Amerika
ABD’den ‘ileri teknoloji’ şirketlerine Çin yasağı

Biden yönetimi, federal fon alan ABD ‘ileri teknoloji’ şirketlerinin 10 yıl boyunca Çin’de fabrika kurmasını yasakladı.
Karar, ABD’de yerel yarı iletken endüstrisini geliştirmeyi amaçlayan 50 milyar dolarlık bir planın parçası olarak açıklandı. Böylece, ABD’nin yarı iletkenlerin üretiminde Çin’e olan bağımlılığının azaltması hedefleniyor. ABD’li şirketler, küresel bir mikroçip sıkıntısı ile karşı karşıyalar ve bu durum üretimi de yavaşlatıyor.
Konuyla ilgili konuşan ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo, Yarı İletkenler Üretmek Amacıyla Yardımcı Teşvikler Yaratma (CHIPS) fonu alanların “ulusal güvenliği tehlikeye atmamalarını temin etmek adına”, bu şirketlerin 10 yıllık bir süre için Çin’de ileri teknoloji geliştirmelerine izin verilmeyeceğini açıkladı.
Parayı alan şirketler, yalnızca Çin’deki mevcut fabrikalarını Çin pazarına hizmet etmek için genişletebilecek.
ABD şu anda, otomobillerden cep telefonlarına kadar her şeyin anahtarı olan küresel yarı iletken üretiminde yaklaşık yüzde 10’luk paya sahip. Bu pay 1990’larda yüzde 40 civarında idi.
Küresel üretimin yaklaşık 4’te 3’ü coğrafi olarak Tayvan, Güney Kore ve Çin’de yoğunlaşmış durumda.
Soğuk Savaş zihniyeti
Washington’daki Çin Büyükelçiliği, yarı iletken yasa tasarısına karşı çıkarak, “Soğuk Savaş zihniyetini” anımsatan bir durum olarak nitelendirdi.
ABD ayrıca, Japonya, Güney Kore ve Tayvan ile çip üretiminde Çin’e karşı bir blok oluşturarak, bu sektördeki üstünlüğünü yeniden elde etmeyi amaçlıyor. Dörtlünün eylül ayında bu konuda toplanacağına dair iddialar basında yer aldı.
Teknoloji rekabeti
Küresel hegemonyasının en önemli araçlarından biri olan teknoloji üstünlüğünü Çin’e kaptıran ABD, bu konuda yaptırımların yanı sıra, sık sık dizginleyici adımlara da başvurmaya başladı.
Washington geçen sene, özellikle de yapay zeka ve yarı iletkenler alanında Çin ile rekabeti esas alan, ABD Yenilikçilik ve Rekabet Yasası’nı yürürlüğe sokmuştu. ABD Başkanı Joe Biden da ağustos ayında, ABD’nin teknolojik üstünlüğünü Çin’e kaptırdığına dair baskın söylemler arasında, yüksek teknolojili üretim ve bilimsel araştırmalara 280 milyar taahhüt eden yasayı imzalamıştı. Bu yasaklayıcı önlemler ve destek paketleri ile, ABD’nin Çin önderliğindeki Asya tedarik zincirine bağımlılığının azaltılması amaçlansa da Washington’ın tutumu giderek daha ‘yasakçı’ bir hal alıyor. Daha önce ülkede TikTok kullanımını yasaklayan ABD, geçtiğimiz yıllarda da Çin’in 5G teknolojisini Avrupa’da yasaklatabilmek için tehdit ve şantajlara başvurmuştu.
Amerikan şirketleri endişeli
5G konusunda olduğu gibi Pekin’e üstünlüğü kaptırmak istemeyen Washington, bu sefer çip endüstrisinde tehdit dışında önlemlere de başvurdu. Bu yasaktan doğrudan etkilenecek olan ABD’li çip üreticileri ise bu durumdan endişeli.
Bu ayın başında, ABD’li yetkililer Nvidia ve AMD teknoloji şirketlerine Çin’e yapay zeka çiplerinin satışını durdurmalarını söylemiş. BBC’ye konuşan, Wedbush Securities yatırım şirketi analistlerinden Dan Ives, kısıtlamaları Nvidia için “mideye atılan bir yumruk” olarak nitelendirdi ve Çin ile jeopolitik gerginlikleri körükleyeceğini kaydetti.
Amerika
Trump’ın ticaret savaşları bu ay içinde mecburen bitebilir

ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşları, onlarca ticaret ortağının taviz vermesi gerekmeden bile bu ay mecburen sona erebilir.
