Diplomasi
Sırbistan Savunma Bakanı: Çin’le işbirliği savunma kabiliyetlerimizi güçlendiriyor

Nisan ayında Sırbistan’ın Çin’den FK-3 hava savunma sistemleri satın aldığı haberi Batı dünyasında tartışmalara yol açmıştı. Geçen hafta ise Kuşak Yol Forumu’na katılmak üzere Pekin’e giden Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüştü. Xi görüşmede, Sırbistan ile Çin’in birbirinin can dostu olduğunu söyledi. İki ülke altyapı tesis inşası kapsamındaki önemli projeleri hızlandırırken savunma alanında da işbirliğini geliştiriyor.
Sırbistan Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Milos Vucevic, Çin’in Global Times (GT) gazetesine verdiği röportajda iki ülke arasındaki işbirliğine ve savunma ilişkilerine dair konuştu.
Savunma Bakanı, Sırbistan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdiği “gönülden destek için Çin’e derin şükranlarını ifade etti” ve tek Çin ilkesine bağlılığını teyit etti. Çin silahlarının Sırp silahlı kuvvetlerinin modernizasyonuna yardımcı olacağını ve özellikle askeri alanda ikili işbirliğinin daha da gelişmesini dört gözle beklediğini kaydetti.
Üst düzey yetkili, diğer büyük güçlerin aksine Çin’in Sırbistan ile işbirliğine herhangi bir koşul getirmediğini söyledi. İki ülke arasındaki dostluğun sürekliliği konusunda iyimser olduğunu ifade eden yetkili, Çin’i Sırbistan’ın “en güvenilir dostlarından biri” olarak değerlendirdi.
GT: Çin ve Sırp halkları uzun yıllara dayanan dostane ilişkiler geleneğine sahiptir. NATO’nun 1999 yılında eski Yugoslavya’ya yönelik saldırısı sırasında Çin halkı, Sırbistan’ın egemenliğini ve ulusal birliğini koruma hakkını savunmak için Sırp halkının yanında kararlılıkla durdu. Çin halkının Sırbistan’ın ulusal istikrarını ve egemenliğini desteklemek için gösterdiği çabaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vucevic: Genel olarak, Sırbistan-Çin ilişkileri son yıllarda son derece yakın olmuştur ve esas olarak iki cumhurbaşkanı – Aleksandar Vucic ve Xi Jinping – arasındaki mükemmel ilişkiler sayesinde gelişmektedir. İki yıl sonra iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 70. yıldönümünün kutlanacak olması da geleneksel “sağlam dostluğun” bir göstergesidir.
Çin’in, Sırbistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına verdiği yürekten desteğin yanı sıra Kosova-Metohiya meselesine ilişkin her zamanki tutarlı ve ilkeli tutumu için derin minnettarlık duyuyoruz. Egemenlik ve toprak bütünlüğü konusunda Sırbistan ve Çin arasındaki karşılıklı anlayış, mükemmel bir ilişkiye sahip olduğumuzu göstermektedir ve umarım bu ilişki hiçbir zaman değişmeyecektir.
Sırbistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin onayı olmadan başlatılan, uluslararası hukukun temel ilkelerini ayaklar altına alan, ahlaksız ve adaletsiz 1999 NATO saldırısına karşı savunma sırasında bizimle birlikte dimdik duran Çin halkının desteğini asla unutmayacaktır. Ne yazık ki, Belgrad’daki Çin Büyükelçilik binasının bombalandığı ve işlerini yapan sivillerin hayatını kaybettiği korkunç bir olaya da tanık olduk. Bizimle birlikte bombardıman çilesini yaşayan merhum Çinli dostlarımızın anısına o noktaya bir hatıra plaketi yerleştirildi.
O trajik 1999 yılında bizim için yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri her şey için Çin halkına sonsuza dek minnettarız; halkımızın ve ülkemizin zor zamanlarda ayakta kalabilmesi için bizi her konuda destekliyorlar.
