Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, Biden yönetiminin Çin stratejisini anlattı: Yeni bir Soğuk Savaş şart değil

Yayınlanma

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) Washington’ın Çin stratejisine dair açıklamalar yaptı. Sullivan, CFR’de 30 Ocak’ta yaptığı konuşmada, “Çin ile rekabetin çatışmaya, hasımlığa ya da yeni bir Soğuk Savaş’a yol açması gerekmiyor” dedi.

Konuşmasının temasını “son üç yılda stratejimizi nasıl uygulamaya çalıştığımızı ve 2024’te burada neler bekleyebileceğimizi perde arkasından sizlerle paylaşmak” şeklinde özetleyen Sullivan,  Biden hükümetine girdikten sonra yaptıkları tespitleri sıraladı:

“Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de bunu yapabilecek ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek devlet olduğunu tespit ettik.  ÇHC’nin yüksek teknolojide ABD’yi ‘yakalamaya ve geçmeye’ çalıştığını; tarihteki en büyük barış zamanı askeri yığınağını gerçekleştirdiğini; Güney ve Doğu Çin Denizleri ile Tayvan Boğazı da dahil olmak üzere içeride daha baskıcı, dışarıda ise daha iddialı olduğunu gördük. ÇHC’nin dünyaya olan bağımlılığını azaltırken dünyayı Çin’e daha bağımlı hale getirmek için çalıştığını gördük. Ve uluslararası sistemi kendi sistemine ve tercihlerine uygun hale getirmek için adımlar attığını gördük.”

“Ayrıca dikkatimizi çeken bir şey daha vardı ki o da ÇHC’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin nihai bir gerileme içinde olduğuna inandığı idi: (onlara göre) endüstriyel tabanımızın içi boşaltılmıştı, müttefiklerimize ve ortaklarımıza olan bağlılığımız zayıflamıştı, Amerika Birleşik Devletleri yüzyılda bir görülen bir pandemiyi yönetmekte zorlanıyordu ve Pekin’deki pek çok kişi açıkça ‘Doğu’nun yükseldiğini ve Batı’nın düştüğünü’ ilan ediyordu.”

Göreve geldiklerinde, önceki yönetimden “Çin sorununun kapsamı ve doğasına ilişkin teşhisi güncellemiş ancak bu sorunu ele alacak strateji ve araçları yeterince geliştirmemiş bir yaklaşım” devraldıklarını söyleyen Sullivan, Trump yönetimini kastederek, “Bu yaklaşım zaman zaman rekabetçi olmaktan çok çatışmacı olmuş ve etkili bir Çin stratejisinin sürdürülmesi için kritik öneme sahip müttefik ve ortakları çoğu zaman göz ardı etmiştir” dedi.

Biden yönetiminin ÇHC ile ilgili daha önceki (Trump dönemi) yaklaşıma dönmek istemediğini kaydeden Sullivan; bu yaklaşımın “ÇHC’nin yörüngesi hakkında daha iyimser varsayımlara dayandığını ve bazen Amerikan ulusal çıkarlarını gözetmekten ziyade sürtüşmelerden kaçınmaya öncelik verdiğini” söyledi.  Sullivan, Biden yönetiminde geliştirdikleri yaklaşımı ise şöyle tarif etti: “Rekabetçi konumumuzu güçlendirmeyi ve çıkarlarımızı ve değerlerimizi güvence altına almayı amaçlayan kendi yaklaşımımızı geliştirdik: yatırım yap, uyum sağla, rekabet et.”

“Geçtiğimiz üç yıl boyunca bu yaklaşımı hayata geçirdiklerini” söyleyen Sullivan, altyapı, çipler, bilim ve temiz enerji konularında “tarihi yasalarla Amerikan gücünün temeline geniş kapsamlı yatırımlar yaptıklarını” kaydetti.