Karar, ticaret ve gümrük hukuku ile ilgili davaları karara bağlayan, New York merkezli ve pek bilinmeyen federal mahkeme ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi’ne (CIT) ait.
Mahkeme, Trump’ın geçen ay 1977 tarihli Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası’nı kullanarak kapsamlı yeni gümrük vergileri getirmesini ve ardından yaklaşık 60 ticaret ortağına uygulanan en yüksek vergileri 90 gün süreyle askıya almasını sorgulayan bir davada sözlü savunmaları dinleyecek.
Mahkeme, davacıların acil ihtiyati tedbir talebini kabul ederse, Trump yönetiminin şu anda onlarca ülkeyle tamamlamak için aceleyle yürüttüğü ticaret müzakereleri altüst olabilir.
POLITICO’da yer alan habere göre gümrük vergilerine karşı çıkanlar, Trump’ın Anayasa’yı ihlal ettiğini ve Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin ay sonuna kadar ön ihtiyati tedbir talebini kabul edeceğini umuyorlar.
New York merkezli şarap ve alkollü içecek şirketi VOS Selections ve Trump’ın gümrük vergilerini dava eden diğer küçük işletmeleri temsil eden muhafazakâr anayasa hakları grubu Liberty Justice Center’ın üst düzey danışmanı Jeffrey Schwab, davanın potansiyel olarak Yüce Mahkeme’ye kadar uzayabileceği için, gümrük vergilerinin kaldırılmaması halinde birçok işletmenin ayakta kalamayacağını söyledi.
Bir ihtiyati tedbir kararı, Trump’ın onlarca ülkeyle yeni ticaret anlaşmaları müzakere etmek için ülkeye özgü “karşılıklı” gümrük vergileri tehdidini kullanma çabalarını da tehlikeye atacak.
Trump, birçok ayrıntı henüz netleşmemiş olsa da, bu anlaşmalardan ilkini perşembe günü Birleşik Krallık ile açıkladı. Beyaz Saray ayrıca Çin ile gümrük vergilerini azaltmak için bir anlaşma müzakere etti ve uzun süredir devam eden ticaret anlaşmazlıklarını çözmek için ikili bir mekanizma kurdu.
Trump, Çin’e uygulanan önceki gümrük vergileri ve Kanada ve Meksika’ya uygulanan ve büyük ölçüde askıya alınan yüzde 25’lik gümrük vergilerini haklı çıkarmak için, göçmenler ve sınırları geçen fentanil nedeniyle ulusal acil durum ilan etmişti. Fakat VOS davası, Trump’ın 2 Nisan’da açıkladığı karşılıklı gümrük vergilerine itiraz ediyor.
İthalatın korunmasını destekleyen üreticileri temsil eden bir grup olan Coalition for a Prosperous America (Refah İçinde Bir Amerika Koalisyonu), Trump’ın ticaret gündemini uygulamak için olağanüstü hal yasasını kullanma kararını “küresel ticaret sisteminin cesur ve uzun zamandır beklenen bir resetlenmesi” olarak nitelendirerek övdü.
Fakat eski Cumhuriyetçi Senatör John Danforth gibi isimler, Trump’ın kurucuların Kongre’ye verdiği vergi ve ticaret yetkilerini gasp etmek için “zayıf bir bahane” kullandığını iddia ediyor.
Danforth bir röportajda, “Bu, ülkemizin kuruluşundan bu yana karşı karşıya kaldığı en büyük sorun. Bu, iktidarın tek elde toplanması ve James Madison’ın iktidarı hükümetin çeşitli kademelerine yayma fikriyle ilgili,” dedi.
Danforth, eski Cumhuriyetçi senatörler George Allen ve Chuck Hagel ile eski Adalet Bakanı Michael Mukasey’in de aralarında bulunduğu bir grup, Trump’ın kararını eleştiren ve CIT’den davalar sürerken yönetimin gümrük vergilerini tahsil etmesini engelleyecek bir ön tedbir kararı almasını talep eden bir mütalaa sundu.
Mütalaada, “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, vergi koyma yetkisi –vergi toplama yetkisi gibi– münhasıran Kongre’ye aittir. Bu bir formalite değildir. Bu ülke, ‘Temsil olmadan vergilendirme olmaz’ sloganıyla doğmuştur, bu da vergi koyma, gelir toplama ve halkın ekonomik yükümlülüklerini belirleme yetkisinin halkın seçtiği temsilcilere ait olması gerektiği anlamına gelir,” deniyor.
