Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi: İsrail kibri yüzünden gafil avlandı

Yayınlanma

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Martin Indyk, Hamas’ın İsrail’i şok eden baskını ve devam eden savaşı Foreign Affairs’e değerlendirdi. Indyk’e göre İsrail gücüne çok güvendiği için Hamas’ın baskını karşısında gafil avlandı: “İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.”

Indyk’e göre Hamas’ı yönlendiren İran değil ancak kesinlikle eşgüdüm söz konusu çünkü başta Suudi-İsrail barışı olmak üzere İsrail’in Araplarla barışı Hamas’ın da İran’ın da aleyhine.

Foreign Affairs’te yayınlanan analizin tamamını dikkatinize sunuyoruz:

***

Hamas Neden Saldırdı ve İsrail Neden Şaşırdı?

Filistinli grup Hamas, 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e eşi benzeri görülmemiş ölçekte sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi: binlerce roket fırlattı, İsrail topraklarına militanlarını sızdırdı ve sayısı bilinmeyen rehineler aldı. En az 100 İsrailli öldü ve en az 1.400 kişi yaralandı; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ülkesinin “savaşta” olduğunu ilan etti. İsrail güçlerinin karşılık vermesi üzerine yaklaşık 200 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 1.600 Filistinli yaralandı.

Foreign Affairs, bunun İsrail, Filistinliler ve bölge için ne anlama geldiğini anlamak için Dış İlişkiler Konseyi’nde ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında Lowy (Enstitüsü) kıdemli üyesi olan Martin Indyk’e başvurdu. Indyk, ilki 1995-1997 yılları arasında ve ikincisi 2000-2001 yılları arasında iki kez ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ayrıca 2013-2014 yılları arasındaki İsrail-Filistin müzakerelerinde ABD Başkanı Barack Obama’nın özel temsilcisi olarak yer aldı. Daha önce Başkan Bill Clinton’ın özel yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu kıdemli direktör ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yaptı. Indyk cumartesi öğleden sonra Genel Yayın Yönetmeni Justin Vogt ile görüştü. Aşağıdaki konuşma uzunluk ve anlaşılırlık açısından düzenlenmiştir.

-Bazı gözlemciler bugün yaşananların İsrailliler üzerinde 11 Eylül saldırılarının Amerikalılar üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yarattığını belirttiler. Ancak İsrailliler son yıllarda çok sayıda şiddet olayına maruz kaldı, elbette Filistinliler de öyle. Bunu farklı kılan nedir?

Bu olay İsrail açısından tam bir sistem hatasıydı. İsrailliler, sofistike casusluk araçlarıyla Filistinlilerin tam olarak ne yaptıklarını ayrıntılı olarak bilmeye alışkınlar. Gazze ile sınırın İsrail tarafındaki topluluklar arasına çok pahalı bir duvar inşa ettiler. Hamas’ın büyük bir saldırı düzenlemekten caydırıldığından emindiler: buna cesaret edemezlerdi, çünkü ezilirlerdi, çünkü Filistinliler başka bir savaşa neden olduğu için Hamas’a cephe alırlardı. İsrailliler Hamas’ın artık farklı bir modda olduğuna inanıyordu: her iki tarafın da yaşa ve yaşat düzeninden faydalanacağı uzun vadeli bir ateşkese odaklanmıştı. Gazze’den her gün yaklaşık 19,000 Filistinli işçi İsrail’e geçiyordu ve bu da ekonomiye fayda sağlıyor, vergi geliri yaratıyordu.

Ancak tüm bunların büyük bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden insanlar şokta ve tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, şöyle bir his var: “Nasıl olur da ayak takımı bir grup terörist bunu başarabilir? Nasıl olur da güçlü İsrail istihbaratını ve güçlü İsrail Savunma Kuvvetlerini yenebilirler?” Bu soruya henüz iyi cevaplar bulamadık ama eminim ki bunun bir nedeni de kibirdi -İsrail’in salt gücün Hamas’ı caydırabileceğine ve İsrail’in uzun vadeli sorunları çözmek zorunda olmadığına dair inancı.

