Bizi Takip Edin

RUSYA

Bir kriz başlığı olarak Rusya’nın göçmen sorunu

Yayınlanma

Rus basınında son dönemde göçmenlerin işlediği suçların sayısında artış yaşandığı ve yanı sıra beyaz yakalı yabancıların “verimliliğinin düştüğü” yönünde tartışmalar yer alıyor. Göç meselesi, halihazırda başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaygın biçimde ele alınırken konunun Rusya’da da bir kriz başlığına evrilme potansiyeli mevcut.

Bunun yanında göçmen işçiler Rusya’da sürekli belge kontrolü ve gözaltılardan şikayetçi. Bazıları mahkeme tarafından sınır dışı edilme cezasına çarptırılıyor. Ancak, Rusya’daki bazı göçmen grupları çalışma izni almadan iş sözleşmesiyle çalışabilmeleri nedeniyle, sınır dışı lehine verilen mahkeme kararlarına itiraz edebiliyorlar. Ayrıca kayıt dışı çalışma oranları da kayda değer ölçüde yüksek.

Suç oranlarında artış

TASS’ın aktardığına göre Rusya İçişleri Bakanlığı, ülkede göçmenler tarafından işlenen suçların sayısının 2023’ün ilk yarısında arttığını bildirdi. Bakanlık, “Yabancı vatandaşlar Rusya Federasyonu topraklarında 22,4 bin suç işledi. Bu rakam Ocak-Temmuz 2022 arasındaki aynı döneme kıyasla yüzde 6,3 daha fazla,” açıklamasını yaptı.

Açıklamaya göre BDT ülkelerinden gelen göçmenlerce işlenen suçların sayısı 18,4 bin olarak gerçekleşti. Öte yandan göçmenlere yönelik toplam 6,9 bin suç işlendi; bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,2 daha az.

Daha önce de Rusya Göçmenler Federasyonu Başkanı Vadim Kojenov, göçmenler arasında suçun artmasının nedeninin ülkede uyuşturucu ticaretinin yaygınlaşması olduğunu söyledi. Soruşturma Komitesi Başkanı Aleksandr Bastrıkin ise, göçmenlerin suça sürüklenmelerinin nedenini düşük eğitim seviyeleri ve kalıcı bir gelir kaynaklarının olmamasıyla açıkladı. Nitekim geçen yıl göçmenler tarafından işlenen özellikle ciddi suçların sayısı yüzde 37, örneğin cinayetlerin sayısı yüzde 18 oranında arttı.

Göç akışının azaltılması, başta Orta Asya ve Transkafkasya’dan gelenlerin Rus vatandaşlığı alma kotalarının ciddi şekilde düşürülmesi gerektiği konusunda yaygın tepkiler var.

Asyalı göçmen işçilerin yerini Afrikalılar alıyor

Nezavisimiya Gazeta’nın aktardığına göre Rusya Bilimler Akademisi Ulusal İktisadi Tahmin Enstitüsü araştırmacılarından Dmitriy Poletayev, Valday Kulübü’nde Rusya’nın Afrika’dan gelen göçmen sayısındaki artışa hazırlık olarak mevzuatını değiştirmesi gerektiğini savundu.

Poletayev’e göre, şu anda Rusya’daki Afrika diasporası nispeten ufak çaplı ve ülkede çoğu öğrenci olmak üzere yaklaşık 40 bin kişi yaşıyor. Fakat yakın vadede bu rakam, kıtada yaklaşan krizler ve çatışmalar nedeniyle artabilir. Poletayev, şunu söylüyor: “Güney yönündeki stratejimiz de geçici sığınma standartlarını değiştirerek bu tür mültecilere yardım sunmak olabilir. Siyasi açıdan bakıldığında Afrika ülkeleri Rusya’ya oldukça sıcak bakıyorlar.”

Uzman, Afrika’dan gelen göçmenleri Rus toplumuna adapte etmek için önceden bir mekanizma geliştirilmesi gerektiğini savunuyor: “Afrika genç bir kıta. Yaratmak istiyorlar ve biz de onlara eğitim sağlayabiliriz. Afrikalılar için özel eğitim programları ve festivaller düzenlemeli, diaspora ile işbirliği yapmalı, sığınma ve oturma izni almalarına yardımcı olmalıyız.”

