Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Harris ve Vance, Netanyahu’nun Kongre konuşmasını dinlemeyecek

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmek ve ABD Kongresi’ne seslenmek için Washington’a gitti.

Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in, Netanyahu’nun Kongre’nin her iki kanadında yapacağı ortak konuşmaya katılmayacağı fakat İsrail Başbakanı ile bu hafta Beyaz Saray’da ayrı bir ikili görüşme gerçekleştireceği belirtiliyor.

Politico’ya konuşan bir danışmana göre Harris, Netanyahu ile yapacağı bire bir görüşmede “İsrail’in güvenliğine ve kendini savunma hakkına” olan bağlılığını yinelemeyi planlarken, bunun yanı sıra “İsrail’in güvende olduğu, tüm rehinelerin serbest bırakıldığı, Gazze’deki Filistinli sivillerin çektiği acıların sona erdiği ve Filistin halkının onur, özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkından yararlanabildiği bir şekilde savaşın sona ermesinin zamanının geldiği yönündeki görüşünü” iletecek.

Harris’in ofisine yakın bir kişi, başkan yardımcısının hükümetin Netanyahu’ya karşı “daha sert” olması gerektiğine inandığını söyledi. Bu kişiye göre Harris, “uzun vadeli bir barış ve iki devletli çözüm arayışında daha etkin olunması” çağrısında bulundu.

Öte yandan Donald Trump’ın başkan yardımcısı adayı Ohio Senatörü JD Vance de Netanyahu’nun Kongre’deki nutkunu dinlemeyecek.

Trump’ın kampanyasının üst düze danışmanı Jason Miller The Hill’e yaptığı açıklamada Vance’in “Cumhuriyetçilerin Başkan Yardımcısı adayı olarak yerine getirmesi gereken görevleri” olduğunu söyledi. 

Miller, “Senatör Vance, vatanlarını savunmak, terör tehditlerini ortadan kaldırmak ve rehin tutulan vatandaşlarını geri getirmek için verdikleri mücadelede kararlılıkla İsrail halkının yanındadır. Fakat Başbakan Netanyahu’nun Kongre’de yapacağı konuşmaya katılmayacaktır,” dedi.

DİPLOMASİ

Çin boyun eğmedi: ABD mallarına yüzde 84 gümrük vergisi

Yayınlanma

Çin, ABD Başkanı Donald Trump’ın kendi mallarına yönelik benzer düzeydeki gümrük vergisi artışlarına karşılık olarak, mevcut vergilere ek tüm Amerikan ithalatına yüzde 50 gümrük vergisi uygulayacağını duyurdu. Böylece Çin’in ABD mallarına uyguladığı gümrük vergisi yüzde 84’e çıkıyor.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, ayrıca dış şoklar karşısında yeni destekleyici politikaları zamanında uygulamaya koyma sözü verdi.

Analistler, kısasa kısas misilleme ve yüksek gümrük vergilerinin ABD ile daha fazla ayrışma riski taşıdığı uyarısında bulunurken, Pekin’in bu hamlesinin çıkarlarını kararlılıkla savunacağı ve sonuna kadar mücadele edeceği yönünde açık bir sinyal olduğunu belirtti.

ABD hisse senedi endeks vadeli işlemleri, Çin’in misillemelerini açıklamasınından ardından keskin bir düşüş yaşadı.

Çin’den ABD’ye: Zorbalığa boyun eğmeyeceğiz

Trump’ın ocak ayında göreve gelmesinden bu yana ek ithalat vergilerinin toplamını yüzde 104’e çıkaran eylemi çarşamba günü öğle saatlerinde yürürlüğe girdi.

Pekin’in uygulayacağı vergi ise perşembe günü öğle saatlerinde yürürlüğe girecek ve Pekin tarafından yükseltilen ek gümrük vergilerinin toplamını yüzde 84’e çıkaracak.

Ticaret Bakanlığı’nın internet üzerinden yaptığı açıklamada “Çin çıkarlarını, çok taraflı ticaret sistemini ve uluslararası ekonomik düzeni kararlılıkla savunacaktır” denildi.

Hong Kong’daki Pinpoint Asset Management’ın başkanı ve baş ekonomisti Zhang Zhiwei şunları söyledi: “Çin, ABD’deki yüksek gümrük tarifelerine rağmen ticaret politikaları konusundaki duruşunu koruyacağına dair net bir sinyal gönderdi.”

