Bizi Takip Edin

Asya

Güney Kore ve Japonya’nın Orta Asya’da enerji diplomasisi arayışları

Yayınlanma

Hazar Denizi’ne kıyısı olan 5 milyonluk nüfusu ile Orta Asya’nın en büyük doğal gaz deposu olan Türkmenistan, küresel enerji pazarında üretim devlerinin odak noktası olma yolunda.  Rusya, Çin ve Avrupa’dan büyük şirketler Türkmenistan’ın enerji konusunda uzun süredir yakın ortağı olmaya çalışıyor. Yabancı şirketler, ülkenin bol doğal gazını mümkün olduğunca güvence altına alarak stratejik bir konumlandırma yapmak istiyor.

Son yıllarda Asya-Pasifik’te Çin’den kaydırılmak istenen küresel üretim ve tedarik zincirinde liderlik isteğinde bulunan Güney Kore ve Japonya, Türkmenistan enerji pazarında yer kazanmak isteyen ülkeler arasında.

Güney Kore’nin bu konu ile alakalı ilk Türkmenistan angajmanı 2014 Haziran ayında Güney Kore eski Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin Orta Asya gezisinde Türkmenistan’ı ziyaret etmesiyle başladı. Türkmen lider Gurbanguly Berdimuhammedov ile bir zirve toplantısı gerçekleştiren Park, Türkmenistan’ı ziyaret eden ilk Güney Koreli lider olarak kayıtlara geçmişti. Park, uçağında çok sayıda Güney Koreli alt yapı ve enerji şirketinin CEO’su ve önemli isimler ile ziyaretini gerçekleştirmişti. Peki bu ziyaretin mahiyeti ne olacaktı?

Güney Kore Ticaret Sanayi ve Enerji Bakanlığı, Türkmenistan Petrol, Gaz ve Madenler Bakanlığı ile 4. Kore-Türkmenistan Ekonomik İş birliği Ortak Komitesini düzenlemiş ve ayrıntılı iş birliği planlarını görüşmüştü.

Türkmenistan’da birçok büyük ölçekli projeyi kazanma tecrübesine sahip olan Güney Koreli alt yapı ve inşaat firmaları, son olarak 2 milyar dolarlık Sady polietilen tesisi ve 3 milyar dolar değerinde GTL (Gaz Sıvılaştırma Tesisi) inşaat projesi almıştı. Öte yandan o dönem hali hazırda 750 milyon dolarlık Galkinish kükürt tesisi aktif olarak süren projeydi.

Dönemin Güney Kore Ticaret Sanayi ve Enerji Bakanı Yoon Sang-jik, dünyanın en büyük dördüncü doğal gaz deposu olan ve son dönemde sağlam bir büyüme trendi sürdüren Türkmenistan ile iş birliği potansiyelini teyit ederek, ticaretin genişletilmesi gereğine vurgu yapmıştı.

Mart 2017’de Park Geun-hye’nin hakkında acılan yolsuzluk davaları ile azledilmesi Türkmenistan’da projelerin aksaklığa uğrayacağı endişelerini doğursa da, Moon Jae-in projelerin sürdürülmesi için çaba göstererek mevcut Türkmenistan enerji politikalarının bir hükümet politikası değil devlet politikası haline geldiğini kanıtlamıştı.

2019’da Türkmenistan’a resmi bir ziyarette bulunan Başkan Moon Jae-in, “İki ülke Avrasya’da barış ve refah vizyonunu paylaşıyor. Biz üzerinde çalışıyoruz. Bugün Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov Yeni Kuzey Politikası’nı memnuniyetle karşıladı ve Türkmenistan’ın Orta Asya’da istikrar ve kalkınmaya yol açacak bölgesel bir ulaşım merkezi olma stratejisini çok beğendim. KOICA Gaz Mesleki Eğitim Merkezi kapasite geliştirme projesi ve tesis uzmanı eğitim projesi aracılığıyla, iki ülke yüksek kaliteli mühendisler yetiştirecek ve endüstriyel rekabet gücünü artırmak için bilgi alışverişinde bulunacak. Her iki halkın da hissedebileceği karşılıklı yarar sağlayan iş birliğini daha da genişletmeye karar verdik” diyerek enerji iş birliğinin siyasal anlamda geliştirileceğinin sinyallerini vermişti.

