Bizi Takip Edin

AMERİKA

Bloomberg: Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koymak dolarsızlaşmayı tetikleyebilir

Yayınlanma

Bloomberg, Batılı ülkelerin Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koyarak müsadere edilmesinin yatırımcıların Amerikan dolarına olan güvenini sarsabileceği ve küresel ekonomide dolarsızlaşmayı tetikleyebileceğine işaret etti.

Ajansa konuşan eski bir Uluslararası Para Fonu (IMF) görevlisi ve Cornell Üniversitesi’nde görev yapan iktisatçı olan Eswar Prasad, “Amerikan para biriminin dolar rezervlerini ele geçirmek için bir silaha dönüştürülmesi, ABD’nin rakiplerini kesinlikle dolarsızlaşma konusunu düşünmeye sevk edecektir,” dedi.

Prasad, fakat alternatif bir rezerv para biriminin mevcut olmaması nedeniyle doların yaygın kullanımından vazgeçme sürecinin ‘sınırlı bir kapsama’ sahip olacağını kaydetti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, şubat ayında ABD’li sunucu Tucker Carlson’a verdiği mülakatta, ABD’nin Rusya ile dolar anlaşmalarını sınırlama kararını ‘tamamen saçmalık’ olarak nitelendirmiş ve ABD’nin bunu yaparak kendi ekonomisine darbe vurduğunu belirtmişti.

Putin, ayrıca rublenin şu anda Rusya’nın uluslararası ödemelerinin yüzde 34’ünü oluşturduğunu, yuan’ın payının ise yaklaşık yüzde 3’ten yüzde 34’ün üzerine çıktığını ifade etmişti.

Rusya lideri, petrol üreticileri de dahil olmak üzere diğer ülkelerin de yuan kullanmaya başladığını da anımsatmıştı.

ECB Başkanı Lagarde: Dondurulan Rus varlıklarının kullanılması uluslararası düzenin ihlali

AMERİKA

New York polisinden gözaltındaki Filistin yanlısı eylemcilere işkence

Yayınlanma

Columbia Üniversitesi Barnard Koleji’nden iki öğretim üyesinin içeride bulunan öğrencilerden topladığı bilgilere göre, geçen hafta New York’taki üniversitelerde düzenlenen protesto gösterilerine yönelik polis saldırısı sırasında gözaltına alınan öğrencilere 16 saat boyunca su ve yiyecek verilmedi.

Diğer öğrenciler ise tutuklanmalarının ardından New York Polis Departmanı (NYPD) görevlileri tarafından dövüldüklerini ve yaralanmaları nedeniyle hastaneye götürüldükten sonra merkezi gözetim altına alındıklarını bildirdiler. Yaralanmaların fotoğrafları The Intercept’e ulaştırıldı.

Polis Columbia Üniversitesi ve City College of New York’ta 282 protestocuyu gözaltına almıştı. Profesörlere göre bu kişiler şehir merkezindeki NYPD merkezi ile Manhattan Ceza Mahkemesine götürüldüler.

Biden işareti verdi, polis Columbia’ya girdi: Onlarca öğrenci gözaltında

Barnard College profesörü Shayoni Mitra ve isminin açıklanmasını istemeyen kadrolu bir öğretim üyesine göre, saldırı sırasında gözaltına alınan öğrencilerden en az ikisi üç saat boyunca hücre hapsinde tutulduklarını, diğerleri ise çok daha uzun süre kaldıklarını söyledi.

Diğer öğrenciler, nezarethanenin genel nüfusu ile birlikte fare istilasına uğramış hücrelerde tutulduklarını bildirdiler. Öğrenciler profesörlere 16 saat boyunca kendilerine su ya da yemek verilmediğini ve en az bir öğrencinin aynı süre boyunca ayakkabısız bırakıldığını anlattı.

Mitra The Intercept’e yaptığı açıklamada, “Duyduğumuz koşullar insanlık dışı. Oradaki her insanın haysiyetini elinden alıyorlar,” dedi.

Cumhuriyetçi ve Demokrat Kongre üyeleri Filistin protestolarına karşı FBI’ı göreve çağırdı

New York Daily News’ün haberine göre, New York’taki bir savunma kuruluşu olan Legal Aid Society, kentin Soruşturma Departmanını, protestocuların düşük seviyeli suçlamalarla “hukuksuz bir şekilde hapse atıldığı” en az 46 vakayı soruşturmaya çağırdı.

Öğrencilere destek veren Mitra, gözaltıların NYPD, üst düzey yetkililer ve medya tarafından protestoların ‘dış güçler’ tarafından organize edildiği yönündeki yanlış tasvirden kaynaklandığını söyledi.

