Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden, Netanyahu ile neden görüştü?

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden 2022’nin son günlerinde iktidara gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ilk kez New York’ta yüz yüze görüştü. Dokuz ay gecikmeli gelen bu görüşme, Biden’ın “bir taşla üç-beş kuş vurma” planının önemli bir parçası.  

Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu kapsamında New York’ta bulunan iki lider, yaklaşık yarım saat gecikmeli başlayan görüşme öncesi kamera karşısına çıktı. Biden, konuşmasında, “Bugün sistemlerimizdeki kuvvetler ayrılığı dahil, ortaklığımızın temelinde yer alan demokratik değerlerin desteklenmesi ve müzakere edilmiş iki devletli çözüme giden yolun muhafaza edilmesi ve İran’ın asla nükleer silaha sahip olmamasının temini gibi bazı zor konuları ele alacağız” ifadesini kullandı. Bazı “farklılıklara” sahip olsalar da İsrail’e verdiği destekten bahseden Biden, bundan 10 yıl önce İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesinden bahsetmenin mümkün olamayacağını işaret etti.

Netanyahu’dan “demokrasi” mesajı

Netanyahu da Biden ile dostluğuna değinerek başladığı konuşmasında, “Başkan olarak sizin liderliğiniz altında İsrail ile Suudi Arabistan arasında tarihi bir barışı tesis edebileceğimizi düşünüyorum” dedi. Böyle bir barışın İslam dünyası ve İsrail arasında uzlaşı sağlanması açısından önemli olacağı değerlendirmesinde bulunan Netanyahu, Suudi-İsrail normalleşmesinin aynı zamanda İsrail ve Filistinliler arasında gerçek bir barışın sağlanması bakımından da önemli olacağını savundu.

Netanyahu, İran’a karşı ABD ile hareket etme mesajı verdi. Diğer yandan İsrail Başbakanı, kendisine eleştirilerin yöneltildiği demokrasi konusunda taahhütlerde bulunarak şunları kaydetti: “Sayın Başkan, bir şeyin kesin olduğunu ve hiçbir zaman değişmeyeceğini burada sizin huzurunuzda bir kez daha ifade etmek istiyorum; İsrail’in demokrasiye olan bağlılığı. Her iki gururlu demokrasilerimizin de önem verdiği değerleri korumaya devam edeceğiz.”

Biden’dan iki devletli çözüm vurgusu

Beyaz Saray’dan görüşmeye ilişkin yapılan yazılı açıklamada, liderlerin ikili, bölgesel ve küresel konuları masaya yatırdıkları aktarıldı.

Açıklamada, Batı Şeria’da devam eden gerilim ve şiddete ilişkin ise Biden’ın güvenlik ve ekonomik durumu iyileştirmek, iki devletli çözümün uygulanabilirliğini sürdürmek ve İsrailliler ile Filistinliler arasında adil ve kalıcı bir barışı teşvik için acil önlemler alınması gerektiğini vurguladığı aktarıldı.

Açıklamada bu kapsamda Biden’ın, tarafları, Akabe ve Şarm el-Şeyh’te yapılan toplantılarda verdikleri taahhütleri yerine getirme ve tek taraflı adımlardan kaçınma çağrısında bulunduğu kaydedildi.

Ayrıca liderler ve ekiplerinin Akabe/Şarm el-Şeyh formatında yakın zamanda toplanmak amacıyla bölgesel ortaklarla istişarelerde bulunma hususunda mutabık kaldıkları bildirildi.

Netanyahu’yu Washington’a davet etti

Açıklamada, liderlerin İran’ın nükleer silah edinmemesini temin konusundaki kararlılıklarının yanı sıra bölge ülkeleriyle normalleşmeyi derinleştirme ve genişletme çabaları dahil, “daha entegre, müreffeh ve barışçıl bir Orta Doğu tesis etmeye” yönelik ilerleme konusunda istişarelerde bulundukları belirtildi.

Biden ve Netanyahu’nun Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Anlaşması’nı memnuniyetle karşıladıkları kaydedilen açıklamada, projenin Orta Doğu bölgesine nasıl fayda sağlayabileceğini ele aldıkları bildirildi.

Açıklamada, ikilinin, bölgesel entegrasyonu daha da ilerletmenin yanı sıra ABD-İsrail Teknoloji Diyaloğunu geliştirmek için yakın zamanda Necef formatında bir bakanlar toplantısının gerçekleştirilmesi gündemini memnuniyetle karşıladığı ifade edildi.

ABD Başkanının İsrail’in demokratik sisteminde geniş bir uzlaşı sağlanmadan herhangi bir kökten değişiklik yapılması hususundaki endişesini yinelediği aktarılan açıklamada, Biden’ın Netanyahu’yu bu yıl içerisinde Washington’a davet ettiği bilgisi paylaşıldı.

