Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

‘Xi-Biden görüşmesi oyun değiştirici nitelikte değil, ancak yine de önemli’

Yayınlanma

İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASEAN Merkezi Başkanı Sibel Karabel, San Francisco’daki APEC Zirvesi’nde gerçekleşen Xi-Biden görüşmesini Harici’ye değerlendirdi: “İki dünya gücünün açık, diplomatik ilişki kurması sadece Çin ve ABD için değil, tüm dünya için önemli.”

ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında uzun süredir merakla beklenen görüşme gerçekleşti. İkili kameralara samimi pozlar verdi. Başkanlar arası temas ve askeri iletişimin yeniden başlatılması konusunda anlaşıldı. Ancak bu ilerlemeye rağmen Biden’ın, gazetecilere yaptığı açıklamada Xi’nin “bir diktatör olduğu yönündeki görüşünü değiştirmediğini” söylemesi kamuoyunda tepki çekti.

Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi vesilesiyle çarşamba günü San Francisco’nun dışındaki tarihi Filoli kır evinde bir araya gelen ABD Başkan Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping dört saatten fazla bir süre görüştü.

Liderler, yasadışı fentanil üretiminin engellenmesi, askerden askere iletişimin yeniden başlatılması ve başkanlık hattı açılması da dahil olmak üzere birçok alanda anlaşmaya vardılar. Ayrıca yapay zeka konusunda hükümetler arası diyaloğa girme ve iki ülke arasında doğrudan uçuşlar ekleme konusunda da anlaştıkları kaydedildi.

Uzmanlara göre en önemli gelişme iki hükümetin, dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ağustos 2022’de Tayvan’ı ziyaret etmesinin ardından Çin’in kesmiş olduğu askeri temasları yeniden başlatma kararı alması.

APEC kapsamında gerçekleşen Xi-Biden zirvesini Harici’ye yorumlayan İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi ASEAN Merkezi Başkanı Sibel Karabel, görüşmeden önceki konjonktüre, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri ilişkileri bağlamında masada yer alması beklenen temel başlıklara ve görüşme sonrası bu başlıkların ne tarz bir yola evrildiğine bakarak bir değerlendirme yapmanın daha sağlıklı olacağını ifade etti.

Trump dönemi ve Biden dönemi

Karabel, iki liderin geçen yıl Bali’de gerçekleşen buluşmasıyla, bu yılki görüşmesini karşılaştırdı:

“İki lider ilk kez geçen sene kasım ayında Bali’deki G20 Zirvesi’nde bir araya gelmişti. Xi Jinping’in ABD’ye önceki ziyareti Trump dönemindeydi. Hatırlarsak Florida’da görüşmüşlerdi. Her iki ortamı kıyasladığımız vakit, APEC zirvesindeki ortamın çok daha resmi bir ortam olduğunu görüyoruz. Xi ve Trump’ın görüşmesi her ne kadar resmi olsa da APEC Zirvesi’ne kıyasla daha farklı bir ortamda gerçekleşmişti ve o dönemde ticaret savaşları tırnak içinde çok fazla gündemdeydi ve şimdiki yeni çatışma alanları, örneğin Ukrayna, gündemde yoktu. Şimdi ise genel jeopolitik konjonktüre baktığımız vakit, Ukrayna, Filistin-İsrail savaşı gibi bir takım farklı gündemlerin de eklendiğini görüyoruz.

Bunun dışında ayrıca Trump döneminden Biden yönetimine kalan yaklaşık 370 milyar dolarlık tarifelerin Biden yönetimi tarafından kaldırılmadığını görüyoruz. Biden yönetiminin Çin’le ilişkilerine özellikle teknolojik rekabette baskı kurması öne çıkıyor. Özellikle de yarı iletkenlerle ilgili. Çin’in ileri teknolojiye erişimine yönelik yeni kısıtlamalar 16 Kasım 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.”

Görüşme öncesi sıcak gündemler

Sibel Karabel, görüşme öncesi iki ülke arasında öne çıkan çatışma noktalarını şöyle sıraladı:

“Hali hazırda aslında görüşmeyi değerlendirmeden önce Amerika Birleşik Devletleri ve Çin ilişkilerindeki temel noktalara da değinmemiz gerekiyor. Bu iki önemli nokta, Trump yönetiminden kalan tarifeler ve ABD’nin özellikle Japonya, Güney Kore, Tayvan ve hatta Hollanda’yı da içine alan bir yarı iletkenlerde tedarik zinciri birliği kurmaya çalışması. Yani ABD’nin Çin’in bu ileri teknolojilerdeki erişimini engellemeye ve kısıtlamaya yönelik hamleleri.

