Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi: İsrail kibri yüzünden gafil avlandı

Yayınlanma

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Martin Indyk, Hamas’ın İsrail’i şok eden baskını ve devam eden savaşı Foreign Affairs’e değerlendirdi. Indyk’e göre İsrail gücüne çok güvendiği için Hamas’ın baskını karşısında gafil avlandı: “İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.”

Indyk’e göre Hamas’ı yönlendiren İran değil ancak kesinlikle eşgüdüm söz konusu çünkü başta Suudi-İsrail barışı olmak üzere İsrail’in Araplarla barışı Hamas’ın da İran’ın da aleyhine.

Foreign Affairs’te yayınlanan analizin tamamını dikkatinize sunuyoruz:

***

Hamas Neden Saldırdı ve İsrail Neden Şaşırdı?

Filistinli grup Hamas, 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e eşi benzeri görülmemiş ölçekte sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi: binlerce roket fırlattı, İsrail topraklarına militanlarını sızdırdı ve sayısı bilinmeyen rehineler aldı. En az 100 İsrailli öldü ve en az 1.400 kişi yaralandı; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ülkesinin “savaşta” olduğunu ilan etti. İsrail güçlerinin karşılık vermesi üzerine yaklaşık 200 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 1.600 Filistinli yaralandı.

Foreign Affairs, bunun İsrail, Filistinliler ve bölge için ne anlama geldiğini anlamak için Dış İlişkiler Konseyi’nde ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında Lowy (Enstitüsü) kıdemli üyesi olan Martin Indyk’e başvurdu. Indyk, ilki 1995-1997 yılları arasında ve ikincisi 2000-2001 yılları arasında iki kez ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ayrıca 2013-2014 yılları arasındaki İsrail-Filistin müzakerelerinde ABD Başkanı Barack Obama’nın özel temsilcisi olarak yer aldı. Daha önce Başkan Bill Clinton’ın özel yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu kıdemli direktör ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yaptı. Indyk cumartesi öğleden sonra Genel Yayın Yönetmeni Justin Vogt ile görüştü. Aşağıdaki konuşma uzunluk ve anlaşılırlık açısından düzenlenmiştir.

-Bazı gözlemciler bugün yaşananların İsrailliler üzerinde 11 Eylül saldırılarının Amerikalılar üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yarattığını belirttiler. Ancak İsrailliler son yıllarda çok sayıda şiddet olayına maruz kaldı, elbette Filistinliler de öyle. Bunu farklı kılan nedir?

Bu olay İsrail açısından tam bir sistem hatasıydı. İsrailliler, sofistike casusluk araçlarıyla Filistinlilerin tam olarak ne yaptıklarını ayrıntılı olarak bilmeye alışkınlar. Gazze ile sınırın İsrail tarafındaki topluluklar arasına çok pahalı bir duvar inşa ettiler. Hamas’ın büyük bir saldırı düzenlemekten caydırıldığından emindiler: buna cesaret edemezlerdi, çünkü ezilirlerdi, çünkü Filistinliler başka bir savaşa neden olduğu için Hamas’a cephe alırlardı. İsrailliler Hamas’ın artık farklı bir modda olduğuna inanıyordu: her iki tarafın da yaşa ve yaşat düzeninden faydalanacağı uzun vadeli bir ateşkese odaklanmıştı. Gazze’den her gün yaklaşık 19,000 Filistinli işçi İsrail’e geçiyordu ve bu da ekonomiye fayda sağlıyor, vergi geliri yaratıyordu.

Ancak tüm bunların büyük bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden insanlar şokta ve tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, şöyle bir his var: “Nasıl olur da ayak takımı bir grup terörist bunu başarabilir? Nasıl olur da güçlü İsrail istihbaratını ve güçlü İsrail Savunma Kuvvetlerini yenebilirler?” Bu soruya henüz iyi cevaplar bulamadık ama eminim ki bunun bir nedeni de kibirdi -İsrail’in salt gücün Hamas’ı caydırabileceğine ve İsrail’in uzun vadeli sorunları çözmek zorunda olmadığına dair inancı.