-Hamas neden şu anda bu tür bir saldırı gerçekleştirmeyi seçti? Stratejik mantık neydi?

Sadece tahmin yürütebilirim, açıkçası hâlâ şoktayım. Ancak şu anki bağlamı göz önünde bulundurmanız gerektiğini düşünüyorum. Arap dünyası İsrail ile uzlaşıyor. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten bahsediyor. Bu olası anlaşmanın bir parçası olarak ABD İsrail’e, Hamas’ın düşmanı olan Filistin Yönetimi’ne taviz vermesi için baskı yapıyor. Dolayısıyla bu Hamas ve İranlı destekçileri için tüm süreci bozmak için bir fırsattı ve bence geriye dönüp bakıldığında her ikisi için de son derece tehdit ediciydi. Hamas’ın İran’dan emir aldığını düşünmüyorum, ancak koordinasyon içinde hareket ettiklerini ve devam etmekte olan ve Arap halkları arasında büyük destek kazanan normalleşmeyi sekteye uğratmak konusunda ortak bir çıkarları olduğunu düşünüyorum. Amaç, İsrail ile barış yapan ya da yapma ihtimali olan Arap liderleri utandırmak ve İsrail’i askeri yenilgiye uğratabilecek olanların Hamas ve İran olduğunu kanıtlamaktı.

İsrail ile Suudi Arabistan arasında bir barış anlaşması ve ABD’nin Suudi Arabistan’a güvenlik garantisi vermesine ilişkin görüşmeler devam ediyor. Büyük olasılıkla Hamas ve İran’ın temel motivasyonlarından biri bu anlaşmayı bozmaktı çünkü bu anlaşma onları izole etmekle tehdit ediyordu. Bu da en azından yakın vadede umutlarını yok etmek için çok iyi bir yoldu. Filistin meselesi yeniden gündeme geldiğinde ve Orta Doğu’daki Araplar İsrail’in elindeki Amerikan silahlarının çok sayıda Filistinliyi öldürdüğünü gördüklerinde, bu çok güçlü bir tepkinin fitilini ateşleyecektir. Ve [Suudi Arabistan Veliaht Prensi] Muhammed bin Selman gibi liderler bu tür bir muhalefete karşı durma konusunda çok isteksiz olacaklardır. Bunu yapması için ayağa kalkması ve halkına “Bu yol doğru değil. Benim yolum Filistinlilere, sadece sefalet getiren Hamas’ın yolundan çok daha fazlasını kazandıracaktır” demesi gerekecektir. Bence bu tür bir krizde herhangi bir Arap liderden bu tür bir cesaret beklemek çok fazla.

-İsrail hükümeti için şu anda ne gibi seçenekler var?

Bunu daha önce beş kez yaşadılar ve ortada net bir taktik kitabı var. Orduyu harekete geçiriyorlar, havadan saldırıyorlar, Gazze’ye zarar veriyorlar. Hamas liderliğinin başını ezmeye çalışıyorlar. Ve eğer bu Hamas’ın roket atmayı durdurması ve rehineleri serbest bırakmak için müzakerelere başlaması açısından işe yaramazsa, o zaman İsrail’in Gazze’ye tam ölçekli bir işgali ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.

Bu da iki sorunu beraberinde getirir. Birincisi, İsrail, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde savaşacak ve İsrail’in kullanacağı yüksek teknolojili Amerikan silahları sivil kayıplara yol açacak ve bu uluslararası tepkileri ve kınamayı ABD ve İsrail’e kaydıracak ve İsrail’e durması için baskı yapacak. İkinci sorun ise, eğer İsrail geniş çaplı bir savaşta başarılı olursa, Gazze’nin sahibi olur ve şu sorulara yanıt vermek zorunda kalır: Nasıl çıkacağız? Ne zaman çekileceğiz? Kimin lehine çekileceğiz? Unutmayın, İsrailliler 2005 yılında Gazze’den zaten çekildiler ve geri dönmek istemiyorlar.

-Netanyahu ile on yıllardır kişisel ve profesyonel düzeyde tanışıyor ve iş yapıyorsunuz. Nasıl bir yol seçmesini bekliyorsunuz?

