23 Şubat’ta yapılacak erken federal seçimlerin ardından Almanya’nın yeni şansölyesi olması beklenen CDU lideri Friedrich Merz, The Economist’e konuştu.
Almanya’nın 2000’li yıllara damga vuran “iş modelinin” artık var olmadığını savunan Merz, yapay zeka gibi yenilikçi sektörlerde Avrupa’nın ABD ve Çin’den geri kalmaması için değişmesi gerektiğini söyledi.
Berlin ve Brüksel’deki bürokrasiye savaş açacağının sinyallerini veren CDU lideri, “Bu bürokrasi yükü üzerinde ciddi bir çalışma yapmalıyız,” dedi ve Alman iş dünyası liderlerinin nefret ettiği ayrıntılı durum tespiti raporlama standartları da dahil olmak üzere bir dizi direktif ve düzenlemeyi sıraladı.
Daha sonra “sosyal yardım sistemine” balta vuracağını söyleyen Merz, “Kamu harcamalarımızı, örneğin işgücü piyasasına yoğunlaştırmalıyız,” derken, böylece ”çalışmak istemeyen insanlara ödeme yapmamış olacaklarını” savundu.
İhracata dayalı modele inancını koruyor
Alman sanayisinin önemli sorun kalemlerinden enerji konusunda ise “en az 50 doğalgaz santrali inşa etmek gerektiğini” söyleyen Merz, “şimdilik” Rus gazına dönüş olmayacağını, görece daha pahalı Amerikan sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) için uzun vadeli sözleşmelere girmeye de “kesinlikle” olduğunu söyledi. Merz ayrıca Almanya’da nükleer enerjiye dönüşün de mümkün olduğunu belirterek, yeni nükleer reaktörler düşündüğüne işaret etti.
460 milyar avroluk (474 milyar dolar) federal bütçede “değişiklik yapmak için çok yer olduğunu” ileri süren Merz, federal hükümetin yapısal açığını GSYİH’nin %0,35’i ile sınırlayan anayasal borç freninin gevşetilmesi konusunu tartışmaya açık olduğunu, fakat bu meselenin “ilk yaklaşımları” olmadığını vurguladı.
Alman sanayisinin hâlâ güçlü olduğunda ısrar eden Merz, dünyanın korumacılığa yönelmesine ve ABD’nin yakında AB’ye gümrük vergisi getirme ihtimaline rağmen, ülkesinin ihracata dayalı modelinin “kesinlikle” ayakta kalabileceğinde ısrar etti.
Egemenliğin ve tek pazarın eşitsiz paylaşımı önerisi
Avrupa politikası söz konusu olduğunda, Fransa ve Polonya ile “Weimar Üçgenini” canlandırmayı vaat eden Merz, askeri işbirliğinin yanı sıra yapay zeka ve kuantum bilişim alanlarında ortak projeler üzerinde çalışmak istediğini aktardı ve İtalya’nın sağcı başbakanı Giorgia Meloni ile de “çok yakın” çalışmayı hayal ettiğini söyledi.
Daha da temelde Merz, ilk kez 1990’larda CDU’nun önde gelen isimlerinden ve Merz’in siyasi akıl hocası Wolfgang Schäuble tarafından önerilen, bazı ülkelerin entegrasyonun merkezinde yer alırken diğerlerinin daha az egemenlik paylaştığı ve ortak pazardan daha az fayda sağladığı “eşmerkezli daireler” şeklinde bir Avrupa örgütlenmesi fikrini destekliyor.
Birleşik Krallık’ın AB ile olan ilişkisine atıfta bulunarak, “Tamamen içinde olmak ya da tamamen dışında olmak doğru cevap olmamalı” dedi.
CDU lideri, Brexit’ten kaçınmak için insanların serbest dolaşımı konusunda zamanında daha büyük tavizler verilmesi gerektiğine inandığını söyledi.