GT: Sırp ordusu Çin tarafından geliştirilen uçaksavar füzeleri ve insansız hava araçları gibi silah ve ekipmanları satın aldı. Bu, çoğunlukla Amerikan veya Rus yapımı ekipmanları tercih eden diğer Avrupa ülkelerinin yaptığı seçimlerden farklı. Sırp ordusu neden Çin yapımı silah ve teçhizatı seçti ve bu kararda hangi faktörler göz önünde bulunduruldu?
Vucevic: Tarafsız bir ülke olan Sırbistan hem Doğulu hem de Batılı ortaklarıyla işbirliği yapıyor ve bunu yıllardır yapmaya kararlı. Geçmişte Sırbistan’a pek çok varlık teslim edildi, bunlardan en önemlileri şüphesiz Çin FK-3 orta menzilli uçaksavar füze sistemi ve Çin CH-95 ve CH-92A İHA’larıdır.
Çin’den gelen silah ve teçhizat dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir ancak asıl önemli olan ve vurgulanması gereken husus, Sırp Silahlı Kuvvetlerinin modern silah ve teçhizat sayesinde önemli ölçüde güçlenmesi ve böylece daha önce sahip olmadığı kabiliyetlere kavuşmasıdır.
Nerede yaşarlarsa yaşasınlar halkımızı koruyabilmek ve Sırbistan’ın bağımsızlığının garantörü olabilmek için hem insan kaynakları hem de silah ve askeri teçhizat bakımından kabiliyetlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz.
GT: Çin silah ve ekipmanları Sırp savunma kuvvetlerine ne gibi değişiklikler getirdi?
Vucevic: Silahlı kuvvetlerimizi modern silahlar ve askeri teçhizatla donatmak, askeri personelimiz için olduğu kadar vatandaşlarımız için de mükemmel bir haber. Birliklerimiz için ekipman tedariki ve birliklerimizin modernizasyonuna ilişkin tüm kararlar, Savunma Bakanlığı ve Sırbistan Silahlı Kuvvetleri’nin yetkili makamları tarafından yürütülen kapsamlı analizlere ve uzman değerlendirmelerine dayanmaktadır. Savunma kabiliyetlerimizi güçlendirmek ve savaşa hazırlık durumumuzu önemli ölçüde iyileştirmek için çabaladığımız modern silahlardan bahsediyoruz. Modern FK-3 uçaksavar sisteminin edinilmesinin hava sahamıza ve bir bütün olarak ülkemize ilave güvenlik sağladığı kesindir.
Ayrıca, Çinli ortaklarımızdan CH-95 uzaktan kumandalı uçakları alarak, bölgedeki ve dünyadaki birçok ülkenin sahip olmadığı havadan keşif ve hedef angajman kabiliyetlerimizi önemli ölçüde geliştirdik.
GT: Çin tarafından Sırbistan’a sağlanan silah ve teçhizatın çoğunlukla savunma amaçlı olduğunu ve öncelikle anavatanı korumak için kullanıldığını fark ettik. Ancak bazı Batılı medya kaynakları, Çin’in Sırbistan’a silah ve teçhizat sağlamasının bölgedeki askeri dengeleri değiştirdiği iddiasını abartma fırsatı buldu. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Vucevic: Savunma Bakanlığı ve Sırbistan Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin ve hava sahamızın savunmasına yönelik yeni ve modernize edilmiş silah ve askeri teçhizat sağlamak için büyük çaba sarf etmektedir.
Çin’den gelen silahların bölgedeki askeri dengeleri değiştirdiğini iddia edenler, konu komşularımızın uçak, topçu-füze sistemleri, zırhlı araçlar, zırh önleyici sistemler ya da amacı savunmanın tam tersi olan insansız hava araçlarıyla silahlanmasına gelince normal olarak hiçbir yorumda bulunmuyorlar.
Sırbistan, tüm güvenlik zorlukları, riskleri ve tehditleriyle yeterli bir şekilde mücadele edebilmek ve halkımızı ve ülkemizi koruyabilmek için ordusunu donatmaya ve savunma yeteneklerini geliştirmeye devam edecektir.
