Bizi Takip Edin

Ortadoğu

“Operasyonun hedeflerine ulaşmada iki günde beklenmedik başarı yakalandı”

Yayınlanma

yasin atlioglu

Hamas’ın başlattığı operasyonun ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik hedef gözetmeyen hava saldırıları devam ediyor. Lübnan’dan ateşlenen füzeye İsrail ordusu ağır silahlarla karşılık verdi. Savaşın Lübnan’a sıçrama ihtimali her geçen saat artarken yapılan sert açıklamalar olası bir ateşkesin yakın olmadığı izlenimi veriyor.

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu ile Hamas’ın operasyonu ve İsrail’in karşı saldırılarını konuştuk. Hamas’ın temel hedeflerinin unutulan Filistin meselesinin Orta Doğu’nun en önemli siyasî ve insanî krizlerinden biri olduğunun herkese hatırlatılması ve İsrail’in karşı konulamaz bir devlet imajının yıkılması olduğunu belirten Atlıoğlu, “Hamas’ın, operasyonun iki gününde bu hedeflere ulaşma konusunda beklenmedik bir biçimde başarılı bir performans sergilediği söylemek mümkün” diyor.

Atlıoğlu, Hamas’ın operasyonunun İsrail şiddetini meşrulaştırdığı iddiasıyla ilgili, “İsrail, kendi çıkarlarını savunmak veya kendine yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için şiddet ve askerî güç kullanırken çoğu zaman bunu meşrulaştırma ihtiyacı duymamış, hatta kendi aleyhine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkan kararları dikkate bile almamıştır” ifadelerini kullanıyor:

-Hamas, bu operasyonu neden başlattı ve tam olarak neyi hedefliyor? Neden şimdi?

Hamas’ın operasyonu, en şeyden önce Filistin’de 70 yıldan fazladır süren çatışmanın ve İsrail’in yayılmacı siyasetinin ürettiği ve biriktirdiği sorunların bir neticesi olarak görülmeli. 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması sonrasında Orta Doğu’da Arap devletlerinin ortak ulusal davası olarak başlayan Filistin meselesi İsrail karşısında uğranılan askerî mağlubiyetler ve Arap milliyetçiliğini 1960’ların sonunda eski popülaritesini kaybetmesiyle sona ermişti. 1970’lerden günümüze kadar ise önce Filistin Kuruluş Örgütü, daha sonra da Hamas gibi Filistinli siyasî ve askerî yapılar İsrail’in varlığına karşı Filistinlilerin hakların savunma konusunda ciddi bir mücadele sergiledi. Fakat bu mücadele, İsrail’in işgal, ilhak ve yerleşim kurma yoluyla nüfus yapısını dönüştürme siyasetine engel olamadı. 1948 Arap-İsrail Savaşı ve sonrasında milyonlarca Filistinli kendi ülkelerini terk edip Suriye, Lübnan gibi komşu ülkelerde mülteci durumuna düştü. Bu Filistinliler ve onların çocukları ve torunları, yıllarca barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmadığı mülteci kampların ülkelerine geri dönme umuduyla ayakta kalmaya çalıştı.

1990’lardaki Orta Doğu Barış Süreci, Filistin içinde bölünmüş iki toprak parçası üzerinde Filistinlilere yaşama şansı tanısa ve Filistinli bir siyasî otoritenin ortaya çıkmasını sağlasa da aslında hiçbir sorunu çözmedi. Hatta Filistin’deki çatışmayı daha karmaşık bir hale getirdi ve Filistinli örgütlerin kendi arasında bölünmesinin yolunu açtı. Nitekim İsrail de bundan sonra her fırsat bulduğunda kendine varlığına tehdit oluşturduğu gerekçesiyle Filistinliler üzerine şiddet ve yıldırma siyasetini sürdürdü. Tabii 2011 yılında Suriye’de patlak veren kriz ve iç çatışma Filistin meselesini yeni bir aşamaya soktu. Neredeyse son 10 yıldır Suriye İç Savaşı’nın gölgesinde Filistin meselesi, İsrail baskısı altında zor şartlarda yaşayan Filistinliler ve milyonlarca Filistinli mülteci unutuldu ve gündemden düştü.

