Bizi Takip Edin

Asya

Yoon, kamuoyunu Çin’le çatışma riski olmadığına ikna etmeye çalışıyor

Yayınlanma

Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Japon ve ABD’li mevkidaşlarıyla gerçekleştirdiği Camp David zirvesinden bu yana, eleştirilere karşı, toplantıda varılan anlaşmanın halkına hiçbir risk getirmeyeceği ve fayda sağlayacağı konusunda kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor.

Üçlü zirve Seul, Tokyo ve Washington’un Çin’e karşı askeri işbirliğini artırmak için attığı bir adım olarak yorumlandı. Cuma günü zirvenin sonunda adını ABD toplantısının yapıldığı yerden alan Camp David Ruhu adlı ortak bildiri bunun önemli bir göstergesi.

Yoon, Japonya Başbakanı Fumio Kishida ve ABD Başkanı Joe Biden tarafından yapılan açıklamada, “Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrarın” “uluslararası toplumda güvenlik ve refahın vazgeçilmez bir unsuru” olduğu vurgulandı.

Tayvan Bölgesi yöneticisi sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda ortak açıklamayı memnuniyetle karşılarken, zirvede Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrara verilen “güçlü destekten” övgüyle söz etti ve üç lidere adanın etrafında Çin’in askeri tatbikatları karşısında gösterdikleri “atılganlık” için teşekkür etti.

Tayvan’da çatışmaya dahil olma korkusu

Üç ülke Washington’ın bölgede Çin’i çevreleme planları doğrultusunda askeri bağlarını güçlendirirken, Yoon’un karşı karşıya olduğu sorulardan biri de Güney Kore’nin Çin ve Tayvan arasındaki olası bir çatışmaya dahil olup olmayacağı.

Pazartesi günü bir brifing veren Yoon, ülke ismi vermeden üç liderin “seyrüsefer ve ticaret özgürlüğünü sağlamak için Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerin deniz güvenliğini destekleme” konusunda anlaştıklarını söyledi.

Yoon, bu anlaşma sonrası ülke kamuoyunda yoğun eleştirilere maruz kaldı. Yoon’u eleştirenler, anlaşmanın Seul’ün Tayvan yüzünden bir savaşa sürüklenmesi riskini artırarak ulusal güvenliği daha da kötüleştirdiğini ve Güney Kore’nin en büyük ticaret ortağı olan Çin ile ilişkileri tehlikeye attığını söylüyorlar.

Sol görüşlü Kyunghyang gazetesi anlaşmayı kınayan bir başyazı kaleme aldı ve bunun Güney Kore’yi başka türlü müdahil olmadığı meselelerin içine çekebileceğini belirtti. Başyazıda “Amerika’nın Hint-Pasifik bölgesindeki geniş etki alanında bir çatışma ya da kriz olması durumunda, ABD’nin Güney Kore ve Japonya ile üçlü anlaşma kapsamında ortak bir yanıt talep etme olasılığı yüksektir” denildi.

Yoon’un ofisi ise Camp David Ruhu’nun ülkeye askeri yükümlülükler getirmediğini savunuyor. Yoon’un ofisinden ismi açıklanmayan bir yetkilinin, spekülasyonları bastırmak amacıyla yerel medyaya bu yönde bir açıklama yaptığı kaydedildi.

Nikkei Asia, Yoon’un ofisiyle temasa geçerek açıklamanın teyidini istedi:

“Camp David Ruhu’nda yer alan ifadeler bağlayıcı ya da imzacıların belirli eylemlerde bulunmasını zorunlu kılacak nitelikte değildir. Üç ülke hükümetlerimizin, ortak çıkarlarımızı ve güvenliğimizi etkileyen bölgesel zorluklara, provokasyonlara ve tehditlere karşı tepkilerimizi koordine etmek için hızlı bir şekilde birbirleriyle istişare etme taahhüdünü duyurur. Bu istişareler vasıtasıyla bilgi paylaşımı, mesajlarımızı uyumlaştırma ve müdahale eylemlerini koordine etme niyetindedirler.”

