Diplomasi
Türkiye ve Fransa arasında PYD gerginliği

Ankara, PYD’nin Türkiye ile arasında tampon olması için bölgeye asker göndermesi talebine “Onlara borcumuz var” diye yanıt veren Fransa sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Amerika’nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak (Suriye’de) kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri (Fransa) açıkçası dikkate almıyoruz” dedi.
PYD’nin liderlerinden ve PYD’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye’nin kuzeyindeki sözde özerk yönetimin eş başkanı İlham Ahmed, Türkiye-Suriye sınırının Fransa ve ABD güçlerince korunabileceğini söyledi.
Euronews’in aktardığına göre Fransa kamu medyası TV 5 Monde’a verdiği demeçte Ahmed, Fransa ve ABD birliklerinin Türkiye sınırındaki durumu güvence altına almaları için iki ülke yetkilileriyle görüşmeler yaptıklarını söyledi. Ahmed ”ABD ve Fransa gerçekten tüm sınırı güvence altına alabilir. Bu askeri koalisyonla ilgili sorumluluğu üstlenmeye hazırız” dedi. Ahmed ayrıca “Fransızlardan sınırı korumak, bölgeyi savunmamıza yardımcı olmak ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için askeri birliklerini bu bölgeye göndermelerini istiyoruz” ifadelerini kullandı. Ahmed, “Fransa, Türkiye’yi sınırdaki varlığını kabule ikna eder etmez, barış sürecine başlayabiliriz” dedi.
Konu Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christophe Lemoine’un haftalık basın toplantısında gündeme geldi. Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin “Fransa, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor mu? Suriye’de SDG adını verdiğiniz oluşumun PKK ile ilişkisi olduğunu kabul ediyor musunuz? Suriye’deki bu yapılanmanın Türkiye’ye karşı konuşlanmak üzere Fransız askeri istemesine yanıtınız nedir” sorusu üzerine Lemoin “Bizim için prensipte önemli olan, şu anda Suriye topraklarında faaliyet gösteren grupların geçiş sürecine dahil edilmesidir. Benim bildiğim kadarıyla SDG güçleri ile Şam yönetimi yetkilileri arasında yapılmak istenen budur” dedi.
Lemoine, Macron’un açıklamalarına atıf yaparak “Suriye Demokratik Güçleri’ne ve özgürlük savaşçılarına borcumuzun bilincindeyiz. Onlar terörle mücadelenin zorlu yıllarında yanımızda oldular” ifadelerini kullandı. Lemoine, PKK ile ilgili sözlerine açıklık getirilmesinin istenildiği bir diğer soruya karşılık da “PKK’nin doğasına ilişkin yorum yapmayacağım” dedi.
ABD ve Fransa dışişleri bakanları da çarşamba günü Paris’te düzenledikleri ortak basın toplantısında Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD ile mücadeledeki rolünü öne çıkarmışlardı.
Fransa Dışişleri Bakanı Barrot, “Suriye’deki Kürtlerin, hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Fransa için İslami terörizme karşı mücadelede güvenilir ve kararlı müttefikler olduklarını” söylemişti. Barrot, “Elbette, Türkiye’nin meşru güvenlik garantilerinin karşılanabileceğinden ancak aynı zamanda Kürtlerin güvenlik çıkarlarının ve ülkelerinin geleceğine tam anlamıyla katkıda bulunma haklarının korunabileceğinden de emin olmak istiyoruz” demişti.
“Muhatap almıyoruz”
Konu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye’de yerleşik ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldiği toplantıda da gündeme geldi.
Fidan, “Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin Amerika’nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikalarının kendilerine hiçbir katkısı yok. Amerika’nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak (Suriye’de) kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri (Fransa) açıkçası dikkate almıyoruz. Amerikalılar yokken bölgeye gelebiliyorlarsa görelim” dedi.
Fidan, “Bizim muhatabımız ABD’dir. Diğerlerini muhatap almıyoruz. Fransa’nın yapacağı bir şey varsa, kendi vatandaşı olan teröristleri yargılayıp kendi ülkesinde hapse atmaktır. Sen kendi tutuklunu kabul etmeyip bunu hapiste tutan teröristi destekliyorsun. Bunun izahı yok.” ifadelerini kullandı.
“Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor”
Fidan açıklamasında “Son 13 yıldır Suriye konusunda yoğun mesai harcayan biri olarak bu sonucu görmek tabii ki hepimizi memnun etmiştir. Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor diyebilirim. Suriye halkı bu aşamada ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere çeşitli büyük sınamalarla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.
Fidan ayrıca şunları söyledi: “Suriye sahasının terörden arındırılması 2025’in temel önceliklerinden biri olacaktır. Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi her zaman Türkiye olmakta. Terörle en etkin mücadeleyi de tabiatıyla yine ülkemiz yapmakta. Şunu açık ve net bir şekilde ifade edeyim, Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne, kapasitesine ve her şeyden önemlisi de kararlılığına sahiptir. Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski düzen devam etmeyecek. Suriye’deki yeni düzende artık hiç kimsenin ‘ama’lı, ‘fakat’lı ifadeler kullanma lüksü yoktur.”
“Defaatle söyledik. Böyle bir tehditle (PKK/YPG’yle) yaşama şansımız yok. (Adımı) Ya başkası atacak ya biz atacağız.”
Terörle mücadelede ikircikli tavır sergileyen ülkelerin, son dönemde vuku bulan terör saldırılarından da bir ders çıkartması gerektiğini aktaran Fidan, terörün dini ve milliyetinin olmadığını, terör örgütleri için Avrupa, Amerika veya Türkiye’nin bir farkının bulunmadığını artık herkesin görmesi gerektiğini dile getirdi.
Fidan, gelecek dönemde DEAŞ ve PKK terör örgütlerine karşı ayrım yapmaksızın aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, “Terörsüz Türkiye hedefimizi öyle veya böyle ama mutlaka Allah’ın izniyle gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
Diplomasi
ABD’li kritik mineral alıcıları Çin’in yasağını Tayland ve Meksika üzerinden deliyor

Gümrük ve nakliye kayıtlarına göre, Çin’in geçen yıl ABD’ye sevkiyatları yasaklamasının ardından, Tayland ve Meksika’dan pil, çip ve alev gibi geciktiricilerde kullanılan bir metal olan antimonun ABD’ye olağanüstü miktarlarda akını başladı. Reuters’ın ulaştığı kayıtlar, bu ticarete en az bir Çinli şirketin dahil olduğunu gösteriyor. Reuters, ABD’li kritik mineral alıcılarının Çin’in ihracat yasağını nasıl aştığını haberleştirdi.
Çin, telekomünikasyon, yarı iletkenler ve askeri teknolojide kullanılan antimonun yanı sıra galyum ve germanyumun da tedarikinde hakim konumda. Pekin, Washington’un Çin’in çip sektörüne yönelik baskısının ardından 3 Aralık’ta bu minerallerin ABD’ye ihracatını yasakladı.
Ticaret verileri ise ABD’nin sevkiyatlarının üçüncü ülkeler üzerinden yeniden yönlendirildiğini gösteriyor. Bu durum, Çinli yetkililer tarafından da kabul edildi.
İki ABD şirketinin iki yöneticisi de Reuters’a son aylarda Çin’den kısıtlanmış mineralleri temin ettiklerini söyleyerek bu değerlendirmeyi doğruladı.
ABD gümrük verilerine göre, aralık ve nisan ayları arasında ABD, Tayland ve Meksika’dan 3.834 metrik ton antimon oksit ithal etti. Bu miktar, önceki üç yılın toplamından neredeyse daha fazlaydı.
Öte yandan, Çin gümrük verilerine göre, Tayland ve Meksika bu yıl Çin’in antimon ihracatında ilk üç ülke arasına girdi. Her iki ülke de, Pekin’in ihracatı kısıtlamadan önceki son tam yıl olan 2023’te ilk 10’da yer almamıştı.
