Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump’ın “yasadışı göçmen” operasyonlarında ara bilanço – 1: Gözaltı merkezleri kapasitelerini aştı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında vaat ettiği “yasadışı göçmenleri sınır dışı etme” politikasının nasıl uygulanacağı hâlâ belirsizliğini koruyor.

Beyaz Saray, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE)  tarafından gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin duyuruları yayınlar ve sosyal medyada parlatıyor. 

Örneğin Beyaz Saray’ın sosyal medya hesapları kelepçelenmiş göçmenlerin askeri uçaklara yüklenirken çekilmiş fotoğraflarını paylaşıyor. Baskınlar alışılmadık bir şekilde halka açık şekilde yapılıyor; hatta “Dr. Phil” gibi TV ünlülerinin Chicago’daki bir operasyonu çekmesine bile izin verildi.

Öte yandan POLITICO’nun iddiasına göre, ICE’nin her gün X kanalında duyurduğu günlük tutuklama sayısı, Başkan Barack Obama dönemindeki seviyelerde seyrediyor.

Gözaltına alınanların birçoğunun şiddet içeren bir suç geçmişi yok ve binlercesi de gözaltı kapasitesinin yetersizliği nedeniyle sessizce serbest bırakılıyor.

Bununla birlikte uyuşturucu ve yasadışı göçmenler her gün sınırdan geçmeye devam ediyor.

38 bin yatak kapasiteli şebekede 42 bin gözaltı

CBS’te yer alan bir haberde de, ICE gözaltı merkezlerinde yer kalmaması nedeniyle göçmenlerin serbest bırakıldığı doğrulanıyor.

CBS tarafından elde edilen hükümet içi istatistiklere göre, ICE, Başkan Trump yönetiminde gözaltıların arttığı bir dönemde gözaltı sistemindeki alanın maksimum kapasiteyi aşması nedeniyle, bazı durumlarda günde onlarca olmak üzere bazı göçmen tutukluları serbest bırakıyor.

İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, salı sabahı ICE gözaltı tesislerindeki kapasite %109’du ve kurum, “kâr amacı gütmeyen” hapishaneler ve ilçe hapishaneleri ağında kağıt üzerinde 38.521 yatak kapasitesine sahip olmasına rağmen 42.000’e yakın göçmeni tutuyordu.

Rakamlar, ICE gözetiminde bulunanların yarısından fazlasının başlangıçta güney sınırı boyunca tutuklandığını gösteriyor. Pazartesi günü ICE’nin yaklaşık 160 göçmeni gözaltından serbest bıraktığını gösteren rakamlar, Demokrat ve Cumhuriyetçi başkanları zorlayan göçmenlik uygulamalarına ilişkin aynı operasyonel ve yasal zorluklarla karşı karşıya kalan Trump yönetiminin bazı göçmenleri serbest bırakmak zorunda kaldığının bir göstergesi olarak görülüyor.

Serbest bırakılanlara ICE tarafından hareketlerini takip etmek üzere elektronik izleme cihazları takılabiliyor. CBS’e yaptığı açıklamada ICE, “geliştirilmiş” operasyonlarının “daha fazla gözaltı kapasitesi gerektiren önemli sayıda suçlu yabancı gözaltısı” ile sonuçlandığını kabul etti.

Serbest bırakılanlara elektronik takip cihazı takılıyor

ICE, “ABD Gümrük ve Sınır Koruma Teşkilatı ve eyalet ve yerel kolluk kuvvetleri ortaklarımızla birlikte çalışmak, Kongreden daha fazla fon talep etmek ve Adalet Bakanlığı göçmenlik hakimlerinden infaz edilebilir nihai sınır dışı kararları olan suçlu yabancıları hızla uzaklaştırmak için dava dosyalarını incelemek de dahil olmak üzere her çözümü araştırıyoruz,” dedi.

ICE ayrıca bazı göçmenlik yasalarının belirli göçmenleri serbest bırakmasını gerektirdiğini belirterek, serbest bırakılanların kurumun gözetimi altında kalmaya devam ettiğini kaydetti.

Trump’ın göreve başlamasından bu yana ICE ülke genelinde tutuklama operasyonlarını artırdı ve eski Başkan Joe Biden’ın görevdeki son yılında günlük ortalama 312 olan gözaltı sayısına kıyasla bazı günlerde 1.000’e kadar çıkan gözaltılar kaydetti.

