Bizi Takip Edin

Rusya

Urallarda kurye grevi: Rusya’nın emek dünyasında yeni bir dönem mi?

Yayınlanma

Son günlerde Rusya’nın Yekaterinburg kentindeki Ozon perakende sitesinin kuryeleri greve başladı. Özellikle kuryeler ürünlerin geç teslim edilmesiyle karşı karşıya kaldıklarını ve bu nedenle gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Ozon, Rusya’nın en büyük e-ticaret firmaları arasında. Şirketin 2023 yılındaki geliri 424 milyar rubleydi. Data Insight’a göre, 2023 yılında Ozon’un sitesi ayda 316 milyon kez ziyaret edildi.

Grev olgusu 1990’lardan bu yana Rusya’da pek alışıldık bir olgu değil. Fakat geçtiğimiz yıllarda, “iste gelsin” ekonomisinin Batı’daki benzer türden süreçleri de gözlemlenmişti. Nitekim pandemi zamanında uygulanan “kapanmalar”, teknoloji tekellerinin distopik bir gelecek kurgulamasına neden olacak teknolojik ve iktisadi gelişmeleri hızlandırdı. Buna, “kapanma” döneminde Amerikan teknoloji devlerinin kârlarına kâr katmaları da eklenebilir. Bundan Rusya’daki Ozon ve Wildberries gibi e-ticaret tekelleri de azade değil. Bu gibi devasa örgütlenmelerin “hayatı kolaylaştıran” uygulamaları, aslında korkunç bir emek sömürüsünün üzerinde yükseliyor.


Urallarda kurye grevi: Serbest çalışanlar protesto gücüne dönüşüyor

Sergey Aksyonov, Svobodnaya Pressa

22 Temmuz 2024

21 Temmuz’da Yekaterinburg’da Ozon araç kuryeleri gayri resmi bir grev düzenledi. E1 adlı yerel portal, ilgili videoyu yayımladı ve kuryelerin toplu halde sefere çıkmayı reddettiklerini bildirdi. Eyleme yaklaşık 70 kişi katıldı. Videoyu kayda alan muhabir, “Herkes arabaları geri getiriyor. Küçük bir olay olsa da bir zafer. Harika bir an. Güzel insanlar. Sonunda!” diyerek Ozon deposunda yaşananları duygusal bir şekilde yorumladı.

Gazetenin aktardığına göre, sürücülerin şikayetleri şöyle: “Ürünlerin geç teslim edilmesi, yüklemelerin sabah 10 ya da 11’de başlaması ve uzun mesafe rotalarının gece 12.00’ye kadar, hatta daha geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalması. Fazla mesai ödemelerinde gecikmeler, bazı kuryeler hiç ödeme almıyor. Parça başına 2 ruble ödenen hacimli ürünlerin ağırlığı 30 kilogramı aşabiliyor. İş hacmi artıyor, ödemeler yerinde sayıyor ama maaş sabit kalıyor.”

Grevdeki kuryeler, Moskova yönetiminden umutlu. Şirket, protestonun varlığını kabul ediyor ama durumu hafifletmeye çalışarak eylemin ölçeğinin iddia edildiği kadar büyük olmadığını vurguluyor. Ozon şirketi, TASS’a yaptığı açıklamada, “Bu sorunu halihazırda çözüyoruz, depo çalışanlarının sayısını artırıyoruz… Bölgedeki tüm kuryelerin vardiyaya çıkmadığına dair haberler de doğru değil. Şirket ortaklarının beşte birinden azı başvurdu,” dedi.

Bölgedeki ürün teslimatının felce uğraması ihtimali göz ardı edilmiyor, çünkü grev, E1’in haziran başında yazdığı yerel şubenin uzun süren krizinin ortasında patlak verdi (bazı müşterilere teslimat yarım aydan fazla gecikti). Daha önce, ürünleri teslim eden kamyon sürücüleri Koltsovo’daki Ozon deposunda bir hafta boyunca geceyi geçirerek, bekleme süresinden dolayı para kaybetmişti. Ancak o zaman grev yapılmamış, sürücüler medyaya şikâyet etmişti.

