Bizi Takip Edin

Amerika

Cumhuriyetçi Kongre üyesinden Grönland’ın adını değiştirme teklifi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’a sadık bir Cumhuriyetçi Kongre üyesi olan Earl “Buddy” Carter, ABD’nin Danimarka’ya bağlı Grönland’ı satın almasına ve adını Amerikan bayrağına atıfla değiştirmesine olanak tanıyan bir yasa tasarısı sundu.

Carter salı günü yaptığı açıklamada “Amerika geri döndü ve yakında Kırmızı, Beyaz ve Mavi Ülke’nin [Red, White, and Blueland] de eklenmesiyle her zamankinden daha büyük olacak. Grönland halkını, var olan en özgür ulusa katılmaları için gururla karşılayacağız,” dedi.

Grönland’ın İngilizcedeki adına (“Greenland” veya “Yeşil Ülke”) ve Amerikan bayrağındaki kırmızı, beyaz ve mavi renklere gönderme yapan yasa tasarısında, ABD Başkanına Grönland’ı Amerikan topraklarına katmak için müzakere yapma yetkisi de veriliyor.

Öte yandan sağcı Danimarka Halk Partisinden milletvekili Anders Vistisen, salı günü yaptığı açıklamada, yasama girişiminin Washington’un Danimarka ile ilişkilerine zarar vereceğini söyledi.

POLITICO’ya verdiği demeçte Vistisen, “ABD yönetimi dış politikasını oluştururken odada daha fazla yetişkine ihtiyaç olduğu açıktır. Eğer bu insanlar ne kadar saçma göründüklerini göremiyorlarsa, gerçeklikle bağları kopmuş demektir,” dedi.

Trump, maden zengini Kuzey Kutbu adasının Amerikan güvenliği için hayati önem taşıdığını iddia ederek Grönland’ı ele geçirmeye kafayı takmış durumda. Grönland’ı ele geçirmek için iktisadi baskı ya da askeri güç kullanabileceğini de ima etmesi Kopenhag ve diğer Avrupa başkentlerindeki endişeleri artırdı. 

Fakat Danimarka ve Grönland’daki siyasetçiler, 1953’ten beri Danimarka toprağı ve ondan önce de bir koloni olan adanın satılık olmadığını söyleyerek karşı çıkıyorlar.

Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubunun başkanı Vistisen, “Grönland satılık değil ve ABD’nin bu davranışıyla elde ettiği tek şey, Avrupa’daki en sadık ve güvenilir müttefiklerinden birini yabancılaştırmaktır. ABD böyle bir müttefikini kaybederek güçlenmez, sadece zayıflar ve dünya için daha önemsiz hale gelir,” diye konuştu.

PfE grubu, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından Avrupa’da da benzer siyasi eğilimlerin ana akım haline gelebileceğini savunurken, geçen hafta sonu Madrid’de “Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap” sloganı ile genel kurulunu toplayarak Atlantik ötesine selam göndermişti.

Carter’ın tasarısı ABD’nin Grönland’ı ele geçirmesini amaçlayan ilk tasarı değil. Geçtiğimiz ay da bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri Trump’ın Grönland’ı satın almak üzere Danimarka ile müzakerelere başlamasına olanak tanıyan “Grönland’ı Yeniden Büyük Yap Yasası”nın sponsorluğunu üstlenmişti.

ABD’de çoğu yasa tasarısı önce ilgili komiteye gider ve burada oylanmadan önce tartışılabilir ve muhtemelen değiştirilebilir. Anlamsız yasa tasarılarının görmezden gelinmesi de nadir değildir, bu da oylamaya geçmelerini engeller.

Amerika

Nvidia ABD’de yapay zeka çipleri üretmeye başlayacağını açıkladı

Yayınlanma

Dünyanın önde gelen yarı iletken şirketi Nvidia, dün yaptığı açıklamaya göre yapay zeka süper bilgisayarlarının bir kısmını ilk kez tamamen Amerikan topraklarında üretmeyi planlıyor.

Nvidia önümüzdeki dört yıl içinde ABD’de 500 milyar dolar değerinde yapay zeka cihazı üretmeyi, test etmeyi ve paketlemeyi hedefliyor. Kaliforniya merkezli çip devi, tasarımlarının üretimini genellikle ABD dışına yaptırıyor, fakat yabancı yarı iletkenlerle yapılan teknolojiye yönelik yeni bir gümrük vergisi yaklaştığı için bu sefer işler değişiyor.

Nvidia’ya göre:, Blackwell adlı mevcut nesil çiplerinin tamamen yerli üretimi Arizona’daki TSMC tesislerinde başladı. Wistron ve Foxconn üreticileri tarafından işletilen Teksas’taki tesislerde de üretim önümüzdeki yıl içinde “artacak.”

Beyaz Saray, Nvidia’nın hamlesini “Trump Etkisi’nin eyleme geçmesi” olarak nitelendirdi. Başkan Donald Trump kapsamlı gümrük vergileriyle “Amerikan imalat rönesansı” sağlamayı hedefliyor.

Fakat tüm teknoloji devleri bu hamleye yapabilecek mi, tartışmalı. Örneğin Apple şubat ayında ABD’ye 500 milyar dolarlık yatırım sözü verdi fakat Wedbush’un teknoloji araştırmaları küresel başkanı geçen hafta CNN’e verdiği demeçte, Apple’ın tedarik zincirinin onda birini ABD’ye kaydırmasının şirkete üç yıl içinde tahmini 30 milyar dolara mal olacağını söyledi ve ABD üretiminin tamamen yeniden şekillendirilmesini “bir masal” olarak nitelendirdi.

Trump’ın gümrük vergileri Asya tedarik zincirine sahip ABD’li şirketleri tehdit etmişti.

ABD şirketleri fabrika işçiliğini ucuza denizaşırı ülkelere taşırken, ABD’deki işgücü seri üretim becerisini kaybetti.

Hizmet sektörü (oteller, hastaneler, hukuk büroları vb.) geliştikçe ve robotlar montaj hatlarını otomatikleştirdikçe, 1970 yılında imalatta çalışan Amerikalı işçilerin oranı %25’ten fazla iken bugün %8’e düştü.

Fabrika işlerinin daha teknik hale geldiği de görülüyor. Apple CEO’su Tim Cook 2017’de Fortune’a verdiği demeçte, Çin’in Apple teknolojisini inşa etmek için gereken uzman takım mühendisleriyle “birden fazla futbol sahasını” doldurabileceğini, fakat ABD’nin bir odayı doldurmakta zorlanacağını söylemişti.

Öte yandan 1,3 milyon kişilik bir işçi sendikası olan Teamsters, gümrük vergilerini destekliyor. Sendikadan bir sözcü Newsweek’e yaptığı açıklamada, yerli imalat işleri konusunda “bir şeyler yapılması gerektiğini” söyledi.

Cato Enstitüsü/YouGov tarafından yapılan bir ankete göre, Amerikalı işçilerin %80’i ABD’nin daha fazla imalat işinden fayda sağlayacağı konusunda hemfikir, fakat neredeyse %75’i kişisel olarak bir fabrikada çalışmanın “daha iyi olacağı” konusunda hemfikir değil.

Okumaya Devam Et

Amerika

Goldman Sachs, Trump’tan bankacılık düzenlemelerini gevşetmesini bekliyor

Yayınlanma

CEO David Solomon, Goldman Sachs’ın pazartesi günü yaptığı toplantı sırasında ABD’li yetkililere, temel regülasyonları gevşetmelerini bekledikleri mesajını verdi.

Sermaye gereksinimlerindeki değişiklikleri tartışırken analistlere seslenen Solomon, “Bunun gerçekleşme şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Yönetimin finansal hizmetler sektörüne yönelik düzenlemeleri uygun bir şekilde kalibre etmeye odaklanmasını takdir ediyoruz,” dedi.

CEO, kendisinin ve bankanın “sermaye, kaldıraç, likidite ve denetim alanlarında önemli ilerlemeler görmeyi umduğunu” da sözlerine ekledi.

Bloomberg’e göre Solomon’un yorumları, Wall Street’in Başkan Donald Trump yönetiminde bir deregülasyon dönemine yönelik erken iyimserliğine bir geri dönüş niteliği taşıyor.

Goldman CEO’su Solomon, geçen ay yaptığı açıklamada Wall Street’in, Trump’ın gümrük vergileri ile ne yapmak istediğini “anladığını” söylemişti.

Solomon, bir ticaret savaşı korkusunun ABD ve küresel ekonomiler için “önemli riskler” yarattığını söyledi. Yine de şirketin, “yönetimin birçok ülkeyle müzakerelerin dikkate alınmasına olanak tanıyan daha kademeli bir politika süreci izlemeye yönelik son eylemlerinden cesaret aldığının” da altını çizdi.

Solomon’a ayrıca, bankaların temel sermaye oranlarına bir darbe almadan daha fazla devlet borcu satın almalarına olanak tanıyacak bir değişiklik olan ve tamamlayıcı kaldıraç oranı olarak bilinen uygulamadan Hazine tahvillerinin muaf tutulması da soruldu.

Solomon, “Bu konuda verdikleri mesajlara bakılırsa, bu konuda bir hareketlilik olacağına dair kesinlikle umutluyuz ya da iyimseriz,” dedi.

Banka ayrıca Fed’in en büyük kredi kuruluşları için yeni sermaye kuralları belirleme planını yeniden değiştirmesini bekliyor. Bu grup son yönetim döneminde yoğun bir lobi faaliyeti yürütmüş ve en büyük bankalar üzerindeki beklenen etkiyi yarı yarıya azaltacak revizyonlar önermişti.

Beyaz Saray, finans sektörüne hitap ediyormuş gibi görünmemeye de özen gösteriyor. Deneyimli bir hedge fon yöneticisi olan Hazine Bakanı Scott Bessent geçen hafta Amerikan Bankacılar Birliği’nde yaptığı konuşmada, “Son kırk yıldır, yani kariyerime Wall Street’te başladığımdan beri, Wall Street hiç olmadığı kadar zenginleşti. Artık sıra Main Street’te,” demişti.

Main Street, dükkan, mağaza veya perakende satışlardan oluşan reel sektörü anlatmak için kullanılan bir terim.

2022 yılı itibariyle en büyük 6 Amerikan bankasının son 10 yıldaki toplam kârı 1 trilyon doları bulmuştu. Wall Street 2024’ü de büyük kârlarla kapatmıştı.

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump, Dışişleri Bakanlığı bütçesini yarı yarıya azaltmayı düşünüyor

Yayınlanma

POLITICO tarafından ele geçirilen bir belgeye göre Trump yönetimi, hükümet harcamalarını önemli ölçüde kısma çabalarını sürdürürken Kongre’den Dışişleri Bakanlığı ve USAID bütçelerini neredeyse yarı yarıya azaltmasını istemeyi değerlendiriyor.

2026 mali yılı için yapılan teklifte Dışişleri Bakanlığı ve USAID’e 28,4 milyar dolar ayrılması öngörülürken, bu rakam 2025 mali yılı bütçesi için öngörülen 54,4 milyar dolardan çok daha düşük.

Bu rakam Beyaz Saray Bütçe ve Yönetim Ofisi (OMB) tarafından talep edilen kesintileri de içeriyor. Aynı zamanda USAID’in lağvedilmesini de hesaba katıyor; kalan programları ise Dışişleri Bakanlığına bağlanma sürecinde.

Teklif, “demokrasiyi teşvik eden, eğitim ve kültürel değişimleri destekleyen, çok uluslu kurumlara yardım eden, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele eden ve yurtdışındaki sağlık sorunlarıyla mücadele eden programlar” da dahil olmak üzere çok sayıda programı ortadan kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak.

Örneğin, National Endowment for Democracy (NED), East-West Center ve Asia Foundation’ın aldığı fonlar tamamen sıfırlanacak. Uluslararası Narkotik Kontrol ve Kanun Uygulama olarak bilinen ve 1 milyar dolardan fazla fona sahip olan bir program da fonsuz bırakılacak.

Konu hakkında bilgi sahibi iki ABD’li yetkiliye göre yönetim, diplomatik bütçeyi kısmaya yönelik bu kapsamlı çabaların bir parçası olarak dünya çapında otuz civarında ABD diplomatik noktasını kapatmayı düşünüyor.

Yetkililere göre bu kapsamda Güney Afrika ve Sahel’deki ABD büyükelçilikleri, Avrupa’daki konsolosluklar ve Okyanusya’daki bazı büyükelçilikler de yer alıyor.

Bütçe belgesinde ayrıca “Önce Amerika Fırsatlar Fonu” adı verilen yeni bir programa yaklaşık 2,1 milyar dolarlık fon tahsis edileceği belirtiliyor. Belgede bu programın neleri kapsayacağı detaylandırılmıyor.

Teklifin ne kadar ilerleyeceği belli değil. Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun, OMB’nin taleplerine rağmen, bazı programların korunması konusunda ısrarcı olması mümkündür. OMB sözcüsü Rachel Cauley, “Nihai bir finansman kararı alınmadı,” dedi.

Washington Post da pazartesi günü bazı kesintileri detaylandıran bir notu ayrıca haberleştirdi.

Kesintilerin tamamı Başkan Donald Trump’ın 2026 mali yılı için hazırladığı resmi bütçe teklifinde yer alsa bile, Kongre’nin Beyaz Saray’dan gelen bu tür teklifleri görmezden gelip kendi planını oluşturma gibi bir geçmişi de var.

Yine de teklif, Beyaz Saray’ın önceliklerine dair bir sinyal veriyor ki bu da her şeyden önce hükümetin büyüklüğünü ve harcamalarını küçültmek.

Yönetim, Demokrat Kongre üyelerinin Kongre’nin onayı olmadan bunu yapamayacağı yönündeki ısrarlarına rağmen USAID’in etkin bir şekilde lağvedilmesi de dahil olmak üzere, bu hedefin bir parçası olarak dış yardım harcamalarını önemli ölçüde azaltmak için erkenden harekete geçmişti.

Bütçe belgesi, Trump yönetiminin Kongre’den yaklaşık 20 milyar dolarlık kesintiyi de kabul etmesini isteyeceğini gösteriyor; yani bu, bakanlığın harcamamaya karar verdiği ve Hazine’ye iade edeceği para. Belge, yakında OMB’ye sunulacak olan Dışişleri Bakanlığının yeniden yapılanma planından farklı.

Önerilen diğer kesintiler arasında, teklifte yüzde 50’den fazla kesinti yapılarak 5 milyar doların altına indirilebileceği savunulan “küresel sağlık programları” başlıklı bir kategorideki harcamalar da yer alıyor.

Belgeye göre “kalkınma yardımı” olarak adlandırılan kategori yaklaşık 4 milyar dolardan sıfıra indirilecek. Göç ve mültecilerle ilgili fonlar da yarı yarıya azaltılarak 1,5 milyar dolara indirilecek ve sadece acil durumlarda kullanılacak.

“Uluslararası örgütlere katkılar” olarak adlandırılan ve muhtemelen BM kurumlarını da içeren bir kategori 1,5 milyar dolardan 169 milyon dolara düşürülecek. Uluslararası barışı koruma faaliyetlerine katkılar (BM barışı koruma faaliyetlerini de içerdiği anlaşılan bir kategori) 1,2 milyar dolardan sıfıra indirilecek.

Kongre tarafından denetlenen uluslararası ilişkiler bütçelerinin büyük bir kısmını Dışişleri Bakanlığı ve USAID için ayrılan fonlar oluşturuyor, fakat diğer kurumlarda da bazı ilgili programlar var. Bu diğer programlar için ne planlandığı açık değil.

Trump yönetimi, Pentagon’da da benzer kesintilere gideceğini açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English