Bizi Takip Edin

Rusya

Rusya Soruşturma Komitesi: Göçmenler tarafından işlenen terör suçları arttı

Yayınlanma

Rusya Soruşturma Komitesi Başkanı Aleksandr Bastrıkin, 2024 yılında suçlardan kaynaklanan 121 milyar rublelik zararın telafi edildiğini ve göçmenler arasında terör suçlarının arttığını açıkladı. Bastrıkin ayrıca, Ukrayna ile ilgili 6 binden fazla dava açıldığını ve gençleri alkol ve uyuşturucudan korumak için yeni önlemler önerdiğini belirtti.

Rusya Soruşturma Komitesi Başkanı Aleksandr Bastrıkin, geçtiğimiz yılki çalışmaların sonuçlarına ilişkin genişletilmiş kurul toplantısında, 2024 yılında suçlardan kaynaklanan 121 milyar rubleden fazla zararın telafi edildiğini açıkladı.

Bastrıkin, ayrıca sanıkların mallarına 135 milyar rublelik ihtiyati tedbir kararı konulduğunu belirtti.

RIA Novosti‘nin aktardığına göre Bastrıkin, soruşturma uygulamasının, suç teşkil eden eylemlerden kaynaklanan zararın etkin bir şekilde tazmini için yasal mekanizmaların daha da geliştirilmesi gerektiğini gösterdiğini vurguladı.

Göçmenler arasında terör ve aşırılık yanlısı suçların sayısında artış olduğunu da bildiren Bastrıkin, “Yabancı yurttaşların giderek daha cüretkâr aşırılık yanlısı eylemleriyle kamusal güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit ortaya çıktı,” dedi.

Toplamda, yabancılar tarafından 253 terör suçu işlendi. Yetkili, suç işleyen göçmenlerin çoğunlukla Rusya’da yasa dışı durumda bulunduğunu, ülke topraklarında kontrolsüz bir şekilde hareket ettiğini ve göç mevzuatını sistematik olarak ihlal ettiğini belirtti.

Bastrıkin, göçmenlerin karıştığı ses getiren olayların ve suçların, kamuoyunda göçmen ilişkileri alanında düzenin sağlanmasına yönelik haklı bir talep yarattığına dikkat çekti.

Örneğin, bu konuda Soruşturma Komitesi’ne yapılan başvuruların sayısı önemli ölçüde (95’ten 701’e) arttı.

Bastrıkin, “Ülkede meydana gelen göç süreçleri, Rusya Federasyonu’nun ve yurttaşlarının ulusal çıkarlarını güvenilir bir şekilde sağlayacak şekilde devletin sıkı kontrolü altına alınmalıdır,” diye ekledi.

Bastrıkin ayrıca Ukrayna tarafından işlenen suçlara da dikkat çekti. 2014’ten bu yana Soruşturma Komitesi, Ukrayna liderliği, güvenlik güçleri ve radikal milliyetçi örgütlerin üyeleri de dahil olmak üzere 1500 kişiye karşı 6 binden fazla dava açtı.

Bastrıkin, şu anda kurumun Ukrayna ordusunda savaşan 548 Ukrayna askeri personeli ve paralı askeri suçlayan 405 ceza davasının soruşturmasını tamamladığını belirtti.

Bu amaçla, Soruşturma Komitesi’nin merkez teşkilatında Donetsk’te konuşlu özel bir soruşturma departmanı kuruldu.

Öte yandan Bastrıkin, gençlerin alkol kullanımını önlemek amacıyla 21 yaşın altındaki gençlere alkollü içecek satışının yasaklanmasını ve uyuşturucu satışından sorumlu olma yaşının 14’e düşürülmesini önerdi.

Yetkiliye göre, bu, reşit olmayanları ceza sorumluluğu yaşına ulaşmamaları nedeniyle cezasız kalacaklarına ikna ederek uyuşturucu işine dahil eden suçlularla mücadele etmeyi sağlayacak.

Bastrıkin’in açıklamasına göre, geçen yıl reşit olmayanlar arasında işlenen ağır ve özellikle ağır suçların sayısı yüzde 11 arttı.

2024 yılında Soruşturma Komitesi müfettişleri, reşit olmayanların işlediği suçlarla ilgili 17 binden fazla dava soruşturdu ve 9 bin gence karşı 7600’den fazla dava mahkemeye gönderildi. Uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili davalar önemli bir paya (yüzde 14) sahip.

