Bizi Takip Edin

ASYA

Celladına aşık olmak: Japon Liberal Demokrat Parti

Yayınlanma

Hiroşima, nükleer savaş korkularının arttığı bir dönemde atom bombasının atılmasının 79. yıl dönümünü andı. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) acımasızca attığı “Little Boy” adlı nükleer başlığa sahip bomba ile 6 Ağustos 1945’te yaklaşık 150.000 kişi öldü.

Japonya ve tüm dünya için bir felaket günü olarak anılan bu acı günde, Japonya Başbakanı Fumio Kishida ise katilin adını anmaktan geri durdu. Kishida, konuşmasında Rusya’dan gelen nükleer tehditlerin, nükleer silahsızlanma konusunda “giderek daha da ciddi” bir ortam yarattığını söyledi.

Liberal Demokrat Partili (LDP) Kishida bir başka açıklamasında ise, nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesine olan bağlılığını belirtirken, aynı zamanda Çin, Kuzey Kore ve Rusya’nın artan nükleer kapasitelerine yönelik endişeleri yatıştırmak ve bu kapasiteleri engellemek için ABD’nin nükleer şemsiye olarak bilinen genişletilmiş caydırıcılığına güvendiğini dile getirmişti.

Peki “katil” neden korunuyor?

LDP, Amerika’nın savaş sonrası Japonya işgalinin ardından ortaya çıkmış bir parti. Sol kanat partiler 1955’te tek bir Japonya Sosyalist Partisi’nde birleştikten sonra, Japon muhafazakârlar, Amerika CIA’sının da desteğiyle, iki ana muhafazakâr partisi olan Liberal Parti ve Japonya Demokratik Partisi’ni birleştirmeye karar verdiler. Yeni LDP üstünlüğü ele geçirdi ve Japonya’nın ekonomik büyüme mucizesine nezaret etti. Ayrıca, parti etkisinin güçlü olduğu kırsal bölgelere elverişli bir seçim sisteminden de faydalandı. Partinin büyük çadırı içindeki fraksiyonlar, rejim değişikliğinin içeriden gelmesiyle rekabet girdi. “1955 sistemi” olarak bilinen bu LDP hakimiyeti, 1993’te bir grup LDP’li güçlü isimlerin partiden ayrılıp muhalefet partileriyle alternatif bir koalisyon hükümeti kurmasıyla sona erdi. Bu asi koalisyon ertesi yıl dağıldı, ancak bu dağılmadan önce Japonya Demokratik Partisi’nin (DPJ) 2009’da LDP’ye karşı kazandığı zaferin gerçek anlamda parti içi rekabetin başlayacağı bir dönemin habercisi olduğu görülen ortaya çıkışına zemin hazırlayan bir seçim reformu geçirildi.

Yukarıda bahsedilen “1955 Sistemi”nin ana ismi olarak bilinen isim ise II. Dünya Savaşı’ndan sonra A Sınıfı savaş suçluları listesine giren ancak ABD hükümetinin onu suçlamayıp ve hatta yargılamayıp Japonya’yı Amerikan yanlısı bir yöne götürecek en iyi adam olarak seçtikleri Kishi Nobusuke idi. Kishi ailesi artık ABD desteği ile Japonya siyasetine yön veren bir isim olacaktı. Gelecek yıllarda Japonya siyasetine damga vuran Shinzo Abe ise öz dedesi olan Kishi’nin izinden giderek ABD ile güçlü bağlarını sürdürmüştü. Fakat, gelenekçi yapıdan kopamayan Japonya’da Abe, Anayasa’nın 9. Maddesinde belirtilen, “Adalet ve düzene dayalı bir uluslararası barışı samimiyetle arzulayan Japon halkı, ulusun egemen bir hakkı olarak savaştan ve uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için güç kullanma tehdidinden veya kullanımından daimî şekilde feragat etmektedir. Bu itibarla, hiçbir kara, deniz ve hava kuvveti veya herhangi diğer bir silahlı güç muhafaza edilemez. Devlete savaş hakkı tanınmaz” satırlarını değiştirmek isterken uğradığı suikasta sonucu yaşamını yitirdi.

1 Temmuz 1957 Nobusuke Kishi, iki torunu Hironobu Abe (Kızılderili kostümüyle) ve Shinzo Abe (kucağında)

Japonya’da ABD güdümlü siyaset pasifist savunma stratejisini değiştirmek ve anayasal destek ile saldırgan bir politika meşrulaştırılmak istenmişti. Tüm bu girişimlerin engellenmesi ardından gözler “Japon Derin Devlet” yapısının ABD güdümü aleyhine hareket ettiğinin bir işareti olarak yorumlanmıştı.

Shinzo Abe, Hint-Pasifik kavramının en güçlü savunucularından biriydi. Daha 2007’de Hindistan Parlamentosu’na yaptığı bir konuşmada “Hint Pasifik” önemini vurgularken coğrafyanın gelecekteki jeopolitik çıkışından bahsederek ABD, Avustralya ve Hindistan ile daha yakın dörtlü işbirliği için çaba sarf etmişti. Ağustos 2016’da Başbakan Abe, Kenya’daki TICAD VI’daki açılış konuşmasında “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” konseptini ilk kez dünya kamuoyuna deklare etmişti. Bu plan bölgede tamamen ABD ideallerinin çıkarına bir jeo-stratejik plan programı olarak yorumlanmıştır. Bu yorumu gerçekçi kılacak gelişme ise 2021 yılında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından açıklanacak “Özgür ve Açık Hint Pasifik Stratejisi” ile teyit edilmiştir. ABD, bu deklarasyonunda, “Özgür ve Açık bir Hint-Pasifik, bölge içinde ve dışında daha güçlü bağlantılar anlamına gelir; bu da ortak sorunlarımızı çözmek için bölgesel bir topluluk olarak birlikte çalışmamızı sağlar” ifadeleri ile bölgedeki ortak soruna işaret ediyordu.

Şüphesiz ABD’nin “ortak sorun” olarak adlandırdığı ve Japonya’nın bayrak taşıyıcısı olduğu bu ittifakın karşısındaki güç Çin Halk Cumhuriyeti olarak biliniyor. Yalnızca bölgede değil küresel anlamda güçlenen Çin, ABD hegemonyasını sarsacak bir güç olarak görülmekte. İşte bu noktada ABD bölgede kendi güdümünde olan hükümetler ile ortak politikalar izleyerek “Çin’i çevreleme” stratejisini devreye sokmaya çalışıyor.

Bugün, Fumio Kishida’nın katilin adını saklaması aslında partisinin bir geleneğini ve politikasını sürdürme stratejisidir. ABD’nin bölge devletleri üzerindeki derin işlevi atom bombasından daha korkutucu bir etkiyi bizlere göstermektedir.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English