Bilinmesi gereken ilk şey, savaş söz konusu olduğunda ihtiyatlı davranmakla gurur duyduğudur. Büyük çaplı savaşlar başlatmamaya çok dikkat ediyor. Dolayısıyla bence ilk tercihi hava kuvvetlerini kullanarak Hamas’ı ateşkesi kabul edecek kadar cezalandırmak ve ardından rehinelerin iadesi için pazarlık yapmak olacaktır. Başka bir deyişle, statükoya geri dönüş: Hamas’ı durdurmak için ABD, Mısır ve Katar’ı kullanmaya çalışarak elde etmeye çalışacağı şey bu olacak. Eğer bu işe yaramazsa, ki ben yarayacağından şüpheliyim, o zaman başka seçeneklere bakması gerekecek.

-Bunun işe yarayacağından neden şüphe ediyorsunuz?

Çünkü Hamas’ın niyetinin İsrail’in büyük bir misilleme yapmasını sağlamak ve çatışmayı tırmandırmak olduğundan korkuyorum: Batı Şeria’da bir ayaklanma, Hizbullah saldırıları, Kudüs’te bir isyan.

-Yani başka bir deyişle Hamas, İsrail’in statükoyu eski haline getirmeyi amaçlayan herhangi bir girişimine boyun eğmeyecek mi?

Doğru. Ve tırmandırma açısından en yakından izlenmesi gereken taraf Hizbullah. Filistinlilerin ölü sayısı artarsa Hizbullah da mücadeleye katılmak isteyecektir. İsrail’in ana şehirlerine yağdırabilecekleri 150,000 roketleri var ve bu sadece Gazze’de değil Lübnan’da da topyekûn bir savaşa yol açacaktır. Ve bu durumda herkes sürüklenecektir.

Diğer taraftan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ülkeler – Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn – hepsinin olayların yatışmasında ve ateşkesin sağlanmasında çıkarı var çünkü bu durum ne kadar uzun sürerse İsrail ile ilişkilerini sürdürmeleri o kadar zorlaşacak.

İsrail’deki mevcut siyasi istikrarsızlık oradaki karar alma mekanizmasını etkileyecek mi?

Bence tüm bunlar şimdilik ikinci planda kalıyor. Bu henüz bilinmeyen boyutlarda derin bir kriz. Ve başbakan sadece vatandaşları savunmakla değil, olanlardan dolayı suçlanmaktan kaçınmak gibi gerçek bir sorunla da karşı karşıya. Ve bunu nasıl yapabileceğini de öngöremiyorum. Bu yüzden çatışma yoluyla kendini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorunda. Koalisyonundaki aşırılık yanlısı, aşırı sağcı üyelerin ne olacağını dikte etmesini göze alamaz, çünkü İsrail’i çok kötü bir yere götüreceklerdir. Bu yüzden ya onlar üzerinde kontrol sahibi olmalı ki bunu henüz yapamadı ya da onları uzaklaştırmalı. Muhalefet lideri [Yair] Lapid bugün Netanyahu’nun Likud partisi, Lapid’in partisi ve [muhalefet lideri] Benny Gantz’ın partisinin yer alacağı dar kapsamlı bir acil durum hükümetine katılmayı teklif etti. Netanyahu bunu aşırılık yanlılarını bir kenara itmenin, sorumluluk göstermenin ve ülkeyi bir araya getirmenin bir yolu olarak görebilir.

-Bunun 1973 Yom Kippur Savaşı’nı başlatan İsrail’e yönelik sürpriz Arap saldırısından 50 yıl sonra, neredeyse bugün gerçekleşiyor olması dikkat çekici.