-Hamas neden şu anda bu tür bir saldırı gerçekleştirmeyi seçti? Stratejik mantık neydi?

Sadece tahmin yürütebilirim, açıkçası hâlâ şoktayım. Ancak şu anki bağlamı göz önünde bulundurmanız gerektiğini düşünüyorum. Arap dünyası İsrail ile uzlaşıyor. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten bahsediyor. Bu olası anlaşmanın bir parçası olarak ABD İsrail’e, Hamas’ın düşmanı olan Filistin Yönetimi’ne taviz vermesi için baskı yapıyor. Dolayısıyla bu Hamas ve İranlı destekçileri için tüm süreci bozmak için bir fırsattı ve bence geriye dönüp bakıldığında her ikisi için de son derece tehdit ediciydi. Hamas’ın İran’dan emir aldığını düşünmüyorum, ancak koordinasyon içinde hareket ettiklerini ve devam etmekte olan ve Arap halkları arasında büyük destek kazanan normalleşmeyi sekteye uğratmak konusunda ortak bir çıkarları olduğunu düşünüyorum. Amaç, İsrail ile barış yapan ya da yapma ihtimali olan Arap liderleri utandırmak ve İsrail’i askeri yenilgiye uğratabilecek olanların Hamas ve İran olduğunu kanıtlamaktı.

İsrail ile Suudi Arabistan arasında bir barış anlaşması ve ABD’nin Suudi Arabistan’a güvenlik garantisi vermesine ilişkin görüşmeler devam ediyor. Büyük olasılıkla Hamas ve İran’ın temel motivasyonlarından biri bu anlaşmayı bozmaktı çünkü bu anlaşma onları izole etmekle tehdit ediyordu. Bu da en azından yakın vadede umutlarını yok etmek için çok iyi bir yoldu. Filistin meselesi yeniden gündeme geldiğinde ve Orta Doğu’daki Araplar İsrail’in elindeki Amerikan silahlarının çok sayıda Filistinliyi öldürdüğünü gördüklerinde, bu çok güçlü bir tepkinin fitilini ateşleyecektir. Ve [Suudi Arabistan Veliaht Prensi] Muhammed bin Selman gibi liderler bu tür bir muhalefete karşı durma konusunda çok isteksiz olacaklardır. Bunu yapması için ayağa kalkması ve halkına “Bu yol doğru değil. Benim yolum Filistinlilere, sadece sefalet getiren Hamas’ın yolundan çok daha fazlasını kazandıracaktır” demesi gerekecektir. Bence bu tür bir krizde herhangi bir Arap liderden bu tür bir cesaret beklemek çok fazla.

-İsrail hükümeti için şu anda ne gibi seçenekler var?

Bunu daha önce beş kez yaşadılar ve ortada net bir taktik kitabı var. Orduyu harekete geçiriyorlar, havadan saldırıyorlar, Gazze’ye zarar veriyorlar. Hamas liderliğinin başını ezmeye çalışıyorlar. Ve eğer bu Hamas’ın roket atmayı durdurması ve rehineleri serbest bırakmak için müzakerelere başlaması açısından işe yaramazsa, o zaman İsrail’in Gazze’ye tam ölçekli bir işgali ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.

Bu da iki sorunu beraberinde getirir. Birincisi, İsrail, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde savaşacak ve İsrail’in kullanacağı yüksek teknolojili Amerikan silahları sivil kayıplara yol açacak ve bu uluslararası tepkileri ve kınamayı ABD ve İsrail’e kaydıracak ve İsrail’e durması için baskı yapacak. İkinci sorun ise, eğer İsrail geniş çaplı bir savaşta başarılı olursa, Gazze’nin sahibi olur ve şu sorulara yanıt vermek zorunda kalır: Nasıl çıkacağız? Ne zaman çekileceğiz? Kimin lehine çekileceğiz? Unutmayın, İsrailliler 2005 yılında Gazze’den zaten çekildiler ve geri dönmek istemiyorlar.

-Netanyahu ile on yıllardır kişisel ve profesyonel düzeyde tanışıyor ve iş yapıyorsunuz. Nasıl bir yol seçmesini bekliyorsunuz?

