Avrupa
Merz: Demokrasi dersine ihtiyacımız yok

Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz, göreve başlamasının ardından Die Zeit gazetesine verdiği ilk kapsamlı mülakatta, ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna meselesini ele aldığını belirterek transatlantik ittifakın önemine vurgu yaptı. Merz, Almanya’nın demokrasi konusunda kimseden ders almayacağını ifade ederken, iç politikada toplumsal bütünleşme ve göç konusunda Avrupa ile ortak hareket etme niyetinde olduklarını kaydetti.
Almanya’nın Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili yeni Şansölyesi Friedrich Merz, 15 Mayıs 2025 tarihinde Die Zeit gazetesinde yayımlanan mülakatında, göreve başlamasının ardından geçen ilk haftayı değerlendirdi ve iç ve dış politikaya dair önemli mesajlar verdi.
Merz, ikinci turda şansölye seçilmesinin icraatları açısından bir sorun teşkil etmediğini belirterek, “Koalisyon istikrarlı bir meclis çoğunluğuna sahip,” dedi.
Şansölyelik görevine hızlı bir başlangıç yapan Merz, ilk olarak Paris ve Varşova’yı ziyaret etmişti.
Yeni Şansölye, ABD Başkanı Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini açıkladı.
Merz, Trump’ın kendisini tebrik ettiğini ve Beyaz Saray’a davet ettiğini aktardı. Görüşmede Trump’ın ailesinin Bad Dürkheim yakınlarındaki Kallstadt’tan geldiğini anlatması üzerine Merz, “Ben de o yakınlarda topçu birliğinde askerlik yaptım. Sizi davet ediyorum,” dediğini ve Trump’ın bu fikri harika bulduğunu belirtti.
Ukrayna konusunun da ele alındığını ifade eden Merz, Trump’a ertesi gün Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Polonya Başbakanı Donald Tusk ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Kiev’e gideceğini ve transatlantik ittifak içinde birlikte kalmaya ve her şeyi ortak yapmaya çalışmaları gerektiğini söylediğini aktardı.
Merz, Trump’ın bu konuda kendisine güvence verdiğini ifade etti. Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı’na müzakere çağrısı yapması ve sözlerinin kısa yarı ömrü hakkındaki bir soruya Merz, “Uluslararası politikada farklı müzakere tarzları vardır ve ben bunlarla iyi başa çıkabilirim,” yanıtını verdi.
Merz, “Şu anda Avrupa’nın bir uyanışını yaşıyoruz. Bunu kendimiz için yapıyoruz, üçüncü bir tarafa karşı değil,” diye ekledi.
Angela Merkel’in 2017’de Münih’te “Kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız,” dediğini hatırlatan Merz, bu sözlerin ardından uzun süre bir gelişme olmadığını belirtti.
‘Demokrasi konusunda derse ihtiyacımız yok’
ABD Başkanı Trump’ın yardımcısı J.D. Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasına da değinen Merz, “Elbette ABD’den duyduğumuz gibi bir ‘tiranlığa’ doğru gitmiyoruz. Bu tür ifadeleri gerçekten reddetmemiz gerekiyor. Almanya, ABD tarafından tiranlıktan kurtarıldı; Almanya bugün istikrarlı, liberal ve demokratik. Demokrasi konusunda derse ihtiyacımız yok. Bu nedenle Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşması, ben de dahil olmak üzere birçok kişi tarafından haddini aşan bir davranış olarak algılandı,” değerlendirmesinde bulundu.
Merz, Başkan Trump’ın da herkes gibi Ukrayna’daki ölümlerin son bulmasını istediğini ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in buna niyeti olmadığını hissettiğini düşündüğünü belirtti.
Merz ayrıca, Trump’ın bu anlaşmazlıkta Çin/Tayvan çatışmasını da göz önünde bulunduracağını ve Putin’in Avrupa’da başarılı olmasının ne anlama geleceği sorusunu kendisine soracağını ifade etti.