Bunun dışında Tayvan hadisesi çok önemli. Pekin’in bu konudaki tek Çin politikasının geri dönülemez olacağı aşikar. Tayvan Çin’in kırmızı çizgisi. ABD Başkanı Biden’ın ise bu konudaki gaflarını biliyoruz. İkili ilişkilerde en önemli kırılma noktası dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ağustos 2022’deki Tayvan ziyareti oldu. Bu ziyaret sonrasında Çin’in, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu görüşmede aslında ihtiyatla üzerinde durduğu, askeri iletişimi tek taraflı kestiğini açıklaması çok önemli bir noktaydı.

Bunun dışında yapay zekayla ilgili uluslararası standartlaşma ve normların geliştirilmesiyle ilgili konuların masada olması bekleniyordu. Ayrıca narkotikle ilgili özellikle yasadışı fentanil satışı ile ilgili konuların konuşulması bekleniyordu.

Şimdi bu genel çerçevede jeopolitik denklemi de göz önünde bulundurduğumuzda, bu noktadaki ilişkiler bağlamında bu görüşmenin yön değiştirici, oyun değiştirici olacağını beklemek makul bir bekleyiş değil. Ancak, bu saydığımız maddelerle ilgili özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin pek çok girişimi oldu.

Son dönemde Blinken’dan Jake Sullivan’a, Lloyd Austin’e kadar üst düzet ABD’li siyasetçiler uğraştı. Özellikle Austin, Çin Savunma Bakanı ile görüşmek istemiş ancak Çin tarafından bir yanıt gelmemişti. ABD bir yandan yarı iletkenler ve farklı spesifik alanlarda Çin’i çevrelemeye yönelik özellikle Asya Pasifik müttefikleriyle birlikte hamleler yapıyor. Ancak diğer taraftan diplomatik kanalları açık tutma konusunda, özellikle bu askeri iletişim konusunda bir çaba olduğunu görüyoruz.

Baktığımız zaman Çin’in de bu diplomatik hamlelere karşı açık olduğu ve açık olacağı imasını çıkarabiliyoruz yapılan konuşmalardan. Kapalı kapılar arar ardında olan görüşmeler ve basına açık olan görüşmeler önemli. Bu görüşmelerden bahsettiğimiz çerçevede neler elde edildi? Buna bakmak gerekiyor.”

Anlaşmaya varılan başlıklar

Karabel, Xi ve Biden’ın görüşmesinde öne çıkan anlaşma noktalarını ise şöyle sıraladı:

“En önemlisi karşılıklı askeri irtibatın yani iletişimin yeniden sağlanacak olması. Karşılıklı savunma koordinasyonu, çalışma grubu ve konsültasyon anlaşması deniyor. Konsültasyon anlaşmasının yürürlüğe sokulması ve savunma bakanları düzeyinde askeri irtibatın sağlanacak olması en önemlisi.

Önemli beklentilerden bir diğer bu fentanil gibi uyuşturucu maddeleriyle. Bir takım yasal mekanizmaların tekrar gözden geçirileceği belirtiliyor. Bu gerçekten önemli.

Ayrıca iki taraf için önemli konulardan bir tanesi yapay zekayla ilgili. Yapay zekanın standartlaştırılması konusunda çalışmalar var. Bu konuda rekabetin işte devam etmesi ve yönetilmesiyle ilgili konuşulmaların olduğu belirtiliyor.”

Liderlerden, ‘rekabeti uygun bir şekilde yönetme’ mesajı

Öte yandan bu gelişmelere rağmen iki lider tarafından ortak bir bildiri yayınlanmadığına dikkat çeken Sibel Karabel şöyle devam etti:

“Xi Jinping’in büyük çokuluslu şirketlerin yöneticileriyle katıldığı yemek resepsiyonunda yaptığı konuşma önemliydi. O konuşmaya baktığımız zaman, Çin’in Soğuk Savaş mantalitesine kesinlikle sahip olmadığı ve belirli bir hegemonya peşinde olmadığı yönünde vurgular var. Burada Xi’nin önemli bir mesajı daha var. Her iki taraf birbirini ya da bir taraf diğerini tehdit olarak görürse, burada aslında zımni bir gönderme var, istenmeyecek sonuçlarla karşılaşılabileceği mesajı verdi. Aslında Çin’in doğrudan hem diplomatik kanalları açık tutacağı hem de ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi noktasında açık ve net bir tavrı olduğunu belirtmiş oluyor. Xi’nin konuşmasında, farklılıklara rağmen her iki ülkenin de birbirine ket vurmadan yükselebileceği mesajı vardı. Bu da önemli.