Rusya İnsan Hakları Konseyi üyesi Aleksander Brod, Poletayev’in görüşünün “gerçekçi dayanakları olduğunu” ifade ediyor. Bugün “göç politikasının kaotik durumunun devam ettiğini” kaydeden Brod, şöyle devam ediyor: “İşgücü piyasasının ihtiyaçlarını dikkate almıyor. Göçe yönelik tutum hala pragmatik değil, olumsuz, duygusal. Bu profesyonel olmayan yaklaşım üst düzey yetkililerde de görülebiliyor.”

Afrikalı öğrencilerin Rus üniversitelerinde eğitim görme geleneği Sovyet dönemine kadar uzanıyor ve bu öğrencilerin bir kısmı Rusya’da kalıyor, Brod’a göre: “Rusya Batı ile ilişkilerinden uzaklaşıp Asya ve Afrika’ya yönelirken, bu kıtalardan bir göçmen akınının başlayabileceği çok açık. Bunun ne kadar büyük olacağını söylemek zor.” Brod, burada “insanları korkutmak için” bir duvar inşa etmenin mümkün olduğunu ama “çalışacak ve iyi şeyler yapacak insanlardan oluşan hedefli bir seçim yapmaya çalışmanın daha uygun olduğunu” sözlerine ekliyor.

Ayrıca tarihçi Anastasya Tsedenbal, göçmenlerin yaşam standartlarının çoğu Afrika ülkesinden daha yüksek olduğu Rusya’ya taşınmanın cazip görünebileceğini hatırlatmış: “Avrupa onlar için daha cazip olsa da, belki de Rusya onlar için sadece bir başlangıç pozisyonu olacaktır. Tropik bölgelere alışkın Afrikalılar için daha ılıman iklim daha yakın. Tabii ki bazıları Rusya’ya temelli yerleşebilir.”

Tsedenbal, bürokrasinin yeni göç akışlarını yetkin bir şekilde kontrol etme beceresine kuşkuyla bakıyor: “Devletin mevcut göçmen grupları için yıllardır kâğıt üzerinde geliştirdiği uyum programlarının şu ana dek pratikte hiçbir etkisi olmadı. Ve yerli nüfus ile yeni gelenler arasındaki çatışma potansiyeli giderek artıyor.”

Afrika üzerine çalışan tarihçi Aleksey Vladimirov, Afrika’dan “işgücü ithal etme fikrinin akıllıca olmadığını ve tehlikeli olabileceğini” düşünüyor. Ülkedeki sosyo-ekonomik durumun kötüleşmesi halinde, yabancılara yönelik saldırıların dolu olduğu yakın geçmişe dönüleceğini söyleyen Vladimirov, aynı zamanda, kurbanlar arasında en çok dikkat çekenlerin, yani koyu tenli insanlar giderek daha fazla yer aldığına dikkat çekti: “1990’ların ikinci yarısından, kolluk kuvvetlerinin nihayet akıllarının başlarına geldiği ve soruna daha fazla ilgi göstermeye başladıkları 2008-2009 yıllarına kadar, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın boyutunun resmi istatistiklere yansımadan arttığını hatırlatmak isterim. Kaide olarak her şeyi ‘holiganlık’ olarak yazdılar.” Vladimirov, o dönemde STK’ların her yıl yüzlerce darp ve onlarca cinayet rapor ettiğini hatırlatmış. 19 Haziran 2004’te Petersburglu etnograf ve Afrika uzmanı Profesör Nikolay Girenko’nun genç neo-Naziler tarafından öldürüldüğünü hatırlatan Vladimirov, şunu dile getiriyor: “Afrikalı arkadaşlarımdan biri ‘ırksal hijyenin’ kuduz taraftarları tarafından dövüldükten sonra öldü, bir diğeri herhangi bir yerde değil ama toplanmayı sevdikleri eski Lenin Müzesi’nde saldırıya uğradı. İyi bir işi varmış gibi görünen ve Moskova metrosunda şoför olarak çalışan bir üçüncüsü, tüm bunlara bakarak Batı’ya göç etti.”

“Göç Bakanlığı kurulsun” önerisi

Bunun yanı sıra meselenin krize evrilmesini önlemek adına çeşitli öneriler var. Örneğin Duma milletvekili Dmitriy Gusev, göç konusunda olup bitenlerden tamamen sorumlu olacak ayrı bir bakanlık kurulmasını öneriyor. Gusev, Rusya’da yaklaşık 16 milyon göçmen bulunduğunu ve ülkenin onlara ihtiyacı olduğunu, zira “ekonomiyi başarılı bir şekilde geliştirmek için yeterli sayıda işçi bulunamayacağını” vurguladı. Göçmenler, başta inşaat ve hizmet sektöründe ciddi bir ucuz işgücü kaynağı. Gusev’e göre yeni hükümetin yapısının tayin edileceği 2024 yılında “Milliyetler ve Göç Bakanlığı” kurulabilir.

