Bizi Takip Edin

AVRUPA

Vilnius’ta gündem: NATO’nun birliği, savunma harcamaları ve sanayide eşgüdüm

Yayınlanma

Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta başlayan NATO Zirvesi, Rusya-Ukrayna Savaşında yeni bir aşamaya girmişken, ittifakın iç bütünlüğünün de test edildiği bir döneme denk geldi.

Kuzey Atlantik İttifakı’nı zirvede zorlayacak en önemli unsurun Ukrayna’nın bloğa üyeliği olduğuna değinmiştik. Ukrayna tarafının tüm ‘boykot’ tehditlerine rağmen, ABD Başkanı Joe Biden ile Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenski’nin Vilnius’ta bir araya gelmesi bekleniyor. Ukrayna’ya, dört büyük gücün (ABD, Almanya, Britanya ve Fransa) güvenlik garantisi verdiği bir ‘özel ilişki’ teklif edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Doğu ve Orta Avrupa’daki NATO ülkeleri, Ukrayna’nın ittifaka katılımını savunurken, başını ABD ve Almanya’nın çektiği ülkeler Kiev’in NATO’ya dahil edilmesinin Rusya ile sıcak bir savaşa yol açmasından çekiniyor.

Öte yandan NATO’nun iç bütünlüğüne yönelik soru işaretlerinin kaynağı yalnızca Ukrayna meselesi değil. Savunma harcamalarının ittifakın belirlediği yüzde 2’lik dilime çekilmesi, NATO’nun yeni Avrupa savunma planı gibi meseleler de ittifak için bir test olacak. Zirve öncesi ‘karın ağrısı’ olarak görülen İsveç’in ittifaka kabulü meselesi ise Türkiye’nin onayıyla birlikte çözüldü.

GSYİH’nin yüzde 2’si sınırına hâlâ ulaşılamadı

NATO, zirvede yeni bir savunma harcaması taahhüdü belirlemeyi planlarken, bazı üyeler mevcut hedefleri tutturmakta zorlanıyor, bazıları ise bu hedefin nasıl hesaplandığını ve artırılıp artırılmayacağını sorguluyor.

2014 yılında Galler Zirvesi’nde NATO üyeleri gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYİH) %2’sini savunmaya ve tüm savunma harcamalarının %20’sini askeri teçhizata harcamayı taahhüt etmişlerdi. Bununla birlikte, 2022 yılında NATO üyelerinin çoğunluğu bu taahhüdün altında kaldı ve savunmaya yapılan yatırımların artmasına rağmen sadece yedi üye bu taahhüdü yerine getirdi ya da aştı.

Ukrayna savaşı ile birlikte, birçok ülke savunma harcamalarını artırmayı taahhüt etti. Örneğin Alman Şansölyesi Olaf Scholz, ülkesinin savunmaya 100 milyar avro yatırım yapacağını açıkladı.

Fakat özellikle Doğu kanadındaki bazı üyeler %2’lik GSYİH harcama hedefinin çok düşük olduğunu ve savunma harcamalarının artırılması gerektiğini düşünüyor.

ABD hâlâ başı çekiyor

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg zirve öncesinde yaptığı açıklamada ‘daha güçlü bir taahhüdün’ ‘daha güçlü bir dil’ anlamına geldiğini söyledi ve “GSYH’nin %2’sini savunma için bir tavan olarak değil, asgari bir taban olarak kabul edeceğiz,” dedi. Stoltenberg ayrıca ‘%2 kuralını karşılamayan NATO müttefiklerinin savunma harcamalarını artırmaya devam etmelerini beklediğini’ söyledi.

Bazı NATO diplomatları daha iddialı bir taahhüdü kabul etmenin, Ukrayna savaşının hızlı bir şekilde savunma teçhizatı satın alma ihtiyacını ortaya çıkarması nedeniyle ‘genel bir güvenilirlik meselesi’ olduğunu söylüyorlar.

Şu anda Washington’un savunma harcamaları, hiçbir üyenin yükün yarısından fazlasını taşımaması yönündeki anlaşmaya rağmen, NATO’nun toplam harcamalarının %50’sinden fazlasını oluşturuyor.

Bazı NATO müttefikleri, özellikle de %2’lik orana ulaşamayanlar, Savunma Yatırım Taahhüdünü (DIP) eleştiriyor ve bunun savunmaya daha fazla harcama yapma taahhütlerinin gerçekliğini yansıtmadığını ileri sürüyor.

