Bizi Takip Edin

Asya

Bangladeş İşçi Partisi yöneticisi: Muhafazakarlar, ordu ve ABD desteği ile hükümet kurmaya çalışıyor

Yayınlanma

Bangladeş İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Sabbaha Ali Khan Colince, ülkede yaşanan gelişmeleri ve son durumu Harici’ye değerlendirdi: “Özgürlük karşıtı, aşırı sağcı partiler protestolara hakim oldu. Radikal muhafazakar Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi, orduyla işbirliği içerisinde, ABD desteğiyle yeni bir hükümet kurmaya çalışıyor. Protestolara katılan gençlerin çoğunluğu bu durumdan rahatsız.”

1971’de Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Güney Asya ülkesi Bangladeş kimilerinin ‘halk hareketi’, kimilerinin ise ‘darbe’ diye adlandırdığı olaylarla sarsıldı. 1996-2001 yıllarındaki ilk döneminin ardından 2009’dan bu yana ülkeyi yöneten 76 yaşındaki Başbakan Şeyh Hasina olaylar sonucu ülkeyi terk ederek komşusu Hindistan’a sığındı.

Bu haftaki istifasından önce Hasina, dünyanın en uzun süre görev yapan kadın liderlerinden biriydi ve 1975’te darbeyle görevden alınıp öldürülen babası Muciburrahman’ın partisi Avami Birliği’ne (Awami League) önderlik ederek, ülkede “laiklik ve demokrasi”nin sembollerinden biri olarak görülüyordu. Ancak son seçimlerde yeniden iktidara gelmesine rağmen, Hasina’nın hükümeti sık sık toplumsal hareketlerle ve protestolarla sarsıldı. Enflasyon ve geçim sıkıntısı üstüne yolsuzluk iddiaları da eklenince Hasina hükümeti ciddi güven kaybına uğradı.

Hükümetin, ülkenin 1971’de Pakistan’a karşı verdiği bağımsızlık savaşında gazi olanların yakınlarına kamu sektöründe çok sayıda iş imkanı sağlayan ayrıcalıklı kotalar getirmesi, işsizlikle boğuşan gençler ve özellikle de öğrenciler arasında büyük tepki yarattı. Bangladeş, dünyanın en yoğun nüfuslu ülkelerinden biri ve 30 milyonu aşkın genç işsiz.

Öğrenciler öncülüğünde başlayan protestolara, radikal muhafazakar Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) başta olmak üzere muhalefet partileri de dahil oldu ve yerel kaynaklara göre muhalefet partileri sokaktaki hakimiyeti ele geçirdiler.

Hasina, büyüyen protestolar karşısında geri adım atmazken, polisin sert müdahalede bulunduğu eylemlerde 200’den fazla kişi hayatını kaybetti. Kota uygulamasının iptal edilmesi de artık Hasina’yı kurtarmaya yetmedi.

Hasina’nın pazartesi günü istifa etmesinin ardından askeri şef General Waker-Uz-Zaman, televizyonda yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında ülkenin kontrolünü geçici olarak ele aldığını ve askerlerin artan huzursuzluğu durdurmaya çalıştığını duyurdu. General Zaman ayrıca, Hasina’nın uzun süredir iktidarda olan Avami Birliği hariç, önde gelen siyasi partilerin liderleriyle ileriye dönük izlenecek yolu tartışmak üzere görüşmelerde bulunduğunu söyledi.

Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin ise salı günü, Başbakan Şeyh Hasina’nın istifasının ardından protestocuların temel taleplerinden birini yerine getirerek parlamentoyu feshetti, 84 yaşındaki Nobel ödüllü Muhammed Yunus’un geçici hükümete başkanlık edeceğini duyurdu.

Batı tarafından sevilen bir isim olan Yunus, Bangladeş’te yoksulluğun azaltılmasına yardımcı olacağını savunduğu mikrofinans çalışmaları nedeniyle 2006’da Nobel Barış Ödülü’nü kazanan bir bankacı.

1983 yılında mikro kredi yoluyla yoksulluğun azaltılmasıyla mücadele edeceği iddiasıyla Grameen Bank’ı kurdu. Banka hızla büyüdü, farklı şubeler ve benzer modeller artık dünya çapında faaliyet gösteriyor. Yunus ve Grameen Bank, konut, öğrenci ve mikro işletme kredileri olarak toplamda yaklaşık 6 milyar dolar kredi verdikten sonra 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’ne “layık” görüldü.