Kore Ulusal Diplomatik Akademisi’nin Amerikan çalışmaları bölümünde profesör olan Kim Hyun-wook ise, anlaşmanın özünün birlikte çalışmaya yönelik “siyasi bir taahhüt” olduğunu söyledi.

Nikkei’ye konuşan Kim, “Bu anlaşma, ne iç hukuk ne de uluslararası hukuk çerçevesinde harekete geçmeleri için bir yükümlülük getirmiyor” dedi ve ekledi: “Nihai etki, üç ülkeyi Hint-Pasifik bölgesinde üçlü bir çekirdek grup haline getirmektir.”

En büyük ticaret ortağı olan Çin’in ekonomik misilleme olasılığı endişendiriyor

Güney Kore’de Tayvan’ı savunmakla yükümlü olma ihtimaline karşı duyulan endişenin büyük bir kısmı, ülkenin en büyük ticaret ortağı olan Çin’in ekonomik misilleme yapabileceğine ilişkin kaygılardan kaynaklanıyor.

Pazartesi günkü brifingin sonunda Yoon, Güney Kore vatandaşlarının Camp David ruhunun faydalarını kendi yaşamlarında hissedebilmeleri için tüm hükümet organlarına çalışma çağrısında bulundu.

Yoon, gelecek yıl Güney Kore’de yapılacak yasama seçimlerinde başkan olarak ilk seçim sınavını verecek. Analistler, Tayvan Boğazı’ndaki potansiyel bir çatışma fikrinin seçmenleri etkileyebileceğini, ancak anketlerin öncelikle iç meselelere bağlı olacağını söylüyor.

Nikkei’ye konuşan Seul’deki Ewha Woman’s Üniversitesi’nde uluslararası çalışmalar profesörü olan Leif-Eric Easley, “Güney Kore’nin yasama seçimleri iç siyasi tartışmalar, ekonomi ve bir dereceye kadar Kuzey Kore politikası üzerine yapılacak” dedi.

Asya

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Yayınlanma

İsrail-İran savaşı dünya çapında şok dalgaları yarattı ve Çin’in enerji güvenliği, Orta Doğu’daki etkisi ve insansız hava aracı savaşlarının yeni gerçekleri konusunda birçok acil soruyu gündeme getirdi.

Salı günü, Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, yetkililerin İran ve İsrail’den “hızlı bir şekilde tahliye organize etmek” için çalıştıklarını söyledi. Daha önce Trump, “Herkes Tahran’ı derhal terk etsin!” diye bir mesaj yayınlarken, Çin vatandaşlarına “mümkün olan en kısa sürede” kara sınırlarından İsrail’i terk etmeleri çağrısında bulundu.

Bu açıklamalar ve Trump’ın Kanada’daki G7 toplantısından erken ayrılması, çatışmanın yeniden tırmanabileceği ve müzakere umutlarının azalabileceği endişelerini artırdı.

Guo pazartesi günü, Çin’in “İsrail’in İran’a yönelik saldırılarından derin endişe duyduğunu” ve “diyalog ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesi” için geri dönülmesini istediğini söylemişti.

Salı günü yaptığı açıklamada ise, tüm tarafların, “özellikle İsrail üzerinde özel etkisi olanların”, gerilimi yatıştırmak için acil çaba göstermesi gerektiğini söyledi.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

İsrail’in geçen hafta İran’ın nükleer tesislerine ve diğer hedeflere saldırmaya başlamasından bu yana, İran ile Umman arasında, Basra Körfezi’ni Arap Denizi ve Hint Okyanusu’na bağlayan önemli bir su yolu olan Hürmüz Boğazı’nın kaderi gündemin odak noktası oldu. Haberlere göre Tahran, İsrail’in saldırılarına yanıt olarak bu enerji ticaretinin geçtiği boğazı kapatmayı “düşünüyor”, ancak boğaz halen açık.