Rusya’nın ateşkes talebini reddetmesi durumunda devreye girecek yaptırımlar hakkında ise Merz, “Devlet ve hükümet başkanları arasında tüm imkânları sonuna kadar kullanmamız gerektiği konusunda hemfikiriz. Enerji sektöründe, bankacılık alanında daha fazla yaptırım, ayrıca mal varlıkları ve bireysel kişilere yönelik yaptırımlar hakkında konuşuyoruz. Şu anda Avrupalı ortaklarımızla bunun üzerinde çalışıyoruz,” dedi.
Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulması olasılığına ilişkin olarak ise, “Bunu şu anda inceliyoruz. Parayı temiz bir hukuki temelde harekete geçirme imkânı varsa, bunu yapacağız. Ancak böyle bir adımın Avrupa finans piyasası için içerdiği risklerin de farkında olmalıyız,” ifadelerini kullandı.
Merz, Kuzey Akım-2 boru hattının şu anda işletme izni olmadığını ve bunun değişmeyeceğini de vurguladı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in olası görüşmesi hakkında Merz, “Zelenskiy ve Avrupalı ile Amerikalı ortaklarla yakın temas halindeyim. Türk tarafıyla da görüşüyoruz. Putin’in İstanbul’a gelip ateşkesi onaylama cesaretini gösterip göstermeyeceğinden emin değilim. Ancak bu hafta sonundan itibaren kimse bu savaşı bitirmek için yeterli diplomatik çaba göstermediğimiz suçlamasında bulunamaz,” dedi.
‘Silah tartışmalarını artık kamuoyu önünde yapmak istemiyoruz’
Muhalefet lideriyken sivil tesislere yönelik bombardımanın durmaması hâlinde Putin’i Taurus füzeleri tedarik etmekle tehdit eden ve önceki Şansölye Olaf Scholz’u bunu yapmadığı için eleştiren Merz, artık tekil silah sistemleri hakkında kamuoyu önünde konuşmak istememesinin nedenini şöyle açıkladı:
“Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ile artık kamuoyu önünde silah tartışması yapmak istemediğimiz konusunda hemfikirim. Bu, Alman kamuoyunu bilgilendirmek istememekle ilgili değil. Aksine, bu tartışmalarla sadece Putin’in ekmeğine yağ sürüyor ve ona değerli bilgiler veriyoruz. Verdiğimiz sözleri tutacak ve gerekli askeri desteği sağlayacağız.”
Merz, önceki hükümetin konuyu kamuoyu önünde tartışarak kendilerini bu tartışmayı yapmaya zorladığını da sözlerine ekledi.
Berlin’in Ukrayna’ya barış güvencesi sağlanmasındaki rolüne ilişkin bir soruya Merz, “Avrupalı ortaklarla birlikte Ukrayna için güvenlik garantilerine katkıda bulunmamızı ve Avrupa olarak özel bir rol üstlenmememizi istiyorum. Ukrayna silahlı kuvvetlerinin uzun vadeli güçlendirilmesi burada kilit bir rol oynayacaktır,” yanıtını verdi.
Gelecek hafta Litvanya’daki Alman tugayını ziyaret edeceğini belirten Merz, “Avrupa ve NATO çabalarının bir parçasıyız, NATO’nun doğu kanadını güçlendiriyor ve böylece Ukrayna’yı da koruyoruz,” dedi.
İç politikaya da değinen Şansölye Merz, göç politikasının önemine işaret etti. Polonya gibi komşu ülkelerle yaşanabilecek olası anlaşmazlıklar hakkında, “Avusturya veya Fransa gibi birçok ülke uzun süredir benzer önlemler alıyor. Varşova’daki hükümet kısa bir süre önce Polonya için Avrupa iltica hukukunu askıya aldı. Polonya için durum özellikle kritik, çünkü ülke aynı zamanda Belarus ve Rusya’dan gelen göç akınları yoluyla hibrit savaşın da kurbanı. Polonya sınırlarını, ki bunlar aynı zamanda bizim dış sınırlarımızdır, korumaya yardım etmeyi açıkça teklif ettim,” dedi.
Geri gönderilecek kişilerin yıllardır Almanya’da bulunanlar değil, başka bir AB ülkesinde iltica başvurusunda bulunması gereken kişiler olduğunu vurgulayan Merz, “Avrupa’ya kimin geldiğini yeniden kontrol etmeliyiz, bu konuda Avrupalı meslektaşlarımla hemfikirim,” diye konuştu.
