Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD iş dünyası heyeti Pekin’e gidecek

Yayınlanma

Çin ve ABD, aralarında çeşitli konularda devam eden gerilimlere rağmen, her iki taraftan yetkililerin ve iş dünyası liderlerinin giderek sıklaşan toplantıları ve ziyaretleriyle angajmanlarını artırmaya devam ediyor.

Son gelişmeler çerçevesinde iki ülkenin ticaret şefleri Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de devam etmekte olan Dünya Ticaret Örgütü Bakanlar Konferansı çerçevesinde bir araya geldi. ABD’nin önde gelen iş dünyası grubunun başkanının bu hafta Pekin’e gidecek bir heyete liderlik edeceği bildirildi. Buna ek olarak, ABD ulaştırma yetkilileri Çinli havayolu şirketlerine ABD’ye daha fazla uçuş izni verdi. Aralarında ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in de bulunduğu daha fazla üst düzey ABD yetkilisinin bu yıl içinde Çin’i ziyaret etmesi bekleniyor.

Ancak, olumlu temaslara rağmen, ekonomik, teknolojik ve askeri rekabet devam ediyor.

Giderek sıklaşan temasların ilişkilerin istikrara kavuştuğuna dair olumlu bir sinyal gönderdiğini ve bunun da dünyanın dört bir yanındaki işletmeler ve hükümetler arasında artan endişeleri hafifletmeye yardımcı olduğunu belirten Çinli uzmanlar, ancak bu istikrar eğiliminin sürdürülebilmesi için ABD’nin Çin’i çevrelemeye çalışmaması, Soğuk Savaş zihniyetini terk etmesi ve kazan-kazan işbirliğine odaklanma taahhütlerini somut eylemlerle dökmesi gerektiğini söylüyor.

Reuters’ın haberine göre, ABD Ulaştırma Bakanlığı pazartesi günü yaptığı açıklamada, Çinli havayolu şirketlerinin 31 Mart’tan itibaren ABD’ye haftalık gidiş-dönüş uçuşlarını mevcut 35 uçuşa kıyasla 50’ye çıkarmalarına izin verileceğini bildirdi. Reuters’in departmandan aktardığına göre bu hamle “2024 Yaz trafik sezonu beklentisiyle ABD-Çin pazarının daha da normalleşmesinde önemli bir adım.”

Çin Uluslararası Ticaret Derneği’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Li Yong, salı günü Global Times’a verdiği demeçte “Daha fazla uçuşun eklenmesi, daha fazla iş seyahati yapan kişiye hizmet verilmesine yardımcı olacak ve iki ülke arasında insanlar arası ve kültürel değişimler için daha fazla fırsat sağlayacaktır” dedi.

Reuters’ın ayrı bir haberine göre, ABD’de iş dünyasının çıkarlarını temsil eden önde gelen grup olan ABD Ticaret Odası’nın CEO’su Suzanne Clark, eski ABD hükümet yetkililerinden oluşan bir heyetin bu hafta Pekin’e gitmesine öncülük ediyor. Heyet üst düzey Çinli yetkililer ve yerel iş dünyası liderlerinin yanı sıra ABD’li iş dünyası liderleri ve yabancı diplomatlarla da bir araya gelecek.

Bu ziyaret, Çinli ve ABD’li yetkililerin etkileşimlerinin arttığı bir döneme denk geliyor. Pazartesi günü Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao, Abu Dabi’de düzenlenen 13. DTÖ Bakanlar Konferansı çerçevesinde ABD Ticaret Temsilcisi Katherine Tai ile bir araya gelerek iki tarafı da ilgilendiren ikili ve çok taraflı ticaret konularında derinlemesine görüş alışverişinde bulundu. Wang ayrıca ABD’nin Çin ve Tayvan’la ilgili ekonomik ve ticari konulara yönelik ek gümrük vergileri konusunda Çin’in ciddi endişelerini dile getirdi. 

Angajmanı sürdürme ihtiyacı

Bu görüşme aynı zamanda Çinli ve ABD’li yetkililerin geçen yıl kurulan Ekonomik Çalışma Grubu kapsamında bu ayın başlarında Pekin’de bir tur görüşme daha gerçekleştirmelerinden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Toplantının Yellen’ın bu yıl içinde yapacağı bir ziyaretin önünü açabileceği bildiriliyor. Ocak ayında Çin ve ABD, geçen yıl kurulmasından bu yana ilk kez yüz yüze görüşen Mali Çalışma Grubu’nun üçüncü toplantısını gerçekleştirmişti.