Ayrıca, en fazla sayıda yabancı işçinin bulunduğu Moskova’da göç konularıyla ilgili bir birimin mümkün olan en kısa sürede, tercihen bu sonbaharda kurulması çağrıları var. Kurgan Oblastı Valisi Vadim Şumkov, ülkenin yabancı düşmanlığına ve milliyetçiliğe yabancı olduğunu söylemiş. Sumkov, yine de “Bazı insanların sadece çocukları uyuşturucuya alıştırmak amacıyla buraya gelmesi, duyarlı insanları çıldırtıyor. Bu nedenle, hükümetin tüm kademelerinin ve kolluk kuvvetlerinin bu tür gösterilere karşı tepkisi mümkün olduğunca sert olmalıdır,” diyor.

Moskovskaya Gazeta’ya mülakat veren Asilbek Egemberdiyev de şu ifadeleri kullanmış: “Mevcut durum kolay kolay düzeltilemeyecektir. Burada ihtiyaç duyulan şey sağlam bir siyasi irade. Şu gerçek kabul edilmeli: Göç alanındaki mevcut liberal kurallar ve yabancılara yönelik sistematik devlet çalışmalarının eksikliği aynı anda var olamaz. Böyle bir durumda, Rusya’ya gelen göçmenlerin kaçınılmaz olarak suça sürüklenmesi başlar. Eğer yabancı işçiler dürüstçe çalışıyor, büyük şirketler tüm avantajlardan faydalanıyor ve devlet pasif bir gözlemci gibi davranıyorsa, ki bana öyle geliyor, iş dünyasındaki yolsuzlukla ve göçmen işçilerin haklarının ihlaliyle yeterince mücadele etmiyorsa, bu durum kesinlikle fazlaca dikkat gerektiriyor. Açıkçası, yasadışı göçmenlerin işverenlerinin para cezalarını ödemesi ve sorumluluk taşıması çok dikkat çekici değil ve ülkedeki yasadışı göçmenlerin sayısı maalesef azalmıyor. Pandemiden bu yana Rusya’da yabancı uyrukluların istihdamı dramatik bir şekilde değişti. Pek çok göçmen eski istihdam sektörlerini terk etti. Erişilebilir internetin ortaya çıkmasıyla birlikte, çevrimiçi hizmetler, Sber, Ozon, Wildberries, Yandex gibi büyük kuruluşlarda çalışma, yabancıların hızla ustalaştığı başka işler ortaya çıktı. Bu, kent hizmetleri alanında —lojistik, kuryeler, e-ticaret, ulaşım ve çok sayıda işçi gerektiren diğer endüstriler— bütün bir kompleks. Buna bağlı olarak yabancı işçilerin geçim kaynaklarında değişiklikler meydana geldi, daha özgür hale geldiler, daha fazla kazanmaya başladılar. Ancak bunun, yetkililerin çok fazla müdahalesi olmaksızın, esas olarak göçmenlerin kendilerinden kaynaklandığı vurgulanmalı. Kendi kendilerine öğreniyorlar ve yeni iş faaliyetlerine hızla adapte oluyorlar. Fakat devlet açısından radikal değişikliklerin zamanı geldi. İşgücü göçünün, ekonominin farklı sektörlerinin mevcut ihtiyaçları ve gerçekleri dikkate alınarak şekillendirilmesi gerekiyor. İşçilerin çoğunluğunun BDT ülkelerinden geldiği Rusya’da işgücü göçü siyasi açıdan değil, göç alan taraf olarak iktisadi ve sosyal açıdan da ele alınmalı. Rusya’ya en çok işçi göçü veren ülkeler, göç alan taraftaki tüm değişiklikleri açıkça anlamalı ve vatandaşlarının kapsamlı eğitimine doğrudan katılarak bu konuda sorumlu bir tutum sergilemeli. Bu, göç veren ülkelerde siyasi ve sosyo-ekonomik istikrarın sağlanması için doğru çözüm olacaktır. Bugün ülkedeki yabancıların durumuyla ilgili olarak Rusya yönetimine yönelik çok sayıda eleştiri var. Uzun bir süre boyunca eski Sovyet ülkelerinin vatandaşlarını kendimize yakın insanlar, yurttaşlarımız olarak algıladık. Bu yaklaşım terk edilmeli ve iktisadi çıkarlara dayalı yeni ilişkilere geçmeliyiz. Medeni bir çözüm için seçeneklerden biri çalışma vizeleri olabilir ve ben bu vizelerin uygulamaya konması gerektiği görüşündeyim. Ayrıca belirli görevlerde yabancı işçilerin organize bir şekilde işe alınması seçeneği de mevcut. Her halükârda, işgücü kaynaklarını çekmek için şeffaf ve açık kurallar getirmenin zamanı geldi. BDT ülkelerinin yetkilileri de bu alanda Rusya ile nasıl daha fazla ilişki kuracaklarına karar vermeli ve yeni kuralların geliştirilmesine katılmalı. Aynı zamanda, bugün konut ve kamu hizmetleri sektöründe, inşaatta, taşımacılıkta ve diğer alanlarda çalışan pek çok göçmenin gelecekteki kaderlerini Rusya’ya bağladıklarını unutmamalıyız.”

