Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Daniel felaketinin gölgesinde Libya’daki siyasi gelişmeler: Seçim mi Statüko mu

Yayınlanma

10 Eylül’de Libya’yı vuran Daniel Fırtınası’nın yol açtığı felaket dikkatleri siyaset sahnesinden bir süre uzaklaştırdı ancak ağustostan bu yana ilk bakışta birbiriyle bağlantısız gibi duran bir dizi gelişme statükonun bozulabileceğine işaret ediyor. Gelişmelerin merkezinde Trablus merkezli Devlet Yüksek Konseyi ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin başrolünde olduğu “yeni hükümet” planı var.

Aşağıda çevirisini okuyacağını analiz, son dönemde yaşanan siyasi gelişmelerin birbiri ile bağlantısı ve ne anlama geldiğini açıklarken statükonun değişmesi anlamına gelebilecek adımların arka planına mercek tutuyor. Analiz değişimler ışında Libya’yı neler beklediğini dört senaryoda ele alıyor:

***

Tek Manzara, Üç Değişken: Libya Çatışmasının Yeni Dinamikleri ve Rotası

Bilal Abdullah

Temel Çıkarımlar

  • Libya siyasi sahnesinin şu anda şekillenmekte olan gerçekler nedeniyle değişikliklere tanık olması bekleniyor.
  • Libya’daki çekişme muhtemelen hiçbir tarafın diğerine taviz vermediği ya da ülkenin her iki kesiminde de huzursuzluğa neden olmadığı mevcut güç dengesinin donmasına yol açacak.
  • Değişen manzara, Washington’un Rusya’nın Libya’daki askeri etkisine ilişkin beklenmedik değişimlerin içerdiği riskleri nasıl değerlendirdiğine ve Moskova’nın bu etkiyi kurumsallaştırma ve pekiştirme becerisine bağlı olacak.
  • Son yıllarda ülke çapında farklı bölgelerdeki protestolar Libya’nın en etkili siyasi ve askeri figürlerinden bazılarına karşı hızla ayaklanmalara dönüştü.

Ağustos 2023’te Libya siyasi ortamı, muhtemelen bazı özelliklerinde değişikliklere işaret eden üç gelişmeye tanık oldu. Birincisi, Libya hükümetini değiştirmek için yakılan uluslararası yeşil ışık; ikincisi, Libya Merkez Bankası’nın (CBL) yeniden birleştirilmesi; üçüncüsü Rusya’nın Libya’daki askeri varlığında yapılan değişiklikler.

Bu üç gelişme yüzeysel olarak birbirinden ayrı görünüyor. Ancak geçen haftalarda Libya’daki aktörlerin karşılıklı etkileşimlerini takip etmek, bu üç gelişmenin birbiriyle yakından ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu makale, birbiriyle bağlantılı üç gelişme ve ilgili olaylar hakkında önemli bilgileri analiz etmekte ve bu gelişmeler ışığında Libya siyasi manzarasında meydana gelebilecek değişiklikleri incelemektedir.

Üç Ana Gelişme

1) Yeni bir hükümet kurulması: Batı ve Birleşmiş Milletler, bazı Libyalı partilerin Trablus merkezli hükümetin Başbakanı Abdülhamid Dibeybe’yi devirme girişimlerini reddediyordu. Bu tutum son zamanlarda değişmeye başladı ve iki taraf yeni bir Libya hükümeti kurmaya açık görünüyor.

Birkaç gösterge bu yeni pozisyona işaret ediyor:

Birincisi, dönemin İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Caroline Hurndall’ın ağustos ayında bir sonraki seçimlerde fırsat eşitliğinin korunmasının önemine dair yaptığı ve adayları hükümet görevlerini bırakmaya çağıran açıklamaları. İkinci olarak, son aylarda BM Genel Sekreterinin Libya Özel Temsilcisi Abdoulaye Bathily, seçimlerden önce hükümet kurulmasına öncelik vermeyi reddetmekten, Dibeybe hükümetinin değişmesine giden yolu desteklemek karşılığında öncelikle seçim yasaları üzerinde nihai bir anlaşmaya varılması gerekliliğine işaret etmeye kadar kademeli olarak pozisyonunu değiştirdi.