Hükümette kendisi de dahil olmak üzere birçok bakanın deneyimsiz olmasıyla ilgili bir soruyu Merz, “Yeni bir politika yapıyoruz. Bu doğru. Hepimizin yeterli deneyimi —siyasi, girişimci ve yaşam deneyimi— var. Ayrıca iyi işleyen bir hükümet aygıtımız ve çalışan yapılarımız var. Bunun neresi riskli olabilir?” şeklinde yanıtladı.
‘Avrupa iyi olursa Almanya da iyi olur’
Ekonomi politikalarına da değinen Merz, savunma sanayii ve sağlık sektörünün bir yük olarak değil, bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
“Savunma kabiliyetimizi güçlendirmek istiyorsak, örneğin ABD’ye olan bağımlılığımızı adım adım ve hızla azaltmalıyız. Paramızın sürekli olarak üçte ikisinin Amerikan savunma şirketlerine akması kabul edilemez. Bu katma değerin daha güçlü bir şekilde bize geri dönmesi gerekiyor; sadece Almanya’ya değil, Avrupa’ya,” dedi.
Sağlık sektörünün en hızlı büyüyen sektör olduğunu ifade eden Merz, BioNTech ve CureVac gibi firmaların New York borsasına gitmesinin büyük bir hata olduğunu söyledi.
Başbakan, “Devletin aktif olması gerekirdi. Bu tür şirketlerin Almanya’da kalıp büyüyebilmelerine dikkat edeceğim,” diye ekledi.
Avrupa düzeyinde bir çıkar çatışması olması durumunda “Önce Almanya” deyip demeyeceği sorusuna Merz, “Hayır, karar kriterim verimlilik ve gerekli katma değer olacak. Kim daha iyi? Avrupa içinde de bir rekabet içindeyiz. Muhtemelen Fransızlar bizden daha iyi uçak yapabilirler. Ama biz Fransızlardan kesinlikle daha iyi tanklar yapabiliriz. Ben öncelikle Alman çıkarlarına bağlıyım, ancak Alman çıkarları büyük ölçüde Avrupa çıkarlarıyla örtüşüyor. Avrupa iyi olursa Almanya da iyi olur,” yanıtını verdi.
‘Parlamentoda pragmatik çözümlere ulaşmalıyız’
Demokrasiyi güçlendirmek için güçlü ve başarılı bir şekilde yöneteceklerini belirten Merz, Almanya için Alternatif (AfD) ve Sol Parti’yi “sistem karşıtı” olarak nitelendirdi.
AfD’nin son sekiz yılda küçültülemediğini kabul eden Merz, “Artık sürekli AfD’ye bakmayı bırakalım. Kendi işimizi düzgün yapmaya bakalım,” diye konuştu.
Yeşiller ve Sol Parti’nin ikinci turda kendisine verdiği desteğe ilişkin olarak ise, “Öncelikle seçmenlerin 23 Şubat 2025’te bu parlamentoyu seçtiğine saygı duymalıyız. Bunların hepsi demokratik olarak meşrulaştırılmış milletvekilleridir. Ve parlamentoda pragmatik çözümlere ulaşmalıyız,” ifadelerini kullandı.
CDU’nun hem Sol Parti hem de AfD ile işbirliğini reddeden parti kararının geçerliliğini koruduğunu vurgulayan Merz, AfD’nin Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından aşırılıkçı sınıflandırılması sürecinden mutsuz olduğunu ve İçişleri Bakanlığı’nın değerlendirmesini bekleyeceğini söyledi. Siyasi partilerin yasaklanmasına her zaman şüpheyle yaklaştığını da ekledi.
Şansölye olarak kendisini “Landesvater” (ülkenin babası) olarak görüp görmediği sorusuna Merz, “Landesvater; kulağa sakinleştirici geliyor ama aynı zamanda biraz da hantallık içeriyor. Bu benim vizyonum değil. Bu federal hükümet, Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki 84 milyon insanın tamamı için çalışıyor, mesajım budur. Siyasi görüşümü Şansölyelik vestiyerine bırakmayacağım. Ama ben öncelikle arada sırada Şansölyeliğe uğrayan CDU Genel Başkanı değilim, bilakis arada sırada parti merkezine de uğrayan Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesiyim,” yanıtını verdi.