GT: Bazı Batılı ülkeler, Sırp hükümetine baskı yapmak için Kosova ve Metohiya meselesini kullandıkları gibi, şimdi de Tayvan sorununu kullanarak Çin’i çevrelemeye çalışıyorlar. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Vucevic: Çin’in Sırbistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına verdiği gönülden destek için gerçekten minnettarız. Çin’in Kosova-Metohiya meselesine ilişkin tutumu her zaman ilkeli ve tutarlı olmuştur; bu da iki ülke arasındaki gerçek dostluğun bir kanıtıdır.
Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı ve Sırbistan Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Aleksandar Vucic’in de defalarca ifade ettiği üzere, Sırbistan tek Çin politikasını desteklemekte ve birliğini tehdit eden tüm girişimleri kınamaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasını güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bizim için merkezi Pekin’de olan tek bir hükümet vardır ve Tayvan adasını Çin’in ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.
GT: Bazı Batılı ülkeler Çin’i sık sık “savaşçı” bir ulus olarak karaladı. Ancak gerçekte Çin, kendi yeniden birleşme davası da dahil olmak üzere uluslararası anlaşmazlıkların çözümü için her zaman barışçıl diyaloğu savunmuştur. Çin’in duruşunu nasıl görüyorsunuz ve sizce Çin dünya barışının korunmasında önemli bir güç olacak mı?
Vucevic: Çin nispeten kısa bir süre içinde büyük değişimler yaşadı. Elde ettiği başarılar tüm dünyanın dikkatini çekti.
Diğer büyük güçlerin aksine Çin, Sırbistan ile işbirliğini herhangi bir koşula bağlamamış ve çeşitli alanlardaki başarılarını özverili bir şekilde küresel hedeflere ulaşmaya adamıştır.
Çin’i bu zorlu zamanlarda geleneksel ve uzun vadeli dostumuz olarak görüyoruz, aynı zamanda Çin’in barış zamanı politikası ve akıllıca siyasi hamleleriyle sayısız kez kanıtladığı gibi küresel barış ve istikrara katkıda bulunan önemli faktörlerden biri olarak görüyoruz.
GT: Gelecekte Sırp ordusu Çin ordusu ile hangi alanlarda işbirliğini derinleştirecek?
Vucevic: Son on yılda Sırbistan ve Çin arasındaki askeri işbirliğinin yükseliş eğiliminde olduğunu görmekten memnuniyet duyuyorum. İki Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Xi Jinping arasındaki dostane ilişkiler ve karşılıklı saygı, başta savunma alanı olmak üzere tüm alanlarda işbirliğini büyük ölçüde kolaylaştırdı ve hızlandırdı.
Karşılıklı ilgi alanlarının neredeyse tamamında işbirliğimiz büyük sonuçlar vermiştir. Sırbistan-Çin ikili ilişkileriyle ilgili olarak, ülkemiz için çok önemli olan ekonomik işbirliği ve çok sayıda yatırımın yanı sıra ordular arası işbirliğini özellikle belirtmek isterim.
Gelecekteki ilişkilerimiz ve işbirliğimiz konusunda ise son derece iyimserim ve dostluğumuzun sürekliliğine güveniyorum. Çin bizim stratejik ortağımız ve Sırbistan’ın en güvenilir dostlarından biridir; dolayısıyla özellikle askeri-ekonomik, askeri-tıbbi ve askeri-eğitim işbirliği alanlarında olmak üzere genel ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğimize inanıyorum.
Diplomasi
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Çin ziyaretinde Xi Jinping ile ticaret ve güvenlik konularını görüştü

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü Pekin’de bir araya geldi. Luxon’un ofisinden yapılan açıklamada, iki liderin, Güney Pasifik’teki zorlukları ve ikili ilişkileri yönetmek için görüştüğü belirtildi.
