Diplomasi
ABD Shangri-La’da işbirliklerini güçlendirirken, Çin’le görüşme olmadı

Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsünce (IISS) düzenlenen Shangri-La Diyaloğu, 2-4 Haziran’da Singapur’da yapıldı.
Bu yıl 20’nci kez düzenlenen foruma, Asya-Pasifik, Avrupa, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’dan 40’ı aşkın ülkeden hükümet yetkilileri, savunma bakanları, askeri yetkililer ve güvenlik uzmanları katıldı.
Asya’nın en büyük güvenlik zirvesi olan Shangri-La Diyaloğu’na bu yıl, ABD-Çin gerginliği damga vurdu. Gerilim hem zirvede iki ülkenin savunma bakanlarının konuşmalarında hem de sahada hissedildi.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Japonya, Avustralya ve Filipinler ile ilk dörtlü savunma bakanları toplantısına ev sahipliği yapmaktan, Tokyo ve Seul ile gerçek zamanlı bir istihbarat paylaşım mekanizması başlatmaya kadar, önümüzdeki üç yıllık süre boyunca müttefiklerle savunma işbirliğinde ilerleme kaydetti.
Diğer yandan cumartesi günü ise, Kanada ile ortak tatbikat yapan ABD gemisi Tayvan Boğazı’ndan geçerken neredeyse Çin donanmasından bir gemi ile çarpışıyordu.
Pekin ve Washington arasında ikili bir görüşme olmasa da, zirvede Tayvan’ın statüsü, Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetler ve Ukrayna’daki savaş için tartışmalı bir ateşkes planı da dahil olmak üzere dünyanın acil güvenlik meseleleri hakkında hararetli tartışmalar yaşandı.
“Amaç seyrüsefer hegemonyası uygulamak”
Çin Savunma Bakanı Li Shangfu, Tayvan Boğazı’da yaşanan krizle karşı tarafı suçlayarak, geçişin amacının “seyrüsefer hegemonyası uygulamak” olduğunu söyledi.
Li, “Savunma Bakanı olarak her gün yabancı hava araçlarının ve gemilerin sınırlarımıza yaklaştığına dair çok sayıda istihbarat alıyorum. Bunlar masum geçiş değil, provokasyon için yapılıyor” dedi.
Çin’in Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne ve Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranış Deklarasyonu’na uygun hareket ettiğini vurgulayan Li, “Neden bu hadiselerin hepsi Çin’e yakın bölgelerde oluyor? Neden diğer ülkelerin yakınında olmuyor? Çünkü Çin savaş uçakları ve gemileri, diğer ülkelerde seyrüsefer hegemonyası eylemlerinde bulunmuyor” ifadelerini kullandı.
Görüşme olmadı ancak diyalog çağrısı yapıldı
Bu arada Pekin, Pentagon’un savunma şefleri arasında görüşme talebini reddetmişti. Çinli uzmanlar bu görüşmenin olabilmesi için önce Washington tarafından Çin Savunma Bakanı Li’ye uygulanan yaptırımın kaldırılması gerektiğini savunuyor. Forumda konuşan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise, yanlış anlamaları önlemek için her iki taraf arasındaki diyaloğu “bir gereklilik” olarak nitelendirdi.
Li de diğer yandan, Çin’in ABD ile yeni türden bir büyük güç ilişkisi geliştirmek istediğini vurgulayarak, “Büyük güçler, büyük sorumlulukla hareket etmelidir. Çatışma ve cepheleşme yerine farklılıkları çözmeye, bencil çıkarlar yerine herkesin ortak çıkarını gözetmeye çalışmalıdır. Tarih, Çin ve ABD’nin işbirliğinden kazanç sağladığını, cepheleşmeden kaybettiğini göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Li, ABD’ye iki ülke liderinin geçen yıl Bali’de vardığı anlayış birliği doğrultusunda, karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan işbirliği ilkeleri temelinde yeniden rayına oturma çağrısında bulundu.
Nikkei Asia’ya konuşan Güneydoğu Asya uzmanı ve Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) misafir araştırmacı olan Huong Le Thu, hem ABD’nin hem de Çin’in, farklı da olsa, diyalogu iki güç arasındaki yüzleşmeye tercih ettiklerini vurgulamasının dikkate değer olduğunu söyledi.