ABD’nin Çin Büyükelçisi Nicholas Burns pazar günü Amerikan haber kanalı CBS’e verdiği bir mülakatta şunları söyledi: “Bazıları ‘Çin’le o kadar rekabetçiyiz ki ekonomik ilişkiyi bitirmeliyiz’ diyor. Bunun sonucunda 750,000 Amerikalı aile akşam yemeğini masaya koyamaz hale gelecektir.”

Analistler, bu nedenle ABD’nin Çin ile rekabete ve hatta Çin’i çevrelemeye odaklanırken bile Çin ile angajmanı sürdürmek istediğini düşünüyor.

Pekin merkezli bir ekonomist olan Tian Yun salı günü Global Times’a verdiği demeçte, “Çin mallarının ABD’ye ihracatının artması, ABD’nin enflasyonunu daha da düşürmesine yardımcı oluyor” dedi ve Çin ve ABD arasında ekonomik ve ticari alanlarda artan etkileşimlerin ABD ekonomisinin yüksek faiz seviyelerinde istikrara kavuşmasına da yardımcı olacağını söyledi. 

Gerginlik de devam ediyor

Öte yandan iki ülke arasında artan rekabet de devam ediyor.

CBS’e verdiği mülakatta Burns, “Çinlilerin baskın ülke olduğu bir dünyada yaşamak istemiyoruz” diyerek bunu açıkça ortaya koydu.

Abu Dabi’deki toplantı öncesinde ABD Ticaret Temsilciliği Çin’in DTÖ’ye uyumuna ilişkin bir rapor yayınladı ve bu rapor Çin’e yönelik suçlamalarla doluydu. Raporda, “Çin’in Dünya Ticaret Örgütü tarafından kurulan uluslararası ticaret sisteminin önündeki en büyük engel olmaya devam ettiği” iddia edildi.

Rapor, Çin Ticaret Bakanlığı tarafından sert bir dille eleştirildi, Bakanlık iddiaların temelsiz olduğunu ve raporun ABD’nin tek taraflı ve zorba davranışlarını yansıttığını söyledi. Çin bakanlığı, “DTÖ kurallarını hiçe sayan, küresel ticaret düzenini baltalayan ve tüm DTÖ üyelerine zarar veren tarafın ABD olduğunu” vurguladı.

Diplomasi

Moritanya’nın Beyaz Saray’da İsrail ile yeniden diplomatik ilişki kuracağı iddia edildi

Yayınlanma

Moritanya’nın Trump’ın desteğiyle çarşamba günü Beyaz Saray’da yapılacak bir toplantıda İsrail ile diplomatik ilişkilerini yeniden kurmaya hazırlandığı iddia edildi.

İsrail Başbakan Benyamin Netanyahu’nun bugün ABD yönetiminin arabuluculuğunda Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani ile görüşmesi bekleniyor.

Görüşmenin, İsrail ile Arap ve Müslüman ülkeler arasındaki İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi amacıyla Trump yönetimi tarafından organize edildiği iddia edildi.

ABD haber sitesi Semafor’a göre, görüşme Washington’da düzenlenen ABD-Afrika zirvesi sırasında yapılacak.

The Times of Israel, Trump’ın ilk başkanlık döneminin sonunda, İsrail ile Moritanya ve Endonezya arasında normalleşme anlaşmaları imzalamaya çok yaklaştığını ancak görev süresinin sona ermesi nedeniyle bunun hayata geçmediğini ileri sürmüştü.

Moritanya, 1999’da İsrail ile diplomatik ilişki kuran ilk Müslüman ülkelerden biri olmuş, ancak İsrail’in Gazze’ye saldırmasının ardından 2010 yılında İsrail ile ilişkilerini kesmişti. Bir dizi yıkıcı saldırının ilki olan bu savaş, Arap dünyasında geniş çaplı öfkeye yol açmıştı. Moritanya’nın iddia edilen bu son hamlesi İsrail’in Gazze’deki saldırılarının uluslararası kamuoyunca “soykırım” olarak nitelendirildiği bir dönemde geldi.

Trump yönetimi, Arap ve Afrika ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme anlaşmalarını uzun süredir destekliyor ve bunları ekonomik ortaklıklar olarak sunuyor. Ancak, bu anlaşmaların İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve savaş suçlarına siyasi bir örtü sağladığı yaygın olarak savunuluyor.

Moritanya, İsrail’i tanımayan (Cezayir, Komorlar, Cibuti, Libya, Somali ve Tunus dahil) veya ilişkilerini askıya alan (Mali ve Nijer gibi) dokuz Afrika ülkesinden biri.

ABD’li yetkililer İsrail’le normalleşme ve İbrahim Anlaşmaları için büyük sürprizleri olduğunu iddia etmişti. Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, “Başkan, bölgedeki daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağından kesinlikle umutlu” açıklamasını yapmıştı.

