Ortadoğu
NYT: İsrail’in İran saldırısı ABD’deki çatlak nedeniyle rafa kalktı

NYT, Trump yönetiminin İsrail’in mayıs ayında İran’ın nükleer tesislerine düzenlemeyi planladığı saldırıya destek vermediğini yazdı. Trump’ın İsrail’in İran saldırısı için onay vermemesinin ardında Beyaz Saray’daki derin görüş ayrılıkları ve nükleer müzakere arayışının ağır basması var.
ABD merkezli New York Times gazetesi (NYT) İsrail’in mayıs ayında İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı planladığını, ancak bu planın Trump yönetimindeki görüş ayrılıkları sonucunda rafa kaldırıldığını yazdı. Habere göre Trump, yönetimi içinde oluşan şüpheler ve diplomasi yanlısı eğilimler sonucunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya destek vermeyi reddetti ve İran’la doğrudan müzakere yoluna gitti.
Yönetim içinde derin görüş ayrılıkları
Habere göre, Beyaz Saray’da askeri müdahaleyi savunan ve karşı çıkanlar arasında sert tartışmalar yaşandı. Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, İran’a yönelik bir saldırının ABD’yi istemediği şekilde geniş bir çatışmaya sürükleyebileceği uyarısını yaparken; Beyaz Saray Genel Sekreteri Susie Wiles, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Başkan Yardımcısı JD Vance da operasyon planına şüpheyle yaklaştı.
İran’a karşı en sert söylemleriyle bilinen Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz dahi, İsrail’in planlarının, ABD’nin aktif askeri desteği olmadan başarıya ulaşamayacağı görüşüne katıldı. Trump’ın bazı üst düzey danışmanları, İran’dan gelen dolaylı müzakere sinyallerinin ardından diplomasiye bir şans verilmesi gerektiğini savundu.
Başkan Yardımcısı Vance, Trump’a “nükleer bir anlaşma yapmak için benzersiz bir fırsat doğduğunu” söyledi ve müzakerelerin başarısız olması halinde İsrail’e destek verilebileceğini öne sürdü.
Komando baskını ve bombardıman planı
İsrail’in hazırladığı ilk plan, İran’ın yer altı nükleer tesislerine yönelik komandolarla yapılacak bir baskını ve ABD hava desteğiyle gerçekleştirilecek hava saldırılarını içeriyordu. Ancak ABD’li askeri yetkililer, bu planın bazı önemli nükleer tesisleri etkisiz hale getiremeyebileceğini ve operasyonun Ekim ayından önce hazır olamayacağını belirtti.
Netanyahu’nun zaman kaybetmek istememesi üzerine İsrail, ikinci bir plana yöneldi: Mayıs başında başlatılacak yoğun hava bombardımanı. Bu saldırının bir hafta süreceği ve öncelikle İran’ın hava savunma sistemlerinin devre dışı bırakılacağı, ardından nükleer tesislerin hedef alınacağı öne sürüldü.
ABD askeri hazırlık yaptı ama yeşil ışık vermedi
NYT’nin haberine göre, CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla ve Güvenlik Danışmanı Waltz, Trump’ın onaylaması halinde ABD’nin İsrail’e nasıl destek verebileceğini görüştü. Bu çerçevede ABD, 15 Mart’tan itibaren Yemen’deki Husilere yönelik saldırıları gerekçe göstererek Ortadoğu’ya ikinci uçak gemisini (Carl Vinson) gönderdi, iki Patriot hava savunma sistemi ve THAAD bataryaları konuşlandırdı. Bu adımların, İsrail’e İran’a karşı potansiyel bir desteğin parçası olduğu iddia edildi.
Ancak yönetim içindeki şüpheciler ağır bastı. Trump, askeri destekten vazgeçerek diplomasiye yöneldi.
Habere göre, General Kurilla, ay başındaki İsrail ziyaretinde bu kararı açıkladı.