Tüm bunlar göz önüne alındığında Hamas’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği operasyon, Filistinlilerin yıllarca biriktirdiği öfkenin patlaması olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda operasyonun temel hedeflerinin unutulan Filistin meselesinin Orta Doğu’nun en önemli siyasî ve insanî krizlerinden biri olduğunun herkese hatırlatılması ve İsrail’in karşı konulamaz bir devlet imajının yıkılması olduğu aşikârdır. Hamas’ın operasyonun iki gününde bu hedeflere ulaşma konusunda beklenmedik bir biçimde başarılı bir performans sergilediği söylemek mümkün. Bununla birlikte Hamas’ın bu operasyonu ne kadar sürdürebileceği ve İsrail’in karşı saldırıları karşısında ne düzeyde direnç göstereceği çatışmanın seyri ve belki de çatışmanın asıl kazananın kim olacağını belirleyecektir.

“İran ile işbirliği mümkün”

-İran, bu operasyonun neresinde? Destekçisi mi, yoksa bir eşgüdüm söz konusu mu? İsrail’in karşı saldırısının dozu arttıkça Hizbullah bu mücadeleye katılır mı?

Operasyonun zamanlaması, hedefleri ve iki günde İsrail tarafında yarattığı insan kaybı düşünülürse oldukça profesyonel bir şekilde yürütüldüğü ve stratejik bir aklın ürünü olduğu aşikâr. Aslına bakılırsa İsrailli yetkililer dahil hiç kimse Filistinli örgütlerin böyle bir operasyonu gerçekleştirebileceğini düşünmüyordu. Dolayısıyla operasyon başladığında bu işin arkasında İran, Hizbullah, hatta Suriye gibi aktörlerin olabileceği akla geldi. Dünden beri Batılı medya kurumlarında İran’ın adı daha açık bir biçimde dillendirilmeye başlandı. Bu iddiaların doğruluğu ve devletlerin propagandasının bir parçası olup olmadığı bilinmese de İran’ın doğrudan veya dolaylı destek vermiş olma ihtimali yüksek görünmektedir. Nitekim Suriye, İran ve Hizbullah gibi aktörler 2011 yılından sonra Hamas’la bozulan ilişkileri son yıllarda onarmak için büyük bir çaba göstermiştir.

İran, Körfez ülkeleriyle İsrail arasındaki yakınlaşma, İsrail iç siyasetindeki kaos ortamı gibi faktörleri dikkate alarak bölgesel gücünü göstermek adına Hamas ile işbirliği yapmış olabilir. Tabii İran’ın bu yolla Filistin meselesinin savunucusu olarak kendi itibarını da artıracağı aşikârdır. Hizbullah konusuna gelince. Hizbullah da İran ile birlikte bu operasyonun hazırlanmasında katkı sunmuş olabilir, fakat bu Hizbullah’ın Filistin’deki çatışmaya doğrudan müdahil olacağı manasına gelmez. Hizbullah Şii kimlikli bir örgüt olsa da her şeyden önce Lübnan siyasetinin önemli siyasî bir aktörüdür. Lübnan’ın büyük bir siyasî, ekonomik ve toplumsal çöküş yaşadığı bir süreçte Hizbullah’ın İsrail’e karşı savaş açması örgüt üzerinde siyasî, askerî ve mali açıdan onarılması zor bir büyük bir tahribat yaratabilir, hatta Lübnan’da yeni bir iç savaşın kapılarını aralayabilir.

“Ateşkes olmazsa savaş Lübnan’a sıçrayabilir”

-Hamas’ın bu operasyonu bölgedeki genel gidişatı ve dengeleri hangi yönde değiştirme potansiyeli taşıyor?

Hamas’ın operasyonu, daha önce de belirttiğim gibi Filistin meselesinin yeniden gündeme gelmesi açısından önemlidir. Bundan sonra bölgedeki Müslüman devletler ve liderlerin İran’ın bu yolla itibarını artırmasını dikkate alarak Filistin meselesini göz ardı etmesi mümkün değildir. Kısacası Filistin Orta Doğu siyasetinin gündemine bölgenin en önemli siyasî ve insanî sorunu olarak yeniden geri dönebilir. Türkiye, Katar, Mısır gibi devletler arabulucu olarak ve uluslararası örgütler düzeyinde yapacakları diplomatik girişimlerle çatışmayı çözme yönünde yeni adımlar atabilir. Buna karşılık BAE, Suudi Arabistan gibi devletlerin İsrail ile yakınlaşmaya yönelik siyasetini ne düzeyde etkileyeceğini ve diğer bölgesel aktörlerin nasıl pozisyon alacaklarını söylemek için çatışmanın seyrinin nasıl şekilleneceğine bakmak gerekiyor.