Trump yönetimi, Biden döneminde ICE tutuklamalarına getirilen bazı kısıtlamaları iptal ederek teşkilata, sabıka kaydı olmayan izinsiz göçmenler de dahil olmak üzere ABD’de yasadışı olarak bulunanların çoğunun peşine düşmesi için geniş bir yetki verdi. 

Fakat ICE tarafından gözaltına alınanlar, kurumun onları sınır dışı etmek için gerekli tüm evrak ve yasal süreci tamamlamasından önce genellikle günlerce, haftalarca ve bazı durumlarda aylarca gözaltında tutulmak zorunda kalıyor.

Bazen bu göçmenler, kendi ülkeleri onları kabul etmediği için sınır dışı edilemiyor ve Yüce Mahkeme bu gibi durumlarda gözaltı süresini sınırlandırıyor. Diğer durumlarda ise hakimler sınır dışı edilmemelerine karar veriyor.

Göçmenler için yeni gözaltı merkezleri: Guantanamo tekrar devrede

Mevcut tesislerdeki sınırlı alan nedeniyle, ICE, Trump’ın ABD tarihindeki en büyük toplu sınır dışı etme kampanyası olacağına söz verdiği şeyi yerine getirmeye çalışırken gözaltı kapasitesini önemli ölçüde genişletmeyi planlıyor.

Teşkilat bir yandan da kendi gözaltı merkezleri ağını genişletmeye çalışıyor. Geçen ay hükümet tarafından yayınlanan bir iç yazışmada ICE’nin her biri 1.000 kadar tutukluyu barındırabilecek 14 yeni gözaltı merkezinin yanı sıra her biri 10.000 yatak kapasiteli dört büyük tesis planladığı belirtiliyordu.

Bununla birlikte ICE gözaltı kapasitesini arttırmak için başka kurumlara da başvuruyor. Savunma Bakanlığı, ICE’ye Colorado’daki bir Uzay Kuvvetleri üssünde göçmenleri gözaltına alma yetkisi verdi ve Guantanamo Körfezi Deniz Üssü, Trump’ın yetkililere oradaki tesisleri büyük bir göçmen gözaltı merkezine dönüştürme talimatı vermesinin ardından salı günü ilk göçmen tutuklu grubunu aldı.

Reuters’in haberine göre, hafta sonu Trump yönetiminin “sınır çarı” Tom Homan, ilçe şeriflerinden federal göçmenlik memurlarının izinsiz göçmenleri yakalamasına ve gözaltına almasına yardımcı olmalarını istedi.

Operasyonel zorluklar belirmeye başladı

Teklifi bilen iki yetkilinin CBS’e verdiği bilgiye göre, Trump yönetimi ayrıca ICE tutuklularını, göçmen aileleri ve çocukları geçici olarak barındırmak ve işlemek için güney sınırı boyunca Sınır Devriyesi tarafından kurulan ve “yumuşak kenarlı” tesisler olarak bilinen büyük çadır alanlarında tutmayı da düşünüyor.

Bu planın uygulanıp uygulanmayacağı belli değil. Yumuşak kenarlı tesisler kısa süreli işlemler için tasarlandığından ve ICE gözaltı merkezleri kadar güvenli olmadığından, önemli operasyonel ve güvenlik zorluklarıyla karşılaşabilir.

Fakat ICE’nin aksine, Sınır Devriyesi’nin gözaltı alanı kapasitesinin oldukça altında. İç Güvenlik Bakanlığının dahili verilerine göre, salı sabahı Gümrük ve Sınır Korumanın gözetiminde 2.000’den az göçmen vardı ve 21.000 kişilik gözaltı kapasitesinin yaklaşık %9’unu kullanıyordu.

Bunun başlıca nedeni, yasadışı geçişlerin son beş yılın en düşük seviyesine yaklaştığı ABD-Meksika sınırındaki göreceli sakinlik. Ocak ayında Sınır Devriyesi, güney sınırını yasadışı yollardan geçen yaklaşık 30.000 göçmeni işlemden geçirdi; bu rakam, hükümet içi rakamlara göre Mayıs 2020’den bu yana görülen en düşük seviye.