Bu yaklaşımın sonuç verdiğine inandıklarını belirten Sullivan şöyle devam etti:

“Amerika Birleşik Devletleri’nde yarı iletken ve temiz enerji üretimine yönelik büyük ölçekli yatırımlar 2019’dan bu yana 20 kat arttı.  Yeni imalat projeleri için yapılan inşaat harcamaları şimdiden iki katına çıktı. Ve önümüzdeki on yıla baktığımızda, az önce bahsettiğim tarihi mevzuatta yapılan yatırımlar sayesinde 3,5 trilyon dolarlık yeni kamu ve özel sektör yatırımı yapılacağını tahmin ediyoruz.

Yurtdışında, Hint-Pasifik müttefiklerimiz ve ortaklarımızla bağlarımızı birkaç yıl önce pek mümkün olmayan, hatta düşünülemeyecek şekillerde güçlendirmeye çalıştık. AUKUS’u başlattık. Dörtlüyü yükselttik. Vietnam, Filipinler, Hindistan, Endonezya ve diğerleriyle ilişkilerimizi geliştirdik. Japonya ve Kore Cumhuriyeti ile Başkan Biden’ın Camp David’de ev sahipliği yaptığı tarihi bir zirve ile sonuçlanan tarihi bir üçlü başlattık. ASEAN’ın yanı sıra Pasifik Adaları liderleriyle de zirveler düzenledik.

Bölgesel müttefiklerimiz ve ortaklarımız ise Amerika’nın ekonomik canlılığına güveniyorlar.  Yönetimin başlangıcından bu yana Amerika Birleşik Devletleri’ne yaklaşık 200 milyar dolarlık yatırım yapacaklarını açıkladılar.

Ayrıca Avrupa ve Hint-Pasifik ittifaklarımızı birbirine bağlamak için çalıştık. G7 ortaklarımızla birlikte ekonomilerimizin riskini azaltmak ve stratejik bağımlılıklardan uzaklaşmak yerine çeşitlendirmek için ortak adımlar attık. Müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrarın korunmasının önemini vurguladık.

Şirketlerimizin geliştirmekte olduğu ileri ve hassas teknolojilerin bir zafiyet kaynağı haline gelmemesi için de çok çalıştık.  Kilit teknolojiler üzerinde dikkatlice uyarlanmış ihracat kısıtlamaları uyguladık; gelişmiş yarı iletken üretim araçlarına odaklandık.

Ayrıca, teknoloji alanında endişe yaratan giden yatırımları düzenlemek ve gelen yatırımların gelişen ulusal güvenlik sorunlarını gerçekten ele aldığından emin olmak için CFIUS’un kritik teknolojilere odaklanmasını güçlendirmek üzere adımlar attık.”

Bu adımların korumacılıkla ilgili olmadığını savunan Sullivan, bu hamlelerin uzun vadede “ulusal güvenliğimiz için kritik öneme sahip” olduğunu belirtti.

Salgın sonrası en güçlü toparlanmayı yaşadıklarını söyleyen Sullivan, ekonomistlerin yıllardır söylediğinin aksine ÇHC’nin bu on yıl içinde ya da bir sonraki on yıl içinde GSYH’de ABD’yi geçeceği tahminlerinin ise artık ‘uzak’ ihtimal olduğunu belirtti.

Sullivan ‘kritik bir nokta’ olduğuna işaret ederek, Amerika’nın şu anda “bir kez daha esneklik ve yeniden keşfetme kapasitesini gösterdiğini” vurguladı.

Sullivan kritik olduğunu düşündüğü noktayı ise şöyle açtı:

“Rekabetçi konumumuzu iyileştirmek için bu adımları atarken, bunu dünyanın en önemli ilişkilerinden birine – belki de dünyanın en önemli ilişkisine – istikrar kazandıracak şekilde yapmayı hedefledik.  Aslında, yurtiçindeki yatırımlarımızın ve yurtdışındaki müttefik ve ortaklarımızla bağlarımızı derinleştirmeye yönelik çalışmalarımızın ÇHC ile daha etkili bir diplomasi için gerekli koşulları yarattığına inanıyoruz… ÇHC ile ilişkilerimizdeki rekabetçi yapısal dinamikler konusunda netiz. Ancak aynı zamanda ABD ve ÇHC’nin ekonomik olarak birbirlerine bağımlı olduklarının ve ulus ötesi sorunları ele alma ve çatışma riskini azaltma konusunda ortak çıkarlara sahip olduklarının da farkındayız.