Bilinmesi gereken ilk şey, savaş söz konusu olduğunda ihtiyatlı davranmakla gurur duyduğudur. Büyük çaplı savaşlar başlatmamaya çok dikkat ediyor. Dolayısıyla bence ilk tercihi hava kuvvetlerini kullanarak Hamas’ı ateşkesi kabul edecek kadar cezalandırmak ve ardından rehinelerin iadesi için pazarlık yapmak olacaktır. Başka bir deyişle, statükoya geri dönüş: Hamas’ı durdurmak için ABD, Mısır ve Katar’ı kullanmaya çalışarak elde etmeye çalışacağı şey bu olacak. Eğer bu işe yaramazsa, ki ben yarayacağından şüpheliyim, o zaman başka seçeneklere bakması gerekecek.

-Bunun işe yarayacağından neden şüphe ediyorsunuz?

Çünkü Hamas’ın niyetinin İsrail’in büyük bir misilleme yapmasını sağlamak ve çatışmayı tırmandırmak olduğundan korkuyorum: Batı Şeria’da bir ayaklanma, Hizbullah saldırıları, Kudüs’te bir isyan.

-Yani başka bir deyişle Hamas, İsrail’in statükoyu eski haline getirmeyi amaçlayan herhangi bir girişimine boyun eğmeyecek mi?

Doğru. Ve tırmandırma açısından en yakından izlenmesi gereken taraf Hizbullah. Filistinlilerin ölü sayısı artarsa Hizbullah da mücadeleye katılmak isteyecektir. İsrail’in ana şehirlerine yağdırabilecekleri 150,000 roketleri var ve bu sadece Gazze’de değil Lübnan’da da topyekûn bir savaşa yol açacaktır. Ve bu durumda herkes sürüklenecektir.

Diğer taraftan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ülkeler – Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn – hepsinin olayların yatışmasında ve ateşkesin sağlanmasında çıkarı var çünkü bu durum ne kadar uzun sürerse İsrail ile ilişkilerini sürdürmeleri o kadar zorlaşacak.

İsrail’deki mevcut siyasi istikrarsızlık oradaki karar alma mekanizmasını etkileyecek mi?

Bence tüm bunlar şimdilik ikinci planda kalıyor. Bu henüz bilinmeyen boyutlarda derin bir kriz. Ve başbakan sadece vatandaşları savunmakla değil, olanlardan dolayı suçlanmaktan kaçınmak gibi gerçek bir sorunla da karşı karşıya. Ve bunu nasıl yapabileceğini de öngöremiyorum. Bu yüzden çatışma yoluyla kendini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorunda. Koalisyonundaki aşırılık yanlısı, aşırı sağcı üyelerin ne olacağını dikte etmesini göze alamaz, çünkü İsrail’i çok kötü bir yere götüreceklerdir. Bu yüzden ya onlar üzerinde kontrol sahibi olmalı ki bunu henüz yapamadı ya da onları uzaklaştırmalı. Muhalefet lideri [Yair] Lapid bugün Netanyahu’nun Likud partisi, Lapid’in partisi ve [muhalefet lideri] Benny Gantz’ın partisinin yer alacağı dar kapsamlı bir acil durum hükümetine katılmayı teklif etti. Netanyahu bunu aşırılık yanlılarını bir kenara itmenin, sorumluluk göstermenin ve ülkeyi bir araya getirmenin bir yolu olarak görebilir.

-Bunun 1973 Yom Kippur Savaşı’nı başlatan İsrail’e yönelik sürpriz Arap saldırısından 50 yıl sonra, neredeyse bugün gerçekleşiyor olması dikkat çekici.

