Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz oldu

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, kabinesini oluşturmaya devam ediyor. Son olarak iki kritik göreve, Dışişleri Bakanlığı ile Ulusal Güvenlik Danışmanlığına atamalar yaptı.

Yeni ABD Dışişleri Bakanı Florida Senatörü Marco Rubio oldu. Rubio, Çin, İran, Küba ve Venezuela’ya karşı çok sert tutumuyla bilinirken, büyük bir İsrail destekçisi.

Daha önce Ukrayna’ya Amerikan yardımına itiraz eden senatör, geçen hafta yaptığı bir açıklamada savaşın çıkmaza girdiğini ve “bir sonuca ulaştırılması” gerektiğini söylemişti.

Rubio, “Ukraynalıların Rusya’ya karşı dururken inanılmaz derecede cesur ve güçlü olduklarını düşünüyorum. Ancak günün sonunda, burada finanse ettiğimiz şey çıkmaza girmiş bir savaş ve bunun bir sonuca bağlanması gerekiyor. Bence burada biraz sağduyu olmalı,” diye eklemişti.

Trump’ın savaşı bitirmek istediğini de aktaran Rubio, “savaşı sona erdirmek için Vladimir Putin’in hayranı olmak zorunda olmadıklarını” da savundu.

Florida Senatörü eylül ayında yaptığı açıklamada da Ukrayna savaşının “müzakere edilmiş bir anlaşma ile sona ereceğini” düşündüğünü söylemişti.

Rubio’nun “şeytan ekseni”: Çin, İran, Küba, Venezuela

Rubio, Senatodaki en sert Çin şahinlerinden biri ve protestolar sırasında Hong Kong konusundaki tutumu nedeniyle 2020’de Pekin tarafından yaptırıma uğradı.

Senatör, 2019’da Hazine Bakanlığını popüler Çin sosyal medya uygulaması TikTok’un Musical.ly’yi satın almasına ilişkin bir ulusal güvenlik incelemesi başlatmaya çağırarak bir soruşturma ve sorunlu elden çıkarma emri çıkarmıştı.

Senato İstihbarat Komitesinin en üst düzey Cumhuriyetçi üyesi olarak Biden yönetimi üzerindeki baskıyı da sürdürmüş ve yaptırım uygulanan Çinli teknoloji şirketinin Intel AI işlemci çipiyle çalışan yeni bir dizüstü bilgisayar piyasaya sürmesinin ardından bu yılın başlarında Huawei’ye yapılan tüm satışların engellenmesini talep etmişti.

Büyükbabası 1962’de Küba’dan kaçan Rubio, Küba hükümetiyle ilişkilerin normalleştirilmesine açık bir şekilde karşı çıkıyor. Trump da bu konuda Rubio ile aynı fikirdi.

Temsilciler Meclisinde Latin Amerika işlerini denetleyen alt komitenin başkanı olan Rubio, Venezuela’daki Nicolas Maduro hükümetini de sık sık ve sert bir şekilde eleştiriyor.

Waltz: Eski bir yeşil bereli, ABD’nin küresel rolünden yana

Madalyalı bir Yeşil Bereli ve ordu mensubu olan Mike Waltz, Afganistan, Orta Doğu ve Afrika’da birçok kez görev yaptı.

George W. Bush yönetimi sırasında Pentagon’da ve savaşta edindiği deneyimleri Savaşçı Diplomat: Washington’dan Afganistan’a Bir Yeşil Berelinin Savaşları adlı kitabında bir araya getirmişti.

Waltz’un askeri deneyimi, 2018’de Kongreye seçildiğinde Silahlı Hizmetler, Dış İlişkiler ve İstihbarat Komitelerinde görev alarak önemli ulusal güvenlik komitelerinde görev almasını sağladı.

Floridalı kongre üyesinin Kongrede dile getirdiği görüşler, Trump’ın 2016’da seçilmesinden bu yana Cumhuriyetçilerin ulusal güvenlik ve dış politika konusundaki siyasi görüşlerine yakın durmakla birlikte, ABD’nin küresel meselelerdeki kilit rolünü de kabul ediyor.