İsrail; ABD-İran müzakereleri çökerse saldırı seçeneği için bastırıyor
Trump, Netanyahu’ya desteği yüz yüze reddetti
Netanyahu ise 3 Nisan günü Trump’a telefon ederek konuyu görüşmek istedi. NYT’ye konuşan İsrailli yetkililere göre Trump, İran planlarını telefonda konuşmak istemediğini söyleyip İsrail Başbakanı’nı ABD’ye davet etti. Ziyaret kamuoyuna ticaret görüşmesi olarak sunulsa da asıl gündem İran’dı.
Trump, görüşmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada “İran’la doğrudan müzakerelerin başladığını” ilan etti. Görüşmede ise Netanyahu’ya açıkça, “İran’la görüşmeler sürerken İsrail’in planladığı saldırıya ABD’nin destek vermeyeceğini” ifade etti.
NYT’ye göre, General Kurilla, ay başında İsrail’e yaptığı ziyarette, ABD’nin askeri destek vermeyeceğini resmen bildirdi. Haberde, Trump’ın İran’la askeri tehditleri sürdüren bir söylemle birlikte müzakere teklifini mart ayında Tahran’a ilettiği, İran’ın ise mart sonunda dolaylı müzakerelere açık olduğunu bildirdiği hatırlatıldı.
Ortadoğu
Askerlik muafiyeti krizi Netanyahu hükümetini düşürebilir mi?

Ultra-Ortodoks partiler, Haredilere askerlik muafiyeti tanıyacak yasa çıkmazsa hükümeti devirmekle tehdit ediyor. Netanyahu’nun koalisyonu, yıllardır ertelenen bu tartışma nedeniyle kritik bir eşikte.
Netanyahu’nun koalisyonundaki ultra-Ortodoks partiler, Haredilerin askerlik muafiyetini garanti altına alacak bir yasa kabul edilmezse koalisyonun yasa tasarılarını boykot etmekten hükümeti devirmeye kadar çeşitli adımları değerlendiriyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu dün akşam aralarında Şas Partisi lideri Aryeh Deri’nin de bulunduğu az sayıda üst düzey koalisyon lideriyle acil bir toplantı yaptı. Toplantının amacı, ultra-Ortodoks ortaklarının, kendi seçmenlerinin zorunlu askerlikten muaf tutulması talebiyle patlak veren ve giderek derinleşen koalisyon krizini önlemekti.
İsrail ordusu asker açığı ile boğuşuyor
Kriz, Yüksek Mahkeme’nin geçen yaz onlarca yıldır yürürlükte olan Yeşiva (dini eğitim kurumu) öğrencilerine yönelik askerlik muafiyetlerinin yasa dışı olduğuna hükmetmesiyle başladı. Bu karar, tam da İsrail ordusunun asker açığının olduğu bir dönemde söz konusu muafiyetin yasalarla güvenceye alınması taleplerini beraberinde getirdi.
Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri, mart ayındaki 2025 bütçe görüşmeleri sırasında söz konusu muafiyet yasa tasarısı Meclis’ten geçirilmezse hükümeti düşürme tehdidinde bulunmuş ancak daha sonra geri adım atmışlardı. Ancak, Netanyahu ile ilişkilerinin artık bir kırılma noktasına geldiği belirtiliyor.
Ultra-Ortodoks basınıyla yakın ilişkileri olan gazeteci Yisroel Cohen, Times of Israel’a yaptığı açıklamada, “Koalisyon açısından riskin en yüksek olduğu noktadayız” dedi.
Askerlik muafiyeti için son tarih: 1 Haziran
Nisan ayındaki Meclis tatili öncesinde, iki Haredi partisi tartışmalı yasanın geçmesi için baskılarını artırdı. Birleşik Tevrat Yahudiliğine yakın hahamların, 1 Haziran’dan önce yasanın çıkarılmasını Netanyahu’dan talep ettikleri bildirildi.
