Diplomasi
Sandu: AB’nin Moldova ve Ukrayna için ‘Marshall Planı’na ihtiyacı var

Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, AB’nin Moldova ve savaştan zarar gören Ukrayna’daki kalkınma projelerini finanse etmek için İkinci Dünya Savaşı dönemindeki ABD Marshall Planına benzer bir plan geliştirmesi gerektiğini söyledi.
AB’nin Brüksel’deki yıllık bütçe konferansında konuşan Sandu, “Nasıl ki Batı Avrupa’ya İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan Marshall Planı tarafından iktisadi bir can simidi sunulduysa, Moldova ve Ukrayna’nın da Avrupa Birliği’nin 21. yüzyıldaki güçlü bir muadiline ihtiyacı var,” dedi.
Eski ABD Başkanı Harry Truman tarafından 1948 yılında imzalanan ve dönemin Dışişleri Bakanı George Marshall’ın adını taşıyan Marshall Planı, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıma uğrattığı Avrupa ülkelerine milyarlarca dolarlık iktisadi yardım sağlamıştı.
Geçtiğimiz yıl Ukrayna ile birlikte AB ile katılım müzakerelerine başlamak için yeşil ışık alan Moldova, Avrupa’da kişi başına düşen en düşük ikinci GSYİH’ye sahip.
Sandu, “Marshall Planı, tükenmiş bir kıtaya kapitalizm ve demokrasinin komünizmin sunduğu her şeyden daha iyi bir yol olduğunu göstermek için tasarlanmıştı. Bugünün modern versiyonunun da AB üyeliği yolunda ilerleyen bizlere benzer bir umut sunması gerekecektir,” dedi.
Geçen yıl Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ülkesi için de benzer bir çağrı yapmıştı.
Şubat ayında yayınlanan Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, Ukrayna’nın yeniden inşası önümüzdeki on yıl içinde 486 milyar dolara mal olacak. 2023’te bu rakam 75 milyar dolar daha azdı.
Konuşması sırasında Sandu, AB bütçesinin sadece kritik yeşil, dijital ve altyapı projelerini finanse etmekle kalmayıp aynı zamanda Avrupa kıtası için ‘karanlık bir vizyona sahip güçler’ tarafından tehdit altında olan ‘değerleri korumaya’ yönelik olması gerektiğini vurguladı.
Sandu, “Tüm bunları hala yapmamız gerekiyor ama aynı zamanda hayat kurtarmaya, barışı geri getirmeye ve tarihin önemli anlarında özgürlüğü savunmaya da yatırım yapmamız gerekiyor,” diye ekledi.
Diplomasi
Paşinyan ve Aliyev, Abu Dabi’de barış için masaya oturdu

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Abu Dabi’de barış anlaşması müzakerelerine başladı. Ermenistan Başbakanlık Sözcüsü Nazeli Bagdasaryan görüşmeyi doğrularken, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise Moskova’nın sürece ‘her türlü desteği verdiğini’ belirtti. Tarafların, yıl sonuna kadar bir barış anlaşması imzalamayı hedeflediği bildiriliyor.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’de barış anlaşması müzakereleri için bir araya geldi.
İkilinin görüşmesi, Ermenistan Başbakanlık Sözcüsü Nazeli Bagdasaryan tarafından doğrulandı.
TASS haber ajansına konuşan bir kaynak, Paşinyan ve Aliyev arasındaki görüşmenin ana gündem maddesinin, yıl sonuna kadar imzalanması hedeflenen barış anlaşması metnindeki anlaşmazlıkların çözülmesi olduğunu belirtti.
Kremlin’den müzakerelere tam destek
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya‘nın Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki doğrudan görüşmeleri memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
Peskov, Bakü ve Erivan arasında bir barış anlaşması imzalanmasının bölgedeki durumun istikrara kavuşması için önemli bir adım olacağını ve Moskova’nın “bu sürece her türlü desteği sağladığını” ifade etti.