Bathily, 22 Ağustos’ta Güvenlik Konseyi’nin Libya konulu toplantısına verdiği brifingde “ülkeyi seçimlere götürmek için başlıca aktörlerin üzerinde anlaştığı birleşik bir hükümetin şart olduğunu” vurguladı. Son olarak, en önemli ve en açık işaret ABD’nin BM Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield’den geldi; Linda Thomas-Greenfield BM Güvenlik Konseyi’nin Libya konulu brifinginde yaptığı konuşmada ülkesinin “tek görevi ülkeyi özgür ve adil seçimlere götürmek olacak teknokrat bir hükümetinin kurulmasını desteklemeye açık olduğunu” vurguladı.

ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland da 28 Ağustos 2023’te Mısır gazetesi Al-Masry Al-Youm’a verdiği mülakatta aynı mesajı yineledi. Ardından Fransa Cumhurbaşkanı’nın Libya Özel Temsilcisi Paul Soler, 30 Ağustos 2023’te Bathily ile görüşerek teknokrat bir hükümet kurulmasını desteklediğini ifade etti.

Dışarıdan gelen bu mesajlar, memleketi Misrata’da Dibeybe’ye verilen desteğin azaldığına işaret eden benzer göstergelerle örtüşüyor. Geleneksel olarak Başağa’yı destekleyen bloğun aksine, şehirde son zamanlarda Dibeybe hükümetinin politikalarını protesto eden bazı toplantılar düzenlendi. Bu toplantılara daha önce Dibeybe’yi destekledikleri bilinen Misrata’nın önde gelen isimleri de katıldı.

Dahası, Dibeybe’nin batı bölgesindeki çeşitli güç merkezleriyle ilişkileri genel olarak gergin. Son aylarda Zaviye’de, batı kıyısındaki şehirlerde, Nafusa dağındaki Amazigh şehirlerinde ve Trablus’un doğusundaki Hums’ta Dibeybe hükümeti ile farklı gruplar arasında gerilim arttı. Bu gerilimler Dibeybe hükümetinin siyasi ve askeri politikalarından kaynaklandı.

Bu gelişmeler, Dibeybe’nin devrilmesini rakiplerinin onu devirmeye yönelik olağan taleplerinden farklı bir bağlama oturttu ve bu talebi daha ulaşılabilir hale getirdi. Libya’nın eski Dışişleri Bakanı Necle Menguş’un İsrailli mevkidaşı Eli Cohen ile Roma’da yaptığı görüşmenin basına sızması, Dibeybe’nin rakipleri için altın bir fırsat oldu ve başta Trablus olmak üzere ülkenin batısındaki birçok şehirde protesto gösterilerine yol açtı. Dibeybe’nin Menguş’u görevden alma kararı tepkileri dindiremedi ve halkın Menguş’un istifasını talep etmesine yol açtı.

2) Merkez Bankası’nın yeniden birleştirilmesi: 20 Ağustos 2023’te Libya Merkez Bankası’nın (CBL) iki şubesinin yeniden birleştirildiği ve bankanın tek bir egemen kurum olarak görev yapmasına olanak sağlandığı açıklandı. Bu karar, CBL Başkanı Sadık el-Kebir, yardımcısı (bankanın Doğu Libya’daki şubesinin başkanı) Marai Rahil ile Trablus ve Bingazi birimlerindeki daire başkanları ve danışmanlar arasında Trablus’ta yapılan bir toplantının ardından alındı. Böylece bankada 2014 yılında yaşanan bölünme sona ermiş oldu.

Bu, ülkenin ekonomik ve mali bölünmüşlüğünün sona erdirilmesine yönelik önemli bir adımdı. Bu adım, tüm Libyalıların yararına olacak adil gelir paylaşımı anlaşmalarına ulaşma çabasının bir parçasıdır. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, çatışmanın iki tarafı da bu anlaşmalardan doğrudan faydalanıyor. CBL’nin yeniden birleşmesi muhtemelen Libya Başkanlık Konseyi (LPC) Başkanı Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Yüksek Maliye Komitesi tarafından yapılan çalışmalarla ilişkili.

Maliye Komitesi, Libya’nın doğusundaki kampın bir dizi gerilimi artırıcı eyleminin ardından kuruldu. Bu eylemlerin başında haziran ayında Osama Hamada hükümetinin petrol gelirlerine idari olarak el koyma kararı geliyordu. Bingazi Temyiz Mahkemesi bu kararı onadı. 3 Temmuz 2023’te General Hafter, petrol gelirlerinin Libyalılar arasında adil bir şekilde dağıtılması için bir Maliye Komitesi kurulması talebine ağırlığını koydu.