Ancak eleştirmenler Yunus’a ve Grameen Bank’a şüpheci bir gözle baktı. Bankacı Yunus’a, yüksek faiz oranlarının kredi alanları yoksullaştırdığı ve kredi verenin küçük kredilerden büyük karlar elde ettiği yönünde eleştiriler yöneltildi. Yunus ise amacının “para kazanmak değil, yoksullara yardım etmek” olduğunu ileri sürdü.

İstifa eden Hasina da görev süresince Yunus’u defalarca kez “yoksulların kanını emmekle” eleştirmişti. Yunus hakkında “vergi usulsüzlüğü” davası açıldı, en son haziran ayında ise zimmetine para geçirme suçlamasıyla itham edildi.

Batı’ya yakın görülen ve ABD’de eğitim almış bir isim olan Muhammed Yunus’un eylemler sonucu öne çıkması dikkat çekerken, Hasina’ya karşı eylemlerin ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından kışkırtıldığı yönünde yaygın değerlendirmeler de mevcut.

2023 yılında ülkeyi ziyaret eden ABD’nin Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu, Bangladeş’in “hızla otoriterliğe kaydığını” söyleyerek, muhalefet liderleri ve “hak gruplarıyla” ayrı ayrı görüşmeler yapmıştı.

Ocak ayında yapılan seçimler öncesinde ABD, “demokrasi” davulunu çalarak Hasina hükümetine yönelik sert eleştiriler ve uyarılar getiriyordu. Seçim sonrası ise Hasina’nın partisi Avami Birliği Parlamento’daki 300 sandalyeden 223’ünü kazanmasına rağmen, hem ABD hem de Birleşik Krallık seçimleri “özgür ve adil olmadığı” gerekçesiyle eleştirmişti.

Mayıs ayında ise ABD hükümeti Bangladeş ordusunun emekli komutanı Aziz Ahmed ve yakın ailesine yolsuzluk iddiaları nedeniyle yaptırım uyguladı. Bu hamle Washington’ın Bangladeş hükümeti üzerinde nüfuz sağlama çabası olarak değerlendirilmişti.

Hindistan ise müttefiki ABD’nin Hasina hükümetine yönelik bu sert tutumunu eleştirerek, bu tutumun Bangladeş’i Çin’e yakınlaştırabileceği yönünde uyarılarda bulunuyordu. Nitekim Hasina hükümeti bir süredir tarihsel dostu ve komşusu Hindistan ile, ülkeye büyük yatırımlar yapmaya hazırlanan Çin arasında denge siyaseti izlemeye çalışıyordu.

Son olaylar sonrasında, Avrupa Birliği, “İnsan hakları ve demokratik ilkelere tam saygı çerçevesinde, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümete doğru düzenli ve barışçıl bir geçiş” çağrısı yaparken, ABD de geçici hükümet çağrısı yaptı. ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cardin, yaptığı açıklamada, “Bangladeş halkı, seslerine kulak veren, iradelerine saygı duyan ve uluslarının onurunu koruyan bir hükümeti hak etmektedir” dedi.

Tüm bu tartışmaları ve ülkedeki son durumu, Bangladeş İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesi Sabbaha Ali Khan Colince ile konuştuk. Bangladeş Öğrenci Birliği’nin eski başkanı olan Colince, ülkedeki gençlik hareketlerine önderlik eden öğrenci liderlerinden biriydi.