Meclisin bu hafta yeni yasama dönemine başlamasıyla gerilim daha da tırmandı. Hem Şas hem de Birleşik Tevrat Yahudiliği zorunlu askerlik muafiyet yasasının hâlâ Meclis’e gelmemiş olmasına tepki göstermek amacıyla koalisyona ait yasa tasarılarını boykot edeceklerini duyurdu.
Aynı gün Birleşik Tevrat Yahudiliğinden milletvekili Yaakov Asher, Kikar HaShabbat’a yaptığı açıklamada, yaz dönemi sona erene (27 Temmuz) kadar yasa çıkarılmazsa, partisinin artık hükümette yer alamayacağını söyledi.
“Askerlik muafiyetine dair bu yasa geçmezse… böyle bir hükümette oturmak bizim için büyük bir sorun olur” diyen Asher, partisinin Haredileri “suçlu” haline getiren bir hükümetin parçası olamayacağını vurguladı.
Celp talimatı
Gerilim daha da tırmandı. Salı akşamı İsrail ordusu, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir’in, genç ultra-Ortodoks erkeklere gönderilecek celp emirlerinin sayısının artırılması ve en üst düzeye çıkarılması için Personel Dairesi’ne talimat verdiğini duyurdu. Bu açıklama, Haredi topluluğunda sert tepkilere neden oldu..
Bunun üzerine Netanyahu, çarşamba günü Şas lideri Deri, Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Meclis Dışişleri ve Savunma Komisyonu Başkanı Yuli Edelstein’ı, uzun süredir ertelenen askerlik muafiyeti yasasında uzlaşı sağlamak amacıyla son bir toplantıya çağırdı.
Likud partili Edelstein, askerlik muafiyeti yasasının başkanlığını yaptığı komiteden geçmesini uzun süredir engelliyordu. Ancak Salı günü, uzun tartışmaların ardından “yasanın yeni versiyonunun hazırlanmasına bir adım kaldığını” duyurdu. Bu açıklama, Harediler arasında yeni yasa tasarısının askerlikten kaçanlara ağır yaptırımlar öngöreceği endişesini artırdı.
Başbakanlık Ofisi, çarşamba akşamı yapılan toplantının olumlu geçtiği algısını yaratmaya çalıştı. Yapılan açıklamada “Toplantıda ilerleme kaydedildi ve görüşmelerin farklılıkları gidermek amacıyla süreceği konusunda uzlaşıya varıldı” denildi.
Ancak İsrail basınına yansıyan kulis bilgileri bambaşka bir tablo çizdi. Kanal 12’den Amit Segal, Netanyahu’nun öfkeyle ultra-Ortodoks partileri seçime gitmekle tehdit ettiğini yazdı. Devlet televizyonu KAN ise Deri’nin, Edelstein’ın Haredilerin her yılki celp edilenlerinin yarısının askere alınmasını öngören önerisini reddettiğini aktardı.
KAN’a göre, toplantıya Birleşik Tevrat Yahudiliği lideri Yitzchak Goldknopf davet edilmedi çünkü diğer katılımcılar, onun her türlü uzlaşıyı reddedeceğini düşünüyordu.
7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”
Toplantının ardından Birleşik Tevrat Yahudiliğinden bir kaynak, ultra-Ortodoks haber sitesi Behadrei Haredim’e yaptığı açıklamada Netanyahu’yu sert sözlerle eleştirdi: “Başbakan, koalisyon anlaşmasında Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas ile imzaladığı, muafiyet yasasının hükümetin kurulmasıyla birlikte çıkarılacağına dair taahhüdünü unuttu.”
Kaynak, Haredilerin “görüşmelere ya da ilerlemeye” değil, doğrudan yasanın çıkarılmasına odaklandığını söyledi. Ancak, muafiyet yasasına karşı kamuoyunda oluşan tepki ve koalisyon içinden yönelen eleştiriler nedeniyle yasanın geçirilmesinin zorlaştığına dikkat çekiliyor.
