Bizi Takip Edin

AMERİKA

The Economist: Joe Biden’ın Çin stratejisi işe yaramıyor

Yayınlanma

9 Ağustos’ta ABD Başkanı Joe Biden, özel sektör tarafından yurtdışında yapılan yatırımların deneteleneceğini ve Çin’deki en hassas teknolojilere yapılan yatırımların yasaklanacağını duyurmuştu.

The Economist’te yer alan bir değerlendirmeye göre, ABD on yıllar boyunca ticaretin ve sermayenin küreselleşmesini alkışlamış ve bu da ‘verimlilik artışı ve tüketiciler için daha düşük maliyetler’ açısından büyük faydalar sağlamıştı.

Bununla birlikte, derginin değerlendirmesine göre, “tehlikeli bir dünyada verimlilik artık tek başına yeterli değil.” The Economist, Amerikan yetkililerin, Çin’in askeri gücünü artırabilecek en son teknolojiye erişimini sınırlandırarak ‘ulusal güvenliği korumak’ ve alternatif tedarik zincirleri oluşturmak istemelerinin ‘anlaşılır bir durum’ olduğunu düşünüyor.

Bunun için Çin’i hedef alan gümrük tarifeleri, yatırım incelemeleri ve ihracat kontrollerinin yaygınlaştığını vurgulayan dergi, ‘riskten arındırma’ önlemlerinin verimliliği düşürecek olsa da, ‘hassas ürünlere’ bağlı kalmanın zararı sınırlayacağının düşünüldüğünü, ekstra maliyetin de buna değeceğinin, çünkü Amerika daha güvende olacağının vaaz edildiğini hatırlatıyor.

SCMP: Çin’in ihracatı için en kötüsü henüz gelmedi

‘Yeni yasaklar ne esneklik ne güvenlik getirdi’

The Economist’e göre, “Bu yeni düşüncenin sonuçları artık netleşmeye başladı. Ne yazık ki ne esneklik ne de güvenlik getiriyor.”

Tedarik zincirlerinin yeni kurallara uyum sağladıkça daha karmaşık ve şeffaf olmayan bir hal aldığını ileri süren dergi, yakından bakıldığında, ABD’nin Çin’in kritik girdilerine olan bağımlılığının devam ettiğinin de açıkça görüldüğünü yazıyor. Üstelik, The Economist’e göre, bu politika Amerika’nın müttefiklerini Çin’e yaklaştırmak gibi ‘ters bir etki’ yaratmış görünüyor.

İhracat ve yatırım rakamlarındaki düşüşe rağmen, dergi verilere yakından bakmayı öneriyor ve sonucun ABD’nin Çin’e olan bağımlılığını azaltmadığını ileri sürüyor. 

ABD, Çin’deki bazı yatırımları yasaklayacak

ABD’nin üçüncü ülkelerden ithal ettiği mallar aslında Çin menşeli

The Economist şöyle yazıyor: “Amerika talebini Çin’den başka ülkelere yönlendiriyor olabilir. Fakat bu ülkelerdeki üretim artık her zamankinden daha fazla Çin girdilerine dayanıyor. Örneğin Güneydoğu Asya’nın Amerika’ya ihracatı arttıkça, Çin’den yaptığı ara girdi ithalatı da patladı. Çin’in, Amerika’nın riskten arınmasından yararlanan bir başka ülke olan Meksika’ya yaptığı araba parçası ihracatı son beş yılda iki katına çıktı. IMF tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, Amerika’nın Çin’den uzaklaşmaya en hevesli olduğu gelişmiş imalat sektörlerinde bile, Amerikan pazarına en fazla giriş yapan ülkeler Çin’e en yakın endüstriyel bağlantılara sahip olan ülkeler. Tedarik zincirleri daha karmaşık hale geldi ve ticaret daha pahalı hale geldi. Fakat Çin’in hakimiyeti azalmadı.”

Aslında Çinli ürünlerin üçüncü ülkelerde paketlenip o ülkelerin etiketi basılarak ABD’ye gönderilmeye başladığının altını çizen dergi, Ticaret Bakanlığının 2022 sonundaki bir tespitini aktarıyor: Buna göre, Güneydoğu Asya’da yerleşik dört büyük güneş enerjisi tedarikçisi, Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerinin etrafından dolanmak amacıyla, Çin’de üretilen ürünlere çok az işlem uygulayarak ABD’ye satıyordu. Nadir toprak metalleri gibi diğer alanlarda da Çin, ikame edilmesi zor girdiler sağlamaya devam ediyor.

ABD’nin en büyük ticaret ortağı artık Meksika

‘Çin’den ayrışmanın büyük bir kısmı sahte’

Serbest piyasaların, ‘tüketicilere mal tedarik etmenin en ucuz yolunu’ bulmak için ‘basitçe uyum sağladığını’ savunan The Economist, birçok durumda Çin’in, geniş işgücü ve verimli lojistiği ile en ucuz tedarikçi olmaya devam ettiğinin altını çiziyor. Dergiye göre ABD’nin yeni kuralları ve yasakları, Çin ile olan ticaretini yeniden yönlendirme gücüne sahip fakat tüm tedarik zincirini Çin etkisinden kurtaramaz.

“O halde [Çin’den] ayrışmanın büyük bir kısmı sahte,” sonucuna varan dergi, Biden’ın yaklaşımının aynı zamanda Çin ve diğer ihracatçı ülkeler arasındaki ekonomik bağları derinleştirdiğini vurguluyor. 

ABD’deki Çin satın almaları diplerde; Beyaz Saray yeni kısıtlamalara gidiyor

Gelişmekte olan ülkeler Çin’e daha çok bağlanıyor

“Hükümetlerin Çin’in artan iddiasından endişe duydukları yerlerde bile, Asya’nın en büyük ekonomisiyle ticari ilişkileri derinleşiyor,” tespitini yapan dergi, Kasım 2020’de birçok Güneydoğu Asya ülkesi ve Çin tarafından imzalanan bir ticaret anlaşması olan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık ile birlikte son yıllarda ticaretin patladığı ara mallarda bir tür tek pazar yaratıldığına dikkat çekiyor.

Gelişmekte olan ülkelerin Çin ile olan ilişkilerinin de geliştiğinin altını çizen The Economist, “Birçok yoksul ülke için Çin’den yatırım ve ara mal almak ve Amerika’ya nihai ürün ihraç etmek bir iş ve refah kaynağıdır. Amerika’nın yeni ticaret anlaşmalarını destekleme konusundaki isteksizliği, bazen onu güvenilmez bir ortak olarak görmelerinin bir nedenidir. Çin ve Amerika arasında bir seçim yapmaları istendiğinde Sam Amca’nın tarafını tutmayabilirler,” uyarısında bulunuyor.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English