Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD ve İran’ın “nükleer” diyalogu

Yayınlanma

ABD ve İsrail istihbaratı İran’ın şüpheli bazı nükleer çalışmalarını tespit etti. ABD, hem doğrudan hem de dolaylı olarak İran’a bu faaliyetlerini sordu. İran da çalışmanın içeriği hakkında ABD’ye bilgi verdi.

Axios’un üç ABD’li ve İsrailli yetkiliye dayandırdığı habere göre Biden yönetimi geçen ay İran’a özel bir uyarı göndererek nükleer silah üretiminde kullanılabilecek araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD ve İsrail’in son aylarda İranlı bilim adamlarının şüpheli nükleer faaliyetlerini tespit ettiği iddiasına yer veren haberde yetkililerin İran’ın nükleer silah geliştirmek için ABD başkanlık seçimi döneminden yararlanmasından endişe ettikleri belirtildi.

ABD ve İsrail istihbarat topluluklarının yanı sıra her iki ülkeden üst düzey yöneticilerin İran’ın faaliyetlerini ve bunların İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in nükleer silaha karşı çıkan politikasında bir değişiklik anlamına gelip gelmediğini anlamaya çalıştı.

Axios’a göre ABD’li yetkililer Biden yönetiminin nükleer endişelerini birkaç hafta önce hem üçüncü bir ülke hem de doğrudan kanallar aracılığıyla İranlılara ilettiğini söyledi.

ABD’li yetkililer, İranlıların bu nükleer faaliyetlere ilişkin açıklamaları içeren bir yanıt verdiklerini, politikada herhangi bir değişiklik olmadığını ve nükleer silah üzerinde çalışmadıklarını vurguladıklarını söyledi.

ABD’li ve İsrailli yetkililer, ABD ve İsrail tarafından elde edilen mesajların ve diğer bilgilerin İran’ın araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ilişkin bazı endişeleri giderdiğini ve kaygıları bir ölçüde azalttığını söyledi.

ABD’li bir yetkili, ABD’nin İranlılara gönderdiği mesajın etkili olduğunu ancak İran’ın nükleer programı konusunda hala önemli endişeler bulunduğunu söyledi.

Axios’a konuşan bir ABD’li yetkili, “İran’ın şu anda test edilebilir bir nükleer silah üretmek için gerekli kilit faaliyetleri yürüttüğüne dair bir işaret görmüyoruz” dedi.

Yetkili şöyle devam etti: “İran’ın herhangi bir nükleer tırmanışını son derece ciddiye alıyoruz. Başkan’ın da açıkça ifade ettiği gibi, İran’ın nükleer silah elde etmesine asla izin vermeyeceğiz ve bu sonucu sağlamak için ulusal gücümüzün tüm unsurlarını kullanmaya hazırız.”

Mart ayında ABD ve İsrail istihbarat servisleri İranlı bilim adamlarının nükleer silah geliştirmede kullanılabilecek bilgisayar modellemeleri ve metalürjik araştırmalar yaptıklarını gösteren bilgiler elde etti.

Bilgisayar modellemesinin amacı belirsizdi.

Bazı ABD’li ve İsrailli yetkililer bu istihbaratın İran’ın nükleer silah tutkusu hakkında endişe verici bir sinyal olduğunu söylerken, her iki taraftan diğer yetkililer bunu İran’ın politika ve stratejisinde değişimi yansıtmayan “küçük bir değişiklik” olarak nitelendirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun eski ulusal güvenlik danışmanı olan ve şu anda Demokrasileri Savunma Vakfı’nda kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Yaakov Nagel, son aylarda birkaç düzine İranlı bilim adamının nükleer bomba yapımı için gerekli teknik süreçler üzerinde çalıştığını iddia etti.

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English