“Benim görevim Trump’ı mutlu etmek değil”
Donald Trump’a gelince, Merz Amerikan başkanının şeffaf, işlemsel yaklaşımının onunla müzakere etmenin “çok kolay” olacağı anlamına geldiğini iddia etti.
Brüksel’in, Washington’un 2018’de Trump’ın ilk döneminde yaptığı gibi AB ihracatına yönelik gümrük vergisi tehdidine, “zihinleri yoğunlaştırmak için yeterli acıyı verecek” hedefli bir yanıtla karşılık vermesi gerektiğini söyledi.
Savunma harcamaları konusunda ise, 2028’de özel bir fonun süresi dolduğunda NATO’nun GSYİH’nin %2’si olan tabanını karşılamanın bile yeterince zor olacağının farkında olarak, daha yüksek rakamlar taahhüt etmekten çekindi, fakat uzun vadede “daha fazla olması gerektiğini” kabul etti.
Amerika’nın, Almanya’nın daha hızlı hareket etmesi konusunda ısrar etmesi halinde ne yapacağı sorulduğunda ise CDU lideri, “Başkan Trump’ı mutlu etmek benim görevim değil,” yanıtını verdi.
Bu arada, AB ortaklarının daha fazla savunma harcaması yapılabilmesi, hatta ortak borçlanmaya gidilebilmesi için mali kurallarda değişiklik yapılması yönündeki çağrılarını de küçümseyen Merz, “Bu konuda çok şüpheci ve eleştirelim. Öngörülebilir bir gelecekte bunu göremiyorum,” dedi.
Merz’e Ukrayna meselesinde temkinlilik hakim
Ukrayna’ya barış gücü askerlerinin gönderilmesinin “bir seçenek olabileceğini” fakat bunun “sadece güvenilir bir ateşkesten sonra” mümkün olacağını savunan Merz, Kiev’in talep ettiği güvenlik garantileri ile ilgili olarak da, “savaş halindeki bir ülkenin potansiyel bir NATO üyesi olmadığını” vurguladı.
Kendisine sorulursa, “Ukrayna’yı NATO’da barış içinde bir ülke olarak görmek istediğini” kabul ettiğini, fakat toprakları üzerinde tam kontrole sahip olmayan bir ülkeyi kabul etmeyi düşünmek için, en azından Amerika politikasını netleştirene kadar, “çok erken” olduğunu da ekledi.
Merz yine de ABD’nin dondurulmuş Rus varlıklarının Ukrayna’ya yardım için kullanılması önerisine olumlu baktığını vurguladı.
Tek pazar, ama yalnızca Almanya için mi?
Merz, AB’nin tek pazarda sermaye akışını kolaylaştırmaya yönelik önerilerini hararetle desteklemesine rağmen, Almanya’nın en büyük kredi kuruluşlarından Commerzbank’ın İtalyan UniCredit tarafından devralınması önerisini “son derece dostane olmayan” bir şekilde reddetti.
Economist’e göre Alman ulusal şampiyonlarını savunmak bir yana, Merz’in Almanya’nın sersemlemiş modeline biraz Amerikan tarzı canlı kapitalizm enjekte etme hevesi gerçek.
Özel sektörde geçirdiği on yıl boyunca, özellikle de bir varlık yöneticisi olan BlackRock’ın Almanya kolunun başkanlığını yaptığı ve bu süre zarfında multimilyoner olduğu yönetim kurulu odalarında rahatlığını koruyor.
Merz, 2000’li yıllarda Angela Merkel’in CDU’nun iktidar mücadelesinde kendisini yenmesinin ardından siyaseti bırakmıştı fakat 2018’de Merkel parti liderliğinden istifa edince Merz siyaset dünyasını şoke ederek adaylığını koymuştu.
Merz, AfD ile ilişkiler söz konusu olduğunda ise rahat görünüyor. Ona göre, ekonomi ve düzensiz göç düzeltilirse AfD küçülecek ve artık parlamentoda olmayacağı bir noktaya (%5’in altında oy) gelecek.