Eğer çatışma daha önce olduğu gibi bir barışla kısa sürede sonlandırılamazsa Filistin içindeki şiddet ve ölümler artacak, belki de çatışma Lübnan gibi komşu ülkelere sıçrayacaktır. Bu beklenen en kötü senaryo. Filistin’de çatışma sürerken Lübnan’da yeni bir iç savaşın başlaması tüm bölgeyi 1970’lerdeki istikrarsızlığa geri döndürebilir. Hatta Suriye’deki iç savaşın da sona ermediği düşünüldüğünde durum 1970’lerden daha da kötü hale gelebilir. Öte yandan bu çatışma bitse de bitmese de İsrail’in bundan sonra Filistinlere karşı daha güvenlikçi bir siyaset izleyeceğini ve son yıllarda yaptığı gibi Suriye topraklarındaki İran unsurlarına yönelik saldırılarını artıracağını söylemek mümkündür.

-Hamas’ın bu operasyon ile İsrail’in saldırılarına meşruiyet kazandırdığına dair yorumlar var. İsrail-Filistin sorununun geçmişini bilen biri olarak bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hamas’ın bu operasyon ile İsrail’in saldırılarına meşruiyet kazandıracağı, diğer bir deyişle İsrail’in bu operasyonu Filistinliler üzerine düzenleyeceği intikam saldırılarını meşrulaştırmak için kullanacağı aşikâr. Nitekim Hamas operasyonu Batılı devletler nezdinde ve uluslararası medyada büyük ölçüde İsrail topraklarına ve sivillere yönelik bir saldırı olarak yorumlandı.

Öte yandan İsrail’in kurulduğundan beri uluslararası hukuku ve insan haklarını yok sayan militarist ve güvenlikçi bir devlet yapısına sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor. İsrail, kendi çıkarlarını savunmak veya kendine yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için şiddet ve askerî güç kullanırken çoğu zaman bunu meşrulaştırma ihtiyacı duymamış, hatta kendi aleyhine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkan kararları dikkate bile almamıştır.

Ortadoğu

Trump-Netanyahu gerginliği büyüyor

Yayınlanma

Trump-Netanyahu gerginliği, ABD Başkanı Donald Trump’ın Körfez turu öncesinde İsrail’e Hamas’la ateşkes anlaşmasına varması için yaptığı baskıyla yeni bir boyut kazandı. Washington, İsrail’e “anlaşmazsa yalnız kalır” mesajı verirken, Gazze’ye insani yardım sürecinin İsrail’e rağmen başlatılacağı bildirildi. ABD ayrıca, Suudi Arabistan’la yapılacak nükleer işbirliği için İsrail’le normalleşme şartını da kaldırdı.

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Mayıs’ta başlayacak Körfez ziyareti öncesi İsrail’in Hamas ile ateşkese varması yönünde baskılarını artırdı. Haaretz’e konuşan bir kaynağa göre Washington, bu süreci yüksek öncelik olarak değerlendiriyor ve İsrail’e, “ABD ile birlikte ilerlemezse yalnız bırakılacağı” mesajını iletiyor.

Witkoff: Tarihi tren kalktı, ABD peronda beklemeyecek

Öte yandan Haaretz İsrailli rehinelerin aileleriyle görüşen ve “ateşkes anlaşmasına yanaşmazsa İsrail’in bedel ödeyebileceğini” söyleyen ABD’li yetkilinin Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff olduğunu yazdı.

İsrail Kanal 12’ye sabah saatlerinde ABD’li yetkinin rehine ailelerine şunu söylediğini aktardı: “Bugüne kadar rehineler savaşın bitmemesinin bedelini ödedi. Artık bu bedel sadece onlar için değil, İsrail için de ağır olacak.”

Witkoff, Husilerle yapılan ateşkesin sadece bir başlangıç olduğunu belirterek, “İsrail aklını başına almazsa Yüzyılın Anlaşması da İsrail dışında şekillenebilir. Tarihi tren çoktan kalktı, ABD peronda beklemeyecek” ifadelerini kullandı.

Üst düzey bir İsrail güvenlik yetkilisi bu hafta, kabine tarafından onaylanan Gazze işgalinin genişletilmesi planının, Trump’ın Körfez ziyaretinin tamamlanmasıyla başlatılacağını söylemişti.