Bu dikkat çekici ve tesadüf değil. Araplar için Yom Kippur savaşının bir zafer olarak görüldüğünü hatırlayalım. Mısır ve Suriye, İsrail ordusunu gafil avlamış, Süveyş Kanalı’nı geçmeyi ve Golan Tepeleri’ne ilerlemeyi başarmışlardı ki birçok İsrailli İsrail’in bittiğini düşünmüştü. Sonuçta İsrail bu savaştan galip çıkmış olsa da ilk günlerin zaferi Arap dünyasında hâlâ kutlanıyor. Dolayısıyla Hamas’ın 50 yıl sonra aynı şeyi yapabileceğini göstermesi, Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve 50 yıl boyunca İsrail’in yanında yer alan ülkelere ve liderlere karşı büyük bir meydan okuma olacak. Hamas’ın çok farklı bir düşman olduğunu da belirtmek gerekir. 1973 yılında [Mısır Devlet Başkanı] Enver Sedat, İsrail ile barış yapmak için İsrail ile savaşa girdi. Hamas ise İsrail’i yok etmek ya da onu zayıflatmak için elinden geleni yapmak için savaş başlattı. Hamas’ın İsrail ile barış yapmak gibi bir niyeti yok.

İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

ORTADOĞU

Netanyahu, Trump’ın izinde: Yargıya ‘derin devlet’ suçlaması

Yayınlanma

Yolsuzluk ve rüşvetten yargılanan, yardımcıları Katar’dan para almak ve gizli belge sızdırmaktan suçlanan, “yargı reformu” adı altında yargının hükümet üzerindeki denetim mekanizmasını kırmaya çalışan, kendisi ve yakın çevresindeki isimleri soruşturan görevlileri görevden almaya çalışan Netanyahu, ABD Başkanı Trump’ın izinden giderek “derin devleti” suçladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü resmi X hesabından yaptığı paylaşımda, ABD ve İsrail’de “solcu Derin Devlet’in” seçimle gelen sağcı liderleri engellemek için yargıyı silah olarak kullandığını iddia etti. Netanyahu paylaşımında, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın sıkça kullandığı retorikten faydalanarak şu ifadeleri kullandı:

“ABD’de ve İsrail’de, güçlü bir sağcı lider seçim kazandığında, solcu derin devlet halkın iradesini engellemek için adalet sistemini silahlandırır. Her iki yerde de kazanamayacaklar! Birlikte güçlüyüz.”

Ancak Netanyahu, paylaşımını yaklaşık yarım saat sonra resmi hesabından silerek, aynı mesajı kişisel hesabından yeniden yayımladı.

Netanyahu’nun paylaşımının altına Elon Musk’ın “kesinlikle katılıyorum” anlamına gelen bir emoji ile yorum yapması dikkat çekti.

Netanyahu’nun bu açıklamasi, İsrail polisinin “Qatargate” adı verilen soruşturma kapsamında Netanyahu’nun bazı yardımcılarına Katar’dan binlerce dolar aktarıldığı iddialarına ilişkin iki şüpheliyi gözaltına aldığını duyurmasının hemen ardından geldi. Perşembe sabahı İsrail medyasında yer alan haberlere göre, gözaltına alınan şüphelilerden biri belirli şartlar altında serbest bırakılırken, diğerinin sorgusu devam ediyor.

Söz konusu soruşturmayı Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın emriyle Şin-Bet Direktörü Ronen Bar polisle birlikte yürütüyor. Bu iki isim de Netanyahu ve hükümetinin hedefinde.

Axios haber sitesi, Netanyahu’nun Washington ziyaretinde Trump’ın “derin devlet’e” karşı aldığı önlemlerden ilham alarak Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ı şubat ayı başlarında görevden alma kararını kesinleştirdiğini yazdı. Netanyahu’nun, Başsavcı Miara’yı görevden alma planı ve hükümetin yargı üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik tartışmalı yasa değişikliklerini yeniden gündeme getirme çabası dün Batı Kudüs başta olmak üzere ülkede büyük çaplı hükümet karşıtı protestolara neden oldu.