Bu dikkat çekici ve tesadüf değil. Araplar için Yom Kippur savaşının bir zafer olarak görüldüğünü hatırlayalım. Mısır ve Suriye, İsrail ordusunu gafil avlamış, Süveyş Kanalı’nı geçmeyi ve Golan Tepeleri’ne ilerlemeyi başarmışlardı ki birçok İsrailli İsrail’in bittiğini düşünmüştü. Sonuçta İsrail bu savaştan galip çıkmış olsa da ilk günlerin zaferi Arap dünyasında hâlâ kutlanıyor. Dolayısıyla Hamas’ın 50 yıl sonra aynı şeyi yapabileceğini göstermesi, Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve 50 yıl boyunca İsrail’in yanında yer alan ülkelere ve liderlere karşı büyük bir meydan okuma olacak. Hamas’ın çok farklı bir düşman olduğunu da belirtmek gerekir. 1973 yılında [Mısır Devlet Başkanı] Enver Sedat, İsrail ile barış yapmak için İsrail ile savaşa girdi. Hamas ise İsrail’i yok etmek ya da onu zayıflatmak için elinden geleni yapmak için savaş başlattı. Hamas’ın İsrail ile barış yapmak gibi bir niyeti yok.

İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

ORTADOĞU

İsrail yönetiminde “ertesi gün” kamplaşması

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ilk kez Başbakan Binjyamin Netanyahu’nun Hamas yenilene kadar “ertesi gün” tartışmalarının “anlamsız” olduğunu savunan politikasına karşı açıkça meydan okudu.

Gallant, Tel Aviv’de düzenlediği basın toplantısında, uzun zamandır Gazze’de Hamas’a alternatif bir yönetim bulma yönünde çalışmanın gerekli olduğunu söylediklerini ancak herhangi bir yanıt alamadıklarını kaydeden Gallant, “Ordunun planı tartışmaya açılmadı, daha da kötüsü yerine hiçbir alternatif getirilmedi. Gazze’de askeri-sivil bir rejim, İsrail için kötü ve tehlikeli bir alternatiftir” dedi. Gazze’de askeri bir yönetimin kurulmasını kabul etmeyeceğini ifade eden Gallant, Netanyahu’ya, konuya ilişkin bir karar vermesi ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde sivil-askeri bir rejimin olmayacağını ilan etmesi ve Hamas’a alternatif bir yönetimi teşvik etmesi çağrısında bulundu.

Netanyahu, sosyal medya platformu X üzerinden paylaştığı videoda Gallant’ın eleştirilerine yanıt verdi. Ordunun Hamas’a karşı savaşmaya devam ettiğine işaret eden Netanyahu, “Hamas var olduğu sürece başka hiçbir aktör Gazze’yi yönetemeyecek, kesinlikle Filistin Yönetimi değil” ifadelerini kullandı.

Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, tartışmaya dahil olarak Gallant’ın görevden alınması çağrısında bulundu. Gallant’ın, Netanyahu ve kabinenin geri kalanıyla Gazze’nin idaresi konusunda ayrışma yaşadığını kaydeden Smotrich, Savunma Bakanı’nın planının Gazze’de “bir Arap terör devletinin” kurulmasının önünü açacağını iddia etti. Ben-Gvir de savaşın hedeflerine ulaşabilmesi için Savunma Bakanı’nın değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz ise Gallant’a desteğini açıkladı. Gantz, ulusal bir televizyonda yaptığı konuşmada, “Savunma Bakanı doğruyu söylüyor; liderliğin sorumluluğu, ne pahasına olursa olsun ülke için doğru olanı yapmaktır” dedi.

Gallant en son geçen yılın mart ayında Netanyahu’ya karşı açıkça cephe almıştı. O zamanki gerekçe savunma bakanının yargıdaki revizyonun IDF ve İsrail’in güvenliği üzerinde olumsuz bir etkisi olacağına dair endişeleriydi. Netanyahu buna Gallant’ı görevden alarak yanıt vermiş ancak yüz binlerce İsrailli protesto için sokaklara döküldüğünden karar hiçbir zaman uygulanamamıştı.

IDF’ten Netanyahu’ya “Sisifos” isyanı

Öte yandan üst düzey IDF ve Şin Bet güvenlik servisi yetkililerinin de yakın zamanda yapılan toplantılarda Netanyahu’ya benzer uyarılarda bulunduğu basına yansımıştı. Gallant’ın açıklamaları, son birkaç aydır siyasi ve savunma liderliği arasında giderek büyüyen çatlağın bir göstergesi.

