Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Mısır’ın ateşkes girişimi: Taraflar ne kazanacak ne kaybedecek

Yayınlanma

Mısır’ın başkenti Kahire bir süredir Filistin meselesinin taraflarının üst düzey ziyaretlerine tanık oluyor. Kalıcı ateşkes için yürütülen müzakerelerin temeli Gazze’nin ekonomik koşullarının iyileştirilmesi. Siyasi konuların açıktan görüşülmediği yani Filistin içi uzlaşı ya da İsrail-Filistin arasında kalıcı barış gibi konuların masaya yatırılmadığı müzakerelerin ana fikri Gazze’nin ekonomik koşullarının iyileştirilmesinin tarafları kalıcı bir uzlaşıya götüreceğine olan yaygın inanca dayanıyor. Müzakerelerin somut çıktılarından biri olarak Gazze Marine gaz sahasında çalışma yapılmasına tarafların onay verdiğine dair haberler basına yansımıştı.

Peki müzakere edilen diğer başlıklar neler ve bu başlıklar taraflara ne kazandırıyor ne kaybettiriyor? Söz konusu başlıklar kalıcı bir ateşkesin kapısını aralayabilir mi?

İsrail’in yarı-resmi düşünce kuruluşu Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS) Mısır öncülüğünde yürütülen ateşkes görüşmelerini inceledi:

 ***

Mısır’ın Hudna Girişimi: İsrail’i Bypass Etmek

Mısır, Gazze’de uzun vadeli bir ateşkes için Hamas ve İslami Cihad ile bir girişim yürütüyor; İsrail bu görüşmelere doğrudan dahil değil. Her ne kadar hudna (ateşkes) ihtimali zayıf olsa da İsrail’in Mısır’ın girişimini reddetmemesi ve bunun yerine içerdiği ekonomik projelere olanak sağlaması iyi olacaktır

4-6 Haziran 2023 tarihlerinde üst düzey Hamas ve İslami Cihad liderleri, Mısır İstihbarat Başkanı Tümgeneral Abbas Kamil’in daveti üzerine Kahire’yi ziyaret etti. Filistin heyetine Hamas lideri İsmail Haniye (yardımcısı Salih el-Aruri ve örgütün dış büro şefi Halid Meşal de eşlik etti) ve İslami Cihad lideri Ziyad en-Nahale başkanlık etti. Toplantıda Mısırlılar Gazze Şeridi’nde uzun vadeli ateşkes – hudna – için bir girişim sundular. Görüşmelerde İsrail’in hedefe yönelik öldürme operasyonları gerçekleştirme kapasitesini ortaya koyan Kalkan ve Ok Operasyonu’nun sonuçlarının yanı sıra Orta Doğu’da son dönemde gerginlik ve şiddetin azalmasına yol açan anlaşmaların yarattığı atmosfer de etkili oldu. Görüşmelerin temelinde uzun vadeli bir ateşkes önerisi ile Kahire’nin Gazze cephesindeki güvenlik durumunun yatıştırılmasına yardımcı olma ve ABD’nin siyasi desteği ve Katar’ın mali yardımıyla bölgenin yeniden inşasına katılma isteği vardı.

Kahire’nin Gazze’ye daha fazla müdahil olma motivasyonu, bu bağlamda elde edeceği ekonomik ve siyasi kazanımların yanı sıra yerel altyapı projelerini başlatmadaki başarısında yatıyor. Örneğin, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cebaliye ve Beyt Lahya’da Mısır tarafından inşa edilen üç yüksek katlı konut projesi ileri bir aşamaya ulaşmış ve neredeyse kullanıma hazır hale gelmiş durumda. Benzer şekilde, Gazze’nin kuzeyinde denize paralel uzanan Raşid sahil yolunun geliştirilmesi planlanıyor.