New York Belediye Başkanı Eric Adams, sosyal medyada emekli bir öğretmen ve büyükanne olduğu ortaya çıkan “dışarıdan gelen bir kışkırtıcının” günler öncesine ait bir fotoğrafını gördükten sonra polis saldırılarını onayladığını söylemişti.

Rashid Khalidi’den Columbia Üniversitesi yönetimine ‘antisemitizm’ mektubu

Öğrencilerin Hamilton Hall’u işgal etmesinin ardından Columbia Üniversitesi binayı 30 Nisan gece yarısı kapattı ve bir daha açmadı. Mitra, “Yani o binada bulunan herkes izinsiz girmiş sayılıyor. Üniversiteye göre o binadaki herkes dışarıdan gelen bir kışkırtıcıydı,” dedi.

Baskın sırasında NYPD, insanların saldırıları belgelemesini engellemek için sağlık görevlileri, yasal gözlemciler ve gazeteciler için kampüse erişimi kısıtladı.

Mitra, “Hiç kimse yasal gözlemciler, sağlık personeli ve diğer medya mensupları olmadan gözaltına alınmayı hak etmez ama öyle oldu,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Milei BBC’ye konuştu, kemer sıkmayı savundu

Yayınlanma

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, radikal kemer sıkma önlemlerinin bedelini sıradan Arjantinlilerin ödemediğini ileri sürdü.

Kamu harcamalarını kısma arzusunu sembolize etmek üzere seçim kampanyasını elektrikli testereyle yürüten Milei, BBC’ye verdiği mülakatta yaptığı büyük kesintilerin bedelini halkın değil ‘siyasi sınıfın’ ödediğinde ısrar etti.

Aralık ayında göreve başladığında yükselen enflasyon şimdi düşmeye başladı, fakat yıllık bazda dünyanın en yüksek enflasyonu olmaya devam ediyor.

Başkanı eleştirenler, kemer sıkma programının bedelini milyonlarca Arjantinlinin ödediğini savunuyor.

Yemin etmesinden bu yana geçen beş ay içinde kamu sektöründeki istihdamı, enerji ve ulaşım sübvansiyonlarını ve para biriminin değerini düşüren Milei, Kongre’de çoğunluk olmamasına rağmen başkanlık emirleri ile iş görme tehdidini de savuruyordu.

BBC muhabiri, röportaj için başkanlık ofisinde buluştuklarını ve odada Rolling Stones’un bir fotoğrafının, masanın üzerinde kendi büstünün, elektrikli testereli bir oyuncak maketin ve üzerinde kendi fotoğrafı olan bir su şişesinin bulunduğunu aktardı ve “Ekibi, bunların hayranlarından gelen hediyeler olduğunu söyledi,” dedi.

Öte yandan Milei, Arjantin’in en büyük ticaret ortaklarından biri olan ve başkanlık kampanyası sırasında “katil” olarak nitelendirdiği Çin’e yönelik geçmişteki eleştirilerini tekrarlamayı reddetti.

Kesintilerin %90’ının ‘siyasi sınıfa’ ait olduğunu ve sadece %10’unun hükümetin emeklilik harcamalarında kesintiye gitmesiyle sağlandığını iddia ederek, yükün en ağır kısmının ‘siyaset kurumu’ tarafından üstlenildiği konusunda ısrar etti.

BBC’ye göre bağımsız analistler emeklilik harcamalarında reel olarak %30-40 oranında kesinti yapıldığını ve bunun hükümetin en büyük harcama kesintilerinden biri olduğunu söylüyor.

Başkan Milei, yönetiminin 2008’den bu yana ilk kez harcamaları vergi gelirlerinin altına düşürmeyi başarmış olduğunu söyledi. Kendisine zor durumda olan bir Arjantinli emeklinin sözleri aktarılıp ne diyeceği sorulduğunda ise, “Bir bireyin durumuna bakarak makroekonomik bir değerlendirme yapamazsınız,” cevabını verdi.

İnsanların “seri yalancılar” olarak nitelendirdiği “çürümüş” kitle iletişim araçları ve gazeteciler tarafından yayılan bilgilerden etkilendiğini savunan Arjantinli lider, göreve geldiğinden bu yana iki katına çıkan süt fiyatı gibi raflardaki fiyatlara işaret edildiğinde, “Tek bir malın fiyatına dayanarak ekonomi yapamazsınız,” dedi.

Politikalarını savunarak, “Sihir yoktur, gerçek hayatın zamana ihtiyacı vardır,” diyen Milei, alternatifin önceki yönetim gibi ‘para basmaya devam ederek enflasyon yaratarak en kırılgan kesimi etkilemek’ olduğunu savundu.

Milei, ekonomik programının, örneğin çocuklu işsizlere gıda satın almaları için verilen destek gibi bazı sosyal yardımları artırarak, en kırılgan durumda olanlara yardımcı olduğunda ısrar etti ve ekonomik göstergelerin “iyileşmekte” olduğunu ve “geçen ay maaşların enflasyonu geçtiğini” söyledi.