Ozon, sorunu hızla çözmek zorunda, zira teslimat hatası müşteri kaybına neden olacak. Bu arada şirket, daha önce böyle bir stres testinden geçmişti; St. Petersburg’daki kuryeleri maaşları nedeniyle greve gitmişti. Ozon’un başlıca rakibi Wildberries de benzer sorunlar yaşadı. Aşırı cezalar yüzünden şirketin Moskova’daki teslimat noktalarının sahipleri isyan çıkardı. Hatta Devlet Duması üyeleri bile duruma müdahale etti.

Örnek niteliğinde ve belki de en sert hadise, Aralık 2022’de Kurye Sendikası tarafından düzenlenen Yandex-Yemek şirketinin yüzlerce kuryesinin beş günlük grev girişimiydi. Protestocular, “sektörün tekelleşmesi” ve ceza sistemi nedeniyle ödemelerin azaltılmasından memnun değildi. Talepler arasında, kuryelerle iş sözleşmesi yapılması ve yaya kuryeler için teslimat bölgesinin 2 kilometreye düşürülmesi vardı.

Önerilen yöntemler, sendikal mücadele pratiğinde alışılmadık ve sertti. Yandex’in ortaklarına baskı yapmak için restoran kasalarını bloke etme niyeti, sert bir tepkiyi beraberinde getirdi. Sendika lideri Kirill Ukrayintsev yakalandı, gözaltı merkezine kondu ve Rusya Federasyonu Ceza Kanunu’nun 212. maddesinin 1. fıkrası uyarınca mahkûm edildi. Aynı zamanda, “yattığı süre göz önünde bulundurularak” mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Bu nedenle, Yekaterinburg’daki Ozon araç kuryelerinin grevinin akıbeti belirsiz. Bir yandan, şirketin sorunu hızlı bir şekilde çözmesi için protestocuların taleplerini karşılaması gerekiyor. Öte yandan, SSCB’nin çöküşünden sonra yeniden tesis edilen “başkaldıranları” bastırma geleneği, yönetimi sonuna kadar direnmeye zorluyor.

Geçen gün tüccarlar da siyasi destek aldı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, kuryelerin maaşlarında aşırı artışa izin verilmemesini talep etti. Kuryelerin [“Getir, git, karışma?”] mühendisler kadar kazanmaması gerektiğini dile getirdi. Gerçi sanayideki personel eksikliğinden yakındı ama iş dünyası elbette onun bu tavrını kendine makul olarak yorumluyor.

Dikkate değer olan, son yıllarda grev teşebbüslerinin ve diğer işçi haklarını savunma eylemlerinin en yüksek sesle, İngiliz bir iktisatçının terimiyle, “güvencesiz” istihdamda çalışan —kuryeler, şoförler, taksi şoförleri, mağaza görevlileri gibi, istikrarsız ücretleri olan, genelde iş ilişkilerinin tam veya kısmi gayri resmi olması ya da özel bir hukuki statü nedeniyle sosyal güvenceleri bulunmayan çalışanlar.— işçilerden gelmesi.

Bu özgünlük, bir süredir serbest meslek olarak kendini gösteriyor. Başbakan Mişustin’in deneyi başarılı oldu ve milyonlarca Rusyalı, emeklerini devletin gözünde “aklamak”, sağlık sigortası imkanına kavuşmak, hastalık izni almak ve isterlerse emeklilik katkılarında bulunmak için mütevazı bir vergi ödemeyi kabul ederek gri bölgeden çıktı. İşgücü piyasasında adeta bir devrim yaşandı.