Mısır Girişimi şu projeleri içeriyor:

  • Kuzey Sina Yarımadası’ndaki el-Ariş limanının genişletilerek tüm Gazze Şeridi için bir kargo limanı haline getirilmesi; kamyonların Gazze’ye girmesi için asfalt bir otoyol; ve Selahaddin (Refah) Sınır Kapısı üzerinden Mısır ve Gazze arasındaki ticaretin genişletilmesi.
  • Mısır’dan gelen elektriği Gazze Şeridi’ne dağıtacak elektrik sistemlerinin birbirine bağlanması.
  • Gazze Şeridi açıklarında bulunan Gazze Marine doğal gaz sahasının geliştirilmesi. Filistin Yönetimi, gaz rezervleri üzerinde hak sahibi olan Filistin hükümeti olarak tanındığı için bu, Filistin Yönetimi’nin katılımını gerektirecektir. Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye’nin Hamas ve İslami Cihad heyetlerinden bir hafta önce Kahire’yi ziyaret etmesinin nedeni de bu olabilir.
  • Kuzey Sina ile Gazze Şeridi arasında bir serbest ticaret bölgesi kurulması.
  • Mısır Hamas yönetimindeki Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın dört yıl öncesine kadar olduğu gibi Filistin tarafından kontrolünü yeniden tesis ederek Filistin Yönetimi’nin resmin içinde kalmasında ısrar ediyor.

Ayrıca Gazze’de uzun vadeli ateşkes koşullarını sağlamak için Mısır’ın İran’la yaptığı görüşmelerde Tahran’dan, başta Filistin İslami Cihadı olmak üzere vekillerini kullanmaktan kaçınmasını ve Kahire ile İslam Cumhuriyeti’nin etkisi altındaki Filistinli gruplar arasında yeni oluşmakta olan anlaşmayı baltalayacak hiçbir şey yapmamasını talep ettiği bildirildi.

Bu aşamada görüşmelere doğrudan müdahil olmamakla birlikte İsrail’in görüşmeler hakkında bilgilendirildiği anlaşılıyor. Mısır’ın önerisinin bir parçası olarak İsrail’in uzun vadeli ateşkese bağlı kalması, Filistinli üst düzey komutanlara karşı hedef gözeterek öldürme operasyonları düzenlemekten kaçınması, Gazze’den İsrail’e insan ve mal geçişi üzerindeki kısıtlamaların daha da hafifletilmesi ve Gazze’nin münhasır ekonomik bölgesinden gaz üretimi konusunda anlaşmaya varılması gibi bazı taahhütlerde bulunması gerekecek.

Perspektifler

Gazze Şeridi’ndeki Hamas lideri Yahya Sinvar ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas gibi iki önemli Filistinli liderin Kahire’deki toplantıya katılmaması, Mısır’ın Filistinlilere iç uzlaşma ya da seçimler konusunda hiçbir baskı uygulamadığını gösteriyor. Sinvar için Hamas’ın dış liderliğinin müzakerelerin ön saflarında yer alması çok daha uygun, böylece İsrail’in elindeki Filistinli mahkumların serbest bırakılması ve Gazze’deki İsrail kuşatmasının tamamen kaldırılması da dahil ateşkes anlaşmasındaki eksik unsurları açıklamak zorunda kalmayacak. Mevcut durumda Abbas, gaz üretimine ilişkin anlaşmalar dışında Gazze cephesinde önemli bir aktör değil ve hatta Kahire’nin Filistin içi uzlaşıyı teşvik etmesi için Abbas’ı ikna etme çabalarından vazgeçtiği görülüyor.

Mısır’ın girişimi, Gazze Şeridi’nde Mısır’ın ekonomik projelerinin teşvik edilmesini içeriyor ki bu da Kahire’ye büyük fayda sağlayacak (El-Ariş havaalanının ve Refah ile el-Ariş’teki elektrik altyapısının genişletilmesi, mallara hızlı erişim sağlamak için bir otoyol inşa edilmesi ve Gazze Marine gaz sahasının geliştirilmesi). Buna ek olarak, mayıs ayında İsrail ile İslami Cihad arasında yaşanan ve Ramazan ayına denk gelen son çatışmalar, Mısır’a, bazıları Gazze Şeridi dışında bulunan ve İran ile Hizbullah’ın etkisi altında olan çok sayıda aktör ve adresin bulunduğu bir olayda arabuluculuk yapmanın ne kadar zor olduğunu açıkça gösterdi. Bu nedenle Mısır oyunun kurallarını bir kez daha netleştirmek istiyor: Kendisi açısından Gazze Şeridi’nde yaşananlardan sorumlu olan tek bir Filistinli aktör var, o da Hamas. Dahası, İsrail ile arabulucu olarak özel rolünü korumak istiyor.

İsrail’in oyunu: İsrail’in müzakerelerin -tabii ki açık görüşmelerin- dışında kalması kendi tercihi olsa da olmasa da işine geliyor. Böylece Başbakan Binyamin Netanyahu, koalisyondaki radikal sağ ortaklarına İsrail’in neden Hamas’la anlaşma yaptığını ve anlaşmanın neden esir İsraillilerin ve Hamas’ın elindeki İsrail askerlerinin cenazelerinin iadesini içermediğini açıklamak zorunda kalmıyor. Buna ek olarak, anlaşmanın tüm başlangıç ilkelerinden Mısır sorumlu olduğundan, İsrail kendisinden istenen tavizlerin (şu anda var olan mutabakatların dışında, özellikle sınır geçişleri ve 18.500 Gazzeli işçinin İsrail’e girişine izin verilmesi konusundaki politikası) önemini küçümseyebilir. İsrail’den Tapınak Tepesi ya da Kudüs’teki politikasını değiştirmesi ya da terörle mücadele kapsamında kendi operasyon özgürlüğünü kısıtlaması istenmiyor.

Mısır Hudna’da Başarılı Olursa Ortaya Çıkabilecek Sonuçlar

1-) Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki rolünün güçlendirilmesi: İslami Cihad’ı etkisiz hale getirirken İsrail’in Gazze’de uzun vadeli bir ateşkesi ilerletmesi gereken güç faktörü Hamas’tır. Hamas, Kudüs’te, Batı Şeria’da, İsrail içinde ve güney Lübnan’da terörizmi desteklemekten kaçınacağına dair İsrail’e herhangi bir taahhütte bulunmadan, Gazze ablukasının hafifletilmesi ve bölgede altyapı ve ekonomik projelerin hayata geçirilmesiyle bu anlaşmadan fayda sağlayacaktır. Salih el-Aruri önümüzdeki yıl Ramazan ayında terör saldırıları düzenlemeye ve yeni şiddet eylemleri için hazırlık yapmaya devam etmekte özgür olacak. Aynı zamanda Hamas pazarlık kozlarını – kayıp İsrailliler ve ölen askerlerin cenazeleri – elinde tutacaktır. Benzer şekilde, bu tür bir anlaşma özellikle de ABD düşük profilli de olsa işin içindeyse Hamas’ın meşruiyetini ve uluslararası tanınırlığını artıracaktır.

2-) Mısır’ın Gazze’ye daha fazla müdahil olması ve Kahire’nin Gazze bataklığına girmeye istekli olması: Gazze Mısır’a ne kadar bağımlı olursa İsrail’e o kadar az bel bağlayacak. Aynı zamanda Mısır, Sina üzerinden Gazze’ye silah kaçakçılığının önlenmesi konusunda da pek etkili olamadı. Sina’dan ticaretin ve mal hareketinin genişlemesinin kaçakçılar için daha fazla fırsat yaratması, İsrail’in ise Mısır’a olan bağımlılığı ve Kahire ile özel ilişkisini sürdürme arzusu nedeniyle bu tür olaylara karşılık verme kabiliyetinin sınırlı kalma olasılığı endişe yaratıyor.