NATO konseptinde yüzde 2’lik oran, ‘savunma harcamalarının üzerinde mutabık kalınan bir tanımına’ veya ‘isimlendirmesine’ göre hesaplanıyor. Ulusal savunma bakanlıkları bir ulusal hükümet tarafından kendi silahlı kuvvetlerinin, Müttefiklerin veya İttifakın silahlı kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere mali yıl içinde fiilen yapılan veya yapılacak olan ödemeleri rapor ediyor. Silahlı kuvvetler, konvansiyonel kuvvetlerin yanı sıra idare ve komuta, Özel Harekat Kuvvetleri, tıbbi hizmet, lojistik, uzay, siber ve jandarma, jandarma, sahil güvenlik gibi ulusal içişleri bakanlıklarına bağlı diğer birlikler ve bunların teçhizatı gibi ortak oluşumları da içeriyor. Operasyonlar, silah, teçhizat ve mühimmat imhası ve emekli maaşları ile araştırma ve geliştirme (AR-GE) maliyetlerine yapılan katkılar da bu kapsamda değerlendiriliyor.

EURACTIV’e konuşan bir NATO yetkilisi, “Bu mükemmel bir kıstas değil ama elimizdeki tek kıstas,” diyor.

Üyeler, taahhütün kriterleri konusunda anlaşamıyor

Yükümlülük konusuyla birlikte %2’lik hedefi tutturamayanlara karşı ‘yaptırım’ sorunu da gündeme geliyor. EURACTIV’e konuşan iki NATO diplomatına göre NATO üyeleri arasında ‘isim ver ve utandır’ seçeneği mümkün olan tek seçenek.

Birçok NATO üyesi ise bu taahhütnameye karşı çıkarak bir ülkenin NATO’nun savunmasına etkin bir şekilde katkıda bulunup bulunmadığına karar vermek için bunun doğru bir ölçü olup olmadığını sorguluyor. Örneğin Almanya, yeni bir taahhüdün kabiliyet, nakit para ve bağlılığı dikkate alması gerektiğini savunuyor.

Berlin, paranın nasıl harcandığına ve verimli ve faydalı ekipmanlara harcanıp harcanmadığına odaklanmak isterken, İngiltere harcama kalitesine daha fazla vurgu yapılmasını savunuyor.

İtalya gibi daha küçük GSYİH’ye sahip NATO üyeleri de harcamalarını kültür, emeklilik ve eğitim gibi diğer alanlara odaklamayı tercih ettiklerinden %2’lik hedefin çok yüksek olduğuna inanıyor. %2 taahhütü personel ve emekli maaşlarını da içerdiğinden, daha gelişmiş silahlı kuvvetlere sahip NATO üyeleri yüksek maaşlar sunuyor ve otomatik olarak daha yüksek savunma harcamalarına sahip oluyor.

Savunma sanayisinde kapasite sorunu

NATO’nun başını ağrıtan bir başka mesele de bloğun savunma sanayilerinin eşgüdümü.

NATO, yatırım hedeflerinin belirlenmesi ve talebin bir araya getirilmesi için yeni bir Savunma Üretimi Eylem Planı oluşturmayı ve ittifak üyelerinin sektöre yönelik transatlantik ölçekte standartlaştırılmış teçhizatlarını belirlemeyi değerlendiriyor. Ukrayna’ya askeri desteği sürdürmenin ve stoklarını yenilemenin yolları aranırken, NATO da üyelerin yatırım ve siparişlerinde uzun vadeli bir perspektif oluşturarak sektörü yönlendirmeye çalışıyor. Bu kapsamda 15 Haziran’da NATO savunma bakanları toplantısının yanı sıra, Avrupa ve ABD’den 25 savunma sanayii şirketi ile görüşmelerde bulunulmuştu.

Savunma sanayi üretim kapasitesini arttırma ve silah stoklarını yenileme ihtiyacının artmasıyla birlikte NATO üyeleri bu yılın başlarında yeni bir savunma sanayi yatırım taahhüdü belirlemeyi düşünmeye başladılar. Fakat üreticilerin üretim kapasitesi yatırımlarının %2’lik taahhütte nasıl hesaba katılacağı belirsizliğini koruyor.