Waltz, NATO müttefiklerine savunma harcamalarını artırmalarını önerse de Trump kadar ileri gidip ABD’nin ittifaktan tamamen ayrılması gerektiğini söylemedi.

Waltz geçen ay yaptığı açıklamada, “Bakın, müttefik ve dost olabiliriz ve zorlu görüşmeler yapabiliriz,” demişti.

“Çin şahini” ve Rusya’ya daha fazla yaptırım tehdidini savurdu

ABD’nin Ukrayna’ya desteğini sürdürmesi gerektiğini söyleyen Waltz, bununla birlikte son haftalarda ABD’nin ülkeye yardım için gönderdiği fonların yeniden değerlendirilmesini savundu.

Waltz Kongredeyken Çin’e karşı da sert bir tutum sergiledi ve Silahlı Hizmetler Hazırlık Alt Komitesi Başkanı olarak ABD’nin Pasifik’teki çatışmalara hazırlanmak için daha fazlasını yapması gerektiğini savundu.

2018’de senatör olmasından bu yana, ABD’nin Çin’den gelen kritik minerallere bağımlılığını azaltmaya ve Amerikan kolejlerini ve üniversitelerini Çin casusluğundan korumaya yönelik mevzuatı savundu.

ABD’nin 2021’de Afganistan’dan çekilmesinden bu yana Waltz, Başkan Joe Biden ve Beyaz Saray’ı ülkeyi terk etme kararı nedeniyle sık sık eleştirdi.

Geçen hafta seçimler öncesinde NPR ile yaptığı bir söyleşide Waltz, Ukrayna’daki savaşın “bir tür diplomatik çözümle” sona ermesinin “son derece makul” olduğuna inandığını söyledi.

50 yaşındaki Waltz, Rusya’ya karşı hem enerji yaptırımlarını uygulayarak hem de ABD’nin enerji ihracatını artırarak olası müzakerelerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı koz elde edebileceğini öne sürdü.

Waltz, “Ekonomisi ve savaş makinesi çok hızlı bir şekilde kuruyacaktır. Bence bu Putin’i masaya oturtacaktır,” dedi ve ayrıca Ukrayna’ya sağlanan uzun menzilli silahların Rusya’nın daha derinlerine saldırı için kullanılmasına izin verebilecekleri tehdidini de savurdu.

Waltz: Pentagon ile Silikon Vadisi arasında daha derin ilişki

Waltz’un ulusal güvenlik danışmanlığı görevine yükselmesi Pentagon ile Silikon Vadisi arasındaki ilişkide de yeni bir sayfa açabilir. Seçimlerden sonra NPR’ye konuşan Waltz, ülkenin “savunma kurumumuza nasıl yaklaştığımız ve Pentagon’da işleri nasıl satın aldığımız konusunda bir kültür değişikliğine” ihtiyacı olduğunu savundu.

Waltz, “Silikon Vadisi’nden ve başka yerlerden savunma ve güvenlik sorunlarımıza yardımcı olmak için gerçekten can atan bir sürü yeni teknoloji var ve bürokrasiyi aşamıyorlar.

Waltz bu nedenle “yeni bir liderliğe ihtiyaç duyduklarını” ve “bir kültür değişikliğine ihtiyaç bulunduğunu” söylemişti.

AMERİKA

“Milli muhfazakârlar” konferansı: Elektrikli testere ve “Roma selamı”nın ötesinde

Yayınlanma

Yazar

ABD’de düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı (CPAC) toplantısına, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin Elon Musk’a hediye ettiği elektrikli testere ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” hareketinin ideoloğu olarak öne çıkan Steve Bannon’ın Nazi selamı damga vurdu.

Washington, D.C.’de düzenlenen ve “Amerika’yı Şimdi Kurtar” sloganının öne çıktığı etkinlik 19 Şubat’ta başladı ve 22 Şubat’ta sona erecek. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın himayesinde 1970’li yıllarda Cumhuriyetçilerin muhafazakâr kanadı olarak ortaya çıkan CPAC, 2010 ile 2017 arasında kısmen marjinal bir “alt-right” organizasonu iken, Donald Trump’ın yükselişi ile birlikte hem ana akım muhafazakârlığı kapsarken, hem de transatlantik ilişkilerini de geliştirdi ve “milli muhafazakârlık” olarak adlandırılabilecek ideolojik yönelimin küresel taşıyıcısı haline geldi.

Şu anda CPAC’ın Arjantin’de, Avustralya’da, Brezilya’da, Japonya’da, İsrail’de, Macaristan’da, Meksika’da ve Güney Kore’de kolları bulunuyor. Dahası, Trump’ın yükselişi ile birlikte Atlantik’in öte yakasındaki “özel ilişki”nin memleketinde, Birleşik Krallık’ta da hem Muhafazakâr Parti içinde, hem de Trump’ın müttefiki Nigel Farage’ın Reform partisi nezdinde önemli müttefikler elde etti.

Yeni “küreselcilik”: Milli, liberteryen, muhafazakâr

Nitekim iktisadi olarak “liberteryen”, sosyal olarak “muhafazakâr” bu akımın dünkü etkinliğine Arjantinli Milei ile Musk’ın damga vurması şaşırtıcı değil. Musk, ilk olarak günün erken saatlerinde CPAC için toplanan aktivistlerin büyük tezahüratlarına yol açan bir konuşmacı olarak duyuruldu.

Konuşmasından önce, Musk tarafından sık sık övülen ve 2023 kampanyası sırasında elektrikli testereyi popülerleştiren ve kamu harcamalarının azaltılmasını öneren Javier Milei ile bir araya geldi.

Musk gözlükleri ve alametifarikası olan siyah “Make America Great Again” (“Amerika’yı Yeniden Büyük Yap”) şapkasıyla sahneye çıktıktan sonra Milei’nin kendisine bir hediyesi olduğunu söyledi. Arjantinli lider daha sonra kırmızı elektrikli testereyle sahneye çıktı ve testereyi Musk’a uzattı. Testerenin üzerinde Milei’nin “Viva la libertad, carajo” yani İspanyolca “Yaşasın özgürlük, lanet olsun” sloganı yazılıydı.

Elindeki testerenin “bürokrasi için” olduğunu savunan Musk, önceki Biden yönetimini göçmen politikaları nedeniyle eleştirdi ve özellikle yaklaşık 1 milyon kişinin iki yıllık çalışma izniyle ABD’ye girmesine izin veren bir uygulamanın adını verdi ve Demokratları, kararsız eyaletlerde daha fazla destek almak için bunu bir “yatırım” olarak yapmakla suçladı.

Musk, Newsmax sunucusu Rob Schmitt’in kendisine “Vatana ihanet mi?” diye sormasından önce, “Pek çok insan bunun Amerika’da demokrasinin terazisini eğmek için yapılan gerçek bir aldatmaca olduğunu tam olarak anlamıyor,” dedi ve “vatana ihanet” diye yanıt verdi.

Schmitt kendisine Federal Rezerv’i denetlemeyi düşünüp düşünmediğini sorduğunda Musk, “Evet, elbette, hazır başlamışken. İsraf hemen hemen her yerde,” dedi.

Milyarder, Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin kendisini arayarak, Musk’ın güvenliğinden endişe duyduğunu söylediğini ve güvenlik önlemlerinin nasıl iyileştirilebileceği konusunda fikirlere açık olduğunu belirterek şaka yaptı.

Musk, “Yüz bin kadar katil caniyi hapse atmayı başaran El Salvador Başkanı Bukele beni aradı. ‘Güvenliğiniz konusunda endişeliyim’ dedi. Ben de ‘Dostum, benim güvenliğim için mi endişeleniyorsun?’ dedim,” diye konuştu.

Zihninin içinin nasıl olduğunu tarif etmesi istendiğinde Musk, “Zihnim bir fırtına. Bir fırtına,” diye cevap verdi.