“Gettolaşma kültürel ve etnik dengeyi bozuyor”

Şu an ülkede göçmenlerin var olduğu mahalle ve gettoların oluşması da sorun başlıkları arasında yer alıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Mayıs’ta, 2018’de geçen Göç Politikası Konseptinde değişiklik içeren kararnameyi imzalamıştı.

Kararname, mevzuata “etnik (çok etnikli) yerleşim bölgelerinin oluşumuna karşı koyma zarureti” konusunda bir madde ekledi. Bu ay içinde Federasyon Konseyi Başkan Yardımcısı Konstantin Kosaçev, göçmenlerin daha derin entegrasyon ve adaptasyona tabi tutulması gerektiğini öne sürmüştü: “Kendi kurallarıyla yaşayan ve bunları Rus toplumuna dikte etmeye çalışan göçmen yerleşim bölgelerinin oluşmasını ve büyümesini önlemek için etkili tedbirlere ihtiyaç var.”

Geçen hafta da Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Komitesi Başkanı ve İnsan Hakları Konseyi üyesi Kirill Kabanov, Kommersant’a verdiği demeçte göçmen gettolarının ortaya çıkışına karşı öneriler hazırlandığını ve toplandığını duyurdu: “Bunlar kaçınılmaz olarak çatışmalara ve suç artışına yol açıyor. Bu dünyanın her yerinde görülen bir durumdur. Ulusal istikrarımız büyük emek ve kanla tesis edildi. Bu kültürel ve etnik denge bozulduğunda —ki zaten bozuldu— tehlikeli süreçler ortaya çıkar.”

“Göçmen ticareti yapan dolandırıcılar var”

İçişleri Bakanlığı ve Rusya Güvenlik Konseyi’ne bağlı göç konularıyla ilgili departmanlar arası grupla birlikte iki yılı aşkın bir süredir etnik ve çok etnikli yerleşim bölgeleri sorunu üzerinde çalıştıklarını kaydeden Kabanov, şunu ekliyor: “Birkaç yıldır, tüm büyük yapılar, çalışan olarak göçmen ile işveren yapı arasında doğrudan sözleşme yapmıyor. Kelimenin tam anlamıyla göçmen ticareti yapan dolandırıcılar var. Pek çok lobicilik hikayesine şahit oldum ama kontrolsüz göç konusunda bunun gibisini başka hiçbir yerde görmedim.”

Rusya Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi Göç ve Etnisite Araştırma Grubu Başkanı sosyolog Yevgeniy Varşaver de Kommersant’a yaptığı açıklamada gettolaşma sorununun abartıldığını belirtiyor: “Her şeyden önce, bu fenomenin yaygınlığı genellikle kat kat abartılıyor. Aslında, yaklaşık 150 milyonluk ülkenin tamamı için altı ya da yedi oblasttan bahsediyoruz. İkincisi, bu tür mahallelerde bile göçmenlerin oranı genellikle mahalle sakinlerinin yarısını geçmez. Üçüncüsü, görünüşte benzer olan Paris banliyölerinin aksine, Rus göçmen mahalleleri sosyal bir tehdit oluşturmuyor.”