Luxon, “Devlet Başkanı Xi ile görüşmem, bu önemli ilişkinin derinliğini ve genişliğini değerlendirmek ve ikili bağlarımızı yeniden teyit etmek için değerli bir fırsat oldu” dedi. Başbakan, “uluslararası kurallara dayalı sistem”i vurguladı ve Çin’i “küresel sorunların çözümüne yardımcı olma” konusunda “önemli bir rol” oynamaya çağırdı.
“Güçlü ve yenilikçi ekonomik ilişkilerimizin nasıl geniş bir alana yayıldığını özetledim” dedi. “Ticaret ve ekonomi bağlarımız birbirini tamamlayıcı nitelikte ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunuyor. Bu bağlar, Yeni Zelanda’nın ekonomisini büyütme hedefini de doğrudan destekliyor” ifadelerini kullandı.
Çin’in Xinhua haber ajansı, Xi’nin ülkesinin ve Yeni Zelanda’nın “birbirlerine saygı duymaları, farklılıkları kabul ederken ortak noktalar aramaları ve iki ülke arasındaki farklılıkları ve anlaşmazlıkları doğru bir şekilde görmeleri ve ele almaları” gerektiğini söylediğini aktardı.
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Kasım 2023’te liderlik görevini üstlendiğinden bu yana ilk kez Çin’e üç günlük ziyarette bulunuyor. İki gününü Şanghay’da geçiren Luxon, Yeni Zelanda ve Çinli şirketler arasında 871 milyon Yeni Zelanda doları (520 milyon ABD doları) değerinde ticari anlaşmaların imzalanmasını denetledi. Ziyareti sırasında, Yeni Zelanda’yı Çinli turistler ve öğrenciler için bir destinasyon olarak tanıttı.
Luxon’un Çin ziyareti, Yeni Zelanda’nın Güney Pasifik’teki çıkarlarını, Pekin’in bölgede artan iddialı etksiyle tehlikede hissettiği bir bir dönemde gerçekleşti.
Yeni Zelanda Çağdaş Çin Araştırma Merkezi direktörü Jason Young, Wellington ve Pekin arasındaki canlı ticarete dikkat çekerek, mart ayında sona eren mali yılda Yeni Zelanda’nın 21,5 milyar Yeni Zelanda doları değerindeki ihracatının %20’sinin Çin’e yapıldığını belirtti. Nikkei Asia’ya konuşan Young, “Yeni Zelanda’nın çıkarlarına uygun ekonomik işbirliği alanları olduğu açıktır ve Yeni Zelanda hükümeti bunları güçlendirmeye ve olumlu ilişkileri sürdürmeye çalışmaktadır” dedi.
Aynı zamanda, Yeni Zelanda’nın başlıca ortağı olan ve yakın bağları bulunan Pasifik ada ülkesi Cook Adaları ile Çin’in ilişkisinin derinleşmesi Yeni Zelanda’yı tedirgin ediyor. Luxon’un ofisinden cuma günü yapılan açıklamada Cook Adaları veya Çin’in Pasifik’teki faaliyetleri hakkında herhangi bir yorum yer almadı, ancak Luxon, Xi ile “Hint-Pasifik bölgesinde istikrarın ve gerilimin azaltılmasının gerekliliğini” görüştüğünü söyledi.
27.000 kişinin yaşadığı Cook Adaları, Yeni Zelanda ile “serbest birlik” anlaşması imzalamıştır Bu anlaşma kapsamında Yeni Zelanda, küçük Polinezya takımadalarına mali, savunma ve dışişleri desteği sağlamakta. Ayrıca Cook Adaları sakinleri Yeni Zelanda pasaportuna sahip.
Wellington ve Avarua hükümetleri ayrıca savunma ve ulusal güvenlik konularında “işbirliği ve yardımlaşma” ve “her iki tarafı veya birini etkileyebilecek her türlü risk” konusunda birbirlerine danışma yükümlülüğü altındadır.
Şubat ayında Cook Adaları, Wellington’u şaşırtarak Çin ile beş yıllık Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yanı sıra ekonomik işbirliği ve derin deniz maden arama ile ilgili diğer anlaşmalar imzaladı.