Biden ve diğer ABD’li üst düzey temsilciler tarafından verilen mesajların içeriğine bakıldığı ise şu görülüyor, bir rekabet var, ancak bu rekabetin çatışmaya gitmemesi için yönetilmesi gerekiyor.”

‘Sadece iki ülkeyi değil, tüm dünyayı ilgilendiriyor’

Sonuç olarak zirvenin öneminin anlaşılması için başta masada olması muhtemel konu başlıklarıyla masada olanların ve konuşulanların kıyaslanması gerektiğine işaret eden Karabel, bu görüşmenin ‘büyük bir oyun değiştirici’ nitelikte olmadığını söyledi. Ancak en azından, Biden ve diğer liderlerin dediği gibi, “karşılıklı olarak iletişim kanallarının açık olması, diplomasinin yürütülmesi” açısından önemli olduğunu belirtti.

Bunun rekabet olmayacağı anlamına gelmediğini, hatta aksine rekabetin devam edeceğini söyleyen Karabel, “önemli olan rekabetin iyi yönetilmesi ve özellikle Xi’nin vurguladığı Soğuk Savaş mantalitesinin dışında bir rekabetin yürütülmesi” dedi.

Kavramsal olarak ilişkide bir fikir birliği dinamiğinin mevcut göründüğünü ifade eden Karabel, “hassas kırmızı noktaların ihlal edilmemesinin” yapısal olarak ilişkinin dinamiklerinin daha uygun ilerlemesi için “şart” olduğunu vurguladı.

Karabel değerlendirmesini şöyle tamamladı: “İki dünya gücü arasındaki bu noktalar çok önemli. Çünkü bu ilişki sadece Çin ve ABD’yi ilgilendirmiyor. Karşılıklı küresel bağımlılığı da dikkate aldığımız vakit diğer tüm ülkeleri de ilgilendiren bir ilişki ağı mevcut. Dolayısıyla bu görüşme olumlu olarak nitelendirilebilir. En azından ikili ilişkilerin gelişmeye açık olduğu söylenebilir. Sonuçları itibariyle belirle anlaşmaya varılan alanlarda eylem bakımdan nasıl ilerleneceği de dikkate alınmalı.

DİPLOMASİ

Suudi Arabistan, bin Selman’ın Londra ziyaretini erteledi

Yayınlanma

Birleşik Krallık yetkililerine göre Suudi Arabistan, Rusya lideri Vladimir Putin’in Riyad’da ağırlanmasından kısa bir süre önce Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Londra’yı ziyaret etme planlarını geçtiğimiz günlerde rafa kaldırdı.

Financial Times’ın (FT) haberine göre her iki ülkeden yetkililer, İngiltere ve Suudi yetkililerin aylardır Veliaht Prens’in bu yıl içinde yapacağı bir ziyaret konusunda görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Birleşik Krallık yetkilileri daha önce olası ziyaret tarihi olarak 3 Aralık üzerinde çalıştıklarını söylediler.

Fakat İngiliz yetkililer, geçici planın geçen hafta ertelendiğini söyledi. Putin, BAE’yi ziyaretinin ardından 6 Aralık Çarşamba günü Riyad’da veliaht prensle bir araya geldi. Ukrayna savaşının başlamasından bu yana bölgeye ilk ziyaretini gerçekleştiren Rusya Devlet Başkanının bu ziyareti dikkat çekmişti.

Üst düzey Muhafazakâr milletvekilleri veliaht prensin Londra ziyaretinin ertelenmesi ile Putin’in ziyaretinin yakınlığının, İngiltere’nin Suudi Arabistan ile ilişkilerinin gücü konusunda soru işaretleri yarattığını söyledi.

Suudi yetkililer, Suudi kraliyet ailesinin bu yıl İngiltere’yi ziyaret etme planlarının uzun süredir zamanlama sorunları nedeniyle karmaşık olduğunu belirterek, erteleme ile Putin’in Riyad’da ağırlanması arasında herhangi bir bağlantı olduğu iddiasını reddettiler.

Başbakan Rishi Sunak Ekim ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve Prens Muhammed ile görüşmüştü. Suudi yetkililer görüşmeyi ‘mükemmel ve verimli’ olarak nitelendirmişti.

