Bizi Takip Edin

AVRUPA

İtalyan hükümetinde bir çatlak daha

Yayınlanma

İtalya’da sağcı koalisyon hükümetinde sular ısınmaya devam ediyor.

Koalisyonun küçük ortağı Lega’nın lideri ve Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini’nin Rusya seçimleriyle ilgili olarak, “İnsanlar oy verdiklerinde her zaman haklıdırlar,” şeklindeki sözleri eleştirilere neden oldu.

Salvini, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından Rusya Devlet Başkanı ile arasına mesafe koymuş olsa da, bunun Moskova ile ilişkileri tamamen bozmaya yetmediği ileri sürülüyor.

“Rusya’da oy verdiler, biz de not aldık. İnsanlar oy verdiklerinde her zaman haklıdırlar, seçimler hem kazanıldığında hem de kaybedildiğinde her zaman iyidir,” diyen Salvini, Rus vatandaşlarının oylarını not ettiklerini ve ‘2024’ün barış yılı olmasını umduklarını’ söyledi.

Koalisyonun diğer ortağı Forza Italia’dan Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, Salvini’nin sözlerinin ‘hükümetin uyumunu etkilemediğini’ söyleyerek tepki gösterdi.

Tajani, “Her siyasi gücün farklı pozisyonları olabilir ama önemli bir ayrışma yok: Önemli olan parlamentodur, biz her zaman aynı şekilde oy kullandık ve merkez sağ birbirine bağlıdır,” dedi.

Dışişleri Bakanı, Rusya’daki seçimlerin ‘güçlü ve hatta şiddetli bir baskı’ ile karakterize edildiğini öne sürerken, Navalnıy’ın ‘cinayetle’ bu seçimlerin dışında bırakıldığını, sandıkta askerlerin görüntülerini gördüklerini söyledi ve “Bana öyle geliyor ki bu bizim saygı duyduğumuz kriterlere uygun bir seçim değil,” dedi.

Meloni ile Salvini’nin arası açılıyor

Salvini, seçmenlerini Meloni’ye kaptırıyor

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yaklaştıkça, hükümetteki gerilim de gitgide su yüzüne çıkıyor. Gerilimin bir uzantısı, Lega’nın seçmenlerini Başbakan Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisine kaptırdığına ilişkin anket sonuçları. AP seçim anketlerine göre Lega ile Forza Italia yüzde 10 civarında oy alıyor görünürken, İtalya’nın Kardeşleri’nin oyları bir önceki seçimlere göre yükselmiş durumda.

Lega’nın sonuçları düşük olursa koalisyon hükümetindeki etkisini ve gücünü kaybedebilir.

Eski başbakan Giuseppe Conte’nin 5 Yıldız Hareketi’ni kendisine rakip olarak seçtiğini gizlemeyen Salvini, “En azından çift haneli bir rakam elde edeceğimize inanıyorum,” diyor. Salvini bir süre önce de, “Ya kazanırız ya da bu bir sorun olur,” demişti.

Ursula von der Leyen’in adaylığı da bir sorun

İtalya’daki koalisyon hükümetinin en çetrefilli konularından biri de, Forza Italia ile aynı AP siyasi ailesinden (Avrupa Halk Partisi – EPP) gelen ve Meloni’nin de desteğini aldığı bildirilen Ursula von der Leyen’in ikinci bir dönem için desteklenmesi.

Koalisyon ortaklarının aksine Salvini, Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu’nun başında ikinci bir dönem geçirmesine karşı çıkıyor.

İtalya’da Salvini’ye ‘Putin ile ilişki’ suçlaması

Salvini, “Avrupa’nın felaketlerinin, bu felaketlerin eş lideri olan von der Leyen tarafından düzeltilebileceğini düşünmek, şeker hastası birine ‘sana iyi gelen şekerlemeyi ye’ demek gibidir. Sorunu yaratan sistem sorunu çözemez, bu çok açık,” demişti.

Lega lideri ayrıca müttefiklerine Leyen’i desteklememeleri ve kendi AP grubu Kimlik ve Demokrasi’nin (ID) etkili olabileceğini umduğu Brüksel’de sağcı bir çoğunluğa sahip olmak için çalışmaları çağrısında bulundu.

