Bizi Takip Edin

Avrupa

Polonya’da seçim öncesi iktidar ile muhalefet arasındaki gerilim artıyor

Yayınlanma

Geçen hafta sonu, Polonya’nın milliyetçi-muhafazakâr iktidarı Hukuk ve Adalet (PiS) partisine karşı düzenlenen yürüyüşlere yüz binlerce kişi katıldı.

2020 yılında kürtajın neredeyse tamamen yasaklanmasına karşı düzenlenen kitlesel protestolardan bu yana ülkenin en büyük gösterileri gerçekleşirken, PiS gösterileri ‘nefret yürüyüşü’ olarak tanımladı.

Polonya ve Avrupa bayrakları ile gelen katılımcılar, yükselen enflasyondan PiS’i sorumlu tutan ve onu kayırmacılık, yolsuzluk ve demokrasiyi yok etmekle suçlayan pankartlar taşıdı.

Notes from Poland (NFP) isimli haber sitesine Varşova’daki eylem alanından demeç veren 51 yaşındaki protestocu Marek, “Yasaları yok etmek, anayasayı görmezden gelmek: bizi harekete geçiren de bu oldu. İnsanların canına tak etti. Bu çapta bir hırsızlık, yolsuzluk… burası normal bir ülke değil, burası bir tür muz cumhuriyeti,” diye konuştu.

Eski Başbakan Donald Tusk protestolara liderlik ediyor

Protestolar bu sonbaharda yapılacak parlamento seçimleri öncesinde düzenlendi ve tüm büyük muhalefet partileri tarafından desteklendi.

Öğle saatlerinde, en büyük muhalefet partisi Sivil Platform’un (PO) lideri Donald Tusk kalabalığa hitap etmek üzere sahneye çıktı. Kendisine sosyalizmin çözülmesinden sonraki ilk Polonya lideri Lech Wałęsa’nın yanı sıra Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski de eşlik etti. 2007-2014 yılları arasında Polonya Başbakanı olan Tusk, 2019’dan beri de Avrupa Parlamentosu’ndaki muhafazakâr partilerin grubu Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) lideri.

Tusk konuşmasında, “Bugün buradayız ki tüm Polonya, tüm Avrupa ve tüm dünya ne kadar güçlü olduğumuzu ve kaçımızın demokrasi ve özgür bir Polonya için yeniden mücadele etmeye hazır olduğunu görsün,” dedi.

Polonya, AB’ye bayrak açtı: Ulusları korumak için ulusal egemenlik

Merkez sağ ve sol da katılıyor

Tusk yürüyüşün öncülüğünü üstlenirken, tüm ‘demokratik muhalefet’ gruplarını da yürüyüşe katılmaya çağırdı. Bu çağrıya kulak verenler arasında parlamentodaki en büyük ikinci muhalefet grubu olan Sol (Lewica) da vardı.

Diğer ana muhalefet gücü olan Polonya 2050 (Polska 2050) ve Polonya Halkı (PSL) arasında kısa süre önce kurulan merkez sağ ittifak ise başlangıçta destek vermekten kaçınmıştı. Fakat geçen hafta Salı günü yürüyüşe katılacaklarını açıkladılar ve kısa süre önce kabul edilen ve muhalefetin PiS tarafından kendilerine karşı kullanılacağını söylediği, bireylerin kamu görevlerinden men edilmesini sağlayacak bir komisyon kurulmasını öngören yasanın bardağı taşıran son damla olduğunu söylediler.

PiS’in ‘Rus müdahalesi’ komisyonu

Polonya parlamentosu tarafından geçen hafta onaylanan ‘Rus etkisi’ komisyonu, 2007-2022 yılları arasında Rusya’nın müdahalesi iddialarını araştıracak.

Cumhurbaşkanı Andrzej Duda tarafından imzalanması gereken yasa, bir komisyon kurulmasını ve bu komisyonun kararlarının Rusya tarafından etkilendiğini tespit etmesi halinde kişilerin 10 yıl süreyle kamu görevlerinden men edilmesini öngörüyor.

PiS sözcüsü Rafal Bochenek, planı eleştiren ana muhalefete cevap olarak, “Donald Tusk’ın vicdanında bir şey varsa korkmalı,” demişti.

PiS, Tusk’ın Polonya’nın gaz ve kömür gibi Rus mallarının ithalatına aşırı bağımlı hale gelmesine izin verdiğini iddia ediyor.

Komisyon, 2007-2015 yılları arasında PO liderliğindeki hükümetin iki dönemini kapsayan 2007-2022 yıllarını araştıracak. PO, 2015 seçimlerinde ve 2019’da PiS’e karşı kaybetmişti.