On yıllar boyunca ÇHC’yi şekillendirmek ya da değiştirmek için gösterilen açık ya da zımni çabaların başarılı olmadığının farkındayız. ÇHC’nin öngörülebilir gelecekte de dünya sahnesinde önemli bir oyuncu olmasını bekliyoruz.  Bu da rekabet ederken bile birbirimizle yan yana yaşamanın yollarını bulmamız gerektiği anlamına geliyor.

ÇHC ile rekabet çatışmaya, karşı karşıya gelmeye ya da yeni bir Soğuk Savaş’a yol açmak zorunda değildir. Amerika Birleşik Devletleri bir yandan rekabeti sorumlu bir şekilde yönetirken diğer yandan da kendi çıkarlarını ve değerlerini, müttefiklerinin ve ortaklarının çıkarlarını ve değerlerini ilerletmek için adımlar atabilir. Bunların her ikisini de yapabilmek yaklaşımımızın merkezinde yer almaktadır.”

Sullivan, soyut bir slogan gibi görünen “rekabeti yönetmek” kavramının eyleme nasıl dönüştüğünü anlamanın en iyi yolunun ise 2023’e yakından bakmaktan geçtiğini söyledi. Geçen sene iki ülke arasındaki yoğun diplomasi trafiğini özetleyen Sullivan, o dönemde çokça eleştirildiklerini, ancak “bu yoğun diplomasinin, ilişkileri düzeltmekten ziyade zorlu meseleleri yönetmekle ilgili” olduğunu ifade etti.

“Yönetilen meseleleri” ise şöyle sıraladı:

“ÇHC’nin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşına verdiği destek ve Boğazlar arası meseleler de dahil olmak üzere farklılıklarımız konusunda doğrudan davrandık.

Dışarıya giden yatırımlara getirilen kısıtlamalar ve ihracat kontrollerimizdeki güncellemeler gibi ulusal güvenlik odaklı tedbirlerden geri adım atmadık.  Bunun yerine bu toplantıları, bu tedbirlerin ne olduğunu ama en az bunun kadar önemli olarak ne olmadığını, yani ÇHC’nin refahını ve kalkınmasını baltalamaya yönelik bir girişim olmadığını açıklamak için fırsat olarak kullandık.  Bu tedbirler böyle değildi ve bu oturumlarda muhataplarımıza bunu açıkça anlattık.

Bu toplantıları aynı zamanda çıkarlarımızın örtüştüğü konularda koordinasyon sağlamak için de kullandık.”

Sullivan, çıkarların örtüştüğü noktalara da değindi: Narkotikle mücadele, askeri kanalların yeniden açılması, yapay zekanın risklerini yönetmek, iklim krizi.

İki büyük güç arasındaki stratejik rekabete özgü sürtüşmeleri yönetmek için “detaylı ve inatçı” bir diplomasi gerektiğini vurgulayan Sullivan, “Bu çabanın önündeki bazı riskler öngörülemeyebilir, sürpriz olabilir. Güney ve Doğu Çin Denizi’ndeki sürtüşmeler, ekonomik ve teknolojik hamleler ve karşı hamleler gibi diğer riskler ise daha kolay fark edilebilir” dedi.

En önemli riskin ise Tayvan Boğazı’ndaki bir kriz olabileceğini bu yüzden bu konuda yoğun diplomasinin yanı sıra caydırıcılığı da yoğunlaştırmak gerektiğini söyledi.

Sullivan, Çin’e yönelik 2024 stratejilerini ise şöyle anlattı:

“Son üç yıldır olduğu gibi önümüzdeki yıl da insan hakları ihlalleri, zorla çalıştırma ve nükleer silahların yayılmasını önleme konularında harekete geçmeye devam edeceğiz.  ÇHC’nin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşına verdiği destek ve Rusya’nın savunma sanayi üssünü yeniden oluşturmasına yardımcı olma çabaları konusunda dikkatli olacağız ve karşılık vermek için gerekli tedbirleri alacağız.

