Dünya Basını
Seymour Hersh yazdı: Başkan generale karşı

Çevirmenin notu: Hafta başında eski Ukrayna Yüksek Rada milletvekili Borislav Bereza, Zalujnıy’ın görevden alındığını duyurun ilk isim olmuştu. Daha sonra milletvekili Aleksey Gonçarenko da iki kaynağının bu bilgiyi doğruladığını öne sürmüştü. Zalujnıy’a görevden alınacağının bildirildiğini, ancak henüz resmi bir karar olmadığını kaydeden Gonçarenko, ayrıca Zalujnıy’a bir Avrupa başkentinde büyükelçilik teklif edildiğini, fakat Zalujnıy’ın geri çevirdiğini iddia etmişti. Ardından çeşitli ana akım basın kuruluşları ve Telegram kanalları, Zalujnıy hakkındaki kararnamenin imzalandığı ve yerine Budanov’un atanacağı bilgisini yaydı. Ayrıca bazı Telegram kanalları da Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov’un istifa ettiğini bildirdi.
Batı ve Ukrayna basınına göre Zalujnıy’ın yerine geçmesi muhtemel adaylar arasında Kara Kuvvetleri Komutanı Aleksandr Sırskiy ve Ana İstihbarat Müdürlüğü Başkanı Kirill Budanov’un isimleri yer alıyor. Ancak Zalujnıy’ın akıbeti hala belirsiz.
Başkan generale karşı
Ukraynalı General Valeriy Zalujnıy savaşın artık sona ermesini istiyor ve Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy onu kovmuş olabilir
1 Şubat 2024
Bir anda magazin savaşı başladı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin savaşta yara almış ve fazlaca saygı duyulan komutanı General Valeriy Zalujnıy’ın istifasını istediği bildirildi. Zalujnıy, kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadı ama sözcüsü patronunun kovulduğunu yalanladı.
Zalujnıy’ın geçen sonbaharda Economist’e verdiği mülakatta Rusya’ya karşı savaşın çıkmaza girdiğini söylemesinden bu yana ikili arasında süregelen drama Washington’da pek çok insan için şaşkınlığa neden oldu. Zalujnıy, bu karamsar mesajını Zelenskiy ile önceden paylaşmamış olsa da bu Washington’daki bazı şahsiyetlerce biliniyordu.
Pentagon ve istihbarat camiasında bazıları Zalujnıy’ın değerlendirmesini kaçınılmaz bir barış sürecinin başlangıcı olarak memnuniyetle karşılamıştı. Aralık ayında Zalujnıy’ın Rus mevkidaşı General Valeriy Gerasimov ile savaşın sona ermesi için çözülmesi gereken pek çok karmaşık konu hakkında gizli görüşmeler yaptığını bildirmiştim. Gerasimov, Moskova’daki patronu Vladimir Putin’i bilgilendiriyordu; Zalujnıy ise Kiev’de aynı şeyi yapmıyordu.
The Economist’e mülakat veren Ukrayna Genelkurmay Başkanı Zalujnıy: Savaş çıkmaza girdi
Öncelikli konulardan biri, savaşın başlarında Türkiye’nin yardımıyla sınırlı bir şekilde uygulanan ama kısa süre içinde azalan esir takasının yeniden tesis edilmesiydi. İki taraf arasında yapılan müzakereler sonucunda bu tür takasların yeniden tesis edilmiş olması, geçtiğimiz hafta Ukrayna ordusunun esirlerin geri gönderdiği düşünülen bir Rus askeri nakliye uçağını düşürmesiyle gündeme geldi.
Zelenskiy’in, tamamı Rus ordusu tarafından esir alınan altmış beş elemanının uçakta olduğunu bildiğine dair bir kanıt yok, ancak konuya aşina bir Amerikalı yetkilinin bana söylediği üzere esir takaslarının haftalardır devam ettiğini kesinlikle biliyordu.
Hadiseyi değerlendirmek Amerika’nın en iyi gazeteleri için bile zor oldu. New York Times, Ukrayna’nın “istemeden de olsa içinde kendi askerlerinin bulunduğu bir Rus uçağını düşürmesi halinde, mühimmat ve personel sıkıntısı çeken ve Batı desteğinin azalmasından korkan savaş çabaları için zor bir zamanda ıstırap verici bir gerileme olacağını” belirtti.