Biden’ın karmaşık planının önemli bir parçası

İsrail’deki tartışmalı yargı reformuyla ilgili endişelerini sık sık dile getiren Biden ile Netanyahu arasında bir süredir soğuk rüzgarlar esiyordu. İki liderin görüşmesinin, diğer İsrailli liderlerin aksine Netanyahu’nun göreve başlamasının üzerinden uzun bir vakit geçtikten sonra Washington’da değil de BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York’ta yapılması ve planlanan vaktinden yarım saat geç başlaması da Biden yönetiminin Netanyahu hükümetinden duyduğu hoşnutsuzluğun işaretiydi. Ancak yine de görüşme gerçekleşti. Bu görüşme Biden’ın “bir taşla üç-beş kuş vurma” planının önemli bir parçası.

Biden yönetimi bir anlaşmayla birkaç önemli sorunu çözmeyi hedefliyor: Öncelikle ve en önemlisi, Biden, İran ile Kasım 2024 ABD seçimlerinden önce nükleer anlaşmadan çekilmenin bıraktığı boşluğu dolduracak anlaşmalara varmak istiyor. Ancak ABD’nin bunu yaparken Ukrayna savaşının da etkisiyle yaşanan enerji krizinde ihtiyaç duyduğu Suudileri kaybetmemesi gerekiyor. Suudilerin ABD’den talep ettiği garantiler açık: Güvenlik anlaşması, silah ihracatının önündeki engellerin kaldırılması ve sivil nükleer programına destek. Riyad’ın bu taleplerinin karşılanması için hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların ikna edilmesi gerekiyor. Demokratlar, Cemal Kaşıkçı suikastı nedeniyle Riyad ile ilişkileri geliştirmeye mesafeli yaklaşırken Cumhuriyetçiler İran’la anlaşma ya da Suudi Arabistan’la denge bozucu silahlanma anlaşmalarına sıcak bakmıyor.

İşte burada devreye İran, ABD ve Suudi Arabistan üçlü anlaşmasını yeni ve parlak bir “tarihi barış planı” paketi içinde aklamanın kılıfı olarak İsrail giriyor. Bu yeni ambalaj, Cumhuriyetçilerin kazanılmasını ve ilerici Demokrat oyların eksikliğini telafi edecek birkaç muhafazakâr Demokratın işini çok daha kolaylaştıracak.

Ancak bu karmaşık planın göz ardı edilemeyecek bir başka kritik parçası daha var, özellikle de Müslüman dünyaya liderlik etme iddiasındaki Suudi Arabistan için: Filistinliler. Anlaşma Filistinliler için önemli kazanımlar içermeli ve muhtemelen BAE’nin İsrail’le normalleşme anlaşması imzalarken elde ettiği kazanımdan çok daha iyisi olmalı. Bu “Filistin” maddesi hem Suudiler hem de Biden için hayati önemde. Suudiler için önemli çünkü Filistin’i satmakla suçlanmak istemiyor.

Biden için önemi de böyle bir anlaşmanın rahatsız olduğu İsrail koalisyonunun ölüm fermanı olmasından geliyor. Bu tür uzlaşıyı mümkün kılmak için mevcut İsrail koalisyonun ılımlılaşması, değişmesi ya da değiştirilmesi gerekecek. Bu şekilde Amerikan yönetimi İsrail siyasetine resmi olarak hiç müdahale etmeden müdahale etmiş olacak.

İşler yolunda ve planlandığı gibi giderse Biden, 2024 seçimleri öncesinde İran’ı, KOEP olmasa da benzeri bir anlaşmayla “dizginlemiş”, ABD’deki Yahudileri dahi rahatsız eden aşırı sağcı İsrail hükümetini değiştirmiş ya da ılımlılaştırmış, İran-Suudi normalleşmesiyle öne çıkan Çin’e, tarihi bir barış anlaşması ile çalım atmış olacak.  Bu çok aşamalı ve çok aktörlü bir plan, bu kadar karmaşık bir planın hayata geçmesinin önünde bulunan engellerin yanı sıra riskleri de çok fazla.

DİPLOMASİ

Lukaşenko: NATO saldırırsa nükleer silah kullanırız

Yayınlanma

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, NATO ülkelerinin ülkesine saldırması durumunda Rusya ile yapılan anlaşma çerçevesinde Belarus’ta konuşlandırılan nükleer silahları kullanmaya hazır olduklarını bildirdi.

Lukaşenko, BelTA haber ajansına yaptığı açıklamada, “Bize saldırdıkları anda nükleer silah kullanırız. Rusya da bizim için devreye girer,” dedi.

