Bizi Takip Edin

Diplomasi

İran: Çin denge istiyorsa hassasiyetlerimizi dikkate alsın

Yayınlanma

Çin- Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesinin ardından Basra Körfezi’ndeki üç ada hakkında yapılan ortak açıklamaya dair İran’dan tepkiler gelmeye devam ediyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in geçen hafta gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti sırasında Çin ile KİK üyesi ülkeler arasında gerçekleştirilen zirve sonrasında yayımlanan ortak açıklamada, “Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adalarıyla ilgili İran’la yaşadığı anlaşmazlığa uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ve ikili müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüm bulma girişimi dahil olmak üzere tüm barışçıl çabalara destek” vurgusu yapılmıştı.

Öncesinde Çin ve Suudi Arabistan’ın yayımladığı ortak açıklamanın bir bölümünde de, İran’a “diğer ülkelerin iç işlerine karışmaması” çağrısında bulunulmuştu. Açıklamada, “İran’ın iyi komşuluk ilkesine saygı göstermesinin önemi” de vurgulanırken iki ülkenin ayrıca “İran’ın nükleer programının barışçıl doğasından emin olmak için işbirliğini güçlendirme ihtiyacı” konusunda anlaştığı ifade edilmişti.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, düzenlediği basın toplantısında Tahran’ın konuyla ilgili tepkisini dile getirdi.

Tahran: Kim olursa olsun şiddetle kınarız

Kenani, Çin- KİK Zirvesi sonrasında yayımlanan sonuç bildirisinde yer alan ülkesine yönelik “asılsız suçlamaları” kınadıklarını belirtti.

İran’ın bölgesel konular ve bölge güvenliği ile ilgili “yabancı müdahalelere karşı olduğunu” söyleyen Kenani, “İran’ın toprak bütünlüğüne ilişkin iddiaları kabul etmiyoruz ve kimsenin İran’ın iç işlerine karışmasına izin vermeyiz” ifadelerini kullandı.

Kenani, İran’ın kontrolünde olan ve BAE’nin de hakimiyet iddiasında bulunduğu Basra Körfezi’ndeki Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarının “İran’ın ayrılmaz bir parçası” olduğunu, bu adalara ilişkin herhangi bir iddiayı “iç işlerine ve topraklarına müdahale” olarak değerlendirdiklerini söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu iddianın sahiplerini kim olursa olsun şiddetle kınadıklarını belirtti.

Çin’in Tahran Büyükelçisi Chang Hua’ya İran’ın konuyla ilgili protestosunu ilettiklerini aktaran Kenani, İran’ın toprak meseleleri ve çıkarları noktasında “hiçbir tarafla müzakere etmeyeceklerini” vurguladı.

Çinli Büyükelçiden ‘denge’ yanıtı

İranlı Sözcü, Çinli Büyükelçinin de ülkesinin İran’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu, Pekin’in bölgedeki dış politikasının “dengeye dayalı” olduğunu ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Riyad ziyaretinin bölgede barış ve istikrara yardımcı olmayı amaçladığını söylediğini aktardı.

Ayrıca Kenani, Çin ile ilişkilerinin ortak çıkarlara dayalı olduğunu ve ilerleme kaydettiğini belirterek, bu kapsamda üst düzey bir Çin heyetini Tahran’da ağırlayacaklarını söyledi.

‘Pekin’deki meslektaşlara hatırlatma’

Öte yandan, konuyla ilgili Twitter hesabından açıklama yapan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da, “İran’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinin gerekliliği konusunda hiçbir tarafa hoşgörü göstermeyeceklerini” ifade etmişti.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Cemşidi ise öncesinde, Çin-Suudi Arabistan bildirisinde yer alan İran’a yönelik “diğer ülkelerin iç işlerine karışmama” uyarısına karşı tepkisini dile getirmişti.

Suudi Arabistan’ı ABD ile birlikte bölgede terörü desteklemekle suçlayan Cemşidi, “Pekin’deki meslektaşlara bir hatırlatma: Suudiler, ABD ile birlikte Suriye’de IŞİD ve El Kaide’yi destekleyip Yemen’e gaddarca davranırken İran bölgesel istikrar ve güvenliği yeniden sağlamak ve güvensizliğin hem Doğu’ya hem de Batı’ya yayılmasını önlemek için terörist gruplarla savaştı” ifadelerini kullanmıştı.