Muhafazakâr Parti’nin eski lideri Sir Iain Duncan Smith, FT’ye verdiği demeçte Prens Muhammed’in ziyaretinin ertelenmesinin bir ‘tersleme’ olduğunu söyledi.

Komşu bir ülkenin işgali emrini verdikten sonra veliaht prensin Putin’i ağırlamasının ‘şaşırtıcı’ olduğunu belirten Smith, İngiltere ve Suudi Arabistan’ın diğer batılı müttefiklerinin ‘aptal yerine konma’ riski bulunduğunu savundu.

Suudi Arabistan’ın Londra Büyükelçisi Prens Halid bin Bandar FT’ye verdiği demeçte, “İngiltere-Suudi Arabistan ilişkileri. İlişki her zaman olduğu kadar güçlüdür ve öyle kalacaktır. Olayları farklı yorumlamak isteyenler fena halde yanılıyorlar,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Xi’den AB’ye: İlişkilerde müdahaleyi ortadan kaldıralım

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping perşembe günü Pekin’de üst düzey Avrupa Birliği (AB) yetkilileriyle bir araya gelerek Çin ve AB’nin karşılıklı yarar sağlayan işbirliği için ortak olmaları, iki yönlü siyasi güveni güçlendirmeleri, stratejik fikir birliği inşa etmeleri, ortak çıkar bağlarını güçlendirmeleri, çeşitli türden müdahaleleri ortadan kaldırmaları ve küresel zorluklarla birlikte mücadele etmeleri gerektiğini vurguladı.

Xi bu açıklamaları 24. Çin-AB Zirvesi için Çin’de bulunan Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Pekin’deki Diaoyutai Devlet Konukevi’nde bir araya geldiği sırada yaptı.

Xi, geçen yılın sonundan bu yana Çin-AB ilişkilerinin iyi bir konsolidasyon ve büyüme ivmesi gösterdiğini ve stratejik, ekonomik ve ticari, yeşil ve dijital alanlardaki Çin-AB üst düzey diyaloglarının zengin sonuçlar ürettiğini belirterek, bunun her iki tarafın çıkarlarına hizmet ettiğini ve halklarının beklentilerini karşıladığını söyledi.

Çin ve AB’nin çok kutupluluğu ilerleten iki büyük güç, küreselleşmeyi destekleyen iki büyük pazar ve çeşitliliği savunan iki büyük medeniyet olduğunu kaydeden Xi, giderek çalkantılı hale gelen uluslararası durumun ortasında, Çin-AB ilişkilerinin stratejik bir öneme sahip olduğunu ve küresel barış, istikrar ve refah üzerinde etkileri olduğunu söyledi.

“Dünya için daha fazla istikrar ve kalkınma için daha güçlü bir ivme sağlamak her iki tarafın da görevidir” dedi.

“Çin ve AB karşılıklı yarar sağlayan işbirliği için ortak olmalıdır” diyen Xi, her iki tarafı da iki yönlü siyasi güveni sürekli olarak güçlendirmeye, stratejik fikir birliği oluşturmaya ve ortak çıkar bağlarını güçlendirmeye çağırdı. İki tarafın da “çeşitli türden müdahalelerden uzak durması, halklarımızın iyiliği için diyalog ve işbirliğini artırması ve küresel zorluklarla mücadele etmek ve dünya çapında istikrar ve refahı teşvik etmek için el ele vermesi gerektiğini” sözlerine ekledi.

‘Çin’den ayrışmak istemiyoruz’

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre AB liderleri, AB’nin Çin ile olan bağlarına büyük değer verdiğini ve Çin’den ayrışmak istemediğini söyledi. Açıklamaya göre, Çin ile uzun vadeli, istikrarlı, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir ilişki arayışında olan AB, AB-Çin Zirvesi’nin AB-Çin ilişkilerinin yeniden canlandırılmasına yardımcı olmasını umuyor.

AB tarafı ayrıca iki tarafın ekonomi ve ticaret, yeşil ve dijital alanlarda diyalog ve işbirliğini güçlendirmeye devam edeceğini, tedarik ve sanayi zincirlerini istikrarlı ve güvenli tutmak için birlikte çalışacağını ve iklim değişikliği ve yapay zekâ gibi insanlığın geleceğini ilgilendiren önemli küresel konularda diyalog ve işbirliğini güçlendireceğini umduğunu dile getirdi.