İhtiyatlı Falkland/Malvinas açıklamaları

Arjantin’in ‘liberteryen’ lideri, Birleşik Krallık ile savaşa kadar giden ihtilafın konusu olan Falkland/Malvinas adaları hakkında ihtiyatlı bir tutum takınmayı tercih etti.

BBC, Falkland Adaları’nın şu anda “İngiltere’nin elinde” olduğunu kabul ettiğini söyleyen başkanın kullandığı dilin, adaların Arjantin’e ait olduğunu tarihsel olarak savunan geçmiş liderlerden farklı olduğuna işaret etti.

Başkan Milei, Malvinas’ın egemenliğini Birleşik Krallık’tan almaya çalışmanın onlarca yıl alabileceğini kabul etti ve Arjantin’in “çatışma istemediğini” söyledi.

Siyasetçi, diplomatik kanallar aracılığıyla adaları geri alma sözü verdi ancak “anlık bir çözüm olmadığını” kabul etti.

Nisan ayı başında Falkland/Malvinas Savaşı’nın 42. yıldönümünde adaların Arjantin’e bağlanması için bir “yol haritası” sözü vermiş ve

“Adaların egemenliğini talep ederek göğüslerini kabartan ama sonuç alamayan” politikacıları eleştirmişti.

Birleşik Krallık ve Arjantin, Arjantin’de Malvinas olarak bilinen Britanya denizaşırı toprakları için 1982 yılında savaşa girmişti. Savaş 255 İngiliz askerinin, üç ada sakininin ve 649 Arjantinli personelin hayatına mal oldu.

Fakat Başkan Milei, Falkland Savaşı sırasında Birleşik Krallık başbakanı olan Margaret Thatcher’ı övdü.

Başkanlık sarayındaki ofisinde konuşan Milei’nin masasında Margaret Thatcher’a ait bazı hatıra eşyaları bulunuyordu.

Thatcher savaş sırasında Arjantin donanmasına ait General Belgrano kruvazörünün torpillenmesi emrini vermiş ve gemide bulunan 323 kişinin ölümüne neden olmuştu.

Başkan Milei, Thatcher’a hâlâ hayranlık duyup duymadığı sorulduğunda, “Birini milliyeti ya da ırkı nedeniyle eleştirmek entelektüel açıdan çok tehlikeli. Margaret Thatcher’ın pek çok konuşmasını dinledim. Çok zekiydi. Öyleyse sorun nedir?” dedi.

Liz Truss’ı tanımadı

Mülakatın bir noktasında, eski Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss’ın, kendisi için ‘favori Muhafazakâr liderim’ demesi sorulan Milei, İngiliz lideri tanımadığını belli etti.

“Kim?” diye cevap veren Milei, muhabirin açıklama yapması üzerine, “Fikir beyan edecek unsurlara sahip değilim, fakat Birleşik Krallık’ta muhafazakâr olarak tanımlanan şeyle biz liberteryenlerin pek çok ortak noktası var,” dedi.

Milei’nin ekonomi politikaları, The Telegraph gibi bazı muhafazakâr yayınlarda övülürken, kimileri Birleşik Krallık’ın en kısa süre Başbakanlık görevinde kalan siyasetçisi Liz Truss’ın ‘piyasa dostu’ hamlelerini Milei’nin programı ile karşılaştırıyor.

Liz Truss’un ekonomik programı, büyük oranda İngiliz düşünce kuruluşu Institute of Economic Affairs (IEA) tarafından oluşturulmuştu. Milei’nin platformunun da IEA’in ekonomik fikirlerinden hayli etkilendiği düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Cumhuriyetçi ve Demokrat Kongre üyeleri Filistin protestolarına karşı FBI’ı göreve çağırdı

Yayınlanma

Kendisini ‘merkezi’ olarak tanımlayan siyasi grup No Labels’ın ev sahipliğinde düzenlenen bir toplantıda, aralarında çeşitli üniversitelerin mütevelli heyetlerinin de bulunduğu 300’e yakın katılımcıyla birlikte, New Jersey’in Demokrat Temsilcisi Josh Gottheimer ile New York’un Cumhuriyetçi Temsilcisi Mike Lawler, Kongre’nin öğrenci protestocuların daha fazla bastırılmasına nasıl yardımcı olabileceği ve FBI’ın nasıl daha fazla müdahil olabileceği hakkında konuştu. 

The Intercept’te yer alan habere göre No Labels çarşamba günkü etkinliği, son iki haftada 150’den fazla kampüse yayılan Gazze’deki savaşa karşı öğrenci protestolarına karşı çıkan ‘partilerinin önde gelen sesleri’ ile ‘özel bir Zoom toplantısı’ olarak tanıttı.