Çin: Her iki tarafla da dostuz

Konuyla ilgili açıklama yapan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin ise, hem Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) ülkeleri hem de İran’ın Çin’in dostları olduğunu ve Çin’in her iki tarafla ilişkileri geliştirmesinin üçüncü bir tarafı hedef almadığını kaydetti.

Sözcü, kısa süre önce düzenlenen Çin-KİK Zirvesi’nin büyük önem taşıdığını ve zirvede ortak bildirinin yayınlanmasının yanı sıra Çin-KİK Stratejik Diyaloğu 2023-2027 Eylem Planı’nın onaylandığını hatırlattı.

Wang Wenbin, Çin’in KİK ülkeleriyle arasındaki ilişkileri geliştirmesinin çeşitli alanlarda pratik işbirliğini derinleştirmeyi ve iki halka yarar getirmeyi amaçladığını ifade etti.

Ayrıca, Çin ve İran arasındaki ilişkilerin geleneksel dostluğa dayandığını dile getiren Wang Çin ve İran’ın kapsamlı işbirliği planına imza attığını ve bu yılın başında çalışmaları başlattıklarını vurguladı. Wang Wenbin, Başbakan Yardımcısı Hu Chunhua’nın bugün İran’ı ziyaret edeceğini ve bu ziyaretin Çin ve İran arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın derinleştirilmesine olumlu etki bırakacağını sözlerine ekledi.

Çinli Sözcü, KİK ülkeleri ve İran’ın iyi komşuluk ve dostluk ilkesine dayalı ilişkiler geliştirmelerini ve Körfez bölgesinin kalkınması ve istikrarını ortaklaşa yürütmelerini desteklediklerine dikkat çekti.

Adalar anlaşmazlığı

Hürmüz Boğazı’na yakınlığı (adaların coğrafi konumları Körfez’de ciddi bir avantaj sağlıyor) ve bölgedeki petrol potansiyeli sebebiyle stratejik konumda yer alan Ebu Musa ile Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarıyla ilgili İran ve BAE hakimiyet iddiasında bulunuyor.

Adalar 1971’e kadar İngiliz işgali altındaydı. Kasım 1971’de İngiltere’nin adaların kontrolünü BAE’ye devrederek çekilmesinin hemen ardından İran adalarda hakimiyeti ele geçirdi. BAE, adalara askeri güçlerini konuşlandıran İran’ı “işgalci” olarak niteliyor.

Adalar üzerindeki haklarının tarihsel olarak çok eskilere dayandığı tezini ileri süren İran, adaların geçici olarak 1903’te İngilizlerin eline geçtiğini ve 1971’de iade edildiğini dolayısıyla “o tarihte henüz kurulmamış olan BAE’nin hakimiyet iddiasında bulunamayacağını” savunuyor.

BAE ise adalardaki hak iddiası doğrultusunda Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunuyor.

İran basını: Çin’in taraf tutması şaşırttı

Konuyla ilgili İran’ın Tehran Times gazetesinde, “Körfezi İşbirliği Konseyi’nin çürük ipinde Çin’in yanlış hamlesi” başlığıyla bir yazı yayınlandı.

Yazıda, Çin ve KİK’in ortak açıklaması ‘küstah’ diye nitelendirilirken, açıklamanın İran’ın müzakere edilemez olarak gördüğü bir mesele üzerinde müzakere çağrısı yaptığı için İran kamuoyunda büyük bir kargaşaya yol açtığı kaydedildi.

Üç ada meselesinin zaten İran ve KİK ülkeleri arasındaki, özellikle de İran-BAE arasındaki gerilimlerin kaynağı olduğu belirtilirken, “Ancak bu kez şaşırtıcı olan, Çin’in anlaşmazlıkta taraf tutuyor gibi görünmesiydi” ifadeleri kullanılıyor.

İran’ın yüksek kademelerinden gelen tepkilerin paylaşıldığı yazıda, Çinli Büyükelçinin, Pekin’in İran’ın toprak bütünlüğüne saydı duyduğu yönündeki açıklamasına da yer veriliyor.