KDHC’nin Güney ve Doğu Çin Denizlerinde ve Tayvan Boğazında provokasyonları devam ederse, dünyanın en önemli su yollarında barış ve istikrara yönelik riskleri geri püskürtmek ve dile getirmek için müttefiklerimiz ve ortaklarımızla yakın bir şekilde çalışacağız.  Uluslararası hukukun izin verdiği her yerde uçarak, yelken açarak ve faaliyet göstererek bölgede seyrüsefer özgürlüğünü desteklemeye devam edeceğiz.  Ve ulusal güvenliğimizi korumak üzere tasarlanmış özel ulusal güvenlik tedbirlerini uygulamaya devam edeceğiz.

Bunu yaparken bile, her iki tarafın da farklılık alanlarını yönetmesine ve çıkarlarımızın örtüştüğü alanlarda işbirliğinin önünü açmasına yardımcı olan ÇHC ile yoğun etkileşim hızını sürdürmeyi hedefleyeceğiz.

İkili ilişkilerde daha önceki dönemlerden kalma ve artık modası geçmiş yapı ve mekanizmaları yeniden yaratmayı planlamıyoruz.  Ve kesinlikle sırf diyalog olsun diye diyalogla ilgilenmiyoruz.  Ancak, çıkarlarımızı ilerletmek ve sonuçlara ulaşmak için ayrı, dikkatle seçilmiş alanlarda belirli sayıda çalışma düzeyinde istişareler başlatmanın ve yönlendirmenin değerli olduğunu düşünüyoruz.  Bugün narkotikle mücadele konusunda kullandığımız yaklaşım budur.

Önümüzdeki dönemde, çatışma riskini azaltmak amacıyla kriz iletişim mekanizmalarını derinleştirmek için ÇHC ile birlikte çalışabileceğimizi umuyoruz.  İklim, sağlık güvenliği, küresel makroekonomik istikrar ve yapay zekanın yarattığı riskler gibi yeni zorluklar konusunda koordinasyon sağlamaya hazırız.  Ayrıca Kızıldeniz’den Kore Yarımadası’na kadar zorlu bölgesel ve küresel meseleler hakkında Pekin ile konuşacağız.  Ayrıca insanlar arası ilişkiler de dâhil olmak üzere bir dizi ikili meselede ilerleme kaydetmek için çalışacağız.”

Sullivan, anlattığı bu yaklaşımın yeni olmadığını, aksine köklerinin “onlarca yıllık tarihe, diplomasiye ve zor kazanılmış deneyimlere” dayandığını söyleyerek, yaklaşan seçimlere rağmen bu yaklaşıma bağlı kalacakları mesajını verdi:

“Bu stratejiye bağlı kalmaya niyetliyiz.  Çıkarlarımızı korumak ve müttefiklerimizi savunmak için yapmamız gerekenleri yaparken aynı zamanda Çin ile rekabeti sadece ABD’nin değil küresel istikrarın da yararına olacak şekilde etkin bir şekilde yönetmek niyetindeyiz.  Bu bizim taahhüdümüzdür.  Biz de bunu yapmaya çalıştık.”

AMERİKA

Birinci münazara sonucu: Demokratlar Biden’ın “korkunç” olduğunu düşünüyor

Yayınlanma

ABD Başkanı ve Demokratların başkan adayı Joe Biden ile eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı Donald Trump arasındaki ilk münazara Türkiye saatiyle 04:00’te başladı.

İkili kürtaj, göçmen meselesi, ekonomi ve diğer sıcak konularda tartışırken, ilk anketler kamuoyunun açık ara Trump’ın kazandığını düşündüğünü gösterdi. Münazaranın ardından CNN tarafından yapılan anlık bir ankete göre %33 Biden’ın kazandığını düşünürken %67 Trump’ı seçti.