The Intercept’in elde ettiği toplantı kaydına göre, iki temsilci de protestoları şiddetle bastırmak için polisi göreve çağıran üniversitelerin tepkilerini övdü ve Kongre’nin öğrenci hareketlerini araştırmak için daha fazlasını yapacağına söz verdi.

Filistin yanlısı eylemlere ‘kötü niyetli dış aktörler’ suçlaması

Kongre üyeleri ve üniversite mütevelli heyeti üyeleri defalarca üniversite kampüslerindeki Filistin yanlısı çadır kamplarını ‘kötü niyetli dış aktörlerin’ finanse ve organize ettiğini iddia etti.

Gottheimer, kampüs protestoları konusunda Federal Soruşturma Bürosu (FBI) yetkilileriyle temas halinde olduğunu söyledi. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesinde yer alan Gottheimer, “FBI ile yaptığım görüşmelere dayanarak –komite sorumluluklarım nedeniyle daha fazla ayrıntıya giremeyeceğim– ama şunu söyleyebilirim ki insanların bunun bir sorun olduğunun farkında olduğunu düşünüyorum,” dedi. 

Yerel FBI saha ofisleri adına konuşamayacağını ama ‘herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini’ ekleyen Temsilci, “Parayı takip etmenin anahtar olduğuna inanıyorum. Parayı takip etmeliyiz. Bu üniversitelerin birçoğu paranın nereden geldiği konusunda hiç de şeffaf değiller,” dedi.

New York Üniversitesi Onursal Başkanından polise övgü

Tartışmanın en önemli konuları arasında FBI’ın Amerikan üniversite kampüslerinin soruşturulmasına daha fazla müdahil olması ve savaş karşıtı protestoların ‘dışarıdan kışkırtıcılar’ tarafından körüklenmesinden duyulan korku yer aldı.

Bu hafta kampüsünde onlarca öğrencinin polis tarafından gözaltına alınmasını memnuniyetle karşılayan New York Üniversitesi Onursal Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bill Berkley, New York merkezli bir Filistin dayanışma grubunun şehirdeki protesto çabalarına öncülük ettiğini iddia etti ve federallerin soruşturma başlatmasını önerdi.

Berkley, grubun insanları Columbia’daki kampa yönlendirdiğini gösteren ‘mesajları deşifre ettiklerini’ iddia etti. Ayrıca kampüs protestolarındaki çadırların birçoğunun aynı olması nedeniyle gösterilerin dışarıdan düzenlendiğini öne sürdü.

New York Belediye Başkanı Eric Adams da dahil olmak üzere protestoyu eleştiren pek çok önde gelen isim bu iddiayı tekrarlamıştı. Oysa çadırlar Five Below’da 15 dolara, Amazon ve Walmart’ta ise yaklaşık 30 dolara satılıyor.

Berkley daha sonra FBI’ın gösterilere karşı neden henüz harekete geçmediğini sordu ve “Bu arada, FBI ve terörist izleme grupları bunu biliyor; neden federal hükümet tarafından herhangi bir eylem görmedik?” dedi.

Cumhuriyetçiler üniversite fonlarının peşinde

Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri bu hafta kampüs protestoları düzenleyen üniversitelere sağlanan federal fonları soruşturacaklarını açıklamışlardı. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, altı kongre komitesinin başkanlarıyla birlikte salı günü planlarını açıklamıştı.

Gottheimer ve Lawler, Gazze’ye yönelik acımasız işgal saldırısı sırasında İsrail’i savunmak için yoğun çaba gösteren Kongre üyelerinin başında geliyor.

Bu isimler, İsrail’e yönelik eleştirileri susturmak ve İsrail’i ABD’den aldığı milyarlarca doları uluslararası hukuku ihlal ederek kullandığı için sorumlu tutulmaktan korumak amacıyla ‘partiler üstü’ çabalara öncülük ettiler.

ABD’de bilinen bir yafta: Dışarıdan gelen kışkırtıcılar

The Nation’da yazan Dave Zirin, ‘dışarıdan gelen kışkırtıcılar’ temasının Amerikan siyasetinde 1940’ların sonundan bu yana kullanıldığına işaret ediyor.

Siyahların özgürlük mücadelesinin karalanması için, ilk olarak antikomünist John Birch Society ve Jim Crow yandaşları tarafından sivil haklar aktivistlerine karşı söyleniyordu.

Yazara göre argümanları şuydu: “Güney’deki Siyahlar, bir grup Kuzeyli, radikal, vurguncu komünist gelip onlara dünyada yanlış giden bir şeyler olduğunu söyleyene kadar beyazların üstünlüğünden fazlasıyla memnundular.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English