Putin: Ukraynalı mahkumları taşıyan İl-76 uçağı Amerikan Patriot füzesiyle vuruldu
Bazı Amerikalılara göre Zelenskiy’in komutanını kovma isteği, Zalujnıy’ın geçen sonbahardan bu yana Amerikalı ve diğer Batılı yetkililerle ateşkesin nasıl sağlanabileceği ve Rusya ile savaşın nasıl sona erdirilebileceği konusunda yapılan gizli görüşmelere —doğrudan mı yoksa yardımcıları aracılığıyla mı bilinmiyor— katılmaya devam ettiğini bilmesinin bir sonucu. Zalujnıy’ın Economist’e savaşın çıkmaza girdiğini açıklamasına yol açan da bu görüşmelerdi. Zelenskiy, yeni bir asker alımıyla 500 bin askerin daha seferber edilmesinden ve bu baharda Ruslara karşı yeni bir karşı taarruz başlatmayı tekrar denemekten bahsetti. Elbette Ukrayna’nın bunu yapmak için Biden yönetiminden yeni bir finansmana ihtiyacı olacak. Kongre’deki Cumhuriyetçilerin yeni karşı taarruzu finanse etmeye hazır olup olmadıkları net değil ama Biden yönetiminin fonlar için sıkı bir lobi faaliyeti yürüteceğine şüphe yok (perşembe günü AB, Ukrayna için 50 milyar avroyu aşan yardımı geçirmişti).
Tüm bunlar, Amerikan askeri ve istihbarat camiasından bazılarının hem Ukrayna hükümetinde gözle görülür bir reformu hem de Zalujnıy’ın Rusya ile savaşta çözüme dönük geniş kapsamlı görüşmeler yapma çabalarını destekleme konusunda bir yol bulmaya yönelik ilgilerinin arttığı dönemde gerçekleşiyor. Detaylara ilişkin birkaç ipucu, geçen hafta Washington Post’a “ABD, Ukrayna’da toprak kazanma planlarından vazgeçiyor,” başlıklı bir haberle verildi. Haberde Ukrayna’nın Rusya’ya karşı ileride askeri harekata girişme ihtimali açık bırakılıyordu. Gazetenin haberine göre kilit unsurlar Ukrayna’nın hırpalanmış sanayi ve ihracat üssünün tahkim edilmesi ve Batı Avrupa’ya tam entegrasyon için gereken siyasi reformların finanse edilmesi.
Konuya aşina Amerikalı yetkiliye göre, yeni konseptin ilk adımı uzun süredir gündemde olan bir konu, yani mali reform. Zelenskiy’e şu söylenmeli: “Başka bir şey yapmadan önce yolsuzluktan kurtulmanız gerekiyor.” İkinci adım ise bugün Ukrayna’da olmayan bir şey, tüm kamu bütçesinin ciddi bir şekilde denetlenmesi. Yetkili, Zelenskiy’in ihtiyacı olan milyarlarca doları “bizim paramız olarak, tüm kuralları belirlenmiş ve takip edilmesi gereken” bir yatırım olarak görmesi gerektiğini dile getirdi.
Geçen yıl CIA Direktörü William Burns gizlice Kiev’e giderek Washington’un Zelenskiy’e yaptığı yolsuzlukların farkında olduğu ve Burns tarafından isimleri verilen ve savunma bütçelerinin zimmete geçirilmesine karıştıkları bilinen onlarca yetkiliyi görevden alma konusundaki isteksizliği konusunda yüz yüze uyarmıştı. Burns ayrıca devlet başkanına, benim de haberini yaptığım üzere, ganimetten çok fazla pay aldığı için bazı astları tarafından kendisine öfkeyle bakıldığını söylemişti.
Yetkili, “Üçüncü adım, Zelenskiy’nin fonları altyapı ve ekonomi inşa etmek için kullanması. Dördüncü ve son adım ise ülkenizi korumaktır,” dedi.
Yetkili, planın Zelenskiy açısından ABD’den gelen yeni bir mesaj olduğunu kaydetti: “Planımızda ateşkesle ilgili bir ifade yok. Savaş kelimesini orada tuttuk. Rusların savaşta olduğu gibi harcama yapmasını sağlayalım.” Yeni mesajda, Gerasimov ve Zalujnıy’ın temsilcileri arasında devam eden gizli görüşmelerde Ukrayna ile Rusya’nın “şu anda var olan temel bölgesel bölünmeleri” kabul etmesini engelleyecek hiçbir şey olmadığını belirtti.
Yetkilinin bana söylediğine göre asıl konsept çok daha karmaşık ve çok daha iddialı ve Zalujnıy’a sürekli destek ve Zelenskiy rejiminin sonunu getirecek reformlar öngörüyor. Bu hafta Zalujnıy’ın kovulmasının konuşulması bazı planlamacıları dehşete düşürdü. Bir yetkili bana, yeni bir strateji oluşturmanın “önemli vatansever ve gerçekçi Ukraynalılara danışmayı ve onları eğitmeyi” gerektirdiğini anlattı. Bu türden reformun tehlikesi, basına sızıntılar olması ve “ABD’nin ‘bedava öğle yemeği’ politikasının yerleşik yozlaşmış faydalanıcılarının süreci raydan çıkarma çabası”.