Belarus lideri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in son konuşmasında, Belarus’un savunması için nükleer silah kullanabileceğini teyit ettiğini hatırlattı.

Lukaşenko’ya göre, Polonya ve Amerikan ordusu şu anda Belarus sınırında beklerken, Polonyalı yetkililer “sabırsızlıkla” saldırı anını kolluyor.

Lukaşenko aynı zamanda, Minsk’in nükleer silah kullanması halinde Rusya da dahil olmak üzere karşılık verileceği konusunda uyarıda bulundu.

Devlet Başkanı, “Bu durumda Rusya tüm nükleer cephaneliğini kullanacaktır. Ve bu, bir dünya savaşı demektir. Batı bunu istemiyor, buna hazır değiller. Ama biz onlara açıkça söylüyoruz: Kırmızı çizgimiz devlet sınırımızdır. Eğer bu sınırı geçerlerse, yanıtımız anında olacaktır,” diye ekledi.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Belarus, nükleer cephaneliğinden vazgeçti ve 1993 yılında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) nükleer silah sahibi olmayan bir devlet olarak katıldı. Kasım 1996 itibarıyla nükleer silahlar ülke topraklarından tamamen çıkarıldı.

Fakat geçen yılın mart ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkenin taktik nükleer silahlarını Belarus topraklarında konuşlandırma planlarını açıkladı. Putin bu kararı, ABD’nin benzer silahları Avrupa ülkelerinde konuşlandırma politikasına bir yanıt olarak açıkladı. İlk nükleer yükler aynı yılın haziran ayı ortasında Belarus’a teslim edildi.

Belarus ordusu, 2024 yılının yaz başlarında stratejik olmayan nükleer silahların kullanımına ilişkin bir eğitim programından geçti.

Dün Putin, Rusya Güvenlik Konseyi’nin nükleer caydırıcılık konulu toplantısında, müttefik Belarus’a yönelik bir saldırı durumunda da Rusya’nın nükleer silah kullanma hakkını saklı tuttuğunu belirtti.

Putin, “Tüm bu konular Belarus tarafı ve Belarus Devlet Başkanı ile kararlaştırıldı. Buna düşmanın konvansiyonel silahlar kullanarak egemenliğimize yönelik kritik bir tehdit oluşturması da dahildir,” ifadelerini kullandı.

Rusya nükleer doktrinini neden değiştiriyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna’nın müttefikleri yardım parası bulmakta zorlanıyor

Yayınlanma

Rusya, 2025 bütçesinde savunma harcamalarını artırırken, Ukrayna’nın müttefikleri hâlâ aynı hazırlığı gösterebilmiş değil. Bu nedenle Rusya’nın 2025 yılı savaş bütçesi yüzde 20’den fazla artacak ve fabrikalar durmaksızın mermi, bomba ve füze üretmeye devam edecek.

Bloomberg’in konuya aşina kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Batı ülkelerinin Ukrayna’ya silah sevkiyatı tehdit altında.

Bazı ülkeler finansal sıkıntı yaşarken, bazıları ise Kiev’in giderek artan mali taleplerinden memnun değil.

Ukrayna’ya 2025’te sağlanacak desteğin en önemli kaynaklarından biri, Batılı ülkelerin Rusya Merkez Bankası’nın dondurulan rezervlerinden elde edilecek kâra karşılık vermeyi planladığı 50 milyar dolarlık fondan oluşacak.

Ancak kaynaklara göre, bu plan tam olarak uygulansa bile bu fon, Ukrayna’ya yalnızca bir yıl daha yardım etmek için yeterli olmayacak ve yeni kaynakların bulunması gerekecek. Rusya ekonomisinin 2026’ya kadar büyük bir zorluk yaşamayacağı tahmin ediliyor.

Kaynaklar, Kiev’in müttefiklerini verdikleri sözleri yerine getirmeye ikna etmekte zorlandığını belirtiyor.

Rusya’nın varlıkları teminat gösterilerek 50 milyar dolarlık fondan elde edilecek gelir, büyük oranda Ukrayna’ya silah tedarikinde kullanılacak. Fakat miktarın daha düşük olabileceği konuşuluyor. Bu konuda müzakereler hâlâ devam ediyor.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre, 50 milyar dolar, müttefiklerin 2023 başından 2024 ortasına kadar geçen bir buçuk yıllık sürede sağladığı askeri yardıma denk geliyor.

Ancak Ukrayna, daha fazla destek istiyor: Volodymyr Zelenskiy’in ‘zafer planı’ daha modern silahların transfer edilmesini ve bu silahların kullanımına yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını içeriyor.