Avrupa
Ursula von der Leyen güvensizlik oylamasını atlattı

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bir dizi taviz verdikten sonra Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Komisyonu aleyhine sunulan ilk güvensizlik önergesi oylamasından kurtuldu.
Perşembe günü, milletvekillerinin açık çoğunluğu gensoru önergesini reddetti. Fakat von der Leyen, Sosyal Demokratlara, önceki planların aksine sosyal fonu ayrı bir fon olarak sürdüreceğini ve daha önce engellediği ayrımcılıkla mücadele direktifini AP’ye sunacağını taahhüt etmek zorunda kaldı.
Bu tavizler, von der Leyen’in Covid-19 aşı alımı ve diğer önlemlerle ilgili şüpheli bir anlaşma ile tüm parlamento gruplarında büyük hoşnutsuzluk yaratması nedeniyle gerekli hale gelmişti. Gözlemciler, oylama sonrasında von der Leyen’in konumunun zayıfladığını düşünüyor.
Güvensizlik önergesi, Romanya’dan sağcı bir milletvekili tarafından parlamentoya sunulmuştu.
Romanya’da von der Leyen’e öfke var
Ursula von der Leyen’e karşı güvensizlik önergesi, Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaşanan entrikalarla tetiklendi.
Romanya’da, sağcı aday Călin Georgescu’nun ilk turda zaferinin ardından seçim sonuçları iptal edilmişti.
Takip eden aylarda, Georgescu’nun tekrar seçimlerde yeniden aday olması Romanya yargısı tarafından engellendi. Romanya halkının büyük bir kısmı, bunun Georgescu’ya karşı hoşnutsuzluğunu açıkça ortaya koyan Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine yapıldığına inanıyor.
Von der Leyen, Aralık 2024 ortasında, sosyal medya platformu TikTok’un olası ihlallerini soruşturacağını da açıklamıştı; TikTok kullanıcıları Georgescu için yoğun bir kampanya yürütmüştü.
Mart ayında Bükreş’teki gösterilerde öfkeli sloganlar atılmıştı ve AB’ye duyulan güvensizlik, tekrar edilen seçimlerde Batı Avrupa’nın müdahalesiyle daha da arttı.
Von der Leyen’e karşı güvensizlik önergesi, Romanyalı sağcı parti AUR milletvekili Gheorghe Piperea tarafından sunuldu ve tekrar seçimlerde Georgescu’nun yenilgiye uğrayan halefi George Simion tarafından desteklendi.
Covid-19 aşıları skandalında oklar von der Leyen’i gösteriyor
Piperea, AP’de von der Leyen’e yönelik hoşnutsuzluğun aşırı sağcı grupların ötesine geçerek önemli ölçüde arttığı bir dönemde önergesini sundu.
Bunun nedenlerinden biri, Komisyon Başkanı’nın ABD’li ilaç şirketi Pfizer’in başkanı Albert Bourla ile imzaladığı, 1,8 milyon doz Covid-19 aşısının 35 milyar dolar gibi şaşırtıcı bir bedelle teslim edilmesini öngören sözleşmeyle ilgili skandal.
Fiyatın çok yüksek ve sipariş edilen aşı dozunun fazla olduğu düşünülüyor; von der Leyen’in Bourla ile anlaşmayı kabul ettiği kısa mesajlar, mevcut başkanın Alman savunma bakanı olduğu dönemde gönderdiği kısa mesajlar gibi takip edilemiyor.
Aşı anlaşmasını çevreleyen şüpheli koşulların yanı sıra, von der Leyen’in Avrupa Parlamentosu’na danışmadan, 800 milyar avroya mal olacak ve benzeri görülmemiş bir maliyetle “ReArm EU” silahlanma programını onaylama kararı da hoşnutsuzluğu önemli ölçüde artırdı.
Son olarak, AP’deki birçok siyasi grubun iradesine aykırı olarak, “yeşil yıkama” (greenwashing) karşıtı yasa tasarısını tek taraflı olarak geri çekti.