Perşembe günkü münazara öncesinde New York Times/Siena College tarafından yapılan bir ankette, Trump yerine Biden’ı seçen muhtemel seçmenlerin yalnızca yüzde 51’i Biden’ın Demokratların adayı olmasını istediğini söyledi. Neredeyse bir o kadarı, yüzde 45’i, farklı bir aday olması gerektiğini söyledi.

Biden seçmenlerinin yüzde 53’ü ise Biden’ın “etkili bir başkan olmak için çok yaşlı” olduğuna “kesinlikle” ya da “kısmen” katıldıklarını söyledi.

Demokratlarda, Biden’ın tartışmayı kaybettiğine dair yaygın bir değerlendirme yapılıyor. Beyaz Saray yetkilileri Başkanın soğuk algınlığı geçirdiğini ve bu nedenle sesinin kısık olduğunu söyledi. Fakat Biden münazaranın başlarında da birkaç kez kelimeleri karıştırdı ve bazı cevaplarında takıldı.

Çekilme tartışmaları başladı

Bazı yorumcular, partinin ağustos ayındaki ulusal kongresinden önce Biden’ın başka bir aday lehine kenara çekilmesi için çağrılar yapılacağını ileri sürmeye başladı.

Biden ve Trump, kendi dönemlerinde güçlü bir ekonomi olduğunu savundu ve diğerini enflasyonu yükseltmekle suçladı.

Trump, Biden için, “Kötü bir iş çıkardı ve enflasyon ülkemizi öldürüyor. Bizi kesinlikle öldürüyor,” dedi ve kendi döneminde “her şeyin çok iyi gittiğini” söyledi.

Biden ise, iki yıl önce %9 ile zirve yapan ve o zamandan bu yana %3,25’e düşen enflasyonu, Trump’ın COVID-19 salgınını ele alışına ve “şirket açgözlülüğüne” bağladı. Biden, Trump döneminde “ekonominin çöktüğünü” ve göreve geldiğinde “yapmamız gereken şeyin işleri tekrar bir araya getirmeye çalışmak olduğunu” savundu.

Kongre binasına 6 Ocak 2021’de düzenlenen saldırı sorulduğunda Trump herhangi bir sorumluluk kabul etmeyi reddetti ve tutuklananların çoğunun masum olduğunu iddia etti.

Biden, Trump’ı ülke çapında kürtaj hakkının ortadan kaldırılmasından sorumlu tutarken, Trump da Biden’ı göçmen suçluların ABD’nin güney sınırından akın etmesine olanak sağlamakla itham etti.

Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda, ABD’nin “gerçek bir başkana, Putin’in saygı duyduğu bir başkana” sahip olması durumunda Rusya’nın müdahale edemeyeceğini savunan Trump’a verdiği cevapta Biden, “Devam et, Putin’in Ukrayna’ya girmesine ve kontrol etmesine izin ver, sonra da Polonya’ya ve diğer yerlere geçsin. Bakalım o zaman ne olacak. Neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yok,” iddiasında bulundu.

Reuters’a göre Ukrayna’daki savaşın nasıl sona erdirileceği, ABD’nin NATO’ya desteği konusundaki tartışmalar ve Avrupa ülkelerinin savaşa karşı çabalara yeterince katkıda bulunup bulunmadıkları, çatışmayla ilgili tartışmalara hakim oldu.

Demokratlar münazarayı “felaket” olarak nitelendirdi

Bu arada Trump, Truth Social’da Biden’ın tökezleme anlarını içeren videolar yayınlayarak Biden’ın zihinsel ve fiziksel kapasitesi hakkında alay etmeye devam etti ve “4 yıl dayanabilecek mi?” diye sordu.

Biden’ın yaşı, onu zayıf ve dengesiz göstermeyi amaçlayan videolar özellikle Cumhuriyetçi-muhafazakâr medya tarafından kullanılıyor.

POLITICO’nun münazara hakkında manşet haberlerinin tamamı, Demokratların Biden’ın münazara performansı karşısında duyduğu “şoku” anlatırken, bazı haberlerde başkanın yerine yeni bir adayın nasıl konabileceği tartışıldı.