Başkent Dakka’dan son durumu bildiren Colince, öğrenci protestolarının sosyo-ekonomik taleplerle başladığını, kota sisteminin işsizlikle boğuşan gençler arasında büyük tepki yarattığını söyledi. Kota sistemi ile devlet içerisinde belirli pozisyonlara belirli kişilerin yerleştirildiğini belirten Colince, diğer nitelikli adayların dışlandığını, bir haksız rekabet ortamı oluştuğunu ekledi. Ancak bu durumun protestoları tetiklese bile yine de tek sebep olmadığını da ifade etti. Colince’e göre, hükümet içerisinde artan yolsuzluk ve yozlaşma artık görünür hale gelmişti. Yüksek enflasyon, artan işsizlik, azalan döviz rezervleri ile boğuşan ülkede hükümetin, halkın çıkarlarını korumak yerine parti içerisindeki az sayıda ticari çıkar gruplarının ve iş insanlarının çıkarlarını korumaya odaklandığını söyleyen Colince, “Artık Hasina’nın partisinde politikacılar değil, iş adamları öne çıkıyordu” dedi. Hasina’nın halkın hoşnutsuzluğunu gidermek için reformlara başvurmak yerine, baskı ve polis gücüne başvurduğunu da ekledi.

Colince, buna rağmen eylemlerin giderek ekonomik taleplerden uzaklaştığını gerici, özgürlük ve demokrasi karşıtı siyasi partilerin protestolara hakim olduğunu söyledi. Sol partilerin tepkiyi yeterince örgütleyemediğini ve radikal İslamcı Cemaat-i İslami ve aşırı milliyetçi Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin eylemlerde önderliği ele geçirdiğini belirten Colince, ordu şefi General Waker-Uz-Zaman’ın yönetimi ele aldıktan sonra sadece bu partilerle görüşüp onlara danıştığını vurguladı. General Zaman’ın Avami Birliği hariç diğer tüm parti temsilcileriyle toplantı yaptığını duyurduğunu yazmıştık. Ancak Colince, ordu şefinin sadece Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi ile görüştüğünü ve diğer sol partileri görmezden geldiğini söyledi. Bu olayın sokaktaki örgütsüz gençlerin ve öğrencilerin büyük kısmının tepkisini çektiğini ifade eden Colince, “Ordunun, Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi gibi özgürlük karşıtı, gerici partilerle hükümeti kurmaya çalışması, Bangladeş gençliğinin savunduğu tüm değerlere terstir. Bangladeş’in ilerici kurtuluş ve bağımsızlık savaşı ruhuna ve ilkelerine terstir” dedi. Protestocu gençlerin büyük kısmının ülkeye hakim olmaya çalışan bu “ordu-muhafazakar-milliyetçi” bileşiminden rahatsız olduğunu vurguladı.

Protestolarda ABD’nin parmağı olabileceğine dair tartışmaları da değerlendiren Colince, ABD’nin Cemaat-i İslami ve Bangladeş Milliyetçi Partisi aracılığıyla protestoları kışkırttığını söyledi. ABD’nin seçimler öncesinde de bu partilere destek verdiğini belirten Colince, “artık bu yaşananlarda ABD’nin parmağı olduğu çok açık” dedi. Geçici hükümetin başına getirilen bankacı Muhammed Yunus’un da “Amerikancı” olarak bilinen bir isim olduğunu söyleyen Colince, “Bangladeş için yakın gelecekte ne yazık ki gerici, özgürlük karşıtı, ABD destekli bir hükümet öngörüyorum” dedi.

Bangladeş İşçi Partisi yöneticisi Sabbaha Ali Khan Colince, uzun vadede umudunu kaybetmediğini, ülkenin emekçi ve gençlik hareketine ve geleneğine güvendiğini, çünkü bu geleneğin Bangladeş’in 1971’deki özgürlükçü, demokratik, ilerici bağımsızlık mücadelesini ve onun ilkelerini örnek aldığını vurguladı.

Bangladeş İşçi Partisi’nin İsrail’i protesto eden eylemlerinden fotoğraflar.

Asya

Çin’deki ABD şirketleri “aşırı üretim” iddiasıyla zor durumda

Yayınlanma

Yeni bir ankete göre, Çin’de faaliyet gösteren büyük ABD şirketlerinin neredeyse yarısı, ülkedeki kapasite fazlasından olumsuz etkilenmiş durumda.

Bu durum, dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde talebin durgunluğu ve deflasyonist baskıların artmasıyla ilgili endişelerin derinleştiğini gösteriyor.

Financial Times’ın (FT) ABD-Çin İş Konseyinin yıllık anketinden aktardığına göre, kapasite fazlası ankete katılanların %42’sini etkiledi. Bu oran, geçen yıl etkilenmiş olduğunu bildirenlerin %25’ine kıyasla önemli bir artışa işaret ediyor.