“Diyalog kuramamak, gerilimi artırmak anlamına gelir ve etraftaki küçük devletler için bir endişe düzeyi yaratır” diyen Huong Le Thu, Singapur zirvesinin düzenli olmasının “diyalog alışkanlığını oluşturduğu ve sürdürdüğü için en büyük gücü” olduğunu da sözlerine ekledi.
NATO’yu Asya’ya genişletme planı
Ancak gerginliği yaratan unsurlardan biri de ABD’nin bölgede Çin’i çevreleme planları ve NATO’nun Asya’ya doğru yayılma hedefi.
2024’te Tokyo’da bölgede türünün ilk örneği olan bir irtibat ofisi açmayı planlayan NATO, Japonya gibi Asya ülkeleriyle ortaklığını güçlendirirken, Singapur zirvesine NATO üyelerinden delegeler de katıldı.
Mayıs ayında İngiltere ve Japonya yeni bir küresel stratejik ortaklık imzaladılar ve “NATO-Japonya işbirliğini derinleştirme” konusunda anlaştılar. Cumartesi günkü bir panel oturumunda, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace gelişme hakkında yorum yaptı ve Tokyo’da bir ofis sahibi olmanın “NATO’nun çıkarına olduğunu” ve “bir dizi konu için önemli olduğunu” söyledi.
Wallace, Rusya’nın donanma filosunun bir kısmını Pasifik’e kaydırdığına dikkat çekerek, “Birincisi, tehdidin bilgisini paylaşmaktır” dedi ve ekledi: “Yüksek Kuzey veya İskandinav ülkelerinin toprakları, Kremlin ve Pekin’in Avrupa ile Asya arasında doğrudan bir bağlantı olan farklı ticaret yollarına ilgi duyduğu bir bölgedir.”
“ABD’nin Hint-Pasifik liderliği”
Nitekim ABD Savunma Bakanı Austin de konuşmasında, bir yandan Hint-Pasifik’te ABD’nin liderliğini vurgulayıp silahlanma ve bölge ülkelerini silahlandırma planlarını anlatırken, diğer yandan Hint-Pasifik stratejisiyle “baskı, tehdit ve zorbalığın olmadığı, özgür ve açık bir bölge” için ittifaklarını ve ortaklıklarını geliştireceklerini savundu.
Austin, “ABD’nin Hint-Pasifik Bölgesindeki Liderliği” başlıklı konuşmasında, ABD’nin Hint-Pasifik’te dost ülkelerle tüm bölgede ve özellikle Tayvan Boğazı’nda tek taraflı baskı ve zorlamalara karşı çıkacağını belirterek, “Şunu açıkça belirtmek isterim; çatışma ve cepheleşme arayışında değiliz, fakat baskı ve zorlama karşısında tereddüt etmeyeceğiz” dedi.
Austin, “Bana göre Tayvan’da çatışma ne yakın ne de kaçınılmaz. Şu anda caydırıcılık güçlü durumda, bunu böyle muhafaza etmeliyiz. Tayvan Boğazı’nda barışı ve istikrarı muhafaza etmek tüm dünyanın çıkarına” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Ukrayna’daki müdahalesinin, barışın ve güvenliğin asla garanti kabul edilemeyeceğini hatırlattığını belirten Austin, Washington’ın Hint-Pasifik bölgesinde saldırganlığı önlemek ve ortak değerleri korumak için işbirliğine dayalı bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalıştığını öne sürdü.
Austin, son bir yılda bölgedeki müttefikleri ve ortakları ile güvenlik alanında ikili ve çok taraflı işbirliğinde ilerlemeler kaydettiğine işaret ederek, “Doğu Çin Denizi’nden Güney Çin Denizi’ne ve Hint Okyanusu’na planlama, koordinasyon ortak eğitim ve tatbikatlarımızı artırıyoruz. Müttefiklerimiz Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland ile bağlarımız güçleniyor. Hindistan, Endonezya ve Singapur ile savunma işbirliğimiz gelişiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Filipinler’in bu yıl Genişletilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) kapsamında ABD’nin 4 askeri üsse daha erişimine izin verdiğini hatırlatan Austin, iki ülkenin nisanda düzenlediği Balikatan askeri tatbikatının, 7 binden fazla askerin katılımıyla bugüne dek düzenlenenlerin en geniş kapsamlısı olduğunu ifade etti.