Peki ya proletarya? Bilindik işçiler ortadan kaybolmadı, yalnızca ülkenin uzun yıllar süren sanayisizleşmesi nedeniyle sayıları ve istihdamdaki payları azaldı. Fakat haklarını şiddetle savundukları durumları hatırlamak neredeyse imkânsız. Çok mu yıprandılar acaba? Protesto etmek büyük bir risk mi taşıyor, hareket edersen Kirill Ukrayintsev gibi hapse mi atılırsın? Yine de kredi ödemek zorundasın, karın başının etini yiyor…

Geleneksel işçilerin protesto faaliyetlerinin zirvesi 2000’lerdi. O dönemde, Ford’un Vsevolojsk fabrikasındaki grevler Aleksey Etmanov’un öncü sendikası tarafından yürütüldü, Ural alüminyum eritme tesisindeki işçiler Sergey Kogan’ın Nabat sendikası tarafından şiddetle savunuldu, Profsvoboda’nın kurucusu Aleksandr Zaharkin Surgut mahkemelerinde mücadele verdi ve Alrosa işçilerinin haklarını koruma mücadelesi sendika lideri Valentin Urusov’a hapis cezası olarak geri döndü.

Bunların tamamı, ilgili yasa temelinde yeni kurulan sendikalar tarafından organize edilen protestolardı ve başlangıçta büyük sendika birliklerinden destek göremediler. Liderleri, kurallara net bir şekilde uyulursa hakikatin yanlarında olacağını düşünüyordu. Çoğu durumda hüsrana uğradılar. Yeni yaşam efendileri, ücretli çalışanlara serf gibi davrandı ve onları acımasızca “kırbaçladı”.

Geçmişe, Rusya’nın modern tarihinin en başına, Yeltsin dönemine bakarsak, büyük çaplı protestolardan hiç bahsedemeyiz. İçeriden alınan bilgilere göre, madencilerin Moskova’daki hükümet binasının önünde Gorbat Köprüsü’nde kasklarını yere vurarak gerçekleştirdikleri en meşhur gösteri, Boris Berezovskiy ile o zamanki Başbakan Yardımcısı Nemtsov arasındaki siyasi ihtilafın bir parçasıydı. Nihayetinde hiçbir şeyle sonuçlanmadı.

Bu nedenle, 1993’ten sonra işçi hakları mücadelesinde üç aşama ayırt edilebilir. Birincisi, kapitalizmin kurulması aşamasıydı; neredeyse hiç protesto yoktu ve Sovyet sonrası sendikalar Tüm Sendikalar Merkez Konseyi’nin mal varlığı üzerinden para kazandı. İkincisi, kapitalizmin gelişmesi ve yeni, özgür, ancak örgütsel olarak zayıf sendikaların ortaya çıkmasıydı; bu sendikaların faaliyetleri eninde sonunda bastırıldı. Üçüncüsü ise, günümüzdeki serbest çalışanların protestoları.

Serbest çalışanların özel bir statüsü var; bu statü, küçük ölçekte de olsa, esasen bir işvereninkine eşit. Nitekim Ozon gibi şirketler serbest çalışanları veya tek sahipli girişimcileri işe alırken, “Kurye ortakları arıyoruz,” der. Ortaklar! Hakikaten de stratejik olarak belirli bir işverene bağlı değiller, zira aynı anda birkaç işverenle çalışma ve duruma göre onları değiştirme imkanına sahipler. Serbestler.

Bu nedenle, protesto hareketinin temeli olarak bu kategorinin büyük potansiyeli var. Sadece grev uğruna grev yapmaktan bahsetmiyoruz. Ancak iş ilişkileri adil bir şekilde düzenlenmeli. Devlet sıradan insanların çıkarlarını çok fazla önemsemiyorsa, işveren onları sıkıştırıyorsa ve büyük sendika birliklerinin buna vakti yoksa —ticari faaliyetlerle meşgul olduklarından— geriye tek bir şey kalıyor: Yekaterinburg’da olduğu gibi, haklarını kendileri savunmak.

Şu ana kadar görünen o ki, “grevlerin” çoğu belirsiz bir şekilde istihdam edilenler tarafından organize ediliyor. Buna spontane grevler de dahil. Dijitalleşme, işverenlere de çalışanlara da avantajlar sağlıyor. Yine de kolektif yapılar olmadan hareket etmek mümkün değil. Belirli bir sorunu, yerel bir meseleyi çözmek mümkün, ancak ülke genelinde başarıyı sistematik olarak pekiştirmek için yasalarda değişiklik yapılması gerekiyor.