ABD’nin yeni gümrük tarifeleri nedeniyle Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayette bulunmanın yanı sıra, Çin Ticaret Bakanlığı altı ABD şirketini – Shield AI, Sierra Nevada, Cyberlux, Edge Autonomy Operations, Group W ve Hudson Technologies – güvenilmez kuruluşlar listesine aldı.

Ayrıca 12 Amerikan şirketine ihracat kontrolleri getirilerek Çinli şirketlerin bu şirketlere hem sivil hem de askeri uygulamaları olan çift kullanımlı ürünler tedarik etmeleri yasaklandı.

Kısıtlamalarla karşı karşıya olanlar American Photonics, Novotech, Echodyne, Marvin Engineering, Exovera, Teledyne Brown Engineering, BRINC Drones, SYNEXXUS, Firestorm Labs, Kratos Unmanned Aerial Systems, Domo Tactical Communications ve Insitu.

Çin, Tesla ve diğer ABD şirketlerinin temsilcileriyle yuvarlak masa toplantısı yaptı, güvence verdi

Bu arada Çin hükümeti, devlet destekli fonlardan oluşan “ulusal takımı” aracılığıyla A hissesi alımlarını artırarak yatırımcı güvenini desteklemek için sermaye piyasalarına müdahale etti.

Başbakan Li Qiang çarşamba günü ekonomistler ve girişimcilerle yaptığı bir sempozyumda, Çin ekonomisinin ilk çeyrekte iyi bir toparlanma ivmesi yakaladığını söyledi ve dış baskıyı kabul etti.

Devlet yayın kuruluşu CCTV’nin aktardığına göre Li, “Tam bir değerlendirme yaptık ve çeşitli belirsizliklere karşı hazırlık yapıyoruz” dedi.

Çin’in 2 numaralı siyasi figürü olan Li, ulusal ekonomiyi istikrara kavuşturmak için yeni tedbirler vaat ederken, gözünü iç piyasaları geliştirmeye dikti.

“İç talepteki genişlemeyi uzun vadeli bir strateji olarak göreceğiz” diye ekledi.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi önümüzdeki hafta mart ayı ticaret rakamlarını ve ilk çeyrek GSYH’sini açıklayacak.

Pekin, son misillemesini açıklamadan önce çarşamba günü ABD ile ticari ilişkilerine dair duruşunu teyit eden kapsamlı bir çerçeve yayınladı ve tarifelerinin “nihayetinde geri tepeceği” uyarısında bulunurken, ülkeler arasında “eşit bir diyalog” için kapıyı açık bıraktı.

Çin, beyaz kitabını yayımladı: ‘Tek taraflılık ve korumacılık ilişkilere zarar veriyor’

 

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Litvanya, Çin’e açtığı savaşın bedelini ödüyor

Yayınlanma

Litvanya’nın 2021 sonunda Vilnius’ta Tayvan temsilciliği açmasıyla Çin ile başlattığı gerginlik, ülkeye ekonomik olarak pahalıya patladı. Tayvan’dan beklenen milyarlarca avroluk yatırım ve teknoloji transferi vaatleri gerçekleşmezken, Litvanya Başbakanı Gintautas Paluckas yüz milyonlarca avro doğrudan yatırım kaybı yaşandığını itiraf etti.

Litvanya’nın Çin ile yaşadığı sorunlar, 2021 yılının sonlarında Vilnius’ta Tayvan’ın resmi temsilciliğini açmasıyla başladı.

Pekin, bu adımı “Tek Çin” politikasının reddi olarak değerlendirerek Litvanya’yı Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ile bağlantılı tüm ticaret zincirlerinden dışladı ve Vilnius’taki büyükelçisini geri çekti.

Litvanya, bu adımdan önce de çeşitli açıklamalarla Pekin’i rahatsız etmişti.

Peki, Litvanya dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinden biriyle bu anlaşmazlığa girerken neyi umuyordu?

Litvanya hükümeti, seçmenlere Çin ile ilişkilerin kopmasından kaynaklanacak ekonomik kayıpların telafi edileceğine dair söz vermişti.

İddialara göre Tayvan, minnettarlığının bir göstergesi olarak özel bir yatırım fonu kuracak ve bu fon aracılığıyla Litvanya ekonomisine yatırım yapacaktı.