2019 yılında Kore Enerji Ajansı ve Kore Vakfı (KF) Seul’deki KF Global Center’da Güney Kore ve Orta Asya arasındaki iş birliği projeleri için bir enerji alanında bir mutabakat zaptı imzaladı.

Bu mutabakat zaptı ile Güney Koreli şirketlerin enerji alanında denizaşırı genişlemesi teşvik ediliyor. Kore Vakfı, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan arasında bakanlar düzeyinde çok taraflı bir danışma organı olan Kore-Orta Asya İş Birliği Forumu’na adanmış kalıcı bir organizasyon olarak biliniyor.

Kore Enerji Ajansı Başkanı Kim Chang-seop, “Hükümetin Yeni Güney Politikasına ACE (ASEAN Enerji Merkezi) ve ASEAN+3 (Bakanlar/Üst Düzey Toplantılar) aracılığıyla hükümetin Yeni Kuzey Politikası’na da yanıt vererek Orta Asya ülkeleri ile Güney Kore şirketlerinin enerji sektöründeki ihtiyaçlarını birbirine bağlayan G2G iş birliğini gelecekte daha da genişleteceğiz” açıklamasında bulundu.

Bu bağlamda Güney Kore’deki enerji kuruluşları hükümet desteği ile Orta Asya’daki enerji pazarına resmi olarak katılımlarını ilan etmiştir.

Kısa süre önce Güney Koreli Daewoo E&C Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Jeong Won-joo Türkmenistan’ı ziyaret ederek altyapı gelişimine katkıda bulunma niyetlerini ilettiklerini duyurdu.

Güney Koreli Daewoo E&C, Türkmenistan’dan başlayarak Orta Asya inşaat pazarına girişini hızlandırmayı planlıyor.

Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhammedov’u ve ardından Devlet Yüksek Lideri ve Halk Kongresi Başkanı Gurvanguly Berdimuhammedov’u ziyaret eden Chung, Türkmenistan’da yüksek bir protokol ile karşılandı. Ziyarette, 5 milyar dolar değerinde Türkmenistan’ın teşvik ettiği 10.02 milyon metrekarelik bir alanda 64.000 kişiyi barındıracak Arkadak New Town projesi akıllı şehir projesine Güney Koreli şirketin katkıları masaya yatırıldı.

Daewoo’nun yatırımı üstlenme hevesini gören Türkmenistan tarafı, Daewoo E&C’nin gübre tesisi projesinin uygulanmasına yönelik teklifini aktif olarak gözden geçireceğini söyledi. Daewoo E&C’nin otoyol, su arıtma, tuzdan arındırma ve gaz projelerine katılması için kolaylık sağlanacağı yönünde ibarelere yer verildi.

Türkmenistan, 2021’de 79,3 milyar metreküp gaz üretirken, bu gazın 36,7 milyar metreküpünü kendi kullandı. Ülke, Çin’e 31,5 milyar metreküp, Rusya’ya ise 10,5 milyar metreküp gaz ihracat etti. Ülke ayrıca İran’a da gaz ihraç ediyor.