Bannon, Musk’ı görünce sopasını sakladı

Öte yandan Beyaz Saray’daki ilk döneminde Trump’ın baş stratejisti olarak görev yapan MAGA ideoloğu Steve Bannon, Musk’ın ardından sahneye çıktı ve çok daha az coşkulu bir karşılama ile sahneye çıktığında gecenin en ilgi çekici kişisi olmadığını kabul etti.

“Elon Musk’ı takip etme kartını nasıl çektim?” Bannon, “Hadi adamım! Dünyanın en zengin adamını, Süpermen’i ortaya çıkarıyorsun. Onu takip etmem mi gerekiyor? Ben sadece çılgın bir İrlandalıyım!” diye konuştu.

Gecenin en önemli olaylarından biri de bu sırada yaşandı. Bannon, CPAC dinleyicilerini ısrarla “savaşmaya, savaşmaya, savaşmaya” çağırdıktan sonra Nazi selamı olduğu düşünülen hareketi yaptı.

Alkışlar üzerine Bannon hızlıca başını salladı ve “Amin” diye cevap verdi.

2028 yılında da Trump’ı başkan yapmak istediklerini söyleyen Bannon, onun gibi liderlerin tarihte iki kez ortaya çıktığını söyledi ve kendilerinden bu nedenle nefret edildiğini ileri sürdü.

Daha önce dünyanın en zengin adamına sert sözlerle yüklenen Bannon, bu sefer Musk’a sadece biraz takılmakla yetindi ve tarih kitapları bu çağ hakkında yazıldığında “beni, Elon Musk’ı, Tucker Carlson’ı ya da Sean Hannity’yi hatırlamayacaklar; iki şeyi hatırlayacaklar, Donald Trump ve MAGA, tamam mı?” dedi.

“Cumhuriyetçi Partiyi naziler ele geçirdi”

Bannon’ın hareketi, sağcı gruplar arasında bile tuhaf karşılandı. Project Liberal kuruluşunun başkanı Joshua Reed Eakle, X’teki bir klibe verdiği yanıtta, “Nazizm resmen Cumhuriyetçi Partiyi ele geçirdi,” dedi.

“Burası Trump’ın Amerika’sı” başlıklı bir paylaşım da Really American adlı bir siyasi grup tarafından X’te paylaşıldı.

Beyaz milliyetçi Nick Fuentes hem Musk’ın hem de Bannon’ın hareketlerini “Roma selamı” olarak nitelendirdi ama perşembe günü podcast’inde bunu “iğrenç” olarak nitelendirdi ve “Benim gibi bir adam için bile biraz rahatsız edici olmaya başladı!” diye ekledi.

CPAC’ın Washington ayağı, milli muhafazakârlığın ve Trumpizmin Cumhuriyetçi Parti içerisindeki yerini sağlamlaştırma adımları atarken, küresel düzeyde, ama özellikle de Avrupa’da yeni bir dönemin açıldığının sinyalini verdi.

Truss’tan ABD’nin desteğiyle yeni bir alternatif medya kurma sinyali

MAGA dalgasının “MEGA”ya (Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap) dönüşmesi için çabalayan Avrupalı siyasetçilerin CPAC’ye akın ettiği görülüyor.

CPAC’de konuşma yapması beklenen ya da yapan sağcı veya muhafazakâr isimler arasında Fransız Ulusal Birlik (RN) lideri Jordan Bardella ve Sarah Knafo, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Slovakya Başbakanı Robert Fico, Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri Başkanı Mateusz Morawiecki ile Birleşik Krallık’tan Nigel Farage ve Liz Truss yer alıyor.

2022’de kısa bir süre Birleşik Krallık Başbakanlığı yapan Liz Truss, “Elon Musk ve onun inek ordusu misk sıçanlarının İngiliz derin devletini incelemesini istiyoruz,” dedi.

Truss ayrıca ana akım medyaya da yüklenerek, “Amerika’daki dostlarının da yardımıyla” yeni bir medya projesi başlatacaklarını açıkladı.

2017’den 2023’e kadar Polonya Başbakanlığı yapan, Hukuk ve Adalet (PiS) mensubu Mateusz Morawiecki de gazetecilere “Avrupa DOGE girişimimize gerçekten sahip olmalıyız,” dedi.

Musk’ın başında bulunduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), federal hükümetin harcamalarını denetleyerek durdurmakla görevli.

Avrupa’da Trumpizmin taşıyıcısı olmak için öne çıkan AP’deki Avrupa için Vatanseverler (Patriots for Europe – PfE) grubu tarafından yapılan basın açıklamasında, etkinliğe katılımın “ulusal egemenliği savunmak ve iktidarı halka geri vermek için daha güçlü transatlantik yurtsever bağlar kurma yolunda önemli bir adım” olduğu belirtildi.

Basın açıklamasına göre PfE grubunun üyeleri, “Avrupa ve Amerikan yurtsever hareketleri arasındaki ilişkileri” güçlendirmek amacıyla ABD’li mevkidaşlarıyla “stratejik görüşmeler” yapacak.

France 24’ün haberine göre Avrupalıların katılacağı yuvarlak masa toplantıları arasında “Kaçacak Hiçbir Yer Yok”, “Sol Teknolojinin Yıkımı”, ”BlackRock Life’s Matter: Woke Yönetim Kurulu Odalarını Ezmek” ve ”Kültür Savaşçıları: Ateşkesinizi Alın ve Götürün” yer alıyor.

JD Vance “göçü” baş düşman ilan etti

Açılış konuşmasını yapan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump yönetiminin iktidara gelişinin birinci ayını kutlarken, kontrolsüz göçün hem Avrupa hem de ABD için “en büyük tehdit” olduğunu bir kez daha iddia etti.

Başkan Yardımcısı, geçen hafta Avrupalı liderleri ifade özgürlüğünü bastırmakla ve seçmenlerin gerçek inançlarından “korkmakla” suçlayan eleştirilerini yineledi.

Vance, “Avrupa’daki en büyük tehdit ve yaklaşık 30 gün öncesine kadar ABD’deki en büyük tehdit olduğunu söyleyebilirim, batının liderlerinin milyonlarca ve milyonlarca incelenmemiş yabancı göçmeni ülkelerine göndermeye karar vermiş olmalarıdır,” diye konuştu.

Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak “Üç yıldır ilk kez Avrupa’da barışın eşiğinde olduğumuza gerçekten inanıyorum. Rusya ile konuşmadığınız sürece savaşı nasıl sona erdireceksiniz? Savaşa dahil olan herkesle konuşmak zorundasınız,” dedi.

CPAC’deki milliyetçi hava, aralarında Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın başkanı András László’nun da bulunduğu önde gelen Avrupalı sağcı ve Trump dostu isimlerin varlığıyla daha da belirginleşti.

Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki varoluşsal tutumunu savundu.

Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor” dedi. “Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız.”

Uluslararası MAGA ittifakı

Trump yönetiminin ifade özgürlüğünün bastırıldığı iddialarına ve “woke” ideolojiye karşı giriştiği saldırılar hem ABD’li siyasi müttefikleri şaşkına çevirdi hem de Avrupa’daki sağı harekete geçirdi.

ABD ve Avrupa’daki sağ ve muhafazakâr hareketler arasında ideolojik farklılıklar olsa da, Trump’ın 2024 ABD seçimlerini kazanması “kitlesel göçe”, Hıristiyan değerlerin erozyona uğratılmasına ve Mutabakat’a karşı ortak bir platform sağlamış gibi görünüyor.

Örneğin PfE Başkanı Bardella geçen ay yaptığı açıklamada, “Donald Trump’ın vatanseverliğine ve ülkesinin çıkarlarını savunma isteğine büyük saygı ve hayranlık duyuyorum,” demişti.

Bardella ayrıca, Başkan Yardımcısı JD Vance’in geçen hafta Münih Güvenlik Konferansında yaptığı konuşmanın “anlaşılır” olduğunu da söyledi.