AB liderleri, Avrupa’nın Çin ile karşılıklı saygı, açıklık ve samimiyet çerçevesinde anlaşmazlık yaşadıkları konularda iletişim ve anlayışı arttırmaya hazır olduğunu belirttiler.

Açıklamada, “AB, Çin ile yakın iletişim ve koordinasyon içinde olmayı, çok taraflılığı ve BM Şartının amaç ve ilkelerini desteklemeyi ve Ukrayna ve Orta Doğu gibi bölgesel sıcak noktaların çözümü için çalışmayı istemektedir” denildi.

Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkan Yardımcısı Zhang Jian Global Times’a yaptığı açıklamada, AB’nin ticaret ve yatırım, AB’nin kendi ekonomik kalkınması ya da küresel istikrar açısından Çin ile diyalog ve işbirliğinin vazgeçilmez olduğunu kabul ettiğini söyledi.

“Tüm bunlar AB’nin Çin ile ilişkilerinde işbirliği ve karşılıklı fayda yoluna geri dönebileceğini gösteren olumlu sinyallerdir” dedi.

İkili temaslar

Bu yılki zirve, Çin-AB kapsamlı stratejik ortaklığının 20. ve Çin-AB Zirve mekanizmasının 25. yıldönümüne denk geliyor.

Çin ve AB, 2022 sonunda Kovid-19 pandemisi sonrası dönemde üst düzey görüşmelere yeniden başlamış ve yıl boyunca AB ülkelerinden lider ve yetkililerin Çin’i ziyaret etmesiyle angajman ivmesini sürdürmüştür. Çin Başbakanı Li Qiang da haziran ayında Almanya ve Fransa’yı ziyaret etti. Bu arada, çevre ve iklim, dijital, ekonomi, ticaret ve strateji alanlarında Çin-AB üst düzey diyalogları başarıyla gerçekleştirildi ve çeşitli alanlarda istişareler ilerletildi.

Çin Sosyal Bilimler Akademisi Avrupa Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Feng Zhongping, zamanlamanın Çin-AB ilişkilerinin gelecekteki gelişiminin yönü açısından özel bir öneme sahip olduğunu düşünüyor.

Global Times’a konuşan Feng, her iki tarafın da zirveye büyük önem verdiğini ve toplantıların Çin-AB ilişkilerinde istikrarı teşvik etmesini, sorunları geçiştirmek yerine çözüm aramasını beklediklerini, bunun da olumlu bir atılım olduğunu söyledi.

Pekin Yabancı Çalışmalar Üniversitesi Bölgesel ve Küresel Yönetişim Akademisi profesörlerinden Cui Hongjian, her iki tarafın liderlerinin açıklamalarının Çin-AB ilişkilerinin sadece istikrara kavuşturulması değil aynı zamanda ileriye taşınması gerektiği sinyalini verdiğini söyledi.

Cui, Çin ve Avrupa liderleri arasında son yıllarda yüz yüze görüşmelerin eksik olduğu düşünüldüğünde, zirvenin “kesinlikle kritik bir zamanda kritik bir değişim” olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin perşembe günü yaptığı açıklamada, Çin ve AB liderleri arasındaki temasın çok anlamlı olduğunu ve her iki tarafın da ortak çabalarla Çin-AB ilişkilerinin daha da geliştirilmesi yönünde olumlu bir sinyal gönderdiğini kaydetti.

Batı medyası ise, önceden açıklanan ortak bir bildirinin olmaması nedeniyle, anlaşmazlıklar devam ederken Çin-AB zirvesinin önemli sonuçlar vermesinin zor olduğunu söyledi.

AFP zirveyi “yüksek riskli ancak düşük beklentili” bir zirve olarak tanımlarken, Reuters da zirvenin “sınırlı beklentilere” sahip olduğunu ve “sonuç açısından yetersiz” olduğunu belirtti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lula’dan Fransa’ya ‘korumacılık’ eleştirisi

Yayınlanma

Brezilya lideri Luiz Inácio Lula da Silva, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AB ile Güney Amerika ülkelerinden oluşan Mercosur bloğu arasında imzalanması beklenen ticaret anlaşmasına yönelik sert eleştirilerine cevaben perşembe günü ‘Fransız korumacılığına’ çıkıştı.

Lula, Rio de Janeiro’da düzenlenen Mercosur ülkeleri zirvesi sırasında yaptığı açıklamada, “Macron’a bu kadar korumacı olmayı bırakması için çağrıda bulundum [ama] bu sadece Macron’a özgü bir durum değil. Hepsi [Fransız cumhurbaşkanları] tarım ürünleri söz konusu olduğunda korumacı davranıyorlar,” dedi.