Zelenskiy ile Zalujnıy arasındaki gerilime atıfta bulunan yetkili, şunları söyledi: “Bu eski moda bir güç mücadelesi. Hepimiz bu çılgınlığı durdurmanın kolay olmayacağını ve başarısızlığa uğrayabileceğini biliyoruz ama çok sayıda hayat söz konusu ve dürüstlük en iyi çabanın gösterilmesini gerektiriyor.” Yetkili, “İstekli ve cesur bir pilot olmadan havalanamazdık,” diyerek General Zalujnıy’a işaret etti.
Yetkili, “Elbette Zelenskiy, Zalujnıy’ın Batı ile iş yaptığını biliyordu. Fakat generalden yana olan orduyla birlikte yürüyen ölü bir adam olacak. Karşısında isyan olacak,” ifadelerini kullandı.
Mevcut plan Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ya da Ulusal Güvenlik Konseyi’nin katkısı olmaksızın istihbarat ve askeri bürokrasideki uzmanlar arasında gelişti. Yetkili, “Plan, Amerikan ve Ukrayna genelkurmaylarından geliyor ve özel sektörden yatırımlar getiriyor. Çıkış bileti olarak sadece kamu finansmanı ve hibelerini içermiyor,” dedi.
Yetkili, “Putin de bir çıkış yolu arıyor. Ve mesajı da aldı. Rus lider, savaşta daha önceki kayıplarının ardından savaş planının çekirdeğini oluşturan dört bölgeyi kazandı ve Kırım’ın kontrolü artık gündemde değil. Şu anda önerilen strateji, Beyaz Saray’dan birkaç blok ötede ama tavır olarak ışık yılı uzakta yapılan, savaşı bitirmeye ve Ukrayna’ya mali planı halletmeye yönelik görüşmelerde,” dedi.
Bloomberg: Zelenskiy ve Zalujnıy arasındaki sürtüşme askeri strateji çalışmalarını yavaşlatıyor
Dünya Basını
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?

Şin-Bet Direktörü Ronen Bar, Yüksek Mahkeme’ye sunduğu yeminli ifadede Başbakan Netanyahu’nun kendisinden yasalar yerine şahsen kendisine itaat etmesini talep ettiğini ve güvenlik kurumunu kişisel çıkarları için kullanmaya çalıştığını açıkladı.
Netanyahu ile ilgili bu iddialar çokça dile getirilmiş olsa da ilk kez hukuki bağlayıcılığı olan bir mahkeme önünde üstelik görevdeki bir isim tarafından belgeleriyle gündeme getiriliyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız analiz hem Bar’ın iddialarını hem de bu iddiaların İsrail açısından ne anlama geldiğini inceliyor:
***
Bu bir tatbikat değil: Ronen Bar’ın yeminli beyanı İsrail kritik bir uyarı niteliğinde
Şin Bet Direktörü, Yüksek Mahkeme’ye sunduğu resmi beyanda, Netanyahu’nun kendisine devlete ve yasalarına değil, şahsen kendisine sadakat göstermesini talep ettiğini açıkladı; yargıçların bu konudaki yanıtı, İsrail demokrasisinin ve güvenliğinin geleceğini şekillendirecek.
Yuval Yoaz / Times of Israel
Şin Bet Direktörü Ronen Bar’ın pazartesi günü İsrail Yüksek Mahkemesi’ne sunduğu yeminli beyan, İsrail halkı için kritik bir uyarı niteliğinde.
Ülkenin başlıca güvenlik kurumlarından birinin başkanı, mahkemeye resmî ve açık biçimde, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun kendisinden şahsi sadakat talep ettiğini yani yasalara ya da mahkemelere değil, doğrudan başbakana itaat etmesini istediğini ve Netanyahu’nun Şin Bet’in geniş etki alanına sahip imkân ve yeteneklerini kişisel ve siyasi çıkarları için sistematik biçimde kullanmaya çalıştığını beyan etti.
Tehlike çanları sadece çalmakla kalmıyor adeta sağır ediyor.
Mahkemenin Bar’a beyanını sunması için verdiği sürenin bitmesine dakikalar kala, yargıçların masasının üzerine iki belge ulaştı. Bunlardan yalnızca biri kamuya açık. Bar’ın sekiz sayfadan oluşan kamuya açık yeminli beyanı 4 Nisan’da yargıçlara gönderdiği mektubun içeriğini detaylandırıyor. Gizli yeminli beyanı ise 31 sayfa ve beş ek belge içeriyor.