Bunun yanı sıra Tayvan’ın, modern yarı iletken üretimindeki teknik bilgilerini Vilnius ile paylaşacağı ve Litvanya’da çeşitli yüksek teknoloji üretim tesisleri, özellikle de mikroçip fabrikaları kuracağı yönünde beklentiler dile getiriliyordu.

Fakat bu vaatlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Litvanya Merkez Bankası Başkanı Gediminas Šimkus, Tayvan’ın ülkede bir banka şubesi dahi açmamasından yakındı.

Litvanya’dan bir heyetin finans sektörünü tanıtmak amacıyla Tayvan’ı ziyaret etmesine rağmen, somut adımlar yerine yalnızca muğlak ifadelerle karşılaşıldığı belirtildi.

Tayvanlı yetkililerin nazik tavırlarının, Litvanya tarafınca yanlış yorumlanarak ilgi göstergesi olarak algılandığı ifade ediliyor.

Litvanya’daki muhalif politikacılar ise uzun süredir, Tayvan’dan geleceği varsayılan belirsiz kazanımlar uğruna Çin ile ilişkileri bozmanın mantığını sorguluyordu.

Geçtiğimiz yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylardan avukat Ignas Vėgėlė, ABD’nin Çin ile rekabetinin jeopolitik ve küresel hakimiyet mücadelesi gibi anlaşılır sebepleri olduğunu, ancak Litvanya’nın neden bu çatışmaya dahil olduğunu sordu.

Vėgėlė, “Litvanya, kendi zararına olacak şekilde Tayvan konusunda tüm Avrupa Birliği’ne (AB) örnek teşkil edecek kadar etkili bir aktör kesinlikle değil,” diye konuştu.

Geçtiğimiz sonbaharda Litvanya’da yapılan parlamento seçimleri sonucunda, Çin ile gerginliği tırmandıran Vatanın Birliği-Litvanya Hristiyan Demokratları partisi iktidarı kaybetti.

Bu partinin lideri ve Pekin karşıtı politikaların baş mimarı olarak görülen Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis de görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

Yeni hükümeti kurma görevini üstlenen Litvanya Sosyal Demokrat Partisi’nde ise Çin ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiği yönünde görüşler dile getirilmeye başlandı.

Yeni Başbakan Gintautas Paluckas da göreve başlamadan önce bu konuya değinmişti.

Ancak normalleşme adımları atılamadan, görevden ayrılan önceki hükümet, yetkisinin son günlerinde, 29 Kasım’da Çin temsilciliğinden üç kişiyi “istenmeyen kişi” ilan ederek Pekin’e diplomatik nota verdi.

Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda da ilişkilerin normalleşmesine sıcak bakmadığını belirterek, ülkenin “Çin’e dizleri üzerinde geri dönmeyeceği” iddiasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Nausėda’ya göre Çin, Vilnius’un hoş karşılamadığı “yeni bir küresel jeopolitik mimari” hedefliyor. Litvanya Cumhurbaşkanı, Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya yardım eden tüm ülkelerin kınanması gerektiğini savundu.

Nausėda, “Yani, ilişkileri iyileştirmek için Çinlilerin her dediğini yapacağımızı söylemek, bu kesinlikle olmayacak,” ifadelerini kullandı.

Çin tarafı ise Litvanya’daki iktidar değişikliğini olumlu karşıladığını ve ilişkilerin normalleşmesine açık olduğunu belirtti, fakat bunun için Vilnius’un basit bir şartı yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Pekin’in Litvanya’nın “doğru yola dönmesini” ve “Tek Çin” ilkesine bağlı kalmasını umduğunu söyledi.

Sözcü Mao, ikili ilişkilerdeki sorunların temel nedeninin “Litvanya’nın Tayvan ile ilgili meselelerdeki hatalı adımları” olduğunu hatırlatarak, “Çin’in kapılarının diyalog için her zaman açık olduğunu” da sözlerine ekledi.

Ancak bu diyalog gerçekleşmedi. Yeni hükümetin programında Pekin ile ilişkilerin iyileştirilmesi gerekliliğine dair bir ifade yer almazken, tam tersine Çin, “Litvanya’nın dış ve güvenlik politikası için ciddi bir sınama” olarak tanımlandı.

Başbakan Gintautas Paluckas, geçtiğimiz günlerde konuya tekrar değindi. Başbakan, ülkesinin Tayvan ile ilişkilerinin fiilen “dondurulmuş” hâlde olduğunu, zira daha önce dile getirilen ikili işbirliği beklentilerinin karşılanmadığını belirtti.