Yeni Emek Sendikası’nın operasyon merkezi başkanı Aleksey Nejivoy, “Serbest çalışanların köleye dönüşmemesi için kamu ve sendika örgütlerinin buna dahil olması gerekiyor. Yasaların yeni bir kodifikasyonuna, yeni çalışma ilişkilerine ihtiyacımız var. Dört taraflı, yani müşteri, çalışan, yüklenici ve sendikanın olduğu sözleşmeler gerekiyor,” dedi.

Bu, tüm solcular için önemli bir konu. Bu tür yenilikler milyonlarca Rus’u etkileyecek. Yekaterinburg’da ve diğer her yerde bekleniyorlar.

Rusya

Medvedev: Bazı ülkeler İran’a nükleer silah vermeye hazır

Yayınlanma

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, ABD’nin İran’daki üç tesise yönelik saldırısını değerlendirdi. Medvedev, barış güvercini olarak gelen Trump’ın ABD için yeni bir savaş başlattığını, İran’ın nükleer programına devam edeceğini ve bu saldırının Tahran’ı daha da güçlendirdiğini belirtti.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, ABD’nin gece saatlerinde İran’daki üç noktaya düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “Barış güvercini olarak gelen Trump, ABD için yeni bir savaş başlattı,” ifadelerini kullandı.

Medvedev, ABD’nin bu adımla kendisini kara operasyonu ihtimali de olan yeni bir çatışmanın içine soktuğunu belirtti.

Telegram kanalı üzerinden yaptığı yorumlarda Medvedev, saldırıların sonuçlarını değerlendirerek Washington yönetimini ve İsrail’i sert bir dille eleştirdi.

‘İran nükleer programına devam edecek’

TASS ajansının aktardığına göre Medvedev, ABD’nin gece saldırısıyla neyi başardığını sorgulayarak, “Görünen o ki nükleer döngünün kritik altyapısı ya hiç zarar görmedi ya da önemsiz ölçüde etkilendi,” dedi.

Bu durumun sonuçlarına dikkat çeken Medvedev, “Nükleer materyallerin zenginleştirilmesi ve artık açıkça söylenebilir ki gelecekteki nükleer silah üretimi devam edecektir,” diye yazdı.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

‘Bazı ülkeler İran’a nükleer silah vermeye hazır’

Rus yetkili, ABD’nin saldırısının ardından bazı ülkelerin Tahran’a nükleer silah vermeye hazır olduğunu iddia etti. Medvedev, “Bir dizi ülke, İran’a doğrudan kendi nükleer mühimmatını tedarik etmeye hazır,” ifadesini kullandı.

Saldırının İran’daki siyasi rejimi zayıflatmak yerine daha da güçlendirmiş olabileceğini vurgulayan Medvedev, şu değerlendirmeyi yaptı:

“İran’ın siyasi rejimi ayakta kaldı ve yüksek bir ihtimalle daha da güçlendi. Halk, kendisine sempati duymayanlar bile, ruhani liderliğin etrafında kenetleniyor.”

Medvedev ayrıca, “Dünyadaki mutlak çoğunluk, İsrail ve ABD’nin eylemlerine karşı,” diyerek uluslararası tepkiye dikkat çekti.

Medvedev, Trump’a yönelik alaycı bir üslupla, “Bu tür başarılarla Trump, Nobel Barış Ödülü’nü göremez, bu adaylığın tüm satılmışlığına rağmen. İyi başlangıç, tebrikler Sayın Başkan!” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.

İranlı diplomat: Amerika ve İsrail’in asıl hedefi İran’ın içeriden çöküşüydü

Okumaya Devam Et

Rusya

Putin: Ukrayna’nın teslim olmasını beklemiyoruz

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. Putin, Ukrayna’dan teslimiyet beklemediklerini ancak ‘sahadaki gerçeklerin’ kabul edilmesini istediklerini belirtirken, Rus ekonomisinin rekorlar kırdığını ve yeni hedefler belirlediklerini vurguladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu‘nun (SPIEF) genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada, Ukrayna’daki durumdan Rusya ekonomisinin geleceğine kadar bir dizi konuda önemli mesajlar verdi.

Putin, Rusya’nın Ukrayna’dan bir teslimiyet beklemediğini ancak “sahadaki gerçeklerin” kabul edilmesinde ısrarcı olduğunu belirtti.