Mahkemenin kararı gereği, kamuoyu bu detaylı beyana tam erişemeyecek. Ancak belge başbakana ve yakın çevresine de teslim edildiği düşünüldüğünde sızıntı ihtimal dışı değil. Ayrıca yargıçlar, görevden alma konusundaki kararlarında bu belgelerin özetini kullanabilirler. Söz konusu görevden alma kararı, geçen ay Netanyahu’nun yönlendirmesiyle kabine tarafından oybirliğiyle alınmış ve bu da mahkemenin şu anda değerlendirmekte olduğu itirazlara yol açmıştı.
Netanyahu’nun da mahkemeye perşembe günü sunması gereken yanıtında bu yeminli beyanın yankılarının yer alması bekleniyor tabi son anda geri adım atmazsa.
Bar’ın beyanının ardından, Netanyahu’nun ofisi hemen bir açıklama yayınlayarak “Ronen Bar, Yüksek Mahkeme’ye sahte bir yeminli beyan sundu, bu yakında detaylı şekilde çürütülecek” dedi. Ancak, bu çürütmenin Netanyahu’nun sunacağı yeminli beyanda yer alacağına dair bir taahhüt verilmedi.
Bar’ın 31 sayfalık gizli belgesini bir kenara bırakırsak, sadece kamuya açık yeminli ifadesi bile okuyucuları şaşkına çevirmeye yetiyor.
Bar’ın Netanyahu hakkında dile getirdiği birçok iddia yıllardır kamuoyunda tartışılmış olsa da bu durum tamamen farklı. Çünkü hukuki bağlayıcılığı var. Suçlamalar artık bizzat Shin Bet şefi tarafından açık ve net bir şekilde dile getiriliyor ve mahkemeye yeminli ifade niteliği taşıyan imzalı bir beyanname ile sunuluyor.
Bar’ın sunduğu her önemli iddia, İsrail’i sarsacak nitelikte birer bomba:
- Netanyahu, olası bir anayasal kriz durumunda Bar’dan, Yüksek Mahkeme’ye değil kendisine itaat etmesini istemiş. Bu tür bir talepte bulunulması bile soruşturulması gereken ciddi bir suç niteliğinde.
- Netanyahu, Bar’a, devam eden ceza davasında mahkemede ifade vermesini engelleyecek bir güvenlik gerekçesi yayınlaması için defalarca baskı yapmış. Bu yönde Netanyahu’nun çevresinden biri tarafından hazırlanan bir taslak Bar’a imzalanması için iletilmiş, ancak Bar imzalamayı reddetmiş.
- Netanyahu, Bar’dan Şin Bet’in gözetleme araçlarını İsrail vatandaşlarına karşı – özellikle de 2023’te hükümetin yargı reformuna karşı düzenlenen protesto hareketinin liderlerine karşı – kullanmasını istedi. Bu talebine gerekçe olarak sözde “yıkıcı faaliyet” iddialarını öne sürdü. Bu, Şin Bet’in siyasi faaliyetlerden uzak durma ilkesini ve ifade özgürlüğünü hiçe saymak anlamına geliyor.
- Netanyahu bu talepleri, toplantıların sonunda, askeri sekreteri ve ses kayıt cihazını kullanan görevlileri odadan çıkardıktan sonra, yani kayda geçmesini önlemek amacıyla sözlü olarak iletmiş.
- Bar, Başbakan Netanyahu ve Kabine Sekreteri Yossi Fuchs’a mektup göndererek, 7 Ekim’de Hamas tarafından gerçekleştirilen saldırı ve katliamla ilgili olayların soruşturulması için devlet düzeyinde bir komisyon kurulmasının ulusal güvenlik açısından taşıdığı önemi detaylı biçimde anlatmış. Bar, bunun yalnızca yönetişim açısından doğru bir adım olacağı için değil, aynı zamanda güvenlik kurumlarının gerekli sonuçları çıkarabilmesi ve doktrin ile kurumlarda köklü reformlar yapılabilmesi için de elzem olduğunu vurgulamış. Ancak Netanyahu, böyle bir soruşturma kurulmasına ısrarla karşı çıkmaya devam ediyor.
Bar’ın yeminli beyanından çıkan genel sonuç, asıl meselenin yalnızca görevden alınmasının profesyonel gerekçelerle mi, yoksa kişisel saiklerle mi yapıldığından ibaret olmadığını gösteriyor. Bu sorunun yanıtı fazlasıyla açık.
Asıl odak noktası artık, İsrail’in şu anda yönetiminin başında, en azından bir güvenlik kurumu lideri tarafından adı konularak ciddi şekilde suçlanan bir kişi tarafından yönetiliyor olması gerçeği.
Bar’ın beyanı iki temel anlam taşıyor:
Bunlardan ilki kanıt niteliğinde: Bar’ın bu iddiaları bir yeminli beyanla sunmuş olması, onlara hukuki ağırlık kazandırıyor. Yüksek Mahkeme, teknik olarak yeminli ifade veren kişilerin çapraz sorgulanmasına izin verebilir. Her ne kadar bu uygulama 1990’lardan bu yana kullanılmasa da mahkeme bu davada buna izin verebilir.
İkinci çıkarım ise Bar’ın tam ve gizli yeminli ifadesine eklediği belgelerle ilgili: Bar’ın gizli beyanına eklediği belgeler, iddialarını destekleyen nesnel kanıtlar sunmak için hazırlandı. Bu belgelerin kamuya açıklanmamış olması, toplantı tutanakları, karar özetleri veya iç yazışmalar gibi güvenirliğine itiraz edilmesi zor belgeler içerdiği ihtimalini artırıyor.
Bu da Netanyahu’nun kendi tezini yalnızca sözlü savunmayla değil, somut belgelerle desteklemek istemesi durumunda ciddi delil sıkıntısı yaşayabileceği anlamına geliyor.
Bar’ın yeminli beyanının kamuoyu, hukuk ve anayasa açısından etkileri derin. 7 Ekim saldırısının öngörülememesi nedeniyle görevden ayrılacağını açıklayan Bar, bu hukuki mücadeleyi şahsi çıkar için değil, devlet adına veriyor.
Bar meselesinin çözüm şekli sadece bir sonraki Şin Bet direktörünün bağımsızlığını etkilemeyecek. Bar’ın yeminli ifadesinin içindeki belgeler göz önüne alındığında çok büyük ölçüde, İsrail Devleti’nin güvenlik ve demokratik geleceğini şekillendirecek.
Dünya Basını
Chatham House: Dolar küresel istikrarsızlık kaynağı haline gelebilir

Çevirmenin notu: Aşağıda çevirisini bulacağınız değerlendirme yazısı, Kasım 2024’te, Donald Trump henüz resmen işbaşına gelmeden kaleme alınmış olsa da özellikle dolar ve küresel mali sistemdeki belirleyici rolü ve Trump’a özgü ekonomik yönelimler düşünüldüğünde, yazının temel argümanı, süregiden yapısal bir eğilime ışık tutuyor. Yazının merkezindeki temel iddia, Trump’ın politikalarının, ABD dolarını yalnızca ulusal çıkarlar doğrultusunda araçsallaştırmakla kalmayıp, onu küresel mali istikrarsızlığın yapısal bir kaynağına dönüştürdüğü. Doların aşırı değerlenmesi, “küresel Güney”de borç kırılganlıklarını derinleştirirken, Trump dönemiyle somutlaşan korumacı hamleler ve mali gevşeme stratejileri, ortak müdahale ve dengeleme mekanizmalarını geçersiz kılıyor. Bu bağlamda metin, sadece Trump’a özgü bir ekonomik-popülist yönelimi değil, aynı zamanda günümüz kapitalizminin merkezî finans mimarisine içkin çelişkilerin sürekliliğini de açığa vuruyor.
Donald Trump’ın politikaları, ABD dolarını küresel istikrarsızlığın bir kaynağı hâline getirme riski taşıyor
David Lubin
Chatham House
5 Aralık 2024
Çev. Leman Meral Ünal
Seçilmiş Başkan Donald Trump’ın bir dolar sorunu var. Son aylarda, ABD ihracatının rekabet gücünü desteklemek ve ticaret açığını azaltmaya yardımcı olmak amacıyla “daha zayıf bir döviz kuru” yönünde belirgin bir eğilim sergiledi. Ne var ki, piyasanın ABD seçimlerinden bu yana sezdiği üzere, Trump’ın politikalarının çok daha muhtemel sonucu, doların güçlenmesi olacağa benziyor. Burada risk şu ki, halihazırda değerli olan ABD dolarının aşırı değerlenmiş olduğu daha belirgin hale gelebilir ve bu durum küresel finansal istikrarsızlık riskini artırabilir.
Dolar, son birkaç on yılda inişli çıkışlı bir seyir izledi. Örneğin, BIS verilerine göre, 2002’den 2011’e kadar dolar, enflasyona göre ayarlandı ve ticaret ağırlıklı bazda yaklaşık yüzde 30 zayıfladı. Ancak 2011’den bu yana geçen yıllarda dolar güçlendi ve şu anda da 1985’ten bu yana görülmemiş ölçüde yüksek bir değer seviyesine ulaştı.