Trump’ın merkezi bir rol üstlendiği milli muhafazakâr hareketlerin uluslararasılaşması, Elon Musk’ın geçen ay Almanya’daki sağcı Almanya için Alternatif (AfD) mitingine internet üzerinden katılmasında da görüldü.

Bir başka örnek de AfD’nin eş başkanı Alice Weidel’in parlamento seçimlerinden birkaç gün önce Vance ile yaptığı ikili görüşmeydi.

Ukrayna savaşında Trump-Vance çizgisine yakınlaşılıyor

Ukrayna meselesi ve Trump’ın Volodimir Zelenskiy’e savaş açması da benzer bir eğilimi şiddetlendiriyor. AB içinde Rusya karşıyı yaptırımlara en sert karşı çıkanlardan olan Macaristan Başbakanı Viktor Orbán geçen hafta ABD’li Tucker Carlson ile yaptığı bir söyleşide Trump’ın suçlayıcı dilini yineleyerek, “Onlar [Ukrayna] savaşa girmeye ve kendi topraklarını savunmaya karar verdiler,” demişti.

Macaristan’daki şubenin başkanı Miklós Szánthó çarşamba günü Washington’da yaptığı açıklamada “Amerikalı ve Avrupalı muhafazakârların mücadeleyi sürdürmek için güçlerini birleştirmeleri” çağrısında bulundu.

Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın Başkanı András László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki “varoluşsal tutumunu” savundu.

Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor. Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız,” diye konuştuç

İsrail’e hep destek, tam destek: Yeni Balfour Deklarasyonu

Yeni milli muhafazakârlığın en önemli siyasi unsurlarından biri de siyonizme, ama özellikle de siyonizmin dini siyonist ve Likud koluna verdiği büyük destek.

Jerusalem Post‘un perşembe günü öğrendiğine göre CPAC, İsrail’in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini destekleyen bir karar tasarısını kabul etti.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yönetiminde ulusal güvenlik danışman yardımcılığı yapmış olan KT McFarland tarafından okunan kararda, “ABD ve müttefiklerinin İsrail’in Yahudiye ve Samiriye üzerindeki egemenliğini tanıması gerektiği” ifade ediliyor.

Karar, CPAC’nin üst düzey yetkilileri ile Yesha Konseyi Başkanı Israel Ganz arasında yapılan yoğun görüşmelerin ardından alındı ve Ganz bu deklarasyonun “Balfour Deklarasyonuna benzediğini” söyledi. 

Jerusalem Post’a konuşan Ganz, “kararın İncil’deki değerlere ve adalete siyasi geçerlilik kazandırdığını” da sözlerine ekledi.

Yesha Konseyi CEO’su Omer Rahamim ise JP’ye yaptığı açıklamada, “CPAC kararının İsrail egemenliğinin Yahudiye ve Samiriye’ye genişletilmesine yönelik Amerikan desteği açısından önemli bir ağırlık taşıdığını” söyledi.

Likud’un “woke ideolojiye” karşı savaşı ve Trump ile birlikte Tanrıyı sahneye yeniden çıkarmak

Bu yılki konferansa katılan Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli ise, “merkezi konferansın Yahudiye ve Samiriye’de İsrail egemenliğinin uygulanması yönündeki deklarasyonunun, ABD’de göreve gelen yönetimin tutumuyla bağlantılı olarak son derece önemli olduğunu” kaydetti.

Chikli, Trump’ın antisemitizmle mücadele konusunda bir ayda Biden’ın dört yılda yaptığından daha fazlasını yaptığını iddia ederek önceki Biden yönetimini de eleştirdi.

Chikli, “Yeni yönetim yeni bir ruhla geliyo. [Dışişleri Bakanı] Marco Rubio’nun dediği gibi İsrail’in her düşmanı ortadan kaldırmaya ve kötülüğü yok etmeye hakkı var ve buna mecbur. Bu tamamen farklı bir yaklaşımdır ve savaşlar bu şekilde kazanılır,” dedi.