Suudi Arabistan’ın bu ülkelerden biri olacağı konuşuluyordu, ancak analistler Riyad’ın şu an bu anlaşmayı jeopolitik açıdan “karlı” bulmadığını ve yanaşmadığını belirtmişti. Nitekim savaşın bölgede yayılmasıyla Suudi Arabistan, İran ile ilişkilerini de güçlendirdi ve İsrail’in İran’a yönelik saldırıları kınadı.

İsrail’le görüşmeleri sürdüren Suriye’nin ise şimdilik “sınır güvenliği” bağlamında Tel Aviv’le anlaşacağı düşünülüyor.Kaynaklara göre, Suriye ile İsrail arasındaki “sessiz” görüşmeler tam anlamıyla normalleşmeyi değil taraflar arasında sınırlı bir güvenlik anlaşmasını hedefliyor.

Okumaya Devam Et

Asya

Malezya Başbakanı ASEAN toplantısında Trump’ın tarifelerinin ‘baskı altına almak’ için kullanıldığını söyledi

Yayınlanma

Malezya Başbakanı Enver İbrahim, çarşamba günü ASEAN’ın önemli dışişleri bakanları toplantısının açılışında, ABD’nin gümrük tarifelerinin artık diğer ülkeleri “baskı altına almak, izole etmek ve kontrol altında tutmak” için kullanıldığını söyledi.

Kuala Lumpur’da düzenlenen bakanlar toplantısının açılış töreninde konuşan İbrahim, “Dünya çapında, bir zamanlar büyümeyi sağlamak için kullanılan araçlar artık baskı, izolasyon ve kontrol altında tutmak için kullanılıyor” dedi. “Gümrük tarifeleri, ihracat kısıtlamaları ve yatırım engelleri artık jeopolitik rekabetin keskin araçları haline geldi” diye ekledi.

Enver İbrahim, ASEAN’daki meslektaşlarına, bölgenin bu gerçekle “açık ve kararlı” bir şekilde yüzleşmesi gerektiğini ve bloğun birlikteliğinin deklarasyonlarla sınırlı kalmaması gerektiğini hatırlattı.

Pazartesi günü, ABD Başkanı Donald Trump, altı ASEAN üyesini etkileyen yeni bir dizi gümrük vergisi oranı açıkladı. Bunlar arasında Myanmar ve Laos’tan gelen mallara %40, Tayland ve Kamboçya’dan gelen mallara %36 vergi yer alıyor. Endonezya için oran %32, Malezya için ise %25.

Malezya, 10 üyeli bloğun bu yılki dönüşümlü başkanlığını yürütüyor. Bu haftaki toplantılar arasında ASEAN’ın içişleri bakanları toplantısı ve ardından ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Japonya ve Hindistan gibi önemli ortak ülkelerle toplantılar yer alıyor.

Nikkei Asia‘nın gördüğü dışişleri bakanları toplantısının ortak bildiri taslağı, tek taraflı gümrük vergisi uygulamalarının “kontra üreten nitelikte olduğunu ve küresel ekonomik parçalanmayı şiddetlendirme riski taşıdığını” ve “ASEAN’ın ekonomik istikrarı ve büyümesi için karmaşık zorluklar oluşturduğunu” belirtiyor.

Malaya Üniversitesi Uluslararası ve Stratejik Çalışmalar Bölümü’nde doçent olan Khoo Ying Hooi, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, Trump’ın son gümrük vergisi açıklamalarının, Japonya ve Güney Kore gibi müttefikleri hedef almak anlamına gelse bile, daha çok güç gösterisi ve “Önce Amerika” söylemini canlandırmak amacıyla yapıldığını söyledi.

“Bu, stratejik olmaktan çok sembolik bir hamle gibi görünüyor ve kimin zarar göreceği önemli olmaksızın seçmenlere ticaret konusunda sert olduğunu göstermek amacıyla yapılmış bir hamle” dedi.

Khoo, Güneydoğu Asya’nın ticareti çeşitlendirmek, bölgesel entegrasyonu güçlendirmek ve tek bir pazara bağımlılığı azaltmak için adımlar attığını belirtti. Güney-Güney ticaret ortaklıklarının kurulduğunu ekleyen Khoo, bu çabaların “hızlanıp derinleşebileceğini” kaydetti.

Malezya Başbakanı Enver İbrahim konuşmasında, ASEAN’ın “merkeziliğinin” devam etmesi gerektiğini yineleyerek, jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin dünya çapında arttığı bir dönemde bloğun diyalog için birincil dayanak noktası olması gerektiğini vurguladı.

“Küresel düzen parçalanıyor” dedi ve ekledi: “Çatışma, zorlama ve güvensizlik artık çok sayıda ilişkiyi tanımlıyor ve bunların sonucunda sayısız hayat kaybediliyor veya altüst oluyor.”