Haaretz’den Amos Harel meselenin sadece “ertesi gün” ve hükümetin askeri hedeflerine ek siyasi bir hedef belirlemesi tartışması olmadığını söyledi, “Rehine müzakerelerinin durması, Refah’taki çatışmaların devam etmesi, Mısır ve ABD ile giderek büyüyen anlaşmazlıklar da sorgulanıyor” dedi.

Refah’a yapılacak herhangi bir operasyonun Kahire ile karmaşık anlaşmalar gerektireceğinin açık olmasına rağmen krizin patlak verdiğine dikkat çeken Harel, şöyle yazdı: “Refah sınır kapısına İsrail bayrağı çekilmesine öfkelenen Mısır, İsrail’e karşı önlemlerini artırdı. Güney Afrika’nın Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na savaşı durdurmak için tedbir kararı alınması talebiyle yaptığı başvuruya katıldı. Çarşamba günü bir güvenlik heyeti krizi çözmek üzere Kahire’yi ziyaret etti. Mısırlılar ayrıca Sina Yarımadası’ndan Gazze’ye insani yardım girişine engeller koyarak İsrail’in ABD’ye verdiği taahhütleri ihlal etmesine yol açıyor.”

Refah saldırısının da Biden yönetimi ile İsrail arasında krize yol açtığını hatırlatan Harel, Gazze’de son günlerde yoğun çatışmalar yaşandığına ve İsrail’in kayıplarının arttığına dikkat çekti, “Geçmişte olduğu gibi tehlike, herhangi bir siyasi karar alınmadan sahadaki olayların bir tırmanışı dikte etmesidir” dedi.

Harel, yazısına şöyle devam etti: “Bu zor koşullar altında Netanyahu’nun felç geçirdiği görülüyor. Çabalarının çoğunu kişisel olarak hayatta kalmaya, iktidarı elinde tutmaya ve aşırı sağ ve ultra-Ortodokslarla koalisyonunu sürdürmeye harcıyor. Sonuç ise şaşırtıcı derecede pasif bir politika. Mevcut Netanyahu doktrini, savaş halindeki bir ülkeyi önemli kararlar almadan yönetmektir. Başbakan halka saçmalık ve uydurma şeyler pazarlamaya devam ediyor. Tam zafer vaatlerine ve zaferden sadece bir adım uzakta olduğumuz iddialarına şimdi de Refah’a girmenin şişirilmiş önemi eklendi.”

“Başbakan ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutmayı planlıyor. Bu, yaptığı açıklamalardan, yavaş yavaş yeniden etrafında toplanan destekçilerinin tepkilerinden ve Kanal 14 ile diğer bazı sözcüler tarafından neredeyse 24 saat boyunca onun için yürütülen kampanyadan anlaşılıyor. Netanyahu sıfır diplomatik eylem politikasına sadık kalırken, konu kendi siyasi bekası olduğunda çok daha proaktif davranıyor.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Saldırılarını genişleten İsrail’in kayıpları artıyor

Yayınlanma

Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişleten İsrail, 5 askerinin “dost ateşiyle” öldüğü, 7’sinin de yaralandığı açıkladı. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ise kampta düzenledikleri operasyonda 12 İsrail askerini öldürdüklerini duyurdu.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre, İsrail ordusunun “kara saldırısını genişlettiğini” duyurduğu Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı’nda 5 İsrail askeri dost ateşiyle öldü, 3’ü ağır 7’si de yaralandı.

İsrail ordusunun ön raporunda, paraşütçü birlikleriyle ile birlikte hareket eden bir İsrail tankının, dün akşam askerlerin bulunduğu bir binayı 2 kez hedef aldığı aktarıldı. Tankçı birliğinin, paraşütçülerden önce bölgeye geldiği ve paraşütçülerin de bölgeye ulaşmasının ardından söz konusu binada konuşlandığı belirtildi.

Akşam saatlerinde başka bir paraşütçü birliğin bölgeye gelerek, 2 İsrail tankına aynı binaya girdiklerini haber verdiği belirtildi.

Tankçı birliğinin söz konusu binanın pencerelerinden birinde silah namlusu tespit etmesi üzerine binaya iki kez ateş açtığı ifade edildi.

İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, ölen askerlerin tamamının Paraşütçü Tugayı’ndan Yüzbaşı Roy Beit Yaakov (22), Çavuş Gilad Arye Boim (22), Çavuş Daniel Chemu (20), Çavuş İlan Cohen (20) ve Çavuş Betzlel David Shashuah (21) olduğu kaydedildi.

İsrail ordusu dün Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişlettiğini duyurmuş, görgü tanıkları da İsrail askerlerinin kampta “yüzlerce yerinden edilmiş Filistinliyi barınma merkezlerinden Gazze kentinin batısına doğru zorla göç ettirdiğini söylemişti.

Filistinli gruplar da saldırılarını genişleten İsrail ordusuyla şiddetli çatışmalara girdi.

Hamas çatışmalarda 7’si tank, 4’ü buldozer ve 1’i ne olduğu belirtilmeyen askeri araç olmak üzere İsrail ordusuna ait 12 aracı vurduklarını açıkladı.

Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada, “Yasin-105” roketiyle İsrail ordusuna ait D9 askeri buldozerinin, iki anti-personel roketi ile de bir evin içinde saklanan İsrail kuvvetinin hedef alındığı ve çatışmaya girildiği ifade edildi. Bu esnada kurtarma kuvveti olay yerine doğru ilerlerken, Merkava tipi bir tankın patlayıcı ile hedef alındığı aktarılan açıklamada, operasyonda en az 12 İsrail askerinin öldürüldüğü belirtildi.

Refah’a ek birlik

Öte yandan İsrail ordusunun, kara saldırısını genişletme tehdidinde bulunduğu Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine ek birlik gönderdiği duyuruldu.

The Times of Israel’in haberinde, İsrail ordusunun, Refah’ın doğusunda konuşlu 162. Tümen’e katılması için gece saatlerinde komando birliği gönderdiği belirtildi.

Haberde, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin İsrail’in Refah’taki “kara saldırılarını genişletmeyi” onaylamasının söz konusu olduğu bir dönemde Refah’a ek askeri birlik gönderildiğine dikkat çekildi.

İsrail ordusu, 6 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, zorla yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı Refah’ın doğusundaki bazı mahallelerin boşaltılmasını istemiş, 7 Mayıs sabahı da Gazze’nin Refah bölgesine kara saldırısı başlatarak Mısır ile olan sınır kapısının Gazze tarafını ele geçirdiğini duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail ile Mısır arasında sınır kapısı krizi

Yayınlanma

Tel Aviv yönetimi, İsrail ordusunun 7 Mayıs’ta işgal ettiği Refah Sınır Kapısı’nın kapalı olması nedeniyle Mısır’ı suçladı. Kahire yönetimi tek sorumlunun sınır kapısı çevresine yönelik saldırıları nedeniyle İsrail’de olduğunu söyledi. İsrailli yetkililer Kahire’nin tutumunun daha önce hiç görülmedik bir tutum olduğunu belirterek söz konusu krizin Mısır ile İsrail arasındaki ilişkileri bozacağından endişe ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile telefonda görüştüğünü ve “Mısır’ı Refah Sınır Kapısı’nı yeniden açmaya ikna etme” konusunu ele aldığını söyledi. Katz, “Dünya, insani durumun sorumluluğunu İsrail’e yüklüyor ancak Gazze’deki insani krizi önlemenin anahtarı artık Mısırlı dostlarımızın elinde” ifadelerini kullandı.

Katz’ın iddialarına yanıt, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’den geldi. Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Bakan Şukri, “Mısır, İsrail’in gerçekleri çarpıtma ve İsrail tarafına düşen sorumluluktan kaçma politikasını kesin bir şekilde kınıyor” dedi. Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin halihazırda karşı karşıya kaldıkları insani krizin tek sorumlusunun İsrail olduğunu söyleyen Şukri, İsrail’in Refah Kapısı’nın Filistin tarafında kalan kısmını kontrol altına almasının ve sınır kapısı çevresine yönelik saldırılarının, yardım görevlileri ile yardım tırlarının şoförlerinin hayatını tehlikeye attığına dikkati çekerek, bu durumun “sınır kapısından yardım girişinin yapılmamasının temel sebebi” olduğunu belirtti.