“Son tarihe geldik”
Ultra-Ortodoks radyo kanalı Kol Hai yayıncısı Avi Mimran, “Haredi partiler Netanyahu’nun bu yasayı geçirmek için gerekli çoğunluğu bulamayacağını anladığı an hükümetten ayrılacak. İki yıl bekledikten sonra artık son tarihe geldik” dedi.
Haredi gazeteci Yisroel Cohen ise biraz daha temkinliydi: “Ultra-Ortodoks partilerin daha iyi alternatifi olsaydı çoktan koalisyondan ayrılmışlardı. Hükümeti mi düşürürler yoksa koalisyondan çekilip dışarıdan mı destek verirler bilmiyorum. Her şey olabilir.”
Ancak ordu, 60 bin Harediye celp gönderir ve ardından askerlik yapmayı reddedenleri tutuklamaya başlarsa, Cohen’e göre Harediler “koalisyondan anında çıkar.”
KAN’a göre, çarşamba akşamı yapılan toplantıda Savunma Bakanı Katz, Zamir’in talebi doğrultusunda gönderilecek yeni celpleri görmezden gelenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı sözü verdi.
Birleşik Tevrat Yahudiliğinin koalisyondan ayrılması hükümeti teknik olarak devirmeyecek ancak 120 sandalyeli Meclis’te hükümeti yalnızca 61 sandalyelik zayıf bir çoğunlukla baş başa bırakacak. Hükümetin düşmesi için Birleşik Tevrat Yahudiliği ile birlikte Şas’ın da koalisyona desteğini çekmesi gerekiyor.
“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı
İsrail Demokrasi Enstitüsü’nden Haredi uzmanı Dr. Gilad Malach’a göre, Harediler üzerindeki baskı giderek artıyor ve Edelstein komiteye yeni yasa taslağını sunduğunda bu baskı zirveye ulaşacak. Malach, “Şu anda komitede görüşmeler devam ettiği için Harediler ‘çalışıyoruz’ diyebiliyor. Ama taslak netleştiğinde artık geri dönüş olmayacak.”
Koalisyonun önümüzdeki aylarda çöküp çökmeyeceği ya da gelecek yıla kadar ayakta kalıp kalamayacağı belirsiz olsa da, Malach’a göre tek bir şey net: Bu kriz, “mevcut koalisyon için en büyük tehditlerden biri.”
Ortadoğu
Şara, Suriye ve İsrail temasını doğruladı

Fransa, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı ağırlayan ilk Avrupa ülkesi oldu. Paris’te Macron ile birlikte kameralar karşısına geçen Şara, Suriye ve İsrail arasında dolaylı görüşmelerin sürdüğünü açıkladı.
Suriye’nin eski sömürge gücü olan Fransa, ülkedeki nüfuzunu artırma hedefiyle uyumlu olarak, geçici Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Ahmed Şara’yı resmi temaslar için Paris’te ağırladı. Şara, Birleşmiş Milletler’in özel izniyle geldiği Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüştü.
Görüşmede savaş sonrası yeniden yapılanma ve ekonomik işbirliği ile İsrail’in saldırıları gibi konular ele alındı. Suriye hükümetinden bir yetkili, görüşmenin bu alanlara odaklandığını ifade etti.
Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamada ise “Bu toplantı, barış ve demokrasi isteyen Suriye halkına yönelik Fransa’nın tarihi taahhüdünün bir parçasıdır” denildi.
Fransa, Rusya’nın uzun süredir devam eden etkisinin ardından, Suriye’deki etkinliğini artırmayı hedefliyor. Fransız şirketleri ise yeniden yapılanma sürecinde önemli projelere dahil olma çabasında. Geçen hafta Fransız lojistik devi CMA CGM, Lazkiye Limanı’nı 30 yıl süreyle geliştirme ve işletme hakkını içeren bir anlaşmaya imza attı.