İş dünyası lobisi, mart ve mayıs ayları arasında yıllık Çin satışları 500 milyon doları aşan 130 üye şirketin yarısından fazlasını kapsayan bir anket düzenledi.

USCBC Başkanı Sean Stein, “Kazançlar düşerken, aynı zamanda risklerin arttığını görüyoruz… Yatırımların düşmesi Çin hükümeti için sürpriz olmamalı,” dedi.

Grup, çarşamba günü açıklanan anket sonuçlarının, Çin’in kapasite fazlası sorunlarının öncelikle çelik gibi endüstriyel sektörlerden sağlık ve tüketim malları dahil olmak üzere ekonominin daha geniş kesimlerine yayıldığını gösterdiğini belirtti.

Etkilenen şirketlerin %81’i, kapasite fazlası krizinin sektörlerindeki fiyatları düşürdüğünü belirtti. Şirketler ayrıca kâr marjlarının daraldığını da bildirdi.

Raporda, “Yatırım ve üretim Çin’in ekonomik büyümesinin daha büyük bir payını oluştururken, kapasite fazlası konusundaki endişeler yoğunlaşıyor,” denildi.

Kapasite fazlası, Pekin için hassas bir konu olmaya devam ediyor. Çinli yetkililer, ABD ve AB dahil ticaret ortaklarının, endüstriyel politikaları ve sübvansiyonlarının küresel pazarları yapay olarak düşük fiyatlı mallarla doldurduğu ve yerel işletmeleri rekabet dışı bıraktığı yönündeki şikayetlerini şiddetle reddetti.

Fakat son zamanlarda Çin liderliği, kapasite fazlasının sonuçlarını kabul ederek, bazı sektörlerdeki aşırı fiyat rekabetini kınamak için neijuan veya “içe dönüşüm” terimini kullandı. Cumhurbaşkanı Xi Jinping ve diğer önde gelen yetkililer, neijuan’ın neden olduğu aşırı üretim ve fiyat rekabetini eleştiren bir dizi makale kaleme aldı.

Daha genel olarak, USCBC anketi, yanıt verenlerin %88’inin, uzun süredir devam eden emlak sektörü krizi ve zayıf iç tüketimle boğuşan Çin ekonomisinin durumundan endişe duyduğunu ortaya koydu.

Macquarie’ye göre, gerçek piyasa fiyatlarını yansıtan ve deflasyonun etkisini de içeren nominal terimlerle büyüme %3,9 ile daha yavaş gerçekleşti.

Jeopolitik gerilimler de Çin’deki ABD şirketlerini olumsuz etkiledi. Ankete katılan ABD şirketleri, ABD-Çin ilişkilerindeki çalkantıların, karşılıklı gümrük vergileri ve ABD’nin ihracat kontrollerinin tedarik zincirlerini bozarak itibarlarını zedelediği ve satış kayıplarına yol açtığı için büyük bir zorluk oluşturduğunu belirtti.

Bu sorunlar topluca iş dünyasının güvenini sarsmış görünüyor. Ankete katılanların yarısından azı, ülkedeki beş yıllık geleceğe ilişkin iyimser olduğunu belirtmiştir.

Ankete katılan grupların dörtte birinden fazlası, Çin’den faaliyetlerini taşıma veya taşıma planları yapma niyetinde olduğunu belirtmiştir. Bu oran geçen yıl %19 idi.

Okumaya Devam Et

Asya

Ukrayna savaşı Çinli drone pil üreticilerini büyüttü

Yayınlanma

Şiddetli iç rekabet nedeniyle iflasın eşiğine gelen küçük Çinli drone pil üreticileri, dördüncü yılına giren ve uzaması beklenen Rusya-Ukrayna savaşında bir can simidi buldu.

Çin’in Guangdong eyaletindeki birçok şirket Nikkei Asia‘ya, savaş alanlarında kullanılan drone’lara monte edilebilen pilleri hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya sattıkları için işlerinin patlama yaşadığını söyledi.

