Avrupa
Almanya ve Avrupa’ya, ABD’nin yerini almak için “kaynaklarını seferber etme” çağrısı

Donald Trump yönetiminin transatlantik ittifakını sarsan hamlelerinin karşısında Almanya’da AB’nin “küresel bir güç” olarak bağımsız bir rol oynamasına yönelik çağrılar artıyor.
Avrupa’nın en önemli düşünce kuruluşlarından Alman Dış İlişkiler Konseyi’nin (DGAP) son değerlendirmesi de bu yönde. DGAP, “küresel bir lider olarak ABD’nin yerini almak” için Avrupa’nın tüm kaynaklarını seferber etmesini istiyor.
Geçen haftanın başında, DGAP’den yapılan kısa bir açıklamada Trump yönetiminin “Amerika’nın güvenilirliğini ve uluslararası itibarını” hızla yok ettiği belirtildi ve hasarı onarmanın on yıllar alacağı savunuldu.
Avrupa’nın artık “küresel bir lider olarak Amerika’nın yerini almak için zengin kaynaklarını seferber etmesi” çağrısında bulunan DGAP, Avrupa’daki baskın ruh halini de özetliyor.
Polonya Başbakanı Donald Tusk ocak ayında “Avrupa’nın kendisini ABD’den bağımsız olarak konumlandırması” çağrısında bulunmuş ve “Biz bir dünya gücüyüz. Ama buna inanmalıyız da,” demişti.
Rekor silahlanma hamlesi
ABD’den bağımsız olma çağrıları şu anda AB ve Birleşik Krallık’ta benzeri görülmemiş bir askerileşme dalgasına yol açıyor.
DGAP’ye göre, Avrupa askeri açıdan “tüm kartları elinde tutuyor” ve silahlı kuvvetleri “dünyanın en güçlü, en deneyimli ve en yenilikçi kuvvetleri arasında yer alıyor.”
Geçtiğimiz hafta AB, 27 üye ülkenin silahlı kuvvetlerine son sürat devasa miktarlarda savaş teçhizatı sağlamayı amaçlayan 800 milyar avro değerinde bir silahlanma programına karar verdi.
Bunun yanı sıra, özellikle CDU lideri Friedrich Merz’in teşvikiyle, Avrupa’nın yeniden silahlanma programının bağımsız bir nükleer bileşeni üzerine bir tartışma başlatıldı ve Almanya’da da devasa altyapı ve silahlanma programı üzerinde anlaşma sağlandı.
Bu perşembe ve önümüzdeki hafta salı günü Federal Meclis, askeri harcamaları borç freninden muaf tutmak için Anayasada değişiklik yapacak. Bu da gelecekte neredeyse sınırsız silah alımına olanak sağlayacak.
Yeni seçilen Bundestag’da bu yönde bir çoğunluk olmadığından, oylama eski parlamento tarafından yapılacak, ki bu da, Almanya’da “demokrasi” tartışmalarını beraberinde getiriyor ve “askerileşme demokrasinin önüne geçiyor” yorumlarına neden oluyor.
Transatlantikçi Alman medyasında ABD karşıtı kampanya
Bu arada, geleneksel olarak transatlantik yönelimli Frankfurter Allgemeine Zeitung (faz) hafta sonunda keskin bir Amerikan karşıtı söylem tutturdu.
Gazetedeki bir yorumda, “mümkün olan her yerde ABD’den silah alımından kaçınılması” çağrısında bulunuluyor.
faz, “Bir ortağına askeri yardımı bir gecede durduran bir ülkeye artık güvenilemez,” diyerek Trump yönetiminin Ukrayna’ya yapılan askeri yardımları durdurmasına atıfta bulunuyor.
Bazı etkili iktisatçılar ve iş dünyası temsilcileri daha önce ABD’den silah alımını durdurma çağrısında bulundukları bir makale yayınlamıştı.