POLITICO’da Biden’ın ekranda “kısık bir ses, dalgın gözler, solgun bir ten rengi ve duraklayan konuşmasıyla” göründüğü ve performansının zaman zaman anlaşılmaz olduğu ileri sürüldü.

Yayına konuşan 5 seçim kampanyası yorumcusu da Biden’ın performansının kötü ve zarar verici olduğuna işaret etti.

Eski Maryland Valisi Martin O’Malley’nin 2016 başkanlık kampanyasının eş başkanlığını yürüten New Hampshire’lı avukat ve Demokrat aktivist Jay Surdukowski, “Biden’ın işi bitti, bunu hemen söyleyelim,” dedi.

Eski bir Biden Beyaz Saray ve kampanya asistanı Biden’ın performansını “korkunç” olarak nitelendirdi ve kendilerine defalarca “Az önce ne dedi?” diye sormak zorunda kaldıklarını söyledi ve “Bu çılgınlık,” diye ekledi. 

Demokrat Temsilci Jared Huffmanise, “İyi değil,” diye yazdı.

Biden’ın yerine başkası aday olabilir mi?

Partinin teknik olarak, bir adayın adaylığı reddetmesi durumunda kurultayda yeni bir aday göstermeye yönelik bir sistemi olsa da, uzun yıllardır bu tür bir prosedür işletilmiş değil.

Demokratik Ulusal Komite’nin (DNC) kurallarına göre, diğer parti liderlerinin Biden’ı adaylıktan atabilecekleri bir mekanizma yok. Bunun yerine, partiden herhangi biri onun yerine geçmek isterse, kurultayda açık bir aday belirleme sürecine başvurmak zorunda.

Biden, bu yılki ön seçimlerde Biden’ı destekleme sözü veren ancak taahhütte bulunmayan yaklaşık 4.000 delegenin yaklaşık yüzde 95’ini kazandı.

Bu da yoklamada Biden’a oy vermeleri için yasal bir zorunluluk olmadığı anlamına geliyor. Fakat Biden’ın kampanyası ülke genelindeki eyalet kongrelerinde bu delegelerin seçiminde rol oynadı ve adaylığını reddetmek için en az yarısının onu reddetmesi gerekecek.

Fakat Biden partisinin adaylığını reddetmeyi kabul ederse, yerine geçecek kişinin seçilmesi için açık ve belirsiz bir süreç başlayacak.

Bunun olması durumunda Başkan Yardımcısı Kamala Harris’ten Vali Gavin Newsom, Gretchen Whitmer ve JB Pritzker’e kadar pek çok isim aday gösterilebilir. 

Harris adaylığı kazansa bile, kendi başkan yardımcısı adayına ihtiyacı olacak ve partinin gelecekteki parlak isimleri arasında aday adayı olmak için bir mücadele yaşanacak.

Amerikan müttefikleri de Biden’dan memnun kalmadı

POLITICO’da yer alan bir değerlendirmede, ABD’nin batılı müttefiklerinin de Biden’ın performansı karşısında sıkıntıya düştüklerine işaret edildi.

Yabancı diplomatlar ve yetkililer özellikle Joe Biden’ın performansı karşısında hayal kırıklığı ve hatta endişe duyduklarını ifade ettiler. Trump tipik tuhaf açıklamalarını yaparken, Biden’ın görünüşteki güçsüzlüğü daha da göze çarptı.

Bazıları mevcut ABD başkanının nükleer silahlara sahip bir süper gücün lideri olarak ikinci bir döneme hazır olup olmadığına dair endişelerini dile getirdi.

Batılı bir diplomat, “Trump’tan muazzam yalanlar [geldi]. Öte yandan, en azından ne dediğini anladık. Belki de Biden için bir dönüm noktasına tanık oluyoruz,” dedi.

Uluslararası yetkililer ve diplomatlar Biden’ın daha güçlü ve kuvvetli bir şekilde ortaya çıkacağını umuyorlardı. Tartışmanın sonunda bazıları her ikisinin de liderlik için uygun olup olmadığını sorgulamaya başladı.