Austin, Avustralya ile AUKUS kapsamında nükleer denizaltı anlaşmasında ilerleme kaydetmekten memnun olduklarını, anlaşmanın caydırıcılığını artırarak bölgede barışa ve istikrara katkı sağlayacağını belirtti.
Japonya’nın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde karşı saldırı kapasitesi geliştirme konusundaki kararının çok önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Austin, Tokyo’nun bu kapasiteyi geliştirmesini destekleyeceklerini, güdümlü füze teknolojisi ve hipersonik silahlar dahil savunma sanayi işbirliğini geliştireceklerini anlattı.
Austin, ABD’nin nükleer caydırıcılığını bölgeye genişletmek konusunda kararlı olduğunu, Güney Kore ile imzalanan Washington Deklarasyonu ile ABD’nin nükleer denizaltılar gibi kritik askeri varlıklarını Yarımada çevresinde daha fazla konuşlandırmayı taahhüt ettiğini anımsattı.
ABD’nin Güneydoğu Asya Uluslar Birliğinin (ASEAN) bölgedeki merkeziliğini tanıdığını dile getiren Austin, bölge ülkeleri arasındaki ortak tatbikatlar ile ASEAN ve Hindistan arasındaki ortak tatbikatın bölgede barışçı ve refah içinde bir geleceğe yönelik arzunun ifadesi olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Austin, Hint-Pasifik bölgesinde Avrupalı müttefikleri İngiltere, Fransa ve Almanya’nın da çıkarları olduğunu, ortak değerleri paylaşan Avrupalı paydaşlarının katkısına da açık olduklarını ifade etti.
Bölgedeki ittifak ve ortaklıklarının NATO benzeri bir güvenlik yapılanması oluşturmayı hedeflemediğini öne süren Austin, “Mevcut ilişkiler üzerine bir şeyler inşa ediyoruz. İkili, üçlü, çok taraflı işbirliği imkanlarını değerlendiriyoruz ancak her ülkenin bağımsızlığını ve çıkarlarını göz önünde bulunduruyoruz” şeklinde konuştu.
AB Temsilcisi Borrell: Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne…
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuşmasında, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyledi.
Avrupa ve Asya’nın, birbirlerinin güvenliği konusunda doğrudan çıkarları olduğunu savunan Borrell, “Küreselleşen dünyada uzak diye bir şey yok” dedi.
Borell, Kore Yarımadası, Güney Çin Denizi, Tayvan Boğazı gibi bölgesel tansiyonun yükselebileceği noktalarına işaret ederek Hint-Pasifik’te rekabetin siyasi, ideolojik ve ekonomik temellerine değindi.
Borrell, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyleyerek “AB, daima uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) ve silahsızlanma karşıtı rejimleri savunacak. Sadece sözle değil, eylemle de” ifadelerini kullandı.
“Çok kutupluluğun yol açtığı tehlikelerin” altını çizen Borrell, yeni çatışmalardan kaçınmak gerektiğini söyledi. Borrell, Avrupa ve Hint-Pasifik’te işbirliğini artırmanın önemine işaret etti.
Ukrayna konusunda ise, barışı herkes kadar istediklerini savunan Borrell, ancak Ukrayna’yı askeri olarak desteklemekten vazgeçemeyeceklerini çünkü ‘bir teslim olma barışı’ istemediklerini vurguladı.
“Çin’in ekonomik dönüşümü tüm bölgeye fayda sağladı”
Açılış konuşmasını yapan Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, bölgede barışı ve güvenliği korumanın kimsenin tek başına omuzlayabileceği bir yük olmadığının, istikrar için sorumluluğun paylaşılmasını gerektiğinin altını çizerek, “orta ölçekli güç” olarak tanımladığı Avustralya’nın hem askeri kapasitesini hem de ilişkilerini geliştireceği mesajını verdi.
Albanese, Asya-Pasifik bölgesinin “potansiyel çatışma sahası” olarak tasvir edilmesinin yanlış olduğunu belirterek, “Biz Avustralya’dan kuzeye baktığımızda dünya tarihinde benzeri görülmemiş ekonomik gelişme ve küresel refahın ve büyümenin motoru olan bir bölge görüyoruz” dedi.