Herzog’dan Netanyahu’ya yanıt

Siyasi tartışmalardan uzak durmaya özen gösteren İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Netanyahu’nun paylaşımına yanıt vererek, “İsrail’in güçlü ve bağımsız yargı sistemi demokrasimizin teminatıdır ve İsrail Cumhurbaşkanı olarak bununla gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Ana muhalefet lideri Yair Lapid’in partisi Yeş Atid ise Netanyahu’yu “kontrolden çıkmakla” suçladı. Partinin resmi X hesabından yapılan paylaşımda, “Tehlikeli komplo teorileri yayıyor, hukukun üstünlüğünü zayıflatıyor ve İsrail’e zarar veriyor. Panik içinde. Çevresindekilerin yabancı çıkarlarla bağlantılı olduğunu biliyor ve gerçeğin ortaya çıkmasından korkuyor. Bu bir liderlik değil, utanç verici bir panik hali” denildi.

‘Derin devlet’ açıklamalarına devam

Times of Israel’in aktardığına göre Netanyahu, çarşamba günü daha sonra sosyal medyada yayımladığı bir videoda “derin devlet” kavramını daha ayrıntılı bir şekilde ele aldı.

Başbakanlık Ofisi koridorunda bir saksı bitkisini göstererek, “Benden ve hükümetten bir saksı bitkisi gibi olmamızı istiyorlar” diyen Netanyahu, sözcüsü Topaz Luk’un “Peki, derin devlet nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Derin Devlet, İsrail hükümetinin derinliklerinde kökleşmiş ve seçmenlerden daha iyi bildiğini düşünen değişmez bürokrasidir. Her zaman sola eğilimlidirler. Bir sağ hükümet seçildiğinde ‘Demokrasi nedir ki? Kararları neden onlar alsın? Bizi ilgilendirmez, biz karar alırız’ diyorlar. O yüzden seçilebilirsiniz ama gerçekten karar veremezsiniz. Beğenmediğimiz yasaları mı getireceksiniz? Onları iptal ederiz.”

‘Kararları biz vereceğiz’

İsrail medyasında yer alan haberlere göre, Netanyahu ve bazı bakanlar, önceki gece yapılan kabine toplantısında Başsavcı Baharav-Miara’yı ve hukuk sistemini sert bir dille eleştirdi. Toplantıda aşırı sağcı siyasetçi Itamar Ben-Gvir’in ulusal güvenlik bakanı olarak yeniden atanması kararı alındı. Başsavcı Baharav-Miara ise bunun yasal olarak mümkün olmadığını belirtmişti.

İsrail’in resmi kanalı KAN’a göre Netanyahu toplantıda, “Trump, İsrail’deki derin devletin ne kadar köklü olduğunu duyduğunda inanamadı. Okyanus kadar derin” ifadelerini kullandı.

Netanyahu’nun, “Siz, aydınlar, ‘Ne yani, maymunlar seçim mi yapacak? Kararları bir mağaza tezgahtarı mı verecek? Siz halkın üzerinde olanlarsınız’ diyorsunuz” dediği öne sürüldü.

Kanal 13 haberine göre Netanyahu ayrıca, “Seçimleri iptal edeceğimiz söylentisini duydum. Tabii ki bu saçmalık. Ama İsrail’de seçimlerin ne değeri var ki? İşte söylüyorum, bitti. Bakanları biz atayacağız” dedi.

Başbakanlık Ofisi ise KAN’ın haberini “yanıltıcı” olarak nitelendirerek, Netanyahu’nun “yasama, yürütme ve yargı arasındaki dengeye duyulan ihtiyacı yıllardır vurguladığı” açıklamasında bulundu.

Öte yandan, Adalet Bakanı Yariv Levin de başsavcıyı eleştirerek, “Anayasa Mahkemesi bile senin hukuk görüşlerinle kıyaslandığında daha ölçülü görünüyor” dedi. İletişim Bakanı Şlomo Karhi ise Baharav-Miara’nın “çıkar çatışması içinde olduğunu” öne sürerek, “Seni çoktan görevden almamız gerekiyordu ve yakında bunu yapacağız” ifadelerini kullandı.