Reuters: Suudi Arabistan için İsrail’siz formül

Reuters’a konuşan kaynaklara göre, Trump yönetimi Suudi Arabistan ile yürüttüğü sivil nükleer enerji görüşmelerinde, İsrail’le normalleşmeyi artık ön koşul olarak sunmuyor. Bu hamle, 100’den fazla İsrailli eski yetkilinin bir araya geldiği Bölgesel Güvenlik Koalisyonu tarafından “acil bir uyarı” olarak değerlendirildi.

Washington, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas arasında imzalanan İbrahim Anlaşmalarına Suudi Arabistan’ın da katılımını sağlamak için son birkaç yıldır bir ‘mega anlaşma’ öneriyordu. Masadaki formül, Suudi Arabistan’ın İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi karşılığında kapsamlı bir savunma anlaşmasını ve sivil nükleer enerji programında yardım önerisini içeriyordu.

Trump-Netanyahu gerginliği Gazze yardımı üzerinden de büyüyor

Öte yandan “Washington’un Husilerle anlaşma yapmak için İsrail’den izin almak zorunda olmadığı” sözleriyle dikkatleri üzerine çeken ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, Trump’ın Gazze’ye insani yardım girişinin sağlanması için talimat verdiğini belirtti.

Haaretz’e göre, Huckabee, Gazze’de gıda eksikliğinin ve insanların açlıktan hayatını kaybetmesinin en büyük tehlike olduğunu kaydetti. ABD’li elçi, yardım dağıtım planının ateşkes anlaşmasına varılıp varılmamasına bağlı olmayacağını belirtti.

Huckabee, yardım dağıtımında İsrail’in dahlinin olmayacağına ve ABD’nin yapacağı her şeyi İsrail’e söylemek zorunda olmadığına dikkati çekti.

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce da Gazze’de yardım dağıtımını yönetecek yeni bir vakıf kurulacağını duyurdu. Ancak ayrıntı vermedi.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze’ye insani yardım girişini durdurmuş, 18 Mart’ta saldırılarını yeniden başlatmıştı. Washington’un bu adımı, Tel Aviv’in uluslararası kamuoyu baskısını hafifletmek için hazırladığı sınırlı yardım planını da etkisiz kılabilir.

Israel Hayom da Trump hem İran’a yönelik baskı, hem de Suudi Arabistan’la normalleşme sürecinde Netanyahu’nun oyalayıcı tutumu nedeniyle “usandığını” ve Trump’ın, “ABD çıkarlarını ilgilendiren bazı kararlarda İsrail’siz hareket edeceği” iddia etmişti.

İsrail 2 Mart’ta Gazze’ye insani yardım girişini durdurmuş, 18 Mart’ta ise saldırılarına yeniden başlamıştı. İsrail ordusunun 19 aydır saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de yardım girişinin engellenmesi büyük bir insani krize yol açmış durumda.

Uluslararası tepkileri azaltmak isteyen Tel Aviv yönetiminin, İsrail ordusunun dahil olduğu sınırlı bir insani yardım dağıtımı planı üzerinde çalıştığı duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

“Trump ve Netanyahu arasında ipler koptu”

Yayınlanma

Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkiler, Gazze’deki ateşkes ve esir takası süreci nedeniyle kritik bir dönemece girdi. ABD Başkanı Trump’ın Netanyahu ile teması kestiği iddia edilirken, üst düzey bir ABD’li yetkili Tel Aviv’in anlaşmaya yanaşmaması durumunda “ağır bedel” ödeyeceğini söyledi. Hafta sonu Trump’tan kapsamlı bir ateşkes planı duyurusu bekleniyor.

Trump ve Netanyahu: Güvensizlik krizi derinleşiyor

İsrail Ordu Radyosu muhabiri Yanir Cozin’in aktardığına göre, ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile teması kesme kararı aldı.

Cozin, X hesabından yaptığı paylaşımda, bu kararın arkasında Trump’ın çevresinden gelen “Netanyahu seni manipüle ediyor” yönündeki uyarıların etkili olduğunu belirtti.

İsrailli bir yetkiliye göre, Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in Cumhuriyetçi senatörlerle Trump hakkında “küstahça” konuşması da ilişkileri daha da gerdi. Trump’ın “enayi” gibi görünmekten hoşlanmadığı, bu nedenle Netanyahu ile doğrudan teması sona erdirdiği belirtildi.