Avustralya’nın ABD’de Joe Biden yönetiminin Çin ile çatışmayı önlemek için iki ülke arasında açık ve güvenilir iletişim mekanizmalarının oluşturulmasına yönelik çabalarını desteklediğini belirten Albanese, kendilerinin de Çin ile ilişkilerini istikrara kavuşma çabalarında diyaloğu merkeze koyduğunu dile getirdi.
Albanese, diyaloğun ortak çıkarların anlaşılmasına yardımcı olduğunu ifade ederek, Çin ile ticaretteki engellerin kaldırılmasını savunduklarında bunun yalnızca Avustralyalı üreticilere değil Çin’e de faydası olduğunu gösterme olanağı bulduklarını söyledi.
Çin’in olağanüstü ekonomik dönüşümünün yalnızca kendi nüfusuna değil tüm bölgeye fayda sağladığını vurgulayan Albanese, bunun da serbest ticareti mümkün kılan bölgesel mimari sayesinde olduğunu belirtti.
Albanese, kurallara dayalı bölgesel düzeni ve ülkelerin egemenliklerini korumanın önemine işaret ederek, “Eğer bir ülke kendini kurallara uymak zorunda olmayacak kadar büyük, diğerlerinin saygı duyduğu standartlara tabi olmayacak kadar güçlü görürse bölgenin stratejik istikrarı bozulacak, ülkelerin egemenliği aşınacaktır” şeklinde konuştu.
ABD-Japonya- Güney Kore toplantısı: Gerçek zamanlı bilgi paylaşımı
Zirvede, ikili ve üçlü toplantılar da yapıldı.
Japonya ve ABD savunma bakanları, Japonya’nın savunma kapasitelerinin güçlendirilmesine yönelik ikili işbirliğinin artırılması konusunda anlaştı.
Görüşmede, iki bakan, hem Japonya-ABD hem de Japonya-ABD-Güney Kore savunma işbirliklerinin geliştirilmesinde fikir birliğine vardı.
Basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrası Japonya Savunma Bakanı Hamada ile ABD’li mevkidaşı Austin ortak basın toplantısı düzenledi. Hamada, bölgesel statükonun değiştirilmesi teşebbüslerine, Japonya’nın müttefiki ABD ile birlikte karşı duracağını söyledi.
Kuzey Kore’nin füze denemesine değinen Hamada, yeni denemelere karşı Tokyo-Washington-Seul işbirliğini de güçlendireceklerinin altını çizdi.
Austin de “Kuzey Kore’nin tehditkar füze denemelerine karşı” ABD’nin, bölgedeki güvenlik müttefiklerini korumak amacıyla gerekli tedbirleri alacağını kaydetti.
Otonom ve hipersonik sistemler dahil ileri teknoloji işbirliğine odaklandıklarını aktaran Austin, “(İki ülke) Savunma sanayilerimiz arasında kritik bağlar kuruyoruz” dedi.
Austin, ABD’nin Japonya’ya “sarsılmaz taahhütlerini” yinelediğini vurgulayarak, “Bu, konvansiyonel ve nükleer dahil ABD’nin tüm kapasitelerince sağlanan caydırıcılığı içeriyor” ifadesini kullandı.
Ayrıca, Japonya, ABD ve Güney Kore Savunma Bakanları arasında da üçlü bir görüşme yapıldı ve Kuzey Kore’nin füzeleri karşısında, üç ülke gerçek zamanlı bilgi paylaşımı sağlayacak bir sistemin kurulması konusunda mutabakata vardı.
Çin-Japonya toplantısı: Acil hattın etkinleştirilmesi
Zirvede bir araya gelen Japonya ve Çin savunma bakanları ise, iki ülke askeri otoriteleri arasında kurulan acil hattın etkin işletilmesi, sürtüşme veya çatışma olasılığından kaçınmak için askeri alandaki diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabakata vardı.
Görüşmenin basına açık bölümünde konuşan Japon Savunma Bakanı Hamada, iki ülkenin de Doğu Çin Denizi’ndeki durum dahil birçok güvenlik kaygısının bulunduğunu söyledi.
