Bizi Takip Edin

AMERİKA

Boeing işçileri grev kararı aldı: Uçak teslimatları tehlikede

Yayınlanma

ABD’li uçak üreticisi Boeing’in alt kademe makinistleri, sendika liderleri tarafından müzakere edilen anlaşmayı reddederek grev kararı aldı. Şirkette 16 yıldır ilk kez gerçekleşen grev, Amerika’nın en büyük imalat devlerinden ve en büyük ihracatçılarından birinin ticari uçak üretimini fiilen durduracak ve ABD ekonomisine potansiyel bir darbe vuracak.

Washington eyaletindeki yaklaşık 33.000 Boeing işçisini temsil eden Uluslararası Makinistler ve Havacılık İşçileri Birliği (IAM) 751. Bölge liderleri pazar günü şirketle geçici bir anlaşmaya vardıklarını duyurdular.

Sendikanın pek çok üyesi sosyal medyada öfkelerini dile getirerek anlaşmayı eleştirdi ve sendika liderlerini çok aza razı olmakla suçladı.

Sendika üyelerinin sözleşmeleri perşembe gecesi yarısı sona erdi. İşçilerin neredeyse yüzde 95’i pazar günü pazarlık ekibi tarafından onaylanan anlaşmayı reddetmek için oy kullandı ve yüzde 96’sı grevi tetiklemek için gereken üçte iki çoğunluğu kolayca aşarak grev yönünde oy kullandı.

Grev, Boeing’in uçak teslim etme kabiliyetini sınırlayacak ve yılın ilk yarısında 8.3 milyar dolarlık bir çıkış bildirmesinin ardından nakit akışını yavaşlatacak. Şirketin kredi notu çöp seviyesinin bir kademe üzerinde ve not indiriminden kaçınması teslimatlardan nakit yaratabilmesine bağlı.

S&P Global Ratings analisti Ben Tsocanos Financial Times’ verdiği demeçte, “uzun bir grev şirketin toparlanmasını geciktirir ve not üzerinde baskı yaratır” dedi.

ABD Başkanlık seçimlerini de etkileyebilir

ABD’nin ulusal şampiyonu ve kilit savunma müteahhidindeki endüstriyel eylemin kasım ayındaki başkanlık seçimleri üzerinde de etkileri olabilir. Adaylar Kamala Harris ve Donald Trump sendika seçmenlerine hitap etmeye çalışıyor ve Washington salıncak eyalet olmasa da, örgütlü emek Michigan ve Pennsylvania gibi eyaletlerde önemli bir seçmen kitlesi.

Anlaşma, yüzde 25’lik bir ücret artışı, güvenlik konularında daha fazla girdi ve kritik olarak, önümüzdeki dört yıl içinde piyasaya sürülmesi halinde yeni bir ticari jet uçağının Washington’da inşa edileceğinin garantisini içeriyordu. Bu taahhüt, Boeing’in Güney Carolina’daki sendikasız fabrikasında yirmi yıldır sürdürdüğü işleri genişletmesinin ardından Puget Sound bölgesindeki istihdamı korumak için gerekli görülüyordu.

Yüzde 25’lik artış, Detroit’in Üç Büyük otomobil üreticisinde çalışan işçilerin geçen sonbaharda greve gitmelerinin ardından elde ettikleri kazanımlarla aynı doğrultuda.

Ancak son sekiz yıldır makinistlerin ücret artışları yüzde 4 ile sınırlandırılmış ve enflasyon satın alma güçlerini erozyona uğratmıştı. Zam, işçilerin emekli maaşlarını ortadan kaldıran ve Boeing’in sendikanın taviz vermemesi halinde işi bölgeden uzaklaştıracağını söylediği aynı 2014 müzakeresinden kaynaklandı.

751. Bölge’nin üyeleri, sendikanın Kuzey Amerika yönetiminin birçok muhalifin şehir dışında olduğu bir tatil dönemine denk getirdiği bu anlaşmayı yüzde 51’e karşı yüzde 49 oyla onayladı.

Bu, pazarlık sendika üyeleri için bir darbe oldu. Boeing’in makinistleri 1948’den bu yana yedi kez greve gitti. Pazar günkü geçici anlaşmanın ardından sosyal medyada bazı üyeler bölgesel düzeydeki sendika liderlerini kendilerine ihanet etmekle suçladı.

Boeing’de 1995’teki 10 haftalık grevden bu yana en uzun grev olan 2008’deki 8 haftalık grev, şirkete günde yaklaşık 100 milyon dolara mal olmuştu.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English