Avrupalı bir diplomat mesajında, “Açıkça söylemek gerekirse, uluslararası alanda bu Amerika için hiç de iyi bir görüntü değil,” dedi.

İkinci bir Avrupalı diplomat, “Dış politika konusundaki tartışma sığ. Biden kendi durumunu ortaya koyamıyor ve Trump da bunu abartıyor,” ifadelerini kullandı.

Başka bir Avrupalı bir yetkili, “Biden’ın yaşlı olduğu bir sır değil ve yaşını gösteriyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden ile Trump bu gece ilk münazaralarına çıkacak

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump bu gece Türkiye saati ile 04:00’te ilk münazalarına çıkacak.

İki başkan adayının Gazze ve Ukrayna’daki savaşlardan ekonomiye kadar birçok başlıkta kozlarını paylaşması bekleniyor.

Münazarada Başkan Biden’ın geleneksel müttefikler arasında birliğe yönelik söyleminin, eski Başkan Trump’ın sert söylemi ve dış politika söylemiyle tezat oluşturması bekleniyor.

Anketlere göre Ukrayna ve İsrail ABD’li seçmenler için en önemli öncelikler olmasa da, iki adayın söyledikleri, özellikle Trump’ın değişimden yana tavır koymaya çalıştığı ve Biden’ın Cumhuriyetçilerin ABD çıkarlarına zarar vereceğini savunduğu bu sıkı seçim yarışında önemli olabilir.

Hem Trump hem de Biden kararsız ve bağımsız seçmenlere hitap etmeye çalışıyor ve münazara her ikisi için de çok önemli bir an olacak.

Öte yandan Pew Araştırma Merkezi’nin şubat ayında yaptığı bir ankete göre Amerikalıların çoğunluğu her iki savaşın da kendileri için bir şekilde önemli olduğunu düşünüyor. Pew araştırma müdür yardımcısı Jacob Poushter, seçmenlerin yüzde 59’unun Ukrayna’nın Rusya ile savaşının önemli olduğunu, yüzde 65’inin ise Gazze savaşının önemli olduğunu söylediğini belirtti.

Gazze’deki çatışma Biden’ı zorlarken bazı eyaletlerde Demokrat tabandan tepki gördüğü biliniyor. Trump ise kendisinin başkan olması durumunda İsrail’in güvenliğine birincil önem vereceğine işaret ediyor.

Amerikan seçmenlerin ABD’nin dışarıya yayılmasına da karşı olduğuna yönelik anketler var. Trump’ın “Önce Amerika” sloganı bu gruba hitap ediyor. Trump’ın destekçileri ayrıca eski başkanın felsefesinin ve Amerikan müdahalesinin bir bedeli olduğu yönündeki açık mesajının ABD müttefiklerini kendi güvenlikleri ve savunmaları için daha fazla sorumluluk almaya ittiğini söylüyor.

Öte yandan POLITICO’da yer alan habere göre, Trump’ın iş dünyasına yönelik olumlu sinyallerine karşı, Biden’ın ekibi münazarada daha “popülist” söylemleri ön plana çıkararak Başkan’a “milyarderlere ve büyük sermayaye” vurmasını öneriyor.

Trump’ın ise ana hücum noktasının göç meselesi olması bekleniyor. New York Times, Trump’ın Biden’ın geçen haftalarda yayınladığı Meksika sınırına ilişkin başkanlık emrine de yüklenmesinin beklendiğini yazıyor.

Biden’ın ise, Trump’ın son haftalarda yalpaladığı ve sağcı-muhafazakâr Cumhuriyetçilerin de tepkisini çektiği federal kürtaj yasağı ile rakibini vurmak isteyeceği konuşuluyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Küresel birleşme ve satın almalarda toparlanmayı ABD yönlendiriyor

Yayınlanma

Küresel birleşme ve satın alma anlaşmaları, ABD’deki devralma işlemlerindeki artış ve mega birleşmelerdeki yükselişin azalan satın alma sayısını dengelemesiyle 2024 yılının ilk yarısında 1,5 milyar dolara ulaştı.