Konuşmasının ardından uluslararası politikaya ilişkin soruları da yanıtlayan Putin, Rus ekonomisinin rekor seviyede düşük işsizlik ve yüksek büyüme rakamlarına ulaştığını ifade etti.

‘Ukrayna’nın teslim olmasını beklemiyoruz’

Vladimir Putin, Rusya’nın Ukrayna’dan teslimiyet talep etmediğini ancak mevcut “sahadaki gerçeklerin” tanınması gerektiğini vurguladı. Ruslar ve Ukraynalıların “tek bir halk” olduğunu savunan Putin, “Bu anlamda bütün Ukrayna bizimdir. Rus askerinin ayağının bastığı her yer bizimdir,” ifadelerini kullandı.

Sumi’yi alma gibi bir görevleri olmadığını ancak bu olasılığı da dışlamadığını belirtti.

Putin ayrıca, Ukrayna’nın Rusya topraklarına “kirli nükleer bomba” atma niyetine dair bir kanıtları olmadığını söyleyerek, “Bu, Kiev rejiminin son hatası olur. Moskova’nın bu durumda yanıtı sert ve feci olur,” dedi.

St. Petersburg Ekonomi Forumu’nun üçüncü gününde neler konuşuldu?

Ekonomide tarihi rekorlar

Putin, Rusya’nın gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) büyüme hızının yüzde 4’ü aşarak gelişmiş ülkeleri geride bıraktığını ve Rusya’nın Avrupa’nın en büyük ekonomisi olduğunu söyledi.

Ham madde gelirlerinin ekonomideki belirleyici rolünün azaldığını ve büyümenin sadece savunma sanayiine bağlı olmadığını vurguladı.

16 Haziran itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 9,6 olduğunu belirten Putin, hükümetin aktif çalışmaları ve Merkez Bankası’nın adımlarının enflasyonun yavaşlamasında rol oynadığını ifade etti.

Devlet Başkanı, ülkenin durgunluk ve resesyona izin vermemesi gerektiğini söyledi.

İşsizliğin yüzde 2,3 ile tarihi rekor seviyeye düştüğünü ve Kuzey Kafkasya bölgelerinde bu oranın yarı yarıya azaldığını belirten Putin, yoksulluğun da yüzde 7,2’ye gerileyerek rekor kırdığını ve hedefin yüzde 5’in altına inmek olduğunu açıkladı.

İş dünyası ve teknolojiye yeni vizyon

Putin, Rus ekonomisinin daha teknolojik hale gelmesi gerektiğini ve rekabetçiliğin yerli teknolojilere dayanması gerektiğini belirtti.

Son iki yılda patent başvuru sayısının yüzde 13 arttığını söyledi. Dijital rublenin kullanımının yaygınlaştırılması çağrısında bulunan Putin, birikmiş milyonlarca ton zararlı atıktan değerli bileşenlerin çıkarılması için projeler başlatılmasını önerdi.

İş dünyasının maliyetlerinin ciddi şekilde azaltılması gerektiğini vurgulayan Putin, “Daha güçlü olmak istiyoruz,” diyerek Rusya’nın 2030 yılına kadar iş yapma kolaylığı açısından en iyi 20 ülke arasına girmesi gerektiğini hedef olarak gösterdi.

Putin ayrıca, savunma ve sivil sanayi şirketleri arasındaki ayrımın kaldırılması gerektiğini belirterek, ordunun en modern ve sahada kendini kanıtlamış teknolojilerle donatılacağını ifade etti.

BRICS’in küresel ekonomideki payı artacak

Uluslararası ilişkilere de değinen Putin, Rusya ve Çin’in yeni bir dünya düzeni kurmadığını, mevcut düzeni şekillendirdiğini söyledi.

BRICS’in küresel ekonomideki payının yüzde 40 olduğunu ve bunun artmaya devam edeceğini “tıbbi bir gerçek” olarak nitelendirdi.

Putin, dünyaya siyasi manipülasyonlardan ve yeni sömürgecilik ilkelerinden arınmış yeni bir kalkınma modeli sunulması gerektiğini belirtti.