Danışmanlık şirketi RFC Ambrian’a göre, Tayland ve Meksika’da tek bir antimon izabe tesisi bulunuyor ve Meksika’daki tesis nisan ayında yeniden açıldı. Her iki ülke de bu metalden önemli miktarda çıkarmıyor.
ABD’nin bu yılki antimon, galyum ve germanyum ithalatı, daha yüksek fiyatlara rağmen, yasağın öncesindeki seviyelere eşit veya bu seviyeleri aşacak şekilde seyrediyor.
Dijital sevkiyat denetim platformu Publican’ın kurucu ortağı ve CEO’su Ram Ben Tzion, aktarma yapıldığına dair açık kanıtlar olmasına rağmen, ticaret verilerinin ilgili şirketlerin tespit edilmesini mümkün kılmadığını söyledi.
Reuters’a verdiği demeçte, “Bu, gördüğümüz bir model ve bu model tutarlı” dedi. Çinli şirketlerin “yönetmelikleri atlatmada son derece yaratıcı” olduğunu da sözlerine ekledi.
Çin Ticaret Bakanlığı mayıs ayında, belirtilmeyen bazı yurt dışı kuruluşlarının ihracat kısıtlamalarını atlatmak için “yerli kanun kaçakçılarıyla işbirliği yaptığını” ve bu tür faaliyetlerin durdurulmasının ulusal güvenlik için gerekli olduğunu açıklamıştı. Bakanlık, qralık ayından bu yana ticaret akışlarındaki değişiklikle ilgili Reuters’ın sorularına yanıt vermedi.
ABD Ticaret Bakanlığı, Tayland Ticaret Bakanlığı ve Meksika Ekonomi Bakanlığı da benzer sorulara yanıt vermedi.
ABD yasaları, Amerikalı alıcıların Çin menşeli antimon, galyum veya germanyum satın almasını yasaklamıyor. Çinli firmalar, lisansları varsa bu mineralleri ABD dışındaki ülkelere gönderebiliyor.
ABD merkezli Gallant Metals’ın CEO’su ve kurucusu Levi Parker, Reuters’a, olası yansımalar nedeniyle ilgili tarafların kimliğini açıklamadan, Çin’den ayda yaklaşık 200 kg galyum elde ettiğini söyledi.
Öncelikle, Çin’deki satın alma acenteleri üreticilerden malzeme temin ediyor. Ardından, bir nakliye şirketi paketleri demir, çinko veya sanat malzemeleri olarak yeniden etiketleyerek başka bir Asya ülkesi üzerinden sevk ediyor.
Parker, bu çözümlerin mükemmel veya ucuz olmadığını belirtti. Düzenli olarak 500 kg ithalat yapmak istediğini ancak büyük sevkiyatların incelemeye maruz kalma riski olduğunu ve Çinli lojistik firmalarının bu riskler nedeniyle “çok dikkatli” davrandığını söyledi.ABD’li kritik mineral alıcıları Çin’in ihracat yasağını nasıl aşıyor?
Diplomasi
Beyaz Saray, Pentagon’a Ukrayna için Patriot talimatı verdi

ABD Başkanı Trump’ın, Rusya’nın hava saldırılarına karşı Kiev’in savunmasını güçlendirmek amacıyla Ukrayna’ya bir Patriot hava savunma sistemi daha göndermeyi değerlendirdiği bildirildi. Wall Street Journal’ın haberine göre, Beyaz Saray bu konuda Pentagon’a talimat verirken, Washington yönetimi diğer ülkelerin de Ukrayna’ya Amerikan yapımı sistemler tedarik etme olasılığını araştırıyor.
Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin konuya vakıf kaynaklara dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın hava saldırıları karşısında Kiev’in savunmasını güçlendirmek amacıyla Ukrayna‘ya ek bir Patriot füze savunma sistemi göndermeyi değerlendiriyor.
Kaynaklardan biri, Beyaz Saray’ın Pentagon’a Kiev’e bir Patriot sistemi ve ek silahların tedariki konusunu incelemesi için şimdiden talimat verdiğini belirtti.