Başbakan Paluckas, “Beklentiler çok fazlaydı ama gerçekleşmedi. Ne milyarlarca avroluk bir yatırım fonumuz ne de yarı iletken alanında ortak teknolojilerimiz var. Başlıklarda kulağa hoş gelen pek çok şeyin pratikte karşılığı olmadığını görüyoruz,” itirafında bulundu.

Fiiliyatta iki ülke arasında diplomatik ilişki bulunmadığı da belirtildi.

Öte yandan Litvanya Başbakanı, ülkesinin Çin ile ilişkileri koparmaktan hâlâ zarar gördüğünü itiraf etti. Sorunun yalnızca Çin’in Litvanya ürünlerini almamasından ibaret olmadığını, Pekin’in üçüncü ülkelerden yatırımcıları da Litvanya ile iş yapmaktan caydırdığını belirtti.

Başbakan Paluckas, “Pek çok yabancı yatırımcı bize yatırım yapmaktan vazgeçti ve Litvanya’ya gelmedi. Bu yatırımcıların ana ihracat pazarları Güney Doğu Asya ve Çin. Burada fabrika kurup ürettikleri malların üzerinde Litvanya etiketi olursa Çin’e sokulmayacağından endişe ettiler,” ifadeisni kullandı.

Başbakan, bu nedenle “yüz milyonlarca avro doğrudan yatırımın” kaybedildiğini kabul etti.

Benzer bir itiraf, Meclis Başkanı ve eski Başbakan Saulius Skvernelis’ten geldi.

Skvernelis’e göre, Tayvan’ın Çin ile ilişkilerin bozulmasından kaynaklanan kayıpları telafi edeceğini vaat eden politikacılar seçmenleri aldattı.

Skvernelis, “Manşetler çok iddialı, beklentiler ise çok yüksekti. O manşetlere ve bazı siyasetçi meslektaşlarımızın açıklamalarına, büyük iyimserliklerine bakılırsa, bugün Litvanya’da beş kadar mikroçip fabrikası, ekonomik işbirliğinde dev bir atılım falan olması gerekiyordu. Bunların hiçbirini görmüyoruz,” diye konuştu.

Peki bu durum, Litvanya’nın yakında Çin karşıtı politikasından pişmanlık duyup bir rota değişikliğine gideceği anlamına mı geliyor? Bu pek olası görünmüyor.

Ülkede, aralarında “Litvanya bağımsızlığının kurucusu” olarak görülen Vytautas Landsbergis gibi etkili isimlerin de bulunduğu, bu politikaya karşı çıkan pek çok kişi var.

Kısa süre önce Vytautas Landsbergis, Çin Komünist Partisi’ni hedef alarak, “Bu Çinli komünistler, komünist bir devlete sahip olmaktan mutlu mu? Şüpheliyim,” dedi.

Landsbergis, Çinlileri “liderlerini yücelten bir halk” olarak nitelendirdi ve hem Çin’in hem de Rusya’nın Sovyetler Birliği gibi zamanla çökeceğini öne sürdü.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump’ın gümrük vergileri sonrası Çin ürünleri Rusya pazarına mı yönelecek?

Yayınlanma

ABD’nin Çin mallarına yönelik yüksek gümrük vergileri uygulama kararı, Çin’in ihracatını Rusya gibi BRICS ülkelerine yönlendirmesi ihtimalini artırdı. Uzmanlar, ABD pazarının daralmasıyla Çin’in yaklaşık 350 milyar dolarlık ihracat kaybını telafi etmek için yeni pazarlar arayacağını, ancak Rusya ve diğer BRICS ülkelerinin pazar kapasitesinin sınırlı olduğunu belirtiyor. Bu durumun Rusya ekonomisine etkileri tartışılırken, bazı uzmanlar artan rekabetin enflasyonu düşürebileceğini, bazıları ise etkinin sınırlı kalacağını öngörüyor.

ABD, bugünden itibaren Çin dahil onlarca ülkeye karşı “karşılıklı” ithalat vergileri uygulamaya başladı.

Bu kapsamda Çin mallarının ABD’ye ithalatında yüzde 54 vergi uygulanacak.

ABD Başkanı Donald Trump, Pekin’in Amerikan mallarına yüzde 34’lük misilleme vergisi planından vazgeçmemesi halinde 9 Nisan’dan itibaren Çin mallarına ek yüzde 50 vergi getirme tehdidinde bulundu.

