Bizi Takip Edin

Avrupa

AfD lideri Weidel’e göre “sosyalist AB” Almanya’yı yok ediyor

Yayınlanma

Erken federal seçimlerde Almanya için Alternatif’in (AfD) şansölye adayı ve partinin eş başkanı Alice Weidel, Avrupa Birliği’ni ülkenin otomobil endüstrisini yok etmekle suçladı ve bloğun serbest ticaret bölgesine dönüştürülmesini önerdi.

Almanya’da anketlerde ikinci sırada yer alan partinin eş başkanı Berlin’de Bloomberg’e verdiği demeçte, “Avrupa ülkeleri arasında serbest ticarete ihtiyacımız var, fakat tüm bu bürokrasiye ihtiyacımız yok,” dedi.

AB’nin “sosyalist politika yapımı”nın, “Avrupa’daki piyasa mekanizmasını yok ettiğini” savunan AfD’li siyasetçi, örnek olarak, AB’nin 2035 yılına kadar yeni içten yanmalı motorlu araçların satışını yasaklamasıyla “soyulduğunu” söylediği Almanya’nın otomotiv sektörünü gösterdi.

‘Biz aşırı sağcı değil, liberteryen ve muhafazakârız’

Weidel, “Ne yaptıklarını bilmeyen ve Avrupa Birliği’ndeki temelimizi yok eden tüm bu bürokratlara ihtiyacımız yok. Avrupa Birliği’nin mevcut haliyle iyi işleyen bir kurum olduğunu düşünmüyoruz,” iddiasında bulundu.

AfD, 23 Şubat’taki erken seçim için hazırladığı kampanya platformunda, Almanya’nın AB’den ve Avro bölgesinden çıkması (“Dexit”) çağrısında bulunuyor.

Parti ayrıca yüz binlerce kişinin sınır dışı edilmesi de dahil olmak üzere kayıtsız göçmenlere baskı yapılması çağrısında bulunuyor.

Çarşamba günü yapılan röportajda Weidel, partinin “aşırı sağ” olarak etiketlenmesine karşı çıkarak partiyi “liberteryen” ve “muhafazakâr” olarak nitelendirdi.

AfD lideri Trump’tan çok umutlu

Weidel, seçilmesi halinde ana önceliklerinin sınır kontrolü, vergilerin düşürülmesi ve nükleer enerjiyi yeniden canlandırmak olacağını söyledi.

2021’den bu yana Tino Chrupalla ile birlikte AfD’nin eş başkanlığını yürüten 45 yaşındaki Chrupalla, üye devletlerin bloğun yürütme kolu olan Avrupa Komisyonu’nun kararlarını veto etmesine olanak tanıyan AB anlaşmalarında reform yapılması çağrısında bulundu.

Ayrıca ülkelerin AB’den çıkmalarına izin verilmesi gerektiğini, bunun da Birleşik Krallık’ın Brexit müzakerelerine eşlik eden karışıklıklardan geçmek yerine varsayılan olarak serbest ticaret ortaklığı olması gerektiğini söyledi.

Weidel, “Sadece bir serbest ticaret bölgesini şiddetle tavsiye ediyorum çünkü tüm bürokratlar –binlercesi– vergi mükelleflerinin parasını yiyor,” dedi.

Rusya ile ticari ve siyasi bağların yeniden kurulmasını savunan Weidel, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünü de memnuniyetle karşıladı. Partisi Ukrayna’ya yönelik tüm askeri yardımların kesilmesi çağrısında bulunurken AfD yetkilileri de Batının daha fazla askeri tırmanışa geçmesine karşı uyarıda bulunuyor.

Weidel, “Onun [Trump’ın] başkanlığından büyük umutlarımız var. Umarım Ukrayna’daki bu korkunç savaşa bir son verir çünkü Avrupalı üye devletler aslında böyle bir şey yapmaya ne istekli ne de bunu yapabilecek durumda,” dedi.

AfD kömür ve nükleere dönmek istiyor

İklim değişikliğine şüpheyle yaklaşan parti aynı zamanda yenilenebilir kaynakların genişletilmesi yerine enerji üretmek için kömürün yakılmasından yana.

Weidel, Trump’ın Alman otomobil üreticilerine karşı gümrük vergileri uygulayacağı yönündeki endişeleri ise önemsemedi. Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz Amerikalı tüketicilerin talebini karşılamak için burada fabrikalar kurdu.

Weidel, Alman otomobil üreticilerinin “zaten ABD’de” olduğunu belirterek, “Neden biliyor musunuz? Almanya’daki yüksek enerji fiyatları yüzünden,” dedi.