3-) İsrail’in beklediği faydalar ile ödemesi istenecek bedel arasındaki gerilim: Bir yandan İsrail, Gazze’de uzun vadeli bir ateşkes sağlanmasını ve Şerit’teki sorumluluğunun azaltılmasını bir başarı olarak görecektir. Öte yandan bu durum Gazze’nin İsrail’e olan bağımlılığını azaltacak ve İsrail Gazze’deki olaylar üzerinde etkisini kaybedecektir. Buna ek olarak, İsrail’deki yaygın kanı Hamas’ı dizginlemenin yolunun Gazze’deki ekonomik koşulları iyileştirmekten geçtiği yönünde ve bu nedenle Gazze’nin sivil meseleler için ablukanın hafifletilmesini ve Gazze’nin yeniden inşasının devam etmesini destekliyor. Ancak Mısır’ın önerdiği ateşkes kabul edilirse, Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı unsurlar, kayıp ve ölmüş İsraillileri de kapsayan bir anlaşma olmaksızın, İsrail’in ablukanın kapsamlı bir şekilde hafifletilmesi ya da Filistin gaz sahasına onay vermesi gibi herhangi bir tavizine karşı çıkacaktır.

4-)Başıbozuk gruplar kontrol altına alınabilir mi? Uzun vadeli bir ateşkesin uygulanmasının ön koşullarından biri İslami Cihad’ın Hamas’ın otoritesini kabul etmesi ve Tahran’ın da bunu en azından zımnen kabul etmesi. Ancak Kahire ve Tahran arasında gelişen ikili ilişkiler ışığında İran’ın İslami Cihad üzerindeki etkisinin ne ölçüde azaltılabileceği açık değil.

5-) Filistin Yönetimi’nin giderek önemini kaybetmesinin başka bir aşaması: Gazze cephesinde müzakere edilmiş bir ateşkes, Filistin Yönetimi’nin tabutuna yeni bir çivi olacaktır ve ateşkes yürürlüğe girerse Hamas’ın elde edeceği ekonomik kazanımlara kıyasla kontrolü altındaki topraklarda Filistin Yönetimi’nin herhangi bir önemli ekonomik veya siyasi fayda elde edemeyecek. Bu çerçevede Hamas’ın, Abbas’ın iktidarda olmadığı günün ertesinde Filistin Yönetimi’nin kontrolünü ele geçirme çabalarını yoğunlaştırması muhtemeldir.

Sonuç ve Öneriler

Mısır’ın Gazze’deki ateşkes girişimi Hamas’ın güçlenmesini engelleyecek ya da diğer cephelerdeki operasyon özgürlüğünü kısıtlayacak herhangi bir tedbir içermediği gibi kayıp İsraillilerin ve ölen askerlerin naaşlarının iadesi için de bir anlaşma öngörmüyor. Dahası, ateşkes İslami Cihad ve Gazze Şeridi’ndeki diğer terörist grupların hayatta kalmasını sağlayacak. İslami Cihad’ın Kalkan ve Ok Operasyonu’nu sona erdiren 13 Mayıs ateşkesini kabul etmeden önce öne sürdüğü temel taleplerden biri İsrail’in üst düzey militan komutanlarına yönelik hedef gözeterek öldürme politikasına sona erdirilmesiydi ki İsrail buna “Sessizliğe sessizlikle karşılık verilecektir” yanıtını verdi. Eğer bir ateşkes sağlanırsa, İslami Cihad da Hamas gibi saflarını ve askeri yeteneklerini yeniden inşa etme özgürlüğüne sahip olacak.

Mısır’ın uzun vadeli bir ateşkese aracılık etmesi, özellikle de Hamas’ın bunu reddetme olasılığı göz önüne alındığında, şüpheli görünüyor. Ateşkesin Hamas’a sağlayacağı faydalar bir yana, örgüt İsrail karşısında daha üstün bir konumda olduğunu hissetseydi bunu kabul edilebilir bulabilirdi ancak bugün durum böyle değil. Hamas liderliği, örgütün Filistin ve bölge cephelerindeki gücünün arttığına, İsrail’in ise gücünün azaldığına ve uluslararası ve bölgesel etkisinin zayıfladığına inanıyor. Bu nedenle Hamas muhtemelen Gazze Şeridi’ni yeniden inşaya devam etmesine, kendi askeri gücünü artırmasına ve siyasi konumunu sağlamlaştırmasına izin verecek bazı süslemelerle “sessiz” statükoyu korumayı tercih edecektir ancak herhangi bir ideolojik taviz ya da İsrail veya Filistin Yönetimi’ne (örneğin gaz sahası) dolaylı bile olsa herhangi bir ödül vermesi istenmediği takdirde.