Varşaver’e göre Rus göçmen mahalleleri dinamik, neredeyse orta sınıf iş merkezleri ve büyük pazarlara sahip ve buralarda kuşaklar arası yoksulluk gelişmiyor: “Dolayısıyla, burada yaşayan göçmenlerin çocukları muhtemelen üniversiteye gidecek ya da iş insanı olacak ve kamusal bir tehdit oluşturmayacak. Evet, bu tür yerlerin yanlış anlaşılmaların yaşandığı kültürel sınır bölgeleri olduğuna şüphe yok, ancak dünyada geleneksel olarak bu sorunlar belediye düzeyinde, yerli halk ve göçmenler arasında çeşitli organize işbirliği biçimleri, spor kulüpleri ve çocuklar için çevreler vb. aracılığıyla çözülür. ‘Enklav sorununu çözmek’ de işte budur, ek baskılar ya da yasalarla değil.”

Sağcı medyadan telkin: “Göçmenlik konusu özel bir mesele halini aldı”

Ateşli anti-komünist ve Çar sempatisiyle bilinen Tsargrad televizyonuna mülakat veren Andrey Perla, “Asyalı göçmen işçilerin varlığının artık ülkenin sosyal ve siyasi istikrarına tehdit oluşturacak kadar ciddi bir sorun haline geldiğini” savundu: “Eğer yakın gelecekte yetkililer vatandaşlara bu sorunu bir şekilde çözebileceklerini, göçmenleri nüfusun büyük kısmı için güvenli hale getirebileceklerini, bir şekilde onlara hadlerini bildirebileceklerini gösteremezlerse, vatandaşlar yetkililere büyük ölçüde güvenmemeye başlayacaktır. Ve bu şaka değil.”

Perla’ya göre yabancı beyaz yakalı işçilerin “verimliliğinde de düşüş” söz konusu: “Göç meselesi özel askeri harekatla epey yakından ilgili. Bir yandan, erkek nüfusun çoğu cepheye gittiği için özel harekât ülkede son derece düşük bir işsizlik oranı sağladı. Öte yandan, ulusal ekonominin bazı sektörlerinde işgücü açığı ortaya çıktı. Bu durum elbette iş sahiplerini endişelendiriyor, zira bu onların kârı. Fabrikaların, gazetelerin ve buharlı gemilerin sahipleri olan büyük kapitalistler açısından bu sorunu çözmenin en kolay yolu ‘yeri doldurulamaz yabancı uzmanları’ çekmek.”

Bunun yanı sıra Perla, “entegrasyon” projelerinin pratikte karşılığı olmayacağını savunuyor: “Sovyetler Birliği’nin eski cumhuriyetlerinden gelen insanlar için basitleştirilmiş vatandaşlık programları olduğunu biliyoruz. Ve gerçekten çok sayıda insan var. Bunlar çoğunlukla Özbekistan ya da Tacikistan vatandaşları. Yılda 100 binden fazla Tacik Rus vatandaşlığı alıyor. Fakat ne yazık ki birçoğu Rusça bilmiyor, entegre olmaya ve Rusya vatandaşlarıyla yaşamaya hazır değiller.”

“Şantiyelerdeki göçmen işçilerin sayısı azaltılsın” teklifi

Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko, 19 Temmuz’da Başbakan Yardımcısı Marat Husnullin ile yaptığı toplantıda, “Bugün personel açığı büyük ölçüde göçmenler tarafından kapatılıyor ama uzun vadede, yabancı işgücüne bağımlılığı azaltmak ve ekonomimizde para bırakmak için kendi uzmanlarımızı yetiştirmeye odaklanmalıyız,” demişti.

Şu anda inşaat sektöründe yaklaşık 6,5 milyon kişi, konut ve kamu hizmetleri sektöründe ise yaklaşık 2,3 milyon kişi istihdam ediliyor. Bunların 900 binden fazlası yabancı uyruklu.

Rossiyskaya Gazeta’ya konuşan Rusya Ulusal İnşaatçılar Birliği (NOSTROY) Başkanı Anton Gluşkov, personel açığının ana nedenlerinin 1990’lardaki demografik düşüş, pandemi nedenli göçmen çıkışı ve iç göçün yanı sıra inşaat sektörünün yoğun gelişimi olduğunu dile getirdi: “Kendi personelini yetiştirmek ve eğitmek bir aydan fazla zaman alacak. Bu, yüksek perdeden dile getirilen sözlerden korkmuyorum, ülkenin personel güvenliği için gerekli ve tüm yollarla çözülmeli.”

Tsargrad’ın çağrısının aksine Gluşkov, göçmen almayı durdurmanın bir gecede mümkün olmadığını söyleyerek kısa vadede işçi açığı sorununun çözümünün dost ülkelerden nitelikli yabancı işçilerin çekilmesi olabileceğini ifade ediyor.