Elon Musk’tan AfD’ye destek

Öte yandan yeni Trump yönetiminde çok önemli bir rol oynayan dünyanın en zengin insanı Elon Musk da AfD’ye destek verdi.

X’te, Almanya’nın yeni şansölyesi olmasına kesin gözüyle bakılan CDU lideri Friedrich Merz’in, Almanya’nın Elon Musk ve Javier Milei’yi örnek alması gerektiği fikrinden “dehşete düşmüş durumda” olduğunu ve “AfD ile herhangi bir görüşmeyi reddettiğini” ileri süren bir kullanıcının tweetine alıntılayan Musk, “Almanya’yı sadece AfD kurtarabilir,” dedi.

Musk’ın bu tweetini alıntılayarak Bloomberg mülakatına atıf yapan Weidel ise, “Evet! Çok haklısın Elon Musk! Lütfen Başkan Trump, sosyalist Merkel’in ülkemizi nasıl mahvettiği, Sovyet Avrupa Birliği’nin ülkelerin iktisadi omurgasını nasıl tahrip ettiği ve Almanya’nın kötü işleyişi hakkındaki mülakatıma da bir göz atın!” dedi.

Avrupa

Dolar zayıflarken avro cazibe kazanıyor mu?

Yayınlanma

Fransa, Paris’in uzun süredir devam eden ortak borçlanma kampanyasının bir parçası olarak, avro para biriminin küresel rezerv para birimi olarak profilini yükseltmeye yönelik ek önlemler alınması için diğer AB ülkelerine baskı yapıyor.

Financial Times’ın (FT) gördüğü, bu ayın sonlarında yapılacak liderler zirvesi öncesinde dağıtılan bir AB taslak bildirisinde, Avrupa Merkez Bankası da dahil olmak üzere blok kurumlarından “avronun uluslararası rolünü güçlendirmek için önlemler araştırılması” isteniyor.

Bu girişim, ABD Başkanı Donald Trump’ın doların hakim rolünü zayıflatan ve Avro bölgesinin 25 yıllık para biriminin uluslararası işlemler için daha cazip hale gelmesine olanak tanıyan dengesiz ticaret ve ekonomi politikasından kaynaklanıyor.

Paris, yatırımcıların ABD Hazine borçlarından kaçmak için güvenli bir liman aradığını ve bu nedenle AB’nin piyasaya hizmet etmek için daha fazla ortak borç ihraç etmesi gerektiğini savunuyor.

Fransa ve İtalya ve İspanya gibi diğer ağır borçlu ülkeler, ulusal yüklerini artırmadan savunma gibi öncelikli alanlara daha fazla harcama yapabilmek için uzun süredir daha fazla ortak borçlanma için baskı yapıyorlar.

IMF Genel Direktörü Kristalina Georgieva, perşembe günü Lüksemburg’da düzenlenen AB maliye bakanları toplantısında, “Avronun küresel olarak daha büyük bir rol oynaması için büyük bir fırsat var,” dedi.

Georgieva, “Kaliteli güvenli varlık arayışına baktığımda, şu anda bu varlıkların arzında bir kısıtlama olduğunu görüyorum. Şu anda bu kadar çok varlığın altına yatırılması tesadüf değil,” diye ekledi.

Georgieva, Avrupa Merkez Bankası (AMB) verilerine göre altının, merkez bankalarının rezerv varlığı olarak avroyu geçtiğini belirtti.

AMB Başkanı Christine Lagarde bu hafta FT’de, bunun “küresel avro” anı olduğunu, ama bloğun bunu değerlendirmek için “güvenli varlıkların bolca arzı” da dahil olmak üzere reformlara ihtiyaç duyacağını yazdı.

Lagarde, “Toplam mali durumun güçlü olmasına ve borç-GSYİH oranının ABD’deki %124’e kıyasla %89 olmasına rağmen, yüksek kaliteli güvenli varlık arzı geride kalıyor. Son tahminlere göre, en az AA notuna sahip devlet tahvillerinin bakiyesi AB’de GSYİH’nin %50’sinin biraz altında, ABD’de ise %100’ün üzerinde,” diye yazdı.

Bir AB yetkilisi, bunun ortak borçlanma gibi “klasik bir Lagarde hamlesi, Fransız fikirlerini öne sürme” olduğunu savundu.

Lagarde, dolara karşı: Bağımsızlık ve avroya biçilen uluslararası rol

AMB baş ekonomisti Philip Lane, bu ayın başlarında yaptığı bir konuşmada, Avro bölgesinin tasarımının “güvenli varlıkların yetersiz arzına” yol açtığını ve buna yanıtın bir yolunun Avrupa çapındaki projeleri finanse etmek için yeni ortak tahviller ihraç etmek olabileceğini söyledi.

