Bizi Takip Edin

AVRUPA

The Economist: Yaptırım savaşı beklendiği gibi gitmiyor

Yayınlanma

İngiliz siyaset ve ekonomi dergisi The Economist art arda itiraflarda bulundu: “Rusya’ya karşı yaptırım savaşı beklendiği gibi gitmiyor. Bu silahın kusurları olduğu ortaya çıktı”, “Batı’nın üstünlük çağı geride kaldı”.

Rusya’nın Ukrayna’da 24 Şubat’ta başlayan askeri operasyonu devam ederken, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler Rusya’yı katı yaptırımlarla hedef aldı. Ancak Batı medyası uzun süredir yaptırımların etkili olup olmadığını sorgularken, iş dünyası da sık sık yaptırımların sonuçlarının Avrupa’ya verdiği ve vereceği zararın altını çiziyor.

Yaptırımları sorgulayan bir diğer Batılı medya kuruluşu da 25 Ağustos’ta yayımlanan sayısıyla The Economist oldu. Batılı ülkelerin yeni bir yaptırım cephaneliği ile Rusya’nın 1.8 trilyon dolarlık ekonomisini felce uğratmaya çalıştığını kaydeden The Economist makalesinde bu durum, “1940’lardan beri görülmeyen bir gaddarlık ve kapsamdaki ekonomik çatışma” şeklinde nitelendiriliyor. Bu ambargonun etkinliğinin Ukrayna savaşının sonucunun anahtarı olacağı belirtilen makalede, diğer yandan bunun Batılı demokrasilerin küresel güç yansıtma kapasitesi hakkında da çok şey ortaya koyduğunun altı çiziliyor. Makalede yaptırımların işe yarayıp yaramadığı konusunda duyulan tedirginlik çok net dile getiriliyor: “Endişe verici bir şekilde, şu ana kadar yaptırımlar savaşı beklendiği gibi gitmiyor.”

The Economist, Rusya’ya uygulanan yaptırımları sıraladıktan sonra, bu yaptırımların “Batı kamuoyunu tatmin etmenin yanı sıra” kısa ve uzun vadeli hedefleri olduğunu belirtiyor. Kısa vadeli hedefin “Rusya’nın Ukrayna savaşını finanse etmesini zorlaştırıp, böylece Kremlin’in teşviklerini değiştirecek bir likidite ve ödemeler dengesi krizini tetiklemek” olduğu, uzun vadeli hedefin ise, Rusya’nın “üretken kapasitesini ve teknolojik gelişmişliğini bozmak” olduğu kaydediliyor.

‘Amerika’nın üstün olduğu tek kutuplu dönem geride kaldı’

“Amerika’nın üstünlüğünün tartışılmaz olduğu 1990’ların tek kutuplu dönemi çoktan geride kaldı ve Batı’nın askeri güç kullanma iştahı Irak ve Afganistan’daki savaşlardan bu yana azaldı” denilen makalede yaptırımların ise, Batı’ya “21. yüzyıl finansal ve teknolojik ağları üzerindeki kontrolü aracılığıyla güç uygulamasına izin vererek bir araç sunduğu” savunuluyor. Yaptırımların, son 20 yılda İran ve Venezuela’yı izole etmek ve Huawei gibi firmaları kösteklemek için kullanıldığı, ancak Rusya ambargosunun, dünyanın en büyük 11. ekonomisini, en büyük enerji, tahıl ve diğer emtia ihracatçılarından birini felce uğratmayı hedefleyerek yaptırımları yeni bir düzeye taşıdığı ifade ediliyor.

‘Rus ekonomisi istikrar kazanırken, Avrupa krize giriyor’

Yaptırımların Rusya üzerinde bazı etkileri olmasına rağmen ‘nakavt etkisi’ yaratmadığı söylenen makalede, IMF’nin, Rusya’nın GSYİH’sinin 2022’de yüzde 6 küçüleceğini kaydettiği, bunun ise pek çok kişinin  beklediği yüzde 15’lik düşüşten çok daha az olduğu belirtiliyor. Ayrıca enerji satışlarının bu yıl 265 milyar dolarlık cari fazla üreteceği ve Çin’den sonra dünyanın ikinci en büyüğü olacağı bildirilirken, Rusya’nın finansal sisteminin istikrar kazandığı ve Çin de dahil olmak üzere bazı ithalatlar için yeni tedarikçiler bulduğu kaydediliyor. Buna karşın Avrupa’da ise bir enerji krizi resesyonun tetiklenebileceği bildiriliyor.