Dongguan merkezli bir pil şirketinin satış temsilcisi, “Geçen ay, Ruslardan yüz milyonlarca yuan değerinde büyük bir sipariş aldık. Rus yetkililer, sipariş verilmeden önce ürün kalitesini doğrulamak için tesisimizde yerinde inceleme yaptı. Son kullanıcının gizliliğini sağlamak için işlem iki aşamalı bir ticaret zinciri aracılığıyla gerçekleştirilecek” dedi.

“Savaştan önce birçok pil üreticisi ciddi mali baskı altındaydı ve bazıları kapanmanın eşiğine gelmişti. Ancak savaş, sektörü beklenmedik bir şekilde canlandırdı. Gelir yapımız önemli ölçüde değişti. Daha önce iç satışlar işimizin %60 ila %70’ini oluştururken, şimdi uluslararası talep toplam satışların %70 ila %80’ini oluşturuyor” diyen temsilci, “ödediğine satıyoruz” diyerek hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya pil sağladığını ekledi.

Temsilci, savaştan önce, sektörün %70’inden fazlasını kontrol eden Çinli drone devi DJI’nin hakimiyetine rağmen, daha küçük yerli drone üreticilerine pil sattıklarını da sözlerine ekledi. “Zor olsa da, küçük drone üreticileri Çin’de hala geçimini sağlayacak bir alan bulabiliyor” dedi.

DJI, ATL ve CATL-ATL ortak girişimi olan Ampace Tech, Sunwoda Electronic ve Zhuhai CosMX Battery gibi şirketler tarafından üretilen pillerle stratejik ortaklıklar birleştirilmiş bir şirket içi teknoloji geliştirme modeli kullanıyor.

Geçtiğimiz eylül ayında Çin, Rusya ve Ukrayna’ya yönelik olarak, motorlar, kızılötesi görüntüleme cihazları, sentetik açıklıklı radar, lazerler, atalet ölçüm cihazları ve radyo iletişim ekipmanları dahil olmak üzere, yurt içinde üretilen drone’lar ve anahtar bileşenlere ihracat kısıtlamaları getirdi. Bu adım, 2023 yılının Haziran ayında, 7 kilogramın üzerindeki uzun menzilli drone’ların bu iki ülkeye ihracatını kısıtlayan önceki kısıtlamaların ardından geldi. Kısıtlamalar, özellikle pilleri kapsamıyor gibi görünüyordu.

Guangdong merkezli başka bir pil şirketinin satış temsilcisi Nikkei’ye, Çin’in üretim kapasitesinin çok kadar güçlü olduğunu, 200’den az çalışanı olan bir şirket olarak bir hafta içinde binlerce pil teslim edebileceğini söyledi.

Temsilci, Rusya ve Ukrayna’da en çok talep gören drone pillerinin, bir pilin tutabileceği şarj miktarını ölçen 600, 800, 1000 ve 1200 miliamper-saat (mAh) kapasiteli piller olduğunu ekledi.

“İşler patlıyor, Shenzhen’deki tüccarların çoğu savaştan bu yana drone pili ticareti yapmaya başladı” dedi.

Rusya’nın 2022’nin başlarında Ukrayna’ya müdahalesinden bu yana, dronlar çatışmada giderek daha merkezi bir rol oynamaya başladı. Her iki ülke de birbirlerine karşı drone saldırılarını yoğunlaştırdı.

Çoğu drone, lityum iyon pillerin bir alt türü olan lityum polimer piller kullanır. Çin gümrük verileri, 2023’ten bu yana hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya lityum iyon pil ihracatında keskin bir artış olduğunu gösteriyor. Rusya geçen yıl Ukrayna’nın iki katından fazla pil ithal ederken, bu yılın ilk beş ayında aradaki fark önemli ölçüde arttı ve Rusya’nın ithalatı Ukrayna’nın ithalatının üç katını aştı.

Çin’in drone endüstrisi, Pekin’in alçak irtifa ekonomisini stratejik olarak önemli görmesi nedeniyle çeşitli hükümet politikaları sayesinde geçen yıl keskin bir büyüme kaydetti. Birçok eyalet ve şehir, alçak irtifa ekonomisi endüstri fonları kurdu ve en büyüğü 20 milyar yuan (2,8 milyar dolar) seviyesine ulaştı. Resmi verilere göre, ülke genelinde şu anda 20.000’den fazla drone işleten şirket var ve geçen yıl yıllık yaklaşık 210 milyar yuan değerinde üretim gerçekleştirdi. Bu, bir önceki yıla göre %39,5’lik bir artışa tekabül ediyor.