Fakat başka bir seçenek, mevcut ulusal tahvil stokundan daha büyük bir güvenli varlık stoku oluşturmak. Bu bağlamda Lane, Peterson Enstitüsünden Olivier Blanchard ve Citadel’den Ángel Ubide’nin, Avrupa’daki tek tek hükümetler tarafından ihraç edilen tahvillerin bir kısmının Eurobondlarla değiştirilmesini öneren bir makaleyi örnek gösterdi.

Daha fazla ortak AB borcu ihraç etme kararı ancak oybirliğiyle alınabilir. Borcun daha büyük bir kısmını geri ödemek zorunda kalacak Almanya ve Hollanda, daha fazla ortak borçlanmaya şiddetle karşı çıkıyor.

Üst düzey bir AB diplomatı, komisyonun Berlin’in muhalefetini dikkate alacağını söyledi fakat durum kötüleşirse, “Bazı üye ülkelerin ekonomisi pek de iyi durumda olmadığı için baskı artacak,” dedi.

AB, Covid-19 salgını sırasında ekonomik teşvikleri finanse etmek için ihraç ettiği yaklaşık 800 milyar avroluk ortak borcunu geri ödemekte zaten zorlanıyor.

Avrupa Komisyonu, borcu yeniden finanse etmediği takdirde, geri ödemeler için yıllık 30 milyar avro, yani 2028 yılı bütçesinin beşte biri kadar bir miktarın harcanacağını tahmin ediyor. Konuya yakın iki kişiye göre, Fransa, daha fazla borçlanmanın yatırımcıları cezbetmek için yeterli likidite yaratacağını söylüyor.

Bir AB diplomatı, “Daha fazla üye ülkenin kredi notu yükseltilirse, avro cinsinden güvenli varlıklarda sıkıntı yaşanmayacaktır,” dedi.

26-27 Haziran tarihlerinde yapılacak zirvenin başkanlığını üstlenecek olan António Costa, mevcut jeopolitik kargaşa ortamında, blokun hâlâ parçalı haldeki tek pazarının derinleştirilmesi konusunda daha geniş kapsamlı bir tartışma kapsamında, avronun rolünü gündeme getirdi.

Costa, FT’ye verdiği demeçte, tek pazarın daha iyi entegrasyonu ve tasarruf ve yatırımlara ilişkin AB çapında kuralların “AB’nin açık, istikrarlı ve güvenilir bir ortak olarak konumunu güçlendirerek avronun küresel konumunu pekiştireceğini” söyledi.

Doların rolü, Trump göreve gelmeden önce de azalıyordu. Chatham House’a göre, 2024 sonunda dolar, küresel döviz rezervlerinin yüzde 58’ini oluştururken, bu oran 10 yıl önce yüzde 65 idi.

IMF’ye göre, avro şu anda döviz rezervlerinin yaklaşık yüzde 19’unu oluşturuyor ve bu oran, avronun yaratıldığı 2000 yılındaki seviyeye benzer.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya ve Britanya ‘dostluk’ antlaşması imzalamaya çok yakın

Yayınlanma

Planlar hakkında bilgi sahibi yetkililere göre, Almanya ve Britanya önümüzdeki ay önemli bir ikili dostluk anlaşması imzalamaya hazırlanıyor.

İki hükümet, Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın Almanya’ya yaptığı ilk ziyaret sırasında “benzeri görülmemiş” büyük ölçekli bir anlaşma imzalayacaklarını duyurmuştu.

Starmer, bunu AB ülkeleriyle ilişkileri “resetleme” sürecinin bir parçası olarak nitelendirmiş ve Brexit ile kopan ticaret ve güvenlik bağlarını yeniden kurma çabası olarak değerlendirmişti.

Fakat anlaşma tamamlanmak üzereyken, Almanya’daki hükümet karmaşası işleri rayından çıkardı. Diplomatlar, dönemin Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyonunun çökmesi üzerine müzakereleri durdurma kararı aldı.

Zira Alman yasaları, anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağına ve ne zaman imzalanacağına yeni hükümetin karar vermesini gerektiriyordu.

Bir diplomat Euractiv’e verdiği demeçte, yeni muhafazakâr-sosyal demokrat koalisyonunun göreve başlamasıyla müzakerelerin kısa sürede yeniden başladığını ve şu anda tamamlanmak üzere olduğunu söyledi.