2023’ün sonbaharında yapılacak seçimlerde PiS üçüncü kez üst üste göreve gelmeyi hedeflerken, Tusk da merkez sağdan sola bir dizi küçük muhalefet partisinden oluşan bir hükümetle partisini yeniden iktidara taşımayı umuyor.

Cumhurbaşkanı Duda’nın yasa hakkındaki kararını vermesi için 21 günü var.

Polonya’da seçimlere doğru: ABD ve AB kimlere yatırım yapıyor?

İktidarın Almanya karşıtı retoriği

Polonya’da iktidar partisinin muhalefete yönelik suçlamalarının başında, Berlin’in Varşova’da bir rejim değişikliği hedeflediği iddiası yer alıyor.

Örneğin iktidar partisinin şefi Jarosław Kaczyński, “AB içinde, Almanya liderliği altında tek bir devlet oluşturmak istediklerini görüyoruz. Bu bizim için egemen devlet olmanın sonu demek,” demişti.

Yine Kaczyński geçtiğimiz Eylül ayında yaptığı açıklamada Polonya’nın mevcut hükümetinin ‘Almanlarla Rusların Avrupa’ya hükmetme planlarına uymadığını’ ileri sürmüştü.

Kaczyński, bu planların ‘Polonya’yı köleleştirerek ve komşu güçlere boyun eğdirerek’ kazanacakları servete güvenen Polonya iç muhalefeti tarafından desteklendiği iddiasını ortaya atmıştı.

Kaczyński’nin bu tür söylemleri yeni değil. 2021’de AB’nin ‘dördüncü Alman İmparatorluğu’ haline geldiğini kaydeden siyasetçi, 2020 yılında ise muhalefeti ülkelerini ‘Almanya’nın bir uzantısı’ haline getirmek istemekle suçlamıştı.

Hükümet üyelerinden de benzer açıklamalar gelmişti. Örneğin Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro daha önce, “Almanya Polonya’da kendi hedeflerini uygulayacak bir sömürge hükümeti istiyor,” demiş ve bu nedenle, Donald Tusk’ı hükümete geri döndürme çabasının bir parçası olarak Polonya’nın AB fonlarının bloke edildiğini öne sürmüştü.

Hükümetin sözcüsü olarak kullanılan kamu yayıncısı TVP’nin bir akşam kuşağında da ‘Almanya Polonya’nın egemenliğini elinden almak istiyor’ başlıklı bir haber yayınlanmıştı. TVP, Tusk önderliğindeki muhalefeti ‘Alman çıkarlarının aleti’ olarak lanse ediyor.

Avrupa

Estonya’dan AB’ye petrol resti: Yaptırım paketini veto edebiliriz

Yayınlanma

Estonya, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın düşürülmemesi halinde Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketini veto etme tehdidinde bulundu. Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna, varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatın 45 dolara indirilmesi konusunda ‘çok kararlı’ olduklarını belirtti.

Estonya, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın düşürülmesini öngören maddenin paketten çıkarılması durumunda, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya yönelik 18’inci yaptırım paketini bloke edebileceğinin sinyalini verdi.

Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Estonya’nın bu konuda net bir tutum sergilediğini vurguladı.

Tsahkna, ERR‘ye verdiği demeçte, “Petrol tavan fiyatının düşürülmesinin bu pakette yer alması gerektiği konusunda çok net bir pozisyondayız. Bu konuda çok güçlü bir duruşumuz var,” ifadelerini kullandı.

Bakan, daha düşük bir tavan fiyat belirlenmesinin yeni yaptırım paketinin en güçlü unsuru olacağını da sözlerine ekledi.

Dışişleri Bakanı, varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatın 45 dolara indirilmesi teklifinin, Avrupa Komisyonu tarafından sunulan ilk öneride de yer aldığını açıkladı.

Akdeniz ülkeleri karşı çıkıyor

Delfi‘de yer alan habere göre, başta Malta olmak üzere büyük denizcilik sektörüne sahip Akdeniz ülkeleri, bu maddenin paketten çıkarılmasını istiyor.

Bu nedenle Estonya’nın, yeni bir tavan fiyat belirlenmemesi hâlinde 18’inci paketin kabulünü veto etmeye hazır olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliği’nin dış politika kararları, tüm üye devletlerin oy birliğini gerektiriyor.

Tsahkna, Estonya’nın tutumunun, Avrupa Komisyonu tarafından önerilen yaptırım paketini orijinal hâliyle kabul etmek olduğunu ve bazı ülkelerin tavan fiyat maddesini çıkararak paketi zayıflatma girişimine karşı olduklarını vurguladı.