İddia: Trump ve Netanyahu ilişkisi son derece gergin

Cozin ayrıca, ABD ile İsrail ilişkilerindeki bozulmanın temelinde Tel Aviv’in İran ve Husiler konusunda somut bir strateji ortaya koyamaması ve Gazze’ye dair net bir yol haritası sunamamasının yattığını aktardı.

ABD’den uyarı: İsrail anlaşmazsa bedel ödeyecek

The Jerusalem Post’un haberine göre, Gazze’deki esirlerin aileleriyle yapılan bir toplantıda konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili, İsrail’in ateşkes ve esir takası anlaşmasına yanaşmaması halinde çok ağır sonuçlarla karşılaşacağını ifade etti.

Habere göre ABD’li yetkili, İsrail’in müzakerelerdeki tutumunu sert bir şekilde eleştirerek, İsrail dahil olmasa bile ABD’nin Suudi Arabistan ile bölgesel bir anlaşmaya varacağını söyledi.

Savaşı sona erdirmemenin bedelini şimdiye kadar esirlerin ödediğini belirten yetkili, “Anlaşmaz olmazsa sadece esirler için değil İsrail için bunun bedeli çok ağır olacak” dedi.

Yetkili ayrıca, ABD’nin Husilerle yaptığı ateşkesin sadece başlangıç olduğunu belirterek “İsrail aklını başına almazsa anlaşma İsrail olmadan gerçekleşecek” ifadesini kullandı.

“ABD, İsrail’den izin almak zorunda değil”

Öte yandan ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee’den ABD’nin Husilerle yaptığı ateşkese ilişkin dikkat çekici bir çıkış geldi.  Huckabee, Washington’un Husilerle anlaşma yapmak için İsrail’den izin almak zorunda olmadığını söyledi.

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Kanal 12’ye verdiği röportajın yayımlanan ön gösteriminde Huckabee, Husilerin İsrail’e yönelik saldırılarında Amerikan vatandaşlarının zarar görmesi durumunda ABD’nin harekete geçeceğini duyurdu.

“ABD, Husilerin gemilerimize ateş açmasını engelleyecek bir tür düzenleme yapmak için İsrail’den izin almak zorunda değil” diyen Huckabee, ABD’nin kararlarının kendi ulusal güvenlik önceliklerine bağlı olduğunu vurguladı.

“Amerikalıya zarar gelirse bu bizim işimiz olur”

ABD Başkanı Donald Trump ile Başkan Yardımcısı JD Vance ile konuya ilişkin görüştüğünü belirten Huckabee, şu ifadeleri kullandı: “İsrail’de yaşayan 700 bin Amerikalı bulunuyor. Eğer Husiler İsrail’e bir şeyler yapmaya devam etmek istiyorlarsa ve bir Amerikalıya zarar verirlerse ancak o zaman bu bizim işimiz olur.”

Röportajı yapan gazetecinin, “ABD’nin sadece Husi füzelerinin Amerikan vatandaşlarını hedef alması halinde mi müdahil olacağını” sorması üzerine Huckabee “Bu, bizim öncelikli işimizin ne olacağı meselesi” dedi.

“Trump’tan ateşkes planı gelebilir”

Öte yandan Israel Hayom gazetesine göre, Trump’ın bu hafta sonu Gazze’deki ateşkes sürecine ilişkin bir anlaşma taslağını açıklaması bekleniyor. Diplomatik kaynaklara göre, bu plan İsrail’in tüm taleplerini karşılamayacak ve Hamas’a sivil yönetime katılım gibi bazı garantiler içerebilecek.

Planın ilk aşamasında, ABD’nin Gazze’de yerinden edilmiş sivillere insani yardım sağlaması ve bölgenin yeniden inşasında merkezi bir rol üstlenmesi hedefleniyor.

Trump’ın açıklamasının Netanyahu’ya bir “oldu bitti” olarak sunulabileceği ve İsrail Başbakanı’nın bu durum karşısında içeride yeni bir koalisyon krizine sürüklenebileceği belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İddia: Trump ve Netanyahu ilişkisi son derece gergin

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın özellikle Suudi Arabistan ve İran konusunda Tel Aviv’i beklemeden adım atma kararı aldığı öne sürüldü. Trump’ın yakın çevresine göre Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkiler son derece gergin.