Öte yandan, toplantıda Malezya Dışişleri Bakanı Mohamad Hasan, küresel siyasi manzaranın “iki kutupluluktan tek kutupluluğa ve nihayet çok kutupluluğa” doğru değişmeye devam edeceğini vurguladı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çekya Cumhurbaşkanı: Savaş bittikten sonra Rusya ile ilişkiler düzelebilir

Yayınlanma

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaş sona erdikten sonra Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini belirtti. Pavel, önceliğin ateşkese ve Rusya’yı müzakere masasına getirmeye verilmesi gerektiğini vurgularken, Moskova’nın yapıcı bir diyalog sergilemesi halinde Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularının tartışılabileceğini ifade etti.

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini söyledi.

BBC Rusça‘ya konuşan Pavel, öncelikli görevin Rusya’yı müzakerelere çekmek ve ateşkesi sağlamak olduğunu vurguladı.

Pavel, bu adımların ardından barış anlaşması ve Ukrayna’nın yeniden inşası konularının ele alınabileceğini belirtti.

‘Moskova’nın tutumu belirleyici olacak’

Pavel, “bitmeyen bir savaşın” hem Ukrayna hem de Rusya için ağır insani kayıplara yol açacağı ve sadece bu iki devletin değil, tüm Avrupa’nın ekonomisine ciddi zarar vereceği uyarısında bulundu.

Gelecekte atılacak adımların büyük ölçüde Moskova’nın tutumuna bağlı olacağını ifade eden Çekya lideri, Rusya’nın yapıcı bir diyaloğa hazır olduğunu göstermesi durumunda Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularında müzakere masasına dönebileceğini dile getirdi.

Ancak Pavel, “Ukrayna’da barışın sağlanmasının, atılacak her türlü adım için kilit ve vazgeçilmez bir koşul olduğunun” altını çizdi.

Pavel, Rusya ile temasların yeniden kurulması fikrinin “insan adaleti ve uluslararası hukuk temelinde” kabul edilmesinin son derece zor olduğunu da kabul etti.

‘Putin ile eşit ortaklar olarak görüşürüm’

Gerektiği takdirde Vladimir Putin ile kişisel bir görüşmeye hazır olduğunu belirten Pavel, bu diyaloğun “büyüğün küçüğe veya güçlünün zayıfa karşı olduğu bir pozisyondan değil, eşit ortaklar arasında” gerçekleşmesi şartını koştu.

Çekya Cumhurbaşkanı’na göre Rusya yönetimi şu anda “ya kazanırsın ya da kaybedersin” mantığıyla hareket ederken, kendisi “karşılıklı kazancın” mümkün olduğuna inanıyor.

Çekya, Rusya’nın devlet mülklerini mühürlemeye başladı

‘Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor’

Pavel, savaşın sona ermesi, Avrupa güvenlik mimarisinin düzenlenmesi ve taraflar arasında güvenin yeniden tesis edilmesinin ardından askeri harcamaların azaltılması ve ekonomilerin güçlendirilmesi gibi konuların da konuşulabileceğini söyledi.

“Bunun hem Rus hem de Avrupalı vatandaşlar için eşit derecede faydalı olacağına eminim, çünkü hepsi barış içinde yaşamak istiyor,” diyen Pavel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor; bizim de kendimize ait yeterince sorunumuz var.”

Çekya Cumhurbaşkanı ayrıca, Vladimir Putin’in “sonsuza dek iktidarda kalmayacağını” ve Rusya’daki insanların onurlu bir yaşam, dünyada serbestçe dolaşma, eğitim ve diğer ülkelerle iş yapma imkânları arzuladığını düşündüğünü ekledi.

Pavel, “Rusların çoğunluğunun tecrit altında ve bu kadar sıkı bir kontrol altında olmaktan memnun olduğunu sanmıyorum,” dedi.

‘NATO’nun Ukrayna kararı değişmedi’

NATO’nun 2025 yılı sonuç bildirisinde Ukrayna’nın üyelik perspektifine neden doğrudan atıfta bulunulmadığı sorusuna ise Pavel, bunun mevcut bir uygulamadan kaynaklandığını belirtti.

Pavel’e göre, daha önceki deklarasyonlarda yer alan ve iptal edilmeyen her şey yürürlükte kalmaya devam ediyor.

Çekya Cumhurbaşkanı, “Dolayısıyla, bir önceki zirvenin sonuçları hâlâ geçerli ve güncelliğini koruyor. Ukrayna bu deklarasyonda anılmadıysa, bunun tek sebebi hiçbir şeyin değişmemiş olmasıdır,” diye açıkladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English