Diplomat, “Şansölye Merz, Başbakan Starmer ile, ilgili dışişleri bakanlıklarının liderliğinde iyi bir şekilde ilerleyen Alman-İngiliz anlaşması müzakerelerinin artık hızla sonuçlandırılması konusunda anlaştı,” dedi.

Gerekli Alman kabine kararı ve imzalanmanın “yakında” gerçekleşebileceğini de ekledi.

Zamanlama konusunda bilgilendirilen başka bir yetkiliye göre, bu tarih 17 Temmuz gibi erken bir tarihte olabilir.

Görüşmelere katılan Alman milletvekilleri, anlaşmanın önemini ülkenin Fransa ile imzaladığı büyük ölçekli dostluk anlaşmalarıyla karşılaştırdı.

İki ülke, Fransız-Alman ilişkilerini yeni bir düzeye taşıyan ve ortak bir parlamento meclisi kurulmasını sağlayan Élysée Antlaşması ve Aachen Antlaşması ile birbirine bağlı.

SPD’nin o zamanki dış ilişkilerden sorumlu milletvekili Nils Scmid, geçen sene yaptığı açıklamada, “Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık arasında bir tür üçlü ilişki olacak,” demişti. Fransa-Almanya anlaşmalarına ek olarak, Fransa ve Birleşik Krallık Lancaster House Antlaşması ile birbirine bağlı.

Schmid, bu belgenin iki hükümet ve parlamento arasındaki alışverişi kurumsallaştırmasını ve daha yakın kültürel bağlar kurmasını umuyordu. Bir İngiliz hükümet kaynağına göre, İngiliz tarafı anlaşmanın sıradan insanların yaşamlarına pratik bir etkisi olmasını ve Starmer’ın büyümeye verdiği önemi yansıtmasını istiyordu.

Fakat somut iyileştirme yapılabilecek birçok alanın AB’nin yetki alanına girmesi bir engel oluşturdu. Schmid, anlaşmanın bu alanlara dokunmaması gerektiğini açıkladı.

Anlaşma, İngiltere’nin Almanya ile ilk savunma işbirliği anlaşması olan Trinity House Antlaşmasını da içermesi bekleniyor. Bu belge geçen yıl imzalandı ve Alman hükümeti bunu “İngiltere’nin Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak nitelendirdi.

AB ve Britanya da geçen ay kendi savunma ve güvenlik paktını imzaladı ve Brexit sonrası ticaret ilişkilerindeki bazı engelleri azaltmak için ilke anlaşması yaptı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor

Yayınlanma

Finlandiya parlamentosu, Rusya’dan kaynaklandığı iddia edilen tehditleri gerekçe göstererek, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Reuters haber ajansına göre yapılan oylamada 18 milletvekili karşı oy kullanırken 157 milletvekili çekilme yönünde oy verdi.

Finlandiya parlamentosu, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden ülkenin çekilmesi yönünde karar aldı.

Reuters haber ajansının aktardığına göre, parlamentoda yapılan oylamada 18 milletvekilinin ret oyuna karşılık 157 milletvekili tasarının kabulü yönünde oy kullandı.

Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen, Rusya’dan gelebilecek olası saldırılara işaret ederek kararı savundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in endişelerine yanıt olarak Häkkänen, “Hükümetimizin ve parlamentomuzun, Finlandiya’ya yönelik bir saldırı riskini azaltacak önlemleri almakla yükümlü olduğuna inanıyorum,” ifadelerini kullandı.

Norveç, Finlandiya’nın kara mayını antlaşmasından çıkma hamlesini eleştirdi

Süreç altı ay sonra başlayacak

Habere göre Finlandiya, anlaşmadan çekildiğini diğer taraf ülkelere ve BM’ye resmi olarak bildirdikten altı ay sonra mayın stoklamaya başlayabilecek.

Bu karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in 16 Haziran’da mevcut sözleşmelere bağlı kalınması ve bu sözleşmelerden çekilmeye yönelik “her türlü adımın derhal durdurulması” gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen alındı.

Baltık ülkeleri de niyetini açıklamıştı

Finlandiya’nın bu adımı, bölgedeki diğer ülkelerin benzer hamlelerini takip ediyor. Mart ayı ortasında Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya da Ottava Sözleşmesi’nden çekilme niyetlerini açıklamıştı.

Söz konusu ülkeler, Belarus ve Rusya ile sınırı olan devletlere yönelik askeri tehditlerde önemli bir artış olduğunu belirtmiş ve bu ülkelerin “caydırıcılık ve savunma potansiyelini güçlendirmenin önemli olduğunu” vurgulamışlardı.

Litvanya, Rusya ve Belarus sınırına mayın döşemek için 1,1 milyar avro harcayacak

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English