Başkandan art arda tavizler
Güvensizlik önergesi dün perşembe günü milletvekillerinin çoğunluğu tarafından reddedildi. Bunun başlıca nedeni, önergenin, siyasi grupların, özellikle Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin işbirliği yapmak istemediği sağcı bir milletvekili tarafından sunulmuş olması.
Önerge, Fransız Ulusal Birlik (RN), Belçika Vlaams Belang ve Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) dahil olmak üzere tüm Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubu ile Almanya için Alternatif (AfD) dahil olmak üzere Avrupa Egemen Uluslar (ESN) grubu tarafından desteklendi.
Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyal Demokratlar (S&D) ve Liberallerin açık çoğunluğu dahil olmak üzere 360 milletvekili önergeye karşı oy kullandı.
Fakat von der Leyen, özellikle Sosyal Demokratların desteğini sağlamak için iki taviz vermek zorunda kaldı. Avrupa Sosyal Fonu +, 2028’den 2034’e kadar bağımsız bir fon olarak kalacak ve Komisyon, daha önce ertelenen ayrımcılıkla mücadele direktifini önümüzdeki hafta sunacak.
Muhafazakâr AP grubu bölündü
Avrupa Muhafazakarlârı ve Reformistleri (ECR) fraksiyonu ise oylamada bölündü.
Romanya’nın AUR partisinin üyelerinin yanı sıra, önergeye Polonya’nın PiS (Hukuk ve Adalet) partisinin üyeleri önergeye destek verdi. Bu üyeler arasında ECR fraksiyonunun iki liderinden biri olan Patryk Jaki (PiS) de vardı.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisinin grup lideri Nicola Procaccini ve FdI grubu ise önergeye karşı çıktı. FdI, bir süredir muhafazakâr EPP ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yakın işbirliği içinde çalışıyor
ECR grubunda oylamaya katılanların oranı, sadece yüzde 56 ile son derece düşüktü; 79 milletvekilinden 35’i taraf tutmamak için oylamadan çekildi.
Grup içindeki anlaşmazlık, EPP’nin şu anda sistematik olarak işbirliği yaptığı partiler ile AUR gibi hâlâ iktidardan dışlanan partiler arasında devam ediyor.
AP’de sağcı çoğunluk dönemi ne zaman başlayacak?
EPP grubu artık belirli alanlarda ECR grubunun bir kısmıyla işbirliğinin ötesine geçerek, göçün önlenmesi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan kısmi ayrılma gibi bazı konularda PfE grubuyla birlikte oy kullanıyor.
Öte yandan bunun sadece Avrupa Parlamentosu’na sunulan karar tasarıları veya raporlar için geçerli olduğu söyleniyor; EPP grubu, yasama kararlarında henüz PfE ile hareket etmiş değil.
Elbette bu, özellikle Sosyal Demokratlar üzerinde, EPP’nin PfE ile birlikte oy kullanmasını önlemek için önemli ölçüde sağa kayma baskısını artırmayı da başardı.
Avrupa
Merz’den Alman şirketlerine askerileşme çağrısı

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, Alman Sanayi Federasyonu (BDI) tarafından düzenlenen bir etkinlikte, şirketlerin “işletmelerine olumsuz etkileri olsa bile” çalışanlarının yedek asker olarak hizmet etmesine izin vermesi gerektiğini söyledi.
Alman hükümeti, askeri rezervlerini genişletmek için özel sektörle daha yakın işbirliğine güveniyor. Alman Silahlı Kuvvetleri, yıllardır Alman şirketleriyle sistematik olarak “yedek ortaklıklar” kuruyor.
Rusya ile olası bir savaşa hazırlık kapsamında Berlin, yedek askerleri öncelikle iç güvenlik için kullanmayı planlıyor; profesyonel askerler ise savaş durumunda esas olarak doğu cephesinde görevlendirilecek.
Alman Silahlı Kuvvetleri, yedek askerleri halihazırda büyük çaplı manevralara dahil ediyor. Lufthansa ve Amazon gibi çok sayıda şirketin yanı sıra orta ölçekli şirketler ve Federal İstihdam Ajansı da iç güvenlik alanında orduyla işbirliği anlaşmaları imzaladı.