Danforth, dava özetimizdeki argümanın meselenin tam özüne indiğini savundu. Eski senatör, “Bu, gümrük vergilerinin uygunluğu veya bazı yasal konularla ilgisi yok. Anayasal bir mesele. ‘Başkan, [Kongre’den] vergi koyma yetkisini elinden alabilir mi?’ sorusu, ama ben buna dış ticareti kontrol etme yetkisini de eklemek isterim,” dedi.
Salı günü CIT’de VOS davasının baş avukatı olan Schwab, mahkemenin ikna edici bulacağını düşündükleri bir dizi argüman sunduklarını söyledi.
Schwab, “[Temel olarak] IEEPA’nın başkana gümrük vergileri koyma veya gümrük vergileri uygulama yetkisi verdiğini düşünmüyoruz,” dedi.
Davacılar ayrıca, ABD’nin 50 yıldır ticaret açığı verdiği için “büyük ve kalıcı yıllık mal ticaret açığı”nın gümrük vergileri uygulamayı haklı kılan bir ulusal acil durum oluşturduğu yönündeki Trump’ın iddiasına da itiraz ediyor. Schwab, bu durumun, üyelerinin gerekli görmesi halinde Kongre’ye harekete geçmek için yeterli zaman verdiğini söyledi.
Davacılar ayrıca, daha teknik birkaç hukuki argüman da öne sürüyor. Bunlardan biri, “önemli sorular doktrini” olarak bilinen ve yürütme organının “ekonomik ve siyasi önemi” tanımlanmamış bir eşiği aştığı durumlarda Kongre’den açık bir yetki devri gerektiren doktrin. Davacılar, Trump’ın gümrük vergilerinin açıkça bu eşiği aştığını iddia ediyor.
Bununla biraz ilgili bir başka argüman ise, Kongre’nin yürütme organına herhangi bir kısıtlama getirmeden yetki devri yapamayacağını belirten “yetki devri doktrini.”
Schwab, “Burada, Trump yönetiminin esasen söylediği şey, herhangi bir denetim olmaksızın gümrük vergisi uygulama yetkisine sahip oldukları ve bunu istedikleri zaman, istedikleri oranda yapabilecekleri. Mahkeme [IEEPA’yı] bu şekilde yorumlarsa, bunun anayasaya aykırı olduğuna karar vereceğini düşünüyoruz,” dedi.
Amerika
Apple’dan Google açıklaması: Parçalanma ihtimali artıyor

Apple’ın Hizmetlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Eddy Cue, geçen hafta Google’ın antitröst davasında tanıklık yaptı ve Google parçalanma ihtimali ile karşı karşıya.
Davanın sonuçları hakkında iki yorumda bulunan Cue, Google’ın hisselerinin %7,5 düşmesine, yani yaklaşık 150 milyar dolarlık bir kayba yol açtı.
Cue, Apple’ın iPhone’daki arama deneyimini yenilemeyi düşündüğünü söyledi. Şu anda Google, arama motoru olarak varsayılan konumda olmak için Apple’a yılda 20 milyar dolardan fazla ödeme yapıyor. Bu, arama şirketinin tekelinin anahtarı ve antitröst davasının merkezinde yer alıyor.
Esasen bu, Google ve Apple arasında bir “arama geliri” paylaşımı. Dava ilk açıldığında, 2020 yılında Apple, bu gelir kaynağını kaybetmekten korkarak kendi arama motorunu oluşturmayı ve bunun yerine geçecek yollar aramayı düşünmüştü.
Şimdi bu stratejiye benzer bir şeyin olası olduğu görülüyor. Cue, Apple’ın Safari tarayıcısını yapay zeka (AI) destekli arama motorlarını içerecek şekilde yenileyebileceğini söylüyor.
Bu, şirketin Safari’deki kazançlı varsayılan konumunu Google’a satma oyununun yakında sona ereceğini bildiğini kibarca ifade etmenin bir yolu olarak görülüyor.
Cua ayrıca, Google arama hacminin geçen ay iPhone’da ilk kez düştüğünü, bunun muhtemelen insanların sıradan arama yerine üretken yapay zeka araçlarını kullanmaya başlamasından kaynaklandığını söyledi.
Bu değişiklik de antitröst davasının bir sonucu gibi görünüyor. Apple, OpenAI’ı Apple Intelligence özellik setine entegre etti ve Google’ı seçmedi ki bunun muhtemel nedenlerinden biri antitröst riskiydi.