Trump’ın tehdidi gerçekleşirse, Çin ürünlerinin ABD’ye ithalatındaki toplam vergi yüzde 104’e ulaşacak (Nitekim Trump, Çin’e yönelik vergilerin bu seviyeye çıkarılmasına ilişkin belgeyi imzaladı ve vergiler 9 Nisan Moskova saatiyle 07.01’de yürürlüğe girdi).

Rus ekonomi gazetesi RBK‘ya konuşan Freedom Finance Global analisti Natalya Milçakova, Trump için Çin ile ticaret koşullarına ilişkin söylemin sertleşmesinin, örneğin TikTok’un Amerikan biriminin satışına izin verilmesi gibi konularda Çinli yetkililerden taviz koparma yöntemi olabileceğini öne sürüyor.

Ancak Milçakova, Amerikan vergisinin gerçekten yüzde 100’e çıkması durumunda, Çin’in ABD’ye bazı mal, hammadde ve malzeme tedarikini durdurabileceğini belirtiyor.

Uzman, bu durumda Çin’in, BRICS ülkelerine, özellikle de Rusya’ya mal tedarikini artırmaya başlayabileceğini ifade ediyor.

Milçakova, “Çin, Rusya’nın en büyük hammadde alıcısı olduğu için, Rusya’nın bu ithalata vergi uygulamayacağı aşikâr,” diyor.

Diğer yandan Bloomberg Economics ekonomisti Aleksandr İsakov’a göre, ABD’nin Çin mallarına yönelik mevcut (yüzde 20) ve açıklanan (yüzde 34) vergi artışları, yürürlükteki vergilerle birlikte ortalama oranı yüzde 63’e çıkaracak.

İsakov’a göre bu durum, ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın (2024’te yaklaşık 439 milyar dolar) önümüzdeki 24 ay içinde yüzde 80, yani yaklaşık 350 milyar dolar azalabileceği anlamına geliyor.

İsakov, “Çin için bu, GSYİH’nin yaklaşık yüzde 2’sine denk bir kayıp anlamına geliyor, ancak ihracatın yeni pazarlara yönlendirilmesi ve daha yumuşak bütçe ve para politikalarıyla iç talebin teşvik edilmesi sayesinde tam etkinin yaklaşık yüzde 1,5 olacağını tahmin ediyoruz,” diye değerlendiriyor.

Bloomberg ekonomisti, Çinli üreticilerin ihracatı BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkelerine artırmayı deneyebileceğini, ancak BRICS pazarının kapasitesinin açıkça yetersiz kalacağını belirtiyor. İsakova göre, bu ülkelerin Çin’den yaptığı toplam ithalat yılda 200 milyar doların biraz üzerinde ve önümüzdeki yıllarda muhtemelen istikrarlı kalacak.

Rusya Ekonomi Okulu Profesörü Oleg Şibanov ise, ülkenin geçen sene Çin’den yaklaşık 115 milyar dolarlık mal ithal ettiğini ve bunun 2023’e göre sadece yüzde 4,1’lik bir artış olduğunu söylüyor.

Şibanov, “Elbette Çin, tüm ortak ülkelerle ek bağlantılar kurmaya çalışacaktır, ancak yönlendirilen tedariklerin ana tüketicisinin BRICS olacağını sanmıyorum,” yorumunu yapıyor.

Geçen sene Çin’in Rusya’ya mal tedariki şunları içeriyordu:

— 27 milyar dolar: Ekipman ve mekanik cihazlar;

— 25,5 milyar dolar: Taşıtlar (15,2 milyar doları binek otomobiller dahil).

Bu yılın ilk iki ayında Çin’in Rusya’ya ihracatı 14,96 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine (16,79 milyar dolar) göre yüzde 10,9 daha az.

Aynı dönemde Çin’in tüm ülkelere ihracatı ise yıllık bazda yüzde 2,3 arttı. Bu dönemdeki ticaret hacimleri genellikle Çin Yeni Yılı’ndan etkileniyor. Ayrıca, Şubat 2024’te bir gün fazlaydı.

Şibanov, ABD pazarının yerini sadece BRICS ülkelerinin alacağını düşünmüyor. Ayrıca, Çinli tedarikçilerin 2018-2019 yıllarında olduğu gibi akışları üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye yönlendirmeye çalışacaklarını ekliyor.

Ulusal Uluslararası İşbirliği Koordinasyon Merkezi Başkan Yardımcısı ve Rusya Bilimler Akademisi Çin ve Modern Asya Enstitüsü Direktör Yardımcısı Pavel Kuznetsov da “Çin ile ABD arasındaki gümrük vergisi savaşının yeni turu koşullarında Çin tarafından Rusya’ya veya özellikle BRICS ülkelerine yönelik ihracatta önemli bir artış beklemiyoruz,” dedi.

Kuznetsov, Çin’in dış pazara yönelik üretim yapan tesislerin kapanmasını önlemek için ortaya çıkan fazla ihracat hacmini “yerleştirmeye” çalışacağını belirtiyor.

Uzman, “Ancak, Çin’den ABD’ye ciddi sanayi ve yüksek teknoloji ürünlerinin sabit alım fiyatlı uzun vadeli sözleşmelerle tedarik edildiğini dikkate almak gerekir. Bu nedenle, ABD topraklarındaki ek maliyetler, Çinli tedarikçilerden ziyade, Çinli fabrikalara ve ihracatçılara karşı tedarik yükümlülükleri bulunan Amerikalı kurumsal alıcıların sorunudur,” değerlendirmesini yapıyor.

Kuznetsov, ABD’de Çin ürünlerine yönelik önemli bir alternatif bulunmadığını, bu nedenle ürünlerden vazgeçilmesi yerine fiyatlarda önemli bir artış yaşanmasının beklendiğini düşünüyor.

Kuznetsov, “BRICS ülkelerinin pazarları, Amerikan tüketici pazarının yerini tutamaz,” diye kesin bir dille belirtiyor.

DTÖ Konularında Uzmanlık Merkezi Danışmanı Maksim Medvedkov da Çin’in ihracatını özellikle BRICS ülkelerine yönlendireceği fikrine katılmıyor.

Medvedkov, “En azından bu ülkelerin pazarları çok farklı olduğu için; bazıları Çin için cazip olabilir, bazıları daha az. Fakat gerçek şu ki, Çin malları Amerikan pazarından çekilir ve muhtemelen Avrupa pazarına da giremezse, bu büyük pazarlar için tasarlanan malların satışı sorunu ortaya çıkacaktır,” diyor.

Bununla beraber Opora Rossii’nin Çin’deki (Guangdong eyaleti) temsilcisi İlon Gorşeneva-Dolunts, Çin’in ABD ve AB ile olan gümrük vergisi savaşları nedeniyle ihracatını gerçekten yeniden yönlendirdiğini, ancak Rusya’nın Güneydoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika ile birlikte sadece pazarlardan biri olduğunu düşünüyor.

Gorşeneva-Dolunts’a göre, odak noktası, Çin’in yatırım ve ticareti artırdığı BRICS+ ülkeleri, özellikle Hindistan, Brezilya ve Suudi Arabistan.

Temsilci, Rusya’ya Çin sanayi ekipmanı ve bileşenleri (Avrupalı ve Amerikalı tedarikçilerin yerini alarak), otomobil ve yedek parçaları, elektronik ve ev aletleri, giyim ve günlük tüketim malları ile yeşil teknolojilerin tedarikini artırma potansiyeli olduğunu belirtiyor.

RBK‘ya daha önce konuşan uzmanlar, Joe Biden’ın başkanlığı sırasında üçüncü ülkelerden pek çok tedarikçinin ikincil yaptırımlardan çekindiğini, ancak şimdi bu risklere karşı daha az hassas hale gelip Rusya’ya tedariki artırmaya karar verebileceklerini söylemişti.

İsakov’a göre, Amerikan ihracat pazarının potansiyel olarak daralması koşullarında, Çinli tedarikçilerin öncelikle elektronik (ABD’ye yıllık 130 milyar dolar ihracat) ve sanayi ekipmanı (100 milyar dolar) ihracatı için yeni pazarlara ihtiyacı olacak.

Şibanov ise “ABD’ye Çin’den kitlesel olarak ev elektroniği ve ekipmanı tedarik ediliyordu; bunların Rusya’da talep göreceğinin garantisi yok,” diye belirtiyor.

Teorik olarak, ucuz Çin malları akını durumunda Rus makamları koruyucu önlemler alabilir.

Medvedkov, “Evet, elbette alabilir. Rusya’nın Avrasya Ekonomi Birliği (AEB) üyesi olarak, anti-damping dahil olmak üzere geniş bir özel koruyucu önlem yelpazesi var,” diyor.

Fakat uzman, bu tür önlemlerin alınmasının zaman gerektirdiğini, birkaç aydan bir yıla kadar sürebilecek prosedürler olduğunu belirtiyor.

Medvedkov, Rusya’nın prensipte herhangi bir menşeli mal akışına hazır olması gerektiğini, zira ABD ile anlaşamayan ve başka pazarlar aramak zorunda kalacak tüm ülkelerin benzer bir durumla karşılaşacağını vurguluyor.

Şibanov da belirli sektörlerin izlenmesi ve gerekirse korunması gerektiği konusunda hemfikir.

Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina 8 Nisan’da yaptığı açıklamada, kurumun ABD’nin dünya ülkelerinden ithalata uyguladığı büyük ölçekli gümrük vergilerinin Rusya ekonomisini nasıl etkileyeceğini değerlendireceğini bildirmişti.

Nabiullina’ya göre, ana etki kanalı petrol fiyatlarındaki düşüş olabilir.

İsakov’a göre, gümrük vergisi savaşlarının BRICS ülkeleri üzerindeki etkisi eşit olmayacak: Petrol ihracatçıları (Rusya, İran) daha düşük petrol fiyatlarına uyum sağlamak zorunda kalacakken, üretimin bir kısmının Çin’den kayması sayesinde Brezilya ve Hindistan’ın üretim hacimleri üzerindeki etki sıfıra yakın olacak. (ABD’nin Brezilya’ya uyguladığı ithalat vergisi yüzde 10, Hindistan’a ise yüzde 26; yani Çin’den kayda değer ölçüde düşük).

Şibanov, Rusya için sonuçların sınırlı olacağından emin. Şibanov, “Dolar kuru 85 ruble iken bile önemli bir ithalat artışı görmüyoruz,” diyor.

9 Nisan itibarıyla resmi kur dolar başına 85,5 ruble olarak belirlendi, yani ruble yıl başındaki 101,7 ruble seviyesinden bu yana önemli ölçüde güçlendi.

Bunun yanı sıra T-Investments Baş Ekonomisti Sofya Donets, potansiyel Çin tedarik artışının iyi olduğu görüşünde.

Donets, “Çin ihracatını Rusya’ya zorla sokmayacak. Eğer Rusya’ya gelirse, rekabet edecektir. Rekabet ederse, bunu fiyatta yapacaktır,” diye konuştu.

Uzman, fiyat rekabetindeki herhangi bir artışın enflasyon için olumlu olduğunu belirtiyor. Ruble kuru veya enflasyon açısından büyük riskler görmüyor.

Donets genel olarak bunun piyasayı güçlü bir şekilde değiştireceğini söylemenin mümkün olmadığı görüşünde.

Donets, “Zira Rusya’ya yapılan ithalat oldukça çeşitlendirilmiş bir pazar. Yüzde 50 yatırım, yüzde 50 tüketim malları; bunların içinde çok sayıda elektronik, teknik ürün var ama genel olarak oldukça geniş bir mal yelpazesi söz konusu. Yani bu yine de bir talep pazarı, tüketici pazarı, alıcı pazarı [tedarikçinin kendi koşullarını, fiyat dahil olmak üzere dikte ettiği bir pazar değil],” diye açıklıyor.

Başka bir deyişle, Rusya’nın yeni Çin ürünleriyle “dolup taşmasının” pek muhtemel olmadığını, özellikle de alıcının şu anda (hem maaş artışlarının yavaşlaması hem de pahalı kredi —hem tüketici hem de yatırım kredisi— nedeniyle) “oldukça temkinli” olduğunu belirtiyor.

Ekonomist, ithal ikamesi üzerinde çalışanların ise muhtemelen bu rotayı sürdüreceklerini, çünkü ithal ikamesinin yine de başka, stratejik faktörler tarafından teşvik edildiğini düşünüyor.

Donets, “Bizi daha önce jeopolitik yaptırımlar şeklinde Çin ile yakınlaşmaya iten şey, şimdi yeni bir ivme kazanıyor; ticaret savaşlarının yeni turu bizi daha da birbirimizin kollarına itiyor. İlk turdan kesinlikle kaybetmedik. Piyasanın Çin ile eşitlikçi, ortaklık temelinde nasıl yeniden yapılandığını gördük. Yeni dalga daha ziyade etkili rekabetle ilgili,” diyerek iyimserliğini dile getiriyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English