Bakan, AB’nin büyük ülkelerinin de Estonya’nın bu duruşunu destekleyeceğini umduğunu dile getirdi.

G7 ve ABD’den olumlu sinyaller

Mevcut 60 dolarlık tavan fiyatın iki yıldır yürürlükte olduğunu hatırlatan Tsahkna, Batılı büyük güçlerin böyle bir adımı desteklememesi nedeniyle fiyatın bugüne kadar düşürülmediğini belirtti.

Fakat son dönemde G7 ülkelerinin de Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatı daha da düşürmeye hazır olduğuna dair işaretler ortaya çıktı.

Tsahkna ayrıca, son günlerde ABD’den de Ukrayna’da askeri müdahalesini sürdüren Rusya’ya yeni kısıtlamalarla baskı yapma hazırlığına dair sinyaller geldiğini kaydetti.

Bakan, ABD Senatosunda Lindsey Graham ve Richard Blumenthal’ın girişimiyle hazırlanan paket ile AB’nin yeni yaptırım paketinin aynı anda yürürlüğe girmesinin Moskova üzerinde ciddi bir baskı kurabileceğini ekledi.

Müzakereler sürüyor

Bununla birlikte Tsahkna, yeni yaptırım paketi üzerindeki uzlaşma sürecinin henüz devam ettiğini ve Estonya da dâhil olmak üzere ülkelerin nihai kararını vermediğini vurguladı.

Yeni yaptırımların görüşüleceği bir sonraki müzakere turu, bugün Brüksel’de büyükelçilerin katılımıyla gerçekleştirilecek.

Yaptırım paketinin onaylanması için bir diğer olasılık ise salı günü yapılacak Dış İlişkiler Konseyi toplantısı olarak görülüyor. Ancak yaptırımlar resmi olarak daha sonra ve farklı bir formatta da onaylanabiliyor.

Rusya’ya petrol tavan fiyatı uygulanması, AB üyesi ülkelerin ticari gemilerinin, tavan fiyattan daha yüksek bir bedelle satılan Rus petrolünü taşımasını yasaklıyor.

Aynı zamanda, AB merkezli sigorta şirketlerinin ve diğer hizmet sağlayıcıların bu tür gemilere hizmet vermesi de engelleniyor.

Bu uygulamanın temel amacı, petrol ve diğer ham madde satış gelirlerini kesmek. 45 dolarlık bir tavan fiyat, Rusya’yı petrolünü dünya piyasa fiyatlarının çok daha altında satmaya zorlayacak.

Petrol fiyatlarındaki son durum

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından petrolün dünya piyasa fiyatı düşüşe geçti.

Savaşın başında varil başına 110 doların üzerine çıkan Brent ham petrolünün fiyatı, 2025 yılı başına kadar 80 dolara geriledi ve sonrasında 60 doların altına düştü.

Bugün ise fiyatlar yeniden 70 dolar civarında seyrediyordu. Rus ham petrol fiyatını yansıtan Ural endeksi ise 2022 başındaki 100 dolar civarındaki yükselişin ardından sonraki üç yıl boyunca ağırlıklı olarak 60 ila 80 dolar aralığında kalırken, bugün 66,45 dolar seviyesindeydi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Birleşik Krallık’ı ziyaret eden Macron: Monarşiyi seviyoruz

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere ve Fransa’yı, Brexit gibi gündemlerden uzaklaşarak göç ve savunma gibi konularda “yan yana” çalışmaya çağırdı.

Üç günlük İngiltere ziyaretinin başında Parlamento’nun iki meclisine hitap eden Macron, Brexit’in “derinden üzücü” olduğunu ancak son birkaç yılda “bu ittifakın daha da güçlendiğini” vurguladı.

İngiltere’nin artık AB üyesi olmasa da Avrupa’nın kenarında durmasının mümkün olmadığını söyledi. İki ülkenin yasadışı göçle mücadelede “birlikte hareket edeceğini” taahhüt etti.

Brexit’ten bu yana bir AB liderinin yaptığı ilk devlet ziyaretinde Macron, savunma, ticaret ve göç konularında ortak çıkarları vurguladı ve iki ülkenin Avrupa’nın güvenliği konusunda “özel bir sorumluluk” paylaştığını savundu.

Macron, “Avrupa’da, revizyonist komşularla karşı karşıya olan iki ülkemizin kıtanın güvenliği konusunda özel bir sorumluluğu olduğu yönünde bir beklenti var” dedi. “Ve bunu açıkça ifade etmenin zamanı geldi” diye ekledi.