Hamada, Japonya ve Çin arasında samimi müzakereler vasıtasıyla yapıcı ve istikrarlı ilişkilerin kurulması için çaba sarf edilmesinin önemine işaret etti.
Çin Savuna Bakanı Li ise, Tayvan konusundaki hassasiyetini yineleyerek, sorunun “tamamen Çin’in işi” olduğunu, Japonya’nın buna müdahale etmemesi ve Tayvan’ın bağımsızlığını savunan güçlere yanlış mesaj vermemesi gerektiğini vurguladı.
Görüşmede iki bakan, Japonya Öz Savunma Kuvvetleri (SDF) ve Çin ordusu arasındaki acil durum hattının, diyaloğu artıracak şekilde işletilmesinde anlaştı.
Çin-Singapur toplantısı: Direkt telefon hattı kurulacak
Diğer yandan bir araya gelen Çin ve Singapur savunma bakanları, üst düzey askeri yetkililer arasında iletişim için direkt telefon hattı kurulması kapsamında çalışma yürütülmesi konusunda mutabakat zaptı imzalandı.
Çin ve Singapur, 2019’da imzaladıkları Savunma İlişkileri ve Güvenlik İşbirliği anlaşmasıyla askeri alandaki ilişkilerini derinleştirme kararı almıştı. İki ülke orduları, Nisan 2023’de, 2021’den bu yana ilk kez ortak askeri tatbikat düzenlemişti.
İlk dörtlü zirve: ABD, Japonya, Avustralya, Filipinler
Zirvenin son günü, Japonya Savunma Bakanı Hamada Yazukazu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles ve Filipinler Savunma Bakanı Carlito Galvez görüştü.
Bakanlar, “Serbest ve Açık Hint-Pasifik” için güvenlik işbirliklerinin artırılmasında fikir birliğine vardı.
Japonya Savunma Bakanlığı açıklamasına göre “Serbest ve Açık bir Hint-Pasifik” vizyonunu ele alan 4 bakan, vizyonun gelişmesi için kolektif çaba gösterileceğini teyit etti.
4 ülke savunma bakanlarının görüşmesi, şimdiye kadar ilk olarak kayda geçti. Bölgesel sorunlar ile ortak çıkarları ele alan bakanların, işbirliğini genişletme fırsatlarını müzakere ettiği bildirildi.
Japonya-Avustralya: Savunma teknolojisi işbirliği
Japonya ve Avustralya savunma bakanları ayrıca, iki ülke arasında savunma teknolojisi alanında işbirliğinin artırılması için mutabakat zaptına imza attı.
Bu kapsamda, savunma teçhizatlarına ilişkin ortak teknik araştırmalar yürütülmesi ve prosedürlerin kolaylaştırılması hedefleniyor.
İki ülke, Ocak 2022’de , karşılıklı ülke topraklarında ortak tatbikat ve afet kurtarma kapsamlı askeri güçlerin konuşlandırılmasını kapsayan anlaşma imzalamıştı.
Japonya-Güney Kore: ABD ile üçlü işbirliği teyit edildi
Ayrıca, Japonya ile Güney Kore savunma bakanları, 3 yıldır ilk kez bir araya geldi ve Kuzey Kore’nin füze denemelerine karşı savunma işbirliğini güçlendirme kararı aldı.
Bakanlar, ciddi bölgesel güvenlik ortamı ve küresel sorunlara karşı koymak amacıyla Tokyo ve Seul’ün ortak güvenlik müttefikleri ABD ile ikili ve üçlü işbirliğini ilerleteceklerini teyit etti.
Yeni Zelanda’dan AUKUS talebi
Yeni Zelanda Savunma Bakanı Andrew Little, ülkesinin yapay zeka gibi nükleer teknolojinin kullanılmadığı alanlarda, AUKUS anlaşması çerçevesinde Avustralya, İngiltere ve ABD ile işbirliği yapabileceğini açıkladı.
AUKUS üyelerinin Yeni Zelanda’yı resmi olarak kendilerine katılmaya davet etmediğini kaydeden Little, ancak bu yönde göstergelerin olduğunu, bu konuda karar vermenin de henüz erken olduğunu ifade etti.