Ülkenin önemli üretim merkezlerinden biri olan Guangdong eyaleti, ulusal drone tedarik zincirinin %30’undan fazlasını oluşturuyor. Eyaletin önemli bir sanayi merkezi olan Shenzhen, yaklaşık 2.000 drone şirketine ev sahipliği yapıyor.

Hükümetin desteğiyle CATL, EVE Energy ve Sunwoda gibi önde gelen pil üreticileri, eVTOL (elektrikli dikey kalkış ve iniş uçağı) olarak bilinen drone benzeri araçlar için özel pil ürünleri de piyasaya sürdü. Drone pillerindeki rekabet daha da yoğunlaştı.

 

Okumaya Devam Et

Asya

Hindistan: ABD yaptırımları durumunda Rusya’nın petrolünü rahatlıkla ikame edebiliriz

Yayınlanma

Hindistan Petrol Bakanı Hardeep Singh Puri, ABD’nin yaptırım uygulaması halinde Rusya’dan gelen petrolü alternatif kaynaklarla sorunsuz bir şekilde ikame edebileceklerinden emin olduklarını söyledi. Açıklama, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Moskova’nın 50 gün içinde Kiev ile ateşkes yapmaması durumunda Rusya’dan ihracat yapan alıcılara yaptırım uygulayacağı tehdidinin beraberinde geldi.

Hindistan Petrol Bakanı Hardeep Singh Puri, ABD’nin ikincil yaptırımlar uygulaması sonrası Rusya’dan yapılan petrol sevkiyatının etkilenmesi durumunda, ülkesinin petrol ihtiyacını alternatif kaynaklardan karşılayabileceğinden emin olduğunu belirtti.

Bu açıklama, ABD Başkanı Donald Trump’ın pazartesi günü yaptığı, Moskova’nın 50 gün içinde Kiev ile ateşkese varmaması halinde Rusya’dan ihracat yapan alıcılara yaptırım uygulayacağı yönündeki tehdidinin beraberinde geldi.

Reuters‘ın haberine göre Puri, Hindistan’ın Rusya’dan yapılan ithalatla ilgili her türlü sorunun üstesinden başka ülkelerden tedarik sağlayarak gelebileceğini ifade etti.

‘Hiç endişeli değilim’

Yeni Delhi’de düzenlenen bir sektör etkinliğinde konuşan Bakan Puri, “Hiç endişeli değilim. Eğer bir şey olursa, bununla başa çıkarız,” dedi.

Piyasada Guyana gibi pek çok yeni tedarikçinin ortaya çıktığını ve Brezilya ile Kanada dahil mevcut üreticilerden de uygun teklifler geldiğini kaydeden Puri, “Hindistan, tedarik kaynaklarını çeşitlendirdi ve tedarikçi ülke sayısını yaklaşık 27’den 40’a çıkardık,” diye ekledi.

Hindistan, Rusya yerine ABD’den petrol almaya başladı

Rusya, Hindistan’ın en büyük tedarikçisi

Sektör kaynaklarından alınan ve Reuters tarafından değerlendirilen verilere göre, Rusya, ocak-haziran döneminde Hindistan’ın toplam ithalatının yaklaşık yüzde 35’ini karşılayarak ülkenin en büyük petrol tedarikçisi konumunu korudu.

Rusya’yı Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD takip etti.

Yılın ilk yarısında Hindistan’ın Rusya’dan petrol ithalatı bir miktar artarken, bu ithalatın neredeyse yarısı özel petrol rafinerileri olan Reliance Industries Ltd ve Nayara Energy tarafından gerçekleştirildi.

Etkinlikte basın mensuplarına konuşan Indian Oil Corp şirketinin başkanı A. S. Sahni ise Rusya’dan tedarikin kesintiye uğraması durumunda, şirketinin Ukrayna krizi öncesindeki tedarik modeline geri döneceğini söyledi.

Sahni, bu modelde Rusya’nın Hindistan’a yaptığı sevkiyatın payının yüzde 2’den az olduğunu belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English