Haberde ayrıca, Washington’un diğer ülkelerin Ukrayna’ya Amerikan yapımı hava savunma sistemleri sağlayıp sağlayamayacağını da araştırdığı ifade edildi.
Mevcut sistemler bakım sorunları yaşıyor
WSJ‘ye konuşan eski bir Pentagon yetkilisi, bugüne kadar ABD’nin Kiev’e üç, Almanya’nın üç ve bir Avrupa ülkeleri konsorsiyumunun da bir Patriot sistemi gönderdiğini söyledi.
Her bir sistemin iki ila üç fırlatma rampası, bir radar ve bir kontrol ünitesinden oluştuğu biliniyor.
Fakat aynı kaynak, Ukrayna’daki Patriot sistemlerinin tamamının bakım sorunları nedeniyle eş zamanlı olarak çalışmadığını aktardı. Hava hedeflerini imha etmek için kullanılan önleyici füzelerin sayısı konusunda da belirsizlikler bulunuyor.
Trump’tan füze sözü, Merz’den ödeme teklifi
Politico‘nun kaynaklarına göre, Pentagon haziran ayı sonunda silah stoklarında bir denetim başlatmış ve Ukrayna’ya askeri yardımı belirsiz bir süre için askıya almıştı.
Bu süreçte Patriot sistemleri için 30 adet önleyici füzenin teslimatı da “dondurulmuştu”. Ancak Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Kiev’e derhal 10 füze gönderme ve ek tedariklerin bulunmasına yardımcı olma sözü verdi.
Öte yandan Axios‘un haberine göre, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Trump’a Ukrayna için ek Patriot bataryalarının maliyetini karşılama teklifinde bulundu.
Kaynaklar, tarafların henüz somut bir anlaşmaya varmadığını ancak konunun görüşülmeye devam ettiğini kaydetti.
Uzman: Hava savunması Kiev’in kendi mühimmatını üretmesi için kritik
Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nden Rob Lee, Rusya’nın giderek vurulması zorlaşan çok sayıda insansız hava aracı ürettiğini belirterek, Ukrayna’nın hava savunmasını güçlendirmenin şu anda en önemli öncelik olduğunu vurguluyor.
Lee’ye göre, Rusya ordusunun saldırıları Ukrayna’nın savunma sanayisini hedef alıyor ve zaman zaman fabrikaları yok ediyor. Lee, bu nedenle daha fazla hava savunma sistemi sağlanmasının, Kiev’in kendi mühimmatını üretmesine ve mücadeleyi sürdürmesine yardımcı olacağı sonucuna vardı.
Diplomasi
Netanyahu, Beyaz Saray’dan sessizce ayrıldı: Ateşkes müzakereleri tıkandı

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ABD Başkanı Trump ile art arda yaptığı iki görüşmeden de somut bir sonuç çıkmadı. Gazze’de ateşkes müzakereleri tıkanırken, ABD’nin özel temsilcisi Doha ziyaretini erteledi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, üst üste iki gün ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmelerin ardından Beyaz Saray’dan herhangi bir açıklama yapılmadan ayrıldı. Görüşmenin ana gündem maddesi olan Gazze’de ateşkes müzakereleri ve esir takası konusunda bir ilerleme sağlandığına dair herhangi bir bilgilendirme yapılmadı.
Toplantının Netanyahu’nun programına son dakika eklenmesi, ateşkes müzakereleri konusunda olası anlaşma ihtimalini güçlendirmişti. Trump, Gazze konusunu ele alacaklarını açıklarken, ABD’nin Özel Temsilcisi Steve Witkoff da bu hafta içinde bir anlaşmaya varılabileceğine dair umutlu açıklamalarda bulunmuştu.