Austin Hindistan’a geçti
Bu arada ABD Savunma Bakanı Austin dün zirve sonrası Yeni Delhi’ye geçti. Hindistan’a ikinci ziyaretinde bulunan Austin’in, Başbakan Narendra Modi’nin 22 Haziran’da Washington’a yapacağı ziyaretin zeminini hazırlaması bekleniyor.
Savunma analisti Rahul Bedi, Hindistan’ın General Atomics Aeronautical Systems Inc.’den tahmini 1,5 ila 2 milyar dolar karşılığında 18 silahlı yüksek irtifa uzun ömürlü insansız hava aracı satın almak istediğini söyledi. Bedi, İHA’ların muhtemelen Çin ve Pakistan ile olan huzursuz sınırları boyunca ve stratejik Hint Okyanusu bölgesinde konuşlandırılacağını söyledi.
Diplomasi
Moritanya’nın Beyaz Saray’da İsrail ile yeniden diplomatik ilişki kuracağı iddia edildi

Moritanya’nın Trump’ın desteğiyle çarşamba günü Beyaz Saray’da yapılacak bir toplantıda İsrail ile diplomatik ilişkilerini yeniden kurmaya hazırlandığı iddia edildi.
İsrail Başbakan Benyamin Netanyahu’nun bugün ABD yönetiminin arabuluculuğunda Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani ile görüşmesi bekleniyor.
Görüşmenin, İsrail ile Arap ve Müslüman ülkeler arasındaki İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesi amacıyla Trump yönetimi tarafından organize edildiği iddia edildi.
ABD haber sitesi Semafor’a göre, görüşme Washington’da düzenlenen ABD-Afrika zirvesi sırasında yapılacak.
The Times of Israel, Trump’ın ilk başkanlık döneminin sonunda, İsrail ile Moritanya ve Endonezya arasında normalleşme anlaşmaları imzalamaya çok yaklaştığını ancak görev süresinin sona ermesi nedeniyle bunun hayata geçmediğini ileri sürmüştü.
Moritanya, 1999’da İsrail ile diplomatik ilişki kuran ilk Müslüman ülkelerden biri olmuş, ancak İsrail’in Gazze’ye saldırmasının ardından 2010 yılında İsrail ile ilişkilerini kesmişti. Bir dizi yıkıcı saldırının ilki olan bu savaş, Arap dünyasında geniş çaplı öfkeye yol açmıştı. Moritanya’nın iddia edilen bu son hamlesi İsrail’in Gazze’deki saldırılarının uluslararası kamuoyunca “soykırım” olarak nitelendirildiği bir dönemde geldi.
Trump yönetimi, Arap ve Afrika ülkeleri ile İsrail arasında normalleşme anlaşmalarını uzun süredir destekliyor ve bunları ekonomik ortaklıklar olarak sunuyor. Ancak, bu anlaşmaların İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve savaş suçlarına siyasi bir örtü sağladığı yaygın olarak savunuluyor.
Moritanya, İsrail’i tanımayan (Cezayir, Komorlar, Cibuti, Libya, Somali ve Tunus dahil) veya ilişkilerini askıya alan (Mali ve Nijer gibi) dokuz Afrika ülkesinden biri.
ABD’li yetkililer İsrail’le normalleşme ve İbrahim Anlaşmaları için büyük sürprizleri olduğunu iddia etmişti. Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, “Başkan, bölgedeki daha fazla ülkenin İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağından kesinlikle umutlu” açıklamasını yapmıştı.
Suudi Arabistan’ın bu ülkelerden biri olacağı konuşuluyordu, ancak analistler Riyad’ın şu an bu anlaşmayı jeopolitik açıdan “karlı” bulmadığını ve yanaşmadığını belirtmişti. Nitekim savaşın bölgede yayılmasıyla Suudi Arabistan, İran ile ilişkilerini de güçlendirdi ve İsrail’in İran’a yönelik saldırıları kınadı.
İsrail’le görüşmeleri sürdüren Suriye’nin ise şimdilik “sınır güvenliği” bağlamında Tel Aviv’le anlaşacağı düşünülüyor.Kaynaklara göre, Suriye ile İsrail arasındaki “sessiz” görüşmeler tam anlamıyla normalleşmeyi değil taraflar arasında sınırlı bir güvenlik anlaşmasını hedefliyor.