Paşinyan’ın BAE ziyareti
Ermenistan Başbakanı Paşinyan, 9 Temmuz’da BAE’ye bir çalışma ziyareti gerçekleştirmişti.
Paşinyan, bu ziyaret kapsamında BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid en-Nahyan ile Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış sürecini, Ermenistan hükümetinin “Barış Kavşağı” projesini ve ikili ilişkileri ele almıştı.
İki lider arasındaki bir önceki görüşme, mayıs ayında Arnavutluk’un başkentinde düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi marjında yapılmıştı.
ABD’den barış sinyali
Görüşmeler öncesinde, ABD’den de konuya ilişkin açıklamalar gelmişti. 30 Haziran’da Carnegie Endowment düşünce kuruluşu tarafından yayımlanan makalede, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Azerbaycan’ı Ermenistan toprakları üzerinden Nahçıvan’a bağlayacak güzergâh konusundaki önerisine değinilmişti.
8 Temmuz’da ise ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Erivan ile Bakü arasında yakında bir barış anlaşmasına varılacağını söylemişti.
Diplomasi
Trump’tan Brezilya’ya ‘Bolsonaro davası’ tehdidi

ABD Başkanı Donald Trump, eski Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro hakkındaki davayı gerekçe göstererek bu ülkeye yönelik %50’lik bir gümrük vergisi getirme tehdidinde bulundu.
Trump, sosyal medya hesabında yayınladığı bir gönderide, 2022 seçimlerinde yenilgisinin ardından darbe girişimi suçlamasıyla yargılanan eski sağcı başkan ve Lula’nın rakibi Jair Bolsonaro’ya atıfta bulundu.
Trump, bu değişikliği “kısmen Brezilya’nın özgür seçimlere ve Amerikalıların temel ifade özgürlüğü haklarına yönelik sinsi saldırıları nedeniyle” yaptığını belirterek, siyasi bir bağlantı kurdu.
Başkanlığı sırasında Trump’ın siyasi tarzını taklit eden Bolsonaro’ya yöneltilen suçlamalar, Brezilya’nın başkentinde seçim sonrası çıkan ve 6 Ocak 2021’de Washington’da yaşanan ayaklanma girişimiyle karşılaştırılan olaylara ilişkin soruşturmadan kaynaklanıyor.
Bolsonaro, yasal sorunları artarken defalarca Trump’tan yardım istedi.
Trump’ın açıklamasının ardından Brezilya reali ABD doları karşısında yaklaşık %3 değer kaybetti, ABD’de işlem gören ve ülkenin hisse senetlerini izleyen en büyük borsa yatırım fonu olan iShares MSCI Brazil ETF ise piyasa kapanışında yaklaşık %2 değer kaybetti.
Brezilya, Trump’ın nisan ayında açıkladığı “karşılıklı” gümrük vergileri kapsamında en az %10’luk bir vergiye tabi olacaktı.
Trump’ın son günlerde yayınladığı 20’den fazla mektubun sonuncusu olan bu mektup, daha önce açıklanan oranlarda yapılan ilk önemli artış oldu.
Duyurunun ardından kısa bir süre sonra Lula, durumdan haberdar iki kişiye göre, Maliye Bakanı Fernando Haddad, Dışişleri Bakanı Mauro Vieira ve Brezilya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının da başkanı olan Başkan Yardımcısı Geraldo Alckmin’in de aralarında bulunduğu üst düzey kabine üyelerini başkanlık sarayında bir toplantıya çağırdı.
Çarşamba günü geç saatlerde sosyal medyada yayınlanan bir gönderide Lula, Brezilya’ya kimse tarafından “ders verilemeyeceğini” belirterek, darbe planlayanlara karşı açılan davanın yalnızca ülkenin adalet sisteminin meselesi olduğunu ve “müdahale veya tehdide tabi olmadığını” ekledi.
Lula, “Herhangi bir tek taraflı tarife artışı, Brezilya’nın iktisadi karşılıklılık yasası ile karşılık görecektir. Brezilya halkının egemenliği, saygısı ve çıkarlarının kararlılıkla savunulması, dünyayla ilişkilerimizi yönlendiren ilkelerdir,” dedi.