BDI, yedek hizmetin basitleştirilmesinin çok ötesine geçen, silahlanma konusunda devlet ve sanayi arasında yakın işbirliği çağrısında bulunuyor.
Sanayiye savaşa hazırlık çağrısı
Haziran sonunda Şansölye Merz, Alman Sanayicileri Birliğinin (BDI) uluslararası konferansı “Sanayi Günü”nde, federal hükümetin Alman girişimcileri her türlü göreve “çağırmayı” planladığını duyurdu.
Merz’e göre, bu durum silahlanma politikası için de geçerli. Rusya ile olası bir savaşa hazırlık olarak, federal hükümet kapsamlı bir askeri yedek güç oluşturmak istiyor. Bu yedek güç, askeri eğitim almış eski askerlerden veya gönüllü askerlik hizmetinde temel eğitimi almış “asker olmayan” kişilerden oluşacak ve barış zamanında özel sektörde çalışacak ama gerektiğinde ordu tarafından askere çağrılacak.
Merz, sanayicilere yaptığı çağrıda, “silahlı kuvvetlerdeki yedek tatbikatlar için işgücünden yedek askerleri ‘bir veya iki hafta’ süreyle serbest bırakmaya hazır olmaları gerektiğini” söyledi ve “silahlı kuvvetlerin büyüme kapasitesinin sizin desteğiniz olmadan” sağlanamayacağını belirtti.
Karşılığında, vergi indirimleri ve bürokrasinin azaltılmasını vaat eden Merz, devletin askeri tatbikatlar süresince ücret maliyetlerini de karşılayacağını vurguladı.
Almanya’nın iç güvenliği yedeklere emanet edilecek
Yedek askerler, askeri çevrelerde “Almanya Operasyon Planı”nın ilk büyük deneme çalışması ve dolayısıyla “İç Güvenlik Güçleri”nin ilk ülke çapında tatbikatı olarak kabul edilen Quadriga 2024 manevrasına geçen yıl da katılmıştı.
Tatbikat sırasında yedek askerler, Kuzey Amerika veya Batı Avrupa’dan Almanya üzerinden Doğu Avrupa’ya giden NATO birliklerinin yürüyüşünü kolaylaştırmakla görevlendirilmişti.
Kendi açıklamalarına göre, Bundeswehr savaş durumunda birliklerinin çoğunu doğu cephesine konuşlandıracak ve bu nedenle, çoğunluğu yedek askerlerden ve sadece birkaç aktif askerden oluşan iç güvenlik güçlerine güvenecek.
Fakat Bundeswehr’in “personel, operasyonel hazırlık ve dayanıklılığının acil olarak artırılması” için, silahlı kuvvetler sadece orada değil, “tüm görev yelpazesinde yedekler tarafından” güçlendirilecek. Bu, temel bir güvenlik politikası belgesi olan savunma politikası kılavuzunda belirtiliyor.
Sivil-asker bağlantısı güçlendirilecek
Merz’in “Sanayi Günü”nde açıkladığına göre, silahlı kuvvetlerin büyüklüğünün artırılmasında en önemli sorun mali kaynaklar değil, “nitelikli personel” bulmak.
Dolayısıyla büyük bir yedek güç, iki yönlü bir çözüm sunmayı amaçlıyor: bir yandan düzenli silahlı kuvvetlerin personel yükünü hafifletmek, diğer yandan Bundeswehr için özel sektörde bir ağ görevi görerek ordunun yeni nitelikli askerler kazanmasını sağlamayı hedeflemek.
Eski Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, mart ayında İç Güvenlik Tümeninin kuruluş töreninde “İç güvenlik sadece Bundeswehr’in görevi değil, tüm toplumun görevidir,” demiştir.
Hem orduda hem de sivil ekonomide yer alan iç güvenlik yedekleri, “askeri koruma ve sivil direnç arasındaki bağlantı” olarak görülüyor.