Suriye ve İsrail temasları
Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında İsrail’in Suriye’ye düzenlediği saldırılarla ilgili soruları yanıtlayan Şara, iki ülke arasında dolaylı görüşmelerin sürdüğünü söyledi. “İsrail ile dolaylı görüşmeler sürüyor. Bu, durumu kontrol dışına çıkmadan yatıştırmak amacıyla yapılan bir girişimdir” dedi.
İsrail’in müdahalelerini “rastgele ve düzensiz” olarak nitelendiren Şara, şu ifadeleri kullandı:
“İsrail, 1974 tarihli anlaşmayı ihlal etti. Şam’a ulaştığımız andan itibaren, tüm taraflara Suriye’nin 1974 anlaşmasına bağlı olduğunu ve BM’ye bağlı UNDOF güçlerinin Golan’daki mavi hatta dönmesi gerektiğini ilettik. İsrail ile ilişkisi olan tüm ülkelerle iletişim kurarak, İsrail’in Suriye’nin içişlerine müdahale etmemesi, hava sahasını ihlal etmemesi ve bazı tesisleri bombalamaması için baskı yapmaya çalışıyoruz. Bu şekilde olayların kontrol dışına çıkması engellenebilir.”
Reuters: BAE, İsrail ve Suriye arasında gizli diplomatik kanal kurdu
Reuters, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), İsrail ve Suriye arasında güvenlik ve istihbarat odaklı gizli temaslara aracılık ettiğini yazmıştı.
AB yaptırımları
AB’nin Suriye yaptırımlarıyla ilgili konuşan Şara, Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından bu yaptırımların uygulanmada kalmasının “haksız” olduğunu söyledi. “Bu yaptırımlar, önceki rejimin işlediği suçlar nedeniyle uygulanmıştı. Ancak artık bu yaptırımları sürdürmenin bir gerekçesi kalmadı” diyen Şara, Suriyelilerin güvenliğinin en büyük öncelikleri olduğunu vurguladı.
Yabancı savaşçılar
Suriye’de bulunan yabancı savaşçılarla ilgili bir soru üzerine Şara, bu kişilerin Suriye yasalarına tabi olacağını ve komşu ülkelere ya da kendi ülkelerine tehdit oluşturmayacaklarını taahhüt ettiklerini söyledi.
Ayrıca, bazı yabancı savaşçıların Suriyeli kadınlarla evlenip çocuk sahibi olduğunu belirterek, “Bu kişiler, Suriye Anayasası’nda tanımlanan yasal şartları taşıyorlarsa vatandaşlık alabilirler. Bu mesele, Suriye halkına destek verenlere yaraşır şekilde, saygılı ve onurlu bir biçimde çözülmelidir,” dedi.
Macron: Yaptırımlar aşamalı kaldırılabilir
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise Suriye’nin mevcut siyasi çizgiyi koruması durumunda, Avrupa Birliği yaptırımlarının aşamalı olarak kaldırılması için çalışacaklarını belirtti.
“Başkana, bu yolda devam ederse, biz de Avrupa yaptırımlarını aşamalı olarak kaldıracağımızı ve bu doğrultuda Amerikan ortaklarımızı da ikna etmeye çalışacağımızı söyledim,” dedi.
“Suriye’nin istikrarı ve birliği hem Ortadoğu’nun istikrarı hem de Fransız ve Avrupalıların güvenliği açısından büyük önem taşıyor” diyen Macron, IŞİD’le mücadelede Suriye ile işbirliğinin gerekli olduğunu vurguladı.