Dünyanın petrol ve sıvılaştırılmış doğal gazının önemli bir kısmı Hürmüz Boğazı’ndan geçmektedir. S&P Global’in, kesintiler olması durumunda “Çinli alıcıların gerekli tedarikleri sağlamak için spot piyasaya girmek zorunda kalabileceği” uyarısında bulunduğu bir notuna göre, Çin’in LNG alımlarının yaklaşık dörtte biri Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden geliyor. Olası kesintiler Çin’in enerji güvenliği için tehdit oluşturacaktır.

Deniz taşımacılığı izleme şirketi Lloyd’s List, gerçek sahiplik ülkelerine göre, 2025’in ilk çeyreğinde Japonya ve Çin’in boğazdan 1.000’den fazla gemisinin geçtiğini ve bu sayının Yunanistan’dan sonra en yüksek rakam olduğunu belirtti.

Kapatma tehlikesine ilişkin değerlendirmeler karışık. Lloyds, veri sağlayıcı BIMCO’nun güvenlik ve emniyet sorumlusu Jakob Larsen’in, ABD ve İsrail ile İran arasında tam ölçekli bir çatışmanın boğazın “fiilen kapatılması” ile sonuçlanabileceği uyarısını aktardı.

Doğrudan Amerikan müdahalesi olmadığı sürece, diğer uzmanlar bu konuda şüpheciydi. Singapur Ulusal Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Jean-Loup Samaan, “Şu aşamada, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma olasılığı boş bir tehdit olmaya devam ediyor” dedi. Nikkei Asia’ya konuşan Samaan, böyle bir hareketin Arap komşularına ve İran’ın kendisine zarar vereceğini, ABD Donanması’nın müdahalesine yol açacağını ve “bölgedeki ülkeleri İran’a karşı birleştireceğini” savundu.

Anonim kalmak koşuluyla konuşan Pekin’den uluslararası ilişkiler profesörü, Çin’in enerji güvenliği ve ulusal güvenliği bağlantısına dikkat çekerek, “ABD ordusu müdahale etmezse, İran muhtemelen [boğazı kapatmayacaktır], çünkü Çin dahil birçok ülkeden sert uyarılar alacaktır. Çin de kesinlikle onları uyaracaktır” dedi.

İran’ın bazı enerji altyapılarına yönelik çatışma ve saldırılar, referans petrol fiyatlarını yükseltti, ancak pazartesi günü müzakere umutlarıyla kısa süreli bir düşüş yaşandı. Bu dalgalanma tek başına Pekin’i alarma geçirmek için yeterli olabilir. Profesör, “Bu durumun Çin için en büyük etkisi petrol fiyatlarıdır. Çin, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı son derece duyarlıdır. Ekonomik açıdan, dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan Çin için petrol fiyatlarındaki artış çok kötüdür” dedi.

Ticaret istihbarat şirketi Kpler’e göre, Çin’in İran’dan petrol ithalatı mart ayında günde 1,8 milyon varile ulaştı, ancak “ABD’nin yaptırımlarının sıkılaştırılması ve hammadde stoklarının artması nedeniyle nisan ayında zirveden düştü.”

Samaan, “İran savaşı kaybederse, petrol fiyatlarının seyri ve enerji arzının kesintiye uğrama olasılığına bağlı olarak, bu durum Çin’i gerçekten olumsuz etkileyebilir” dedi. Yine de, “Çin petrol ithalatında sadece İran’a değil, Suudi Arabistan ve BAE’ye de bağımlı olduğu için, Tahran’dan gelen eksiklikleri hızla telafi edebilir” diye ekledi.