Alman sanayicileri müstakbel hükümetten askerileşmeyi yoğunlaştırmasını istiyor
Şirketler ‘yedek askerlerin’ ortakları olacak
2016 yılından bu yana, Federal Savunma Bakanlığı ve Alman Silahlı Kuvvetleri Yedekler Derneği, yedeklerin oluşturulmasına katkıda bulunan ve çoğunlukla personelini yurtiçi güvenlik hizmetine almayı ve görevlendirmeyi kabul eden şirketlere “Yedeklerin Ortağı” işveren ödülünü veriyor.
Bu ödülü son kazananlar arasında Amazon ve Airbus, birkaç orta ölçekli şirket ve Federal Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği bulunuyor. Hessen Eyalet Tabipler Birliği geçen yıldan, Wiesbaden İstihdam Ajansı ise bu yılın nisan ayından beri Alman Silahlı Kuvvetlerinin resmi ortağı.
Savunma Bakanlığı ve Federal İstihdam Ajansı da Kasım 2024’te “askeri personel alımının güçlendirilmesine ilişkin temel anlaşma”yı imzalamıştı.
Haziran başından bu yana Lufthansa Grubu da yedek kuvvetlerin ortağı. İnsan Kaynakları Direktörü Michael Niggemann, “kendisi ve meslektaşları için çalışanların vatan güvenliğinin önemine ilişkin farkındalığı artırmanın özellikle önemli olduğunu” vurguladı.
Alman Silahlı Kuvvetleri ile bu tür işbirliği anlaşmaları imzalayan şirketlerin sayısı kamuoyuna açıklanmıyor. Alman Silahlı Kuvvetleri için yedek askerler, çeşitli mesleki uzmanlıkları açısından da önemli bir değer teşkil ediyor.
Alman sanayisine Bundeswehr’in yeniden yapılandırılmasında aktif rol
Siyaset ve iş dünyası arasındaki işbirliği, BDI’nın “total savunma” sloganı altında çağrıda bulunduğu yedek kuvvetlerle ilgili işbirliğinden daha da öteye gidiyor.
BDI Başkanı Peter Leibinger, endüstrinin Avrupa’nın savunması için donanım ve yazılımı, “zırh çeliği ve çip tasarımını sağladığını söyledi fakat “sadece fabrikaları tam kapasiteyle çalıştırmaktan” daha fazlasını yapabileceklerini kaydetti.
Leibinger’e göre girişimciler, Bundeswehr’in yeniden yapılandırılmasında “aktif ve yaratıcı bir rol” oynamalı. Leibinger, Alman sanayicilerini, gerekirse yeniden silahlanmanın başarısını “bireysel maksimum kârlarının” üstünde tutmaya çağırdı.
Haziran ayında BDI, federal hükümeti “etkili bir sivil-askeri savunma sistemi için tutarlı bir konsept” geliştirmeye çağıran bir bildiri yayınlamıştı. Küresel “jeopolitik ve iktisadi çalkantılar” göz önüne alındığında, Federal Cumhuriyet’in tüm endüstriyel ekosisteminin yeteneklerinin, Bundeswehr’in “kalıcı yüksek operasyonel hazırlığı”nı mümkün olan en kısa sürede sağlamak için daha etkili bir şekilde kullanılması için çağrıda bulunmuştu.
BDI, Alman hükümetini bunu başarmak için “iş dünyası ve sivil toplumla yakın işbirliği içinde çalışmaya” çağırmıştı. Sadece askeri güç oluşturmanın yeterli olmadığını savunan BDI, bu nedenle güvenlik politikası ve sanayi politikasının tutarlı bir şekilde koordine edilmesini istedi.
BDI, Almanya’nın “iç ve dış tehditlere” karşı “toplumsal konsensüs”e ihtiyacı duyduğunu; savaş ve barışın ayrılmasının da “modasının geçtiğini” savunmuştu.
Avrupa
Fransa, 15 yıl aradan sonra uzun menzilli füze üretimine yeniden başlıyor

Fransa Savunma Bakanı Sébastien Lecornu, 15 yıllık bir aranın ardından 2025 yılında uzun menzilli SCALP füzelerinin üretimine yeniden başlanacağını açıkladı. Lecornu, bu füzelerin Ukrayna’daki savaşta etkinliğini kanıtladığını belirtti. Avrupa’nın en büyük füze üreticisi MBDA, rekor talep nedeniyle üretimini artırırken, Fransa ve diğer Avrupalı ülkeler daha uzun menzilli yeni füzeler geliştirmek için de projeler başlattı.