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters şubat ayında, Cook Adaları’nın “Yeni Zelanda’nın çıkarlarıyla önemli ölçüde çelişen” politikalar izlememesinin beklendiğini söyledi.
Perşembe günü Wellington, bu ayın başlarında Cook Adaları’na mali yıl için 18,2 milyon Yeni Zelanda doları tutarındaki kalkınma yardımını askıya aldığını doğruladı.
Peters’ın sözcüsü Nikkei’ye verdiği demeçte, ödemelerin “Cook Adaları ve Çin arasında imzalanan anlaşmalar ve bu anlaşmalar hakkında Yeni Zelanda ile istişare yapılmaması” nedeniyle “güven ve anlamlı katılım”ın yetersizliği nedeniyle askıya alındığını ve ilişkilerin onarılması ve güvenin yeniden tesis edilmesi için somut adımlar atıldığında yeniden başlayacağını söyledi.
ABD geri çekilirken Çin, Pasifik Adaları ülkelerine pazarlarını açma sözü verdi
Diplomasi
Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?

Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaşadığı anlaşmazlıkta Ermeni Kilisesi’ni desteklemesinin ardından Erivan’da tutuklandı. ‘İktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla’ suçlanan Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri’nin de kamulaştırılması gündemde. Moskova ise süreci yakından takip ettiğini açıkladı.
Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında yaşanan gerilimde kiliseye destek vermesinin ardından Erivan’da tutuklandı.
Sputnik Ermenistan ajansının 19 Haziran’da aktardığına göre, 18 Haziran akşamı mahkeme kararıyla iki ay süreyle tutuklanan Karapetyan, Erivan’daki Armavir adlı yeni cezaevine gönderildi.
Ermenistan Soruşturma Komitesi, Karapetyan’ı kamuoyuna açık bir şekilde iktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla suçladı.
İş insanı suçlamaları reddederken, avukatları iddiaları “saçma ve yasa dışı” olarak nitelendirdi. Hükümet ayrıca, Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırmaya hazırlanıyor.
Kilise desteği tutuklama getirdi
Rus iş insanına yönelik soruşturmanın fitilini, Ermeni Apostolik Kilisesinin Eçmiadzin’deki merkezini ziyareti sırasında kiliseye verdiği destek ateşledi.
Karapetyan, News.am‘e verdiği demeçte, “küçük bir grubun” Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutarak Ermeni Apostolik Kilisesine saldırdığını söylemişti.
Bu açıklamalardan bir gün sonra, 18 Haziran gecesi Karapetyan ve kardeşi Karen, Erivan’daki evlerinde gözaltına alınarak Soruşturma Komitesi’ne götürüldü.
Armenia Today gazetesinin haberine göre, güvenlik güçleri gözaltı öncesi evde arama yaptı ve daha sonra milyarderin evinin önünde toplanan yaklaşık 50 kişiyi de gözaltına aldı.
Mahkemenin tutuklama kararının hemen ardından avukatı aracılığıyla açıklama yapan Karapetyan, adliye önünde toplanan destekçilerine teşekkür ederek “Ermeni halkına ve Ermeni Apostolik Kilisesi’ne sadık kalacağını” ve hiçbir kararın “kendisini yolundan döndüremeyeceğini” belirtti.
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı
Paşinyan ile kilise arasındaki gerilim
Ermenistan’da Ermeni Apostolik Kilisesi ile Başbakan Paşinyan arasındaki gerilim, mayıs ayı sonlarında Paşinyan’ın sosyal medyadaki paylaşımlarıyla tırmanmıştı.
Paşinyan, Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu II. Garegin de dahil olmak üzere birçok din adamının bekarlık yeminine uymadığını ve görevlerini bırakmaları gerektiğini öne sürmüştü.
Kilise ise mevcut hükümetin politikalarını sık sık eleştirerek Paşinyan’ı istifaya çağırıyordu.