Hizbullah’a karşı mücadele vurgusu
Ayrıca Hizbullah’a karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğini savunan Macron, “İşbirliğimizin önemli bir kısmı Hizbullah’a karşı mücadeleyi yoğunlaştırmak, İran’ın ve bölgedeki vekil unsurlarının etkisine karşı koymak ve Suriye ile Lübnan’ın istikrarına katkı sağlamaktır” ifadelerini kullandı.
Macron, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını da eleştirerek, “Komşularınızın toprak bütünlüğünü ihlal ederek kendi güvenliğinizi sağlayabileceğinizi düşünmüyorum. Bombalamalar ve ihlaller kötü uygulamalardır. Bu konuda kimseye çifte standart uygulamayacağım,” dedi. İsrail ile daha yakın bir diyalog kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.
Ortadoğu
Reuters: BAE, İsrail ve Suriye arasında gizli diplomatik kanal kurdu

BAE, diplomatik ilişkisi bulunmayan İsrail ve Suriye arasında güvenlik ve istihbarat odaklı gizli bir arka kanal oluşturdu; temaslar Şara’nın Abu Dabi ziyareti sonrası başladı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), İsrail ve Suriye arasında diplomatik ilişki bulunmamasına rağmen, iki ülke arasında güvenlik ve istihbarat odaklı gizli temaslara aracılık ettiği bildirildi.
Reuters’a konuşan üç farklı kaynağa göre, bu görüşmeler Suriye’nin yeni yönetiminin İsrail ile yaşanan gerilimi yönetmek için başvurduğu bölgesel yardım arayışının bir parçası.
Konuyla ilgili doğrudan bilgisi olan bir kaynak, bir Suriyeli güvenlik yetkilisi ve bölgeden bir istihbarat görevlisi, söz konusu temasların bugüne kadar kamuoyuna açıklanmadığını ve özellikle güven artırıcı adımlara odaklandığını söyledi.
Zirve sonrası başlayan teknik temaslar
İlk kaynak, görüşmelerin Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın 13 Nisan’daki Abu Dabi ziyaretinden hemen sonra başladığını belirtti. Bu aşamada temasların “teknik meseleler” ile sınırlı olduğunu, ancak ileride ele alınabilecek başlıkların kapsamının belirsiz olmadığını ifade etti.
Suriyeli üst düzey bir güvenlik yetkilisi, bu temasların yalnızca terörle mücadele gibi güvenlik konularına odaklandığını, İsrail ordusunun Suriye’deki faaliyetlerinin ise gündemde olmadığını vurguladı.
Görüşmelere, BAE ve Suriye güvenlik yetkilileri ile eski İsrailli istihbaratçılar da dahil çeşitli aktörlerin katıldığı bildirildi. BAE Dışişleri Bakanlığı, Suriye Cumhurbaşkanlığı ve İsrail Başbakanlık Ofisi konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.
İsrail saldırıları gölgesinde arka kanal
Gizli diplomasi trafiği, geçen hafta İsrail’in Suriye’ye yönelik düzenlediği saldırılardan önce başlamıştı. Bu saldırılardan biri, Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yalnızca 500 metre mesafede gerçekleşti. Reuters, saldırıların ardından bu mekanizmanın işleyip işlemediğini doğrulayamadı.
ABD Kongre üyesi: Colani, İsrail ile normalleşmeye sıcak bakıyor
Bir başka kaynak ve bölgeden bir diplomat, İsrail ile Suriye arasında gerilimi düşürmeye yönelik gayri resmi temasların da son günlerde başka kanallardan sürdüğünü belirtti ancak ayrıntı vermekten kaçındı.
Suriye yönetimi ise İsrail’in hava saldırılarını dış müdahale ve gerilimi tırmandırma hamlesi olarak tanımlıyor. Yeni yönetimin, 14 yıllık savaş sonrası ülkeyi birleştirme hedefiyle hareket ettiği iddia ediliyor.