Ayrıca Kiev, Başbakan Denis Şmıgal’ın ağustos ayında belirttiği gibi, yaklaşık 35 milyar dolarlık (yani GSYİH’nin yüzde 19’u) bütçe açığını finanse etmeye çalışıyor.

Bu miktarın yarısından fazlasını IMF ve Avrupa Birliği (AB) sağlamaya hazır; ancak yaklaşık 15 milyar doların başka kaynaklardan bulunması gerekiyor. Yetkililere göre, bunun için bazı G7 ülkelerinin Ukrayna’ya borç vermek için fon toplaması gerekebilir.

Ukrayna Askeri İstihbarat Başkanı Kirill Budanov, geçen haftalarda yaptığı açıklamada, Rusya’nın 2026’nın başına kadar zafer kazanmayı hedeflediğini belirtti. Budanov’a göre, Kremlin 2025’i son derece kritik bir yıl olarak görüyor, zira o dönemde Rusya’nın ekonomik ve sosyo-politik durumu kötüleşmeye başlayacak ve orduya yeni asker bulmakta zorluklar yaşanacak.

Bloomberg’e göre, 2025 yılı gerçekten de kritik olacak. Değerlendirmelere göre, 2026 yılında Rusya ekonomisi ciddi sorunlarla karşılaşmaya başlayacak.

Zelenskiy, Washington’dan eli boş dönüyor: Uzun menzilli füze talebi karşılıksız kaldı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Zelenskiy, Washington’dan eli boş dönüyor: Uzun menzilli füze talebi karşılıksız kaldı

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, ABD’den uzun menzilli füze talebine olumlu yanıt alamadan Washington ziyaretini tamamladı. ABD, yeni bir askeri yardım paketi açıklarken, Rusya’nın derinliklerine saldırı izni vermedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Rusya’nın iç bölgelerini hedef alma yetkisi almadan Washington ziyaretini sonlandırıyor.

The Times gazetesinin haberine göre, Zelenskiy’in Batı yapımı uzun menzilli füzeleri kullanma talebi karşılık bulmadı.

Zelenskiy, ABD Başkanı Joe Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile Beyaz Saray’da bir araya gelerek İngiliz Storm Shadow füzeleri ya da Amerikan ATACMS’lerinin tedariki üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını bizzat talep etti.

Ancak Washington’un tutumunda herhangi bir değişiklik olmadığı bildirildi. Gazete ayrıca, görüşmeden 24 saatten kısa bir süre önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın nükleer doktrininde yakında bir değişiklik olacağını açıkladığını anımsattı.

Zelenskiy ile Oval Ofis’te görüşen Biden, “Sizi her adımda desteklemeye devam edeceğiz,” ifadesini kullandı.

Görüşme öncesinde Biden, yaklaşık 8 milyar dolarlık askeri yardım ve yeni mühimmat dahil olmak üzere ABD’nin Kiev’e desteğini artırma sözü verdi.

Yeni yardım paketi, ABD’nin Kiev’e yaklaşık 110 kilometre menzile sahip Joint Standoff Weapon (JSOW) hassas güdümlü füzelerinin ilk teslimatını da içeriyor.

Gazete, F-16 savaş uçaklarından fırlatılmak üzere tasarlanan bu füzelerin, Ukrayna’nın Rusya Silahlı Kuvvetlerini uzaktan vurmasını kolaylaştıracağını belirtti.

JSOW’lar Ukrayna’nın vuruş kabiliyetini artıracak olsa da ülkenin sınırdan uzaktaki Rus askeri üslerini yok etmesine izin vermeyecek.

Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Zelenskiy’in ‘Putin’i müzakere masasına oturtmak’ ve barış görüşmeleri öncesinde Ukrayna’nın konumunu güçlendirmek amacıyla uzun menzilli saldırılar düzenlemek için ‘yeşil ışık’ istediğini söyledi. Graham, “Eğer bu hafta bu temel tercihi yapmazsak, Ukrayna için sonucun korkunç olacağını düşünüyorum,” diye konuştu.

Ukrayna lideri ABD ziyaretinde, Kiev’in Rusya’ya toprak vermesini önerdiği için Trump’ın yardımcılarından JD Vance’i ‘çok radikal’ olarak nitelendirerek Cumhuriyetçileri kızdırmıştı. Ayrıca Trump’ın savaşı derhal sona erdirebileceği iddiasını da sorgulamıştı.

Zelenskiy’in Trump ile görüşmeden Kiev’e dönmesi bekleniyordu. Fakat Zelenskiy’in Beyaz Saray’daki görüşmelerinin ardından eski başkan beklenmedik bir şekilde 27 Eylül’de kendisiyle görüşeceğini açıkladı.

Ukrayna, Batılı ülkelerden iki farklı savaş uçağı daha istedi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English