Salvini, AB merkez sağının sağda çoğunluk araması gerektiğini iddia etmişti. “Eğer merkez sağdan biri koltuğu, siyasi doğruculuğu ve sosyalistlerle uzlaşmayı birleşik bir merkez sağa tercih ederse, bu Salvini’ye ya da Lega’ya değil, İtalya’ya zarar verecektir,” diyen Lega lideri, Macron ve Le Pen arasında her zaman ikincisini seçeceğini vurgulamıştı.

EPP ise Marine Le Pen’in partisi gibi partilerle herhangi bir işbirliğini reddetmekle birlikte AB merkez sağının kırmızı çizgileri olan AB yanlısı, Ukrayna yanlısı ve hukukun üstünlüğü yanlısı ‘sağlıklı unsurlara’ açık olduğunu dile getiriyor.

Forza Italia EPP üyesiyken, Meloni’nin partisi ise Avrupa Muhafazakârları ve Reformcuları (ECR) grubuna ait.

Salvini: EPP’ye katılmak gündemimizde yok

Ukrayna meselesi zorluyor

Başbakan Giorgia Meloni Salı günü yaptığı açıklamada, Ukrayna’ya herhangi bir doğrudan askeri müdahalenin ‘tehlikeli bir tırmanışa yol açacağını’ söyledi.

Meloni, bu hafta sonunda Ukrayna’ya yardım ve Ortadoğu’daki savaş üzerine odaklanan bir AB zirvesi öncesinde milletvekillerine konuştu.

Meloni, Rusya’ya karşı daha güçlü bir duruş sergilemesi için Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’a baskı yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u da eleştirdi.

Öte yandan Meloni Putin ile müzakere etmenin faydasız olduğunu da sözlerine ekledi ve “Hiçbir anlaşmaya saygı göstermeyen biriyle nasıl müzakere masasına oturulabilir?” diye sordu.

Konuşmasında İsrail’in Gazze işgaline de değinen Meloni, Refah’ta bir kara operasyonuna karşı olduğunu söyledi ve İsrail’in Hamas’a karşı ‘orantılı’ bir tepki vermesi çağrısında bulundu.

Meloni ayrıca çatışmayı İsrail’in değil Hamas’ın başlattığının unutulmaması gerektiğini savundu.

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki tankerlerini alıkoyma tehdidi

Yayınlanma

12 İskandinav ve Baltık ülkesi, Baltık Denizi üzerinden Rus petrolü taşıyan tankerlerin operasyonlarını yakından izlemeye başlayacak.

Birçoğu hurdaya ayrılmaya hazır olan bu “şaibeli” gemiler, sigorta geçerliliği ve uygunluğu açısından denetime tabi tutulacak.

Yaptırımları ve sigorta koşullarını ihlal eden gemiler ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak.

Estonya Başbakanı Kristen Michal, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “Gemiler iş birliği yapmazsa şu adımlar atılacak: Yasaklı gemiler listesine alınacaklar ya da belirli bölgelerde alıkonulacaklar,” dedi.

Tallinn’deki toplantıda konuşan Michal, “Önemli olan, Rusya’nın gölge filosunu engellemek adına bu süreci sistematik bir şekilde yürütmektir,” ifadelerini kullandı.

Toplantıya, Baltık ve Manş Denizi’ndeki Rus gemilerini izleme programına katılmayı kabul eden 12 ülkeden 10’unun askeri ittifakı olan Ortak Seferi Birlik başkanları katıldı.

Birleşik Krallık, Almanya, Polonya, Hollanda, beş İskandinav ülkesi ve üç Baltık ülkesinden oluşan 12 ülke, gölge filonun operasyonlarını “bozmak ve caydırmak” amacıyla bir dizi tedbir üzerinde anlaştı.

Bu ülkelerden altısı -Birleşik Krallık, Danimarka, İsveç, Polonya, Finlandiya ve Estonya- Manş Denizi, Danimarka Boğazı, Finlandiya Körfezi ve İsveç ile Danimarka arasındaki boğazlarda gemilerin sigorta belgelerini kontrol etmeye başlayacak.

Danimarkalı yetkililer, geçtiğimiz yıl dar ve dolambaçlı Danimarka Boğazlarında yerel pilot hizmetlerini kullanmayı bırakan eski tankerlerin artan varlığından duydukları endişeyi dile getirdi. Bu arada, Bloomberg tarafından derlenen ve Argus Media‘dan alınan gemi takip ve fiyatlandırma verilerine göre, bu yıl içinde bu güzergâhtan yaklaşık 33 milyar dolar değerinde Rus petrolü taşındı.

Bu rakam, Rusya’nın toplam açık deniz petrol ihracatının yaklaşık yüzde 42’sine denk geliyor.

Salı günü Birleşik Krallık, Rus petrolünün taşınmasında kullanılan 20 gemiye yaptırım uygulayarak, bu gemileri daha önceki kısıtlayıcı tedbirleri ihlal etmekle suçladı. AB ise gölge filo kapsamındaki 52 gemiye yaptırım uygulayarak toplam yaptırım listesini 79’a çıkardı.

10 milyar dolarlık plan: Rusya’nın ‘gölge filosu’ yaptırımları nasıl atlatıyor?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Yeni başbakan Bayrou, Le Pen ve Bardella ile görüştü

Yayınlanma

Fransa’da yeni Başbakan François Bayrou, parlamentodaki sağ ve sol grupların kendisine karşı birleşmesiyle azınlık hükümeti üç ay içinde çöken selefi Michel Barnier’in akıbetinden kurtulmayı umarken bugün siyasi liderlerle bir dizi görüşme gerçekleştirdi.

Sağcı Ulusal Birlik’in (RN) liderleri Marine Le Pen ve Jordan Bardella, başbakanlık konutu Matignon’da ilk karşılananlar oldu. Hükümetinin fişini beklenmedik bir şekilde çekmeden önce Barnier ile çalışmaya istekli olduğunu gösteren Le Pen, sesinin Bayrou tarafından “duyulduğunu” söyledi.

Barnier gibi Bayrou da Fransa’nın parçalı ulusal Meclisinde çoğunluk desteğinden yoksun. Bayrou’nun önündeki zorluk, istikrar adına güvensizlik önergelerini desteklemekten kaçınmaları için yeterli sayıda partiyi ikna etmek ve karşılığında bazı tavizler vermek.

Le Pen, “Prensip olarak siyasi partilerle düzenli görüşmeler yapmak istiyor. Bu yöntemin daha olumlu olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Le Pen, Bayrou ile yaptığı görüşmeden olumlu bir izlenimle ayrıldığını söyledi. 

RN lideri, “Nasıl gideceğini göreceğiz. Başbakan bize tüm parlamento üyelerine tamamen eşit davranılmasını, her siyasi gruba kulak verilmesini ve saygı gösterilmesini istediğini söyledi ki bu da bizim için memnuniyet kaynağıdır,” dedi.

Bayrou’nun ilk ve en önemli görevi, Fransa bütçe açığıyla boğuşurken bir bütçe taslağı hazırlamak olacak. Barnier, muhalefet partilerini sürece yeterince dahil edememekle eleştiriliyordu.

Ulusal Meclis’teki en büyük sol parti olan Jean-Luc Melenchon liderliğindeki Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), geçen yaz yapılan seçimlerde en çok sandalyeyi kazanan sol koalisyon Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) hükümeti kurmaya davet edilmemesi halinde merkezciler ya da muhafazakârlarla işbirliği yapmayacaklarını açıkladı.

Yeşiller, Sosyalistler ve Komünistler de dahil olmak üzere NFP’nin diğer üyeleri Bayrou’ya daha açık davrandılar ama her türlü zımni destek karşılığında önemli tavizler talep ediyorlar.

Bunlar arasında, hükümetlerin parlamento oylaması olmaksızın yasa çıkarmasına olanak tanıyan tartışmalı bir anayasal mekanizma olan 49.3 maddesini kullanmama taahhüdünün yanı sıra yeni bir göç yasa tasarısını rafa kaldırma ve asgari emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran tartışmalı emeklilik reformunu yeniden gözden geçirme taahhütleri de yer alıyor.

Öte yandan Sosyalist lider Olivier Faure, Bayrou ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Biz uzlaşmaya açık bir muhalefete mensubuz,” dedi ama henüz yeni başbakan ile anlaşmaya varmadıklarını kaydetti.

Bayrou, Le Pen’i yatıştırmayı ve aynı zamanda daha solda yer alan Boyun Eğmeyen Fransa’dan kopma sinyalleri veren Sosyalist Parti’nin desteğini kazanmayı hedefliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English