ABD, Brezilya’nın Çin’den sonra en büyük ikinci ticaret ortağı ve bu kadar yüksek bir gümrük vergisi, Güney Amerika ülkesinin bazı sektörlerine önemli zarar verebilir.
Bloomberg’e konuşan Morada Capital CEO’su Felipe Arslan, “Çelik ürünleri, ulaşım ekipmanları (özellikle uçak ve uçak parçaları), özel makineler (inşaat ekipmanları gibi) ve metalik olmayan mineraller, Brezilya’nın ABD’ye ihracatının önemli bir bölümünü oluşturuyor,” dedi.
İktisadi etkilerin ötesinde, analistler gümrük vergilerinin siyasi sonuçları hakkında endişelerini dile getirdi.
ABD ve Brezilya, ideolojik farklılıklara sahip başkanlar tarafından yönetilse bile uzun süredir güçlü ilişkiler içinde olan tarihi ortaklar ve Trump’ın dinamik açıklaması bu ilişkileri tehlikeye atma riski taşıyor.
UBS Global Wealth Management’ın Brezilya makroekonomi başkanı Solange Srour, “Bu sadece ikili ticaret meselesi değil. Bu gümrük vergileri, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin kurumsal olarak bozulduğunu ve zarar gördüğünü gösteriyor. %50’lik gümrük vergisi, birçok durumda ihracatı imkansız hale getirebilir,” dedi.
Trump’ın açıklaması, BRICS bloğu üyesi gelişmekte olan ülkelere “Amerika karşıtı politikaları” nedeniyle ek gümrük vergileri uygulama tehdidinde bulunmasından sadece birkaç gün sonra geldi.
Bu hafta Lula’nın Rio de Janeiro’da ağırladığı BRICS liderleri, resmi bildirilerinde ticareti bozan gümrük vergisi politikaları ve İran’a yönelik askeri saldırıları eleştirmişlerdi. Bu adımlar, ABD’ye doğrudan meydan okumaktan kaçınsalar da Trump ile aralarında anlaşmazlık yaratmıştı.
Görevinin ilk aylarında Brezilya’dan pek bahsetmeyen Trump, pazartesi günü Bolsonaro’nun savunmasına koşarak Güney Amerika ülkesini eski başkanına “siyasi zulüm” yapmakla suçladı.
Mektupta Trump, yetkililere Bolsonaro’ya yönelik darbe girişimi iddialarıyla ilgili suçlamaları düşürme çağrısını yineledi.
Trump, “Bu dava görülmemeli. Bu bir cadı avı ve derhal sona erdirilmeli!” diye yazdı.
Trump ayrıca, ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’e, Brezilya’nın “Amerikan şirketlerinin dijital ticaret faaliyetlerine yönelik devam eden saldırıları”nı gerekçe göstererek, ülkeye karşı 301. madde soruşturması başlatılması talimatını verdi.
Potansiyel olarak haksız ticaret uygulamalarını soruşturmak için kullanılan bu tür bir soruşturma, ABD’nin Brezilya’ya ek yaptırımlar uygulamasına yol açabilir.
Pazartesi günü, Lula BRICS zirvesinin sonunda Trump’ı sert bir şekilde eleştirerek, kendi işine bakmasını ve “sosyal medyada gümrük vergileriyle tehdit etmekten sorumlu olmadığını” söyledi.
Lula ayrıca dünya liderlerini, uluslararası ticaretin dolara olan bağımlılığını azaltmanın yollarını bulmaya çağırdı.
Bolsonaro’nun yargılanmasını denetleyen Brezilya Yüksek Mahkemesi sözcüsü yorum yapmaktan kaçındı. Çarşamba günü erken saatlerde, Brezilya Dışişleri Bakanlığı, Bolsonaro hakkındaki açıklamaları hakkında bilgi vermek üzere ABD’nin Brezilya’daki en üst düzey temsilcisini toplantıya çağırdı.