Yakıt akışı neredeyse kesintiye uğramasa bile, son yıllarda kendini Orta Doğu’da arabulucu ve barış yapıcı olarak konumlandırmaya çalışan Çin için bu çatışma başka sınavlar da beraberinde getiriyor.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrailli mevkidaşı Gideon Sa’ar’a, İran’a yönelik saldırının “kabul edilemez” olduğunu, özellikle de uluslararası toplumun “İran’ın nükleer sorununa siyasi bir çözüm ararken” böyle bir saldırının kabul edilemez olduğunu söyledi.

Wang, Çin’in müzakereleri kolaylaştırmada “yapıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu belirtti.

Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip

Güney Kaliforniya Üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Derek Grossman, Çin’in kınamalarının, Pekin’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü “İsrail karşıtı politika”nın devamı olduğunu söyledi.

Nikkei’ye konuşan Grossman, Pekin’in İran çatışmasına tepkisinin “birkaç faktöre bağlı olduğunu, en önemlilerinin Çin’in enerji konusundaki kaygıları, Orta Doğu’daki Arap devletleriyle ilişkileri ve Tahran’ın Pekin’in uluslararası sistemde ABD ve Batı hegemonyasından kurtulma hedefine ne ölçüde yardımcı olabileceği” olduğunu söyledi.

Buna rağmen Grossman, Çin’in İran’a desteğinin “doğası gereği sınırlı olduğunu, çünkü Pekin’in Tayvan meselesi gibi kendi temel ulusal çıkarlarıyla doğrudan ilgisi olmayan bir çatışmaya çekilmek istemediğini” söyledi.

Çin’in izleyebileceği bir yaklaşım, “Ukrayna savaşında Rusya’nın yaptığı gibi İran’a çift kullanımlı ekipman sağlamak ve aynı zamanda Tahran’ın İsrail saldırılarını püskürtme, egemenliğini savunma ve rejimi koruma hedeflerini destekleme sözü vermek” olabilir.

Pekin’deki profesör, Çin’in “doğrudan olmasa da şüphesiz İran’ı perde arkasından desteklediğini” düşünüyor.

Akademisyen, Çin’in “zor seçimler” ile karşı karşıya olduğunu ve İran ile ilişkilerinin “dışarıdan göründüğü kadar güçlü olmadığını” belirtti. Bununla birlikte, “Savaş devam ederse, Çin-İsrail ilişkileri önemli ölçüde zarar görebilir, ancak İran’ın mevcut koşullar altında Çin’e yakınlaşmaktan başka seçeneği olmadığını açıkça gördüğü için Çin-İran ilişkileri biraz güçlenebilir.”

NUS’tan Samaan, Çin’in “İran ile ortaklığının herhangi bir güvenlik yardımı veya karşılıklı savunma taahhüdü içermediğini” söyledi. Bunun, “Çin’in Orta Doğu’daki hırslarının sınırlarını” vurguladığını belirtti: “Çin, ana konu enerji ve ticaret olduğu sürece merkezi bir aktördür, ancak çatışma yönetimine odaklandığında bu rolünün önemi azalır.”

Analistler, insansız hava araçlarının rolüne de dikkat çekti.

Çok sayıda rapora göre, İsrail’in istihbaratı Mossad’dan ajanlar, İran’ın içine patlayıcı yüklü insansız hava araçları yerleştirdi ve bunları İsrail savaş uçaklarının savunmasını temizlemek için etkinleştirdi. Bu, ayın başında Ukrayna’nın Rusya’ya kaçırılan insansız hava araçlarını kullanarak askeri uçakları havaya uçurmasıyla gerçekleştirilen çarpıcı operasyona benziyor. Her ikisi de, küçük ülkelerin insansız hava araçlarını kullanarak daha büyük ülkeleri hazırlıksız yakalamaya çalıştığı örnekler olarak öne çıktı.