Patrik Kirill’den Rusya’da göçmen işçilere yönelik sıkı kontrol çağrısı

Rusya

Rusya, Taliban’ı terör örgütleri listesinden çıkardı

Yayınlanma

Rusya Yüksek Mahkemesi, Taliban hareketini terör örgütleri listesinden çıkararak faaliyet yasağını kaldırdı. Başsavcı İgor Krasnov’un talebi üzerine alınan bu karar, Rusya’nın Taliban ile son yıllarda geliştirdiği ilişkilerin bir sonucu olarak geldi.

Rusya Yüksek Mahkemesi, Taliban hareketini terör örgütleri listesinden çıkararak Rusya’daki faaliyet yasağını askıya aldı.

Başsavcı İgor Krasnov’un talebi üzerine alınan kararı açıklayan Yargıç Oleg Nefedov, kararın derhal uygulanması gerektiğini belirtti.

Taliban hareketi, Rusya’da 2003 yılından bu yana yasaklıydı. Buna rağmen Moskova, son yıllarda Taliban ile aktif temaslarda bulunuyordu.

Hatta Taliban temsilcileri, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katıldığı etkinliklere davet ediliyordu.

Putin, Taliban’ı “müttefik” olarak nitelendirmiş ve Rusya’nın onları terör listesinden çıkarmak için çalıştığını belirtmişti. Aralık 2024’te Duma, bu tür bir olasılığı öngören bir yasayı kabul etti.

Söz konusu belgeye göre, bir örgüt, “terörü teşvik etme, haklı çıkarma ve destekleme amaçlı” faaliyetlerini durdurması hâlinde yasaklı örgütler listesinden çıkarılabilir. Bu karar, başsavcının veya yardımcısının talebi üzerine mahkeme tarafından verilir.

Verstka‘nın açık kaynak verilere dayanarak yaptığı hesaplamalara göre, 2016-2025 yılları arasında en az 37 Rusya vatandaşı, yasaklı grupla ilgili davalar nedeniyle idari veya cezai kovuşturmaya uğradı.

Son davalardan biri, gazeteci Nadejda Kevorkova ile ilgiliydi. Kevorkova, Telegram kanalında Taliban’dan bahseden bir paylaşım nedeniyle terörü teşvik etme suçundan 600 bin ruble para cezasına çarptırılmıştı.

Dışişleri Bakanlığı ve adalet bakanlığı, örgütün yasaklı listesinden çıkarılması konusunda ısrarcıydı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, bunun pragmatik nedenlere dayandığını açıklamıştı. FSB ise Taliban’ın, Moskova yakınlarındaki Krokus City Hall konser salonuna düzenlenen saldırıyla bağlantılı olan IŞİD-Horasan terör örgütüyle mücadele etmeye hazır olduğunu belirtmişti.

Saldırıda 145 kişi hayatını kaybetmiş ve 550’den fazla kişi yaralanmıştı.

Güvenlik Konseyi Başkanı Sergey Şoygu ise Taliban’ın faaliyetlerine izin verilmesinin Rusya ile Afganistan arasındaki “siyasi ve ekonomik bağları güçlendirmek” için gerekli olduğunu söylemişti.

Taliban, 2021 yılında Amerikan birliklerinin ülkeden çekilmesinin ardından Afganistan’da yönetimi ele geçirdi.

Militanlar tarafından kurulan hükümet, insan haklarına saygı, kapsayıcı bir siyasi sistem oluşturma, terör ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gibi yükümlülüklerini yerine getirmediği için Rusya dâhil hiçbir devlet tarafından henüz meşru olarak tanınmadı.

Taliban’dan Rusya’ya stratejik Salang karayolu için işbirliği çağrısı

Okumaya Devam Et

Rusya

Yaptırımlardan sonra Rusya, Arktik petrolünü Çin’e yöneltti

Yayınlanma

Rusya, ABD yaptırımlarının ardından Çin’e Arktik’ten petrol ihracatını nisan ayında artırıyor. Ticaret kaynaklarına göre, yaptırımlar nedeniyle özellikle Hindistan pazarında zorlanan Rus şirketleri, Çinli alıcılara indirimler sunuyor ve yaptırım uygulanmayan tankerlere gemiden gemiye petrol aktarımı yapıyor.

Reuters ajansına konuşan sektör kaynakları, Rusya’nın nisan ayında Çin’e Arktik petrol ihracatını artıracağını belirtti.

Kaynaklara göre Moskova, ABD yaptırımları altında olan bu kaynakları almaya istekli alıcıları Çin’de bulmayı başardı.

ABD’nin ocak ayında uygulamaya koyduğu yaptırımlar, Rusya’nın Arktik petrol türleri ARCO, Noviy Port ve Varandey’in taşınmasında rol alan neredeyse tüm tankerleri ve bu türlerden ikisinin üreticisi olan Gazpromneft’i hedef aldı.

Bu durum, söz konusu petrolün satışını önemli ölçüde zorlaştırdı.

Kaynaklar, satışları hızlandırmak için Arktik petrol tedarikçilerinin indirimler sunduğunu ifade etti.

Örneğin, daha önce Brent petrolüne kıyasla varil başına birkaç dolar primle satılan hafif Noviy Port petrolü, şimdi Çin limanlarında referans fiyata göre indirimli olarak teklif ediliyor.

Geçen yıl Arktik petrol türleri yoğun olarak Hindistan’daki alıcılara gidiyordu.

Fakat ABD yaptırımları nedeniyle Hint rafinerileri, yaptırım listesine alınan Gazpromneft’in Noviy Port ve Arco türlerini satın almaktan çekinmeye başladı.

Bununla birlikte, Hint rafinerileri Lukoil’ün Varandey türü petrol partilerini almaya devam ediyor.

Ancak şirket, bu petrolün yüklenmesi için yaptırım uygulanmayan tankerler bulmak zorunda kalıyor.

Lukoil, ABD yaptırımları altında bulunmuyor ve Varandey limanından yapılan sevkiyatların lojistiği, petrolün Rus sularından çıkmadan önce yaptırımlara tabi olmayan (“temiz”) gemilere aktarılmasına olanak tanıyor.

Ticaret kaynakları ve analitik şirketi Vortexa’nın verileri, Gazpromneft kaynaklı Arktik petrol türlerinin ise Singapur ve Malezya açıklarında yaptırım uygulanmayan tankerlere aktif olarak aktarıldığını gösteriyor.

Kaynaklar ve Vortexa kıdemli analisti Emma Li, Rus satıcıların Arktik petrolünü satabilmek için Çin’e göndermeden önce Singapur ve Malezya kıyılarındaki açık deniz transfer noktalarında “temiz” tankerlere gemiden gemiye aktarım yapmak zorunda kaldığını belirtiyor.

Li, geçen hafta en az 4 milyon varil Arktik petrolünün gemiden gemiye yöntemiyle aktarıldığını tahmin ediyor.

Analist, ayrıca 16 milyon varil petrolün de Çin limanlarına teslim edilmek üzere bu ay Güney Çin Denizi’ne ulaştığını veya ulaşacağını öngörüyor.

Li, Rusya’dan yapılan büyük hacimli Arktik petrol sevkiyatları sayesinde Çin’in ham petrol ithalatının toparlanması gerektiğini düşünüyor. Ancak Li, fiili teslimatların lojistik ve alıcı ilgisine bağlı olarak değişebileceğini de ekliyor.

Li’ye göre Çin, mart ayında Rusya’dan günlük sadece 25 bin varil Arktik petrolü ithal etti, ancak bu ay alımlarını önemli ölçüde artırması bekleniyor.

Bir ticaret kaynağı, “Tedarikçiler gemiden gemiye yöntemini kullanıyor zira pek çok Çinli alıcı, petrolün Batı yaptırımları altında olmayan gemilerle taşınmasını talep ediyor ve bu yükler için daha yüksek fiyat ödemeye hazırlar,” ifadesini kullandı.

Örneğin, Kpler verilerine göre, yaptırım altında olmayan VLCC tipi tanker Atila, mart ayında Büyük Singapur sularında yaptırım altındaki iki tankerden toplam 2,07 milyon varil Arktik petrolü yükledi.

Atila, bu yükü nisan ayında doğudaki Şantung eyaletinin Dongying limanına boşalttı. Atila’nın daha önce İran petrolü için de gemiden gemiye operasyonları yaptığı biliniyor.

Arktik petrol türleri, Rusya’nın kuzey bölgelerinde çıkarılıyor. Bu bölgelerde üretim ve taşıma işlemleri zorlu hava koşullarında yapılıyor ve petrol üretim projelerinin hayata geçirilmesi devasa yatırımlar gerektiriyor.

Arktik petrol türlerinin Çin’e sevkiyatı genellikle yaz aylarında, yükün Çin’e bir aydan kısa sürede ulaşmasını sağlayan Kuzey Deniz Yolu’nun seyrüsefere açılmasıyla yoğunlaşıyor.

Ticaret kaynakları, NSR’nin şu anda buzlanma nedeniyle kapalı olduğunu ve tankerlerin Süveyş Kanalı üzerinden gittiğini belirtiyor. Bu rota iki aya kadar sürebiliyor ve daha maliyetli oluyor.

Başka bir Rus petrol tüccarı, “Bu çok uzun ve pahalı bir rota. Tek amaç ham petrolü bir şekilde ihraç etmek,” dedi ve Arktik projeleri için ihracatın kritik öneme sahip olduğunu, zira bu projelerde büyük depolama kapasitelerinin öngörülmediğini ekledi.

Rusya, Arktik petrolü için aktif olarak yeni alıcılar arıyor.

Son aylarda Suriye bu petrolün ithalatçısı hâline geldi ve ilk teslimatlar bu yılın başında yapıldı. Myanmar da bazı partileri satın aldı.

Fakat Arktik petrolü taşıyan tüm partiler hızla alıcı bulamıyor.

Örneğin, ABD yaptırımları altındaki Fast Kathy tankeri, 130 bin ton Arktik petrolüyle 14 Mart’ta Murmansk’tan yola çıktı.

Ancak Süveyş Kanalı’na ulaştıktan sonra durdu ve 9 Nisan’dan bu yana alıcı bekleyerek denizde yüzer depoya dönüştü.

Putin: Arktik’te işbirliğine hazırız

Okumaya Devam Et

Rusya

Rusya göç politikasında yol ayrımında

Yayınlanma

Rusya’da göçmenlik politikaları, kamuoyu ve siyasetin hararetli tartışma konularından biri hâline geldi. Vzglyad gazetesi yazarı İlya Uhov, kontrolsüz göçün ulusal kimliği tehdit ettiğini savunarak, daha sıkı kontroller ve ülkeye yerleşmek isteyenler için Rus etno-kültürel yapısına zorunlu asimilasyon öneriyor. Uhov, ekonomik ihtiyaçlar ile kimlik koruma arasındaki dengeye dikkat çekiyor.

Rusya’da göçmenlik meselesi, son dönemde kamuoyu ve siyaset gündeminin en sıcak başlıklarından biri olarak öne çıkıyor.

Siyasiler, uzmanlar ve vatandaşların yanı sıra dini liderler de konuya ilişkin görüşlerini sıkça dile getiriyor.

Vzglyad gazetesi yazarı İlya Uhov, Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in kontrolsüz göçün ulusal kimliğe yönelik tehdit oluşturduğu yönündeki açıklamalarına dikkat çekerek, konuyu köşesine taşıdı.

Uhov, yazısında, Rusya’nın göç ve demografi alanında bir yol ayrımında olduğunu belirtti. Yazar, “Patent sisteminin sıkılaştırılması, göçmenlerin belirli mesleklerde çalıştırılmasının kısıtlanması, dil sınavları ve çocukların okula kabulü gibi son düzenlemeler bu durumu yansıtıyor,” dedi.

Uhov, ülkenin demografik sorunları ve ekonomik ihtiyaçları göz önüne alındığında, “Çok ulusluluk mu, yoksa etno-kültürel çekirdeğimize yabancı unsurları dışlayarak zorunlu asimilasyon mu?” sorusunun yanıtlanması gerektiğini vurguladı.

“Maalesef ‘çok uluslu Rusya halkı’ terimi, genellikle diasporaların lobi faaliyetlerini örtmek için kullanılıyor,” diyen Uhov, bu durumun ülkenin yerli halklarından olmayan milyonlarca kişinin ülkeye getirilmesini meşrulaştırdığını savundu.

Uhov, bu göçmen akınının yerel düzeyde “paralel” yönetim yapıları, Orta Doğu’daki “havale” sistemine benzer kayıt dışı finansal aracılık ağları ve kendi hizmet sektörlerini (yeme-içme, konaklama vb.) oluşturduğunu iddia etti.

Yazar, “Moskova’da sadece Kırgızlara hizmet veren ve Rusların alınmadığı yasa dışı hamamlık skandalı bunun bir örneğidir,” ifadesini kullandı.

Uhov, bunun buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu belirterek, ülkede devlet kontrolü dışında, resmi vergi sistemine dahil olmayan ve milyarlarca ruble kâr üreten (Orta Asya ülkelerine yapılan göçmen havalelerinin hacmiyle de teyit edilen) bir ekonomik sektörün oluştuğunu kaydetti.

Yazar, alt ve orta düzey yöneticilerin kitlesel göçün yarattığı sorunları görmezden gelme eğiliminde olduğunu öne sürdü.

Uhov, “Geniş ailelere sahip ‘yeni vatandaşlara’ devlet tarafından daireler veriliyor. Yetkililer bunu Rusya vatandaşlığına sahip olmalarıyla gerekçelendiriyor. Ancak birkaç yıl önce vatandaşlık alan bu kişiler, ekonomimize çoğu zaman önemli bir vergi veya istihdam katkısı yapmamıştır. Batı Avrupa uygulamalarına benzeyen bu tür cömert sosyal yardımlar, yerli halka saygısızlık gibi görünmektedir,” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’daki duruma da değinen Uhov, seçmenlerin hoşnutsuzluğu karşısında geleneksel Avrupalı siyasetçilerin bile göçmen akınını sınırlama yönünde adımlar attığını belirtti.

Uhov, “Almanya’da Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) lideri Friedrich Merz, ülkeye kabul edilecek sığınmacı sayısının yılda 100 binin altına düşürüleceğini açıkça söylüyor. Özellikle Almanya’da göçmenler arasındaki suç oranlarındaki artış göz önüne alındığında bu mantıklı,” dedi.

Yazar, İsviçre’nin Neue Zürcher Zeitung gazetesinde yayımlanan ve sığınmacılar arasındaki suç oranının ülke ortalamasının 2,5 katından fazla olduğunu (nüfusun yüzde 17’sini oluşturmalarına rağmen tüm şiddet suçlarının yüzde 42’sinden sorumlu olduklarını) gösteren istatistiklere atıfta bulundu.

Uhov, bu argümanların, “pilav festivalleri” ve yeni göçmenlere ev dağıtma gibi uygulamalarla “çok ulusluluğu” zorla dayatma ideolojisinin Rusya’ya toplumsal barış getirmeyeceğini gösterdiğini savundu.

Yazar, aksine bu durumun yerli nüfusun yerini göçmenlerin almasını hızlandıracağını, radikalleşmeyi (özellikle İslamcı-Selefi) körükleyeceğini ve göçmenlerin yaşadığı bölgelerde paralel yapılar ile gettoların oluşumuna yol açacağını öne sürdü.

Çözümün, Rusların ve ulusal toprakları yalnızca Rusya sınırları içinde bulunan diğer yerli halkların kamusal alandaki temsil düzeyini keskin bir şekilde artırarak, zorunlu bir etno-kültürel asimilasyonda yattığını belirtti.

Uhov, ekonomik sorunların çözümü için iki yöntem önerdi: “Birincisi ve temel olanı; vardiyalı, hedefe yönelik işe alım, sıkı kontrol ve ailelerin getirilmesinin ve vatandaşlık almanın yasaklanmasıdır,” dedi.

İkinci yöntemin kalıcı olarak yerleşmek isteyenler için olduğunu belirten Uhov, şunları kaydetti: “Eğer göçmen taşınmaya karar verirse, değerli mesleki becerilere sahip olmalı ve en önemlisi Rus ‘eritme potasına’ katılmaya hazır olmalıdır. Diasporalar olmadan, şehirlerimizde ve köylerimizde kendi ‘kadim geleneklerini’ dayatmadan. Rusya’ya kalıcı olarak yerleşmek istiyorsan —kültür, dil ve inanç olarak— Rus olmayı kabul etmelisin.”

Uhov, inancın göçmen akınlarının asimilasyonunda giderek daha büyük rol oynaması gerektiğini savunarak, tarihsel olarak Tatar veya Çerkes soylarının Rus kimliğini ve Ortodoksluğu benimsedikten sonra Rus aristokrasisinin parçası hâline geldiğini hatırlattı.

Sonuç olarak Uhov, Rusya’nın göç politikasını yeni koşullara uyumlu hâle getirmenin yolunun, ailesiz vardiyalı çalışmaya geçiş, vatandaşlık verme sisteminin gözden geçirilmesi, “çok uluslu” söylem ve ideolojiden vazgeçilmesi ve ülkede yaşamak isteyenler için Rus etno-kültürel matrisinin önceliğinin kabul edilmesinden geçtiğini ifade etti.

Rusya göç politikasını yeniden yapılandırıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English