Mısırlı Bakan, “İsrail’e kontrolü altındaki kara geçişlerinden yardımların ulaştırılmasına izin vererek işgalci güç olarak yasal sorumluluğunu üstlenme” çağrısında bulundu.

İsrail ordusu, 7 Mayıs’ta Gazze’nin Mısır’a açılan sınır kapısı Refah’ı işgal etmişti. İsrail’in yoğun saldırıları altındaki Gazze’de gıda sıkıntısı ve açlık her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçlerince işgal edilmesi ve kapatılması nedeniyle Gazze’ye giren yardım tırları sayısında ciddi düşüş yaşandığı belirtiliyor.

“Mısır’ın tutumu aşırı”

Öte yandan Haaretz gazetesinin haberine göre üst düzey İsrailli yetkililer, Mısır’ın Gazze’deki ateşkes ve rehine anlaşmasındaki arabuluculuk rolünü bırakmasından korkuyor ve mevcut krizin devam etmesi halinde iki ülke arasındaki askeri ve istihbarat işbirliğinin zarar göreceği uyarısında bulunuyor.

İsmi açıklanmayan bir yetkili “Mısır’ın mevcut tutumu, savaş başladığından bu yana en kötü seviyede” dedi.

İsrail kısa bir süre önce Hamas’ı Gazze’nin güneyindeki Refah kentinde kalan son büyük kalesinden çıkarmak için “hassas” olarak nitelendirdiği bir operasyon başlattı. Ancak, Gazze’nin diğer bölgelerindeki çatışmalardan kaçan bir milyondan fazla Gazzeli kente ve çevresine sığındığı için, buraya yapılacak büyük bir saldırı ABD de dahil uluslararası muhalefetle karşı karşıya.

İsrailli yetkili Kahire’nin savaşın ilk aylarında İsrail’in Gazze’deki Hamas yönetimini devirme hedefini anladığını ancak Refah operasyonu başladıktan sonra “İsrail’i engellemek ve savaşı durdurmaya zorlamak için kasıtlı olarak hareket ettiklerini” söyledi. Yetkili bunun Gazze’deki önceki operasyonlarda bile “hiç yaşanmamış” bir şey olduğunu sözlerine ekledi.

WSJ: Mısır, İsrail ile ilişki düzeyini düşürmeyi değerlendiriyor

İsrail’in insani yardımların Gazze’ye ulaşmasında önemli bir kanal olan Mısır ile Refah sınır kapısının Gazze tarafını ele geçirmesi durumu daha da kötüleştirdi. Haaretz’in haberine göre Mısırlı yetkililer geçide İsrail bayrağı çekilmesini özellikle üzücü buldu. O zamandan bu yana Mısır, yardım kamyonlarının kendi topraklarından Gazze’ye geçmesi için koordinasyonu sona erdirdi ve geçidin diğer tarafının Filistinlilerin kontrolünde olmasında ısrar ediyor.

Bu gecikme Gazze’de savaşın yol açtığı insani krizi daha da kötüleştiriyor.

Haaretz’e konuşan İsrailli yetkililerden biri, “Bunun Mısır kamuoyu açısından neden sorun yarattığını anlıyoruz” dedi ancak “insani yardımların geçişini neredeyse tamamen durdurmaları aşırı bir tepki” diye ekledi.

Filistin Yönetimi teklifi kabul etmedi

Öte yandan İsrail’in, Refah Sınır Kapısı krizine çözüm için Filistin yönetimine gizli bir teklif götürdüğü ve sınır kapısının yönetimini devralmasını istediği ortaya çıkmıştı. Ancak aşırı sağcı ortaklarının tepkisinden korkan Başbakan Netanyahu’nun Ramallah’tan, sınır yönetimini devralacak yetkililerin kendilerini yardım kuruluşunun üyeleriymiş gibi tanıtmalarını istemişti. ABD’li bir yetkili Times of Israel’e bu planın Ramallah tarafından reddedildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English