“Woke ilerici hareket”in, “Marksist hareketin sadece başka bir yüzü” olduğunu ileri süren İsrailli, “Bu, hakikat fikrini reddeden tanrısız bir felsefedir. Bu sadece İsrail Devleti için değil, Amerika ve Batı medeniyeti için de bir tehdittir. Başkan Trump’ın da dediği gibi, biz Tanrıyı yeniden sahneye çıkarmak istiyoruz,” diye konuştu.

İsrailli eski rehine Noa Argamani de CPAC’a katıldı. Üç gün sürecek toplantının açılış konuşmasını yapan Vance, “Mesajımız Başkan Trump’ın sizi sevdiği, sevdiklerinizi unutmadığı ve onları eve getirmek için her gün mücadele edeceğidir. Yaptığı şey tam olarak budur ve yapmaya devam edeceği şey de budur,” diyerek İsrailli rehinelere seslendi.

Serbest bırakılan rehineler Noa Argamani ve Ilana Gritzewsky ile rehinelerin aile üyeleri Adi Alexander, Gal Delal ve Moshe Lavi’ye hitap eden CPAC organizatörleri Matt ve Mercedes Schlapp, “Amerika sizin yanınızda, Amerika İsrail’in yanında ve Hamas’ın ortadan kaldırılmasını sağlayacağız. Başkan Trump yönetiminde Orta Doğu’ya barış getireceğiz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin BM’den çıkışı gündemde: Senatörler harekete geçti

Yayınlanma

Bir grup Cumhuriyetçi senatör, ABD’nin BM üyeliğini sona erdirmeyi amaçlayan bir yasa tasarısını Senato’ya sundu. Senatörler, BM’nin ‘kontrolden çıkmış bürokratik genişlemesi ve mali suiistimalleri’ nedeniyle bu adımı atmak istediklerini belirtirken, örgütün ‘tiranlar için bir platform ve ABD ile müttefiklerine yönelik saldırılar için bir yer’ hâline geldiğini savundu. Yasa tasarısı, ABD’nin BM’ye yeniden katılımını Senato’nun onayına bağlarken, BM barış gücü misyonlarına katılımını da yasaklamayı hedefliyor.

Bir grup Cumhuriyetçi senatör, ABD’nin Birleşmiş Milletler’den (BM) çekilmesini öngören bir yasa tasarısını Senato’ya sundu.

Yasa tasarısı, girişimin yazarlarından biri olan ve Utah’ı temsil eden Enerji Komisyonu Başkanı Mike Lee’nin internet sitesinde yayımlandı.

Tennessee’den Marsha Blackburn, Florida’dan Rick Scott, Teksas’tan Chip Roy ve Michigan’dan Mike Rogers senatörleri de tasarıya ortak imza attı.

Yasa tasarısının metninde, “Başkan, ABD’nin BM üyeliğini ve BM’ye resmî olarak bağlı tüm organlar, uzmanlaşmış ajanslar, komisyonlar ve diğer tüm dairelerdeki üyeliğini tamamen sona erdirmelidir,” ifadeleri yer aldı.

Tasarı ayrıca, Senato’nun onayı olmadan örgüte yeniden katılmayı yasaklamayı ve ABD’nin BM barış gücü misyonlarına katılımından vazgeçmesini öngörüyor.

Senatör Lee, Fox News‘e yaptığı açıklamada, yasa tasarısını “BM’nin Amerikan vergi mükellefleri pahasına yıllardır süren kontrolden çıkmış bürokratik genişlemesine ve mali suiistimallerine” bir yanıt olarak nitelendirdi.

Lee, örgütün “tiranlar için bir platform ve ABD ile müttefiklerine yönelik saldırılar için bir yer hâline geldiğini, bu nedenle Washington’ın bunun için ödeme yapmayı bırakması gerektiğini” söyledi.

Senatör Roy ise BM’nin “onca para ve ilgiye rağmen onlarca yıldır savaşları, soykırımları, insan hakları ihlallerini ve hatta salgınları önleyemediğini” savundu.

ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) Fox News‘in aktardığı verilere göre, ABD 2022’de BM’ye 18 milyar dolardan fazla kaynak sağladı.

CFR, bu miktarın örgütün toplam bütçesinin yaklaşık üçte birine eşit olduğunu belirtti.