Mısır’ın ateşkes girişiminin meyve verme ihtimali düşük olsa da İsrail buna karşı çıkmaktan kaçınmalı ve aynı şekilde Mısır’ın Gazze’deki altyapı ve ekonomik projelerini genişletmesini desteklemeli. Gazze Şeridi’ndeki yaşam koşullarının iyileşmesi ve Mısır’ın artan katılımı İsrail’in uzun vadeli sessizlik sağlamak ve Gazze ile Batı Şeria arasındaki uçurumu derinleştirmek gibi stratejik hedeflerini ilerletecektir. Mısır’ın girişimine desteğin sürmesi İsrail’in; Hamas’ın Gazze’deki “başıbozuk” terör örgütlerini özellikle de İslami Cihad’ı kontrol etmek için yeterince motive olup olmadığını ve Sinvar’ın uzun vadede sükuneti sağlamaya ne ölçüde kararlı olduğunu görmesine olanak tanıyacak. Aynı zamanda, ateşkesin geçersiz kılınmaması için İsrail’in şu noktalarda uzlaşmak zorunda kalacak: Hamas ve İslami Cihad’ın diğer cephelerde terör saldırıları düzenlemek için operasyon özgürlüğünün devam etmesi; kayıp ve ölü İsrailliler konusu çözülmeden Gazze’de Hamas için iyileştirmeler yapılması; Hamas ve İslami Cihad’ın artan askeri gücüne karşı etkili bir çözüm bulunmaması.

DİPLOMASİ

Rus siyaset bilimci Markov: Türkiye’de medeniyetler çatışması yaşanıyor

Yayınlanma

Türk-Rus Toplumsal Forumu Genel Sekreteri ve siyaset bilimci Sergey Markov, Türkiye’nin medeniyetler temelinde ikiye bölündüğünü ve bu durumun uzun yıllar devam edeceğini belirtti. Markov, laik kesimin Avrupa yanlısı, İslamcı kesimin ise Rusya ile iyi ilişkiler istediğini ifade etti. Ayrıca, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ülkedeki bu ayrışmayı daha da derinleştirdiğini ifade etti

Türk-Rus Toplumsal Forumu Genel Sekreteri ve tanınmış siyaset bilimci Sergey Markov, Telegram kanalında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki tutuklama kararını ele aldı.

Markov, Türkiye’nin medeniyetler temelinde ikiye bölündüğünü ve bu durumun uzun yıllar devam edeceğini savundu.

Markov, Türkiye’deki bu ayrışmayı şu sözlerle ifade etti: “Türkiye, medeniyetler açısından ikiye bölünmüş durumda. Bir yarısı laik Türkiye’den yana, diğer yarısı ise İslamcı Türkiye’den yana.”

Laik kesimin Avrupa yanlısı olduğunu savunan Markov, İslamcı kesimin ise çok yönlü dış politika izleyerek Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istediğini vurguladı.

Markov, “Laik ve Avrupa yanlısı Türkler, genellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerde ve sahil bölgelerinde yaşıyor. Bu nedenle, Erdoğan’a karşı olan muhalefet bu şehirlerde daha güçlü. Bu kesimin gelir düzeyi ve eğitim endeksi daha yüksek ve daha aktifler,” dedi.