Fransa Savunma Bakanı Sébastien Lecornu, 15 yıllık bir aranın ardından uzun menzilli SCALP füzelerinin üretimine yeniden başlanacağını duyurdu.
Lecornu, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, “Silahlı kuvvetlerimizi donatmak için SCALP füzelerinin üretimi, son siparişimizden 15 yıl sonra, 2025’te yeniden başlayacak,” ifadelerini kullandı.
Bakan, Fransız-İngiliz ortak yapımı SCALP/Storm Shadow füzelerinin, Ukrayna’daki modern ve yüksek yoğunluklu çatışmalarda “etkinliğini kanıtladığını” vurguladı.
Production of SCALP missiles to equip our forces will resume in 2025, 15 years after our last order.
On @MBDA_UK's site in Stevenage with my counterpart @JohnHealey_MP, where some of these missiles are produced.
Supplied to Ukraine, the Franco-British SCALP/Storm Shadow missile… pic.twitter.com/Slw52D5Nji
— Sébastien Lecornu (@SebLecornu) July 9, 2025
Rekor talep üretimi hızlandırdı
SCALP füzelerini üreten MBDA, Fransa (Airbus), İngiltere (BAE Systems), İtalya (Leonardo) ve Almanya’nın ortak girişimi olup Avrupa’nın en büyük füze üreticisi konumunda bulunuyor.
Financial Times gazetesinin nisan ayındaki haberine göre şirket, rekor düzeydeki talep karşısında siparişleri yetiştirmekte zorlanıyor.
MBDA, 2024 yılında 13,8 milyar avroluk sözleşme imzalarken, toplam sipariş portföyü 37 milyar avroya ulaştı.
Şirketin Genel Müdürü Eric Béranger, 2025 yılında üretimi 2023’e kıyasla iki katına çıkaracaklarını söyledi.
Béranger ayrıca, Fransız ordusunun Aster uçaksavar güdümlü füzelerinin teslimatını hızlandırma talebiyle şirket üzerinde “yoğun bir baskı” oluşturduğunu belirtti.
Bu baskı sonucunda, daha önce üç yılı aşan Aster füzelerinin üretim döngüsü iki yıla indirildi.
Alçak irtifada uçan sığınak avcısı
SCALP, İngiliz Storm Shadow füzesiyle aynı özelliklere sahip bir “hava-kara” seyir füzesi. Menzili, modeline bağlı olarak 250 ila 560 kilometre arasında değişiyor.
Füzenin en önemli özelliği, düşman hava savunma sistemlerinden kaçınmak için 30 ila 60 metre gibi çok alçak irtifalarda uçabilmesi.
Kızılötesi güdüm sistemi kullanan SCALP, yüksek hassasiyete sahip olup 3 ila 5 metre kalınlığındaki demir beton sığınakları ve diğer güçlendirilmiş hedefleri delebiliyor.
Ukrayna, bu tür füzeleri ilk olarak Mayıs 2023’te teslim aldı. Ukrayna ordusu, füzeleri başlangıçta Lugansk ve Kırım da dahil olmak üzere işgal altındaki bölgelerdeki hedeflere yönelik saldırılarda kullandı.
Daha sonra Rusya topraklarına yönelik uzun menzilli saldırı kısıtlamalarının kaldırılmasıyla Kursk ve diğer oblastlarda da kullanmaya başladı.
Yeni nesil füze projeleri
2024 yılı sonlarında Fransa’nın, Rusya tehdidi karşısında menzili 1000 kilometreye kadar olan kendi karadan konuşlu orta menzilli balistik füzesini geliştirmeyi tartışmaya başladığı öğrenildi.
Aynı yılın temmuz ayında ise Fransa, Almanya, İtalya ve Polonya ile birlikte menzili 1000 ila 2000 kilometre arasında değişen yeni bir seyir füzesi olan ELSA’yı geliştirmek için bir proje başlattı. Daha sonra bu projeye İngiltere ve İsveç de katıldı.
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Ortadoğu2 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’