Çin Büyükelçisinin bölgede ‘denge’den yana olduklarına dair açıklamasına dikkat çekilen yazıda, Çin’in denge politikasına dair şu yorum paylaşılıyor: “Uzmanlar, Çin’in gerçekten İran ile KİK arasında bir denge kurmak istiyorsa İran’ın hassasiyetlerini de dikkate alması gerektiğine inanıyor. İran, Çin ile ilişkilerini geliştirmeye yönelik güçlü arzusunu dile getirdi. Dolayısıyla Çin ve İran, her iki tarafın da hassasiyetlerine saygı gösterildiği takdirde ilişkilerini güçlendirme fırsatına sahiptir.

Diplomasi

G7 zirvesinde gündem Ukrayna, İsrail ve ticaret savaşları

Yayınlanma

Kanada’da bugün (16 Haziran) başlayan G7 zirvesinde masada Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve Trump’ın tarife savaşları yer alıyor.

Bugün Kanada’nın Alberta eyaletinde başlayan zirvede ABD Başkanı Donald Trump ve Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Birleşik Krallık’tan dünya liderlerinin İsrail ile İran arasındaki mevcut çatışmanın yanı sıra dünya ticareti hakkında görüşmeleri bekleniyor.

AB liderleri, ABD Başkanı Donald Trump’ı küresel ticaret savaşını durdurmaya ikna etmenin G7 zirvesinin en önemli öncelikleri arasında olduğunu söylediler.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı António Costa pazar günü Trump’a gümrük vergileriyle küresel ekonomiye zarar vermeyi durdurması çağrısında bulundular.

Kanada’da düzenlenen G7 liderleri zirvesinin ilk basın toplantısında Costa ile birlikte gazetecilere konuşan Leyen, “Aramızdaki ticareti adil, öngörülebilir ve açık tutalım. Hepimiz korumacı önlemlerden kaçınmalıyız; bu, G7’nin piyasalara ve dünyaya verebileceği önemli bir mesajdır,” dedi.

”G7 ortakları arasında açık bir tartışma, aramızda istikrar ve öngörülebilirlik duygusunun yeniden tesis edilmesi” çağrısında bulunan von der Leyen, Brüksel’in Washington ile ticaret ateşkesi için müzakereleri sürdürdüğünü vurguladı.

Costa ise, AB’nin aynı anda bir ticaret savaşı vermek zorunda kalırsa, Trump’ın istediği gibi savunma harcamalarını artıramayacağını savundu.

Costa, “Ekonomide belirsizlik yaratmanın, ticarette sorunlar yaratmanın doğru zamanı değil, çünkü ekonomik temellerimizi güçlendirmemiz gerekiyor, ABD de ekonomik temellerini güçlendirmeli,” dedi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Kanada’ya giderken gazetecilere, zirvede Ukrayna, İsrail ve ticaret savaşları konuları ile ilgili “yoğun tartışmalar” olacağını söylerken, “Başkan Trump ile iyi ilişkilerinden” de bahsetti.

Politico’ya konuşan bir İngiliz hükümet yetkilisi, Birleşik Krallık’ın savunma harcamalarını artırma taahhüdünün Starmer’ı Trump’ı Ukrayna’ya daha fazla destek sağlamaya ikna etmek için daha iyi bir konuma getirdiğini ve bunun da Starmer’ın bu G7 zirvesinde diğer liderler arasında “köprü” görevi görebileceği anlamına geldiğini söyledi.

Yetkili, “Trump ile ilişkisi son derece kişisel. O, bire bir anlaşmalar yapmayı seviyor ve bu nedenle kişisel ilişkiler çok önemli,” diye ekledi. 

Bir üst düzey İngiliz yetkili, başarılı “sempati toplama hücumunun” Starmer’ın “yüksek IQ ve EQ”sunun, aylarca süren hazırlık ve planlamayla birleşmesinin sonucu olduğunu söyledi.

Trump, Starmer’dan birçok kez övgüyle bahsetmiş ve ikili, genel gümrük vergilerini azaltmak için bir anlaşmaya varmış olsalar da, gerçek hayatta bunun getirisi henüz görülmedi.