AI arama startup’ı Perplexity de Google’ın dağıtımını engellediğini iddia ederek antitröst davasında tanıklık etti ve hemen ardından Motorola ile dağıtım için bir anlaşma imzaladı.
Diğer bir deyişle, Google’ın arama motoru tekeli çatlamaya başlıyor olabilir. Bu durum, şirket üzerinde önemli bir baskı yaratacak ve şirketin en önemli gelir kaynağı olan reklamcılık işini rekabet ile karşı karşıya bırakacak.
Google’ın bulut hizmetleri ve ofis yazılımları gibi rekabet eden alanları da var fakat arama motoru tekeli “altın yumurtlayan tavuk” gibi görülüyordu.
Dahası, ABD Adalet Bakanlığı’na bağlı Antitröst Bölümü, Google’ın kaybettiği tamamen farklı bir antitröst davasında, şirketin reklam yazılımı bölümünün ayrılmasını talep etti.
CNBC’de yayınlanan bir programda Alphabet ve Apple’ın “tekel” sorunları masaya yatırılırken, bazı katılımcıların söyledikleri, Wall Street ve yatırımcı beklentilerinin de “parçalanmadan” yana olabileceğine işaret ediyor.
Alphabet, Amazon, Apple, Meta, Microsoft, Nvidia ve Tesla gibi yedi büyük şirketin (“Muhteşem Yedili”) hisse senetlerine yapılan yatırımlar düşünüldüğünde, bir katılımcı başta Apple ve Alphabet olmak üzere bu şirketlerin “kendilerini yeniden yaratması” gerektiğini savundu.
Başka bir yorumcu daha da ileri giderek, “Belki de en iyisi Alphabet’in bölünmesidir. Belki de bu, hissedarlar için en iyi sonuçtur,” dedi.
Şimdiden, Alphabet bünyesindeki YouTube, Google Search, Gmail, Cloud, Play ve Chrome gibi şirketlerin ayrı ayrı çok daha kârlı olabileceğine ilişkin iddialar ortaya atılmaya başlandı.
Amerika
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!

Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in gelecekte yapay zeka (AI) dostlarla kurulacak sanal ilişkilere ve terapistlere dair söyledikleri gündemde.
Önce, Dwarkesh Patel’in podcast’inde söyledikleri dikkat çekti. Zuckerberg, AI arkadaşların, terapistlerin ve kız arkadaşların geleceği hakkında konuşuyordu.
Meta’nın kurucusuna göre, Amerikalılar ortalama olarak sadece üç arkadaşı olduğu halde “on beş arkadaş istiyordu.” Ardından, AI botlarıyla duygusal bağların şu anda toplumsal olarak hoş karşılanmadığını, fakat sonunda toplumun, hayatlarındaki yalnızlığı ve boşluğu doldurmak için AI’ı kullanan insanların “rasyonel” olduğunu anlamak için “kelimeler bulacağını” ileri sürüyordu.
Zuckerberg daha sonra da bu konuyua değinmeye devam etti. Meta CEO’sunun birkaç gün önce Ben Thompson’ın “Stratechery” podcast’inde yaptığı, pek dikkat çekmeyen açıklamaları, AI arkadaşlığının nasıl işleyebileceğine dair görüşünü daha ayrıntılı olarak açıklıyor.
Birçok kişi Zuckerberg’in sözlerinin, gerçek arkadaşlar yerine AI arkadaşlarınız olacağı anlamına geldiğini düşündü ve aslında üç aşağı beş yukarı o da bunu kastediyordu:
“İlginç bir sosyolojik bulgu var: ortalama bir Amerikalının üçten az arkadaşı var ve ortalama bir Amerikalı üçten fazla arkadaşa sahip olmak istiyor. Dolayısıyla, ideal olarak, insanların doğru insanlarla bağlantı kurmasını sağlamak gerekir ve bu da bizim insanlara yardımcı olmaya çalıştığımız bir şey. Fiziksel olarak bir arada olmadıklarında, uygulamalarımız aracılığıyla bağlantıda kalabilir, insanlarla iletişim halinde olabilir, yeni insanlarla tanışabilirsiniz. Fakat ileride, farklı konularda farklı insanlarla etkileşimde bulunacağınız bir dinamik olacağını düşünüyorum.”
Fakat teknoloji milyarderinin satır aralarında söylediği daha önemli (ve karanlık) başka bir şey daha var: Meta’nın, arkadaşlarınız ve aileniz hakkında çok daha fazla şey bilmek üzerine kurulu bir AI stratejisi olduğu gerçeği.