Savunma sanayii şirketleri üretimi artırma baskısı altında fakat uzun vadeli devlet satış garantisi istiyorlar. Örneğin Bloomberg’e konuşan BAE Systems Hägglunds AB Başkanı Tommy Gustafsson-Rask, “Eskiden zamanımız vardı ama paramız yoktu. Bugün ise paramız var ama zamanımız yok,” diyor.

Avrupa’nın üretim kapasitesinin artırılması bekleniyor

Ukrayna’ya gönderilmek istenen silah ve mühimmat üretiminin yanı sıra, NATO, yüksek hazırlıklı kuvvetler olarak adlandırılan ve müttefiklerin 30 günden kısa bir süre içinde konuşlanmaya hazır birliklerinden oluşan havuzun büyüklüğünü yedi kat artırarak 300.000’e çıkarmak istiyor. Bu kuvvetlerin hepsi, kullanıma hazır yüksek kaliteli silahlara ihtiyaç duyacak.

ABD Başkanı Joe Biden Avrupa’yı kendi savunması için daha fazla sorumluluk almaya çağırırken, Almanya, Fransa ve İtalya gibi büyük ülkeler ABD askeri tedarik zincirlerine olan bağımlılıklarını azaltmak ve kendi ulusal tekellerini oluşturmak istiyorlar.

NATO liderlerinin Vilnius zirvesainde çok uluslu ortak tedarik çağrısında bulunan bir Avrupa savunma sanayi planını desteklemeleri bekleniyor. Plan ayrıca ülkeleri, aynı mühimmatın farklı ülkelerin silah sistemleriyle çalışmasını sağlamak için kolaylaştırılmış standartları benimsemeye çağırıyor.

Savaş sanayisi ‘garanti’ istiyor

Fakat Avrupa savunma bakanlıkları ile şirketler arasındaki gerilim sürüyor. Mesele, bu iddialı plana kimin liderlik etmesi gerektiği etrafında düğümleniyor. Bloomberg’e göre sektörün korkusu siparişler yığılmaya başlasa bile, üretimi arttırıp üç ya da beş yıl sonra yeni tesisler açıldığında talep olmadığını görmek. Hükümetler daha önce de planlarından geri adım atmış ve birçok Avrupa başkenti NATO’nun stoklama hedeflerini ya da GSYİH’nin %2’sini savunmaya harcama taahhüdünü yerine getirmekte defalarca başarısız olmuştu. Bu konuda ‘umut veren’ ülkeler Doğu-Orta Avrupa ile Birleşik Krallık.

Avrupalı savaş şirketleri, uzun vadeli sözleşmelerin yanı sıra, hükümetlerin genişletilmiş üretim için doğrudan ödemeye yardımcı olmasını veya enerjiye öncelikli erişim sağlamasını talep ediyorlar.

Litvanya Savunma Bakan Yardımcısı Greta Monika Tučkutė, savunma şirketleri için, “İş dünyası açısından bakıldığında, talep düştüğünde hayatta kalmak için riskleri azaltmaya çalışıyorlar. Ama bence iş dünyasının da risk alması gerekiyor,” diyor.

Tučkutė, bu şirketlerin ‘şu anda kazandıklarına’ dikkat çekiyor ve bu nedenle endüstriyi geliştirmek için ‘yatırım riskini’ de almaları gerektiğini düşünüyor.

NATO ‘üretimin örgütlenmesine’ el atıyor

Sonuç olarak NATO’nun, Vilnius zirvesi ile birlikte özellikle Avrupa’da savunma sanayiindeki eşgüdümü sıkılaştırması bekleniyor. ‘Savaş ekonomisi’ sayesinde, birçok Avrupalı silah şirketinin hisselerinde büyük artışlar yaşandı. Leopard 2 savaş tankları ve topçu mühimmatı üreticisi Alman Rheinmetall AG 2022’de %130 artışla Avrupa’da en iyi performans gösteren hisse senedi olurken, Thales SA, Dassault Aviation SA ve Saab AB gibi diğer Avrupalı savunma şirketleri de %60 ila %80 arasında değer kazandı.

Avrupa ve NATO, kıtayı savunma sanayi üretiminde bir merkez olarak yeniden güçlendirmek istiyor. Fakat sektör çok sayıda engelle karşı karşıya. Nitelikli işgücü arzının sınırlı olmasının yanı sıra, yükleniciler bileşen sıkıntısı ve izinleri güvence altına almak için bürokratik engellerle de uğraşıyor. Sektör temsilcileri, yatırımcılar ve NATO yetkilileri, bazı bankaların çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) referanslarını zedeleyebileceği endişesiyle sektöre kredi verme konusunda isteksiz olduklarını söylüyor.

NATO savunma bakanları Haziran ayında 155 mm top mermileri de dahil olmak üzere her üye ülkenin elinde bulundurduğu savaş için kritik mühimmatın tavsiye edilen seviyelerini önemli ölçüde yükseltmeyi kabul etti. Hedefler gizli olmakla birlikte, Bloomberg tarafından görülen bir Alman savunma bakanlığı belgesine göre, sadece Almanya stokunu 10 kattan fazla arttırarak bugün 20.000 civarında olan mermi sayısını 2031 yılına kadar 230.000’e çıkarmayı hedefliyor.

Estonya Başbakanı Kaja Kallas, “Avrupa’daki stoklar yeterli değil, daha hızlı ve daha fazla üretim yapmalıyız,” diyor ve uzun vadede Avrupa’nın tüm mühimmat kategorilerindeki stoklarını gerekli seviyeye getirmesinin birkaç trilyon avroya mal olacağı tahmininde bulunuyor.

NATO’nun yeni savunma planı merkezin hakimiyetini artırıyor

NATO’nun soğuk savaştan bu yana ittifakın ilk kapsamlı savunma planlarını Vilnius zirvesinde onaylaması bekleniyor.

‘Bölgesel planlar’ adı verilen coğrafi olarak bölünmüş komutanlıkların yeniden canlandırılması temel bir değişime işaret ediyor. İttifak bu planlarla ülkelere kuvvetlerini ve lojistiklerini nasıl geliştirecekleri konusunda da belirleyici olacak.

Haziran ayında yapılan savunma bakanları toplantısında planın, Türkiye tarafından engellendiği öne sürülmüştü. Ankara, Kıbrıs da dahil olmak üzere coğrafi konumlarla ilgili ifadelerin onaylanmasına itiraz etmişti.

Tartışılan ve kabul edilmesi beklenen bölgesel planların, ittifakın bir Rus saldırısına nasıl karşılık vereceğini detaylandıran binlerce sayfalık gizli askeri planlardan oluştuğu belirtiliyor.

Yeni planın birçok özelliği NATO’nun 1990 öncesi Sovyet karşıtı askeri planlamasına benzese de bazı önemli farklılıklar yer alıyor. Örneğin Soğuk Savaş planlarında Almanya, olası bir NATO-Sovyet savaşının ana merkezi olarak görülürken, şimdi Finlandiya’ya kadar uzanan NATO’nun yeni planda daha ‘esnek’ bir anlayış geliştirdiği belirtiliyor.

Bir başka farklılık da ittifakın artık Moskova’ya karşı geniş çaplı bir nükleer savaşa hazırlanmaması.

Planda internet, insansız hava araçları, hipersonik silahlar ve hızlı bilgi akışının yeni zorluklar ortaya çıkardığı vurgulanıyor.

Yeni planın merkezinde üçlü bir bölgesel plan yer alıyor: Kuzey için Atlantik ve Avrupa Arktik bölgesini kapsayan bir plan; Baltık ve Orta Avrupa’dan Alplere kadar olan bölgeyi kapsayan bir plan; ve Akdeniz ve Karadeniz için bir güney planı. Uzay, siber operasyonlar ve özel kuvvetler için de alt planlar bulunuyor.

Kuzey ve Atlantik’i kapsayan bölge, ABD’de Norfolk’taki Müşterek Kuvvet Komutanlığı; Baltık ve Alp bölgesi Hollanda’daki Brunsum’daki komutanlık; güney-doğu ve Akdeniz-Karadeniz bölgesi ise İtalya’nın Napoli kentindeki bir komutanlık tarafından idare edilecek.

Türkiye’nin engeli aşıldı

Öte yandan Reuters’a konuşan NATO kaynakları, müttefiklerin Pazartesi günü, ittifakın bir Rus saldırısına nasıl karşılık vereceğini detaylandıran bölgesel planlar üzerinde anlaşmaya vararak Türkiye’nin engelini aştığını bildirdi.

Bir diplomat, Türkiye’nin ‘uzlaşmak zorunda kaldığını’ söyledi.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English