Londra hükümeti pazar günü, ABD’nin İngiliz çelik ve otomobillerine uyguladığı gümrük vergilerinden muafiyet elde etme takvimini erteledi ve haftanın sonlarına çekti.

Ticaret Bakanı Jonathan Reynolds, daha önce milletvekillerine yazılı bir açıklama yapacağını ve pazartesi günü ABD sığır eti ve etanolün pazara erişimine ilişkin yasa tasarısını meclise sunacağını söylemişti. İngiliz yetkililer şimdi Reynolds’un salı günü parlamentoya bilgi vereceğini umuyor.

Starmer, Kanada’ya giderken gazetecilere yaptığı açıklamada, iki tarafın “anlaşmayı imzaladığını ve şu anda uygulama aşamasında olduğunu, bu aşamada yeni bir el sıkışmasının gerekmediğini” söyledi ve “el sıkışmaları çok olacak” diye de ekledi.

Öte yandan G7 masasında bu iddiada bulunan tek Avrupalı lider Starmer değil. Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, on yıldır Trump ile uğraşıyor ve kendini Avrupa’nın en kıdemli politikacısı olarak görüyor. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ise kendini ideolojik olarak Trump ile aynı çizgide görüyor ve onun “MAGA ekosistemi” ile derin bağlantıları var.

G7 zirvesi öncesinde Rusya’ya yönelik yeni yaptırımların uygulanması konusunda daha aktif bir tutum sergileyen taraf AB oldu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın petrol fiyat tavanının 60 dolardan 45 dolara indirilmesini istedi. İngiliz yetkililer, İngiltere’nin de bu çabayı desteklediğini açıkladı.

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ile başlayan yeni gerilim de zirvenin gündemleri arasında. Saldıran taraf İsrail olmasına rağmen, Leyen Kanada’da yaptığı açıklamada İran’ı suçladı.

Gazze’deki saldırıları nedeniyle İsrail’i eleştiren Leyen, yeni çatışmanın sorumluluğunu İran’a yükleyerek, BM nükleer denetim kuruluşunun hafta başında Tahran’ın yükümlülüklerini yerine getirmediğini tespit ettiğini ileri sürdü.

G7 zirvesinde, Tahran’ın Moskova’ya sattığı insansız hava araçlarının saldırısına uğrayan Ukrayna’nın yanı sıra İran krizi de ele alınmalı diyen Leyen, “Aynı tip İran tasarımı ve üretimi insansız hava araçları ve balistik füzeler, Ukrayna ve İsrail’deki şehirleri ayrım gözetmeksizin vuruyor. Bu nedenle, bu tehditler birlikte ele alınmalıdır,” diyerek Kiev’den Tel Aviv’e uzanan bir hat çizdi.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa da Leyen ile birlikte yaptığı açıklamada, “diplomasiye alan açmanın” ve “İsrail ile İran arasındaki gerginliğin azalması için fırsat vermenin” zamanı geldiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB, İran İsrail’i vurunca ‘diplomasiyi’ hatırladı

Yayınlanma

İsrail saldırılarına karşı misilleme yapan İran ile temas kuran AB, “Kalıcı güvenlik askeri eylemlerle değil, diplomasiyle sağlanır,” dedi.

AB diplomasi şefi Kaja Kallas, hafta sonu İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı ile görüştükten sonra bu açıklamayı yaptı.

Kallas, “Bölgede gerginliğin daha da tırmanması tehlikesi çok yüksek. Diplomasi galip gelmelidir. AB her zaman açık bir tutum sergilemiştir: İran’ın nükleer silaha sahip olmasına asla izin verilmemelidir. Kalıcı bir çözüme ancak diplomasiyle ulaşılabilir. AB destek vermeye hazır,” dedi.

Kallas, 17 Haziran Salı günü için acil bir toplantı çağrısı yaptı. Toplantıda, İsrail ile İran arasındaki savaşa AB’nin vereceği yanıt tartışılacak ve her iki taraf, özellikle Tel Aviv, hava saldırılarını sürdürmek yerine diplomatik yollarla gerilimi azaltmaya çağırılacak.

Rusya ile müzakerelere başlamadan önce Ukrayna’yı “kirpi” gibi diken diken edecek güçlerle donatmaya söz veren Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, dün gece İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu telefonla arayarak gerginliği azaltmaya çağırdı.

İsrail’in “kendini savunma hakkına sahip olduğunu” vurgulayan Leyen, İran’ın “bölgesel istikrarsızlığın ana kaynağı” olduğunu ileri sürdü ve AB’nin “İran asla nükleer silaha sahip olamaz” tutumunu sürdürdüğünü kaydetti.

“Acilen müzakereye dayalı bir çözüme ihtiyaç olduğuna” işaret eden Başkan, “İran’ın nükleer ve balistik füze programları hakkında sürekli olarak güçlü endişelerimizi dile getirdik. Bu füzeler, sadece İsrail’de değil, Ukrayna’da da şehirleri ayrım gözetmeksizin vurmaktadır,” dedi.

İsrail’in bölgedeki askeri faaliyetleri söz konusu olduğunda “diplomasiye” vurgu yapan Brüksel, Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda farklı bir tutum alıyor.

İsrail’e adanmış bir devlet: Almanya

Örneğin Savunma ve Uzaydan sorumlu AB Komiseri Andrius Kubilius, bu ay Ukrayna savaşı hakkında, “Diplomasi işe yaramayacak, sadece güç işe yarayacak,” demişti.

Kubilius, geçen mayıs ayında verdiği bir mülakatta, “Gelecek konusunda oldukça iyimserim: Ukrayna cephedeki konumunu koruyabilir; Batı desteğini artırabilir ve bu, adil bir barışın ufukta göründüğü bir sonuç getirebilir,” diye konuşmuştu.

Barışın yalnızca “Ukrayna’nın güç kullanmasıyla sağlanabileceğini” savunan komiser, hem ABD hem de Avrupa’dan Rusya’ya baskı uygulamasını istemiş ve “ Putin’in ateşkes görüşmelerine hazır olduğunu düşünmediğini” söylemişti.

AB’ye göre, İran’ın “nükleer emellerini” azaltmaya yönelik çıkmaza giren müzakerelerin devam etmesi gerekirken, İsrail’in görüşü ise nükleer müzakerelerin başarısız olduğu yönünde.

İsrail’in AB Büyükelçisi Haim Regev pazar günü Euractiv’e verdiği demeçte, “Yıllarca bir kontrol politikası izlendi, ancak işe yaramadı. Herkes İran’ın bir sorun olduğu konusunda hemfikir, asıl soru bu sorunla nasıl başa çıkılacağı,” diye konuştu. 

Regev, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık ve İtalya’nın İran konusunda İsrail’e en güçlü desteği verdiğini ve İran’ın nükleer silaha sahip olma ihtimalinin Avrupa için ciddi bir tehdit oluşturduğunu savundu.

Regev, “Başlangıç için, tüm operasyon için değil, hedeflerimizin çoğunu gerçekleştirdik. Plan iyi ve plana göre ilerliyor. Merkez komuta tesislerine saldırmaya devam edeceğiz. Operasyon devam ediyor, henüz sona ermedi,” dedi.

Büyükelçi, İran’ın nükleer projesini yeniden başlatmamasını sağlamak için “nihai aşamada” müzakerelerin rol oynaması gerektiğini belirtmekle birlikte, mevcut İsrail saldırganlığının “bölgede istikrarı sağlamanın tek yolu” olduğunu ileri sürdü.

Gece yarısı düzenlenen G7 basın toplantısında, diplomatik çözümün askeri çatışmaya tercih edilebilir olup olmadığı sorulan Leyen, Netanyahu ile “İran’ın nükleer silaha sahip olmaması gerektiği konusunda hemfikir” olduklarını ve “tabii ki uzun vadede müzakereye dayalı bir çözümün en iyi çözüm olduğunu” düşündüğünü söyledi.

Leyen, Gazze’de 19 aydır süren işgale de değindi ve İsrail Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde “Gazze’ye ulaşmayan insani yardımın Gazze’ye ulaşması gerektiğini ısrarla ve şiddetle talep ettiğini” söyledi.