Konuşma, iki ülkenin ABD’de giderek izolasyonist bir politika izleyen Trump yönetimi gibi zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Fransız liderin İngiltere ile ortak bir cephe oluşturma çabası olarak değerlendirildi.

Macron, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararının “derin bir üzüntüyle karşıladığımız, ancak saygı duyduğumuz bir karar” olduğunu söyledi ve son yıllarda İngiltere ile ilişkilerin iyileştiğini ekledi.

Ancak iki ülke arasında hala belirgin ayrılıklar var.

Tartışmalı başlıklar

Sığınmacıların Fransa’ya iadesi konusunda bir göç anlaşması henüz imzalanmadı ve Macron, bazı İngiliz siyasetçiler tarafından düzensiz göçle mücadele konusunda yeterince çaba göstermediği için eleştiriliyor.

Macron, “başka yerlerde daha iyi bir yaşam umudunun meşru olduğunu” belirtirken, “insanları kabul etme kurallarımızın istismar edilmesine izin veremeyiz” diye ekledi. İngiltere ve Fransa’nın, kıtadaki göçmen akınını durdurmak için üçüncü ülkelerle işbirliği yapmasının hayati önem taşıdığını söyledi.

Son zamanlarda başka gerilimler de yaşandı. Fransa, AB ile İngiltere arasında son dönemde yürütülen müzakerelerde, özellikle balıkçılık hakları konusunda, ancak aynı zamanda İngiliz şirketlerinin yeni AB silahlanma fonuna erişim koşulları konusunda da sert bir tutum sergiledi.

Ancak Macron, mayıs ayında imzalanan AB-İngiltere anlaşmasında öngörülen yeni bir gençlik hareketliliği programının oluşturulması da dahil olmak üzere, ilişkilerin yeniden inşa edilmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.

Macron, “Manş Denizi’nin daha da genişlemesine izin vermeyelim” diyerek “öğrenciler, araştırmacılar ve sanatçılar için değişim programları” çağrısında bulundu. “Çocuklarımız da bizim sahip olduğumuz fırsatlara sahip olmalı” dediğinde milletvekilleri ve lordlar uzun süre alkışladı.

Macron’un devlet ziyaretinin ilk gününde yaptığı konuşma, salı gecesi Windsor Kalesi’nde Kral Charles’ın ev sahipliğinde düzenlenecek devlet yemeği de dahil olmak üzere bir dizi resmi tören ve siyasi görüşmenin öncüsü oldu.

Macron, “Monarşiyi seviyoruz, özellikle de kendi ülkemizde değilse” diye espri yaptı.

Yakınlaşmanın devam etmesi çağrısında bulunan Macron, “Sonunda tekrar bir araya geldik. Ve on yıllar boyunca tekrar bir araya gelmeyi sağlayalım. Ortak geleceğimiz bizi birbirimize bağlıyor. El ele, omuz omuza, birlikte yürüyelim, bu bizim ortak kaderimiz” dedi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransız polisi, Le Pen’in partisi Rassemblement National ofisine baskın düzenledi

Yayınlanma

Fransız mali polisi, ülkenin aşırı sağcı Rassemblement National (RN) partisinin genel merkezine baskın düzenleyerek son seçim kampanyalarıyla ilgili belgelere el koydu.

Parti lideri Jordan Bardella, X’te yaptığı paylaşımda, Fransa mali polisi tugayından yaklaşık 20 silahlı memurun çarşamba sabahı partinin Paris ofisine baskın düzenleyerek e-postalara, belgelere ve muhasebe bilgilerine el koyduğunu söyledi. Bardella, baskının nedenini bilmediğini belirtti.

Bardella, “Son bölgesel, cumhurbaşkanlığı, parlamento ve Avrupa seçim kampanyalarıyla ilgili tüm dosyalar, yani partinin tüm seçim faaliyetleri bugün yargının elinde” dedi.

Polis memurlarının iki soruşturma hakimi eşliğinde hareket ettiğini de belirtti.

Operasyon, RN’nin üç kez cumhurbaşkanı adayı olan Marine Le Pen ve diğer parti üyelerinin AB fonlarını zimmetlerine geçirmekten suçlu bulunarak 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmalarının engellenmesi ihtimalinin ortaya çıkmasından aylar sonra gerçekleşti. Le Pen, karara itiraz ediyor.

Bardella, “Bu olağanüstü ve eşi görülmemiş operasyon, açıkça yeni bir [tür] taciz. Bu, çoğulculuğa ve demokratik geçişe yönelik ciddi bir saldırı. Beşinci Cumhuriyet döneminde hiçbir muhalefet partisi böyle bir zulüm görmemişti” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English