‘Çin’e ambargo uygulamak çok daha zor olur’

Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan dersler çıkarılması gerektiği söylenen makalede, bunun en çok da Çin ile yüzleşirken önemli olacağı belirtiliyor. “Tayvan işgalini caydırmak veya cezalandırmak için Çin’in 3 trilyon dolarlık rezervine el koyabilir ve bankalarını kesebilirsiniz”, “ancak Çin ekonomisinin çökmesi pek olası değil” ifadeleri kullanılıyor. Çin’in küresel ekonomiye entegrasyonu ve başta ABD olmak üzere Batı’nın Çin ile ticarete olan bağımlılığı vurgulanarak, Çin’e küresel bir ambargo uygulamanın Rusya’dan daha da zor olduğunun altı çiziliyor.

‘Batı’nın üstünlük çağı geride kaldı’

Ukrayna krizinin, “askeri, teknolojik ve finansal unsurların iç içe geçtiği yeni bir 21. yüzyıl çatışması çağına işaret ettiği” öne sürülen yazıda, bu çağın “Batı’nın üstünlüğünü varsayabileceği bir dönem olmadığı” ifade ediliyor ve militarizm vurgusu yapılıyor: “Hiç kimse saldırganlığa tek başına dolar ve yarı iletkenlerle karşı koyamaz.”

Rusya’ya yaptırımlar

ABD ve Avrupa Birliği (AB), Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulama kararını ilk olarak 2014 yılında aldı. Küresel yaptırımları izleme veritabanı Castellum.ai‘nin verilerine göre, Ukrayna kriziyle birlikte Rusya’ya uygulanan yaptırım sayısı 9 bin 119’a ulaştı. Rusya bu sayılarla İran’ı (3.616 yaptırım), Suriye’yi (2.608 yaptırım) ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni (DPRK) (2.077 yaptırım) geçti. Dünyada en çok yaptırım uygulanan 7 ülkenin yer aldığı listede 651 yaptırımla Venezuela, 510 yaptırımla Myanmar ve 208 yaptırımla Küba da yer alıyor.

Rusya: Ekonomimiz toparlanıyor

Ancak yaptırımlara rağmen savaş öncesi seviyeye geri geldiği söylenen Rus ekonomisi ve Rublenin toparlanışı tüm dünyanın gündeminde. Dün yaptığı açıklamada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülke ekonomisindeki göstergelerin istikrarlı hale geldiğini belirterek, “Bize karşı kötü niyetlilerin ve kıskançların yaratmaya çalıştığı sorunlara rağmen, bütçemiz doğru hızda doluyor, petrol ve doğal gaz gelirlerimiz artıyor” dedi. Moskova’da Federal Vergi Servisi (FNS) Başkanı Danil Yegorov da Rusya’nın federal bütçesindeki vergi gelirlerinin bu yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 32 artarak 16,9 trilyon rubleye (yaklaşık 284 milyar dolar) çıktığını söyledi.

Avrupa yaptırımlar sebebiyle enerji kriziyle sarsılırken, bu politikanın en başarılı olduğu alanın Ukrayna krizini uzatmak olduğu aşikar. Savaşın devam etmesini isteyen ve bundan faydalanan Washington, yaptırımları sonuna kadar savunurken, Avrupalı ​​müttefiklerinin kendilerini zor duruma sokan bu politikayı daha ne kadar sürdürebilecekleri belli değil. Bu krizden çıkmak isteyen güçler, er ya da geç yaptırım silahından vazgeçecektir.

AVRUPA

Fransa’da son anketler: Ulusal Birlik çoğunluğu elde edemiyor

Yayınlanma

Harris Interactive tarafından yapılan bir ankete göre, Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Birlik (RN) partisi, yaklaşan erken seçimlerde mutlak çoğunluğu elde edemeyecek. Bu durumda Fransa, Ulusal Meclis büyük ölçüde parçalanmış bir şekilde yoluna devam edecek.

Pazar günü yapılacak ikinci tur oylamada Fransa, hiçbir grubun hükümet kurmak için yeterli sandalye sayısına ulaşamayacağı bir döneme girecek.

Harris’in çeşitli Fransız medya kuruluşları için yaptığı ankete göre RN ve müttefikleri 190 ila 220 sandalye kazanacak ki bu sayı sağın iktidar çoğunluğuna sahip olarak başbakanlığı ele geçirmesi için gereken 289 sandalyeden çok uzak.

Yeni kurulan Yeni Halk Cephesi (NFP) olarak bilinen sol ittifakın 159 ila 183 sandalye ile ikinci olacağı tahmin ediliyor. Emmanuel Macron’un merkezci Ensemble ittifakından milletvekillerinin sayısının yarı yarıya azalarak 135’in altına düşmesi bekleniyor.

RN karşıtı cephe işe yarayacak mı?

Öte yandan Financial Times’a (FT) konuşan analistler bu aşamada kesin koltuk tahminlerine ulaşmanın zor olduğu konusunda uyarıda bulundu. Fakat RN bu kadar zayıf bir sonuç elde ederse bu, rakiplerinin kendilerine karşı bir “cumhuriyetçi cephe” oluşturmak için bir araya gelme stratejisinin işe yaradığının bir işareti olacak.

Pazar günü yapılan ve RN’nin büyük bir farkla kazandığı ilk tur oylamasının ardından merkez ve sol partiler, Le Pen’in kampının iktidarı almasını engellemek için koordineli bir girişimle yaklaşık 200 adaylarını taktiksel olarak geri çekme konusunda anlaşmaya vardılar.

İkinci turda solcu ve merkezci seçmenlerden, bir sonraki Ulusal Meclis’te RN vekil sayısını azaltmak amacıyla, genellikle desteklemedikleri partilere oy vermeleri istenecek.

Seçimlere katılım oranı kritik

İçişleri Bakanlığı verilerine göre üç ittifakın katılacağı ikinci tur seçimlerin sayısı 306’dan 89’a düştü.

Seçmenlerin parti liderlerinin talimatlarına uyup uymayacağını zaman gösterecek. İlk turdaki yüksek katılımın ardından katılım yine kilit bir faktör olacak. Bazı parti yetkilileri, yaz tatili ve tercih ettikleri aday elenen seçmenler arasındaki hayal kırıklığı nedeniyle katılımın bu kez daha düşük olabileceğinden endişe ediyor.

Üç bloğa bölünmüş bir Ulusal Meclis senaryosu daha olası görünürken, parti liderleri birlikte çalışma olasılığı hakkında sinyaller göndermeye başladı.

Attal’dan sola işbirliği çağrısı

Macron’un başbakanı Gabriel Attal, merkezcilerin salt çoğunluğa sahip olamayacağını kabul etti fakat belirli politikalar üzerinde işbirliği yapmaya istekli partilerden oluşan “çoğulcu bir meclis” kurma çağrısında bulundu.

Çarşamba günü France Inter radyosuna konuşan Attal, “Ensemble grubumuzun mümkün olduğunca geniş olmasını umuyorum ve o zaman [belirli yasa tasarıları üzerinde] ilerlememizi sağlayacak anlaşmalar yapabiliriz,” dedi.

Yeşil lider Marine Tondelier böyle bir hamleye kapıyı araladı fakat bunun Macron ya da Attal’ın değil solun şartlarıyla olacağı uyarısında bulundu.

Tondelier TF1 haber kanalına verdiği demeçte, “Bu ülkede daha önce hiç kimsenin yapmadığı şeyleri yapmak zorunda kalacağız,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Zelenskiy, Başbakan Şmigal’ı görevden almaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Ukrayinska Pravda gazetesinin kaynaklarına göre Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Denis Şmigal’ı başbakanlık görevinden almayı düşünüyor.

Habere göre Şmigal’ın yerine iki aday düşünülüyor: Başbakan Birinci Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko ve eski Bölgesel Kalkınma Bakanı ve devlete ait enerji şirketi Naftogaz’ın yönetim kurulu başkanı Aleksey Çernişov.

Gazeteye konuşan kaynak, “Devlet Başkanı, Şmigal’dan bıkmış durumda, bunu toplantılardaki tavrından anlayabilirsiniz. Artık onu pek dinlemiyor bile. Zaten bu bir hesap hatasından çok duygusal bir şey…. Zelenskiy her zaman yaratıcı çözümler ve öneriler isterken, Şmigal geçen yıllar içinde gelişmesine rağmen pek değişemiyor,” ifadelerini kullandı.