Hafter, bu talebin yerine getirilmemesi halinde askeri eylemlerini artıracağı tehdidinde bulundu ve bu tehdidini, önerilen komitenin çalışmalarının geçen ağustos ayı sonuna kadar tamamlanması gerektiğine dair bir ültimatomla destekledi. Üç gün sonra, Hafter’in kontrolündeki Temsilciler Meclisi (HoR), LPC, Ordu Genel Komutanlığı, CBL, Ulusal Petrol Şirketi (NOC), İdari Kontrol Otoritesi (ACA) ve Libya Denetim Bürosu’ndan (LAB) temsilcilerin yer aldığı Maliye Komitesi kuruldu. Bu komite çalışmalarına devam ediyor.

Merkez Bankası’nın yeniden birleştirilmesine yönelik toplantıdan önce Bingazi’de Menfi, General Hafter ve Meclis Başkanı Akile Salih arasında bir toplantı daha yapılmıştı. Bu toplantıdan üç tarafın bir sonraki aşamada siyasi sürece nasıl yaklaşacağına dair ortak bir açıklama çıktı. Bu yaklaşımın özü, Bathily’nin tartışmalı konuları çözmek için tüm Libyalı tarafları içeren genişletilmiş bir komite kurma planına karşı durmak gibi görünüyor. Bunun yerine muhtemelen LPC’nin daha etkin olduğu, HoR ve LPC ile onların türevi olan 6+6 komitesi aracılığıyla çözüm sürecini yönetmeyi öngörüyor.

CBL’nin yeniden birleşmesi, Menfi’nin komitesi ve Bingazi toplantısı arasındaki ilişkiye gelince, bu hamleler çatışmayı besleyen tartışmalı konularda, özellikle de gelir paylaşımı ve belki de kısmen seçim yasaları üzerinde anlaşmaya varma konusunda ciddi bir ilerleme kaydederek önlem alıyorlar gibi görünüyor. Tüm bu gelişmelerden en az fayda sağlayan oyuncu ise siyaset sahnesinin dışına itilme gibi ciddi bir ihtimalle karşı karşıya olan Dibeybe.

3) Rus askeri etkisi: Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov Ağustos 2023 sonunda Libya’ya üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Resmi açıklamalara göre ziyaret askeri ve güvenlik işbirliği ile terörizm ve sınırı aşan suçlarla mücadelenin bir parçasıydı. Ancak ziyaretin zamanlaması dikkat çekiciydi. Ziyaret, Wagner Grubu lideri Yevgeny Prigozhin’in ölümünden bir gün önce, 22 Ağustos’ta başladı. Guardian gazetesi, Prigozhin’in Kremlin’e karşı ayaklanmasından iki haftadan kısa bir süre sonra 6 Temmuz’da bir Rus elçinin daha önce duyurulmamış bir ziyaret kapsamında General Hafter ile görüştüğünü ortaya çıkardı. Bu ziyaret, Rusya’nın Libya’daki varlığını, lideri dışarıdayken Wagner aracılığıyla yeniden organize etme amacı taşıdığı şeklinde yorumlanabilir. Bu ziyaret aynı zamanda komşu ülkelerdeki, özellikle Nijer’deki askeri darbe ve Çad’da rejim ile militan muhalefet arasındaki çatışma gibi önemli güvenlik ve askeri gelişmelerle aynı zamana denk geldi.

Bu ziyaretin olağanüstü resmi niteliği göz önüne alındığında ziyaretin büyük öneme sahip olabilir. Bu, iki tarafın Rusya’nın Libya’daki askeri varlığını son dört yıldır Wagner grubu aracılığıyla gayri resmi varlığından uzaklaştırarak resmileştirmek istediği anlamına gelebilir. Bu olası resmileştirme arzusu iki şekilde okunabilir:

Birincisi, Moskova’nın askeri kurumlarının Wagner’in faaliyetlerini denetlemesine izin verme eğilimi. Daily Mail’de yer alan bir habere göre Rusya askeri istihbaratının Gizli Operasyonlar Birimi Başkanı Tümgeneral Andrey Averyanov Wagner’i yönetmeye hazırlanıyor.