Brezilya, Trump’ın en son gümrük vergisi hedefleri arasında sıra dışı bir konumda bulunuyor, çünkü ABD ile ticaretinde açık verirken, diğer ülkelerin neredeyse tamamı büyük fazla veriyor. İstatistiklere göre, 2024 yılında Brezilya yaklaşık 44 milyar dolarlık Amerikan ürünü ithal ederken, ABD’nin Brezilya’dan ithalatı yaklaşık 42 milyar dolar oldu. Brezilya, ABD’nin en büyük 20 ticaret ortağı arasında yer alıyor.
Diplomasi
Papa, Kiev ve Moskova için Vatikan’da müzakere teklifini yineledi

Papa XIV. Leo, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmede, Kiev ve Moskova arasında olası barış müzakerelerine Vatikan’da ev sahipliği yapma teklifini yineledi. Moskova ise iki Ortodoks ülke arasındaki görüşmelerin Katolik bir devlette yapılmasının ‘şık olmayacağını’ belirterek bu teklifi ‘gerçekçi değil’ diyerek reddetti.
Papa XIV. Leo, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmede, Kiev ve Moskova arasında olası barış müzakerelerine Vatikan’da ev sahipliği yapma teklifini bir kez daha dile getirdi.
Kutsal Makam Basın Dairesinden yapılan açıklamaya göre Papa, savaşın sona erdirilmesi ve adil bir çözüm bulunması çabalarını ele aldığı görüşmede, Vatikan’ın hem Ukrayna hem de Rusya temsilcilerini ağırlamaya hazır olduğunu teyit etti.
Vatican News tarafından aktarılan resmi açıklamada, “Papa [XIV. Leo], olası müzakereler için Vatikan’ın hem Ukrayna hem de Rusya temsilcilerini ağırlamaya hazır olduğunu doğruladı,” ifadeleri kullanıldı.
Papa’dan esirlerin serbest bırakılması çağrısı
Görüşmede Papa XIV. Leo, Ukrayna’daki çatışmalarda hayatını kaybeden çok sayıda kurban nedeniyle duyduğu üzüntüyü dile getirerek Ukrayna halkına dualarını ve daimi desteğini sundu.
Papa ayrıca, esirlerin serbest bırakılması ve Rusya’ya götürülen Ukraynalı çocukların geri gönderilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Vatikan’da müzakere yapılması fikri ilk olarak mayıs ayında ABD Başkanı Donald Trump tarafından kamuoyuna duyurulmuş, kısa bir süre sonra Papa da bu girişime destek vermişti.
The Washington Post gazetesinin haberine göre İtalya, olası istişarelere katılacak Rus heyetinin geçişini sağlamaya hazır olduğunu Moskova’ya bildirmişti.
Moskova’dan ret
Ancak Moskova, bu senaryoyu neredeyse anında reddetti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Vatikan’da yapılacak müzakereleri “gerçekçi değil” olarak nitelendirerek böyle bir seçeneği tartışmanın bile “zihinsel kabiliyetlerin boşa harcanması” olduğunu söyledi.
Lavrov, iki Ortodoks ülke arasındaki görüşmelerin Katolik bir devletin topraklarında yapılmasının “şık olmayacağını” savundu.
Bakan ayrıca, çatışmanın “nedenlerinden biri” olarak Kiev’in “Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ni yok etme” politikası izlediği iddiasını öne sürdü.
Rus Ortodoks Kilisesi de şüpheci
Vatikan’ın barış girişimlerine şüpheyle yaklaşan bir diğer kurum ise Rus Ortodoks Kilisesi oldu. Bloomberg‘in haberine göre, Rus Ortodoks Kilisesi, Kutsal Makam’ı Ukrayna topraklarında “tarihsel bir rakip” olarak görüyor.
Kilise, Moskova Patrikhanesi’ne bağlı Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ne ait mabetlerin kapatılmasına “tepki göstermemesi” nedeniyle Vatikan’ı eleştiriyor.
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Ortadoğu1 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım