Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’in yeni dış ilişkiler yasası ABD’nin hamlelerine önlem niteliğinde

Yayınlanma

Çin’in geçen hafta sonu ülkenin dış ilişkilerini düzenleyen yeni bir yasa çıkarma kararı, Pekin’in ABD tarafından dayatılan önlemlere yanıtı olarak yorumlandı.

Ülkenin en üst yasa koyucu organı tarafından 28 Haziran’da kabul edilen ve cumartesi günü yürürlüğe giren yeni yasa, Pekin’in uzun süredir devam eden diplomatik ilkelerini bir araya getiriyor ve yabancı ülkelerdeki “riskler ve zorluklarla daha etkin bir şekilde başa çıkmak” için “yasal araçları” zenginleştiriyor.

Analistler, kuruluşundan bu yana ülkedeki ilk kapsamlı dış ilişkiler yasası olma özelliğini taşıyan yeni yasayla, Çin’in liderliğinin düşünceleri ile diplomatların küresel sahnedeki eylemleri arasında tutarlılık sağlamayı amaçladığını düşünüyor. Ancak ne kadar aktif bir şekilde uygulanacağı ve ne kadar caydırıcı olacağı henüz belli değil.

Yeni yasa Global Times’ta şöyle nitelendirildi: “Çin’in dış ilişkilerinin yol gösterici ilkelerini, temel konumlarını ve kurumsal çerçevesini ortaya koyar ve Çin’in dış ilişkilerinin geliştirilmesi için genel bir düzenleme sağlar.”

China Daily gazetesi de, yasanın “Komünist Parti liderliğinin diplomasi ve dış politika anlayışının kapsamlı bir kanunlaştırması” olarak görülmesi gerektiğini yazdı.

Yeni yasa, Ulusal Halk Kongresi Daimi Komite Başkanı Zhao Leji tarafından ülkenin çıkarlarını korumak ve ülkenin “ulusal dirilişini” sağlamak için “büyük öneme” sahip olduğu gerekçesiyle selamlandı.

Tek taraflı yaptırımlara karşı hukuksal bir araç

Altı bölüm ve 45 maddeden oluşan kanun, dış politika aygıtında yetki ve sorumluluk paylaşımı ile dış ilişkilerin geliştirilmesine yönelik hedefler, görevler, sistemler ve güvencelere ilişkin hükümler içeriyor.

Analistler tarafından dış ilişkilerin tüm yönlerini kapsayan bir tür “şemsiye mevzuat” olarak tanımlanan yeni yasa, Pekin’in saldırmazlık ve diğer ülkelerin iç işlerine karışmama gibi mevcut diplomatik duruşlarını hegemonyaya karşı muhalefetini pekiştiriyor.

Yeni mevzuat aynı zamanda Xi Jinping’in Küresel Güvenlik Girişimi, Küresel Kalkınma Girişimi ve Küresel Medeniyet Girişimi de dahil olmak üzere bazı dış diplomasi girişimlerini de yasalaştırıyor ve “müdahale etmeme” kavramını öne çıkarıyor.

Çinli uzmanlara göre, yasa, uluslararası arenada artan çalkantı ve değişime yanıt olarak geldi. Pekin’in, “tek taraflı yaptırımlara ve Batı’nın uzun vadeli yargı yetkisine” karşı çıkmak için hukuku bir araç olarak kullanmasının “zorunlu” olduğu belirtildi.

Üst düzey Çinli diplomat Wang Yi de, yasanın Çin’in ulusal egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını korumak için “acil bir ihtiyacı” karşıladığını söyledi.

Karşı önlemler alma hakkı

Yasayla ilgili tartışmalar ise, Çin’in, uluslararası hukuk ve normları ihlal eden ve ülkenin “egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını tehlikeye atan” eylemlerle ilgili “karşı önlemler ve kısıtlayıcı önlemleri alma” hakkı olduğu kaydedilen 33. madde üzerinde odaklandı.

Bu bölüm, Çin’i son yıllarda önemli teknoloji ihracatı konusunda katı önlemlerle baskılamaya çalışan ve savunma bakanına yaptırımlar uygulayan ABD’ye yanıt olarak yorumlandı.

Bununla birlikte, ABD’ye yanıt olarak önlemlerin uygulanması için herhangi bir yeni mekanizmadan söz edilmemesi, yasanın etkinliği hususunu belirsiz kılıyor.

Xi Jinping’in ve ÇKP’nin liderliği pekiştiriliyor

Yasa aynı zamanda ilk kez iktidardaki Komünist Partinin ülkenin dış politikasından sorumlu olduğunu açık bir şekilde yazılı hale getiriyor ve bu tür kararların dış ilişkilere odaklanan parti komitesi tarafından alınması gerektiğini belirtiyor.

Uzmanlar, bu ayrıntının, partinin ve Xi’nin iktidar üzerindeki gücünün net bir şekilde arttığına işaret ettiğini söylüyor.

Üst düzey diplomat Wang, “Yasa, Komünist Parti Merkez Komitesinin dış ilişkiler üzerindeki merkezi ve birleşik liderliğini güçlendirmek için önemli bir önlemdir” ifadelerini kullanmıştı.

Yasa ayrıca, Çin diplomasisinin Çin anayasasına uygun olarak ve Xi’nin siyasi ideolojisinin rehberliğinde (Yeni bir çağ için Çin’e özgü sosyalizm üzerine Xi Jinping düşüncesi) yürütülmesini şart koşuyor. Ayrıca, Çin’in imzaladığı veya katıldığı anlaşmaların anayasaya aykırı olmamasını zorunlu kılarak partinin gücünü daha da pekiştiriyor.

Ulusal güvenlik tehdidi tartışması

Yasayla ilgili tartışma yaratan diğer bir bölüm de Çin’deki yabancı uyrukluların ve kuruluşların ülkenin “ulusal güvenliğini tehlikeye atmaması, sosyal ve kamu çıkarlarını baltalamaması veya sosyal ve kamu düzenini bozmaması” yönündeki gereklilik. Batılı uzmanlar, bu bölümün muğlak olduğunu savunarak, firmaları neyin ulusal güvenlik tehdidi oluşturacağını belirleyemeyecek durumda bıraktığını söylüyor.

Yine de yasa, Pekin yatırımcılara ülkenin hala dış ticarete açık olduğu konusunda güvence vermeye çalışırken, Çin’in gelen yabancı yatırımı koruyan ve uluslararası ekonomik işbirliğini teşvik eden “yüksek standartlı bir açılıma” bağlı kalacağını vurguluyor.

Pekin, son birkaç yılda, Çin’in gelişimini bastırma çabaları olarak gördüğü denizaşırı yaptırımlara yanıt olarak, 2020’deki “güvenilmez varlık listesi” ve 2021’deki Yabancı Yaptırımlara Karşı Yasa da dahil olmak üzere bir dizi düzenleme çıkardı. 2016’da patlak veren ABD-Çin ticaret savaşı ve özellikle geçen yıldan itibaren ABD’nin yüksek teknolojili ürünlere yönelik katı ihracat kısıtlamalarına da yanıt vermeye başladı.

Pekin, ABD’li savunma şirketleri Lockheed Martin ve Raytheon’a şubat ayında, Tayvan’a silah satışları nedeniyle yaptırım uygulamıştı. Mayıs ayında, Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük çip üreticisi Micron Technology, ABD’nin teknoloji ihracatına yönelik kısıtlamalara bir yanıt olarak, Çin’deki önemli altyapı projelerinden men edildi. Pazartesi günü Çin, elektronik ve yarı iletken üretimi için kritik olan iki metal olan germanyum ve galyumun ihracatına kısıtlamalar getirdi.

Casuslukla mücadele yasası

Dış İlişkiler Yasası’nın yanı sıra, yeni revize edilmiş bir casuslukla mücadele yasası da cumartesi günü yürürlüğe girdi. Bu yasada yapılan değişikliklerle, ulusal güvenlikle ilgili herhangi bir bilginin aktarılması yasaklanırken, nelerin casusluk olarak sayılacağının kapsamı da önemli ölçüde genişletiliyor.

Batılı uzmanlar, normal ticari faaliyetler olarak kabul edilebilecek şeylerin de bu yasaya dahil edilebileceği ve “keyfi” cezalandırılmalara başvurulabileceği gerekçesiyle yasayı eleştirirken, Washington yönetimi de ülkedeki Amerikan ve diğer yabancı şirketlerin düzenli ticari faaliyetleri nedeniyle Çinli yetkililerden ceza alabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Global Times’ta yeni yasalarla ilgili yayınlanan bir analizde ise, “Herkesle dost olmayı umuyoruz ama Çin’in çıkarlarına zarar veren eylemlere müsamaha göstermeyeceğiz” ifadeleri kullanılarak, karşı önlemlere ve ülkeyi güçlendirmeye vurgu yapılıyor.

ASYA

IBM Ar-Ge’sini Çin dışına taşıma kararı aldı

Yayınlanma

IBM, diğer Amerikan gruplarını takip ederek Çin’deki bazı operasyonlarını kapatmaya karar verdi.

Forbes’ta yer alan habere göre şirket yönetimi, ağustos ayının son günlerinde firmanın Çin merkezli çalışanlarıyla sanal bir toplantı yaparak kararını duyurdu.

Bu kapsamda şirket, Çin’deki Ar-Ge faaliyetlerini sınırlandıracak. Firma bu açığı kapatmak için Hindistan’daki araştırmacı ve mühendisleri bünyesine katmayı planlıyor.

Öte yandan kaç Çinli çalışanın firmayla birlikte hareket etmek için davet aldığı tam olarak belli değil.

25 yıl kadar önce IBM, Ar-Ge çalışmalarının bir kısmını Çin’de gerçekleştirdiğinde, bu ülkeyi önemli bir büyüme pazarı olarak görüyordu.

IBM bir süre Çin’in en büyük telekomünikasyon taşıyıcılarından biri oldu ve müşterileri arasında büyük Çin bankaları ve enerji şirketleri yer aldı.

Fakat son zamanlarda bu iş de düşüşe geçti. Şirketin gelirleri iki yıldır düşüyor.

Duyuru yapılırken IBM’in yönetim ekibi gelir düşüşlerinden hiç bahsetmedi ve bu hamleyi tamamen “müşteri hizmetlerini iyileştirmeye yönelik bir konsolidasyon” olarak açıkladı.

Forbes’a göre bunda doğruluk payı var, fakat Çin’den ayrılan diğer Amerikan firmalarının yorumları ışığında muhtemelen başka nedenler de mevcut.

Çin’deki personel maliyetlerinin Hindistan ve Asya’daki diğer ülkelere kıyasla daha hızlı arttığı doğru. Ayrıca, Çin’deki rekabet son yıllarda IBM’in pazar payını elinden aldı. Bunun nedeni kısmen bu rekabetin teknolojik açıdan çok daha sofistike hale gelmesi, fakat muhtemelen daha çok Pekin’in “Amerika’yı sil” kampanyası kapsamında devlet kurumlarına ve devlete ait firmalara yabancılara ait ekipmanları yerli ürünlerle değiştirmelerini emretmesi.

Ülkede faaliyet gösteren tüm yabancı firmaların Çin’deki operasyonlarına daha fazla hükümet müdahalesi var ve buna bağlı olarak iş yapmanın maliyeti de arttı.

Çin tarafında bu engeller ortaya çıkarken, Washington da özellikle yapay zeka gibi stratejik alanlarda Çin’de iş yapan Amerikan firmalarına yönelik incelemelerini artırdı.

Bu hamleyle IBM, Çin’deki operasyonlarının bir kısmını ya da tamamını kapatan ve genellikle Asya’da başka bir yere taşıyan diğer ABD’li şirketler arasında katıldı.

Bunlar arasında Black & Decker, Nike, Hasbro, L.G. Electronics ve Sharp gibi tanınmış isimler yer alıyor.

Daha önemlisi ise Apple, Dell, Hewlett Packard, Intel, Google, Oracle ve Quanta Computer gibi Çin’deki operasyonlarını küçülten önde gelen teknoloji firmalarının sayısı. 

Toplamda yaklaşık 30 Amerikan şirketi Çin’den tamamen ya da kısmen uzaklaştı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin ve Rusya Japon Denizi ve Okhotsk’ta ortak tatbikat yapacak

Yayınlanma

Çin Milli Savunma Bakanlığı pazartesi günü yaptığı açıklamada, Çin ve Rusya ordularının bu ay Japon Denizi ve Okhotsk Denizi çevresinde ortak deniz ve hava tatbikatları yapacağını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada amacın “Çin ve Rus orduları arasındaki stratejik işbirliğini derinleştirmek ve güvenlik tehditleriyle ortaklaşa başa çıkma kabiliyetlerini güçlendirmek” olduğu belirtildi.

Rus ordusu Çin’in “North Joint-2024” askeri tatbikatına deniz ve hava birlikleri gönderecek. Bakanlık ayrıca her iki donanmanın Pasifik Okyanusu’nda ortak devriyeler gerçekleştireceğini ve Çin ordusunun Rusya’nın stratejik tatbikatlarına katılacağını duyurdu.

Çin ve Rus orduları Japon Denizi’nde bir dizi ortak tatbikat ve ortak bombardıman uçuşları gerçekleştirdi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin mayıs ayında Pekin’de bir araya gelerek ortak askeri tatbikat ve devriyeleri genişletme konusunda mutabık kalmışlardı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Pakistan, IMF ile 7 milyar dolarlık kurtarma anlaşmasını sonuçlandırmakta zorlanıyor

Yayınlanma

Gözlemciler, Pakistan’ın Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 7 milyar dolarlık bir kurtarma anlaşmasını sonuçlandırmakta zorlandığını, zira anlaşmanın temel ayrıntılarda yetersiz kaldığını söyledi.

İslamabad, temmuz ayının ikinci haftasında Washington merkezli fon ile personel düzeyinde bir kredi anlaşması imzaladı. Anlaşmaların IMF icra kurulundan resmi onay alması gerekiyor ancak anlaşma kurulun cuma günü yapacağı bir sonraki toplantının gündeminde yer almıyor.

Pakistan Maliye Bakanı Muhammad Aurangzeb önce anlaşmanın ağustos ayında sonuçlandırılacağını söyledi, ardından eylül dedi. Konuyla ilgili son yorumlarında ise anlaşmanın “ileri aşamalarda” olduğunu söyledi.

Pakistan geçen yıl IMF ile 3 milyar dolarlık bir kredi anlaşması imzalamış ve bu anlaşma sadece iki hafta sonra yönetim kurulunun onayını almıştı – son altmış yılda sürekli kriz yaşayan ülkenin aldığı iki düzine kurtarma paketinden biri.

Son anlaşmanın belirgin bir şekilde gecikmesi sallantıdaki ekonomiyi ayakta tutmak için İslamabad tarafından ‘çok önemli’ görülen anlaşmanın geleceğine ilişkin korkuları körükledi.

Müzakerelere doğrudan dahil olan Khyber Pakhtunkhwa eyaletinin üst düzey mali danışmanı Muzzammil Aslam, Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada “Yönetim kurulunun gecikmesi anlaşılır gibi değil” dedi.

IMF, Nikkei Asia tarafından krediyle ilgili olarak gönderilen yazılı sorulara yanıt vermedi.

Geçmiş IMF kredi görüşmelerinde yer alan eski bir hükümet yetkilisi, uluslararası borç verenin bu kez imzalamadan önce daha sıkı koşullar talep edebileceği uyarısında bulundu.

Nikkei’ye isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan yetkili, “Personel düzeyinde anlaşma ile IMF’nin yönetim kurulu onayı arasındaki fark ne kadar büyük olursa, Pakistan’ın krediyi alabilmek için o kadar sıkı koşulları yerine getirmesi gerekecek” dedi ve ekledi: “Bu gecikme Pakistan’ın zaten çalkantılı olan ekonomisinin performansına kaçınılmaz olarak zarar verecektir.”

Gözlemciler ve son müzakerelerde yer alan bir yetkili, henüz aşılamayan birçok engele işaret ederken, bunların en büyüğünün 12 milyar dolarlık borcun çevrilememesi ve aralarında en büyük yatırımcı Çin’in de bulunduğu kreditör ülkelerden 2 milyar dolar daha kredi alınamaması olduğunu söyledi.

Son görüşmelere katılan bir yetkili, “2 milyar dolar ek kredi almak için mücadele ediyoruz, bu da anlaşmanın önündeki ana engel” dedi.

Temmuz ayında Pakistan, Çin’den enerji sektörüne olan 15 milyar dolarlık borcun geri ödeme tarihlerini ertelemesini istedi, ancak yetkili Pekin’den şu ana kadar bir yanıt gelmediğini söyledi.

Karaçi’deki Habib Üniversitesi’nde sosyal kalkınma ve politika alanında doçent olan Aqdas Afzal, “[Pakistan’ın] Çinli [enerji üreticilerini] borç geri ödemelerinde rahatlama sağlamaya ikna edememesi Pakistan için önemli bir zorluk olarak ortaya çıktı” dedi.

Pakistan ayrıca ihtiyaç duyduğu 2 milyar dolarlık ek kredi için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri hükümetlerine de başvurdu.

ABD merkezli St. Olaf College’da ekonomi profesörü olan Naafey Sardar, “Pakistan, yıllarca borç yenilemelerine bel bağladıktan sonra finansman kaynaklarını büyük ölçüde tükettiği için müttefik ülkelerden ek finansman taahhütleri almakta zorluklarla karşılaşıyor” dedi ve ekledi: “Dost ülkeler tarafından devam eden uzatmalar göz önüne alındığında, yeni kredi olasılığı pek mümkün görünmüyor.”

IMF Pakistan’dan sübvansiyonları kaldırmasını istedi. Ancak Pencap eyaleti bu yaz, bölge şiddetli bir sıcak hava dalgası altında kavrulurken yüksek elektrik faturaları nedeniyle oluşan tepkiyi yatıştırmak için elektrik tüketicilerine 160 milyon dolarlık bir sübvansiyon uyguladı.

Sardar, “Pencap hükümetinin elektrik sübvansiyonu planı IMF için kilit noktalardan biri gibi görünüyor” dedi.

Pakistan ayrıca temmuz ve ağustos ayları için gerekli olan 5.6 milyar dolarlık vergi tahsilatının yaklaşık 400 milyon dolar gerisinde kaldı. Bunun başlıca nedeni olarak perakendecilerin daha fazla vergi ödemeye direnmesi gösteriliyor.

İslamabad şimdi Basra Körfezi bölgesindeki ticari bankalardan daha yüksek faiz oranlarıyla borç almaya çalışıyor.

Son görüşmelere katılan bir yetkili Nikkei’ye yaptığı açıklamada, “Gerekli kredileri temin etmek için çok sayıda Körfez bankasıyla görüşmeler devam ediyor” dedi.

Yine de bazı uzmanlar, Pakistan’ın daha da sıkı koşulları kabul etmek zorunda kalmasına rağmen anlaşmanın onaylanmasının muhtemel olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English