Güney Kore artan enerji ihtiyacını “İkinci Ortadoğu” olarak adlandırdığı Türkmenistan ve Hazar enerji havzasından yürütme ihtiyacını ilerletiyor. Türkmenistan’ın bu konuda dışa açık bir politika izleyip enerji ticaretini geliştirmek istemesi Güney Kore ile olan bağları derinleştiriyor. Avrupalı yatırımcıyı henüz çekemeyen Türkmenistan potansiyeli Güney Kore ve Japonya üzerinden sağlamak isteyebilir.  Almanya Dışişleri Bakanlığı web sitesinde yer alan bilgilere göre, Türkmenistan’ın ‘istikrarsız yasal çerçeve koşulları, izole bir zihniyet, bölgeler arasında iş birliği ilişkileri yok, verimsiz ve esnek değil, devlet politikası uygulaması net değil, sorumlu kadrolar sık ​​sık değişiyor, yolsuzluk, kur ve makroekonomik sorunlar mevcut” diyerek, “yabancı yatırımcıların yatırım yapması için zor bir ortam” olduğuna dikkat çekiyor.

Güney Koreli şirketler uzun süren alt yapı ve inşaat iş birliği ve ülkedeki bürokratik kaynaklarına duyduğu güven ile iş birliği projelerini enerji alanında geliştirmek için etkin politikalar üretmeye devam edeceğini göstermiştir.

Shinzo Abe ile ekilen tohumlar Orta Asya enerji pazarında yeşilleniyor

Japonya bu konuda son zamanlarda ortak politikalarda buluştuğu Güney Kore gibi Türkmenistan ile enerji alanında iş birliğini ilerletmek isteyen ülkeler arasında.

2015 yılında Başbakan Shinzo Abe beş Orta Asya ülkesini ziyaret edeceğini duyurdu. Abe’nin gezisi, enerji zengini bölgeyle ekonomik bağları güçlendirmeyi amaçlıyordu. Bu duyuru, Japonya’nın Orta Asya’ya daha fazla ilgi gösterdiği yönündeki bir trendin son adımı olarak değerlendirildi. Japonya ile Orta Asya arasındaki derinleşen bağların göstergeleri, Özbekistan ile ekonomik iş birliğine duyulan ihtiyacın açıklanmasından, Türkmenistan’ın doğal gaz endüstrisine ve Hazar Denizi liman inşaat projesine yapılan yatırımın artmasına kadar uzanıyor.

Japonya’nın bölgedeki enerji diplomasisinden çıkarları Çin’e karşı bir denge aracı olarak görülebilirler. Alternatif olarak Japonya, ABD’nin baskın Rusya-Çin rekabeti ile nüfuz için rekabet ettiği Orta Asya’da biraz daha fazla çıkar çeşitliliği görmeyi tercih etmekten geri durmak istemeyecektir.

Japonya’nın Orta Asya ile güçlendirilmiş iş birliğinin kökenleri, 28 Ağustos 2004’te Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan dışişleri bakanlarının dönemin Japon dışişleri bakanı ile çok taraflı bir zirve yaptıkları zamana kadar izlenebilir. 2004 Astana zirvesinin “Orta Asya artı Japonya çerçevesi”, terörle mücadele, ekonomik kalkınma ve insani güvenlik konularında Japonya ve Orta Asya ülkeleri arasında daha derin iş birliği sağladı. İzolasyonu ve kalıcı tarafsızlık politikasıyla uluslararası üne sahip Türkmenistan bile bu çerçevede gözlemci olarak yer aldı. Orta Asya artı Japonya çerçevesi ile, Japonların Avrasya’daki enerji çıkarları, Putin’in sert Batı karşıtı dış politika eğilimi ve Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifinin öncesine denk düşmektedir.

2011 Fukuşima nükleer felaketinin ardından Japonya’nın nükleer santrallerinin askıya alınması, Japonların Avrasya’ya yönelik diplomatik tekliflerinin ciddiyetini artırdı. 12 Eylül 2013’te Abe ve Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguly Berdimukhamedow, Ortaklık Bildirisi imzaladı. Bu deklarasyon, Türkmen inşaat ve gaz endüstrileri ile yapılan Japon kurumsal sözleşmelerindeki 10 milyar dolardan oluşuyordu. Japonya ayrıca münzevi Türkmen rejimi ile yumuşak güç inşası girişimlerini sürdürdü. Berdimuhamedov’un ideolojik risalelerinin Japoncaya çevrilmesi bu çabaların en çarpıcı sonucudur.

Enerjinin, Japonya ile Avrasya arasındaki iş birliği alanlarından yalnızca biri olduğunu vurgulamak önemlidir. Japonya, bölgedeki daha geniş amaçlarına ulaşmak için demokratik değerleri ile Orta Asya’nın otoriter yönetim modeli arasındaki büyük normatif farklılığı aşmayı başaran ve Avrupa’nın başaramadığı iş birliğini geliştiren bir ülkedir.

Türkmenistan, yüksek bir ekonomik büyüme potansiyeline sahiptir. Türkmenistan’daki altyapı iyileştirmeleri Asya-Pasifik Bölgesi ile ekonomik açıdan kazançlı bir bağ olarak yorumlanıyor.

Asya

CSIS: Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerinde nüfuzu artıyor

Yayınlanma

Washington merkezli bir düşünce kuruluşunun araştırmasına göre, Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisi giderek artıyor. Çinli şirketler Latin Amerika ve Karayipler’de 31 aktif liman inşa etti veya işletiyor. Bu sayı, daha önce tahmin edilenden çok daha fazla.

Çinli şirketlerin son yirmi yılda enerji şirketleri, madenler, telekomünikasyon ağları ve limanları satın almasıyla birlikte, ABD, Pekin’in Latin Amerika’daki kritik altyapı üzerindeki etkisinin ulusal güvenliği için yaratacağı sonuçlardan giderek daha fazla endişe duymaya başladı.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) Financial Times‘a yayınlanmadan önce paylaştığı araştırmaya göre, Çin’in Meksika’dan Şili’ye kadar bölgedeki limanların daha önce ABD’li araştırmacılar tarafından bildirilen sayının iki katından fazlasında payı bulunuyor.

CSIS’in sayımına, Hong Kong’lu CK Hutchison tarafından işletilen yedi aktif liman da dahil edildi. Çinli şirketlerin dahil olduğu dört liman projesinin iptal edildiği ve iki projenin ise şu anda aktif olmadığı tespit edildi.

Donald Trump yönetimi, Panama Kanalı’nın her iki ucundaki limanların Çin’in kontrolü altında olmasının oluşturduğu riskler konusunda özellikle sesini yüksek tutuyor. CK Hutchison daha sonra küresel liman faaliyetlerini ABD’li dev BlackRock ve Cenevre merkezli Mediterranean Shipping Company’nin yan kuruluşlarına satmayı kabul etti.

Ancak CSIS, araştırmasında Jamaika ve Meksika’daki limanların, bu limanlardan geçen ABD ticaretinin miktarı, ABD donanma faaliyetleri ve Amerikan askeri tesislerine veya stratejik darboğazlara yakınlığı gibi ölçütlere göre değerlendirildiğinde ABD ulusal güvenliği için daha büyük bir risk oluşturduğunu belirtti.

Araştırmayı yöneten CSIS’ten Henry Ziemer, “Batı Yarımküre’deki en riskli liman Jamaika’nın Kingston limanıydı” dedi ve ekledi: “Bu liman, muazzam miktarda ticaretin yapıldığı, ABD’nin stratejik müttefiki olan bir ülkede bulunuyor ve devlet şirketi China Merchants Port tarafından kontrol ediliyor.”

CSIS, CK Hutchison tarafından işletilen Meksika’nın Manzanillo ve Veracruz limanlarını ABD güvenliği açısından en riskli limanlar olarak değerlendirdi. Ziemer, “ABD, bu limanlarla yapılan ticarete büyük ölçüde bağımlı” dedi: “Manzanillo’nun faaliyetlerinin kesintiye uğraması, ABD ekonomisine günde 134 milyon dolar, Veracruz’un kesintiye uğraması ise günde 63 milyon dolar maliyet getirecektir.”