Strana.ua haber ve analiz sitesi de durumu doğruladı. Gazetenin kaynakları Yuliya Sviridenko’nun Denis Şmigal’ın yerine geçebilecek olası bir aday olduğunu öne sürdü.

Kaynaklara göre başbakanı görevden alma inisiyatifi Vladimir Zelenskiy ve özel kalemi Andrey Yermak’a ait. Kaynaklar, yeni başbakanın yaz sonuna kadar atanabileceğini öne sürdü.

48 yaşında olan Şmigal, 2020’nin mart ayından başbakan olarak görev yapıyor. Bundan önce Şmigal, Başbakan Yardımcısı ve Bölgesel Kalkınma Bakanı olarak görev yapıyordu.

FT: Batı, Ukrayna’ya olan güvenini kaybediyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Sahra Wagenknecht İttifakı, AP’de yeni sol grup kuramadı

Yayınlanma

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde %6 civarında oy alan yeni parti Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) 3 Temmuz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, AP’de alternatif bir sol grup oluşturma görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlandığını duyurdu.

Geçen bahar Sahra Wagenknecht tarafından Sol Parti’den (Die Linke) ayrılarak kurulan BSW, Avrupa seçimleri öncesinde Euractiv’e yaptığı açıklamada AP’deki diğer partilerden yeni bir parlamento grubu oluşturmak için yeterli desteği aldığını söylemişti.

Fakat dün erken saatlerde, uzun süredir görüşmelere dahil olduğu söylenen İtalyan 5 Yıldız Hareketi’nin bunun yerine AP’deki mevcut Sol gruba katılmak için başvuruda bulunduğu haberleri ortaya çıktı.

BSW’nin Avrupa seçimlerinde liste başı adayı de Masi çarşamba akşamı yaptığı açıklamada partisinin “AB Parlamentosu’nda yeni bir siyasi grup oluşturmak üzere [son haftalarda] İtalya’dan Beş Yıldız Hareketi ile yoğun bir şekilde çalıştığını” doğruladı.

De Masi, “Altı ülkeden 20 Avrupa Parlamentosu üyesi ilgilerini ifade ettikleri için yeni bir siyasi oluşuma çok yaklaştık,” demişti.

Fakat de Masi, Sol gruptan üyelerin son anda gösterdikleri ilgiye rağmen, yeni grubun yedi ülkeden 23 milletvekiline sahip olmak için gerekli eşiği aşamadığını itiraf etti. 

De Masi, “Salı akşamı (2 Temmuz), barışı koruma, diplomasi ve sosyal adalet konularına odaklandıkları için kendilerini dışlanmış hisseden Sol fraksiyonun partilerinden son dakika görüşme talepleri aldık. Partinin seçim yenilgisine rağmen Die Linke’nin parlamento gruplarına liderlik etmeye devam edecek olması onları dehşete düşürdü,” dedi.

De Masi Euractiv’e yaptığı açıklamada son dakika görüşmelerinin barşamba günü sonuçlandığını, fakat ilgili heyetlerin katılmama kararı aldıklarını söyledi.

AP vekiline göre sorun siyasi farklılıklarından ziyade, BSW ve müttefiklerinin seçim öncesi koltuk tahminlerine ulaşılamaması üzerine yeni ortaklar aramak zorunda kalması nedeniyle, yetki ve sorumlulukların paylaşımı konusundaki müzakerelerdi.

Açıklamasında, Sosyal Demokratların da görüşmelere dahil olduğunu iddia ederek, “Çoğunluk gruplarının Brüksel’deki arka oda anlaşmalarını eleştirenleri görevler ve finansman yoluyla dahil etmek için güçlü kaldıraçları var,” dedi.

De Masi ayrıca BSW’nin Sol’a katılmaya çalıştığı fakat reddedildiği yönündeki söylentileri de yalanladı.

AP’deki mevcut Sol grup, Beş Yıldız’ın 8 milletvekilini kabul etmeleri halinde sayıları en az 47 milletvekiline ulaşabileceğinden, Yeşiller’in siyasi olarak solundaki en büyük grup haline gelebilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English