İkincisi, Moskova’nın Nijer’deki darbe liderlerine, Prigozhin’in ölümünden önce verdiği olumlu mesajlar ya da Batı’nın darbeye karşı tutumunu eleştiren resmi açıklamalar, Nijer’deki darbe liderlerinin Moskova’nın Wagner aracılığıyla sağladığı askeri hizmetlerle senkronize olabileceğini gösteriyor. Bu, Nijer’in Rusya’nın askeri olarak aktif olduğu Afrika ülkeleri arasına katılmasını daha olası kılıyor. Bu da Wagner’in yıllardır güçlü bir varlığa sahip olduğu Libya’nın doğrudan komşusu olarak önemini artırıyor.

Seçim mi Statüko mu: Çatışma Nereye Gidiyor?

Libya’daki siyasi gelişmeler tekdüze değil ve bir sonuca işaret etmiyor. Bunun yerine, “masadaki” iki ana seçeneği savunanlar arasındaki çatışmayı daha da körükleyebilirler: Seçimlerin yapılması ve statükonun devam etmesi. Bu seçenekler şu şekilde açıklanabilir:

Libya’daki BM misyonu (UNSMIL) ve Batılı ülkelerin Dibeybe’den vazgeçme kararı, esas olarak seçimlerin büyük bir paketin parçası olarak yapılacağı garantisine bağlı. Aslında, Dibeybe’nin denklemden çıkarılma kararı, diğer tarafların seçim yasalarını geçirme konusunda daha esnek davranmaları için bir teşvik olarak sunulabilir. Ancak bu seçenek, Libya’nın izlemesi gereken yol konusunda BM elçisinin siyasi tekeline karşı durma karşılığında yerel aktörlerin gelir paylaşımı ve CBL konusundaki bölünmeleri sona erdirme konusunda anlaşmaya varma isteğini zayıflatabilir. Bu Bathily karşıtı tutum üçlü Bingazi toplantısının bildirisinde açıkça ifade edilmişti.

Yerel aktörlerin potansiyel planları, Bathily’nin 25 Ağustos 2023’te BM Haber platformuna verdiği mülakatta da yansıtıldığı üzere, Batı ve BM’nin korkularını körüklüyor. Yeni bir hükümet kurmanın tek amacının seçimleri düzenlemek olduğunu vurgulayan Bathily, Libya’nın bir başka geçici hükümeti, dolayısıyla bölünmenin daha uzun süre devam etmesini kaldıramayacağını söyledi.

Burada vurgulanması gereken bir diğer nokta da uluslararası aktörlerin yeni hükümetin kurulmasını İsrail ile normalleşme girişiminin sonuçlarından ayrı tutmaya yönelik ilgisidir. Menguş-Cohen görüşmesinin fiyaskoyla sonuçlanmasının ardından Batılı yetkililer Dibeybe’nin rakiplerinin siyasi avantaj elde etmesini önlemek için onun ismini vermeden “yeni hükümet” formülüne vurgu yaparken yeni hükümet ile ilgili açıklamalarında hükümet değişikliğini seçimlere hazırlıkla ilişkilendiriyorlar. Bu rakipler, geçiş dönemini uzatmak için seçimlerin düzenlenmesi konusunda herhangi bir taviz vermeden Dibeybe’yi görevden almaya kararlı.

Doğu Libya güçlerinin Rusya’nın askeri varlığını resmileştirme arzusu, bu varlığın sona erdirilmesine öncelik veren ABD politikasına ters düşüyor. Dibeybe hükümetini feda etmek ve bölünmenin sona erdirilmesi için geçiş dönemini uzatılmasına yönelik yerel çabalara karşı çıkmak anlamına gelse bile Washington’un seçimlerin yapılması ve bu yöndeki çabaların hızlandırılması konusundaki ısrarının nedeni bu olabilir.

Senaryolar

Bu gelişmeler arasındaki olası etkileşim ışığında, Libya’da olayların nasıl şekillenebileceğine dair üç muhtemel senaryo bulunuyor:

İlk senaryo Dibeybe’nin görevden alınması ve seçimlerin yapılması: Bu, ABD, UNSMIL ve şu an için iktidardan dışlanmış olan Libyalı taraflar için ideal bir senaryodur. Bu senaryo, Washington’un tüm araçlarını kullanarak çatışmanın taraflarını birlikte çalışmaya ve farklılıklarını bir kenara bırakmaya zorlamasını gerektiriyor. Söz konusu tarafların engeller yaratma ve herhangi bir çözümü engelleme kabiliyetleri göz önüne alındığında bunu başarmak kolay değil. Ayrıca bu senaryonun gerçekleşmesi için Washington’un Libya krizine öncelik vermesi gerekir ki Libya ABD’nin öncelikli sorunları ve çıkarları listesinde alt sıralarda yer aldığı için bunu yapmaya istekli olmayabilir.

İkinci senaryo ise Dibeybe’nin görevden alınması ve geçiş döneminin uzatılmasını içeriyor: Bu, Dibeybe hariç Libya’nın doğusu ve batısındaki çeşitli siyasi aktörler için ideal senaryo. UNSMIL ve ABD bu senaryoyu tercih etmiyor çünkü teknokrat hükümeti kurmak Dibeybe’yi feda etmek anlamına gelebilir ancak diğer tarafların seçim konusunda işbirliği yapacağına dair hiçbir garanti yok.

Üçüncü senaryoda ise Dibeybe hükümeti görevde kalır ve statüko devam eder. Bu UNSMIL ve ABD için en az riskli senaryo. Ekonomik ve mali birleşme konusundaki ilerlemenin sağlanmasına zaman tanır ve bu, kaynaklar için rekabeti azaltabilir. Bu durum, askeri kurumu birleştirirken Rusya’nın Libya’daki askeri varlığını yönetmek için diplomatik araçlara odaklanmaya yardımcı olur.

Dördüncü senaryo ise ülke çapında huzursuzluğun yayılması. Bu senaryoda halkın artan öfkesi Libyalı tarafları taviz vermeye zorlayabilir, batı bölgesinde Dibeybe hükümetini düşürebilir ya da doğu bölgesinde Temsilciler Meclisi ve hatta Genel Komutanlık gibi güçleri hedef alabilir. Son yıllarda protestolar ülke çapında farklı bölgelerde Libya’nın en etkili siyasi ve askeri figürlerinden bazılarına karşı hızla ayaklanmalara dönüştü.

Bu dört senaryo göz önüne alındığında, üçüncü ve dördüncü senaryolar diğer ikisinden daha olası görünüyor. Bu iki senaryodan hangisinin gerçekleşeceğine karar verecek olan şey, Rusya’nın askeri varlığındaki potansiyel ciddi değişimlere bağlı. Eğer bu Rus varlığı resmiyet kazanır ve genişlemeye çalışırsa, Washington’un dördüncü senaryoya yol açabilecek şekilde kararlı adımlar atması gerekebilir. Moskova’nın, Washington’un bu genişlemiş varlığa etkili ve barışçıl bir şekilde karşılık verebileceğini düşünerek Libya’daki varlığını genişletmeye çalışmadığını varsayalım. Bu durumda üçüncü senaryo en olası senaryo olacaktır.

ORTADOĞU

İsrail askerleri, işgali protesto eden sivillere ateş açtı

Yayınlanma

İsrail ordusu, Suriye’nin Kuneytra ilinin Süveyse köyünde işgali protesto eden sivillere ateş açtı. İsrail, Suriye’de bugüne kadar tek kurşun sıkmadan ilerlerken ses çıkarmayan Şam’ın yeni yöneticisi HTŞ’nin 3 Suriyelinin yaralandığı saldırı sonrası ne yapacağı merak konusu.

Suriye’de 27 Kasım’da şiddetlenen çatışmaların ardından, 8 Aralık’ta 61 yıllık Baas yönetiminin çökmesiyle eş zamanlı, İsrail ordusunun ülkeye saldırıları arttı. Suriye ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Suriye toprağı Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişletti. Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgali daha ileriye taşıyarak başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

Şam’da yönetimi devralan HTŞ liderliğindeki örgütlerin İsrail işgaline sessiz kaldığı gözlenirken İsrail işgalini protesto eden Kuneytra’nın Süveyse​​​​​​​ köyündeki bölge sakinlerine ateş açıldı. AA’nın haberinde “Protesto sırasında İsrail askerleri, mevzilendikleri bölgelerden kalabalığın üzerine ateş açtı. İsrail ordusunun saldırısında 3 sivil yaralandı” ifadeleri kullanıldı.