Yakın vadede inşaat işçisi sıkıntısı sorununun şiddetlenmesi güçlü bir olasılık. Rublenin zayıflaması nedeniyle dolar cinsinden maaşlar düştü. OPORA Rossii’nin Moskova şubesinde çalışma konularında uzman olan Yelena Limonova, şu yorumu yapıyor: “Göçmenlerin maaşı genellikle Rusların maaşından daha düşük. Şu anda işveren için önemli miktarda bütçe tasarrufu sağlayan gölge istihdam da mümkün.”

RUSYA

Rusya, Harkov’da taarruza geçti

Yayınlanma

Geçen hafta sonundan bu yana Rus ordu birlikleri Ukrayna’nın güneyine doğru saldırıya geçerek ülkenin ikinci büyük kenti olan Harkov’un kuzeyindeki bölgeleri ele geçirdi.

Harkov’un kuzeyindeki Rus taarruzunda yeni kurulan Sever (‘Kuzey’) Kuvvetler Grubu’na bağlı yaklaşık 50 bin asker yer alıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın Telegram kanalına göre bu birlikler Harkov’un kuzeyindeki dokuz köyü ele geçirdi, Ukrayna tanklarını, toplarını ve hava savunma sistemlerini imha etti ve yüzlerce Ukrayna askerini öldürdü. Birlikler, pazar günü Vovçansk’a ve Harkov’un kuzeyindeki Ukrayna tahkimat hattına bağlı diğer kasabalara ulaştı.

‘Harkov oblastındaki durum ciddi ölçüde kötüleşti’

Ukrayna Genelkurmay Başkanı Aleksandr Sırskiy, pazar günü Telegram kanalından yaptığı paylaşımda “Bu hafta Harkov oblastındaki durum ciddi ölçüde kötüleşti,” ifadelerini kullandı.

Rusya birliklerinin ‘kısmi başarılar’ elde ettiğini belirten Sırskiy, “Ukrayna kuvvetleri savunma hatlarını ve mevzilerini korumak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor,” diye konuştu.

Ukrayna ordusu şu anda Harkov’un kuzey bölgelerini savunan birlikleri takviye etmek için cephe boyunca başka yerlerden kuvvet aktarıyor.

‘Sınır ötesi taarruz, bu yıl Ukraynalılar için neyin yanlış gittiğinin bir başka izahı’

Harkov saldırısını değerlendiren CNN, Ukrayna ordusunun kan kaybına uğradığını itiraf etti: “Sınır ötesi taarruz, bu yıl Ukraynalılar için neyin yanlış gittiğinin bir başka izahı. Ruslara kıyasla çok daha az topa sahip olan, hava savunması son derece yetersiz olan ve hepsinden önemlisi asker eksikliği yaşayan Ukrayna ordusunun eli kolu bağlı.”

CNN‘e konuşan Ukraynalı bir subay, “İnsan gücü sıkıntısı Ukrayna’yı sınır boyunca sürekli olarak büyük birlikler konuşlandırmaktan kaçınmaya zorluyor,” değerlendirmesini yaptı.

Subay, Rusya’nın daha fazla ilerleme kaydetmesini beklediğini ve ‘kuvvetlerin ilave sınır bölgelerine nüfuz etmek ya da ilk başarıları pekiştirmek için daha fazla birlik konuşlandıracağını’ da sözlerine ekledi.

Mart ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna kuvvetlerinin bu bölgeden yakındaki Belgorod’a saldırı başlatması üzerine Harkov’un kuzeyinde bir ‘tampon bölge’ oluşturulması çağrısında bulunmuştu.

Dün Ukrayna füzelerinin Belgorod’a isabet etmesi sonucu en az dört kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı.

‘Füze saldırılarını etkisiz kılmak için tampon bölgenin derinliği 300 ila 500 kilometreye çıkarılmalı’

Rus siyaset bilimci Rostislav İşçenko, Ukrainia.ru‘da kaleme aldığı makalede şu değerlendirmelere yer verdi:

“Bugün itibariyle Ukrayna, Rusya topraklarını bombalamak için namlu topları, çok namlulu roketatar sistemleri, SCALP ve StormShadow seyir füzeleri ve ATACMS balistik füzeleri kullanıyor. Füzelerin esas olarak askeri öneme sahip nesnelere (petrol rafinerileri, havaalanları, lojistik merkezleri) karşı kullanıldığını ve Ukrayna tarafının maksimum menzili 1500 kilometreye kadar olan ve teorik olarak artırılabilen insansız hava araçlarını da kullanabileceğini dikkate alırsak, sınır yerleşimlerinin nüfusunu Ukrayna’dan gelen füze saldırılarından değil ama topçu saldırılarından koruyacak tampon bölgenin minimum derinliği 100 ila 150 kilometre olmalı.