Samaan, “Düşmanlarının topraklarının derinliklerinde sabotaj ve insansız hava aracı saldırılarını birleştiren İsrail ve Ukrayna’nın son operasyonları arasındaki benzerlikler, muhtemelen önümüzdeki yıllarda savaş okullarında vaka çalışması olarak ele alınacaktır” dedi.

Grossman, “Pekin’in, Tayvan’ın bu potansiyel — belki de artık olası — asimetrik hamlelerine karşı koymak için düşünmesi gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. En büyük vurgu, önceden konumlandırılmış tehditleri ortadan kaldırmak için, önce Çin içindeki tüm yabancı faaliyetleri daha da sıkı bir şekilde denetlemek ve incelemek olacaktır” dedi.

Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?

Okumaya Devam Et

Asya

Çin ekonomisini mayıs ayında tüketim sürükledi

Yayınlanma

Çin tarafından açıklanan iktisadi veriler, mayıs ayında tüketimde iyileşme olduğunu gösterdi.

ABD’nin gümrük vergileri ülkenin imalat ve ihracatını olumsuz etkilemeye devam etmesine rağmen, perakende satışlar büyük bir çevrimiçi alışveriş festivali öncesinde beklentileri aştı.

Ulusal İstatistik Bürosunun bugün (16 Haziran) açıkladığı verilere göre, tüketim göstergesi olan perakende satışlar nisan ayında kaydedilen %5,1’lik büyümeye kıyasla mayıs ayında %6,4 arttı.

Rakamlar, finansal veri sağlayıcı Wind’in %4,85’lik büyüme tahminini aştı.

Tüketim rakamlarındaki artış, Çin’in 18 Haziran’da yılın en büyük çevrimiçi alışveriş festivallerinden birine hazırlanırken ve hükümetin beyaz eşya ve diğer ev eşyaları için takas programı yoluyla tüketici harcamalarını artırmaya devam etmesiyle gerçekleşti.

Ticaret Bakanlığına göre, 31 Mayıs itibarıyla Çin’in takas programı bu yıl yaklaşık 1,1 trilyon yuan (153 milyar dolar) satış elde etti. Fakat bazı bölgeler fonların tükenmesi nedeniyle son haftalarda programlarını durdurdu.

The Conference Board’un Çin Merkezi’nde baş iktisatçı Zhang Yuhan, perakende verilerinin “güçlü göründüğünü” söyledi ve özellikle yemek ve ev aletleri segmentlerinde bu durumun “tatil etkilerinin tüketim teşvik edici politikaların devam eden etkileriyle birleşmesi”nden kaynaklandığını belirtti.

NBS verilerine göre, ev aletleri ve görsel-işitsel ekipman satışları nisan ayında %38,8 artmasının ardından mayıs ayında %53 artış gösterdi.

Fakat Zhang, “Çin-ABD ticaret gerilimleri, düşük sanayi ürünleri fiyatları ve durgun emlak piyasasının büyümeyi kısıtlayıcı faktörler olacağını” belirtti.

NBS verilerine göre, ABD’nin gümrük vergileri ve şiddetli iç rekabetin baskısı altında olan sanayi üretimi mayıs ayında yıllık bazda %5,8 arttı.

Bu rakam nisan ayında kaydedilen %6,1’lik büyümenin altında kaldı, fakat Wind’in %5,66’lık artış tahminini aştı.

NBS, Çin ekonomisinin birçok baskıya dayanarak istikrarını koruduğunu belirtti.

NBS sözcüsü Fu Linghui, “İleriye baktığımızda, Çin’in değişen koşullara göre dinamik olarak ayarlanabilecek yeterli politikaya sahip olduğunu ve istikrarlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sürdürmek için güçlü destek sağlamaya devam edeceğini” söyledi.

Veriler, geçen hafta açıklanan üç aylık en düşük ihracat büyümesinin ardından geldi.

Çin’in ulusal sabit varlık yatırımları, ocak-nisan döneminde %4 artışın ardından, 2025’in ilk beş ayında %3,7 artarak Wind’in yüzde 4,04’lük tahmininin altında kaldı.