Zurckerberg, Thompson’a verdiği mülakatta şunları söylüyordu:
“Sanırım en çok odaklandığım konulardan biri, AI’ın arkadaşlarınızla daha iyi arkadaşlık etmenize nasıl yardımcı olabileceği. Sevdiğim insanlar hakkında hatırlamadığım çok şey var, daha düşünceli olabilirim. ‘Son dakikaya kadar plan yapmam’ gibi sorunlar var, sonra da, ‘Kimler orada bilmiyorum ve insanları rahatsız etmek istemiyorum’ gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Sevdiğiniz insanların neler olup bittiğine dair iyi bir bağlam bilgisine sahip bir AI, bu konuda size yardımcı olabilir.
İyi bir kişiselleştirilmiş yapay zeka, sadece ilgi alanlarınız hakkında bazı temel bilgilere sahip olmakla kalmaz, iyi bir asistan veya iyi bir kişiselleştirme, sizin bir şeyleri nasıl düşündüğünüz hakkında bir zihin teorisine sahip olmakla ilgilidir. Yani, bu bizim tüm arkadaşlarımızla yaptığımız şeydir. Sadece ‘Tamam, bu benim arkadaşım Bob ve o şunu sever’ demek gibi değil, bu kişinin hayatında neler olup bittiğini, arkadaşlarınızın neler yaşadığını, zorluklarının neler olduğunu ve bu farklı şeyler arasındaki etkileşimin ne olduğunu derinlemesine anlıyorsunuz.”
Zuckerberg, röportajın bir başka yerinde de, Facebook’ta sağlanan etkileşimin Instragram gibi araçlarla nasıl değiştiğine işaret ediyor. “Eskiden, feed’de bağlantı kurduğunuz kişilerle etkileşim kuruyordunuz,” diye açıklıyor Meta CEO’su, “örneğin biri bir şey paylaşıyordu ve siz de yorum yazıyordunuz, etkileşiminiz bu şekilde oluyordu.”
Peki şimdi durum ne? Zuckerberg net bir şekilde izah ediyor:
“Bugün Facebook, Instagram, Threads ve sanırım artık Meta AI uygulaması [var] ve yaptığımız diğer birçok şeyi keşif motorları olarak görüyoruz. Etkileşimin çoğu feed’de gerçekleşmiyor. Uygulama, size ilginç şeyler göstermek için bir keşif motoru algoritması gibi çalışıyor ve ardından gerçek sosyal etkileşim, ilginç bir şey bulup bunu arkadaşlarınızla grup sohbetine veya bire bir sohbete eklemenizle gerçekleşiyor. Böylece, gerçek, derin ve nüanslı sosyal etkileşimin gerçekleştiği mesajlaşma ile, giderek sadece keşif motorlarına dönüşen feed uygulamaları arasında bir çark etkisi [flywheel] oluşuyor.”
Meta CEO’su, bunu bir “iş modeli” olarak kurguladıklarını gizlemiyor. Bu model, hem işçinin, hem de genel olarak toplumun bütününün “sermaye mantığına” tabi kılınmasının belki de zirvesini oluşturuyor:
“[Biz] AI’ı kullanarak, temel olarak belirli bir iş sonucuna ulaşmak isteyen herhangi bir işletmenin bize gelip, herhangi bir içerik üretmesine veya müşterileri hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmasına gerek kalmadan hizmet almasını sağlamak istiyoruz. Sadece ‘İstediğim iş sonucu şudur, ödemek istediğim ücret şudur, sizi banka hesabıma bağlayacağım, elde ettiğiniz iş sonuçları kadar ödeme yapacağım’ diyebilsinler… Bence bu, reklamcılık kategorisinin yeniden tanımlanmasıdır. Bugün reklamcılığın GSYİH’nin yüzde kaçını oluşturduğunu düşünürseniz, bu oranın artacağını beklerim.”
Bu oldukça kritik bir ifade. Zuckerberg mealen şunu diyor: İşletmeler hiçbir içerik üretmek ve müşterileri hakkında hiçbir şey bilmek zorunda olmayacak. Meta, daha doğrusu Meta’nın yapay zeka botu, işletmeler ve müşteriler arasındaki bağlantıyı ve markalaşma ile ilgili çoğu kararı devralacak. Daha fazla veriye, daha geniş bir ölçeğe, daha fazla bağlantıya ve dünyanın en büyük kara kutusuna sahip olacak. Gelecekte, tüm şirketler için pazarlama ve reklam, ticareti tek bir kişi (veya bot) tarafından kontrol edilen otomatik bir altyapıya devretmek anlamına gelecek.