İslamcı kesimin ise genellikle kırsal bölgelerde yaşadığını ve iktisadi olarak daha dezavantajlı olduğunu kaydeden Markov, “İslamcı Türkiye’yi destekleyenler ise genellikle kırsal bölgelerde yaşıyor ve zengin değiller. Ancak seçimlere katılım oranları daha yüksek,” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın, medeniyet olarak laik Türkiye’ye daha yakın olduğunu belirten Markov, siyasi işbirliğinin ise İslamcı kesimle yapıldığını söyledi.

Markov, “Rusya, medeniyet olarak laik Türkiye’ye daha yakın. Ancak, laik kesim Rusya’nın düşmanlarıyla işbirliği yapıyor. Bu nedenle, Rusya siyasi olarak İslamcı Türkiye ile işbirliği yapıyor,” diye ekledi.

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının Türkiye’deki bu ayrışmayı daha da derinleştirdiğini savunan Markov, şöyle devam etti:

“Laik Türkiye’nin lideri konumundaki İmamoğlu’nun tutuklanması, ülkedeki bu iki kesimin doğrudan çatışmasına yol açtı. Mahkeme, İmamoğlu’nun tutuklanmasına karar verdi. Bugün milyonlarca kişinin katılımıyla yasaklı protesto gösterileri bekleniyor.”

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Çekya Cumhurbaşkanı, Ukrayna’ya asker göndermeye hazır olduklarını açıkladı

Yayınlanma

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Rusya ile savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’da kurulacak barışı koruma misyonuna katılmaya hazır olduklarını açıkladı. Pavel, Çekya’nın Ukrayna’ya güvenlik garantisi verecek ülkeler arasında yer alacağını ve NATO üyeliği konusunun da değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, European Pravda gazetesine verdiği mülakatta, Rusya ile savaşın sona ermesinin ardından Çekya’nın Ukrayna’daki barışı koruma misyonuna katılmaya hazır olduğunu belirtti.

Pavel, Prag’ın, Kiev ile Moskova arasındaki anlaşmaların uygulanmasını denetlemek üzere asker göndermeye istekli ülkelerden oluşacak “gönüllüler koalisyonuna” katıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı, bu konudaki görüşmelerin devam ettiğini ve “ortak bir askeri birlik gönderme isteği ortaya çıkar çıkmaz Çekya’nın da bunun bir parçası olacağını” ifade etti.

Prag’ın, Ukrayna’ya güvenlik garantisi verecek ülkeler arasında yer almayı planladığını da belirten Pavel, bunun “kendilerini korumak” adına yapılması gerektiğini öne sürdü.

Pavel, siyasilerin bu konuda “farklı görüşleri olabileceğini”, ancak buna istekli “güçlü bir Avrupa grubu olursa”, “Çekya’nın da bunların arasında olması gerektiğini” söyledi.

Bunun yanı sıra Pavel, Ukrayna’daki güvenliğin iki temel faktörle -Avrupalı barış güçleri ve Amerikan kurumlarının ülkedeki aktif katılımı- sağlanacağını belirtti.

Ayrıca Pavel, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini, zira “siyasilerin gelip geçtiğini” ve üç yıl sonra ABD’de bu konuda farklı bir bakış açısına sahip olabilecek başka bir yönetimin olabileceğini de sözlerine ekledi.

Rusya ile ihtilafın sona ermesinin ardından Ukrayna’ya barış gücü gönderme misyonuna İngiltere ve Fransa öncülük ediyor.

The Times‘ın haberine göre; Türkiye, Kanada ve Avustralya da bu amaçla asker göndermeyi kabul etti.

30’dan fazla ülke ise misyona silah ve lojistik destek dahil olmak üzere destek vermeye hazır olduğunu ifade etti.

Toplamda “gönüllüler koalisyonu” Ukrayna’ya 30 bin civarında barış gücü askeri gönderebilir.

İngiltere, bu askerleri “barış anlaşmasını korumak ve Rusya’yı caydırmak için ne kadar gerekiyorsa” o kadar uzun süre boyunca bölgede tutmayı planlıyor.

Koalisyon ülkeleri, taahhütlerin detaylarını görüşmek üzere 27 Mart’ta yeniden bir araya gelecek.