ABD Başkanı Donald Trump, ilk başkanlık döneminde de BM’ye yapılan finansmanın azaltılmasını savunmuştu.

O dönemde Trump, örgütü “insanların sohbet etmek ve iyi vakit geçirmek için toplandığı basit bir kulüp” olarak nitelendirmişti.

Trump, 20 Ocak’ta ikinci başkanlık dönemine başlamasının ardından ABD’nin BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi ve BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) finansmanının yasaklanması yönünde bir kararname imzalamıştı.

Bu arada, Senatör Lee, Aralık 2023’te de ABD’nin BM’den çekilmesi için bir yasa tasarısı önermiş, ancak o zaman destek bulamamıştı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Donald Trump, Apple CEO’su Tim Cook ile görüştü

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Apple CEO’su Tim Cook ile perşembe günü Beyaz Saray’da bir araya geldi.

Bloomberg’e konuşan kaynak isminin açıklanmaması kaydıyla görüşme hakkında bilgi verdi fakat görüşmenin gündemi hakkında konuşmadı.

Cook, yeniden seçilmesinden bu yana başkanla yakın bir ilişki kurmaya çalışan, geçen ayki yemin törenine katılan ve başkanlık geçişi sırasında Florida’daki Mar-a-Lago malikanesine seyahat eden teknoloji sektörü liderleri arasında yer alıyor.

Başkan Trump ile Apple CEO’su arasındaki özel Oval Ofis görüşmesi TSİ 11:15 sularında tamamlandı. Fox muhabiri Edward Lawrence, Cook’un Fox Business kameralarına Başkan ile “harika bir görüşme” yaptığını söylediğini bildirdi.

Cook’un şirketi, ABD ile Çin arasında tırmanan ticaret savaşının ortasında kalma riskiyle karşı karşıya. Trump’ın Çin malı ürünlere getirdiği %10’luk gümrük vergisi, durgun iPhone satışlarıyla başa çıkmaya çalışan Apple için bir zorluk teşkil ediyor.

Çin, Apple’ın politikaları ve uygulama geliştiricilerinden aldığı ücretlerle ilgili bir soruşturmayı değerlendiriyor. Çin Apple’ın en büyük üretim merkezi, ABD ise en büyük pazarı.

Perşembe günü yayınlanan bir haberde, cihazları üreten ülke tarafından değil ithalatçı şirket tarafından ödenen ithalat tarifelerini dengelemek için iPhone’un fiyatının %9 oranında artması gerekeceği iddia edildi. Acer’ın şu anda uygulamakta olduğu gibi, bu maliyetler genellikle müşteriye yansıtılıyor.

Trump’ın ilk döneminde Cook, Başkanla olan ilişkisini kullanarak iPhone için gümrük vergisi muafiyetleri kazanmayı başarmıştı. Fakat Başkan, ithal mallara kapsamlı yeni gümrük vergileri getirmeye çalıştığı için şirketin cihazlarının bu kez o kadar şanslı olmayabileceğini öne sürdü ve gazetecilere muafiyetlerden kaçınmak istediğini söyledi.

Seçimlerden kısa bir süre sonra Cook sosyal medyada Apple’ın “ABD’nin yaratıcılık, yenilikçilik ve yaratıcılıkla liderlik etmeye ve bu liderliği beslemeye devam etmesine yardımcı olmak için sizinle ve yönetiminizle etkileşim kurmayı dört gözle beklediğini” yazmıştı.

Bununla birlikte Trump şirketle gizlilik politikaları konusunda da tartıştı ve federal kolluk kuvvetlerinin şifrelenmiş telefonlara erişmesine yardımcı olmak için daha fazlasını yapması gerektiğini söyledi.

Apple, kolluk kuvvetlerinin telefon işletim sistemine, yetkililerin kullanıcının şifresi olmadan verilere erişmesine izin verecek bir arka kapı inşa etme taleplerine, bunun telefonları bilgisayar korsanlarına karşı savunmasız bırakabileceğini söyleyerek direniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English