İran’daki Buşehr Nükleer Santrali’nde çalışmaların sürdüğünü ve Netanyahu ile Trump’tan buradaki Rus personelin güvenliğine dair güvence aldıklarını aktaran Putin, Rusya’nın İran’ı barışçıl nükleer enerji çalışmalarında her zaman desteklediğini ve bu alandaki haklarını savunduğunu ekledi.

Putin, Domodedovo Havalimanı’na kayyum atanmasının devletleştirmeyle bir ilgisi olmadığını, uzun yıllardır devam eden bir anlaşmazlığın mahkeme kararıyla sonuçlandığını da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Rusya

St. Petersburg Ekonomi Forumu’nun üçüncü gününde neler konuşuldu?

Yayınlanma

St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nun (SPIEF) üçüncü gününde Rusya ekonomisinin geleceği masaya yatırıldı. Kremlin’in resesyon uyarısı yaptığı forumda, yüksek faiz oranlarının ekonomiyi ‘soğuttuğu’ ve şirketleri ‘iflas öncesi’ duruma getirdiği yönündeki endişeler dile getirildi. Enerji alanında ise Gazprom’un Çin ile yeni bir doğalgaz anlaşması imzalaması ve lityum üretimine başlama planları öne çıktı.

St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nun (SPIEF) üçüncü gününde, Rusya ekonomisinin geleceğine ilişkin endişeler ve yeni büyüme modeli arayışları tartışıldı.

Kremlin’den gelen resesyon uyarısı, yüksek faiz oranlarının ekonomiyi “soğuttuğu” yönündeki tartışmaları alevlendirirken, enerji devleri Çin ile yeni anlaşmalar imzalayarak ve stratejik madenlere yönelerek ülkenin geleceğine dair önemli sinyaller verdi.

Kremlin’den resesyon uyarısı

Forumda konuşan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ekonominin zamanında hızlanmaya başlamaması durumunda Rusya’da resesyon riskinin bulunduğunu belirtti. Peskov, “Eğer biraz hızlanmaya başlamazsak, Merkez Bankası’nın daha önce aldığı önlemler ekonomiyi gerçekten de önemli ölçüde yavaşlatabilir. O zaman resesyon riski ortaya çıkar,” ifadelerini kullandı.

Ekonomik Kalkınma Bakanı Maksim Reşetnikov da para ve kredi politikası dahil olmak üzere doğru kararlar alınması halinde Rusya’nın resesyonla karşı karşıya kalmayacağını söylerken, iş dünyasındaki mevcut hissiyatın “resesyonun eşiğine gelindiği” yönünde olduğunu kabul etti.

Maliye Bakanı Anton Siluanov ise ekonomide bir “soğuma” yaşandığını ancak “soğumayı her zaman yazın takip ettiğini” dile getirdi.

Rusya Sanayici ve Girişimciler Birliği (RSPP) Başkanı Aleksandr Şohin, durumun daha endişe verici olduğunu vurguladı.

İnterfaks‘a konuşan Şohin, yüksek faiz oranlarının birçok şirketi “iflas öncesi” duruma getirdiğini söyledi.

Şohin, “Durumun sistemik olarak basit olmadığını görüyoruz. Yüksek faiz oranı nedeniyle ödeme zincirleri çöküyor, büyük şirketler bile tedarik ödemelerini geciktiriyor. Bu durumdan en çok küçük ve orta ölçekli tedarikçi işletmeler zarar görüyor,” diyerek ekonomideki soğumanın tüm hızıyla devam ettiğini belirtti.

Yeni büyüme modeli arayışı

Sberbank Başkanı German Gref ise mevcut ekonomik faktörlere dayalı bir büyümenin, Rusya’nın yüzde 3’lük büyüme hedefine ulaşması için yeterli olmayacağını söyledi.

Gref, “Yeni büyüme faktörlerini ortaya çıkarmamız gerekiyor. Alternatif ekonomi sektörlerini geliştirmeli, şirketlerin yatırım paradigmalarını harekete geçirmeli ve eski verimsiz teknolojileri ortadan kaldırmak için yeni teknolojileri kullanmalıyız,” dedi.