Şeriflerle Beyaz Saray arasında sürtüşme yaşanıyor

Trump ve Homan’ın şeriflere, federal yetkililere yardım çağrısı yapmasının ardından şeriflerin ne tepki vereceği de belirsiz.

Bazı şerifler ICE ajanlarına yardımcı olurken, özellikle Demokrat eyaletlerden birçok şerif işbirliği yapmayı reddediyor.

Örneğin Trump’ın kişisel hukuk ekibinin eski bir üyesi olan ve geçen hafta başsavcı vekili olarak atanan Emil Bove III, New York Kuzey Bölgesi ABD savcısının Demokrat Tompkins İlçesi Şerifi Derek Osborne’un “başarısızlığını” araştırdığını söyledi.

Bove 30 Ocak Perşembe günü yaptığı açıklamada “Dün, arama emrine rağmen, yasal statüsü olmayan ve şiddet geçmişi olan bir sanık toplum içine salındı. Federal ajanlar güvenliklerini riske atarak sanığı güvenli olmayan koşullarda takip ettiler,” dedi.

Bove, “ABD Savcılığının potansiyel kovuşturma için bu koşulları soruşturma taahhüdüne” dikkat çekerek, federal kurumlar ile Tompkins County’nin merkezi olan Ithaca şehri tarafından benimsenen yerel sığınak politikaları arasındaki ülke çapındaki savaşa ışık tuttu.

Fox News‘e açıklama yapan Tompkins County Şerif Ofisi, Bove’un açıklamasını “yanlış ve saldırgan” olarak nitelendirdi. Departman, Osborne’un yerel ve eyalet politikasıyla “tutarlı bir şekilde hareket ettiğini” belirtti.

Şerifin ofisi, “Federal göçmenlik uygulama çabalarına herhangi bir müdahale olmamıştır. Adalet Bakanlığı’nın Tompkins İlçe Şerifinin federal kolluk kuvvetlerini tehlikeye atacak herhangi bir şey yaptığı iddiası yanlış ve saldırgandır. Tüm kolluk kuvvetlerinin güvenliği bizim en önemli önceliğimizdir. Aksine, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) söz konusu kişinin ne zaman serbest bırakılacağı konusunda bilgilendirilmiş ve herhangi bir takip ya da başka bir olaya gerek kalmadan söz konusu kişiyi almak üzere hapishaneye gelmek için her türlü fırsata sahip olmuştur,” dedi.

Benzer şekilde, bazı göçmenleri hapseden ilçeler, bu masrafların bir kısmını federal yönetimden almak kaldıyla göçmenlerin kişisel bilgilerini federal hükümete veren bir programa dahildi. Ama Wisconsin’deki Dane İlçe Şerifliği, Trump’ın iktidara gelmesiyle bu programdan ayrılacağını ilan etti.

Ya da New York’un Onondaga ilçesi şerifi göçmenleri ICE için gözaltına almayacağını ilan ederek, “İnsanların haklarını korumak için yemin ettim,” dedi.

“Sığınak şehirlerde” gerilim artıyor

Öte yandan Trump’ın “yasadışı göç” ile mücadelesi, ICE yetkililerinin geçtiğimiz hafta Philadelphia, Boston, Denver ve Washington, D.C. dahil olmak üzere “sığınak” şehirlerde çok sayıda tutuklaması yapmasıyla gerilimi yükseltti.

ICE ajanları Philadelphia’daki bir oto yıkamacıda altısı Meksikalı ve biri Dominik Cumhuriyeti’nden olmak üzere yedi “yasadışı göçmenin” gözaltına alınmasına yol açan bir işyeri uygulama operasyonu gerçekleştirdi.

Operasyon 28 Ocak’ta Kuzey Philadelphia’daki Complete Autowash’ta gerçekleşti. Operasyon, oto yıkamada çalışanların “emek sömürüsüne maruz kaldıkları” yönündeki ihbarlar üzerine başlatıldı.

Gözaltıların ardından Philadelphia ICE Uygulama ve Geri Gönderme Operasyonları saha ofisi direktör vekili Brian McShane, “Bu işyeri uygulama operasyonunun başarıyla yürütülmesi, ulusal güvenlik ve kamu güvenliği konusundaki kararlılığımızın altını çizmektedir,” dedi.