Başsavcı Baharav-Miara ise kabine toplantısında, “Hukuki durumu size sunuyorum. Başbakan, Ben-Gvir’in ulusal güvenlik bakanı olarak atanmasıyla ilgili benimle görüşmelidir. O zamana kadar kendisi başka bir bakanlık görevine atanabilir” yanıtını verdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Netanyahu’nun sözcüsünün maaşını Katar ödemiş

Yayınlanma

Eliezer Feldstein

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “gizli belgelerin sızdırılması” davasından tutuklu bulunan ve “Qatargate” skandalında şüpheliler arasında yer alan sözcüsü Eliezer Feldstein, İsrailli bir iş insanı vasıtasıyla Katar’ın lobi faaliyetlerini yürüten ABD’li danışman Jay Potlik’ten para aldığı ortaya çıktı.

İsrail devlet televizyonu KAN, İsrailli iş insanı Gil Birger’in, Katar adına çalışan ABD’li lobici Jay Potlik’ten aldığı parayı Netanyahu’nun danışmanı Feldstein’a aktardığını söylediği bir ses kaydını yayımladı.

Bu ses kayıtlarına göre, Katar hükümeti adına lobi faaliyetleri yürüten ABD’li danışman Jay Potlik, parayı Gil Birger isimli İsrailli bir iş insanına verdi ve Birger de Netanyahu’nun sözcüsü olarak çalıştığı sırada Feldstein’a aktardı.

Şin-Bet Direktörü, “Qatargate” skandalı yüzünden mi kovuldu?

Başbakanlıkta çalıştığı süre boyunca sözcü olarak tanımlanmasına rağmen güvenlik soruşturmasından geçmediği için maaş almayan Feldstein’in maaşını Katar’dan gelen parayla Birger’in şirketinden aldığı kaydedildi.

Kaydın yayınlanmasından sonra Feldstein’in avukatları Oded Saburai ve Sion Hausman, müvekkillerinin Katar ile İsrail arasında arabuluculuk yaptığı iddia edilen İsrailli iş adamından para aldığını kabul etti. Ancak bu paranın Katar’dan geldiğini bilmediğini ileri sürdü.

Avukatlar, bu yöntemin Başbakanlıktan maaş alamayan Feldstein’in parasını alması için üretilen geçici ve kısmi bir çözüm olduğunu, Feldstein’in bunun Katar’la ilişkili olduğunu bilmediğini iddia ederek “Katar’a bilgi aktarmamış ve onlardan hiçbir zaman para almamıştır” dedi.

Öte yandan ses kayıtlarının yayınlanmasından saatler sonra polis, devam eden soruşturma kapsamında dün akşam iki şüpheliyi gözaltına aldı. Ancak davada yayın yasağı olduğu için şüphelilerin neyle suçlandığı henüz bilinmiyor.

Feldstein, Qatargate skandalı dışında gizli askeri belgeleri sızdırdığı iddiasıyla ulusal güvenliği tehlikeye atmakla suçlanıyor. Savcılar, Feldstein’ın belgeleri sızdırarak kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığını öne sürüyor.

Öte yandan, Netanyahu’nun eski danışmanları Jonatan Urich ve Yisrael Einhorn’un da Katar lehine 2022 Dünya Kupası öncesinde halkla ilişkiler çalışmaları yaptığı iddia ediliyor. İddiaların merkezindeki üç isim suçlamaları reddederken, Netanyahu’nun ofisi de iddiaları yalanladı.

Netanyahu’nun asıl hedefi

İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, şubat ayı sonunda polis ve iç istihbarat birimi Şin-Bet’ten bu iddiaları araştırması için soruşturma başlatılmasını emretti. Netanyahu’nun, hafta sonu Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ı görevden alacağını açıklaması ise muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekti. Muhalefet, Netanyahu’nun bu kararla soruşturmayı engellemeye çalıştığını söylüyor.

Kanal 13’ün daha önceki bir haberinde, Katar’dan Netanyahu’nun danışmanlarına yüz binlerce dolar aktarıldığı öne sürüldü. Habere göre Katar’dan gelen paraların büyük miktarda olması, soruşturmayı yürüten yetkilileri şaşırttı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

On binlerce İsrailli Netanyahu hükümetine karşı yürüyor

Yayınlanma

İsrail’de on binlerce kişi Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetinin, İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar’ı görevden alma girişimi ve Gazze’ye saldırıları yeniden başlatma kararına karşı gösteri düzenliyor.