Karapetyan, gözaltına alındıktan sonra Taşir Grubu basın ofisi yöneticisi Zara Acemyan’ın Facebook hesabından yayımlanan açıklamasında, kendisine yönelik takibatın mevcut Ermeni yetkililerin acizliğini kanıtladığını ifade etti.
Ermeni Apostolik Kilisesi de yaptığı açıklamada, yetkililere Rus iş insanına yönelik takibata son verme çağrısında bulunarak, mahkemenin “utanç verici” kararının sadece kilisenin itibarına değil, Ermenistan’ın uluslararası imajına da bir darbe olduğunu vurguladı.
Karapetyan kim?
1965 yılında Ermenistan’ın Kalinino (1991’den sonra Taşir) şehrinde doğan Samvel Karapetyan, 1997’de Rusya’nın Kaluga kentinde Kalugaglavsnab şirketini satın aldı.
1999 yılında bu şirketin temelinde, inşaat, üretim, enerji ve satış firmalarının yanı sıra alışveriş merkezleri, oteller, restoranlar ve konut ağını da içeren 200’den fazla şirketten oluşan Taşir Grubu’nu kurdu.
Forbes‘a göre Karapetyan, 3,2 milyar dolarlık servetiyle Rusya’nın en zenginleri listesinde 44. sırada yer alıyor.
‘Paşinyan’ın eylemleri Karapetyan’ın reklamını yapıyor’
Öte yandan Kafkasya Enstitüsü’nden araştırmacı Grant Mikaelyan, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Karapetyan’ın iktidar ile kilise arasındaki mevcut krizi kendi siyasi hedefleri için kullanmaya karar verdiğini söyledi.
Mikaelyan’a göre, Rus iş insanının Ermenistan’da her zaman siyasi emelleri oldu ve aynı zamanda Paşinyan’ın politikalarından son derece rahatsız.
Mikaelyan, “Ermenistan başbakanının sosyal medyada Ermeni Apostolik Kilisesine yönelik hakaret seli ve bir iş insanının kişisel görüşünü ifade ettiği için tutuklanması, bu süreçte hukukun üstünlüğünün olmadığının bir göstergesi. Dahası, bugün resmi propaganda aktif olarak Karapetyan’ı Kremlin ile ilişkilendirmeye ve iş insanını Paşinyan’ı devirmek için bir koçbaşı olarak adlandırmaya çalışıyor,” dedi.
Paşinyan’ın politikalarından memnun olmayan yüksek bir vatandaş oranı olduğunu belirten siyaset bilimci, “Aslına bakılırsa, yetkililer bu uygunsuz eylemleriyle sadece iş insanının reklamını yapıyor,” diye ekledi.
Şirketine kamulaştırma kararı
Karapetyan’a yönelik operasyonların ortasında Paşinyan, Kasım 2020’den beri görevde olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Armen Abazyan’ı da görevden aldı.
Paşinyan, parlamentodaki açıklamaısnda bu kararı, eski Ulusal Güvenlik Teşkilatı başkanının dinlenme zamanının gelmesiyle açıkladı.
Fakat Hraparak gazetesine göre, Abazyan’ın görevden alınmasının muhtemel nedeni, Karapetyan’ın evinin avlusunda bir “baskın şovu” düzenlemeyi ve “onu asfalta yatırmayı” reddetmesiydi.
Paşinyan aynı açıklama, iktidardaki “Sivil Sözleşme” partisinin, Taşir Grubu’na ait Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketinin kamulaştırılmasına yönelik bir yasa tasarısı hazırladığını da duyurdu.
Paşinyan, bu karara Ermenistan’ın bölgelerini ziyareti sırasında “neredeyse bir enerji krizi” tespit etmesi üzerine vardığını iddia etti.
Başbakana göre şirket, daha sonra toplumsal hoşnutsuzluk ve siyasi bir kriz yaratmak amacıyla ülkede kasıtlı olarak bu durumu yarattı.
Taşir Grubu, şirketi Rus şirketi Inter RAO’dan Eylül 2015’te, Erivan’da elektrik tarifelerindeki artışa bağlı büyük protestoların ardından satın almıştı.