Birkaç büyük gayrimenkul geliştiricisinin ödeme gücü sorunlarının ardından uzun süredir ekonomiye yük olan gayrimenkul yatırımları düşmeye devam etti. Ocak-mayıs döneminde yıllık bazda %10,7 düşüş kaydederken, ilk dört ayda %10,3 düşüş görülmüştü.

Yüzölçümüne göre yeni konut satışları, ilk dört ayda %2,8 düşüşün ardından ilk beş ayda %2,9 düştü.

China Real Estate Information tarafından açıklanan verilere göre, Çin’in en büyük 100 gayrimenkul geliştiricisinin satış gelirleri ocak-mayıs döneminde yıllık bazda %7,1 düşüş kaydetti. Bu düşüş, ocak-nisan döneminde kaydedilen %6,7’lik düşüşün üzerinde gerçekleşti.

Pinpoint Asset Management’ın başkanı ve baş iktisatçısı Zhang Zhiwei, mayıs ayı verilerinin “karışık mesajlar” verdiği için Çin ekonomisinin görünümünün belirsizliğini koruduğu konusunda uyarıda bulundu.

Zhiwei, “İhracat faaliyetlerinin yılın ilk yarısında yoğunlaşması, imalat sektörünün bu yılın ilk yarısında ayakta kalmasına yardımcı oldu. İhracatın yılın ikinci yarısında bu ivmesini ne kadar sürdürebileceği belirsiz,” dedi.

Capital Economics’in Çin iktisatçısı Huang Zichun’a göre, ABD’nin gümrük vergilerinin yüksek seviyelerde kalması ve ihracatçıların daha geniş kısıtlamalarla karşı karşıya olması nedeniyle, ihracat büyümesinin yıl sonuna kadar daha da yavaşlaması muhtemel.

Huang, bu yılın bütçesinin mali desteğin yılın ikinci yarısında yavaşlayacağını, devam eden emlak sektöründeki durgunluğun ise büyümeyi baskı altında tutmaya devam edeceğini gösterdiğini söyledi.

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, ekonomide daha da yavaşlama olacağına işaret ediyor ve büyümenin yıl sonu itibarıyla yaklaşık %3,5 civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Diğer yandan, hükümet verilerine göre mayıs ayında kentsel işsizlik oranı bir önceki aya göre 5,1’den 5’e geriledi.

Okumaya Devam Et

Asya

Hindistan’da yolcu uçağı düştü: 242 kişinin tamamı hayatını kaybetti

Yayınlanma

Hindistan’ın batısındaki Ahmedabad kentinden kalkan ve 242 kişinin bulunduğu yolcu uçağı, perşembe günü kalkıştan birkaç dakika sonra düştü. Havayolu şirketi Air India uçağındaki 242 kişinin tamamının hayatını kaybettiği bildirildi.

Air India, uçağın İngiltere’nin Gatwick Havalimanı’na gitmekte olduğunu, polis ise uçağın havalimanı yakınlarındaki sivil bir alana düştüğünü söyledi.

Üst düzey bir polis memuru gazetecilere, “Uçağın düştüğü bina bir doktorlar yurdu… Alanın yaklaşık %70 ila %80’ini temizledik, geri kalanını da yakında temizleyeceğiz” dedi.

Bir kaynak Reuters’a, 242 kişinin 217’sinin yetişkin, 11’inin çocuk olduğunu söyledi. Air India, bunların 169’unun Hindistan vatandaşı, 53’ünün İngiliz, 7’sinin Portekizli ve 1’inin Kanadalı olduğunu açıkladı.

Havacılık izleme sitesi Flightradar24, uçağın hizmet veren en modern yolcu uçaklarından biri olan Boeing 787-8 Dreamliner olduğunu söyledi.