Bu arada Çin de inisiyatife göz atmaya başladı.

Welt‘in AB diplomatik çevrelerindeki kaynakları, Pekin’in diplomatları aracılığıyla misyona katılım konusunu “yokladığını” ve Avrupalı ülkelerin böyle bir adımı kabul edip etmeyeceğini araştırdığını bildirdi.

Gazetenin kaynakları, Çin’in “gönüllüler koalisyonuna” dahil edilmesinin, Rusya’nın barış anlaşmasının imzalanmasının ardından yabancı askerlerin Ukrayna’da bulunmasına rıza gösterme ihtimalini “daha olası” hâle getireceğini vurguladı.

Daha önce Bloomberg‘e konuşan Kremlin’den ismi belirtilmeyen kaynaklar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in barış gücü olarak Avrupa birliklerinin katılımına karşı çıkarak, özellikle Çin’den veya diğer “tarafsız” ülkelerden asker görmek istediğini belirtmişti.

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise NATO güçlerinin herhangi bir bayrak altında Ukrayna’da bulunmasının, savaşın asıl gerekçelerinin ortadan kalkmadığı anlamına geleceğini açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Beyaz Saray, 20 Nisan’a kadar ateşkes anlaşması hedefliyor

Yayınlanma

Bloomberg’in haberine göre, Beyaz Saray, Rusya ve Ukrayna arasında 20 Nisan’a denk gelen Paskalya’ya kadar bir ateşkes anlaşması sağlamayı hedefliyor. ABD yönetiminin bu hedefi, taraflar arasındaki ciddi görüş ayrılıkları nedeniyle risk altında bulunuyor.

Bloomberg‘e konuşan kaynaklara göre, Beyaz Saray, Rusya ve Ukrayna arasında birkaç hafta içinde ateşkes sağlanmasını umuyor ve 20 Nisan’da kutlanacak Paskalya’ya kadar bir anlaşmaya varılmasını hedefliyor.

ABD yönetiminin 20 Nisan’a kadar anlaşma yapmayı hedeflediği belirtilirken kaynaklar, iki taraf arasındaki ciddi görüş ayrılıkları nedeniyle bu takvimin değişebileceğini de kabul ediyor.

Rusya’nın daha önce Kiev’e silah sevkiyatının durdurulması talebinde bulunduğu ve bunun bir barış anlaşması için gerekli olduğu hatırlatılıyor.

Bloomberg, bu talebin Ukrayna ve müttefikleri tarafından reddedildiğini belirtiyor.

Ajansın kaynaklarına göre, mart ayının başlarında önemli silah sevkiyatlarını kısa süreliğine askıya alan Beyaz Saray, bu konuda herhangi bir kısıtlamayı henüz kabul etmedi.

Bugün Ukrayna ve Rusya heyetleri, Suudi Arabistan’da ABD heyetleriyle bir araya geldi.

Habere göre, görüşmelerde tarafların, Rusya ve Ukrayna devlet başkanlarının ABD Başkanı Donald Trump ile ayrı ayrı yaptığı telefon görüşmelerinde üzerinde anlaştıkları, enerji tesislerine yönelik 30 günlük saldırıların durdurulmasının “uygulanması ve denetlenmesine ilişkin teknik detayları” ele alması bekleniyor.

Görüşmelerin ayrıca Karadeniz’deki ateşkesin olası genişletilmesine odaklanacağı belirtiliyor.

Ajans, Moskova ve Kiev temsilcilerinin, Mart 2022’de İstanbul’da bir araya geldiklerinden ve bir barış anlaşmasına varamadıklarından beri ilk kez çatışmayı sona erdirmek için paralel görüşmelere katılacaklarını vurguluyor.

Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Rusya’yı toplantıda üst parlamento kanadı Federasyon Konseyi Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Grigoriy Karasin ve Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı (FSB) Direktörü Danışmanı Sergey Beseda’nın temsil edeceğini belirtmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD heyetinde yer alacak isimleri henüz açıklamadı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English