Protestoların odak noktası, İsrail’de Meclis, Başbakanlık ve diğer hükümet binalarının bulunduğu Batı Kudüs oldu.

Göstericiler sabah saatlerinde Tel Aviv-Kudüs arasındaki ülkenin ana arterlerinden 1 numaralı otoyolu trafiğe kapattı. Yollarda uzun kuyruklar oluşturdu.

Ardından, İsrail Meclisi çevresinde bakanlıklar ve devlet binalarının bulunduğu Batı Kudüs’teki meydanda toplanan on binlerce kişi, Netanyahu hükümetinin istifası ve erken seçim çağrısıyla protesto düzenledi.

İsrail bayrakları, Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirleri temsil eden sarı kurdeleler taşıyan göstericilere, eski Başbakan Ehud Barak, eski Savunma Bakanı Moşe Yaalon gibi eski üst düzey siyasetçiler de katıldı.

Hükümetin Gazze Şeridi’ne yeniden saldırı başlatmasını protesto eden göstericiler, Netanyahu’yu “siyasi gerekçelerle Gazze’ye saldırı başlatıp buradaki İsrailli esirlerin hayatını riske atmakla” suçlayan sloganlar attı, afiş ve pankartlar taşıdı.

Öte yandan Batı Kudüs’teki gösterilere araçlarıyla katılan bazı vatandaşlar, trafikte araçlarını durdurarak sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdi. Batı Kudüs’ün birçok noktasında trafik yoğunluğu yaşandı.

“Netanyahu hükümeti meşruiyetini kaybetti”

İsrail’de ana muhalefet partisi Yesh Atid (Gelecek Var) lideri Yair Lapid, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İsraillilere gösterilere katılma çağrısı yaptı.

“Netanyahu hükümeti meşruiyetini kaybettiği için sokaklara inme kararı aldıklarını” belirten Lapid, “hükümetin yol açtığı yıkım karşısındaki sessizliğin, hükümete ülkeyi parçalaması için daha fazla zaman verdiğini” ifade etti.

The Times of Israel’in haberine göre, İsrail Hava Kuvvetlerinden emekli Tuğgeneral Amir Haskel, Netanyahu’nun Batı Kudüs’teki evinin yakınlarında megafonla slogan atarken İsrail polisi tarafından güç kullanılarak gözaltına alındı.

Netanyahu’nun İsrail’de Şin-Bet Direktörü Ronen Bar’ı görevden alacağını 16 Mart’ta duyurması, muhalefetin ve Netanyahu karşıtlarının yoğun tepkisiyle karşılanmıştı.

İsrail Başsavcılığı, Netanyahu’nun yakın danışmanlarının soruşturulduğu iki dosyaya Şin-Bet baktığı için söz konusu adımın hukuksuz olabileceği uyarısını yapmıştı.

İsrail Başbakanlığı, Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın “yetkisini sapıkça aştığı” değerlendirmesinde bulunmuştu.

İsrail, siyasi kriz yaşanırken ateşkesi bozdu

İsrail’de siyasi kriz yaşanırken Netanyahu hükümeti, 18 Mart’ta Hamas ile ateşkesi bozarak Gazze Şeridi’ne şiddetli saldırılar düzenledi.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne 18 Mart sabahı düzenlediği hava saldırılarında, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 400 kişi hayatını kaybetti, 500’ün üzerinde Filistinli yaralandı.

İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada, saldırıların Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın talimatlarıyla başlatıldığı, Hamas’a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edileceği ifade edildi.

Hamas ise “İsrail’in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı soykırımını yeniden başlattığını” açıkladı.

Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirlerin aileleri, ateşkesi bozan Netanyahu hükümetini “esirlerden vazgeçmekle” suçlayarak hükümetin savaşı yeniden başlatmasına esirleri geri getirmeyi gerekçe göstermesinin “tam bir aldatmaca olduğunu” belirtti.

İsrail’deki muhalefet partileri de Başbakan Netanyahu’nun iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Direktörünü görevden alması gibi tartışmalı siyasi adımlarının gölgesinde saldırıların yeniden başladığına dikkati çekti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English