Air India, X’te “Şu anda ayrıntıları tespit ediyoruz ve daha fazla bilgi paylaşacağız. Yaralılar en yakın hastanelere kaldırılıyor” dedi.

Televizyon kanalları, kazanın uçağın kalkışından hemen sonra meydana geldiğini bildirdi. Bir kanal, uçağın bir yerleşim bölgesi üzerinden kalkışını ve ardından evlerin ötesinden gökyüzüne yükselen dev bir alev sütunu ile birlikte ekrandan kaybolduğunu gösterdi.

Görüntülerde ayrıca, havaalanı yakınlarında gökyüzüne yükselen yoğun siyah dumanla birlikte yanan enkaz parçaları da görüldü.

Görüntülerde, sedyelerle taşınan ve ambulanslarla götürülen insanlar da görüldü.

Ahmedabad Havalimanı hava trafik kontrolüne göre, yolcu uçağı saat 13.39’da (08.09 GMT) 23 numaralı pistten kalkış yaptı. Acil durum sinyali olan “Mayday” çağrısı yaptı, ancak sonrasında uçaktan herhangi bir yanıt alınamadı.

Flightradar24 ayrıca, uçağın kalkışından saniyeler sonra son sinyalini aldığını da belirtti.

“Kazaya karışan uçak, VT-ANB tescilli bir Boeing 787-8 Dreamliner’dır” dedi.

Boeing, ilk raporlardan haberdar olduğunu ve daha fazla bilgi toplamak için çalıştığını söyledi. Boeing hisseleri, piyasa öncesi işlemlerde %6,8 düşüşle 199,13 dolara geriledi.

Şirket 2022’de özelleştirilmişti

İngiltere Dışişleri Bakanlığı, internet sitesinde yayınladığı açıklamada, kaza ile ilgili gerçekleri acilen ortaya çıkarmak ve kazazedelere destek sağlamak için Hindistanlı yetkililerle işbirliği içinde olduğunu belirtti.

Hindistan Havacılık Bakanı’nın ofisi, Başbakan Narendra Modi’nin kurtarma çalışmalarına derhal tüm desteğin sağlanması talimatını verdiğini açıkladı.

Havacılık Bakanı’nın ofisi, tüm ilgili kurumların yüksek alarmda olduğunu ve koordineli çalışmaların sürdüğünü ekledi.

Ahmedabad, Modi’nin memleketi Gujarat eyaletinin en büyük şehridir.

Ahmedabad havaalanı, tüm uçuşların derhal durdurulduğunu açıkladı. Havaalanı, Hindistan’ın Adani Group holdingi tarafından işletiliyor.

Holdingin kurucusu ve başkanı Gautam Adani, X’te “Air India’nın 171 sefer sayılı uçağının trajedisi karşısında şok ve derin bir üzüntü duyuyoruz” diye yazdı.

“Hayal edilemez bir kayıp yaşayan ailelerin acısını paylaşıyoruz. Tüm yetkililerle yakın işbirliği içindeyiz ve olay yerinde ailelere tam destek veriyoruz” dedi.

Hindistan’da son ölümcül uçak kazası 2020 yılında Air India Express’in düşük maliyetli havayolu şirketi tarafından gerçekleştirilmişti.

Havayolunun Boeing-737 uçağı, güney Hindistan’daki Kozhikode Uluslararası Havalimanı’nda “masa üstü” pistini aştı. Uçak pistten çıkarak bir vadiye düştü ve burun kısmı yere çarptı.

Kazada 21 kişi hayatını kaybetmişti.

Eskiden devlete ait olan Air India, 2022’de Hint holding Tata Group tarafından devralındı ve 2024’te grubun Singapur Havayolları ile ortak girişimi olan Vistara ile birleşti.

Tata, bir acil durum merkezinin faaliyete geçirildiğini ve bilgi almak isteyen aileler için bir destek ekibi kurulduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English