AB şefi, “[Netanyahu] bunun böyle olacağını ve olacağını söz verdi. Bu yüzden G7’den döndükten sonra, gerçekleri yakından inceleyerek, insani yardımımızın nerede olduğunu, Gazze’ye nasıl ulaştığını, Gazze’ye ulaşıp ulaşmadığını ve insani yardımın Gazze halkına ulaşmasını sağlamak için ne yapabileceğimizi araştırmaya devam edeceğim,” dedi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

ABD, artık İngiliz üreticiler için en hızlı büyüyen bölge değil

Yayınlanma

Yüksek gümrük vergilerinin etkisini vurgulayan bir sektör araştırmasına göre, ABD, yaklaşık kırk yıldır ilk kez Birleşik Krallık üreticileri için en büyük üç büyüme pazarı arasında yer almadı.

Financial Times’ın (FT) imalatçılar birliği Make UK’in üç aylık anketinden aktardığına göre, mayıs ayında İngiliz imalatçıların sadece %18’i önümüzdeki üç ayda ABD’de “olumlu talep koşulları” beklerken, bu oran Avrupa için %56, Orta Doğu için %23 ve Asya için %20’nin altında kaldı.

1988 yılında bu anketi başlatan Make UK, “Bu, ABD’nin ilk kez AB’nin ardından İngiltere’deki üreticiler için en çok tercih edilen ikinci ihracat pazarı olmamasının ilk örneği,” dedi.

Bu rakamlar, resmi ticaret verilerinin İngiltere’nin ABD’ye mal ihracatının nisan ayında 2 milyar sterlin azaldığını ve bu düşüşün 1997’de kayıtların başlamasından bu yana en büyük aylık düşüş olduğunu göstermesinin ardından geldi.

Bu düşüş, dört ay üst üste artışın ardından geldi ve işletmelerin ithalat vergilerinin ihracatı etkileyeceğini öngördüklerini gösteriyor.

Make UK baş ekonomisti Seamus Nevin, “Üreticiler, en önemli pazarlarından birinde büyük bir belirsizlik fırtınasıyla karşı karşıya,” dedi.

Make UK/BDO’nun 324 şirketi kapsayan anketi 30 Nisan ile 22 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. Bu tarihler, 9 Mayıs’ta İngiltere ile ABD arasında imzalanan ve otomobil ve çelik ihracatına uygulanan cezai gümrük vergilerini kaldıran, fakat çoğu ürüne uygulanan %10’luk verginin devam etmesini öngören ticaret anlaşmasının duyurulduğu dönemi de içeriyor.

Geçen hafta yetkililer, Amerikan sığır eti ve etanol üreticilerinin İngiltere pazarına erişiminin kolaylaştırılması karşılığında İngiliz otomobil ihracatına uygulanan gümrük vergilerinin düşürülmesini öngören anlaşmanın önemli kısımlarının imzalanmak üzere olduğunu açıkladılar.

Make UK ayrıca, yüksek enerji maliyetlerini düşürmek için hükümetin yaklaşan sanayi stratejisinde “cesur önlemler” alması çağrısını yineledi.

Son ankete göre, imalat siparişleri önceki çeyreğe göre daha az olumsuzdu. Siparişleri izleyen endeks, önceki çeyrekteki eksi 6’dan eksi 2’ye yükseldi. Endeks, büyüme veya daralma bildiren işletmelerin oranına dayanıyor. Üretimi izleyen endeks, aynı dönemde eksi 1’den 9’a yükseldi.

İşverenlerin sosyal güvenlik katkı paylarının artmasına ve ulusal asgari ücretin yükseltilmesine rağmen, ikinci çeyrekte istihdam beklentileri hafifçe olumluydu. 

Fakat ankete katılan şirketler önümüzdeki yıl için yatırım niyetlerinin daha düşük olduğunu belirttiler. Büyüme ve daralma bekleyen şirketlerin oranı önceki çeyrekte 5’ten 2’ye, 2024 sonunda ise 10’a düştü.

BDO’nun üretim başkanı Richard Austin, “Bu çeyreğin sonuçları, İngiliz imalatçıların faaliyet gösterdiği ortamın giderek zorlaştığının bir kanıtı,” dedi.

Austin, bazı “olumlu gelişmeler” olduğunu belirtmekle birlikte, “bu toparlanmanın gelecek çeyrekte de devam etmesi için işletmelerin acil netlik ve hükümetten hedefli yatırımlara ihtiyacı olduğunu” ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English