ABD Başkanı Donald Trump’ın özellikle Suudi Arabistan ve İran konusunda Tel Aviv’i beklemeden adım atma kararı aldığı öne sürüldü. Trump’ın yakın çevresine göre Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkiler son derece gergin.

İsrail basınında yer alan iddialara göre, ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ilişkilerde ciddi bir hayal kırıklığı yaşıyor. Israel Hayom gazetesine konuşan kaynaklar, iki lider arasındaki bağların “en düşük seviyeye” indiğini ve karşılıklı hayal kırıklıklarının arttığını ifade etti. Trump’ın, özellikle İran’a politikası ve İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesi sürecinde Netanyahu’yu yetersiz bulduğu aktarıldı.

NYT: İsrail’in İran saldırısı ABD’deki çatlak nedeniyle rafa kalktı

Trump: Netanyahu karar almakta gecikiyor

Haberde yer alan bilgilere göre, Trump yönetimi, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerde ABD çıkarlarını ilerletecek bazı stratejik adımlar atmak istiyor. Bu adımlarda İsrail’in de yer alması bekleniyordu. Ancak Trump’a göre Netanyahu, bu süreçte gerekli kararları almakta gecikiyor. Trump’ın yakın çevresinden iki üst düzey kaynağa göre, Başkan, Netanyahu tarafından giderek daha fazla hayal kırıklığına uğratıldığını düşünüyor.

Riyad, Filistin mesajı istiyor

Haberde ayrıca, Suudi Arabistan’ın İsrail ile diplomatik normalleşmeye başlamadan önce Gazze’deki savaşın sona ermesini istediği belirtildi. Riyad yönetimi, İsrail’den ayrıca “ufukta bir Filistin devleti olduğu” yönünde açık bir mesaj bekliyor. İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in bu tür bir açıklama için “uygun dil” üzerinde uzun süre çalıştığı bildirildi. Ancak İsrail yönetimi, şu ana kadar Suudi Arabistan’ın beklediği net mesajı vermedi.

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Trump, İran konusunda da Netanyahu’dan memnun değil

srael Hayom gazetesi, Trump’ın İran nedeniyle de sabrının tükendiğini yazdı. Buna göre Trump, Signalgate nedeniyle görevden alınan Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’a Netanyahu ve ekibi tarafından “İran’a askeri müdahalede bulunma” yönünde baskı yapılmasına öfkeli. Netanyahu, Washington Post’ta yayımlanan bu iddiaya yanıt olarak Waltz ile sadece bir kez konuştuğunu söylemiş ancak Trump’ın ikna olmadığı belirtilmişti.

WP: Waltz, ‘Netanyahu ile yoğun işbirliği’ nedeniyle gözden düştü

Waltz’ın görevden alınmasında bu baskıların etkili olduğu ileri sürüldü. Netanyahu, bu iddialara karşılık Waltz ile yalnızca bir kez görüştüğünü söylemiş olsa da Trump’ın bu açıklamadan tatmin olmadığı aktarıldı.

Ortadoğu politikalarını İsrail’siz sürdürme kararı aldı

Son dönemde kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde Trump’ın, Netanyahu ile uyumsuzluk nedeniyle Ortadoğu politikasını İsrail’i beklemeden ilerletme kararı aldığı ifade ediliyor. Israel Hayom, bu konuda “Başkan, İsrail’in kendisinden beklenen adımları atmasını beklemeyi reddediyor ve İsrail’in katılımı olmadan ilerleyecek” ifadelerine yer verdi.

ABD, Husi ateşkesinden İsrail’i dışladı

Trump’ın İsrail’e olan öfkesinin bir diğer göstergesi olarak, Yemen’deki Husilerle varılan ateşkes anlaşmasında İsrail’in dışlanması gösteriliyor. Habere göre, ABD yönetimi anlaşmayı ilan ettikten sonra, İsrailli yetkililer Beyaz Saray’dan uzun süre bilgi alamadı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, gelişmelerin ardından yaptığı açıklamada “İsrail, her türlü tehdide karşı kendini yalnız başına savunabilecek güçtedir” ifadesini kullandı.

İsrail; ABD-İran müzakereleri çökerse saldırı seçeneği için bastırıyor

Trump’ın gelecek hafta gerçekleştireceği bölge ziyaretine İsrail’i dahil etmemesi de dikkat çekiyor. Programda şu an için İsrail’e herhangi bir ziyaret planı bulunmuyor. Bu durum, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki gerilimin diplomatik düzeyde de somutlaştığına işaret ediyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English