Karapetyan, geçen sene Armenia Today‘e verdiği mülakatta, şirketi satın aldıkları sırada Ermenistan Elektrik Şebekelerinin faaliyetlerinin tamamen felç olduğunu söylemişti.
Milyardere göre, önceki sahipler “onlarca yıl modernizasyon için bir kuruş bile ayırmamıştı” bu nedenle şirketi 2016’dan bu yana sadece modernizasyon için yaklaşık 680 milyon dolar ve yeni kapasiteler oluşturmak için yaklaşık 150-200 milyon dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Moskova ne söyledi?
Mikaelyan’a göre, Rus milyarderin tutuklanması Rusya-Ermenistan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Uzman, Karapetyan’ın Rus iş dünyasında önemli bir aktör olduğunu ve bu nedenle Moskova’nın duruma tepkisiz kalamayacağını ve siyasi kanallar aracılığıyla serbest bırakılması için ısrarcı olacağını öne sürdü.
Tutuklamanın hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Moskova’nın Karapetyan etrafındaki durumu takip ettiğini belirterek, tüm yasal haklarının korunması için kendisine gerekli desteğin sağlanacağını vaat etti.
Diplomasi
Türkiye, Rusya’dan petrol ithalatını son 12 ayın zirvesine çıkardı

Reuters haber ajansına göre Türkiye, haziran ayında Rusya’dan Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tonla son 12 ayın en yüksek seviyesine çıkaracak. Rafineri kâr marjlarının cazip olması ve mevsimsel talep artışının, alımların artmasındaki temel etkenler olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin, haziran ayında Rusya’dan yaptığı Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tona çıkararak son 12 ayın en yüksek seviyesine ulaştıracağı bildirildi.
Reuters haber ajansının iki kaynağa ve LSEG gemi takip sistemi verilerine dayandırdığı haberine göre, bu artışın arkasında rafineriler için cazip kâr marjları ve bölgedeki akaryakıta yönelik mevsimsel talep artışı yatıyor.
İthalat üç aydır artıyor
Türkiye’nin Ural petrolü ithalatı üst üste üçüncü ayda da artış gösterirken, Mart 2025’e kıyasla sevkiyattaki artışın 800 bin tonu aştığı belirtildi.
Bu durumun, kilit pazar konumundaki Hindistan’da Ural petrolüne olan talebi ve fiyatları desteklediği ifade ediliyor.
LSEG terminalindeki verilere göre, Türkiye’nin Ural petrolü ithalatında bir önceki zirve, ülkedeki rafinerilerin 1,76 milyon ton petrol aldığı Mayıs 2024’te kaydedilmişti.
Sevkiyat Baltık limanlarından yapılıyor
Haziran ayında Türkiye’ye ulaşan Ural petrolü sevkiyatının yapıldığı ana limanlar, yaklaşık 1,4 milyon tonluk toplam sevkiyatla Rusya’nın Baltık’taki limanları Primorsk ve Ust-Luga oldu.
Novorossiysk’ten ise yaklaşık 200 bin ton petrol sevk edildiği kaydedildi.
Sektörden iki kaynak ve Reuters ajansının hesaplamalarına göre, Rusya haziran ayında Primorsk, Ust-Luga ve Novorossiysk’ten yapılan petrol ihracatı ve transitini mayıs ayındaki seviyede, yani günde yaklaşık 2 milyon varilde tutacak.
Hindistan’a giden petrolün fiyatı rekor kırdı
Haziran ayı başında kaynaklar, Hindistan limanlarına temmuz ayında teslim edilecek Rus Ural petrolü partilerinin fiyatının, spot sevkiyatların azalması nedeniyle Kuzey Denizi göstergesi BFOE’ye (Brent) kıyasla 2022’den bu yana rekor seviyeye yükseldiğini bildirmişti.
Çin ve Türkiye’nin en büyük rafinerileri Rus petrolü alımına yeniden başladı
-
Görüş5 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu3 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi6 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3