Bu inişli çıkışlı seyri belirleyen temel etken, genel hatlarıyla, küresel ekonomik canlılık dengesidir: ABD ekonomisi dünyanın geri kalanına kıyasla ivme kazandığında, dolar güçlenme eğilimi gösterir; bunun tersi de geçerlidir, yani ekonomi küçüldüğünde dolar da zayıflar.
Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılmasının ardından, ekonomik dinamizm dengesi ABD aleyhine, Çin ve diğer gelişmekte olan ekonomiler lehine kesin biçimde kaydı. Bu, emtia patlamasının yaşandığı on yıldı: En uzun ve en büyük barış dönemi olan yaklaşık 200 yılda emtia fiyat artışı yaşanmış ve Çin ekonomisindeki sürekli yükseliş, gelişmekte olan dünyada GSYİH artışını desteklemiştir. Sonuç, doların zayıflaması olacaktı.
Fakat 2011 sonrasında, Avro bölgesi krizi ve bunun artçı etkileriyle birlikte Çin ekonomisindeki durgunluk gibi bir dizi etken, ekonomik dinamizm dengesini yeniden ABD lehine çevirdi. Böylece dolar yeniden güç kazandı.
Ve Avrupa ile Çin ekonomileri halen oldukça kırılgan olduklarından, ekonomik dinamizm dengesinin ABD doları lehine işlemeye devam etmesi muhtemel duruyor.
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde doların daha da güçleneceğine işaret eden iki önemli etken daha var.
Birincisi, Donald Trump’ın önerdiği ithalat tarifelerinin döviz kuru üzerindeki etkileri. ABD bir ticaret ortağına gümrük vergisi uyguladığında, döviz piyasası genellikle söz konusu ticaret ortağının para birimini satar; bu da, tarifenin yol açtığı dolar cinsinden fiyat artışını telafi etmek üzere o para biriminin değer kaybetmesine neden olur. Bu manzara, Trump’ın 2018 Ocak’ında, Çin’e yönelik ticaret kısıtlamalarını uygulamaya başlamasından sonra, Çin Yuanı’nın yaklaşık yüzde 10 değer kaybetmesini açıklamaya yardımcı olacaktır.
Buradan şu sonuç çıkarılabilir: ABD’nin ticaret ortaklarına yönelik daha geniş ölçekli tarifeler uygulaması, doları genel anlamda daha da güçlendirecektir.
Daha güçlü bir dolar aynı zamanda Trump’ın muhtemelen uygulamaya koyacağı makroekonomik çerçevenin de bir sonucu olacak. Trump, 2017’de yürürlüğe giren ve 2025’te süresi dolacak olan vergi indirimlerini uzatmak isteyeceğinden, ABD maliye politikasının daha uzun süreli bir gevşeme sürecine girmesi olasıdır. ABD ekonomisini canlandırmanın enflasyonist baskı yaratacağı göz önüne alındığında, piyasa faiz oranlarının beklenenden daha yüksek seviyelere çıkması da ihtimaller dahilinde. Gevşek maliye politikası ile sıkı para politikasının bir arada uygulanması, genellikle para biriminin güçlenmesiyle sonuçlanır.
Doların yükselmeye devam etmesi için oldukça fazla alanı var, çünkü henüz açık biçimde aşırı değerlenmiş sayılmaz. ABD’nin bir ülkenin dış ticaret açığının en geniş ölçütü ve finansal kırılganlığın kaba ama verimli bir göstergesi sayılan cari açığı, geçtiğimiz yıl GSYİH’nin biraz üzerinde, yüzde 3 seviyesindeydi.
Bu oran, 2008 küresel finansal krizinden hemen önce, 2006’da ulaşılan düzeyin yaklaşık yarısı; bu da, aşırı değerlenmiş bir dolardan kaynaklanabilecek risklerin Trump’ın ikinci başkanlık döneminin ilerleyen safhalarına sarkabileceği anlamına geliyor.
Güçlenen bir dolar, dünya ekonomisinin geri kalanı için de pek iyi haber değil. Güçlü bir dolar, küresel ticaret büyümesini baskılayarak, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarına erişimini kısıtlayarak ve para birimleri değer kaybeden ülkelerin enflasyonu kontrol altında tutmasını zorlaştırarak olumsuz etki yaratır.
Doların sürdürülemez biçimde pahalı hale geldiği durumda ise, başka bir sorun ortaya çıkacaktır: Finansal istikrarı ciddi biçimde sarsmadan aşırı değerli bir para birimiyle nasıl başa çıkılacağı.
Bu sorun en son 1985 yılı başlarında, doların herkesçe dehşet derecede pahalı görüldüğünde yaşanmıştı. O zamanlar ABD, güvenlik şemsiyesine bağımlı olan ticaret ortaklarını -Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Japonya- devreye sokarak, döviz piyasasında bir dizi koordineli müdahalenin doların kontrollü biçimde değer kaybetmesini sağladığı “Plaza Anlaşması”nı müzakere edebilmişti.