Asya
Malezya Başbakanı ASEAN toplantısında Trump’ın tarifelerinin ‘baskı altına almak’ için kullanıldığını söyledi

Malezya Başbakanı Enver İbrahim, çarşamba günü ASEAN’ın önemli dışişleri bakanları toplantısının açılışında, ABD’nin gümrük tarifelerinin artık diğer ülkeleri “baskı altına almak, izole etmek ve kontrol altında tutmak” için kullanıldığını söyledi.
Kuala Lumpur’da düzenlenen bakanlar toplantısının açılış töreninde konuşan İbrahim, “Dünya çapında, bir zamanlar büyümeyi sağlamak için kullanılan araçlar artık baskı, izolasyon ve kontrol altında tutmak için kullanılıyor” dedi. “Gümrük tarifeleri, ihracat kısıtlamaları ve yatırım engelleri artık jeopolitik rekabetin keskin araçları haline geldi” diye ekledi.
Enver İbrahim, ASEAN’daki meslektaşlarına, bölgenin bu gerçekle “açık ve kararlı” bir şekilde yüzleşmesi gerektiğini ve bloğun birlikteliğinin deklarasyonlarla sınırlı kalmaması gerektiğini hatırlattı.
Pazartesi günü, ABD Başkanı Donald Trump, altı ASEAN üyesini etkileyen yeni bir dizi gümrük vergisi oranı açıkladı. Bunlar arasında Myanmar ve Laos’tan gelen mallara %40, Tayland ve Kamboçya’dan gelen mallara %36 vergi yer alıyor. Endonezya için oran %32, Malezya için ise %25.
Malezya, 10 üyeli bloğun bu yılki dönüşümlü başkanlığını yürütüyor. Bu haftaki toplantılar arasında ASEAN’ın içişleri bakanları toplantısı ve ardından ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Japonya ve Hindistan gibi önemli ortak ülkelerle toplantılar yer alıyor.
Nikkei Asia‘nın gördüğü dışişleri bakanları toplantısının ortak bildiri taslağı, tek taraflı gümrük vergisi uygulamalarının “kontra üreten nitelikte olduğunu ve küresel ekonomik parçalanmayı şiddetlendirme riski taşıdığını” ve “ASEAN’ın ekonomik istikrarı ve büyümesi için karmaşık zorluklar oluşturduğunu” belirtiyor.
Malaya Üniversitesi Uluslararası ve Stratejik Çalışmalar Bölümü’nde doçent olan Khoo Ying Hooi, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, Trump’ın son gümrük vergisi açıklamalarının, Japonya ve Güney Kore gibi müttefikleri hedef almak anlamına gelse bile, daha çok güç gösterisi ve “Önce Amerika” söylemini canlandırmak amacıyla yapıldığını söyledi.
“Bu, stratejik olmaktan çok sembolik bir hamle gibi görünüyor ve kimin zarar göreceği önemli olmaksızın seçmenlere ticaret konusunda sert olduğunu göstermek amacıyla yapılmış bir hamle” dedi.
Khoo, Güneydoğu Asya’nın ticareti çeşitlendirmek, bölgesel entegrasyonu güçlendirmek ve tek bir pazara bağımlılığı azaltmak için adımlar attığını belirtti. Güney-Güney ticaret ortaklıklarının kurulduğunu ekleyen Khoo, bu çabaların “hızlanıp derinleşebileceğini” kaydetti.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim konuşmasında, ASEAN’ın “merkeziliğinin” devam etmesi gerektiğini yineleyerek, jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin dünya çapında arttığı bir dönemde bloğun diyalog için birincil dayanak noktası olması gerektiğini vurguladı.
“Küresel düzen parçalanıyor” dedi ve ekledi: “Çatışma, zorlama ve güvensizlik artık çok sayıda ilişkiyi tanımlıyor ve bunların sonucunda sayısız hayat kaybediliyor veya altüst oluyor.”
Öte yandan, toplantıda Malezya Dışişleri Bakanı Mohamad Hasan, küresel siyasi manzaranın “iki kutupluluktan tek kutupluluğa ve nihayet çok kutupluluğa” doğru değişmeye devam edeceğini vurguladı.