Hem AB hem de Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve yeni üye Bolivya’dan oluşan Mercosur’dan diplomatlar Rio’daki toplantıda uzun süredir ertelenen ‘arabalara karşılık inekler’ adı verilen ticaret anlaşmasının başarıyla sonuçlandığını duyurmayı umuyorlardı.

Fakat Arjantinli diplomatlar, Buenos Aires’te yeni Javier Milei yönetiminin seçilmesiyle müzakerelere devam etme yetkilerini kaybettiklerini söyleyerek görüşmelerden çekildiler.

Macron, tarım ve hayvancılık sektörünü kolluyor

Ardından Macron bu ayın başlarında anlaşmaya karşı çıktığını ve anlaşmanın ‘[Lula’nın] Brezilya’da yaptıklarıyla ve bizim yaptıklarımızla tamamen çelişkili’ olduğunu ileri sürdü.

“Bu anlaşma 20 yıl önce müzakere edilmiş, onarmaya çalıştığımız ve kötü bir şekilde onarılmış bir anlaşmadır,” diyen Macron, çevresel hedeflerin eksikliğinden endişe duyduğunu da sözlerine eklemişti. Financial Times’a (FT) göre bu yorumlar AB ve Mercosur diplomatlarını hayal kırıklığına uğrattı.

Arjantin anlaşmaya hevesli

Bununla birlikte, Fransa’nın muhalefetine rağmen, müzakerelere katılan diplomatlar anlaşmanın ölmediğini ve yeni Arjantin yönetiminin 10 Aralık’ta göreve geldikten sonra anlaşmayı tamamlamak istediğinin sinyalini verdiğini söylüyor.

Konuyla ilgili üst düzey bir diplomat, “Bu sadece Arjantin’deki yeni hükümete durumu değerlendirmesi için zaman verme meselesi. Arjantin’in yeni dışişleri bakanı Brezilya’ya geldi ve yeni hükümetin şu anda bile anlaşmanın tamamlanmasını destekleyeceğini açıkça belirtti,” dedi.

‘Macron’un sözleri iç kamuoyuna yönelik’

Diplomata göre, insanlar Macron’un açıklamalarının müzakereler üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu sonucuna vardıdığını ama gerçekte durumun öyle olmadığını savundu. Diplomata göre Macron’un bu açıklamaları kendi iç kamuoyu için hazırlanmıştı ve bu anlaşmaları müzakere etme yetkisi Paris’e değil, Avrupa Komisyonuna ait.

Lula perşembe günü yaptığı açıklamada bu yorumları yineleyerek, “Bu anlaşmayı yapmak için uğraşmaya devam etmeliyiz. Benim ve [İspanya lideri] Pedro Sánchez’in başkanlığında, Avrupa Birliği’nde müzakereleri sonuçlandırabileceğimize dair bir hayalim vardı,” dedi.

Lular, selefi Jair Bolsonaro tarafından müzakere edilen ticaret anlaşmasının geçici 2019 versiyonunu da eleştirdi. Lula, o zamandan beri önemli ölçüde değiştirilen bu anlaşmanın Brezilya’ya ‘aşağı, hatta sömürgeleştirilmiş bir halkmış gibi davrandığını’ savundu.

Bu yılki müzakerelerde, AB’nin Güney Amerika’dan ek çevresel taahhütler talep etmesi işleri karıştırmıştı. Mercosur ülkeleri, tarım ve şarap ihracatından kaynaklanan rekabetten korkarak bunu Avrupa’nın korumacılığı olarak reddediyor.

Lula yine de umutlu

Geçen ay, görüşmelere katılan diplomatlar, her iki taraf arasında bir uzlaşmayı temsil edecek bir ‘orta yol aracı’ hazırlayarak sorunun üstesinden gelmeyi umduklarını söylediler.

Perşembe günü yayınlanan AB-Mercosur ortak açıklamasında, “Geçtiğimiz aylarda kayda değer bir ilerleme kaydedilmiştir. Müzakereler süreci sonuçlandırma ve bir anlaşmaya varma azmiyle devam etmektedir,” denildi.

AB ile yaşanan aksaklıklara rağmen Lula, Bolivya’nın Perşembe günü Mercosur’a resmen katılmasını ve bloğun Singapur ile bir ticaret anlaşması imzalamasını ‘işlerin yürümeye devam ettiğinin bir işareti’ olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English