Füze saldırılarını etkisiz kılmak için de tampon bölgenin derinliği 300 ila 500 kilometreye çıkarılmalı. Aynı zamanda, Harkov’dan Belgorod’a düz bir çizgide yaklaşık 65 kilometre ve sınıra daha da az, 35 ila 40 kilometre. Yani, gerekli minimum tampon bölgeyi oluşturmak için Harkov’u almak ve dolayısıyla sınıra 10 ila 15 kilometre mesafede bulunan Ukrayna savunma hatlarını yarmak gerekiyor. Dahası, Harkov’un ötesinde batıya doğru altmış kilometre ilerlemek gerekiyor.”

Okumaya Devam Et

RUSYA

Putin, yeni hükümette savunma bakanlığı ve güvenlik kurumları için yeni adaylar önerdi

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yeni kabinenin savunma ve dışişleri bakanları ile üst düzey güvenlik kurumlarının başkanlıkları için yeni isimler önerdi.

Üst parlamento kanadı Federasyon Konseyi’nden 12 Mayıs’ta yapılan açıklamada, Federasyon Konseyi, Rusya Devlet Başkanı tarafından bazı federal bakanlık ve kurumların başkanlıkları için önerilen adayların listesini teslim aldı,” ifadelerine yer verildi.

Rusya lideri, Dışişleri Bakanı olarak Sergey Lavrov’un, İçişleri Bakanı olarak Vladimir Kolokoltsev’in ve Acil Durumlar Bakanı olarak Aleksandr Kurenkov’un atanmasını önerdi.

Aynı zamanda mevcut Savunma Bakanı Sergey Şoygu, yerine Birinci Başbakan Yardımcısı Andrey Belousov’un geçmesi için görevinden ayrılacak.

Kremlin’den yapılan açıklamada “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sergey Şoygu’yu Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Başkanı olarak atamak üzere kararname imzaladı,” denildi.

Kolluk kuvvetleri ve güvenlik kurumlarında ise Viktor Zolotov’un Rusya Ulusal Muhafızları’nın, Dmitriy Koçnev’in Federal Koruma Teşkilatı’nın ve Aleksandr Bortnikov’un da Federal Güvenlik Teşkilatı’nın (FSB) başkanlığını sürdürmesi onaylandı.

Sergei Narışkin de Rusya Dış İstihbarat Teşkilatı’nın (SVR) başında kalmaya devam edecek.

Kremlin: Güvenlik kurumlarının ekonomisi mevcut duruma entegre edilecek

Bununla beraber Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında Putin’in Belousov’u savunma bakanı olarak atama önerisini yorumladı.

Peskov, “Güvenlik kurumlarının ekonomisini mevcut dönemin dinamikleriyle uyumlu hale getirmek çok önemli,” dedi.

Peskov, “Askeri unsurla ilgili olarak, bu atama mevcut koordinat sistemini değiştirmeyecektir; askeri unsur her zaman Genelkurmay Başkanı’nın inisiyatifinde olmuştur, Genelkurmay Başkanı (Valeriy Gerasimov) faaliyetlerine devam edecektir ve bu konuda herhangi bir değişiklik öngörülmemektedir,” diye ekledi.

Andrey Belousov kimdir?

Andrey Belousov, 17 Mart 1959’da Moskova’da doğan bir Rus iktisatçı ve devlet görevlisi. İktisat eğitimi aldığı Moskova Devlet Üniversitesi’nden 1981 yılında onur derecesiyle mezun oldu.

Belousov 1981’den 2006’ya kadar önce Sovyet Bilimler Akademisi Merkezi Ekonomik Matematik Enstitüsü’nde, daha sonra da Rusya Bilimler Akademisi Ekonomik Tahmin Enstitüsü’nde araştırmacı olarak kariyerini sürdürdü.

2006 yılında ekonomik kalkınma ve ticaret bakan yardımcısı olarak atandı. Belousov, 2008 yılında Rusya hükümetinin finans ve ekonomi departmanının direktörü oldu. 2012-2013 yılları arasında İktisadi Kalkınma Bakanlığı görevini yürüttü.

2013’ten 2020’ye kadar Rusya Devlet Başkanı’nın ekonomi konulardaki yardımcısı olarak çalıştı. Belousov, 2020 yılında Rusya’nın ilk başbakan yardımcısı olarak atandı ve o tarihten bu yana bu görevi sürdürüyor.

Başbakan yardımcısı sıfatıyla Belousov, Rusya’nın sosyo-ekonomik kalkınmasının temel vektörlerinin geliştirilmesi, Rusya’nın milli kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik çabaların koordinasyonu ve ulusal projelerin tamamlanması, üniter mali, kredi ve para politikası konuları ve mali piyasaların düzenlenmesi konularını ele aldı.

Yetkili, 2022’den itibaren yüksek teknolojili ulaşım teknolojilerinin ve akıllı kontrol sistemlerinin geliştirilmesini de nezaret etti.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya Başbakanı Mişustin: Yabancı şirketlere kısıtlama getirmeyeceğiz

Yayınlanma

Rusya’nın başbakanı ve Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından tekrar başbakanlığa aday gösterilen Mihail Mişustin, devam eden yaptırım baskısına rağmen Rusya’nın ülkedeki yabancı şirketlerin ve yerli girişimcilerin yurt dışındaki çalışmalarını kısıtlama gibi bir planı olmadığını söyledi.

İnterfaks ajansının aktardığına göre Mişustin, başbakan adaylığının kabul edilmesi prosedürünün bir parçası olarak alt parlamento kanadı Duma’da yaptığı açıklamada, “Ülkemiz üzerindeki devam eden baskılara rağmen, bizimle çalışmaya devam etmek isteyen veya yeni projelerle Rusya’ya gelmeyi planlayan yabancı girişimcilere herhangi bir kısıtlama getirmeyi planlamadığımızı vurgulamak isterim,” dedi.

Mişustin, “Yerli şirketlerin dış pazarlarda faaliyet gösterme fırsatlarını hiçbir şekilde sınırlama niyetinde de değiliz,” ifadelerini kullandı.

Aynı zamanda Mişustin, dost ülkelerle ve Rusya ve Belarus Birlik Devleti, Avrasya Ekonomi Birliği, BDT, ŞİÖ ve BRICS çerçevesinde iş birliği için elverişli koşulların yaratılmasına önem verileceğini vurguladı.

Başbakan Vekili, “Asya-Pasifik, Orta Doğu ve Afrika ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları hazırlayacak, endüstriyel, bilimsel ve teknik işbirliğini genişletecek ve yeni ortak yatırım projeleri başlatacağız,” diye konuştu.

Mişustin bu amaçla, uluslararası koridorlar boyunca sevkiyatın genişletilmesi de dahil olmak üzere, ulaştırma ve lojistik altyapısını güçlendirme taahhüdü verdi.

Putin, yemin ederek resmen göreve başladı: ‘Birlikte kazanacağız!’

Hükümetin altı önceliğini sıraladı

Mişustin’e göre önümüzdeki altı yıl içinde Rusya hükümeti, ‘vatandaşların yaşam standartlarını iyileştirmeye, çocuklu aileleri desteklemeye, ekonomiyi güçlendirmeye, bölgeleri geliştirmeye, dijital dönüşüme ve teknolojik egemenliği sağlamaya’ odaklanacak.

Mişustin, “Devlet Başkanı’nıın Federasyon Konseyi’ne gönderdiği mesajı, hükümetin önümüzdeki altı yıl boyunca yapacağı çalışmaların temeli olarak görüyorum. Bunlar, siz değerli milletvekillerinin ve benim, Federasyon Konseyi, Rusya Merkez Bankası, bölgesel liderler ve kalkınma kurumları ile, Ülke ve vatandaşlarımızın yararı için yaratıcı faaliyetlerde bulunmaya hazır kamu kuruluşları ile iş birliği içinde uygulamak zorunda olduğumuz temel öncelikler ve geniş çaplı bir sosyo-ekonomik kalkınma programıdır,” değerlendirmesini yaptı.

Bakanlar Kurulunun önümüzdeki yıllarda odaklanacağı öncelikleri sıralayan Mişustin, “Birincisi ekonomiyi güçlendirmek. İkincisi teknolojik egemenliğin sağlanması. Üçüncüsü dijital dönüşüm. Dördüncüsü insani tasarruf ve çocuklu ailelere destek. Beşincisi vatandaşların refahının yükseltilmesi. Altıncısı bölgelerin ve altyapının dengeli kalkınması,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English