Bundan âlâ ‘toplumsal mühendislik’ mi var?
Bu “iş modeli”, burjuva uygarlığının alamet-i farikalarından “kamu-özel ayrımı”nı da ortadan kaldıracak bir geleceğe işaret ediyor. Zuckerberg, ta 2010 yılında, böyle bir “insanlık” öngördüğünü gizlemediğini söylüyordu:
“İş arkadaşlarınız veya meslektaşlarınız için farklı bir imaja sahip olduğunuz günler muhtemelen çok yakında sona erecek. Kendiniz için iki kimliğe sahip olmak, dürüstlük eksikliğinin bir örneğidir… İnsanları daha açık olabilecekleri bir noktaya getirmek büyük bir zorluktur. Ama bunu başaracağımızı düşünüyorum.”
Zuckerberg’in bu konuda epey bir adım attığını da hatırlatayım. Örneğin, 2007 yılında, Facebook’taki alışverişlerinizi otomatik olarak feed’inize ekleyen Beacon’ı piyasaya sürmüştü. Bu uygulama, kullanıcıların HIV durumlarını ve hangi nişan yüzüklerini satın aldıklarını teşhir ediyordu.
Üstelik yakın zamanda, Wall Street Journal bir haber yayınladı: Meta’nın sohbet robotları, çocuklarla fantezi seks hakkında konuşuyordu.
Meta, “sentetik kişiliklerin” metinler üzerinden şakalaşmaları, selfie paylaşmaları ve hatta kullanıcılarla canlı sesli sohbetler yapmaları dahil olmak üzere tam kapsamlı sosyal etkileşim sunmalarına izin veriyor.
Olan biten, Marx’ın sermayenin davranış biçimi ile ilgili analizlerinden birini bir kez daha doğruluyor. Marx Kapital’de, “formel” ve “reel” tabiyet [subsumption] biçimi arasında ayrım yapıyor. İlk başta sermaye, mevcut emek sürecini –yani teknikleri, pazarları, üretim araçlarını ve işçileri– kendi içine çekiyor. Marx buna “formel” tabiyet adını veriyor.
Bu süreçte, tüm emek süreci eskisi gibi devam ediyor, fakat üretim araçlarını ve dolayısıyla işçilerin geçim araçlarını tekelleştiren kapitalist, işçiyi ücretli emeğe boyun eğmeye zorluyor ve mevcut piyasaları kullanarak sermayeyi biriktirebiliyor.
Ne var ki kapitalizm, mevcut üretim güçlerinin sınırlı temelleri üzerinde gelişemiyor. Gerçek kapitalist emek sürecinin önkoşulları ancak sermayenin kendisi tarafından yaratılabiliyor. Böylece sermaye, toplumsal ilişkileri ve emek biçimlerini, sermayenin doğası ve gereklilikleriyle tamamen iç içe geçene kadar yavaş yavaş dönüştürüyor ve emek süreci gerçekten, reel olarak sermayeye tabi kılınıyor.
Dolayısıyla sermaye, birikebilmek için, mülk sahiplerinin mülksüz kalmamalarını garanti altına almak için, yalnızca ücretli emeği değil, tüm toplumu, kendisine tabi kılacak modeller ve emek süreçleri geliştirmek zorunda.
Arkadaşlarınızla ilişkileriniz, ailenizle neler yaşadığınız, hatta mental sağlınıza ilişkin bilgiler, bu nedenle sermayenin önüne serilmek zorunda:
“Şahsen, herkesin bir terapisti olması gerektiğine inanıyorum. Terapist, gün boyunca ya da gün boyunca olmasa da, endişelendikleri her konuda konuşabilecekleri birisi gibi. Terapisti olmayan insanlar için ise, herkesin bir yapay zeka asistanı olacağını düşünüyorum.”
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Rusya7 gün önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Dünya Basını2 hafta önce
The Ekonomist: Afrika’dan Göç Dünyayı Değiştirecek
-
Görüş7 gün önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu
-
Asya7 gün önce
Cammu ve Keşmir: Yarım asırlık çatışmanın tarihi
-
Görüş6 gün önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Söyleşi7 gün önce
Alexander Rahr: Bu hükümetin dört yıl dayanması beni şaşırtır