Yerel kolluk kuvvetlerinin ICE ile işbirliğini sınırlayan güçlü sığınak şehir politikalarının uygulandığı Boston bölgesinde de gözaltılar devam etti.

Pazartesi günü Güney Kaliforniya’da ve eyalet genelinde onlarca işyeri kapandı, okullar daha düşük katılım bildirdi ve aileler “Göçmensiz bir gün” için markete gitmeyi erteledi.

Geçtiğimiz hafta sosyal medyada dolaşmaya başlayan eylem çağrısı, göçmenleri pazartesi günü işe gitmemeye, çocuklarını okuldan almamaya ve alışveriş yapmamaya teşvik etti. ABD’nin dört bir yanındaki işletmeler sosyal medya üzerinden kapanışlarını duyurdu.

Los Angeles Belediye Meclisi de, göçmenleri Başkan Trump’ın planladığı baskılardan korumayı amaçlayan bir dizi öneriyi değerlendirecek. Hugo Soto-Martínez ve diğer Belediye Meclisi üyeleri tarafından salı günü sunulan beş teklif arasında, işletmelerin baskınlar ve denetimler de dahil olmak üzere federal işyeri göçmenlik uygulama eylemlerini şehre bildirmelerini gerektirebilecek bir teklif de yer alıyor.

Tekliflerden biri Los Angeles sakinlerini göçmenlik korumaları hakkında bilgilendirmek için bir “haklarınızı bilin” kampanyası çağrısında bulunurken, üçüncüsü de kâr amacı gütmeyen yasal hizmet sağlayıcılarına, Trump’ın 2017’de uyguladığı ve ikinci döneminde yeniden uygulamaya söz verdiği yasağa benzer şekilde, ağırlıklı olarak Müslüman ülkelerden gelen ziyaretçilere yönelik bir yasağa hazırlanmaları için Los Angeles Havalimanında (LAX) yer sağlanmasını öngörüyor.

Arizona ve New Mexico’da yerliler de gözaltına alındı

Ocak ayının sonuna doğru Navajo Ulusu yetkilileri, Navajo vatandaşlarının ICE tarafından gözaltına alınmasıyla ilgili endişelerini dile getirmek üzere Arizona ve New Mexico valileriyle temasa geçmişti.

Trump’ın ülkede yasadışı olarak bulunan göçmenlerin sınır dışı edilmesini hedefleyen başkanlık emrine cevaben Navajo Ulusu Başsavcı Vekili Kris Beecher, kabile üyelerine diğer kimlik belgeleriyle birlikte Kızılderili Kan Sertifikalarını da yanlarında taşımalarını tavsiye ediyor.

Sosyal medya, Navajo vatandaşlarının ICE ajanları tarafından gözaltına alındığı ve ABD vatandaşlıklarının sorgulandığına dair paylaşımlarla dolu.

24 Ocak’ta Navajo Ulusu komite toplantısında yapılan tartışma neticesinde, Navajo Ulusu idari yetkilileri New Mexico ve Arizona valilikleriyle temasa geçerek endişelerini dile getirdi.

Eyalet Senatörü Theresa Hatathlie, konseyi dokuz saat boyunca gözaltında tutulan bir Navajo vatandaşı hakkında bilgilendirerek acil durum protokollerine duyulan ihtiyacın altını çizdi ve birçok kabile üyesinin dokümantasyon konusunda zorluklarla karşılaştığını vurguladı.

Navajo Ulus Konseyinin haber bültenine göre, Kızılderili Kan Sertifikaları ve devlet tarafından verilen kimliklere sahip olmalarına rağmen, bu belgeleri vatandaşlığın geçerli kanıtı olarak kabul etmeyen ICE ajanları tarafından birkaç kişinin gözaltına alındı veya sorgulandı.

Ne var ki Navajoların çok azının kabile kimlik kartı taşıdığı belirtiliyor. Navajo kimlik kartı, ABD İç Güvenlik Bakanlığı ile işbirliği yapan eski Navajo Ulus Başkanı Ben Shelly’nin liderliğinde başlatıldı. Yaklaşık 400.000 kayıtlı Navajo üyesinden sadece 8.000’ine 2012’deki ilk çıkışından bu yana kabile kimlik kartı verildi.

Senatör Hatathlie de, özellikle şehirlerde bulunan yerlilerin önemli bir kısmının sokaklarda kimlik kartı olmadan dolaştığından endişe ettiğini söyledi.

AMERİKA

Rümeysa Öztürk’ün ABD vizesi iptal edildi

Yayınlanma

ABD’nin Massachusetts eyaletinin Boston kentinde yer alan Tufts Üniversitesi’nde doktora yapan Türk öğrenci Rümeysa Öztürk 25 Mart’ta gözaltına alındı.

ABD’de gündem olan olayla ilgili konuşan Dışişleri Bakanı Marco Rubio Öztürk’ün vizesinin iptal edildiğini doğruladı.

Rubio, “Size eğitim almanız için vize verdik; kampüslerimizi yerle bir eden bir sosyal aktivist olmanız için değil. Vizenizi bunu yapmak için kullanırsanız, vizenizi geri alırız. Her ülkeyi de aynısını yapmaya teşvik ediyorum,” dedi. 

ABD’li yetkili, “Eğer yalan söyleyip vize alır, buraya geldikten sonra bu tür davranışlarda bulunursanız, vizenizi iptal edeceğiz. Ve vizeniz iptal edildiğinde, artık ABD’de yasal olarak bulunamazsınız. Her ülke gibi bizim de sizi sınır dışı etme hakkımız var. Bu kadar basit,” diye konuştu.

Bakan, 300 kadar öğrencinin vizesinin benzer şekilde iptal edildiğini de açıkladı.

Rubio, “Bir ülkenin, ‘Üniversitelerinize gidip ayaklanma çıkaracağım, kütüphaneleri işgal edeceğim, insanları taciz edeceğim’ diyen insanları içeri alması delilik, hatta aptallık olur. Hangi hareketin parçası olduğunuz umurumda değil. Bunu neden kabul edelim ki?” diye sordu.

Rubio, bu tür eylemleri “kendi ülkelerinde yapabileceklerini ama ABD’de yapamayacaklarını” söyledi.

Geçen yıl ABD yönetiminin İsrail’in Gazze işgaline verdiği desteği protesto için ülkedeki birçok üniversitede kitlesel öğrenci protestoları yapılmıştı.

Eğitim vizesi iptal edilen Öztürk’ün ‘Hamas yanlısı’ hareketlere katıldığı iddia ediliyor.

Rümeysa Öztürk’ün avukatı Mahsa Khanbabai, konuyla ilgili BBC Türkçe’ye yaptığı yazılı açıklamada genç kadınla 27 Mart akşamı ilk kez konuşabildiğini kaydetti.

Müvekkilinin gözaltına alındığı anlara değinen avukat, “Bu videodaki hiçbir şey kolluk kuvveti çalışanları olduklarını ve hangi kurumdan geldiklerine işaret etmiyor. Bu durum herkesi oldukça endişelendirmeli,” ifadelerini kullandı.

Khanbabai, Öztürk’ün Tufts Üniversitesi’nde Fulbirght bursuyla okuyan başarılı bir doktora öğrencisi olduğunun altını çizdi ve Trump yönetiminin Hamas destekçisi olduğu yönündeki iddialarının “asılsız” olduğunu vurguladı.

Öztürk’ün gözaltına alındığı anlara ait videoda doktora öğrencisinin iftara giderken yolda sivil giyimli yetkililer tarafından çevrelendiği görülüyordu.

Polisler daha sonra Öztürk’ü ters kelepçeleyerek bir araca götürdü.

Tufts Üniversitesi BBC Türkçe ile paylaştığı yazılı açıklamada, “Yetkililerle irtibat halindeyiz. Rümeysa’ya kanuni haklarını kullanarak kendini aklama fırsatı sağlanmasını umuyoruz,” dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptığı açıklamada gözaltıyı şiddetle kınadığını söyledi ve olayın “sözde demokratik ülkelerde düşünce özgürlüğünün olmadığının, insan haklarına saygı duyulmadığının kanıtı” olduğunu savundu.

CHP lideri Özgür Özel de gözaltıyı kınadı ve paylaşımında “dayanaksız bir şekilde, vicdansızca tutuklanan Türkiye’deki yüzlerce öğrenci de aynı mağduriyeti yaşıyor” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Yargıç Trump yönetimine Signal sohbetlerini saklama emri verdi

Yayınlanma

Federal bir yargıç, Trump yönetiminin Signal mesajlaşma uygulaması üzerinden üst düzey yetkililerle yaptığı ve bu ayın başlarında Yemen’de yakın bir askeri operasyonla ilgili olarak bir muhabirle yanlışlıkla paylaşılan mesajlar da dahil olmak üzere sohbetleri muhafaza etmesine karar verdi.

ABD Bölge Yargıcı James Boasberg perşembe günü, uygulamanın otomatik silme işlevinin Federal Kayıtlar Yasasını ihlal ederek mesajları yok olma riskiyle karşı karşıya bıraktığını iddia eden bir dava açan bir şeffaflık grubunun talebi üzerine bu kararı verdi.

Öğleden sonra yapılan kısa bir duruşma sırasında Adalet Bakanlığı avukatı Amber Richer, Boasberg’e böyle bir emrin gerekli olmadığını çünkü ilgili kurumların zaten kayıtları korumak için adımlar attığını söyledi, fakat hakimin bunu bir mahkeme emriyle pekiştirmesine itiraz etmedi.

Richer, “Ellerinde hangi kayıtların olduğunu belirlemek için hâlâ kurumlarla çalışma sürecindeyiz, ama aynı zamanda sahip oldukları kayıtları korumak için kurumlarla birlikte çalışıyoruz,” dedi.

ABD’li yetkililerin Husilere saldırılarla ilgili mesajlaşmaları ortaya çıktı

Öte yandan hükümet avukatı, günün erken saatlerinde bir Hazine Bakanlığı yetkilisinin mahkemeye yaptığı başvuruda, Hazine Bakanı Scott Bessent’in şu anda Yemen saldırısıyla ilgili mesaj zincirinin sadece bir kısmına sahip olduğunu öne süren bir açıklamayı kabul eder göründü.

Mesaj zincirine eklenen gazeteci, The Atlantic editörü Jeffrey Goldberg, sohbetin 11 Mart’ta başladığını bildirdi. Ne var ki Bessent’in elinde sadece 15 Mart öğleden sonra başlayan mesajlar var. Bessent’in daha önceki mesajları neden saklamadığı ya da sohbetteki diğer üst düzey yetkililerin bu mesajları saklayıp saklamadığı net değil.

Richer, Boasberg’e yaptığı açıklamada, “Ajansların elinde hangi kayıtların olduğunu hala tespit etmekte olduğumuzu belirtmek isterim,” dedi.

The Atlantic, mesajların bir kısmını bu hafta başında, geri kalanını ise Beyaz Saray’ın, henüz gerçekleşmemiş bir askeri operasyonun kapsamı ve zaman çizelgesini tarif etmesine rağmen, yazışmaları gizli olarak değerlendirmediğini söylemesinin ardından çarşamba günü yayınladı.

The Atlantic’in haberine göre, yazışmaları başlatan ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz, ilk başta bir hafta sonra mesajları otomatik olarak silecek şekilde ayarlamış, ama daha sonra bu süreyi dört hafta olarak değiştirmiş.

Kürsüden konuşan Boasberg, davadaki sanıklara (Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Hazine Bakanı Scott Bessent, Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard ve CIA Direktörü John Ratcliffe) “11 Mart ile 15 Mart arasındaki tüm Signal iletişimlerini muhafaza etmelerini” emretti.

Bu direktif Goldberg ile paylaşılan mesajlardan daha geniş bir alanı kapsıyor gibi görünüyor: Yetkililerin bu süre zarfında gönderdikleri ya da aldıkları diğer Signal mesajlarını da kapsayabilir.

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Bir Pentagon avukatı da Savunma Bakanlığı’nın bu kayıtları da muhafaza etmeye çalıştığına dair yazılı bir beyanda bulunmuş ama herhangi bir kaydın ele geçirildiğine dair bir iddiada bulunmamıştı. Yönetim, The Atlantic’in bir CIA görevlisinin adının silinmesi dışında tüm yazışmaları yayınlamasının mesajların korunmasını sağladığını öne sürdü.

Boasberg, duruşmanın başlangıcında, Başkan Donald Trump’ın kendisini siyasi açıdan hassas davanın kontrolünü uygunsuz bir şekilde ele geçirdiğini öne sürdüğü bir sosyal medya paylaşımına da yanıt verdi.