Gref, Rus ekonomisinin verimliliğinin gelişmiş ülkelere göre yüzde 40 ila dört kat arasında geri kaldığını belirterek, rekabet ortamının, inovasyonun ve mülkiyet haklarının korunmasının kritik önem taşıdığını vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak ise daha iyimser bir tablo çizerek yüzde 3’ün üzerinde bir büyümenin mümkün olduğuna inandığını, bunun için teknoloji ve verimlilik artışıyla iş gücü açığının kapatılması gerektiğini ifade etti.

Yabancı yatırımcı ilgisi ve Rusya’dan ayrılan şirketler

Forumda Rusya’nın uluslararası yatırım ortamı da ele alındı. Başbakan Yardımcısı Marat Husnullin, yabancı yatırımcıların Rusya’nın yeni bölgelerinde çalışmak için başvuruda bulunduklarını açıkladı.

Husnullin, bu bölgelerin yatırımcılara geniş bir pazar, vergi avantajları, düşük kira maliyetleri ve varlıklara erişim imkânı sunduğunu belirtti.

VTB Başkanı Andrey Kostin ise yabancı şirketlerin aslında Rusya’dan ayrılmak istemediğini, siyasi baskı altında kaldıklarını savundu.

Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev de Rusya’daki projelere ilk dönecek olanların Amerikalı petrol ve gaz şirketleri olacağını öne sürdü.

Rus enerji kaynaklarını terk etmenin Avrupa’ya faturası 1,3 trilyon avro

Dmitriyev, forumda yaptığı bir diğer açıklamada, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’dan gaz tedarikini azaltmasının yol açtığı kayıpların 1,3 trilyon avroya ulaştığını bildirdi.

2025 başından itibaren Rus gazının Ukrayna üzerinden geçişinin durduğunu ve AB’nin 2027 sonuna kadar Rus gazından tamamen vazgeçmeyi planladığını hatırlatan Dmitriyev, bu durumun Avrupa ekonomisine ağır bir maliyeti olduğunu vurguladı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de daha önce Rus enerji kaynaklarından bağımsızlığın Avrupalılara çok pahalıya mal olduğunu söylediği biliniyor.

Enerji devlerinden yeni hamleler: Lityum ve Çin’e doğalgaz

Rus enerji şirketleri de forumda geleceğe yönelik stratejik adımlarını duyurdu. Gazprom Neft Yönetim Kurulu Başkanı Aleksandr Dyukov, şirketin 2028’de lityum ve iyotun endüstriyel üretimine başlamayı planladığını açıkladı.

Lityum üretiminin Orenburg oblastındaki, iyot üretiminin ise Hantı-Mansiysk Özerk Okrugu’ndaki mevcut sahalardan elde edilen sulardan yapılacağı belirtildi.

Diğer yandan Gazprom, Çinli şirketler CNPC ve PipeChina ile Rus gazının Çin’e Uzak Doğu rotası üzerinden tedarik edilmesine yönelik anlaşmalar imzaladı.

Anlaşmaların, projenin tam kapasiteye ulaşmasının ardından Çin’e yapılan boru hattı gazı tedarikini yıllık 10 milyar metreküp artırması bekleniyor. Bu hamle, Rusya’nın enerji ihracatında Doğu’ya yönelimini güçlendiren önemli bir adım olarak görülüyor.

Merkez Bankası Başkanı: Devlet şirketlerinin halka arzı ‘göstermelik’ olmamalı

Forumun bir diğer önemli gündem maddesi ise devlet şirketlerinin halka arzı (IPO) oldu. Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, devlet şirketlerinin halka arzlarının “göstermelik” olmaması gerektiğini, yatırımcı güvenini oluşturmak için kaliteli bir hazırlık sürecinin şart olduğunu söyledi.

Nabiullina, “Bu şirketlerin yönetici kalitesinin ve motivasyonunun değiştirilmesi gerekiyor. Devlet kontrolü korunurken, yatırımcıları çekecek bir yönetim sistemi değişikliğine yol açmalı,” diyerek devletin bu konuda örnek olması gerektiğini vurguladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English