Bugün benzer bir anlaşmanın müzakere edilmesi neredeyse hayal dahi edilemez, bilhassa da Çinli politika yapıcılar “Plaza” sonrasında 1980’lerin sonunda Yen’in değer kazanmasının Japonya için bir ekonomik felakete yol açtığına inandıkları için. Pekin, muhtemel ki bu oyuna dahil olmayacaktır.
Doların kontrollü bir şekilde değer kaybetmesi için çok az alan olması nedeniyle daha kaotik alternatiflerin gündeme gelmesi olası görünüyor.
Bunlardan biri, piyasanın bir noktada pahalı dolar cinsinden varlıklara artık ilgi duymamaya karar vermemesi olabilir, ki bu da döviz piyasasında düzensiz bir ayarlamaya neden olacaktır.
Bir diğer muhtemel senaryo ise Trump’ın bizzat doları zayıflatmaya çalışmasıdır. Ancak bunu gerçekleştirmek için başvurabileceği hemen her yöntem -yabancıların ABD varlıklarını satın almasına sermaye kontrolleri getirmek ya da ABD Merkez Bankası’nın bağımsızlığına müdahale etmek gibi- ABD’nin finansal itibarını ciddi biçimde zedeleyecek bu da bir kez daha kaotik sonuçlara yol açacaktır.
Nihayetinde Trump, doların küresel istikrarsızlık kaynağı haline gelmesini pek umursamayabilir. Nitekim seçilmiş Başkan Yardımcısı JD Vance geçtiğimiz yıl, doların küresel rezerv para birimi olma rolünün, Amerikalıların “çoğu gereksiz ithal ürünlere yönelik aşırı tüketimini” sübvanse ettiğini savunmuştu.
Bu türden bir bakış açısı, çöküş halindeki dolarda belli “faydalar” görebilir. Ancak dünyanın geri kalanı açısından, Trump’ın ikinci başkanlık döneminde doların kaderi kaybet-kaybet senaryosuna dönüşebilir: Ne güçlü bir dolar ne de onu zayıflatan karmaşık bir ayarlama süreci, küresel ekonomiye fazla bir fayda sağlayacaktır.
Dünya Basını
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?

Gideon Rachman, Financial Times baş dış ilişkiler köşe yazarı
14 Nisan 2015
Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
Beyaz Saray, Çin ile giriştiği gümrük vergisi savaşında güç dengesini yanlış hesapladı.
Şüpheye düştüğünüzde büyük harf kullanın. “HİÇ KİMSE ‘kurtulmuş’ değil,” dedi Donald Trump pazar günü — ABD’nin akıllı telefonlar ve tüketici elektroniği ürünlerini gümrük vergilerinden muaf tutacağını açıklamasına getirdiği kafa karışıklığının ardından.
Bu muafiyet, geçen hafta Çin’den gelen tüm ürünlere yüzde 145 “karşılıklı” vergi uygulanacağını duyuran politikanın bir değişikliğiydi — ki o da birkaç gün önce açıklanan oranlara dramatik bir artıştı. Takip edebiliyor musunuz?
Yalnızca yüzeysel bir gözlemci bile tüm bu ani gümrük vergisi değişimlerinin Beyaz Saray’daki bir kaosun göstergesi olduğunu düşünebilir. Trump destekçileri ise aynı fikirde değil. Finansçı Bill Ackman, önceki sert geri dönüşü “mükemmel bir icraat… anlaşma sanatı dersi…” olarak övdü.
Başkanın en sadık destekçileri hâlâ onun usta bir stratejist olduğunu savunuyor. Aksi yönde düşünenler ise “Trump Saplantı Sendromu” (TDS) ile suçlanmayı göze alıyor.
Ne yazık ki ben hâlâ bu sendromdan muzdaribim. (Aşısı yasaklandı.)
Ateşli zihnime göre, Trump Çin’le oynadığı bu gümrük vergisi pokerinde elinin sandığından çok daha zayıf olduğunu yeni fark ediyor. Bunu ne kadar geç kabullenirse — hem kendisi hem ABD o kadar çok kaybeder.
Trump ve ticaret savaşçıları, Çin’in gümrük vergisi çatışmasında otomatik olarak dezavantajlı olduğunu varsayıyor. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin’in “elinde sadece iki ikili var… Biz onlara sattığımızın beşte birini onlardan alıyoruz, bu da onlar için kaybedilen bir el” diye savundu.