Ancak Times of Israel’e konuşan kaynaklara göre, Netanyahu’nun Trump ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile Oval Ofis’te yaptığı bir saatten uzun süren görüşmenin ardından Witkoff, Katar’ın başkenti Doha’ya yapacağı ziyareti erteledi. Witkoff’un, İsrail ile Hamas arasında süren dolaylı ateşkes müzakereleri için salı günü Doha’ya gitmesi bekleniyordu. Ancak yeni uçuş tarihi henüz belirlenmedi. Bu erteleme, anlaşmaya varmak için hâlâ önemli ilerlemelere ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
‘İsrail heyetinin yetkisi yok’
Suudi merkezli Asharq News ise, adı açıklanmayan kaynaklara dayandırdığı haberinde, Katar’daki beşinci tur müzakerelerin salı gecesi kayda değer bir gelişme olmadan sona erdiğini yazdı. Filistinli bir yetkili, görüşmelerin “çıkmaza girdiğini”, İsrail müzakere heyetinin sadece dinleyip tüm kararları Netanyahu ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile istişare ederek aldığını iddia etti.
Aynı yetkili, İsrail heyetinin karar alma yetkisi olmadığını ve Netanyahu’nun “her türlü anlaşmayı engellemeye yönelik oyalama politikasını sürdürdüğünü” belirtti.
Netanyahu, salı günü Trump’la görüşmesinin ardından yayımladığı videolu açıklamada, “Görüşmelerimizin odak noktası rehinelerimizi kurtarma çabalarıydı” dedi.
Netanyahu, “Askerlerimizin uyguladığı askeri baskı sayesinde bu çabalar devam ediyor” diyerek İsrail’in Gazze’deki hedeflerini yineledi:
-Tüm rehinelerin – hayatta olanların ve hayatını kaybedenlerin – serbest bırakılması,
-Hamas’ın askeri ve yönetsel kapasitesinin yok edilmesi,
-Gazze’nin artık İsrail için bir tehdit oluşturmaması.
Netanyahu ayrıca Trump ve Vance ile İran’a karşı düzenlenen ortak operasyonun sonuçlarını da değerlendirdiklerini söyledi ve “İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi için fırsatların doğduğunu” ifade etti.
Anlaşmadaki pürüzler
Görüşmelerle ilgili bilgi sahibi dört kaynağın Times of Israel’e verdiği bilgiye göre, ABD, bu hafta içinde bir anlaşmaya varılması konusunda Mısır ve Katar’a göre daha iyimser.
Witkoff, üç önemli pürüzün son üç günde çözülmüş olabileceğini belirtti. Bu başlıklar:
-Hamas’ın 60 günlük ateşkes süresi sonunda kalıcı ateşkes görüşmeleri tamamlanmamış olsa bile geçici ateşkesin devam etmesini garanti altına alma talebi,
-Gazze’ye BM destekli mekanizmalar aracılığıyla insani yardım akışının hızlandırılması,
-Esir takasının şartları.
Ancak görüşmelerde henüz değişim yapılacak kişilerin kimliklerinin ele alınmadığı, Hamas’ın önce diğer konuların çözümünü istediği bildirildi.
İnsani yardım konusundaki önerilere göre, İsrail ordusunun çekildiği bölgelerde yalnızca BM ve tarafsız uluslararası kuruluşların yardım dağıtmasına izin verilecek. Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF) bu bölgelerde faaliyet göstermesi yasaklanacak.
İsrail’den Refah’ta ‘toplama kampı’ planı: İnsanlığa karşı suç
Toplama kampı planı tepki çekti
ABD’li ve Filistinli kaynaklara göre, anlaşmanın önündeki en büyük engel, 60 günlük ateşkes süresince İsrail ordusunun Gazze’den kısmen çekilmesiyle ilgili. İsrail, Gazze’nin güneyinde kurmayı planladığı ve “insani şehir” olarak adlandırdığı bölgede kalmakta ısrar ediyor. Bu şehir, İsrail’in planına göre, Gazze halkının toplanacağı ve güvenlik taramasından sonra dışarı çıkamayacağı, tam anlamıyla bir “toplama kampı” olacak.
İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz iki gün önce bu planı kamuoyuyla paylaştı. Ancak uluslararası kamuoyunda, 2 milyon insanın küçük bir bölgeye hapsedilmesi ve hareket özgürlüğünün kısıtlanması fikri büyük tepki topladı. Katz, planı nüfusu korumak için bir mekanizma olarak nitelendirerek, bölgeye insani yardım dağıtılacağını söyledi. Ancak Gazze sakinleri, mayıs ayından bu yana GHF tarafından işletilen yardım dağıtım merkezlerine ulaşmaya çalışırken neredeyse her gün İsrail ordusunun saldırısına maruz kalmaya başladığından, uluslararası toplumun İsrail’in insani yardım girişimlerine güveni düşük.
Filistinli kaynaklar, Kan kamu yayın kuruluşuna verdikleri demeçte, Katz’ın açıklamalarının Doha’daki rehine görüşmelerini baltaladığını ve Hamas’ın İsrail güçlerinin çekilmesine ilişkin esnekliğini azalttığını söylediler.
Hamas sözlü değil yazılı güvence istiyor
İki Arap diplomat, ABD’nin iyimserliğine karşın, Mısır ve Katar’ın mevcut boşlukların hâlâ büyük olduğunu düşündüğünü söyledi. ABD, salı günü Hamas’a, Trump’ın geçici ateşkesin süreceği konusunda kişisel güvence verdiğini iletti. Ancak Hamas, bu güvencelerin yazılı olması gerektiğini savunuyor.
Daha önce, Edan Alexander isimli rehine serbest bırakılırken verilen benzer sözlerin tutulmadığını belirten Filistinli bir yetkili, Hamas’ın sözlü güvencelere artık itibar etmediğini söyledi.
İsrail’in savaşı bitirme planı
Netanyahu, salı günü ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ile yaptığı görüşmede, Hamas tamamen yok edilene kadar savaşın süreceğini belirtti. Netanyahu, “Bazı adımlar İsrail için, bazıları Hamas için acı verici olacak” dedi ve ekledi: “Hamas’ın artık hareket edemeyeceği, yönetimi ve askeri kapasitesi olmayacağı ve Gazze’nin İsrail için bir tehdit oluşturmayacağı koşuluyla savaşı sona erdirmeye de hazırız. Bunu nasıl yapacağımıza dair çok net bir plan var. Bu konuda ABD ile aynı görüşteyiz.”
Netanyahu, İsrail’in şartlarına göre “mümkün olan en kısa sürede” bir anlaşma sağlanmasını umduğunu belirterek, bunun 10 rehineye evlerine kavuşması anlamına geleceğini kaydetti.
Netanyahu, aynı gün beş İsrail askerinin Gazze’de yol kenarına yerleştirilen bir bombayla hayatını kaybetmesinin ardından gelen eleştirilere rağmen, savaşın devam etmesi gerektiğini savundu. Ancak isimsiz bir İsrailli yetkili, Hamas’ın 4 Temmuz’daki yanıtının müzakereleri geri götürdüğünü ve bir anlaşmaya varmanın birkaç günden uzun sürebileceğini belirtti.
Netanyahu’nun Oval Ofis’teki görüşmesi sonrasında kamuoyuna bir bildiri yapılmazken, Beyaz Saray sadece Netanyahu’nun Trump’a “Trump her konuda haklıydı” yazılı kırmızı bir şapka hediye ettiğini gösteren bir fotoğraf paylaştı.
Trump ise salı günü yaptığı kabine toplantısında, “Netanyahu ile neredeyse tamamen Gazze’yi konuşacağız. Bu bir trajedi ve çözülmesi gerekiyor,” dedi. Witkoff da “Başkanın talimatıyla rehine aileleriyle görüşüyoruz. Bu sürecin Gazze’de kalıcı barışı getirmesini umuyoruz,” diye konuştu.
Pazartesi akşamı düzenlenen akşam yemeğinde ise Netanyahu ve Trump, geçen ay İran’a yönelik ortak saldırıları överek birbirlerine övgüler yağdırdı. Netanyahu, Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiğini duyurarak, İran’a karşı saldırıların bölgesel barışa kapı araladığını savundu.
-
Ortadoğu1 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Söyleşi2 hafta önce
E. Koramiral Kadir Sağdıç: ‘Hürmüz’ü kapatmak ABD-İsrail’e yarar’
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi