Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

‘ABD bu 3 garantiyi verirse Suudiler gelecek ay İsrail’le el sıkışır’

Yayınlanma

israil-suudi

“Suudiler (Filistin meselesi) çözüm için baskı yapmaya devam edecek, ancak Filistin yolu artık normalleşme yolundan ayrı. Suudiler ABD’den istediklerini alabilirlerse, ikincisi artık birincisinin rehini olmayacak.”

Suudi Arabistan ile İsrail ilişkilerinin normalleşmesi sık sık gündeme getiriliyor. Konu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun politik öncelikleri arasında. Netanyahu, bazı Arap ülkeleriyle imzalanan “İbrahim” adı verilen normalleşme anlaşmasını genişletmek istediklerini, bu kapsamda Suudi Arabistan ile benzer bir anlaşmaya varmayı ve Riyad ile tam diplomatik ilişkiler kurmayı umduklarını söylüyor. Suudi Arabistan’ın bugüne kadarki “resmi” tavrı ise önce Filistin sorununun çözülmesi gerektiği yönünde. Ancak Washington ile ilişkilerde en kötü dönemini yaşayan ve Çin’le ilişkilerini geliştiren Riyad’ın, İsrail ile normalleşme için ABD’nin önüne 3 talep koyduğu öne sürüldü: “Resmileştirilmiş ABD-Suudi ittifakı. NATO ve İsrail gibi şartsız ABD’den silah tedariki. Küçük çaplı Suudi sivil nükleer enerji programının onaylanması.”

Kısa adı JINSA olan ABD’nin en etkili kuruluşlarından “Ulusal Güvenlik İşleri Yahudi Enstitüsü” Kasım ayında Riyad’a bir gezi düzenledi. Bir hafta süren o geziye katılan isimlerden JINSA’nın Savunma ve Strateji Merkezi Gemunder’ın kıdemli araştırmacısı John Hannah, Riyad’da katıldığı toplantılardan edindiği izlenimleri kaleme aldı. Hannah, başta ABD eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Ulusal Güvenlik Danışmanlığı olmak üzere hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi yönetimlerde üst düzey görev almış bir isim. Hannah’ın maakalesi “İsrail, Biden’ın yardımıyla Suudi Arabistan ile ilişkileri normalleştirebilir” başlığıyla Jerusalem Post’ta yayınlandı.

Makalesinde, “Riyad toplantılarımızın temel kuralları, Suudi liderlere yorum atfetmeme izin vermiyor. Ama kaynaklarımızın güvenilir olduğundan eminim” diyen Hannah, Riyad’da duyduklarını, Suudilerin doğrudan Beyaz Saray’a ilettikleri mesajla tutarlı olduğunu Washington’a döndüğünde doğrulatmış. Hannah, Riyad ziyaretinden sonra Suudi-İsrail barışının gerçekten mümkün olduğuna her zamankinden daha fazla ikna olduğunu ancak ABD Başkanı Joe Biden’ın desteği ve ABD-Suudi ilişkilerinde iyileşme olmadan bunun başarılamayacağına inandığını söylüyor.

Hannah, İsrail’le normalleşmeye Riyad’ın nasıl baktığı ve ABD’den hangi garantileri beklediğini Suudilerin ağzından şöyle aktardı:

Suudiler İsrail’le normalleşme için ne istiyor?

İsrail ile normalleşme bizim için mantıklı. Aynı tehditleri, düşmanları ve müttefikleri paylaşıyoruz. Ama zor olacak, çünkü 50 yıldır halkımızın kafasını İsrail nefretiyle doldurduk. Hala aşırılık yanlılarımız var. Bize saldıracaklar. İranlılar istikrarsızlığı körükleyecek. Ekonomimiz zarar görebilir. İslam dünyasının lideri olarak konumumuz zarar görebilir. Riskler gerçek. Onları almaya hazırız, ancak riskleri dengelememize yardımcı olması için önce ABD’den birkaç şeye ihtiyacımız var.

  • Birincisi, stratejik ortaklığımızı ve saldırıya uğramamız durumunda ABD’nin güvenliğimize ilişkin taahhüdünün ne olduğunu tanımlayan yazılı bir anlaşma.
  • İkincisi, bize ABD silah satışlarının güvenilir olacağını garanti eden bir statü. Bir aydan diğerine ABD’nin taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceğini tahmin edemememiz artık kabul edilemez. Politik ve ekonomik konularda fikir ayrılığına düştüğümüzde kendimizi savunmak için ihtiyaç duyduğumuz silahları satın alabilme taahhüdünün değişmediği yani NATO veya İsrail gibi, muamele görmemiz gerekiyor.
  • Üçüncüsü, uranyum zenginleştirme yeteneğinden vazgeçmemizi gerektirmeyen, nükleer işbirliği konusunda ABD ile bir anlaşma. Suudi Arabistan, dünyadaki doğal uranyum yataklarının yüzde 7’sine sahip. Bu, bir nükleer enerji endüstrisi inşa etmek için yararlanabilmemiz gereken çok büyük bir kaynak. ABD’nin uranyum zenginleştirmeyi, nükleer silahlar için kullanacağımızdan endişe duyduğunu biliyoruz. Çözümümüz, 80 yıl önce Arabian-American Oil Company’yi (ARAMCO) birlikte kurduğumuzda yaptığımızın aynısını yapmak. Arap Amerikan Nükleer Enerji Şirketini kurabiliriz. ABD’liler (zenginleştirilmiş uranyumu) yalnızca sivil alanlarda kullanıldığından emin olmak için her şeyi izleyecek ve teftiş edecek.

Bu üç şeyi alabilirsek, Suudi Arabistan önümüzdeki ay İsrail ile el sıkışmaya hazır.

Hannah, toplantıda Filistin meselesini gündeme getirdiklerini de aktarıyor: “Sorduğumuz bariz devam sorusu: Filistin sorununda ilerleme normalleşmenin ön koşulu değil mi? Aldığımız yanıt net bir ‘hayır’ oldu ve ardından kendi halkı tarafından öldürülme korkusuyla İsrail’le barış yapamayan Filistin liderliğinin canlı bir tasviri geldi. Suudiler (Filistin meselesi) çözüm için baskı yapmaya devam edecek, ancak Filistin yolu artık normalleşme yolundan ayrı. Suudiler ABD’den istediklerini alabilirlerse, ikincisi artık birincisinin rehini olmayacak.”

ORTADOĞU

WSJ: ABD’nin İsrail’i dizginleme girişimleri sınırlı sonuç veriyor

Yayınlanma

biden-netanyahu

İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırısının ardından İsrail misillemeye hazırlanırken bir yandan da ABD yönetimi ile istişareler sürüyor.

İsrail, İran’a vereceği yanıtın olası sonuçları nedeniyle yapacağını duyurduğu misillemeyi ABD ile koordine etmek istiyor. Savaşın bölgeye yayılmasını istemeyen ABD’nin İsrail’i misillemenin dozajını, bölgesel bir çatışmaya dönüşmeyecek ölçüde ayarlamaya ikna etmeye çalıştığı biliniyor. İsrail ise İran’a nükleer tesisleri hedef almak dahil sert bir yanıt vermek istiyor.

ABD Başkanı Joe Biden, Orta Doğu’da topyekûn bir savaşın önlenip önlenemeyeceğinden emin olup olmadığı sorusu üzerine “Tam kapsamlı bir savaş olacağına inanmıyorum. Bence bundan kaçınabiliriz” dedi. Başkan Biden, olası bir tam kapsamlı savaştan kaçınılabileceğini ancak bunun için “yapılacak çok şey” olduğunu sözlerine ekledi.

Ancak ABD’nin Gazze başta olmak üzere bölgedeki saldırılarında İsrail’i dizginleme girişimlerinin “sınırlı sonuçlar verdiği” iddia ediliyor.

Vali Nasr: ‘İran’ın füze saldırısı riskli ancak hesaplanmış bir hamleydi’

The Wall Street Journal’da yayımlanan haberde uluslararası ilişkiler uzmanları ile bazı eski Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, İsrail’in Gazze’yi işgali ve “soykırımda bulunmasına” karşı ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin tutumunu ele aldı.

Uzmanlar, ABD Başkanı Biden ve yönetiminin İsrail’in Gazze’yi işgali ve “soykırımda bulunmasını” önleme girişimlerinin “sınırlı sonuçlar verdiğine” işaret ederken Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezinin Orta Doğu Programları Direktörü Jon Alterman, “Biden ve Binyamin Netanyahu, birbirlerini tarttılar. Netanyahu sürekli, Biden’ın düşündüğünden daha fazla alana sahip olduğuna karar veriyor gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.

Alterman, ABD’nin, İsrail liderliği tarafından “ya bir dırdırcı ya da şu anda gereksinimleri anlamayan bir arka koltuk şoförü olarak görüldüğünü” öne sürdü.

Eski Başkan Donald Trump yönetimi sırasında Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapan David Schenker ise 7 Ekim 2023’ün her şeyi değiştirdiğini belirterek, “ABD’nin hassasiyetlerini daha az dikkate alarak kendi güvenlik hedeflerini acımasızca takip edecek yeni bir İsrail’le karşı karşıyayız” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu’nun misilleme için ABD ile koordinasyon arayışı

“Tahran’a yönelik saldırıyı dizginliyor gibi görünmek istemiyor”

Amerikalı yetkililerin Lübnan’daki İsrail-Hizbullah çatışmasının tırmanmasını engellemeye çalıştığını kaydeden uzmanlar, bunun İran’ı da işin içine çekeceği ve ABD’yi askeri olarak daha derin müdahaleye zorlayacağı endişesinden kaynaklandığını ifade etti.

Uzmanlar, Biden yönetiminin, İsrail’in Hizbullah’a vurduğu darbelerden memnun olmadığı ancak başkanlık seçimlerine bir ay kala Tahran’a yönelik bir saldırıyı dizginliyor görünmeye de hevesli bulunmadığı görüşünü paylaştı.

ABD Dışişleri Bakanlığının eski Orta Doğu yetkililerinden Aaron David Miller da yaklaşan başkanlık seçimleri öncesi İsrail’in özellikle de İran’ın dahil olacağı cephede savaşa girmesi için bastıracak herhangi bir Amerikalı yetkilinin olamayacağını savundu.

Le Figaro: Biden, Orta Doğu’da kontrolü kaybediyor

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İran lideri Hamaney’den “birlik” çağrısı: İsrail’in akıl almaz suçlarına en hafif yanıtı verdik

Yayınlanma

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, ülkesinin 1 Ekim’de İsrail’e düzenlediği füze saldırısının “meşru müdafaa” kapsamında gerçekleştirildiğini söyledi.

İran lideri Hamaney, 4 yıl aradan sonra ilk kez başkent Tahran’da cuma namazı kıldırdı.

Tahran’ın İmam Humeyni Büyük Musalla Camisi’nde üst düzey siyasi ve askeri yetkililer ile birlikte on binlerce kişinin katılımıyla kılınan namaz öncesi 27 Eylül’de İsrail’in Beyrut’a saldırısında hayatını kaybeden Hasan Nasrallah için de anma töreni düzenlendi.

Namaz öncesi okuduğu hutbede gündemdeki meseleleri değerlendiren Hamaney, İsrail’in suçları karşısında ülkesinin İsrail’e düzenlediği füze saldırılarının “meşru müdafaa” çerçevesinde uygulandığını söyledi, “Silahlı kuvvetlerimizin eylemi işgalci siyonist rejime karşı verebileceğimiz en hafif cezaydı. İşledikleri akıl almaz suçlar karşısında bu kana susamış kuduz köpeğe karşı verebileceğimiz en hafif yanıtı verdik” dedi. İran lideri, ülkesinin muhtemel karşı saldırılara cevap vermekte tereddüt etmeyeceğini ve anında karşılık vereceğini ifade etti.

Hamas’ın İsrail’e 7 Ekim 2023’te düzenlediği “Aksa Tufanı” adı verilen saldırılara işaret eden Hamaney, Filistinlilerin İsrail’e karşı saldırılarının “tamamen meşru” olduğunu belirtti.

İran basınının aktardığına göre Hamaney özetle şu mesajları verdi:

  • Düşmanların siyaseti böl-yönet’tir. Bu politikaları Müslüman ülkelerde çeşitli şekillerde uyguladılar ama bugün milletler uyandı. Bugün İslam ve Müslüman, düşmanların bu oyununa galip geleceği gündür.
  • İran’ın düşmanı Filistin’in, Lübnan’ın, Irak’ın, Mısır’ın, Suriye’nin ve Yemen’in düşmanıdır. Yüzleri farklı ama düşman aynı. Bazılarında psikolojik savaş uyguluyorlar, bazılarında ekonomik savaş, bazılarında bomba yağdırıyorlar, bazen de gülümsemeyle bunu yapıyorlar. Düşman her yerde özel bir yöntemle çalışıyor ama komuta odası bir yerde ve oradan emir alıyorlar. Düşman başarılı olursa başka ülkelere de saldıracak. Bu, bütün İslam dünyası için çok ciddi bir alarm. Birlik olmalıyız. Bugün Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize dayanışma göstermeliyiz.
  • Filistin milletinin, topraklarını işgal eden, hayatlarını alt üst eden düşmanın karşısında durma hakkı vardır. Filistinlilerin savunması meşrudur ve onlara yardım etmek de meşrudur.
  • Seyyid Hasan Nasrallah’ın cismi aramızdan ayrıldı ama onun gerçek kişiliği, ruhu, yolu ve etkileyici sesi hala aramızda ve öyle de kalacak. O, baskıcı ve yağmacı şeytanlar karşısında direnişin sembolüydü. Onun etkisi Lübnan’ı, İran’ı ve Arap ülkelerini aştı, şimdi onun şehadetiyle bu nüfuz daha da artacaktır.
  • Siyonistler ve Amerikalılar boş hayaller peşindeler. İsrail’in şuursuz rejimi zorla ayakta duruyor. ABD onları savunduğu sürece varlar ama Allah’ın izni ile yok olup gidecekler. Lübnan’ı işgal etmek için milyarlarca dolar harcadılar. Bu desteğe rağmen küçük bir mücahit grup onları engelledi. Asla Hamas ve Hizbullah’a galip gelemediler. Siyonist rejim galip gelemeyeceğini anladı.
  • Bugün bölgedeki direniş, yiğitlerinin şehadetleriyle geriye gitmeyecektir. Gazze’deki direniş bütün dünyayı hayrete düşürdü; İslam’ın onurunu ve haysiyetini gösterdi. Karşımızda ne kadar şer güçleri olsa da aslı Gazzeliler geri adım atmıyor.
  • Lübnan halkı, sizler birer kahramansınız. Bu korkak düşman, Hizbullah’ın ve Hamas’ın varlığını asla bitiremeyecek. Allah yolunda savaşımız sürecek. Bizler zafere yakınız ama onlar suikastlarla yıkarak ve sivilleri öldürerek hedeflerine ulaşacaklarını zannediyor.
  • Alçak ve çaresiz düşman Hizbullah’ın, Hamas’ın, İslami Cihad’ın ve Allah yolunda çalışan diğer mücadeleci örgütlerin sağlam yapısına ciddi zarar veremediği için terörü, yıkımı, sivillerin bombalanmasını ve öldürülmesini, silahsız insanlara acı çektirmeyi zaferinin bir işareti olarak görüyor.
  • Bu suçların sonucu, öfkenin yoğunlaşması ve insanların motivasyonunun artması, canlarını feda eden yiğitlerin, komutanların ve liderlerin daha da öne çıkması ve kan emicilerin rezil varlığının sahneden silinmesi olacaktır.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail “karada” ilerleyemiyor

Yayınlanma

Lübnan’ın güneyindeki çatışmalarda 17 İsrail askerinin öldürüldüğünü duyuran Hizbullah bu sabah İsrail’in kuzeyinde Hayfa yakınlarında bulunan Krayot bölgesini çok sayıda roketle hedef aldığını açıkladı.

İsrail’in Lübnan’ın güneyini işgal edeceğini duyurmasından sonra sınırda zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. İsrail ordusu bugüne kadar Lübnan sınırında henüz kayda değer bir ilerleme sağlayamadı.

Hizbullah, Lübnan’ın güneyindeki çatışmalarda 17 İsrail askerinin öldürüldüğünü duyurdu. İsrail ordusu ise kara saldırılarının başladığı 30 Eylül’den bu yana Lübnan’daki çatışmalarda 9 askerinin öldürüldüğünü açıklamıştı.

Öte yandan Hizbullah’tan yapılan açıklamada, Hayfa kentinin kuzeyindeki Krayot bölgesinin çok sayıda roketle vurulduğu belirtildi. İsrail basını da İsrail’in kuzeyindeki sınır kasabalarında sirenlerin çaldığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada da Lübnan’dan ​​​​​​​20 roketin atıldığının gözlemlendiği, bunların çoğuna müdahale edildiği diğerlerinin de açık araziye düştüğü ifade edildi.

Lübnan sınırına yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta kalan Hayfa sahil kenti İsrail’in en önemli sanayi ve ticaret kentlerinden biri olarak öne çıkıyor.

İsrail ise bir yandan Lübnan’a karadan girmeye çalışırken diğer yandan başkent Beyrut yakınlarında Hizbullah’a aile olduğunu iddia ettiği hedeflere yoğun hava saldırısı düzenliyor. Ayrıca Hizbullah’ın ikmal hattını kesmek için Suriye’deki hedefleri de vuruyor. Bu kapsamda İsrail’in Lübnan-Suriye sınırındaki El-Masna Sınır Kapısı’na hava saldırısı düzenlediği belirtildi. Saldırıda, Lübnan’ın başkenti Beyrut ve Suriye’nin başkenti Şam arasındaki yolun da kesintiye uğradığı aktarılırken, ölen ya da yaralanan olup olmadığı konusunda bilgiye yer verilmedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English