Ancak Trump ve Bessent’in bu mantığının zayıf noktalarını Adam Posen’in Foreign Affairs’deki son makalesi net biçimde açıklıyor. Posen’in işaret ettiği gibi, Çin’in ABD’ye çok daha fazla ihracat yapıyor olması aslında bir zayıflık değil, bir koz.
ABD Çin’den ürünleri hayır işi olsun diye almıyor. Amerikalılar Çin’in ürettiği şeyleri istiyor. Eğer bu ürünler çok daha pahalı hale gelirse — ya da raflardan tamamen kaybolursa — zarar görecek olan Amerikalılar olur.
Akıllı telefonlar konusundaki ikilemin önemi, Trump’ın sonunda sessizce kabul etmek zorunda kaldığı bir gerçeğe işaret ediyor: Gümrük vergilerini ihracatçılar değil, ithalatçılar öder.
Amerika’da satılan akıllı telefonların yarısından fazlası iPhone ve bu iPhone’ların yüzde 80’i Çin’de üretiliyor. Eğer fiyatları iki katına çıkarsa, Amerikalılar yüksek sesle şikâyet eder. “Özgürlük günü”, kimsenin akıllı telefonlarından kurtulacağı gün olmamalıydı.
Telefonlar ve bilgisayar ekipmanları, geri adım atılması muhtemel en belirgin kalemler. Ancak tek örnekler bunlar değil. Trump, yazın çok sıcak geçmemesini ummak zorunda; çünkü dünyadaki klima üretiminin yaklaşık %80’i Çin kaynaklı. ABD’nin ithal ettiği elektrikli fanların dörtte üçü de Çin’de üretiliyor. Beyaz Saray Noel’e kadar bu ticaret savaşının bitmesini isteyecektir; zira ithal ettiği oyuncak bebeklerin ve bisikletlerin %75’i de Çin’den geliyor.
Peki tüm bu şeyler ABD’de üretilebilir mi? Belki evet. Ama bunun için yeni fabrikaların kurulması gerekir ve nihai ürünler çok daha pahalı olur.
Trump kötü manşetlerden nefret eder ve bu manşetlerin ortadan kaybolmasını ister. Bu yüzden kıtlık ve enflasyonun acısını çekmek yerine, tarifelerden muaf ürünler listesine daha fazla madde eklemesi olası.
Bu koşullarda, Çin bekleyebilir. Ama eğer Pekin işin çirkinleşmesini isterse, kullanabileceği gerçekten güçlü kozlara sahip.
Amerikalıların bağımlı olduğu antibiyotiklerin neredeyse %50’sinde kullanılan bileşenler Çin’de üretiliyor. ABD Hava Kuvvetleri’nin bel kemiği olan F-35 savaş uçakları, Çin’den tedarik edilen nadir toprak elementlerine ihtiyaç duyuyor. Çin ayrıca ABD hazine tahvillerinin en büyük ikinci yabancı sahibidir — bu da piyasa baskı altındayken önemli hale gelebilir.
ABD yönetimi, Amerikalıların eksikliğini hissetmeyeceği bir ithalat kategorisi bulsa bile — Çin’e ciddi zarar verebilmesi pek mümkün görünmüyor.
Amerikan pazarı, Çin’in ihracatının yalnızca %14’ünü temsil ediyor. Pekin’deki Avrupa Ticaret Odası’nın eski başkanı Joerg Wuttke, Amerikan tarifelerinin “rahatsız edici olduğunu ama Çin ekonomisi için tehdit oluşturmadığını… Ekonomi 14-15 trilyon dolarlık ve ABD’ye yapılan ihracat sadece 550 milyar dolar” diyerek durumu özetliyor.
Beyaz Saray ısrarla, Başkan Xi Jinping’in telefonu kaldırıp aramasını istiyor. Ama Trump geri çekilirken, Çin liderinin konuşması için hiçbir teşvik yok — hele ki merhamet dilemesi için.
Çin Komünist Partisi tarafından sıkı kontrol edilen otoriter bir sistem, büyük ihtimalle siyasi ve ekonomik acılara ABD’den daha iyi dayanabilir. ABD’deki ekonomik çalkantılar ise hızla siyasi baskıya dönüşür.
Xi de elbette kendi büyük hatalarını yapabilir. Çin’in Covid-19 salgınını ele alışı bunun bir kanıtı. Ancak Çin, ABD ile bir ticaret hesaplaşmasına uzun süredir hazırlanıyor — ve seçeneklerini baştan sona düşünmüş durumda. Buna karşılık, Beyaz Saray ise her şeyi anlık kararlarla yürütüyor.
Trump, kaybedeceği bir el dağıtmış durumda. Er ya da geç, elini bırakmak zorunda kalacak.
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi
-
Dünya Basını1 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?