Trump, eski Başkan Barack Obama’nın atadığı yargıcın son haftalarda Beyaz Saray’ı ilgilendiren çok sayıda hukuk davasına bakmasını “utanç verici” olarak nitelendirmişti. Signal davasına ek olarak Boasberg, Trump’ın Yabancı Düşmanlar Yasasını kullanarak insanları hızla sınır dışı etme çabalarını içeren davaya da başkanlık ediyor.

Boasberg üstü kapalı olarak mahkemenin davaları nasıl atadığına ilişkin “bazı soruların gündeme geldiğini anladığını” söyledi. Mahkemede görev yapan 15 aktif yargıç için “davaların daha eşit dağılımını sağlamak amacıyla” hemen her durumda davaların çeşitli kategorilerde rastgele atandığını söyledi.

Katipler, yeni açılan bir davayı hangi hakimin alacağını belirlemek için çeşitli kategorilerin her birinde elektronik bir kart destesi kullanıyor.

2023’ten bu yana mahkemenin baş hakimi olarak görev yapan Boasberg, “Bu şekilde işliyor ve bu mahkemede tüm davalar bu şekilde atanmaya devam ediyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan ithal otomobillere yüzde 25 gümrük tarifesi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, ABD’ye ithal edilen otomobillere yüzde 25 gümrük tarifesi uygulayacaklarını açıkladı.

2 Nisan’dan itibaren geçerli olacak vergilere ABD’de üretilmeyen otomobil parçaları da dahil.

Tarifelerin “kalıcı” olacağını söyleyen Başkan, ithalat vergilerinin kaldırılmasını gerektirecek hiçbir şey olmadığını söyledi.

Trump gazetecilere verdiği demeçte “Yüzde 25’lik bir gümrük vergisi uygulayacağız, ama arabanızı ABD’de üretirseniz gümrük vergisi yok. Bunun anlamı, birçok yabancı otomobil şirketinin çok iyi durumda olacağıdır çünkü tesislerini zaten ABD’de kurmuşlardır,” diye ekledi.

Trump’ın Oval Ofis’teki açıklamalarının ardından yayınlanan bir bilgi notunda Beyaz Saray, ABD-Meksika-Kanada (USMCA) ticaret anlaşmasıyla uyumlu otomobil parçalarının, Gümrük ve Sınır Koruma “ABD dışındaki içeriklerine gümrük vergisi uygulamak için bir süreç oluşturana kadar” gümrük vergisinden muaf kalacağını söyledi.

ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu, 2024 yılının başlarında, hükümetin kapsamlı otomobil tarifeleri uygulaması halinde ne olacağını incelemişti. Rapora göre, ABD’nin tüm otomobil ithalatına uygulanacak yüzde 25’lik bir gümrük vergisi, ithalatı yaklaşık yüzde 74 oranında azaltacak ve ortalama otomobil fiyatlarını yüzde 5 oranında artıracak.

Başkan Trump’ın ithal araçlara yönelik gümrük vergilerini artırması en çok yabancı otomobil üreticilerini etkileyecek olsa da, yerli otomobil üreticileri General Motors ve Ford da önemli bir etkiyle karşı karşıya kalacak.

Wards Automotive ve Barclays araştırmasına göre Volvo (yüzde 13), Mazda (yüzde 19) ve Volkswagen (yüzde 21) ABD’de satılan araçlarının en düşük payını bu ülkede üretiyor.

Hyundai-Kia (yüzde 33), Mercedes (yüzde 43), BMW (yüzde 48) ve Toyota (yüzde 48) da ABD’de satılan araçlarının yarısından azını burada üretiyor.

Ulaştırma Bakanlığına göre, ABD’ye ithal edilen önemli 2025 modellerine örnek olarak Ford Maverick pikap, Chevrolet Blazer crossover, Hyundai Venue crossover, Nissan Sentra kompakt otomobil, Porsche 911 spor otomobil ve Toyota Prius hibrid verilebilir.

ABD’de satılan araçların yaklaşık yüzde 45’i ithal ediliyor ve en büyük oran Meksika ve Kanada’dan geliyor.

Amerikan Otomobil Etiketleme Yasası verilerine göre, her 2025 model yılı aracı, içeriğinin en az yüzde 20’sini ABD ve Kanada dışındaki ülkelerden alıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English