Şara’dan İsrail’e mesaj: Tehdit değiliz
Suriye’nin yeni liderliği, İsrail’e tehdit oluşturmadığını göstermek adına hem Şam’daki hem de yurtdışındaki Yahudi toplumu temsilcileriyle görüşmeler yaptı, hem de Hamas öncülüğünde düzenlenen 7 Ekim saldırısına katılan Filistin İslami Cihad Örgütü’nün iki üst düzey üyesini tutukladı.
Reuters’ın gördüğü ve geçen ay ABD Dışişleri Bakanlığı’na iletilen Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın mektubunda şu ifadeler yer aldı: “Suriye’nin İsrail dahil hiçbir taraf için tehdit kaynağı haline gelmesine izin vermeyeceğiz.”
İsrail, uzun süredir yürüttüğü örtülü operasyonlarla İran ve Hizbullah gibi müttefiklerinin Suriye’deki etkisini zayıflatmayı hedefliyor. 2023 Aralık ayında Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana saldırılarını artıran İsrail, cihatçı grupların Suriye’nin güneyinde varlık göstermesine müsamaha göstermeyeceğini açıkladı. İsrail, ülke genelinde askeri hedefler olduğunu iddia ettiği yerleri bombaladı ve İsrail kara kuvvetleri güneybatıdan Suriye topraklarına girdi.
Reuters, Şubat ayında İsrail’in, ABD’ye Suriye’nin merkezî bir yapı yerine dağınık ve izole kalması yönünde baskı yaptığını da aktarmıştı. İsrail’in bu talebi, Ahmed Şara’ya olan güvensizliğine dayanıyor.
BAE yönetiminin de Suriye’nin yeni liderliğinin İslamcı yöneliminden çekinceleri olduğu, ancak Şara ile BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed arasında geçen ay yapılan görüşmenin “çok olumlu” geçtiği, böylece Abu Dabi’nin bazı kaygılarının hafiflediği ifade edildi. Görüşmenin birkaç saat sürdüğü ve Şara’nın sonraki randevusuna geç kaldığı da belirtildi.
Ateşkes ve İsrail mesajı
Gizli arka kanalın oluşturulması, Şara’nın BAE temaslarından yalnızca birkaç gün sonra gerçekleşti. BAE’nin 2020 yılında ABD arabuluculuğuyla İsrail ile resmi ilişkiler kurmuş olması, Şam için bu ülkeyi doğal bir arabulucu haline getiriyor.
İsrail’in son saldırıları, bir ses kaydında Peygamber Muhammed’e hakaret içerdiği iddia edilen ifadelerin yayılması sonrası Sünni grupların Dürzileri hedef almasının hemen ardından geldi.
Suriye yönetimi, tansiyonu düşürmek amacıyla Süveyda’daki bazı Dürzi gruplarla bir anlaşmaya vararak, bu topluluklardan yerel güvenlik güçleri istihdam etme kararı aldı. Bu adım şimdilik gerilimi azaltmış görünüyor.
Ancak ülkeyi yeniden yapılandırma sürecinde olan Şara için bu olaylar ciddi bir sınav anlamına geliyor. Mart ayında yüzlerce Alevi’nin öldürülmesi gibi mezhepsel şiddet olayları, azınlık gruplar arasındaki endişeleri derinleştirirken, uluslararası toplumdan da tepki topladı.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş2 hafta önce
Pahalgam terör saldırısı, Hindistan ve Pakistan yine kavgalı…
-
Görüş2 hafta önce
Dönüşümün gereklilikleri ve ulusal ortaklığın ihtiyaçları arasında Hamas
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
ABD’li ekonomist: Çin’in “e-ticaret + altyapı” sinerjisi bölgesel ekonomik dönüşümü hızlandırıyor
-
Görüş6 gün önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Görüş1 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jeffrey Sachs: ABD’nin Asya’daki askeri üslerini kapatın
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
Francis Acquah Amaning ile Çin-Afrika dijital işbirliğinin ilerlemesi ve potansiyeli üzerine röportaj