helsinki’deki NATO toplantısına ev sahipliği yapan Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’a göre, Baltık Denizi ülkelerinden hukuk uzmanlarından oluşan bir grup, uluslararası deniz hukuku kapsamında Rusya’nın gölge filosuna ait gemilerin seyrüsefer özgürlüğünü kısıtlamanın yollarını araştırmak üzere kuruldu.

Valtonen, NATO üyeleri uluslararası deniz hukuku ile sınırlandırıldığı için “gölge filoyu Baltık Denizinden tamamen engellemenin zor olduğunu” söyledi fakat “toprak bütünlüğünün ya da egemenliğin savunulması” için imkanlar olduğunu da sözlerine ekledi.

Stubb ayrıca bir çevre felaketinden korkulduğunda acil durum eylemine izin veren bir Finlandiya yasasından da bahsetti.

Rutte kaç gemi, uçak, denizaltı ve insansız hava aracı kullanılacağına dair ayrıntı vermeyi reddederek bunun zaman içinde değişebileceğini söyledi.

İsveç hafta sonunda yaptığı açıklamada üç savaş gemisine kadar destek sağlayacağını belirtmişti.

Rutte, “Önemli olan, gelecekte istikrarı bozucu eylemleri caydırmak için doğru askeri varlıkları doğru zamanda doğru yerlerde kullanmamızdır,” dedi.

Almanya da NATO misyonuna önemli ölçüde Bundeswehr kapasitesiyle katılıyor. Federal Şansölye Olaf Scholz Helsinki’deki toplantıda yaptığı açıklamada, “Sahip olduğumuz tüm donanma imkânlarıyla katılacağız,” dedi.

Deniz operasyonu Rostock’taki Alman Silahlı Kuvvetleri Deniz Komutanlığındaki özel bir personel tarafından koordine ediliyor ve sabotajcıları caydırmayı ya da en azından sabotaj operasyonlarının hızla soruşturulmasını sağlamayı amaçlıyor.

Scholz, ulusal sular dışındaki şüpheli gemilere karşı harekete geçebilmek için gerekirse “AB ve ulusal mevzuat çerçevesinde ek imkânlar” yaratılması gerektiğini belirterek, “Böylece sadece izlemekle kalmayıp harekete de geçebiliriz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa Başbakanı: Çin ticaret fazlasıyla dünyaya hükmetmek istiyor

Yayınlanma

Fransa Başbakanı François Bayrou salı günü yaptığı açıklamada Çin’i, piyasaları ihracatıyla doldurarak dünya hakimiyeti için çabalamakla suçladı.

Bayrou ilk önemli politika konuşmasında Fransız milletvekillerine, “Bu ay, Çin’in ticaret fazlası bir trilyon dolarlık kilometre taşını geçti… Bu, 10 yıldır planlanan, amacı, sonucu ve hedefi sadece ve sadece sanayimizin yerini almak olan bir stratejidir,” dedi.

Michel Barnier’in aralık ayında parlamentoda yapılan bir oylamayla devrilmesinin ardından görevi devralan yeni başbakan, Fransa’nın Çin’i küresel ticaret kurallarına uymaya zorlamak için artık Washington’a güvenemeyeceğini de söyledi ve ABD’nin “başka yollarla aynı güç ve tahakküm politikasını seçtiğini” savundu.

Fransa’nın yorumları, pazartesi günü geçen yıl yaklaşık 1 trilyon dolar ticaret fazlası verdiğini açıklayan Çin ile AB arasında artan ticari gerilimlerin ortasında geldi. Çin’in AB’ye ihracatı yüzde 3 artarken, ithalatı yüzde 4,4 azaldı. Fransa’dan Çin’e ihracat da yüzde 5,9 azaldı.

Bayrou, “Çin iktisadi, teknolojik, diplomatik ve askeri egemenliğinin ağını örüyor,” iddiasında bulundu.

AB’nin geçen ekim ayında Çin menşeli elektrikli araçların ithalatına gümrük vergisi getirmesinin ardından Pekin misilleme olarak Fransız konyak üreticilerini hedef almıştı. Bayrou’nun önümüzdeki aylarda Çin’e yapacağı bir ziyarette bu dosyayı ele alması bekleniyor.

Salı günü AB ayrıca Pekin’i yabancı şirketlerin sağlık sektörüne pazar erişimini kısıtladığı için eleştirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English