Diplomasi
Çekya Cumhurbaşkanı: Savaş bittikten sonra Rusya ile ilişkiler düzelebilir

Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaş sona erdikten sonra Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini belirtti. Pavel, önceliğin ateşkese ve Rusya’yı müzakere masasına getirmeye verilmesi gerektiğini vurgularken, Moskova’nın yapıcı bir diyalog sergilemesi halinde Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularının tartışılabileceğini ifade etti.
Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurabileceğini söyledi.
BBC Rusça‘ya konuşan Pavel, öncelikli görevin Rusya’yı müzakerelere çekmek ve ateşkesi sağlamak olduğunu vurguladı.
Pavel, bu adımların ardından barış anlaşması ve Ukrayna’nın yeniden inşası konularının ele alınabileceğini belirtti.
‘Moskova’nın tutumu belirleyici olacak’
Pavel, “bitmeyen bir savaşın” hem Ukrayna hem de Rusya için ağır insani kayıplara yol açacağı ve sadece bu iki devletin değil, tüm Avrupa’nın ekonomisine ciddi zarar vereceği uyarısında bulundu.
Gelecekte atılacak adımların büyük ölçüde Moskova’nın tutumuna bağlı olacağını ifade eden Çekya lideri, Rusya’nın yapıcı bir diyaloğa hazır olduğunu göstermesi durumunda Avrupa güvenliği ve ekonomik işbirliği konularında müzakere masasına dönebileceğini dile getirdi.
Ancak Pavel, “Ukrayna’da barışın sağlanmasının, atılacak her türlü adım için kilit ve vazgeçilmez bir koşul olduğunun” altını çizdi.
Pavel, Rusya ile temasların yeniden kurulması fikrinin “insan adaleti ve uluslararası hukuk temelinde” kabul edilmesinin son derece zor olduğunu da kabul etti.
‘Putin ile eşit ortaklar olarak görüşürüm’
Gerektiği takdirde Vladimir Putin ile kişisel bir görüşmeye hazır olduğunu belirten Pavel, bu diyaloğun “büyüğün küçüğe veya güçlünün zayıfa karşı olduğu bir pozisyondan değil, eşit ortaklar arasında” gerçekleşmesi şartını koştu.
Çekya Cumhurbaşkanı’na göre Rusya yönetimi şu anda “ya kazanırsın ya da kaybedersin” mantığıyla hareket ederken, kendisi “karşılıklı kazancın” mümkün olduğuna inanıyor.
‘Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor’
Pavel, savaşın sona ermesi, Avrupa güvenlik mimarisinin düzenlenmesi ve taraflar arasında güvenin yeniden tesis edilmesinin ardından askeri harcamaların azaltılması ve ekonomilerin güçlendirilmesi gibi konuların da konuşulabileceğini söyledi.
“Bunun hem Rus hem de Avrupalı vatandaşlar için eşit derecede faydalı olacağına eminim, çünkü hepsi barış içinde yaşamak istiyor,” diyen Pavel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse Rusya’yı kontrol etmeye çalışmıyor; bizim de kendimize ait yeterince sorunumuz var.”
Çekya Cumhurbaşkanı ayrıca, Vladimir Putin’in “sonsuza dek iktidarda kalmayacağını” ve Rusya’daki insanların onurlu bir yaşam, dünyada serbestçe dolaşma, eğitim ve diğer ülkelerle iş yapma imkânları arzuladığını düşündüğünü ekledi.
Pavel, “Rusların çoğunluğunun tecrit altında ve bu kadar sıkı bir kontrol altında olmaktan memnun olduğunu sanmıyorum,” dedi.
‘NATO’nun Ukrayna kararı değişmedi’
NATO’nun 2025 yılı sonuç bildirisinde Ukrayna’nın üyelik perspektifine neden doğrudan atıfta bulunulmadığı sorusuna ise Pavel, bunun mevcut bir uygulamadan kaynaklandığını belirtti.
Pavel’e göre, daha önceki deklarasyonlarda yer alan ve iptal edilmeyen her şey yürürlükte kalmaya devam ediyor.
Çekya Cumhurbaşkanı, “Dolayısıyla, bir önceki zirvenin sonuçları hâlâ geçerli ve güncelliğini koruyor. Ukrayna bu deklarasyonda anılmadıysa, bunun tek sebebi hiçbir şeyin değişmemiş olmasıdır,” diye açıkladı.
-
Ortadoğu1 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım