Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’de ‘ayrımcı’ bütçe tamam; sıra yargı reformunda

Yayınlanma

İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu öncülüğündeki koalisyon hükümeti, Ultra-Ortodoks Yahudilere ayrıcalık sağladığı gerekçesiyle protestolara neden olan tartışmalı 2023-2024 bütçesini Meclis’ten geçirdi.

Netanyahu’nun koalisyon hükümetini oluşturan aşırı sağcı ve Ultra-Ortodoks Yahudi partilerle anlaşmaya varmasının ardından Meclis’e getirilen 2023-2024 bütçesi, 64 “evet”, 56 “hayır” oyuyla kabul edildi. Oylama sonucunda bütçe, 2023 yılı için 484 milyar şekel (Yaklaşık 132 milyar dolar), 2024 için ise 514 milyar şekel (Yaklaşık 140 milyar dolar) olarak belirlendi.

Hükümetin Meclis’ten geçirdiği söz konusu bütçede, Yahudilik eğitimi veren Yeşivalar, dini kurumlar, buradaki öğrenciler ile çalışanlara ek finansman sağlandı. Hükümet ortağı Şas Partisi’nin talebi 1 milyar şekel (Yaklaşık 270 milyon dolar) gıda yardımı programı da bütçede yer aldı. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in, partisinin himayesindeki Necef ve Celile Bölgesi Kalkınma Bakanlığı için talep ettiği ek 250 milyon şekel (Yaklaşık 68 milyon dolar) de bütçeye alındı. Netanyahu, Birleşik Tevrat Yahudilik Partisi ile Haredi kesimin Tevrat kursları (Yeşiva) öğrencileri için ek ödenek talebi konusunda da anlaşmıştı.

İsrail kamuoyunda, Haredi nüfusun zorunlu askerlik hizmeti yapmaması ve istihdam piyasasına katılmamasına karşın devletten mali yardım alması sıkça eleştiriliyor.

Muhalefet lideri, eski Başbakan Yair Lapid, Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Siz uyurken ülke tarihinin en kötü ve en yıkıcı bütçesi Meclis’ten geçirildi. İçinde iyi bir haber yok, hayat pahalılığıyla mücadele yok, sadece sonu gelmeyen bir yağma var. Bu bütçe, İsrail vatandaşlarına yönelik taahhütlerin ihlalidir ve bunun bedelini hepimiz, çocuklarımız ve çocuklarımızın çocukları bile ödeyecektir” ifadelerini kullandı. Eski Savunma Bakanı ve Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada bütçeye tepki göstererek, İsrail’in, “ülke ekonomisini ve toplumu politikalarına kurban eden aşırıcı bir koalisyonun eline düştüğünü” savundu.

Aralarında İsrail Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı mensuplarının da bulunduğu İsrailli ekonomistler, hükümetin bütçe teklifi Meclis’ten geçmeden önce teklifin İsrail’in kısa ve uzun vadeli büyümesine zarar vereceği uyarısında bulunmuştu. Yüzlerce İsrailli ekonomist ultra-Ortodoks okul ve kurslara yönelik fonların artırılmasının “İsrail ekonomisinin geleceğini Üçüncü Dünya’ya doğru iteceği” uyarısında bulunan açık mektup yayınlamıştı.

Sırada yargı reformu var

Öte yandan bütçenin Meclis’ten geçmesinin ardından Başbakan Netanyahu, ülkede aylardır kitlesel gösterilere neden olan ve hükümetin askıya almak zorunda kaldığı tartışmalı “yargı reformu” yasa tasarılarının da tekrar Meclis’e geleceğini duyurdu. Kanal 14 televizyonuna konuşan Netanyahu, “yargının yetkilerini zayıflattığı” gerekçesiyle eleştirilen yasa tasarısının “mutlaka” yeniden gündeme geleceğini belirtti. Netanyahu, yasa tasarısı üzerinde uzlaşmaya varmak için muhalefetle devam eden görüşmelere atıfta bulunarak, “Zaten konunun ortasındayız, muhalefetle bir anlaşmaya varmaya çalışıyoruz ve umarım başarılı oluruz” dedi.

ORTADOĞU

İsrail; ABD-Hamas görüşmesinden “bariz şekilde endişeli”

Yayınlanma

ABD’nin Hamas’la ilk kez doğrudan görüşmesi İsrail’de şok etkisi yarattı. Uzmanlar doğrudan görüşmelerin Hamas’a “meşruiyet kazandıracağını” ve İsrail tarafının bu gelişmeden “bariz bir şekilde endişeli” olduğunu söylüyor.

ABD ile Hamas arasında rehinelerin serbest bırakılması konusunda yürütülen doğrudan görüşmeler, çarşamba günü medyaya sızınca sekteye uğradı. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi bir yetkili, The Times of Israel’e yaptığı açıklamada, müzakerelerin büyük ölçüde Amerikan vatandaşı bulunan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması üzerinde yoğunlaştığını belirtti.

Yetkiliye göre, müzakereler kapsamında, Amerikalı-İsrailli rehine Edan Alexander’ın yanı sıra, hayatını kaybeden Amerikalı-İsrailliler Itay Chen, Omer Neutra, Gadi Haggai ve Judi Weinstein’ın cenazelerinin teslim edilmesi gündemdeydi.

Ancak İsrail’in bu görüşmelerden önceden haberdar edilmediği ve Başbakan Binyamin Netanyahu’nun sürece dair memnuniyetsiz olduğu kaydedildi. İsrail Başbakanlık Ofisi, Axios’un ABD ve Hamas arasındaki doğrudan temasları ortaya çıkaran haberinin ardından kısa bir açıklama yaparak, “İsrail, Hamas ile doğrudan görüşmeler konusundaki tutumunu ABD’ye iletmiştir” ifadelerini kullandı.

Yetkili, görüşmelerde kayda değer bir ilerleme sağlandığı yönündeki haberleri yalanlarken, sürecin ikinci aşamasına dair müzakerelerin yapıldığı iddialarını da reddetti.

Sky News Arabic’in aktardığına göre, ABD müzakereler kapsamında 10 İsrailli rehinenin serbest bırakılması karşılığında 60 günlük bir ateşkes önerisinde de bulundu.

Öte yandan ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas ile doğrudan temas kurması, Washington’un onlarca yıldır uyguladığı, doğrudan müzakere etmeme politikasından keskin bir kopuş anlamına geliyor. İsrail basınına konuşan uzmanlar, doğrudan görüşmelerin İsrail’de neden rahatsızlık yarattığını anlattı.

Jeopolitik uzmanı Neil Quilliam, doğrudan temasın “daha geniş kapsamlı bir ateşkes için yapılan arabuluculuğun çöktüğünün bir göstergesi” olduğunu söyledi. Quilliam, bu adımın, ABD Başkanı Donald Trump’ın “karmaşık ve zaman alan müzakerelere karşı sabırsızlığının bir yansıması” olduğunu belirtti. Quilliam, “İsrail, Trump’ın sıra dışı politika yaklaşımının kendi çıkarlarını baltalayabileceği konusunda endişelenmeli” diyerek, Trump’ın daha önce birçok kilit müttefikini zor durumda bıraktığını hatırlattı.

Orta Doğu uzmanı James Dorsey ise doğrudan temasların Hamas’a “meşruiyet kazandıracağını” ve İsrail tarafının bu gelişmeden “bariz bir şekilde endişeli” olduğunu söyledi.

Orta Doğu güvenliği uzmanı Andreas Krieg ise “ABD’nin Hamas ile doğrudan görüşmesi, ABD’nin İsrail ve İsrailli müzakerecilerin rehineleri kurtarmak için gerekli adımları atabileceğine dair güveninin oldukça düşük olduğunu açıkça gösteriyor” dedi. Krieg, Netanyahu’nun “son 12-13 ay, hatta daha uzun bir süredir rehine müzakerelerini baltalamaya çalıştığını” ifade etti ve “Sanırım ABD artık bunu anlamış durumda ve alternatif bir müzakere kanalı açmaya çalışıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

WSJ: Rusya, HTŞ’ye askeri üsler karşılığında milyarlarca dolar teklif etti

Yayınlanma

İddiaya göre Moskova Suriye’deki askeri üslerini korumak amacıyla Suriye’deki HTŞ yönetimine milyarlarca dolarlık bir teklifte bulundu. The Wall Street Journal‘ın haberine göre, Moskova ile Şam arasında devam eden müzakerelerde, Rusya’nın savaş sırasındaki  bombardımanları için tazminat ödemesi, Beşar Esad’ın iadesi ve Suriye’nin yurt dışına kaçırılan parasının iadesi gibi konular da gündeme geldi.

The Wall Street Journal‘ın haberine göre, Moskova ve Suriye’de iktidarı ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), bir dizi konuda müzakereler yürütüyor.

Bu konular arasında; Beşar Esad hükümetinin yurt dışına çıkardığı paranın iadesi, milyarlarca dolarlık yatırımlar, Rusya’nın vekalet savaşı sırasındaki bombardımanlar nedeniyle özür dilemesi ve Esad’ın iadesi yer alıyor.

Gazeteye konuşan ve müzakerelerin içeriğine vâkıf olan kaynaklar, görüşmelerin ocak ayında Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’in ülkeye gelmesiyle başladığını belirtti.

Başlangıçta Rus askeri üslerinin (Hmeymim’deki hava üssü ve Tartus’taki deniz üssü) akıbeti ele alınmak istense de, görüşmeler kısa sürede daha geniş kapsamlı ekonomik ilişkilere yöneldi.

Fakat HTŞ yönetimi, Rusya ile yapılan görüşmeleri, “Moskova’nın neden olduğu zarar için” tazminat alma girişimi olarak sunmaya çalışıyor.

WSJ‘ye konuşan Avrupalı ve Suriyeli yetkililer, Moskova’nın yeni yönetimin talep ettiği Esad’ın iadesini görüşmeyi reddettiğini aktardı.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye’de kendini cumhurbaşkanı ilan eden Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şaraa) ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Moskova’nın önceki hükümet ile imzalanan anlaşmaların şartlarını görüşmeye hazır olduğunu belirtti.

Müzakerelerin seyrine aşina olan kaynaklara göre, bu, Şam’ın temel talebi. Söz konusu anlaşmalar, şu anda askıya alınmış durumda olan Tartus limanının genişletilmesi, doğalgaz yataklarının ve fosfat madenlerinin işletilmesi ve bir gübre fabrikasının inşasını içeriyor.

HTŞ ayrıca Esad’ın Rusya’ya kaçırdığı parayı da geri istiyor. Gümrük verilerine göre, Suriye Merkez Bankası 2018-2019 yıllarında yaklaşık 250 milyon doları bir Rus devlet bankasına transfer etti.

Bloomberg‘in ocak ayı sonlarında Moskova’daki bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, başlangıçta Hmeymim ve Tartus’taki üslerin korunması konusunda anlaşmaya varılamadı.

Rusya’nın hava üssündeki faaliyetleri kısıtlanmış, iki nakliye gemisi ise haftalarca Tartus açıklarında askeri teçhizat çıkarma izni bekledi.

Bu üsler, Moskova açısından büyük önem taşıyor, zira Doğu Akdeniz’deki varlığı sağlıyor ve Afrika’da operasyonlar yürütmesine olanak tanıyor. Bu üslere alternatifler ise neredeyse yok.

Rusya ordusunun, Libya’da Halife Hafter’in kontrolündeki bölgelerinde yer alan hava üslerine erişimi bulunuyor. Libyalı, Avrupalı ve Amerikalı yetkililere göre, burada bir deniz üssü kurulması için görüşmeler yapılıyor, ancak bu görüşmeler henüz sonuç vermedi.

Şubat ortasında Putin ile Colani arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından Şam ile yapılan görüşmeler hız kazandı.

Birkaç gün sonra, Rusya’da basılan 23 milyon dolar değerindeki Suriye banknotlarını taşıyan bir uçak Suriye’ye gönderildi.

Bu arada, Suriye’ye milyonlarca dolarlık bütçe yardımı sağlamayı görüşen Katar ve Suudi Arabistan, ABD’nin geçmişte terör örgütü olarak ilan ettiği ülkenin yeni yöneticilerine yönelik yaptırımları kaldırıp kaldırmayacağını bekleyerek somut adımlar atmaktan şimdilik kaçınıyor.

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden araştırmacı Anna Borşevskaya, “Rusya’nın Suriye ile müzakerelerdeki avantajı, hiçbir etik kaygısının olmaması ve kararları kimseyle istişare etmeden alabilmesi,” dedi.

Borşevskaya, “Buradaki kilit soru, Batı’nın kendisini nasıl konumlandıracağı ve Suriye’nin Rusya’ya bağımlı kalma nedenlerini azaltmak için Suriye ile nasıl etkileşim kuracağıdır,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’de kanlı gece: 70 ölü

Yayınlanma

Suriye’de HTŞ’nin liderliğinde kurulan geçiş yönetimine karşı Alevilerin yoğun olarak yaşadığı sahil bölgelerinde dün gece patlak veren isyan sabah saatlerine kadar devam etti. 70’den fazla kişinin öldüğünü ve onlarca kişinin de yaralandığı çatışmalardan sonra HTŞ yönetimi Lazkiye, Tarsus ve Humus’ta gece saatlerinde sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre gerginlik Lazkiye’nin Ceble ilçesine bağlı Beyt Ana köyünde, köy sakinlerinin HTŞ’ye bağlı güvenlik güçlerinin silah kaçakçılığı suçlamasıyla aranan bir kişiyi tutuklamasını engellemesinin ardından başladı. Güvenlik güçleri köyde Esad döneminde Suriye ordusunda albay rütbesiyle görev yapan, Süheyl el-Hasan’a bağlı silahlı kişilerle çatıştı. Çatışmalar sırasında HTŞ güçlerinin hava desteği kullanması çatışmaların yayılmasına yol açtı.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan HTŞ yönetiminin Lazkiye Genel Güvenlik İdaresi Müdürü Mustafa Kuneyfati “Devrik rejim unsurları, genel güvenlik güçlerinin yol kontrol noktalarına planlı saldırı yaptı. Kamu kurumları tahrip edildi” açıklamasını yaptı.

Dün gece en sert çatışmalara sahne olan noktalardan biri de Rusya’nın Akdeniz’deki tek donanma üssüne ev sahipliği yapan Tartus oldu. Tartus çevresinde sabaha kadar çatışma yaşandığı belirtildi.

HTŞ’ye bağlı ordu tank, zırhlı personel taşıyıcı, çok namlulu roketatar gibi ağır silahların da bulunduğu yüzlerce araçtan oluşan takviye birlikleri Lazkiye ve Tartus illerine sevk etti.

SANA’nın güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, “devrik rejim güçleri”ni yakalamak için operasyonlar genişletilerek devam edecek. Silahını teslim etmek isteyenlere, en yakın güvenlik noktasına yönelme çağrısı yapıldı.

Sabah saatlerinden itibaren Lazkiye kırsalındaki Haffah köyü dahil bazı bölgelerde katledilen silahsız insanların görüntüleri sosyal medyada yoğun biçimde paylaşılıyor.

Eski hava istihbarat başkanı tutuklandı

Ceble’de yürütülen operasyonlar sırasında, Suriye eski Hava İstihbarat Başkanı İbrahim Huveyce’nin gözaltına alındığı bildirildi.

1987-2002 yılları arasında görev yapan Huveyce’nin, eski Cumhurbaşkanı Hafız Esad döneminde yüzlerce suikasttan sorumlu olduğu ve 48 yıl önce Lübnanlı Dürzi lider Kemal Canbolat’ın öldürülmesinde rol aldığı iddia ediliyor.

Direniş çağrısı

Çatışmalar devam ederken Esad döneminin üst düzey askeri yetkililerinden Tuğgeneral Gıyas Süleyman Dalla’ya atfedilen bir açıklama sosyal medyada dolaşıma girdi.

Açıklamada, “Suriye’nin Kurtuluşu İçin Askeri Konsey”in kurulduğu duyurulurken, konseyin amacı “tüm Suriye topraklarını işgalci terörist güçlerden kurtarmak” ve “mevcut rejimi devirmek ve baskıcı mezhepsel güvenlik aygıtını dağıtmak” olarak belirtildi. Çeşitli mezheplerden, bölgelerden ve etnik kökenlerden Suriyelilere, konseyin saflarına katılma çağrısında bulunuldu.

Öte yandan Suriye ve diasporadaki Alevi topluluklarını temsil eden Yüksek İslami Alevi Konseyi Başkanı Şeyh Gazal, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “savaş uçaklarının sivil yerleşim yerlerini bombalamasını” kınadı ve bugün için öğleden sonra Lazkiye, Tartus, Şam ve Humus’ta barışçıl gösteriler düzenlenmesi çağrısında bulundu.

İdlib’de “cihat” çağrısı

AFP’nin haberine göre Lazkiye’deki çatışmalarda HTŞ güçlerinin hedef alındığı haberinin yayılması üzerine HTŞ’nin kalesi İdlib’de genç erkeklerden oluşan bir kalabalık askeri komutayı desteklemek için toplandı. Camilerden hoparlörlerle Suriye kıyılarındaki “militanlara” karşı ‘cihat’ çağrısı yapıldı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English