İsrail, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’den bu yana işgal altında tutuyor. İsrail ile Suriye arasında 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması ile tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları belirlenmişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Taiz’de şiddetli çatışma: Husilerden ABD’ye tehdit

Yayınlanma

ABD ve İsrail Husilere karşı kapsamlı harekât başlatmaya hazırlanırken BAE ve Suudi Arabistan’ın desteklediği “Arap koalisyonu”nun Yemen’in güneybatısındaki Taiz kentinde Husiler karşı başlattığı operasyon sonrası ağır silahlarında da kullanıldığı şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

Arap koalisyonunun ordusuna bağlı Taiz Askeri Birliğinden yapılan açıklamada, kent merkezinin kuzeybatısındaki hava savunma cephesindeki ordu güçlerine ait bir mevziye saldırı sırasında Husi unsurlardan 8 kişinin öldüğü belirtildi.

Husilerin saflarında ayrıca 15 kişinin yaralandığı aktarılan açıklamada, ordu birliklerindeki kayıplara ilişkin ise bilgi verilmedi.

Ordu dün yaptığı açıklamada, aynı cephede Husilerin saldırısının püskürtüldüğünü iddia etmişti.

Taiz kenti, aralarında Aden olmak üzere güneydeki illere bağlayan ana yol güzergahında olduğu için stratejik öneme sahip.

Husiler, Eylül 2014’ten bu yana başkent Sana ve bazı bölgelerin denetimini elinde bulunduruyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ise Mart 2015’ten itibaren Husilere karşı Yemen hükümetine destek veriyor.

Hizbullah’ın ateşkes ilanıyla savaştan çekilmesi, Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesi ve Iraklı milis kuvvetlerin İsrail’e yönelik saldırıları sonlandırma kararı sonrası Husiler Gazze’deki katliamlarını durdurmak için İsrail’e saldırı düzenleyen tek güç olarak kalmıştı. Bu kapsamda hem İsrail hem ABD, zaman zaman hedef aldığı Husilere kapsamlı operasyona hazırlanıyor.

“ABD varlıklarını hedef alacağız”

Husiler, Yemen’e yönelik saldırıların devam etmesi halinde Orta Doğu’daki ABD hedeflerini “kırmızı çizgileri gözetmeksizin” hedef alacaklarını duyurdu.

Husilerin Yüksek Siyasi Konseyi Üyesi Muhammed Ali el-Husi, X hesabında yayınladığı videoda, konuya ilişkin açıklamada bulundu. Husi, “Amerikalıları Yemen’i hedef almamaları konusunda uyarıyoruz, aksi takdirde Orta Doğu’daki Amerikan çıkarlarına (hedeflerine) hiçbir kırmızı çizgiyi gözetmeksizin saldıracağız” dedi.

Husi, “Ya İsrail’in Gazze’ye ve Yemen’e yönelik saldırıları duracak ya da ‘mesajımızı iletebilecek’ hassas Amerikan hedeflerini hedef alacağız” ifadesini kullandı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

HTŞ’nin dışişleri bakanı ilk açıklamasında İran’ı uyardı

Yayınlanma

Esaad Hasan Seybani

İran dini lideri Hamaney’in “Suriyeli gençlerin kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Suriye’de güçlü bir hareketin ortaya çıkacağını öngörüyoruz” açıklamasına HTŞ’nin liderliğinde Şam’da kurulan yeni hükümetten tepki geldi. Suriye geçici hükümetinin Dışişleri Bakanı Esaad Hasan Şeybani, göreve geldikten sonra yaptığı ilk paylaşımında “İran, Suriye halkının iradesine, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymalı” dedi.

Şeybani, X hesabındaki paylaşımında, İran’ı, Suriye halkının iradesine, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya davet etti. Şeybani, “İran, Suriye halkının iradesine, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymalı. İran’ı, Suriye’de kaos yaymaktan kaçınmaları yönünde uyarıyor ve son açıklamaların sonuçlarından sorumlu tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’da yaptığı bir açıklamada “Suriye’de isyancı bir grup yabancı güçlerin planlaması ve yardımıyla Suriye devletinin kendi içindeki zayıflıkları kullanarak bu ülkeyi karışıklığa sürükledi” demişti. Hizbullah’ın, Lübnan iç savaşında ortaya çıktığını aktaran Hamaney, benzer bir durumun Suriye’de de yaşanabileceğini belirterek “Suriye’de güçlü ve onurlu bir hareketin ortaya çıkacağını öngörüyoruz. Çünkü bugün Suriyeli gençlerin kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Okulları, üniversiteleri, evleri ve sokakları güvende değil. Bu yüzden kararlılıkla harekete geçip güvensizliğin mimarlarına karşı durarak onlara galip gelmeliler” ifadelerini kullanmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English