Yeniden silahlanma konusunda ayrıntılı önerilerde bulundukları bir makalede, bazı etkili ekonomist ve iş dünyası temsilcileri, mümkünse ABD’den daha fazla silah alımından kaçınılması ve bunun yerine Avrupalı silah üreticilerinden alım yapılması çağrısında bulunmuşlardı; aksi takdirde “sürekli bir bağımlılık” söz konusu olacaktı.
Cuma günü Airbus’ın savunma bölümü Airbus Defence and Space’in başkanı da bu çağrıya katıldı. Michael Schöllhorn, şu anda üzerinde anlaşmaya varılan milyarlarca avroluk meblağın “ABD’deki hazır ürünlere” harcanması halinde, “başkalarına olan bağımlılığımızı pekiştireceğiz” dedi ve Danimarka’nın ABD’den F-35 savaş uçağı satın almasını buna örnek olarak gösterdi.
Schöllhorn, Kopenhag’daki hükümetin Grönland’ı ABD’nin olası bir ilhakına karşı savunmak için bunları kullanmak istemesi halinde, ABD’nin müdahale kabiliyeti nedeniyle “oraya bile ulaşamadıklarını” fark edeceğini söyledi.
‘Deutschland über alles!’: Alman Çıkarları Bakanlığı kurulacak mı?
ABD’den kapsamlı bir bağımsızlık elde etmeyi de amaçlayan Avrupa’nın eşi benzeri görülmemiş bir şekilde askerileştirilmesi planları, Alman hükümetinin yurt dışındaki tüm faaliyetlerini eskisinden daha güçlü bir şekilde “Alman çıkarlarını” savunmaya odaklama çağrılarıyla el ele gidiyor.
Hafta sonunda Münih Güvenlik Konferansı’nın eski başkanı Christoph Heusgen ve iki Alman diplomat, faz’da yayımlanan makalede Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı’nın Federal Dışişleri Bakanlığı’na entegre edilmesi çağrısında bulundu.
Küresel Güney ülkelerindeki Alman diplomatların defalarca “endişelerini dile getiremediklerini”, çünkü Dışişleri Bakanlığı’nın kalkınma yardımı fonları üzerinde hiçbir kontrolü olmadığını ve bunları bir kaldıraç olarak kullanamadıklarını söyleyen yazarlar, ”Dünya çapında etkimizi bu şekilde kaybediyoruz,” iddiasında bulunuyorlar.
“Alman çıkarlarını savunmak” söz konusu olduğunda, gelecekte tek bir bakanlığın “Almanya’nın sesini duyurmak için elindeki tüm araçlara” sahip olması gerektiğini öne süren yazarlar, Alman çıkarları için tek bir bakanlıktan söz ediyorlar.
Buna ek olarak, Gesellschaft für Internationale Zusammenarbeit (giz, Almanya’nın kalkına yardımı ajansı) veya Kreditanstalt für Wiederaufbau (KfW) gibi kuruluşların [ilgili] büyükelçiliğin önderliğinde tek bir çatı altında, bir “Alman Evi”nde bir araya getirilmesi talep ediliyor.
Kadim Alman planı: ABD ile eşit konuma gelmek
German Foreign Policy’deki yoruma göre Berlin, Avrupa’nın zorla askerileştirilmesine girişerek ve dış faaliyetlerini Alman çıkarlarının daha da doğrudan uygulanmasına yoğunlaştırarak, Batı Alman elitlerinin eski bir hedefini gerçekleştirmeye çalışıyor: ABD ile eşit konuma gelmek.
CSU’lu siyasetçi ve eski Federal Savunma Bakanı (1956-1962) Franz Josef Strauß daha 1966’da “Birleşik Avrupa’nın ABD ve Sovyetler Birliği arasında bağımsız bir güç pozisyonu” almasından yana konuşmuştu.
2003 yılında, eski Şansölye Helmut Kohl’ün eski danışmanı Werner Weidenfeld, Die Welt’teki bir makalesinde AB’nin “bir dünya gücü statüsünü tanımlama” potansiyeline sahip olduğunu, hatta önemli alanlarda ABD’den daha üstün olduğunu yazmıştı.
Örneğin 2020’de haftalık Die Zeit gazetesi AB’nin “kendisini bir dünya gücü olarak görmesi gerektiğini” yazmış ve bunun için “daha fazla cesarete ihtiyacı olduğunu” savunmuştu.
Dönemin Berlin Kalkınma Bakanı Gerd Müller ise açıkça AB’ye “bir dünya gücünün gelişme sürecini” atfetmişti.
Avrupa
Almanya, Litvanya’ya kalıcı olarak asker konuşlandırmaya başladı

Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Litvanya’daki ilk kalıcı askeri varlığını başlattı.
Törene Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Litvanya Savunma Bakanı Dovilė Šakalienė ve Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda katıldı.
Şansölye Friedrich Merz, bunu “yeni bir dönemin başlangıcı” olarak nitelendirdi.
Vilnius’un eski kentindeki Gediminas Tepesi’nin eteklerinde, askeri bando eşliğinde ve yüzlerce askerin düzenli bir şekilde dizilmiş olduğu törende, “Berlin Baltık’a geri döndü ve burada kalacak,” mesajı verildi.
‘Vilnius’un savunması, Berlin’in savunmasıdır’
Merz, perşembe günü Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda ile birlikte yaptığı açılış konuşmasında, “NATO’nun doğu kanadının savunmasını kendi ellerimize alıyoruz,” dedi.
Şansölye, “yeni bir dönemin başlangıcını” ilan ederken, bu konuşmayı Berlin ve Vilnius’un “Avrupa’nın özgürlüğünü her türlü saldırgana karşı korumak için ortak taahhüdü” olarak nitelendirdi.
Merz, “Litvanya’nın güvenliği bizim güvenliğimizdir. Vilnius’un savunması Berlin’in savunmasıdır. Ortak barışımız coğrafi sınırlar tanımaz; onu savunmayı bıraktığımız yerde sona erer,” iddiasında bulundu.
Nausėda, tugayın konuşlandırılmasının ülke tarihinde “olağanüstü bir olay” olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, “Onların gelişi, Litvanya ve Almanya’nın ortak değerlerini, zaman içinde kanıtlanmış dostluğumuzu ve nihayetinde son yıllarda stratejik ortaklığımızın kaydettiği olağanüstü ilerlemeyi yansıtıyor,” diye ekledi.
Nausėda daha sonra Alman askerlerine Almanca hitap ederek Litvanya’da bulunmalarından dolayı teşekkür etti.
Almanya, Nazilerin Yahudi kıyımı yaptığı bölgeye asker konuşlandırıyor
Alman askerlerinin aileleri ile birlikte 10 bin kişiye ulaşması bekleniyor
Litvanya ziyareti, Merz’in Alman ordusunu Avrupa’nın en güçlü ordusu haline getireceğine dair söz vermesinin ardından gerçekleşti.
5.000 kişilik Litvanya Tugayı, Vilnius’un sadece 30 km güneyindeki Rūdninkai’de karargahını kurdu ve Rokantiškės ve Nemenčinė’da destek unsurları konuşlandırıldı.
Euractiv’e verilen bilgilere göre, Litvanya’da nihayetinde 10.000 kadar Alman askeri ve aile üyeleri konuşlandırılabilir.
Tugayın tam operasyonel kapasiteye 2027 yılına kadar ulaşması bekleniyor.
Tugay, Kaliningrad ile Belarus arasındaki dar koridor olan ve NATO ile Rusya arasında olası bir çatışmada kilit nokta olarak görülen Suwalki Boğazında konuşlandırılacak.
Almanya’nın bu hamlesi, sırasıyla Estonya, Letonya ve Litvanya’da NATO muharebe gruplarına liderlik eden Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada’nın taahhütlerini yansıtıyor.
Alman ordusunun konuşlandırılması, Vilnius’u da yeniden şekillendiriyor: Almanca okullar ve konut projeleri halihazırda devam ediyor ve ülkede bir Almanca radyo istasyonunun açılacağı konuşuluyor.
Alman savunma sanayii Baltık’ta büyüyor
Almanya’nın iki savaşın ardından bir kez daha Baltık’a yönelmesi, Berlin ve Vilnius arasındaki endüstriyel bağların derinleşmesiyle aynı zamana denk geliyor.
Leopard tanklarının ve top mermilerinin önemli tedarikçisi olan Alman savunma devi Rheinmetall, Litvanya, Romanya ve Macaristan’da yeni fabrikalar açarak Doğu Avrupa’daki varlığını genişletiyor.
Litvanya’nın Radviliškis bölgesinde 155 mm’lik büyük bir top mermisi fabrikası inşa ediliyor.
Litvanya ise Leopard 2 tanklarından Boxer zırhlı araçlara kadar Alman ekipman ve teknolojisine yatırımını ikiye katlıyor.
Avrupa
AB, Rus gübresine kapıyı kapatıyor

Avrupa Parlamentosu, Rusya ve Belarus menşeli gübreler ile bazı tarım ürünlerine yüksek gümrük vergileri getirme kararı aldı.
Avrupa Parlamentosu (AP) dün, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen gübreler ile bazı tarım ürünlerine çok yüksek gümrük vergileri getirilmesini onayladı.
Bu kararın, Rusya’nın AB pazarının dörtte birinden fazlasını kontrol etmeye devam ettiği azotlu gübre alanında tüm Avrupa pazarını kaybetmesine yol açması bekleniyor.
Yeni düzenlemelerin 1 Temmuz’da yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Azotlu gübrelere yönelik gümrük vergileri üç yıl içinde mevcut yüzde 6,5 seviyesinden yüzde 100’e eş değer bir meblağa yükselecek.
Bu seviye, Rus ve Belarus menşeli ürünleri Avrupalı tüketiciler için kârsız hâle getirecek ve fiilen ticaretin durmasına neden olacak.
Reuters‘ın haberine göre, tarım ürünlerine ise ek yüzde 50 oranında gümrük vergisi uygulanacak.
Avrupa Birliği (AB) daha önce Rusya’dan kömür, petrolün büyük kısmı ve metallerin ithalatından vazgeçmiş, Gazprom’a olan bağımlılığını ise ithalatın yüzde 40’ından yüzde 13’e düşürmeyi başarmıştı (LNG dikkate alındığında Rusya’nın payı yaklaşık yüzde 19).
Fakat gübre sektöründe Rusya baskın aktör olmaya devam ediyordu. Eurostat verilerine göre, 2024 yılında AB’ye yapılan gübre tedariki yüzde 13 arttı ve çeşitli gübre türleri AB’nin toplam ithalatının dörtte biri ile üçte birini oluşturdu.
Rusya, geçen yıl AB’ye toplamda 1,8 milyar dolar değerinde gübre sattı.
Yeni gümrük vergilerinin hedef aldığı azotlu gübrelerin satışı 777 milyon dolar olarak gerçekleşirken, bu ürünlerin AB pazarındaki payı yüzde 26,2 oldu.
Gaydar Enstitüsü analistleri, satış hacminin ve pazar payının savaş öncesi 2021 yılına kıyasla (754 milyon dolar ve yüzde 25) bir miktar arttığını belirtiyor.
Bununla birlikte, diğer tüm kalemlerde paylar ve meblağlar, bazen önemli ölçüde azaldı: Örneğin, mineral gübrelerde pazar payı yüzde 41,2’den yüzde 33’e, karbonda ise yüzde 62,9’dan yüzde 17,2’ye düştü.
Brüksel’deki yetkililer, gümrük vergilerinin yerli üretimi destekleyeceğini ve tedarik kaynaklarını çeşitlendireceğini iddia ediyor.
Öte yandan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, AB’nin kısıtlayıcı gümrük vergileri getirmesinin ardından Rusya’nın azotlu gübreleri başka pazarlara yönlendirebileceğini söyledi.
Peskov, “Azotlu gübreye olan talep tüm dünyada, diğer bölgelerde de aynı derecede yüksek, bu nedenle diğer pazarların bu Avrupa gümrük vergilerini telafi edeceğini düşünüyorum. Avrupalılar her zamanki gibi kendi ayaklarına sıkmaya devam ediyor,” dedi.
Tarım ürünleri konusunda ise AB, 2024 yılında Rus ve Belarus tahılına yönelik yasaklayıcı gümrük vergilerini zaten uygulamaya koymuştu.
Yeni tarifeler, Rusya’dan yapılan ve daha önce gümrük vergisine tabi olmayan 380 milyon avro değerindeki tarımsal ithalatın yüzde 15’ini kapsıyor. Bu ürünler arasında et, süt ürünleri, meyve ve sebzeler bulunuyor.
Avrupa
Norveç: Rusya’nın Arktik sınırı NATO’nun sorunu olmalıdır

Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barthe Eide, Grönland’ın ötesindeki Arktik bölgelerinin de NATO tarafından kontrol edilmesi gerektiğini söyledi.
Euractiv’e konuşan Eide’nin vurguladığı endişe alanları arasında, Norveç ve Finlandiya sınırının hemen karşısında bulunan, yoğun bir şekilde militarize edilmiş bir bölge olan Rusya’nın Kola Yarımadası da yer alıyor.
Eide, Norveç ve diğer NATO müttefiklerinin bölgenin güvenliğini sağlamada halihazırda kritik bir rol oynadığını savundu.
Norveç ordusunun büyük bir kısmının fiziksel olarak Kuzey Kutbunda bulunduğunu ve en önemli güvenlik endişelerinin de Kuzey Kutbu oluğunu belirten bakan, “Kola Yarımadası sadece Norveç’in değil, NATO’nun da endişesi. Burası, gezegenin en büyük nükleer silah yığınıdır. Kelimenin tam anlamıyla kapımızın önündedir,” dedi.
Norveç’in en kuzeyindeki kasaba Kirkenes’in Rusya’dan 30 kilometre uzaklıkta olduğunu ve bir dizi nükleer ve askeri üs bulundurduğunu hatırlatan Eide, “Gerginlik hâlâ düşük seviyede. Fakat Doğu ile Batı arasında bir çatışma çıkarsa, Kuzey Kutbu hemen önem kazanacaktır, çünkü burası Rusya’dan Kuzey Amerika’ya ve tersi yönde füzelerin ve uçakların en kısa rotası,” diye konuştu.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda NATO’nun Arktik’teki varlığının, gözetiminin ve uydu iletişimi artacağını, stratejik düşünceye daha fazla önem verileceğini belirten Eide, “güvenlik görünümü”nün de 90’lardan çok Soğuk Savaş dönemine benzediğini ileri sürdü.
Norveçli diplomat, “80’ler ile 90’lar arasındaki en büyük fark, işleyen devletler hakkında endişelenmeyi bırakıp, işleyemeyen devletler hakkında endişelenmeye başlamamızdı. Şimdi ise işleyen devletler yeniden endişe listesine girdi. Bu da Kuzey Kutbunu gerçekten önemli hale getiriyor,” dedi.
Rusya’ya çok yakın oldukları için Norveç’te kalıcı yabancı üsler istemediklerini söyleyen Eide, bununla birlikte gösteriler veya hava, deniz ve kara ortak operasyonları için yabancı NATO birliklerinin varlığını sık sık onayladıklarını kaydetti.
Eide, “Bununla birlikte, Rusya’yı daha az kışkırtacağı için, hava ve deniz devriyeleri, deniz ve denizaltı faaliyetleri ve tüm ittifak için istihbarat toplama gibi belirli görevler NATO’ya değil bize bırakılmalıdır,” diye ekledi.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Görüş2 hafta önce
“Ölüm denir mi hiç öylesine?”
-
Amerika2 hafta önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan-Pakistan gerilimi: Geleneksel ve sınırlı bir askerî güç gösterisi oyunu
-
Dünya Basını2 hafta önce
Batı’nın Gazze sessizliği
-
Söyleşi1 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Rusya2 hafta önce
Putin’in tarihi 9 Mayıs konuşması: “Muzaffer halka şan olsun!”
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasını başlattı