Financial Times’ın Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu tarafından derlenen yıl ortası verilerinden aktardığına göre, 10 milyar doların üzerindeki büyük anlaşmalardaki yüzde 70’lik artışın etkisiyle, yapılan anlaşmaların değeri bir önceki yıla göre yüzde 22 daha yüksek oldu.

Fakat toplam anlaşma sayısı yüzde 25 azalarak son dört yılın en düşük seviyesine gerilerken, anlaşma piyasasının bel kemiğini oluşturan 500 milyon dolar ve altındaki satın almalar değer bazında yüzde 13 düştü.

JPMorgan’da birleşme ve satın almalar küresel başkanı olan Anu Aiyengar, “Bu yıl birleşme ve satın almalar geçen yıla göre çok daha iyi. Fakat bu düşük bir çıta, çünkü geçen yıl zor bir yıldı,” dedi.

Geçici toparlanma, faiz oranlarının pandemi dönemi anlaşma patlamasını tetikleyen ultra düşük seviyelerden yükselmesiyle 2023’te birleşme ve satın alma faaliyetlerinin son 10 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin ardından geldi.

Fakat durum kırılganlığını koruyor. Üst düzey bir Avrupalı bankacı, “Tüketici ile ilgili endişeler var, seçimlerle ilgili endişeler var, faizler insanların umduğu kadar hızlı düşmedi. Tüm bunlar daha fazla dalgalanma getiriyor,” ifadelerini kullandı.

ABD bu yılın ilk yarısında birleşme ve satın alma faaliyetlerinin lokomotifi oldu ve anlaşma değeri yüzde 43 artışla 796 milyar dolara ulaştı. Bu rakam küresel toplamın yarısından fazlası ve ülkenin 2019’dan bu yana küresel pazardaki en büyük payı.

Avrupa’daki anlaşma sayısı değer bazında yüzde 43 artarken, Asya-Pasifik bölgesi yüzde 21 geriledi.

İkinci çeyrekte öne çıkan anlaşmalar arasında ABD’li petrol ve gaz üreticisi ConocoPhillips’in küçük rakibi Marathon Oil’i 22,5 milyar dolara satın alma hamlesi yer alırken, bu hamle ExxonMobil’in rakibi Hess’i satın almasıyla Permian Havzası’nda yaşanan bir dizi birleşmenin sonuncusu oldu.

Bu arada Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi, bu ay önerdiği teklifi artırmasının ardından Alman kimya grubu Covestro’yu devralmak için 14,4 milyar avroluk bir anlaşmaya yaklaşıyor.

Rapora göre, enerji alanındaki anlaşmalar bu yıl yüzde 27 artarak 254 milyar dolara ulaştı ve teknolojinin ardından en iyi sektör oldu.

Yine de büyük anlaşmalardaki artış birleşme ve satın almaları Covid-19 sonrası durgunluktan tamamen kurtarmaya yetmedi ve Haziran sonuna kadarki üç aylık dönemde anlaşma hacmi art arda sekizinci çeyrekte de 1 trilyon doların altında kalmaya devam etti.

Orta piyasa işlemleri daha yavaş bir hızda devam ederken, finansal hizmetler, Capital One’ın Şubat ayında rakibi Discover Financial’ı 35,3 milyar dolara satın almak için yaptığı anlaşmayla desteklenen sektördeki işlem hacminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artmasıyla işlemler için parlak bir nokta olduğunu kanıtladı.

Goldman Sachs, JPMorgan ve Morgan Stanley gibi büyük bankalar birleşme ve satın alma danışmanlık ücretleri pazarındaki paylarını küresel toplamın yaklaşık yüzde 35’ine yükseltse de bu oran New York’lu Centerview Partners’ın başını çektiği “butik bankaların” biraz altında kaldı.

Goldman Sachs yılın ilk yarısında ABD ve Avrupa’da şirket birleşmelerinde en çok danışmanlık yapan şirket oldu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English