Endişeler, Çin’in liman tesislerini ABD ticaretini kesintiye uğratmak, Washington ile Pekin arasında bir çatışma durumunda ABD savaş gemilerinin limanlara girişini engellemek veya kendi deniz araçlarına ikmal sağlamak için kullanma kabiliyetine odaklanıyor. Araştırma, her limanda ABD’nin ticaret ve güvenlik çıkarlarının ne kadar risk altında olduğunu değerlendirdi ve Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisinin derecesini inceledi.

ABD Ordusu Savaş Koleji’nde Latin Amerika araştırma profesörü olan Evan Ellis, her Çinli liman şirketinin bu işe girmesinin ticari nedenleri olsa da, Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Donanması’nın “bunu stratejik bir avantaj olarak gördüğünü” söyledi.

“Burada daha geniş bir strateji var” dedi ve ekledi: “Güçlü ve kudretli bir Çin devleti, gıda ve enerji güvenliği istiyor. PLA’nın bakış açısından, ABD ile savaşmak zorunda kalırsak, bu limanlara erişim isteyeceğiz.”

Çin, CK Hutchison’ın Panama Kanalı’ndaki faaliyetlerinin ABD’nin güvenliğini zedeleyebilecek bir etki sağladığı yönündeki ABD iddialarını reddetti. Çin Dışişleri Bakanlığı Nisan ayında, Washington’un “kanalı kontrol etmeye çalışmak” için bir bahane bulmak amacıyla “dedikodular yayarak sorun çıkardığını” söyledi.

Orta ve Güney Amerika’daki Amerikan askeri operasyonlarından sorumlu ABD Güney Komutanlığı’nın eski başkanı Laura Richardson, geçen yıl FT’ye verdiği demeçte, Peru’nun Çin tarafından inşa edilen 1,3 milyar dolarlık yeni Chancay mega limanının Çin donanması tarafından kullanılabileceğini söyledi.

Richardson alaycı bir şekilde, Çin’in liman projelerinin stratejik konumların ve ticaret rotalarının “tesadüfen yakınında” olduğunu söyledi ve şunu sordu: “Kendinize şunu sormalısınız: ‘Neden bu tür şeylere bu kadar yatırım yapılıyor?”

Ellis ve Ziemer, Pekin’in CK Hutchison’un küresel liman hisselerini BlackRock ve MSC’ye satma planına ulusal güvenlik gerekçesiyle öfkesini dile getirdiğini belirtti.

Pekin destekli Hong Kong gazetesi Ta Kung Pao, CK Hutchison’u “korkakça yalakalık yapmakla” suçladı ve limanlarını satma anlaşmasının “tüm Çin halkına ihanet ve satılık olduğunu” söyledi. Çin’in antitröst düzenleme kurumu, işlemin incelenmesini emretti.

Ziemer, “Hutchison anlaşmasıyla ilgili Çin’in kendi sözleri, limanları kontrol etmenin onlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi ve ekledi: “Limanlar ayrıca Pekin’e kargo hareketleri hakkında muazzam bir bilgi hazinesi sunuyor.”

Okumaya Devam Et

Asya

Pekin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen Çin gemilerinden düzenli rapor vermelerini istedi

Yayınlanma

İran’ın ABD’nin hava saldırıları sonrasında Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği tartışılırken, Çin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen tüm yerli gemilere rapor verme emri getirdi.

Hemen yürürlüğe giren karara göre, tüm nakliye şirketleri ve gemi yönetim firmaları, sadece kritik öneme sahip bir nakliye boğazı olan Hürmüz Boğazı’ndan değil, aynı zamanda boğazın bağlandığı Umman Körfezi ve Basra Körfezi’nden geçen gemilerle ilgili ayrıntılı bilgileri içeren günlük raporlar sunmak zorunda.

Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Çin Gemi Sahipleri Derneği (CSA) tarafından pazartesi günü internette yayınlanan bildiride, şirketlerin gemilerin adlarını, benzersiz IMO numaralarını, türlerini, bayraklarını, kapasitelerini, kalkış ve varış limanlarını, planlanan seyahat sürelerini, mürettebat sayılarını ve o bölgedeki günlük hareketlerini bildirmeleri isteniyor.

CSA, sadece mevcut veya gelecekteki gemilerle sınırlı kalmayıp, geçen yılın başından bu yana bölgeden geçen gemilere ait verilerin de sağlanmasını istiyor.

Dernek, “Kızıldeniz’de devam eden gerginlikler, çevre sularda deniz taşımacılığı güvenliği üzerinde yaygın ve derin etkiler yarattı” diyerek, bu önemli bölgelerde toplanan bilgilerin ulusal çıkarların korunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

İran devlet medyası, İsrail ile tırmanan gerginliklerin ortasında, Washington’un ülkedeki nükleer tesisleri bombalamasının ardından İran parlamentosunun Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasına yönelik bir önlemi desteklediğini bildirdi.

Yine pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, televizyonda yayınlanan bir röportajda, “petrolü için Hürmüz Boğazı’na büyük ölçüde bağımlı olduğu” için Pekin’e Tahran’ın su yolunu kapatmasını engellemesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında, Çin’in Hürmüz Boğazı’nın kapatılması olasılığına ilişkin tutumu sorulan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, Basra Körfezi ve çevresindeki suların mal ve enerji ticareti için hayati öneme sahip uluslararası koridorlar olduğunu söyledi.

Jiakun, Çin’in uluslararası topluma, gerilimi azaltmak ve bölgesel istikrarsızlığın küresel ekonomik kalkınmaya daha büyük etkiler yaratmasını önlemek için çabalarını artırma çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Dünyanın stratejik açıdan en önemli darboğazlarından birinin kaderi şu anda İran’ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin elinde olsa da, kapatma riski, yaklaşık iki yıldır Kızıldeniz krizinin gölgesinde faaliyet gösteren denizcilik sektöründe şok dalgaları yarattı.

Denizcilik danışmanlık şirketi Vespucci Maritime’in CEO’su Lars Jensen, sosyal medyada yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ticari deniz taşımacılığı için asıl soru, gemilerin saldırıya uğrayıp uğramayacağı değil. Asıl soru, riskin kendisinin Hürmüz Boğazı’ndaki trafiği azaltmak için gemi sevkiyatında değişiklik yapılmasına neden olacak kadar yeterli olup olmadığıdır.”

Bloomberg’in pazar günü Yunanistan Denizcilik Bakanlığı’nın Yunan gemi sahiplerine gönderdiği bir genelgeye atıfta bulunarak verdiği habere göre, bakanlık, ABD’nin hava saldırılarının ardından ülkeye ait gemi sahiplerine Hürmüz Boğazı’ndan geçiş planlarını yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etti.

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Denizcilik devleri Maersk ve CMA CGM, pazar günü yaptıkları açıklamalarda durumu izlediklerini ve bölgede normal şekilde faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.

Ancak Maersk, “Mevcut bilgilere göre durumu yeniden değerlendireceğiz” ve “Gerekli operasyonel önlemleri almaya hazırız” dedi.

Küresel ticaret istihbaratı sağlayıcısı Kpler’in ham petrol analizi başkanı Homayoun Falakshahi, pazar günü düzenlenen çevrimiçi web seminerinde, ABD’nin müdahalesinin çatışmanın tırmanmasına işaret etmesine rağmen, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının kendi çıkarlarına, en büyük petrol alıcısı Çin’in çıkarlarına ve komşularının çıkarlarına zarar vereceği için olası olmadığını söyledi.

“Asıl neden Çin” diyen Falakshahi, Çin’in deniz yoluyla ithal ettiği petrolün neredeyse yarısının Basra Körfezi’nden geldiğini belirtti.

Hürmüz Boğazı kapatılırsa Çin alternatif kaynaklar arayacaktır, ancak bu durum ülkenin aşağı akış sistemleri için yine de önemli bir stres testi olacaktır, diye ekledi Falakshahi.

Kpler’in verilerine göre, petrol ihracatının yüzde 90’ı Çin’e satılan İran için boğazın kapatılması ekonomik bir darbe olacaktır.

Falakshahi, “Boğaz, İran ve Umman arasında yarı yarıya işletiliyor; bu, İran’ın boğazı kapatması durumunda, İran için kilit öneme sahip bir ülke olan Umman’ın topraklarını veya sularını ihlal ettiği anlamına geliyor” dedi.

Bu nedenle, boğazın kapatılma olasılığının çok düşük olduğunu, “yüzde 5’ten az” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Asya

ABD, DeepSeek’i Çin ordusuna bilgi sızdırmakla suçladı

Yayınlanma

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, yapay zekâ alanında faaliyet gösteren Çinli şirket DeepSeek’in, Çin ordusuna ve istihbarat servislerine yardım ettiğini iddia etti. Yetkiliye göre şirket, ABD’nin teknoloji yaptırımlarını aşmak için paravan şirketler kullanmaya çalıştı ve kullanıcı verilerini Pekin yönetimiyle paylaştı.

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Çinli yapay zekâ geliştirme şirketi DeepSeek‘in, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) askeri ve istihbarat servislerine yardımcı olduğunu öne sürdü.

Reuters ajansına konuşan yetkili, Çinli startup’ın, ABD tarafından Çin’e satışı yasaklanan en yeni yarı iletkenlere erişmek için Güneydoğu Asya ülkelerindeki paravan şirketleri kullanmaya çalıştığını belirtti.

Habere kaynaklık eden yetkili, DeepSeek’in özellikle kullanıcı bilgilerini ve istatistikleri devlet kurumlarıyla paylaşmakla suçlandığını ifade etti. Çin’de faaliyet gösteren tüm şirketlerin, Pekin tarafından talep edilen verileri sunma zorunluluğu bulunuyor.

Ancak DeepSeek’in bu tür bilgileri halihazırda devlet kurumlarına aktardığına dair iddianın, dünya genelindeki on milyonlarca yapay zekâ sohbet robotu kullanıcısını endişelendirebileceği belirtiliyor. Şirket, gizlilik politikasına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.

‘Ordunun tedarik belgelerinde 150’den fazla kez adı geçiyor’

Amerikalı yetkili, DeepSeek’in adının Çin ordusunun ve ÇHC’nin savunma sanayii ile bağlantılı diğer kuruluşların tedarik belgelerinde 150’den fazla kez geçtiğini söyledi.

Yetkiliye göre şirket, Çin ordusuna bağlı araştırma enstitülerine de hizmet sağladı.

Yetkili ayrıca DeepSeek’in, Nvidia tarafından üretilen çok sayıda H100 mikroçipine erişimi olduğuna dikkat çekti. Bu çiplerin sevkiyatı, 2022’den bu yana ABD’nin ihracat kısıtlamaları kapsamında bulunuyor.

Yaptırımlardaki yasal boşluk

Nvidia’nın en gelişmiş mikroçiplerinin ÇHC’ye lisanssız olarak ithal edilmesi ABD ihracat kurallarını ihlal etse de Çinli şirketlerin, kısıtlamaların geçerli olmadığı ülkelerdeki veri merkezleri aracılığıyla bu çiplere uzaktan erişimine izin veriliyor.

Ancak bu istisna, söz konusu Çinli şirketin ABD’nin kara listesinde olması veya ihracatçının, müşterinin çipleri kitle imha silahları geliştirmek için kullandığını bilmesi durumunda geçerli olmuyor.

Amerikalı yetkililerin henüz DeepSeek’i bu tür kara listelere almadığı ve Nvidia’nın, startup’ın Çin ordusuyla işbirliği yaptığını bildiğini iddia etmedikleri de vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English